1. 226.
    +6
    karıncayı belini incitmeden gibmek dedikleri şeyi de burda gördüm. adam akıllı bir hamle ile laf sokmuş, bense dilim ile denemiştim.

    bizim millet tuhaftır her lafı kaldırmaz

    muallak dersin kızarda gibersin aldırmaz


    yaşadığımı bu kısa şiir özetler... cidden aklınızın bir kenarında olsun, insan ilişkileri üzerine daha iyi bir söz olamazdı.

    not : (erman okul dönemlerinde ,özgür kıza kaymış : ) ... öncekiler sallama olsa da bu gerçekti... mokar hastası ile amsalak birbirlerini bulmuşlar )
    ···
  2. 227.
    +7 -1
    geceleri kızıl ifrti karşımda görmüyordum, ancak hiçbir şey görmeden ihtilam oluyordu. kendisini uzun süredir sureti ile görmemiştim ,yalnız bahsettiğim gibi bir şekilde enerjimden faydalandığını ve bunu da cinsel yolla sağladığının farkındaydım. neden cinsellik, tüm vücudunun en hızlı çalıştığı anlardan biridir. elbette dediği gibi aşk durumu da olabilir. spermin hammaddesi vücudundaki herşey gibi kandır.kan torada ruh olarak geçer. islamda ruh hakkında 'sana ondan sorarlar, onun hakkında size pek az bilgi verilmiştir' denir. materyalistler ruhun varlığına inanmazlar, maddeden öte mana olduğuna inananlar ise ruha inanır fakat bunun bilgisi ve mahiyetinin gizli olduğunu bilirler. dediğim gibi benim baktığım kaynaklardan tora da rastladığım ruhun kan olduğudur. kaldı ki sperm çok farklı bir mucizedir, içinde nerdeyse tüm kodları planlanmış canlılar barındırır.her canlıda yüce olsun ya da olmasın ruh mevcuttur. umarım bu kısım hakkında da kısmen merakı olanlara bir açıklamam olabilmiştir. bunlar benim kendi çıkarımlarımdır, belirtmekte fayda var.

    kızılı görmelerim kesilmişti, sadece bahsettiğim o otobüs seyahatinde sesini duymuştum o kadar.oda arkadaşlarımla da çok yüz göz değildim. fazla samimiyet,tak çıkarır prensibine sahibimdir. herkesle en azından baş selamı vererek bir hatır yaratır ancak yine herkesle dost olmam. arkadaş kelimesi bile günümüzde anldıbını kaybetmiş. arkadaş'ın kökü arka - taş tan gelir. eskiden ok kullandıkları için sırtlarını güvene almak, vurulmamak adına yaslandıkları taş. manevi anlama gelirsek, seni belalardan koruyan ve sevgisi ile siper eden kimse. oysa günümüzde bir insan arkadaşsa ve arkanda duruyorsa emin ol zütün içindir
    ···
  3. 228.
    +7 -1
    olayı fazla dağıtmadan durumumu bildirdikten sonra devam edeyim. dediğim gibi pek arkadaş edinemediğimden ve muhabbetimin koyu olmadığı adamlarla aynı odada takılmakta sıkıntı verdiğinden terasa kaçıyordum...

    artık yeni bir yaşam alanım var bahsettiğim gibi. teras... bazen buraya dam diyorum, zira çatısı yok kendisinin.oda arkadaşlarımdan birisinden hafif bir samimiyet yakalıyor ve ucunu bırakmıyorum. kısa sürede de olsa tek kalmamnın zararlarını görmüşüm. önceden de pek geniş bir arkadaş çevrem yoktu ama işin membaaında mahrum kalmak çok sıkıntılı.

    bahsettiğim arkadaşın ismi muzaffer, kendisi trakyalı.iyi hoş bir arkadaş, çok konuşmuyor. konuşunca da olumsuz konuşmuyor. dostluk kurması için önce size yeterince güvenmesi lazım, ancak bir iki sıkı sohbetten sonra senli benli oluyor. yumuşak huylu dediğim gibi. narin bir yapıda.bir erkeğe kıyasla fazlasıyla narin.pek gelişememiş bir vücuda sahip. çocukken türlü hastalıklar geçirmiş muzaffer ama en ağırı manevi rahatsızlıklar

    muzaffer daha çok küçükken ayrılmış babasından,bir daha da hiç görememiş... sebebine gelirsek ; anası ile babası sevmişler birbirlerini, o zamanlarda da varmış aşk hemde en hakikisindenmiş. kısa mesajla ilişkiye başlayıp, kısa mesajla ilişkileri 2.katip seviyesine indirmiyorlarmış hem. allem etmiş kullem etmiş kaçırmış anasını, babası olacak delikanlı. neden kaçırdığına gelirsek, kızın (muzafferin anasının) babası namı olan bir adammış, oğlan ise çulsuz. isteseler vermiyecek olan babası,bir de musallat olmasın diyerek gönderebilirmiş kızı köydeki halasının yanına. yıpranmak paslanmaktan iyidir deyip kaçmışlar beraber.bir süre sonra adam olan olmuş diye affetmiş ikisini, yalnız bir daha yakınlarında bulunmamak kaidesiyle.en azından kan dökmeyecekmiş,öldü sayar geçerim demiş.

    ilk yıllar iyiymiş ilişkileri, mutlu bir aileleri varmış. muzafferin babası bir yolunu bulup almanyaya gitmiş, birkaç yıl sonrada kadını almış yanına. almanyaya gitmeden bir bebekleri olmuş, muzafferin en büyük abisi... bu bebek ile karısını kendi anasına teslim etmiş .dinleyince türk filmi tadında bir hikaye.bir süre sonra nasıl yapmış bilmem kadın ve çocuğunu da almış yanına. karı-koca sırt sırta vermiş, çalışıyorlarmış beraber... derken 2.çocukları dünyaya gelmiş gurbette,o da bir erkek... o sıralarda kızın babası vefat etmiş, parasızlıktan cenazesine bile gelememişler. birkaç yıl sonrada kadın ,ailenin son ferdi olacak bizim muzaffere hamile kalmış... işte o sırada olanlar olmuş... adam kendi bulundukları muhitten kuaförlükle uğraşan türk bir kadınla ilişki içindeymiş ve bu öğrenilmiş. kadın bir şekilde sabretmiş, haklarından yararlansın diyerek muzafferi almanyada doğurmuş,2 aylık ikende türkiyeye dönmüş. adam defalarca barışmak istemiş, yaptığının bir hata olduğunu pişman olduğunu dile getirmiş. ancak kadın barışmaya razı gelmemiş, babası da vefat ettiği için kendi anasının yanında yaşamaya başlamış.

    muzafferin babası ise bu kuaför kadınla evlenmiş, muzafferin iki abisi ile beraber almanyada yaşamış. amacı onları orda okutmakmış, muzafferin annesi de bunu talep etmiş zaten, evlat hasreti çekse de çocuklarının geleceğini düşünmüş...

    muzaffer hem kardeş hem baba sevgisinden habersiz büyümüş yıllarca. hiç tatmadığından habersiz ancak, çevresindekilere gıpta ettiğinden hep buruk... işte o büyüme evrelerinde türlü rahatsızlıklar geçirmiş. muzafferin babası bir süre sonra 2.karısı ile sıkıntıya düşmüş; muzafferin 2 abisi konusunda. onları da türkiye'ye yollamışlar. anneleri çeşitli dükkanlar açmış, çoğunu batmak üzere iken devretmiş... ekmeği zor kazanmışlar ancak bir şekilde büyütmüş onları. hatta bir dönem sıkıntıya düşmüş, muzaffer'in yaşı küçük diye ilgilenemiyormuş ve bunu başka bir şehirdeki dayısına yollamış,2 yıl kadar onlar bakmış muzaffere (yaklaşık ilkokuldayken).babası bizim tanıştığımız bu dönemden 2 yıl kadar önce ölmüş muzaffer'in.muzaffer baba sevgisi olmadan büyümüş,o yüzden dedim ya bir tarafı hep buruk... abileri ile de bir türlü ısınamamışlar, aynı evde olsa da kardeş gibi değillermiş onca yılın ardından... ben babamdan bahsederken gözleri buğulanıp sitem ediyor kendi babasına.ben de o rahatsız olmasın diye pek açmıyorum bu bahisleri.ilk başlarda aldığım genel ve temel bilgiler sadece bunlarla sınırlı...
    Tümünü Göster
    ···
  4. 229.
    +11
    bir süre sonra teras muhabbetlerime katılıyor muzaffer. ikimiz beraber izliyoruz gökyüzünü,o babasını ben gerçekleri arıyorum aynı yere odaklı, fakat farklı arayışlardaki gözlerimizde.

    nerdeyse her günü beraber geçiyoruz, içli dışlı oluyoruz. ikimiz adınada nerdeyse tek ve en samimi dost oluyoruz. beraber geziyoruz, beraber yemeğe iniyoruz. ailelerimizden,geçmişimizden söz ediyoruz. buralarda normal kanka muhabbetini kurduğumuzu daha fazla yayarak anlatma gereği hissetmiyorum ve kısa geçiyorum.

    eve ilk gidişimize sayılı günler kala içimizde heyecan var. dışarda okuyanlar bilir o duyguyu. sohbetlerimiz daha bir renkli,eve gidecek olmanın hevesi ile. mesele bir şekilde metafizik meselelere dayanıyor bugünlerde... ona bu işleri sevdiğimden bahsediyorum. bazı genel bahisler açıyorum, gülümseyerek eşlik ediyor.bu gülüş bilginin yansıması bir gülüş ve bu çocuk sıradan biri gibi değil kesinlikle... kullandığı terimler ile bu iş hakkında bilgi sahibi olduğu çok aşikar.az biraz zorluyorum onu çözmek adına... ona kendi hikayemden bahsetmiyorum, sadece ne derece bir birikimi olduğunu tartmaya çalışıyorum. sadece teoride mi biliyor ? mesele burda. sadece teori ise umrumda olmaz, zira teorilerin büyük kısmı hurafelerdir. ancak işi pratiğe dökmüş ise o zaman çok farklı. pratiğinde seviyeleri vardır elbet.bir şekilde giriş yapma gereği duyuyorum... sen boş bir insan değilsin,cin çağırma gibi ritüellere giriştin mi ? diyorum... tasdik eder gibi gülümseyerek;

    aramızda kalsın, şurda yeni tanıdığım ancak kendime kardeş gibi gördüğüm tek kişi sensin... anlatmam ne kadar doğru bilemem ancak benim annem bu işleri yapıyor... ben ve kardeşlerimi de bu şekilde geçindirdi diyor

    yalan mı ? gerçek mi ? acaba ??? ... insanlar kendini farklı ve üstün tanıtmayı severler bu konularda o yüzden kasmıyorum, sadece

    hadi ya diyorum şaşırarak,ona ilgili olduğumu belli etmeye çalışıyorum. mustafa olayından bildiğim üzere bu tip kişiler ilgiyi ve şımartılmayı çok seviyor. ucunu yakalayıp gerekli gazı verdin mi eteğindekileri çok rahat dökebiliyor ortaya

    muzaffer detaylıca anlatıyor. annesi küçük yaşlardan itibaren bu varlıkları görmeye başlamış, kadın belirli bir çocukluk yaşına kadar da herkesin bunları gördüğünden eminmiş... arada sırada (görünmeyen) arkadaşlarından bahsedince, annesi çocuktur uydurur der geçermiş. yemek yerken arkadaşlarının da sofrada oturduğundan falan bahsetmeye ve onlara da yemek verilmezse yemeyeceğinden dem vurmaya başlayınca ,şımarıyor diyerek dövmüşler kızmışlar fakat çözememişler. beni zütürdükleri gibi doktora değil ( o dönemde kim bulmuş doktoru, ölmeden önce gidilen birşey ) cinci bir hocaya zütürmüşler. adam kızla konuşmaya başlamış,en sonunda

    bu kızla bir varlık iletişim halinde, ancak kötü huylu değil. bir zararı olmaz.tam aksine ilerde bu işleri yapabilir ,bu allahın lütfudur. fakat ergenliğe gelince durumu kötüleşebilir,o zaman sufli cinler musallat olabilir. öyle bir durumda şayet ben yaşarsam bana,ben olmazsam sağlam birine gösterirsin demiş...
    Tümünü Göster
    ···
  5. 230.
    +6
    bana sordu

    peki sen hiç iletişimde bulundun mu ? çağırdın mı ?

    birkaç kez denedim ancak başaramadım, belki beraber deneriz birde... hem seni bulmuşum bırakmam dedim... amacım onu bir şekilde sınamaktı

    aslında çok basit bir yolla çağrılabiliyorlar, sadece işi bilen biri olmalı dedi

    sen varsın ya dedim... artık gereken gazı almıştı, denemeye mecburdu.
    ···
  6. 231.
    +7
    en az 2 kişi olmalı idi, birisi transa girecek diğeri ise onu zaptedecek... muzafferin istediği ile o gün okul yerine çarşıya gittik. herkes okuldaydı,biz ise bahsettiği birkaç otu alıp tütsü niyetine kullanmak üzere hazırlardık. istediği ebatlarda deri bulduk bir şekilde. metal bir objeyi gösterge olarak kullanmak üzere almamız gerekiyordu,ben yanımda taşıdığım mustafa ile yaptırdığımız yüzüğü teklif ettim.bir de defter lazımdı ... yöntemden bahsetmeyeceğim.(abi nasıl cin gibebiliriz diye soran adamların,bu konuda özel mesajın anasını skeceğinden eminim çünkü)... döndüğümüzde odanın boş olacağı 2-3 saatimiz vardı hala, içeri girdik kapıyı kilitledik

    muzaffer yöntemin gereklerini sırası ile uyguladı... en son tütsüyü yaktı, kısa zikre başladı, transa girmesi gerekiyordu başarısız oldu... daha önce denedin mi dediğimde, hayır ancak yöntemin bu olduğunu biliyorum dedi... sonra sen dener misin ? diye sordu

    sen beceremedi isen ben hiç beceremem diyerek geri çevirmek istediğim anda, gösterge kıpırdamaya başladı... ufak salınımlar yapıp ,kendi ekseni etrafında minik daireler çiziyordu... (ipin ucuna bağlı olan yüzük )

    muzaffer ihanete uğramış bir ifade takındı


    sen bu işi daha önce yaptın ve yapabiliyorsun değil mi ? diye sordu... tütsüyü çekmemi istedi... çekinerek içime çektim... elimle kalemi tutmamı istedi... sonrası yine trans hali hatırlamıyorum... ilk hatırladığım başımda şiddetli basınç hissederek istifra ettiğimdi. muzaffer kavradı beni, gözleri faltaşı gibi açılmıştı... hiç birşey konuşmadan ufak adımlarla kollarımdan destek olarak arada ki lavaboda yüzümü yıkadık, üstümü değişmeme yardım etti... beni ranzaya uzattı... hiç gocunmadan alt kattan paspas alıp benim pisliğimi temizledi, camı açıp havalandırdı odaya... ortalıktaki ekipmanları toplayarak dolabına kaldırdı... içerde hala hazırladığımız tütsünün ağır kokusu vardı... sandalye çekip başımı okşamaya beni teskin etmeye çalıştı... ikimizden de çıt çıkmıyordu, dalgın ve derin düşüncelerde olduğu belliydi, yerdeki sabit bir noktaya odaklanmıştı... ben ise tüm enerjimi yitirmiş bir haldeydim, saçlarımı karıştırırken uyumuşum
    ···
  7. 232.
    +3
    akşam yemek saatinde kaldırdı beni... tuhaf bir yüz ifadesi ile hadi yemeğe iniyoruz dedi... ne olduğunu sormak istiyor ancak cesaret edemiyordum... şuna emin olun ki insan bilmediklerinden çok korkar... üzerinden onca yıl geçmesine rağmen o yemek saatini asla unutamıyorum... gözgöze gelmemeye çalışarak metal tabildotlardaki yemeği yedik ve yemekhaneden dışarı çıktık.bu sefer teras yerine dışarda yer alan banklara oturduk... suskunluğu bozmanın vaktiydi

    bir sigara verir misin ? dedim...

    paketi uzattı yine aynı tuhaf ifade...

    korkunun ecele faydası yok... bir tak olduğu belli... ne oldu ? dedim

    erumi ve sakil kim ? diye sordu...

    hani boşluğunuza yumruk yersiniz ya,aynen öyle bir his... çok tuhaf...

    ne saçmalıyon olum sen dedim... neden dedim ? sende yaparsın, salak bir mekanizmadır... nedeni yok

    kayıta bakalım mı ? dedi

    .iyice rengim attı... içlerinde ne yazdığını bilmiyordum ve dedim ya 'bilinmeyenler korkutur... ''
    ···
  8. 233.
    +2
    benim terasa çıkmamı, kendisinin kayıtlarla geleceğinden bahsetti... terasa çıktım, hava hafif kararmaya başlamıştı... her zaman gökyüzünü seyrettiğim köşeme geçtim... kollarımı bende yaslayıp bir sigara daha yaktım o anda bir ses daha duydum

    sırrı aşikar etmeyecektin ! seni defalarca uyarmıştım... herşeyi mahvettin !

    uğultu ve cızırtı arası bir ses... hani bazen durduk yere dııııııııttttt gibi bir şey duyarsınız ya ha işte aynısı... içim korku ile doldu

    kayıtları getirdi ; tek tek, benim el yazımla yazılmış fakat düzensiz kelimeler ve 1-2 cümle.

    müjgana zütür

    senin çaren onda , necm58,dede, miras, erumi,sakil, süryani,kefen, meclis,kitap, yüzük
    ···
  9. 234.
    +6
    bunları ben mi yazdım ? diye sordum.

    el yazılarımız apayrı... sence ? dedi.

    ufakta olsa yalan yalandır. hayatında hiç dostluk kuramamış bir adam olan muzaffer bu mesele hakkında kandırılmış olmanın sıkıntısını yaşıyordu,bu belliydi. zarureten söyleyemediğimi yine zarureten söyleyemezdim.bu da bir şekilde onun gözünde beni savunmasız bırakıyordu. insanlar her zaman çıkarı adına ya da oyun olsun diye yalan söylemez, bazen gerçekleri saklamak zorundadırlar ve bu yalan gibi kabul görür. dediğim gibi hafif kırgındı, bana karşı olan inancına şaibe düşmüştü fakat başımda bir bela olduğu belliydi, bunun adına da tedirgindi. tuhaf duygular içinde olduğu yüzünden belliydi.hem aldatılmanın öfkesi, hemde merhametli bir insanın hissebileceği acıma hissi.

    müjgan benim annem dedi. sanırım ona gitmemiz lazım .henüz kısa süreli dostluğumuz adına bu biraz fazla samimi bir olay olacaktı.

    belki bilinç altımdır dedim

    annemin adını bilmiyordun, böyle bilinç altı mı olur... yeterince dürüst değilsin, sakladığın bir şeyler var ve bunlar açığa çıkmalı... emin ol ! yazdıkların bir tesadüf değil,bu meselenin burda açılması bir tesadüf değil. annemin adını yazman bir tesadüf değil. çaren onda diyerek ne kastettiğini anlayamadım ancak bir şekilde gitmeliyiz... annemi arayıp durumu bildireceğim dedi

    çok mahçup oldum. gerçekten hem tedirginlik hem mahçubiyet. tüm bunların yanında ifritler yaşadığımız son diyalog ve vukuatlar, bugün duyduğum sesin tehditkâr tutumu... allak bullak oldum... hepsinden önemlisi erumi sakil yazmış olmam, beni çok etkiledi ...

    annesini aramak için yurttaki büroya indik. yurt görevlisi adamdan özel olduğunu, biraz uzun sürebileceğini isterse ücret verebileceğimizden falan bahsettik. adam sıkıntı değil dedi ve ricamız üzerine odayı terketti.

    ben ve muzaffer başbaşa kaldık. muzaffer numarayı çevirdi.bir yanda eli ile saçlarını karıştırıyor bir yandan da açılmasını bekliyordu. bazı anlar vardır her saniyesi beynine nakşedilir,bu da onlardan biriydi.her saniye bir dakika gibi.

    annesi telefonu açınca 1-2 dakika kadar hal ,hatır sordu... akabinde anne sana anlatmam gereken birşey var diyerek sözün ,meseleye getirdi

    kısa bir şekilde benden ve arkadaşlığımızdan bahsetti. böyle br iş yaptığımızı ,yaptığımz yöntemi ve yöntem sonucunda da kağıtta annesinin isminin yazdığını belirtti.

    annesi sanırım onu biraz azarladı bu işi neden yaptığımız hususunda ... bir kere oldu anne,ilk kez denedik gibisine kendini savunup, durumu yatıştırmaya çalıştı. kağıtta yazan kelimeleri aynen okudu. annesi telefona beni istedi. ağzımda rahmet niyetine tükürük kalmamıştı, kalbim yerinden çıkacak gibi

    kısa bir hal hatır sordu,ona karşı dürüst olmamı istedi. doğum tarihimi ve annemin adını istedi, doğum saatimin tahminen kaç gibi doğumun gerçekleştiğini sordu. bunları seri bir şekilde cevapladım

    erumi ve sakil denilen şeyler ne diye sorunca ,o seriliğim kayboldu... ben kemküm edince, kısacası bu isimler, yerler ya da artık herneyse ; haberdar mıydın daha önce ?... bu isimleri duymuşmuydun ? dedi...

    evet diyebildim. sadece ..
    Tümünü Göster
    ···
  10. 235.
    +7
    tamam, endişelenme sen diyerek telefona tekrar muzafferi istedi, muzafferle konuştular ve telefonu kapadık. muzaffer'e ne konuştuklarını sordum

    annem seninle görüşmek istiyor. gidene kadar mesele hakkında bana hiçbirşey anlatmayacaksın. şimdi gidip bir iki malzeme alacağız, onları bir şekilde kaynattıracağız ve içeceksin.3 gün sonra bize gidiyoruz dedi

    durumumum farkındaydım, yardıma muhtaç olduğumu elbette biliyordum. ancak gerek çaycıda yaşadıklarım, gerek mustaf gibi bir adamın başına gelenler, gerek kegib başım beni gitmemeye sevk ediyordu. hiçbir çıkar yolum yokmuş gibi geliyordu ve yaptığım her hareketin beni bu bataklıkta sadece daha çabuk ölüme yaklaştıracağına inanıyordum. sana dayatılan bir çaresizlik, hiç bir hamle yapmanı öngörmeyen tehditkar tavırlar... kegib başın, trans halinde ölümü iliklerinde hissetmen...

    müjgan ...senin çaren onda... kelimeleriacaba ? dedirtmiyor değildi.ilk kez oyunun bir parçası olan mustafa dışında biri sorunuma eğilmişti. acaba tüm riskleri göze alıp gidersem ; müjgan bana bir çözüm olabilecek miydi ?

    tüm bunların yanında bu gidişim hakkında beni engelleyen bir hususta ailemdi... bahsedilen boşlukta, eve gitmem lazımdı ve ailem beni bekliyordu... onlara gelemeyeceğimi nasıl söyleyecektim ? hangi bahane uydurulabilirdi ? ... kaldı ki; bahsettiğim gibi babamın rahatsızlık serüveni sonunda ona karşı tarifsiz bir bağımlılık oluşmuştu bende...

    sıkışmış bir vaziyetteydim, kapan kısılan fare ne hisseder dersen ? sanırım
    kesinlikle budur ! '' derim

    bir taraftan yıllardır sadece isimlerini bildiğim erumi ve sakil tekrar aşikar olmuş,

    bir taraftan ifrit beni daha önce olduğu gibi tekrar tehdit etmişti,

    bir taraftan olayın içine müjgan dahil olmuştu. müjganda benim gibi çocukluktan gelen varlıklar görmüştü. kaderlerimiz ortak olduğundan,ona sebepsiz bir güven duyuyordum. damdan düşenin halinden damdan düşer anlar nihayetinde

    ne kadar yazarsam yazayım,o anki duygu ve düşüncelerime tercüman olamaz. sanırım ancak empati kurarak hissedebilirsiniz.o an siz ne hissederseniz ? düşünün bunu... hemen hemen aynılarını hissettim sanırım... bazen sözler yeteri vurguyu sağlayamaz ve hisler tüm sözlerden öte bir manadır
    ···
  11. 236.
    +6
    çok fazla duygu ve düşüncelere dalarak işi uzatmayı sevmiyorum, ancak kendime engel olamıyorum. hayatımda ilk kez öykümü anlatıyorum ve içimde hapsolan onca duyguyu kusabilmenin huzurunu yaşıyorum.o sebepten affedin. normal hayatımda kısa işi severim, gibiş hariç

    aileme gelemeyeceğimi bildirmem lazımdı. biraz düşündüm, karar verdim gidecektim... sorunuma çözüm bulacaktım belki, fakat onları görmemekte içime oturdu. aradım.saat geç sayılırdı

    baba benim skortak. nasılsınız ? dedim, moralimi iyi göstermek adına canlı bir tonla giriş yaptım

    iyidir oğlum,sen nasılsın.bir yaramazlık yok inşallah ? ne zaman geliyorsun ,annen kardeşin falan seni çok özledik be oğlum

    ne zaman geliyorsun deyince boğazım doldu. içim şişti

    '' baba dersler ağır, burda kalmaya karar verdim .bende sizi çok özledim, ancak gelirsen çok kopukluk olacak. çalışacak vakit bulamayacağım' falan dedim. babam mesele 'ders' ve 'istikbal' olunca tüm duyguları bir yana iterdi

    peki oğlum,o zaman gelme zaten dedi...

    telefonu kapadım, başımı kapıya yasladım hıçkıra hıçkıra ağladım.o pgibolojiyi yaşayanlar bilir ne olduğunu. görevli geldi ( görevli dediğim o atarlı çocuk değil )

    kardeşim ne oldu, kötü bir meselemi var dedi

    hayır dedim,eve gidemeyeceğim... biraz teselli etti, çay ikram etti. işte dışarda okumak insana bunları öğretir vs dedi

    odaya çıktım, muzaffere kaş göz işareti yapıp terasa çıktım. tamam geliyorum, yarın gidip bilet alalım bana da dedim

    onun biletini de iptal edip, yanyana 2 koltuk aldık... benim çayı hazırlattık, adam cins cins bakıyordu bunla ne yapacaksınız,ne işe yarıyor diye... birine yaptırıyoruz dedik, örttük... çok pahalı tutmamıştı. yurda geldim eşyalarımı hazırladım ve uyudum, yine kuvvetli bir istifra hissi ile uyandım bu kez tuvalete kadar tuttum kendimi... bunlar normal, annem olacağını söyledi... gidene kadar içmeye devam edeceksin dedi muzaffer
    ···
  12. 237.
    +4
    yola çıktık çok uzun bir yolculuktan sonra istanbula, ordan da başka bir vasıta ile onun şehrine ulaştık.eve gitmeden evvel bir kahvaltı yaptık dışarda. börek aldık bir çay bahçesinde yedik,eve koyulduk. annesi geceleri ritüeller ile uğraştığından ancak öğleden sonra uyanıyordu. amaçlı ritüellerin saatleri vardır, çoğu gece yarısında sonradır genelleme yapılamaz ama en bereketli zaman gece 3 civarındadır.eve geldik, kapıyı açtığımızda muzafferin köpeği karşıladı bizi.şu ufak olanlardan. muzafferin en yakın dostu ve arkadaşı oymuş, benden önce. sevecen bir köpek, hemen yanıma koştu. havlama huyu yok, böyle garip işler yapılan bir evde böyle garip bir köpek olması tuhaf. tenasühe inansaydım bunun önceki hayatında bir insan olduğuna inanırdım, manalı bakışları vardı. muzafferin odasına girdik, müstakil evde. yatağında uyumamı söyledi, kabul etmedim... yere bir döşek açtı ve uyuduk.

    acı bir feryada uyandım, sarsılmıştım.yan odadan yakarışlar geliyordu. muzafferde fırladı yerinde. bana dönerek, korkma hasta vardır içerde dedi. sesin kesilmesini ve muhtemelen hasta olan kişinin ayrılmasını bekledik. muzaffer odadan ayrıldı bir iki dakika sonra kapıda annesi ile göründü.

    eğilip annemden daha büyük,50 yaşlarındaki bu kadının eline öptüm. halimi hatırımı sordu, içeri gelin birşeyler yiyelim dedi. hiçbir mesele açmadan yemeği hazırladılar,hep beraber yedik. muzaffere sen git bir çay yap dedi, kayıtlarımızı eline aldı baktı kısaca sonra bana döndü

    bahsettiğim gibi odada ikimiz başbaşa kalmıştık, çay bahane idi. rahat hissetmemi sağlamak adına muzafferi çıkarmıştı odadan

    skortak, öncelikle bana karşı dürüst olacaksın. aksi halde hiçbir şey fayda etmez. medyumlar çoğu şeyi bilgiler doğrultusunda yaparlar.sen baştan yalan söylersen, yaptığımız tüm eylemler amacından sapar dedi

    kadın oldukça kültürlü bir insandı bu arada

    evet anlamında başımı salladım
    ···
  13. 238.
    +2 -1
    yola çıktık çok uzun bir yolculuktan sonra istanbula, ordan da başka bir vasıta ile onun şehrine ulaştık.eve gitmeden evvel bir kahvaltı yaptık dışarda. börek aldık bir çay bahçesinde yedik,eve koyulduk. annesi geceleri ritüeller ile uğraştığından ancak öğleden sonra uyanıyordu. amaçlı ritüellerin saatleri vardır, çoğu gece yarısında sonradır genelleme yapılamaz ama en bereketli zaman gece 3 civarındadır.eve geldik, kapıyı açtığımızda muzafferin köpeği karşıladı bizi.şu ufak olanlardan. muzafferin en yakın dostu ve arkadaşı oymuş, benden önce. sevecen bir köpek, hemen yanıma koştu. havlama huyu yok, böyle garip işler yapılan bir evde böyle garip bir köpek olması tuhaf. tenasühe inansaydım bunun önceki hayatında bir insan olduğuna inanırdım, manalı bakışları vardı. muzafferin odasına girdik, müstakil evde. yatağında uyumamı söyledi, kabul etmedim... yere bir döşek açtı ve uyuduk.

    acı bir feryada uyandım, sarsılmıştım.yan odadan yakarışlar geliyordu. muzafferde fırladı yerinde. bana dönerek, korkma hasta vardır içerde dedi. sesin kesilmesini ve muhtemelen hasta olan kişinin ayrılmasını bekledik. muzaffer odadan ayrıldı bir iki dakika sonra kapıda annesi ile göründü.

    eğilip annemden daha büyük,50 yaşlarındaki bu kadının eline öptüm. halimi hatırımı sordu, içeri gelin birşeyler yiyelim dedi. hiçbir mesele açmadan yemeği hazırladılar,hep beraber yedik. muzaffere sen git bir çay yap dedi, kayıtlarımızı eline aldı baktı kısaca sonra bana döndü

    bahsettiğim gibi odada ikimiz başbaşa kalmıştık, çay bahane idi. rahat hissetmemi sağlamak adına muzafferi çıkarmıştı odadan

    skortak, öncelikle bana karşı dürüst olacaksın. aksi halde hiçbir şey fayda etmez. medyumlar çoğu şeyi bilgiler doğrultusunda yaparlar.sen baştan yalan söylersen, yaptığımız tüm eylemler amacından sapar dedi

    kadın oldukça kültürlü bir insandı bu arada

    evet anlamında başımı salladım
    ···
  14. 239.
    +4
    bana hikayeni anlat fakat kısım kısım gidelim dedi... erumi ve sakil ? nedir, kimdir

    - çocukken gördüklerimi anlattım, detaylıca.(hikayede bahsettiklerimi birebir tekrar etmemek adına böyle geçeceğim)

    peki onları daha sonra hiç gördün mü ? dedi

    hayır dedim

    görmek adına bir çaba sarfettin mi ?

    evet

    ne mesela

    ona mustafa olayını en incesine kadar anlattım. ifrit dediğiniz kadından ve yaşananlardan söz ettim

    bu kadını en son ne zaman gördün,ya da haber aldın ? dedi

    ona babamla yaptığım seyahatte duyduğum sesten,ve bu ritüel akabinde duyduğum sesten bahsettim..

    bir aşama daha katettik hımm dedi ve not aldı. sonra söylediğim sözü de gülümseyerek yazdı açık etmemeliydin kısmını

    aylardır görünmüyor değil mi ? dedi... sadece sesini duyuyorsun

    evet dedim...

    biraz daha sohbet ettik. tamam dedi,sen sakin ol yeter ki bakacağız... şimdi siz çıkın muzaffer sana biraz şehri gezdirsin. akşam uzun olacak
    ···
  15. 240.
    +2
    muzaffer ile şehri gezdik,pek konuşacak mesele bulamadık. ikimizinde aklında aynı mesele vardı, kafa dolu olunca laklak için vakit kalmıyor. istenilen saatte eve döndük
    ···
  16. 241.
    +5
    akşam eve döndük. kadın odasındaydı, muzaffer içeri girmeye çalıştı ancak kapı kilitliydi. çalışırken hep böyle yaparmış kendisi. kaldığı oda aynı zamanda ofisi gibiymiş.

    1 saat kadar sonra kapı açıldı, muzaffer içeri gelin dedi. tütsü yaktı, içine çek bunu dedi... muzafferin ise eline defteri tutuşturdu, sana önemli noktaları işaret edeceğim not alacaksın dedi.

    bir süre sonra transa geçtim... çok farklı bir aleme yani...

    ilk ritüelde bahsettiğim topluluğu gördüm. içlerinde benimki yoktu, hepsi birden bana döndü. çok çok farklı simalar. birisinin yüzü keçi suratına benziordu, kulakları ise bir fil kulağı gibi. vücudu kıllı fakat üstündeki kırmızı entari sebebi ile tam göremiyorum.ne insana ne hayvana benziyor simaları. ancak,duruşları bir insanı andırıyor.bu keçi suratlı bana hitaben ;

    anlaşmayı bozdun !

    ben hiçbir şeyi bozmadım diye haykırdım

    yakalayın diye bağırdı...

    bir anda hepsi üstüme hücumlandı... yaptıkları ise koşmak denemez, koşmuyorlardı.hızlı kuş sürülerini andırıyorlardı etrafımı sardılar... ellerimi arkadan tutarak diz üstü çöktürdüler, ardından yere kurbanlık gibi yatırdılar...

    ellerinde bakırdan baltayı andıran aletle gelen birkaç varlık başımda dikildi.bu keçi suratlı bir taht üzerine oturarak izliyordu olan biteni.o esnada benim ifrit çıktı ortaya... eline bakır rengindeki baltayı aldı...

    sana mustafanın akıbetini anlatmadım mı ? benden başkası ile görüşmeyeceksin demedim mi ?

    ben kimse ile görüşmedim dedim, feryat figan yalvarıyordum

    o yaptığın ritüel neydi o zaman ? kaybettin dedi..

    tam baltayı başıma indirmeye hazırlanırken, tüm varlıklar o keçi suratlının ismini zikretmeye başladı... vialon...
    ···
  17. 242.
    +5
    hep beraber bağırıyorlar.

    vialon !!!...

    bu aynı bizim dervişlerin zikrlerine benziyor, büyük bir coşku ve vecd ile bu ismi tekrarlıyorlar. artık ölmeme ramak kaldı, ifrit baltayı indirmek üzere bekliyorken; bir ses yankılandı Leyse lehâ min dûnillâhi kâşifeh (o esnada durumumu takip eden kadın okuyormuş. necm58)

    vialon oturduğu tahttan ayağı kalktı hışımla... ellerini fil kulaklarına bastırarak durun diye bağırdı. hepsi adeta buz kesmişçesine sustular

    vialon başını sürekli sağa sola sallayarak, yerine oturdu... elini alnına zütürdü... uzun süre böyle kaldı... serbest bırakın ! dedi

    üstümden ayaklarını çektiler. ifrit ise ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

    efendim, serbest mi bırakacağız ?

    sana ne diyorsam onu yap

    ama efendim, anlaşmam ?

    beni mi sorguluyorsun !

    pekidedi...

    biraz sonra iki yaratık belirdi. bunlar erumi ve sakildi. vialon onlar gelince ayağı kalktı. birbirlerine hışım ile baktılar.
    ···
  18. 243.
    +5
    erumi ve sakil bana doğru döndüler. dilim tutuldu.

    peygamber efendimizin yaptığı senetten aldığım hakla, sana emrediyorum.onu serbest bırak dediler

    vialon kaybetmiş bir ifade ile getirin dedi... beni tahtın önüne getirdiler...

    oldu mu dedi vialon

    ifritin hakkını da ver dediler

    vialon istemeyerek te olsa ,tamam manasında başını salladı.

    ifrit çığlık çığlığa kendini yerlerde sürüklenirken, erumi ve sakil kollarından tuttular bunu.

    sen yargılandın hükmün idamdır dediler, hepsinin bedelini ödeyeceksin !
    ···
  19. 244.
    +6
    uyandığımda burnumdan kanlar fışkırıyordu, delirmiş gibi hissediyordum kendimi. muzaffer üstüme çökmüş halde, nerdeyse bedeninin ağırlığını kullanarak ile beni yere yapıştırma gayretindeydi. ondan iri yapılı olmam sebebi ile çok zorlandığı belli idi

    müjgan muzaffere çekilmesini söyledi... bana elinden hazırladığı karışımı içirdi... hiçbirşey soracak durumda değildim

    ardından büyük bir soğanı göğsümün üzerine koydu... bir çakmak yaktı ve toplu iğneyi ısıttı... 99 kere bir ismi zikretti,100.de ise tekbir getirerek iğneyi soğana sapladı.o an sanki kalbim yerinden sökülmüş gibi bir acı hissettim... kalkabilirsin dedi, geçmiş olsun...
    ···
  20. 245.
    +3
    ne oldu bana dedim

    git duş al ve gel dedi... yorgun ve perişan bir hali vardı onunda... banyoya gitmek adına valizimden çamaşır alırken muzafferin odasındaki saate gözüm takılmıştı, odaya girdiğimden bu yana 2 saate yakın zaman geçmişti. banyoya girdim, soyunurken iç çamaşırımda ve aletimde bir miktar kanla karışık sperm kalıntısı gördüm... boy abdesti aldım, hala titriyordu vücudum... saatlerce ağır bir işte çalışmış gibiydim. bilhassa belim ve göğsüm darbe yemişçesine ağrıyordu
    ···