-
151.
+6beyler gözünden boncuk boncuk yaşlar dökülüyor adam zaten iri hulk'a dönüştü... dur dur dur diye bağırdı, feryat etti... hakan çekti sağa... inin dedi mustafa, hocam deli gibi koşmaya başladı yolun kenarındaki ıssız araziye ama nasıl gidiyor, çarpıldı herhalde dedik pala da eli belinde koşuyor ben ne gidebiliyorum ne kalabiliyorum... ne tak yedim dedim içimden... yahu öyle bir durum ki tek tanıdığın adam mala bağlamış diğeri de ödü takuna karışmış korkusundan her an vurabilir bunu...
-
152.
+5 -1velhasılı bilenler bilir eskiden yol üzerinde yalak gibi yapılar vardı ,böyle ana yoldan hafif uzakta... orda durdu bu elini o sulağın taşına bastırdı... 'altın, altın,altın, altın,altın'' bu kelimeyi belki 30 kez söyledi, ceza yanında tak yemiş... bir yandanda zangır zangır titriyor... pala ve diğerleri bunu tuttular oturttular, pala 1-2 tokatladı su falan döktüler kafasından... yere uzandı hala titriyor elleri kenetli... yalan olmasın orda korkudan ağladım, ancak hüngür hüngür değil gözlerim yaşarıyor... pala ya dönüp,abi bu ölüyor falan dedim... bana kalırsa ölüyor ya da içine birşey girdi hepimizi katletecek orda... kendi ölse şahit yazarlar,biz ölsek o daha tak cesedemizi bulmaları zor..yol kenarı ancak çalı çırpı
-
153.
+6içimde biriken onca şey olmasına rağmen ,asla ve asla mustafaya soramıyordum.bu şeyler az önce açıkladığım mistik unsurlar falan değildi. kısmen hükmümü koymuştum ; bunlar kendi kafamda yarattığım yahut karşıdaki kişinin bana empoze ettiği şeylerdi. fakat muhtarın karısı meselesini merak etmiyor değildim. yeniden ahbap - çavuş ilişkisine dönmesi korkusu ile birşey soramıyorum fakat dediğim gibi merak tuhaf bir şey. yine ufak görüşmelerimizden birinde , çay içip laflarken dayanamadım.Tümünü Göster
abi , sırrın bendedir. fakat ne oldu o kadınla hala görüşüyormusun ? diye sordum.
ben sana bunları unutmanı söylemedim mi kardeş ? diye terslendi .
hayır, sadece merak ediyorum. kimseye birşey anlatmışlığım yok dedim...
'hele bir anlattttdedi sahte bir gülümseme ile.aba altından sopa göstermek dedikleri budur...
söz veriyorum... ne badireler atlattık senle,bu meseleyi mi gidip deşeceğimdedim...
yaaaa, madem öyle diyorsun o halde tamam. aramızda kalsın, onun kızı çok hoşuma gitti ya... geçen yolum oralara düştü, muhtara uğradım kız pek bir tatlı geldi... ben buna çakarım ' falan yaptı
başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki... allahın 'aşırı gidenlerden' kastının ne olduğunu gözümle gördüm bizzat... cehennem varsa bu adam kütüğüydü işte oraların.
ne oldu lan ? tipin değişti seviyor muydun yoksa aslanım ? dedi kahkaha ile... bu lafı beni daha bir incitti,o aslanım hitabı falan.ben sevsem bile onun için bir önemi yoktu,ben çocuktum ve böcek gibi ezebileceği biriydim onun gözünde...
senin yaptığın ayıptır yahu , ben seni böyle bilmezdim... dini kitabı geç, vicdanın yok mu senin deyince,
bana bak kitabın 1 bölümünü aldın, zütün kalktı kendini ne gibim sanıyorsun lan sen dallama ? peşimde gezerken, sana herşeyi görmen adına vakit ve imkan tanıdım... o zamanlar beni bir güzel yağlıyordun,ben hala aynı benim... o zaman aklın yok muydu ? gözlerin mi kördü ? allah kitap şimdi mi düştü aklına ? yoksa dediğim gibi 2 sayfa kitap aldın, icazet verdik diye mi bu efelenme ? sen bir hiçsin lan dedi... daha 1 bile aşama katedemedin, bağın var ancak hükmün yok... böyle sabit bir şekilde yerinde saydıkça, onlarda senle pek durmaz üzülme dedi... adına ister şeytani de,ister rahmani... sen meleklerle falan mı görüştüğünü sandın... sadakat ve sır nedir ? bunları unutmadedi... -
154.
+6neden ben, çirkin değilim fakat aman aman yakışıklı da sayılmam dedim...
kendini aynada gördüğün gibi mi zannediyorsun sen ? ne kadar anlatırsam anlatayım anlayamayacaksın... sizin deyimizle enerji ve soy dedi... hayal kırıklıkların, mutluluğa açlığın besliyor beni... yanlış anlama, çıkardan öte birşey... benim için aşkın hammaddesi bu dedi.. sende olanı bilemezsin, çünkü senin dünyanda değersiz
ne zamandan beridir beni izliyorsun diye sordum...
doğduğun andan beri '' dedi -
155.
+6doğduğum andan kastın nedir ? diye hafif bir ürperti içinden yönelttim sorumu
aynı sizler gibi kabilelerimiz, kavimlerimiz,ırklarımız, soylarımız,ailelerimiz ve dinlerimiz var... kendi içimizde evlenir, kendi içimizde çoğalır ve bir dönem gelir aynı sizin gibi gideriz öte alemlere... sizin toprak bedeniniz gibi bir ölüm olmaz bizimkisi... ancak formumu anlayabilmen çok zor... enerjisel görürüz, enerjiye geliriz, enerjiyle yaşarız... aslında salt enerjiden öte, enerjisel değişimlerdir bize her türlü şevki aşılayan... bu da senden öncekilerde vardı... büyük deden dedi, sana büyük bir miras bıraktı
anlayamıyorum, dedemle ne bağlantısı var diye sordum
sırrıma ortak mı olmak istersin diye yanıtladı gülerek
bende güldüm,sanmıyorum ancak anlamaya gayret ediyorum dedim...
zamanı olanın zamanı var dedi
...
öyle bir iştir ki; ne söylese beni bağlıyor bir şekilde...
...
biraz sizden bahseder misiniz ? diye sordum
sizden daha ilkeliz, sizin gibi büyük hislerimiz yoktur fakat bencilliği bizden öğrendiğiniz doğrudur... ilk bencili hatırlar mısın ? sizin deyimizle şeytandır... tanrıya sevgisini sizle paylaşmak istemedi... sizden önce halifeler bizler ve atalarımızdı.bu dünyayı bu evreni ya da yaradılan olmayı bile sizle paylaşmak çok çok ağır şeyler. savaşı kaybetmenin incitici yanı.siz şeytanın sınavı oldunuz, aslında şeytan sizle sınanmadı... emin ol kainatta herşey bir sebep-sonuç döngüsü ile var... dedi -
156.
+6elim titredi, boğazım düğümlendi... o gencecik, yüzüne bakmaya kıyamayacağın kız katil oldu he...
peki nasıl olmuş diyebildim, zangır zangır titrerken... (ben palayı tahmin etmiştim )
'' falanca mahallede bir oyun salonu var... sahibi itin biri, yatmışlığı da var... mustafa ile pek bir sıkı fıkılardı... mustafa'yı başına oturttu kahvenin... o günden sonra da biti kanlandı mustonun... hanzo demiştin ya ,harbiden hanzo bu adam... geçenlerde kafası mı kıyakmış artık neyse muhtarların evin oraya gidiyor, altında araba ile kör gece vakti... muhtardan para falan istiyor diyorlar, aralarında sürtüşme çıkıyor... bayağı hırpalıyorlar birbirlerini... kız paniğe kapılıyor, bıçak ile bunun boyna sallıyor 2-3 tane... mustafa vurulup dışarı çıkıyor avazı çıktığınca bağırıyor can havli ile ama çok geç... kızı alıp zütürüyorlar, mustafa'yı da palalar alıp zütürüyorlar... bilirsin pek kimi kimsesi yoktu... memleketine gömüyorlar'' -
157.
+6daha sonra öğrendiğim üzere olayın aslı...
pala ve tayfası aynı zamanda torbacılık yapıyorlarmış. muhtar dediğimiz adamda bunların daimi müşterilerinden biriymiş.bir süre sonra para takmaya başlamış palagile. hatta herkesin içinde analı avratlı sövmüş palaaya. bilen bilir bu işte itibar, racon çok önemlidir. allahın pislik adamlarının kendilerine göre yasaları vardır. şehrin en daşşaklı elemanlarının takıldığı mekanda böyle bir vukuat olursa, sadece mekan sahibine değil o adamlarada yapılmış sayılır. palada bunun canını nasıl yakalım diye düşünürken
mustafa en ağır bedeli ödetmek lazım, yoksa bu kadar adam önünde itibarın sarsılır demiş... pala ne yapılabilir diye sorunca kızın kaldıralım demiş mustafa.
pala düşünmüş taşınmış,bu iş riskli iş kız reşit değil cezası ağır. kendisi zaten mapusluk çekmiş adam. hakan ve ali'de yaklaşmayınca
bu işi becerebilirsen, burayı sana tümü ile bırakırım ,eğer ki dediğin gibi cezasız kalırsa berbat oluruz diye söz vermiş
mustafa sabah vakti araba ile oraların yakınlarına getirilmiş hakanla, akşamı etmişler... hava kararınca kızı kaçıracak.eee kaçıran adam ırzına da geçer. içeri dalmış, muhtarla cebelleşmiş. muhtarı da haşat etmiş adam can havli haber vermeye kaçmış evden. kızı odadan çeke çeke zütürecekken kız sallamış boğazına bıçağı...
mustafa cartayı çekmiş. muhtar ses edememiş. sonra palalar sahip çıkmışlar cenazesine alıp zütürmüşler yozgata -
158.
+5 -1inanmanızı hala beklemiyorum. bunları ben değil de ,siz bana anlatsanız;bi gibtir git derdim...
güzel bir hikayeydi deyip geçin. başarısız bir yazarın yaptığı yoklama deyip geçin.bir şizofrenin hatıra defteri deyip geçin.
ancak devam edecek...
edit : vurmuşlar kısmına takılan var... arkadaşlar benim yetiştiğim yörede sadece ateşli silah yaralanması için 'vurmuşlar' demezler... belirtmek istedim -
159.
+6hikayeyi komple okudum kardeş.bir swf yapmıştım,şimdi de video yaptım.olayları özetledim :D umarım alınmaca olmaz.ilk swf mi senin üstüne yaptım ,sen devam et daha çok ekmek çıkar :D bayağı uğraştım uygun video için
4 dk lık birşey
Skortak Ve Meşhur ifrit :D
https://www.youtube.com/w...63480&feature=mh_lolz -
160.
+4 -2tekrar çay doldurmak için içeri girdiği vakit,sol bacağımdan diz kapağıma doğru sirayet eden bir ağrı hissettim. küçük gerilimlerde dahi olsa elektriğe çarpılanlar varsa bilir, hemen hemen aynı his. bu çok kısa bir sürede boynumun sol tarafını ve sol sırt bölgemi esir aldı. kalbim adeta kademeli olarak ilerleyen bir press makinesina sokulmuş gibi. saniyeler geçtikçe nefes alamamaya başlıyorum. çaycı içerden laf yetiştiriyor bana, ülkeyi,dünyayı falan eleştiriyor.'çekerim emaneti, giberim adeleti' tarzı nutuklar atıyor,ben ise muhtemelen çaycıyı bir daha göremeyeceğimi düşünüyorum. ölüme çok ama çok yaklaştığımı hissettim, dilim bile ağırlaşmıştı... okuduğumuz kadarı ile bu sekaretti, şehadet bile getirecek dermanım yoktu... haşa sanki erkekliğim bile benden gitmişti... yüzümde artan kan basıncı ile kırmızının en koyu tonlarını resmederken, çayı içeri dalıverdi... o bakışını unutamam, kocaman açılan gözleri ve hemen tam önüme doğru atılmasını. fakat dokunamıyor, soramıyor ve konuşamıyor ... bu da ne yapacağını bilemenin getirdiği bir hal... şoku kısa sürdü
skortaakkkk,ne oluyor gardaşım, kalbin mi... ?
ses veremiyorum ağlamak istiyorum ağlayamıyorum, sadece ı lıyorum... belirli belirsiz bir hırıltı...
bismillah, bismillah,bismillah yüzüme kolonya çalıyor... peşi sıra beni yerimden kımıldatmak istiyor fakat yaptığı her hareket nefes almamaı daha da imkansız kılıyor... birden bire gözümün feri kesildi, karanlık ve her yer karanlık... -
161.
+6çaycı ile olan diyalog ve trans halimin devamı üzerinden ;Tümünü Göster
artık neyin ne olduğunun bilincindesindir umarım.bu girdiğin yolun kenarları uçurum ve karanlık kaplı,tek şulen ise benim. ister itaat edersin, ister yoklukta kör bir nokta olmayı olmayı seçersin
mecburi bir ifade ile evet dedim.
başka çarem yoktu, çaycı ya da ezilen kimseler gibi sövebileceğim nesnelerim bile yoktu. insan kınadığını yaşamadıkça ölmez derler,az evvel hakkında afilli felsefik tespitler yaptığım çaycıdan da beterdim.bir sır ve o sırrı taşıma mecburiyetinin yükü omuzlarımda, siteme ise katiyen yer yok...
birden bire gözümün önünden kayboldu kadın ve ışıkla yeniden tanıştı gözbebeklerim.
çaycı yere dizi üstüne çökmüş, başım göğsünde yere serilmiş bir haldeyiz.ilk sorduğum
ne kadardır bu haldeyim ? oldu
en fazla yarım dakika kadar. biraderim,iyi misin ? şuurunu kaybettin sandım yanıtını alınca bu görüşmelerin beynimde rüyaya benzer bir halde, zaman kavramında bağımsız gerçekleştiğine emin oldum. endişesi her halinden belli olan çaycı
ölüyorsun sandım kardeşim, çok korktum, çırpınıyordun... kalbin mi ?
yok dedim.kalple falan alakalı değil. çocukluktan gelen bir rahatsızlığım var benim .kısa süreli bu hali yaşarım. endişelenme benim için, sağolasın
su içirdi bana, toparlanmama yardımcı oldu. sandalyeye oturdum, hala hafif titremekte olan ellerimle bir sigara yakmak adına çakmakla cebelleştim... elimden kaptı çakmağı... az evvel ölüyordun,ne yapıyorsun kardeşim dedi . babacan bir hale bürünmüştü... fakir ya da orta halli insanların samimiyetine hep daha çok inanmışımdır. kaybedecekleri sadece canları olduğu için, karşıdakinin en değerli malı olan canına kıymet gösterirler
onu rahatlatmak maksadı ile;
abi büyütülecek birşey değil... dedim ya çocukluktan beridir var bu... uzun zamandır krizlerim kesilmişti ilacımı bırakmıştım. eskiden çok uzun sürerdi, acaba büyük bir atak mı diye merak ettim dedim... anlık bir durumsa dediğin gibi fazla sorun yok dedim
iyi olduğumu sergilemek maksadıyla daha samimi bir hal takındım. hafif tebessümle beraber elimle omuzuna vurdum
korkma ! bu postu kolay serdirmem. dedim... iyi olduğuma ikna olmanın rahatlığı ile ;
aman ha genç çocuksun, serdirme zaten dedi... yarım saat kadar hemen hemen sohbetsiz bir şekilde vücudumu topladıktan sonra ordan ayrıldım... aslında ders -
162.
+5 -1babanı kaybedeceğin için mi korkuyorsun ?
evet, emin ol artık sana bile alıştım
alışmak zorundasın. uzun süredir gelmiyorum
farkındayım
neden diye sormayacak mısın ?
canın istememiştir ,alacağın kalmamıştır. seçim hakkım olmadığı birşeyde merak ne diye ? boynumu uzatmış ne zaman ineceğini bilmediğim bir bıçağın inmesini bekliyorum
enerjin çok düşük bu sıralar , böyle giderse ondan evvel öleceksin
halimden belli değil mi ? her gün soluyorum... gelmeme sebebin bu değil mi ?
anlaşma anlaşmadır.bu kadar üzülmen boşa, birşey çıkmayacak. kendini topla hayata sarıl
beni mi yoksa çıkarlarını mı düşünüyorsun ? dedim alaycı bir tavırla
hadsizlik etmediğin zamanlar seni de.emin ol babanda birşey yok. dediğim gibi kendini işlerine ver... kendini topla uzun zaman görüşmeyeceğiz
bu ziyaret sonucu uyanma yaşamadım, irkilme olmadı.bu biraz daha farklıydı -
163.
+6her neyse... bahsettiğim üzere memur maaşı da o zaman bize az gelmeye başlamıştı.her gün yeni bir tak çıkıyordu.şu an 29 kapılı buzdolabı gibi olmasa da (-ki bence o gardrop) işte daha iyi televizyonlar, daha iyi müzik setleri, eski tarz basit çamaşır makineleri yerine otomatikleri vs...
yeni çıkan şeylerde pek ucuz değildir bilirsin.bu işin tekniği budur. sürekli hükümetler gelir giderdi biz çocukken,ne nedir ne taktur belli değildi... hoş gençken de değişmedi bu durum... velhasılı baba tarafımda bize destek oldular,o dönem devlet yurdunda değilde daha kaliteli bir yurda kaydoldum. özel diyebileceklerinizden. akrabalarda üçer beşer destek mahiyetinde yardım ettiler bana kıyak geçtiler anlayacağın. daha rahat edeyim diyerek, babama vefa borcu ödeyerek. çünkü babamda çocuk yaşından itibaren çalışarak kendinden yaşça küçük amcalarıma kol kanat germiş, okumalarını sağlamış bir adam. çok çilekeş bir adamdı babam,5 yaşından beridir çalıştığını söyler... ilkokul dönemlerinde bu çalışma hız kazanır,hem de öyle bir çalışmak ki; sabah okula gitmeden simit satıp, okuldan gelince de gece yarısına kadar sinemada çalışmak gibi... hayatında en sevdiği şey uyuyabilmekti babamın. çocukken en imrendiği şeyin ne elbise ,ne ayakkabı olduğunu söylerdi sadece uyumak... insan onların hayatına eğilince, kendinin ne kadar asalak ve basit olduğunun farkına varıyor. sadece kendi çıkarları için yaşayan ,en ufak bir sorunda yakınan bizler o kadar büyük nimetlere nankörlük ediyoruz ki... varlık içinde olduğumuzdan pek çoğumuz varlığın kıymetini bilemiyor
neyse aralarda çok vakit kaybetmeden devam edeyim yurt seçimi ve kayıt meseleleri üzerinden...
rahatına aşırı düşkün bir adam olmayan benim bile hoşuma gitmişti bu özel yurt işi.az önce sizi eleştirdiğim statü farkı hikayesine bende kapılmıştım ki ; normalde en hakir insanı kardeş sayan bir insan olmama rağmen.
okuyacağım şehirden, evimize otobüsle dönüyorduk. malum yorgunluk üzere kısa süreli uykularla seyrediyor yolculuğum. yine bu kısa uykuların birinde kulağıma bir ses geldi.bu ses cızırtıların eşliğindeki bir uğultu şeklindeydi... bu onun sesiydi,ilk kez görüntüsüz bir şekilde sadece ses ile hitap etmişti... bir aşamayı daha katettik dedi... sadece bu kadar. yine aptal düşüncelere, telaşlara sürüklendim, bunun anlamı neydi ? -
-
1.
0Yarin devam. Carya.
-
1.
-
164.
+6okula ve yeni hayata biraz daha ısındığım günlerdi. arkadaş sayım çok olmasa da yavaş yavaş artıyordu. erman isimli bir sınıf arkadaşımla, diğerlerine nispeten daha iyiydi aramız. yeni gelmiş olmamız sebebiyle her türlü atraksiyon hakkında detaylı ve 'he yannanım he ' dedirtecek şeyler anlatıyordu. mecburen 'ya öyle mi' 'hadi ya' falan gibi birkaç yapmacık cümle ile destekliyordum onu, elim mahkumdu. insanlara biraz daha anlayışla yaklaşmam gerekiyordu kendime bunu telkin ediyordum, fakat çocuğun anlattığı şeyler cidden uç şeylerdi. kendini olduğundan farklı anlatan biri.bu tip adamların ilk haftalar çokça arkadaşları olur, adaptasyon sürecinde herkese bekleme salonu hizmeti verirler. insanlar genelde ortamı anlamaya çalışıp, arkadaş olacağı kişileri tahlil ederken bunların yanında vakit geçiriler. bunun gibi bin 1-2 kişi daha ders arası muhabbetlerine takılır oldu. erman cidden sürekli birşeyler anlatıyordu, bence her gece oturup acaba yarına ne sallasam diyerek kafasında yazıyordu.72 milletten insan zütürmüş bir kardeşimizdi anlattıklarına bakarsan. antalyada bir rus turisti iddia sonucu 'ne mutlu türküm diyene' dedirte dedirte gibmişti. varın siz hesaplayın, johnny sins karakterinin temelini bu adama oluşturur sanıyorum iyi bir telif alması lazım. beraber ders aralarında takılırken her gördüğü kıza 'ben bunu alırım' 'şunu kusturana kadar düdüklerim' muhabbetleri.laf çok icraat yok.laf huursu olanlardan hiç hazzetmem ben. bunla kısa süren arkadaşlığımızda bir şekilde bitti. yine birgün orda duran kızları göz ucu ile kesip, parende atarak gibebileceğinden bahsederken aramızdaki diğer binlerden biri elini silah gibi havaya kaldırıp
takkk, takkk,takkk... tırrrıııııırrrrrr şeklinde silah sesleri çıkarark ,attığını ima etti. kendimi tutamadım kahkayı patlattım.duygularıma tercüman oldun birader dedim, ancak kıpkırmızı olan erman bize biraz çatıp gitti. akabindeo çocukla konuşmayı sürdürürken benimle ilişkiyi kesti.onu da kaybetmiştim... -
165.
+6karıncayı belini incitmeden gibmek dedikleri şeyi de burda gördüm. adam akıllı bir hamle ile laf sokmuş, bense dilim ile denemiştim.
bizim millet tuhaftır her lafı kaldırmaz
muallak dersin kızarda gibersin aldırmaz
yaşadığımı bu kısa şiir özetler... cidden aklınızın bir kenarında olsun, insan ilişkileri üzerine daha iyi bir söz olamazdı.
not : (erman okul dönemlerinde ,özgür kıza kaymış : ) ... öncekiler sallama olsa da bu gerçekti... mokar hastası ile amsalak birbirlerini bulmuşlar ) -
166.
+6bana sordu
peki sen hiç iletişimde bulundun mu ? çağırdın mı ?
birkaç kez denedim ancak başaramadım, belki beraber deneriz birde... hem seni bulmuşum bırakmam dedim... amacım onu bir şekilde sınamaktı
aslında çok basit bir yolla çağrılabiliyorlar, sadece işi bilen biri olmalı dedi
sen varsın ya dedim... artık gereken gazı almıştı, denemeye mecburdu. -
167.
+6bunları ben mi yazdım ? diye sordum.Tümünü Göster
el yazılarımız apayrı... sence ? dedi.
ufakta olsa yalan yalandır. hayatında hiç dostluk kuramamış bir adam olan muzaffer bu mesele hakkında kandırılmış olmanın sıkıntısını yaşıyordu,bu belliydi. zarureten söyleyemediğimi yine zarureten söyleyemezdim.bu da bir şekilde onun gözünde beni savunmasız bırakıyordu. insanlar her zaman çıkarı adına ya da oyun olsun diye yalan söylemez, bazen gerçekleri saklamak zorundadırlar ve bu yalan gibi kabul görür. dediğim gibi hafif kırgındı, bana karşı olan inancına şaibe düşmüştü fakat başımda bir bela olduğu belliydi, bunun adına da tedirgindi. tuhaf duygular içinde olduğu yüzünden belliydi.hem aldatılmanın öfkesi, hemde merhametli bir insanın hissebileceği acıma hissi.
müjgan benim annem dedi. sanırım ona gitmemiz lazım .henüz kısa süreli dostluğumuz adına bu biraz fazla samimi bir olay olacaktı.
belki bilinç altımdır dedim
annemin adını bilmiyordun, böyle bilinç altı mı olur... yeterince dürüst değilsin, sakladığın bir şeyler var ve bunlar açığa çıkmalı... emin ol ! yazdıkların bir tesadüf değil,bu meselenin burda açılması bir tesadüf değil. annemin adını yazman bir tesadüf değil. çaren onda diyerek ne kastettiğini anlayamadım ancak bir şekilde gitmeliyiz... annemi arayıp durumu bildireceğim dedi
çok mahçup oldum. gerçekten hem tedirginlik hem mahçubiyet. tüm bunların yanında ifritler yaşadığımız son diyalog ve vukuatlar, bugün duyduğum sesin tehditkâr tutumu... allak bullak oldum... hepsinden önemlisi erumi sakil yazmış olmam, beni çok etkiledi ...
annesini aramak için yurttaki büroya indik. yurt görevlisi adamdan özel olduğunu, biraz uzun sürebileceğini isterse ücret verebileceğimizden falan bahsettik. adam sıkıntı değil dedi ve ricamız üzerine odayı terketti.
ben ve muzaffer başbaşa kaldık. muzaffer numarayı çevirdi.bir yanda eli ile saçlarını karıştırıyor bir yandan da açılmasını bekliyordu. bazı anlar vardır her saniyesi beynine nakşedilir,bu da onlardan biriydi.her saniye bir dakika gibi.
annesi telefonu açınca 1-2 dakika kadar hal ,hatır sordu... akabinde anne sana anlatmam gereken birşey var diyerek sözün ,meseleye getirdi
kısa bir şekilde benden ve arkadaşlığımızdan bahsetti. böyle br iş yaptığımızı ,yaptığımz yöntemi ve yöntem sonucunda da kağıtta annesinin isminin yazdığını belirtti.
annesi sanırım onu biraz azarladı bu işi neden yaptığımız hususunda ... bir kere oldu anne,ilk kez denedik gibisine kendini savunup, durumu yatıştırmaya çalıştı. kağıtta yazan kelimeleri aynen okudu. annesi telefona beni istedi. ağzımda rahmet niyetine tükürük kalmamıştı, kalbim yerinden çıkacak gibi
kısa bir hal hatır sordu,ona karşı dürüst olmamı istedi. doğum tarihimi ve annemin adını istedi, doğum saatimin tahminen kaç gibi doğumun gerçekleştiğini sordu. bunları seri bir şekilde cevapladım
erumi ve sakil denilen şeyler ne diye sorunca ,o seriliğim kayboldu... ben kemküm edince, kısacası bu isimler, yerler ya da artık herneyse ; haberdar mıydın daha önce ?... bu isimleri duymuşmuydun ? dedi...
evet diyebildim. sadece .. -
168.
+6çok fazla duygu ve düşüncelere dalarak işi uzatmayı sevmiyorum, ancak kendime engel olamıyorum. hayatımda ilk kez öykümü anlatıyorum ve içimde hapsolan onca duyguyu kusabilmenin huzurunu yaşıyorum.o sebepten affedin. normal hayatımda kısa işi severim, gibiş hariç
aileme gelemeyeceğimi bildirmem lazımdı. biraz düşündüm, karar verdim gidecektim... sorunuma çözüm bulacaktım belki, fakat onları görmemekte içime oturdu. aradım.saat geç sayılırdı
baba benim skortak. nasılsınız ? dedim, moralimi iyi göstermek adına canlı bir tonla giriş yaptım
iyidir oğlum,sen nasılsın.bir yaramazlık yok inşallah ? ne zaman geliyorsun ,annen kardeşin falan seni çok özledik be oğlum
ne zaman geliyorsun deyince boğazım doldu. içim şişti
'' baba dersler ağır, burda kalmaya karar verdim .bende sizi çok özledim, ancak gelirsen çok kopukluk olacak. çalışacak vakit bulamayacağım' falan dedim. babam mesele 'ders' ve 'istikbal' olunca tüm duyguları bir yana iterdi
peki oğlum,o zaman gelme zaten dedi...
telefonu kapadım, başımı kapıya yasladım hıçkıra hıçkıra ağladım.o pgibolojiyi yaşayanlar bilir ne olduğunu. görevli geldi ( görevli dediğim o atarlı çocuk değil )
kardeşim ne oldu, kötü bir meselemi var dedi
hayır dedim,eve gidemeyeceğim... biraz teselli etti, çay ikram etti. işte dışarda okumak insana bunları öğretir vs dedi
odaya çıktım, muzaffere kaş göz işareti yapıp terasa çıktım. tamam geliyorum, yarın gidip bilet alalım bana da dedim
onun biletini de iptal edip, yanyana 2 koltuk aldık... benim çayı hazırlattık, adam cins cins bakıyordu bunla ne yapacaksınız,ne işe yarıyor diye... birine yaptırıyoruz dedik, örttük... çok pahalı tutmamıştı. yurda geldim eşyalarımı hazırladım ve uyudum, yine kuvvetli bir istifra hissi ile uyandım bu kez tuvalete kadar tuttum kendimi... bunlar normal, annem olacağını söyledi... gidene kadar içmeye devam edeceksin dedi muzaffer -
169.
+6uyandığımda burnumdan kanlar fışkırıyordu, delirmiş gibi hissediyordum kendimi. muzaffer üstüme çökmüş halde, nerdeyse bedeninin ağırlığını kullanarak ile beni yere yapıştırma gayretindeydi. ondan iri yapılı olmam sebebi ile çok zorlandığı belli idi
müjgan muzaffere çekilmesini söyledi... bana elinden hazırladığı karışımı içirdi... hiçbirşey soracak durumda değildim
ardından büyük bir soğanı göğsümün üzerine koydu... bir çakmak yaktı ve toplu iğneyi ısıttı... 99 kere bir ismi zikretti,100.de ise tekbir getirerek iğneyi soğana sapladı.o an sanki kalbim yerinden sökülmüş gibi bir acı hissettim... kalkabilirsin dedi, geçmiş olsun... -
170.
+6küçüklükten itibaren erumi ve sakili görme sebebim işte tam olarak buymuş. gün gelirde ifritin tacizine maruz kalırsam diyeymiş. çünkü onları sevecen ve iyi olarak görmemden ötürü, içimde hep bir merak besleyecekmişim. onların gidişi ardından onları ararken ise bilgilenecekmişim. gitme sebepleri 6-7 yaşlarına ve duruma göre biraz daha geç yaşlarda çocukların göz perdesinin inmesindenmişTümünü Göster
ifrit zaten birgün ne yaparsam yapayım gelebilirmiş. kısacası onlara olan merakım yüzünden ifrit bana musallat olmamış.tek hatam mustafa üzerinden sırf güç kazanmak hissiyatını dile getirmesemde bu işlere girmem olmuş. allahın haram kıldığı bir usulle,ucu harama varacak işler yapmak. kısacası kılıfına uydurmaya çalışmakmış.
mustafa şerri işlerle uğraşan bir adammış, suriyeye gittiği ve bu işleri orda öğrendiği doğruymuş ancak suriyeli diye bir kimse yokmuş. mustafa daha öncesinde bulduğu ilk defineyi şansla bulmuş birazda. bugün nasıl ki define bulanlar var, aynen o şekilde bir bulmakmış bu.evet defineyi kaçırmak için suriyeye gittiği ve orda bu işleri öğrendiği doğruymuş. şamda kalmış mustafa, bilen bilir ki en çok olaylar şam ve mısırda görülür. manevi yaşanmışlıkları fazla, enerjisi yüksek yerlerdir. mustafa öğrendiği bazı şerri bilgiler ile nam salmış, ancak gücü asla ve asla define çıkarmaya yetmezmiş. diyeceksin ki bu şerri işler sonucu mustafa define bile çıkaramıyorsa şeytani varlıklar ona nden yardım etmişler de insanlara şifa dağıtmış...
çok basit, şeytani varlıkların eli ile deva bulan bu varlıklar mustafayı tıpkı benim yaptığım gibi ilahlaştırmışlar. bunu kabul etsemde etmesemde böyleydi. ilah kelimesini araştırır iseniz anlarsınız.her şirk açıktan allahı inkar ile olmaz. allahtan başkasından medet dilersen ve onun eli ile olduğuna inanırsan bu da bir şirktir. kısacası deva bulan insanlar da allahtan değil mustafadan bilmişler.
mustafanın kaydığı muhtarın karısı bile kocasını eve bağlamak adına kendini sunmuş mustafaya.var sen hesap et.
şeytanların amacı budur zaten, seni hakk yoldan alıkoyup bu tür harikaları rabb edinmeni sağlamak.
palada mustafadaki harikaları haber alınca, acaba bu işi yapar mı diye onu yedirmiş içirmiş maddi olarak beslemiş. mustafa bir yandan rahatın tadını çıkarırken öte yandan bu işi nasıl yapacağını kara kara düşünüyormuş. adam sakat, göster kerametini der mal gibi kalırsan; tatlı tatlı yediklerini acı acı kusturur sana. işte bu esnada o şehirde bulunmamı fırsat bilen ifrit mustafaya yaklaşmış onunla anlaşmış.
-
kayra 40 yaslarda ısıtme kaybı yasıcaksın
-
bikerisinde yokluktan breaking bad
-
acaba kayraya bi zenci tecavüz etse
-
iki civata sıktım saat 10 olmuş
-
kaan kurala acayip sinir oluyorum
-
trabzonu doğradılar
-
atatürk kendisi bile bugünü görse
-
kayra kac dkya yeni hesap acip gelir
-
dün öğrenciler geldi
-
basketbola atan kazanır kuralı gelmeli
-
3 trilyona araba önerisi
-
sonundaa aldım be
-
beyler doğuda damada ve geline takılan altınların
-
islamda sünnet olmak mecbur mu
-
çakra patlatmak
-
her tarafta buhu
-
bu kayranın vücudu muydu la
-
cogu ünlü ayın dolunay oldugu zamanlar
-
neden playstation joystiklerine sensor koymuyorlar
-
mersobahis
-
züt deliklerinin süper sıkı ve girmesi çok zor
-
et yemeyen erkek geydir
- / 1