1. 126.
    +7
    bak dedi, seni nasıl bir işin içine soktuğumu emin ol biliyorum... bana bak lan, aynılarını bende yaşadım. emin ol tek çıkar yol o kadınla (bana vurgun olan cinden kadın diye bahsedeceğim) uyumlu olmak... sana fırsatlar sunacaktı emin ol,bir süre sonra sende yerine başkasını bulursun... cinde olsa kadın kadındır huyları aynı çabuk sıkılırlar dedi...

    bu konuştuklarımızı duymuyor mu ? dedim...

    burdaysa duyar,ama bu saatlerde burda olmaz... hem duysa ne olur, bazen vücudunda olur da farkına bile varmazsın... kafanın içindekileri biliyor, sana beynen emir veriyor diyorum sen hala ne diyorsun dedi... normal bir kadınla yattığın gibi yatmıyorsun bunla, nasıl rüyalanıp boşalıyor aynı şey işte

    başka çarem yoksa, sabredeceğim... hem belki başkasını yerime bulmam gerekmez dedim

    vereceğin bedeller emin ol ufak olmaz yine de dedi...

    o halde ihtiyacım olduğunda seni bulacağım, kaçıp gitmeyeceksin

    şu saatten sonra sözüme ne kadar itimat edersin bilemem, ancak söz dedi...

    sustuk o cigarasına vurdu,en son kusuyordu... 1-2 saat sonra evime gittim... gözlerimi tüm olacaklara hazır bir şekilde kapadım, kendimi uykuya ya da artık tüm olacaklara teslim ettim...
    ···
  2. 127.
    +7
    sen istemedikçe sana ilişmeyeceğim. aramızdaki sevgi sürsün, sana istediğin yola giden tüm anahtarları elimle teslim edeceğim

    erumi ve sakil adında iki varlık hatırlıyorum. sırf bu yüzden çocuk yaşımda deli damgası yediğim oldu.bu anahtarlardan birisi onlara giden yoldaki kapıyı da açabilecek mi ?

    erumi ve sakil ??? tanımıyorum... hayallerin olmasın... hem isimlerini nerden hatırlıyorsun, gerçek olsa dahi isimlerini vermezlerdi

    nerden hatırladığımı bilmiyorum. mesele de bu ya zaten... kendi uydurduğum hayali arkadaşlar mı ? yahut gerçekte var olanlar mı ? tüm bu pisliğe bu yüzden bulaştım

    beni hala pislik olarak mı görüyorsun ?... sanırım sen haddini fazlası ile aşıyorsun, sabrımı ziyadesi ile zorluyorsun... istersen koş kitabına bak bakalım, belki benden kurtalmanın formülü yazıyordur... ne kadar kıymet bilmez bir mahlukatsın, cidden sen kendini ne sanıyorsun... varlarsa gelip alsınlar seni elimden... sanırım sürekli gevelediğin köle-efendi ilişkisini arzuluyorsun... peki o halde

    bu sözleri işittim ve vücudum o kadar tuhaf bir sarsıntı yaşadı ki; uyanmamın ardından 5 dakika kendime gelemedim...
    ···
  3. 128.
    +7
    allah_u ekber sesleri çınlatırken siyah gökyüzünü,ben de içimden tekrarlıyordum allah_u ekber o ekberdir ki; beni kurtaracak... hayyal el-felah diyor yani haydi kurtuluşa diyor... en sonunda ise esselatu hayrun minen nevm (namaz uykudan hayırlıdır) ..anlamı tam olarak namazı teşvik etse de,insan o an durumuna uyarlıyor... uyku kelimesinin çağrıştırdığı malum...

    cidden, madem müslümandım neden namaz kılmıyordum... parmak ucunda banyoya ilerledim, tüp mutfakta olduğundan pek ortada gezinmem doğru olmazdı. evdekiler zaten şüpheleniyordu tavırlarımdam... bayram değil seyran değil nedir bu din iman derler, gerçi ondan ziyade saatlerdir uyumamış... kendiyle oynamış oynamış, şimid de kaça kaça banyoya koşuyor derler... uzun bir bahçe hortumumuz vardı,onu taktım musluğa buz gibi suyla yıkadım bir cesedi andıran bedenimi... su her değdikçe kesilen nefesim, ölümün pek uzak olmadığını hatırlatıyordu bana... kendimin gassalı olmuştum,bir de zütüme pamuk tıkasam gitmeye hazırdım bu dünyadan... gusülü aldım, temiz bir nevresimimi yere serdim...

    tekbir aldım allah_u ekber ! o büyük olan kurtaracak beni...

    fatihayı okurken nasıl bir ağlama tuttu beni iyyake nabüdu ve iyyake nestain derken, şirke saplandığımı hissettim... suratıma suratıma vuruyordu iyyake nabüdü ve iyyaka nestain oysa ben ne yapmıştım ...

    beni ''sırat'el mustakim' e eriştirmesi dileği ile , ilk kez anldıbını hissede hissede kıldım bir namazı...

    bir 5 dakika secdede kaldım, nevresim sırılsıklam olmuştu... öyle bir haldeydim ki; tüm benliğim tek noktada toplanmış o an kesseler kanım akmaz... yoğun bir ruh hali...
    ···
  4. 129.
    +6 -1
    dehşete düşmüyorum, neden düşmedim bilmiyorum. tüm duygular, düşünceler anldıbını yitirmiş yeterince.bir anlam veremiyorum, benim bir vakit namazımın ona bu zararı verebilme ihtimaline. klagib tekrar uyanıyorum, dilimi ısırmışım ve ağzım kan içinde... ağız dolusu tükürüyorum lavaboya, tüküreyim böyle hayatın içine

    o olaydan sonra uzunca bir müddet görmüyorum rüyalarımda, hala bir üniversite kazanma telaşındayım.8 kilo vermişim, suratım o kadar ufalmış ki mesut özil gözlerine sahip olduğumu yeni öğrenmişim...

    namaza bağlıyorum bir şekilde,o kurtardı herhalde diyerek... mümkün olabildiğince kılmaya başlıyorum, ancak herhangibir cemaate tarikata gitmiyorum... sadece farzları kılıyorum... ufak tefek göğüs ağrılarım devam ediyor, ancak olsun o kadar da diyorum... bir dargın bir barışık sürdürdüğüm mustafa ilişkimde asla ama asla görüşme taraftarı değilim... bahsettiğim gibi son olanlardan sonra başım çok sıkışmadıkça gitmem de yanına diyorum

    birgün derneğe uğramak geçiyor içimden. karşı konulamaz bir istek, hani hepimize olur bazen. içerde bir tek çaycı var. içeri girince hortlak görmüş gibi şaşkın bir ifade ile bakıyor ;

    birader nerelerdesin,ne oldu ? mesele nedir diye yapışıyor koluma

    ne bu telaşın abi ? okul kazanmaya çalışıyorum... bir meselemi var ki ? diyorum

    olum mustafayı vurmuşlar ya lan... sen hep onla takılıyordun, haberin yok mu ? diyor, gözler faltaşı gibi

    ananı gibeyimmm diye mırıldanıyorum, çöküyorum tahta ufak sandalyenin üstüne... bir sigara yakıyorum
    ···
  5. 130.
    +2 -5
    bilim yanlısı rasyonel bir ateist olarak edebi dilini takdir etmekle birlikte senin adına üzüldüm skortak kardeşim, keşke zihnini bu şeylerle bulandırmak yerine gerçek bilimle uğraşmak zorunda kalsaydın, bilimden öte tanrı yahut varlık yoktur benim nezdimde, saygılar
    ···
  6. 131.
    +6 -1
    okuyan arkadaşlardan saçma tribim için özür dilerim... karşımdakileri adam yerine koyduğum içinde tabi
    ···
  7. 132.
    +7
    çalışmak dışında yapacağım bir iş yoktu, belki de canım sigara çektiğinden bir tür kaçış oldu... bu adamların sevgisi samimi de olsa bazen darlandırır, ilginin dozajı arttıkça bir süre sonra bunalırsın : ) ama yine de iyidirler,en azından cebi dolu kalbi boş olan nemrut yüzlü heriflerden değilldirler
    ···
    1. 1.
      0
      Ayrac cnm
      ···
  8. 133.
    +7
    okulların açılmasına az bir süre kala yeni şehre doğru yol aldım.tek başıma olduğumdan,ya da aptal olduğumdan yurdun yerini bulmakta epey sıkıntı çektim.ilk günden 'homunagoyim' diye mırıldanmalara başlamıştım. yaşadıklarım beni daha çabuk öfkelenen, tahammül eşiği gittikçe düşen bir adama çevirmişti. razı olduğunu sanıyorsun herşeye ama öyle görünüyor sadece. aslında razılığın sadece çaresizlikten ileri gelen bir olay. bunu tüm hal ve davranışlarında tespit edilebilir bir şekilde sunuyorsun. baktım olmayacak, taksiye atlayıp elimdeki adresi verdim taksiciye daha sonra ( şehri tanıdıktan sonra ) o taksici muallakninde beni kazıkladığını öğrendim. hayat bana karşıydı aq.hayatta en sevmediğim şeylerden biridir, kandırılmak.asla tahammül edemem, ancak şunu da biliyorum ki neden nefret ediyorsanız bir şekilde daha sık karşılaşıyorsunuz bu tip meselelerle. biraz toy olmanın verdiği pısırıklıkla itiraz edemedim taksiciye, valizlerimi de kendim indirdim bagajdan. yurdun girişinde ayrı bir oda şeklinde tasarlanmış ufak büroya girdim. karşımda muhtemelen benden 1-2 yaş büyük bir çocuk vardı.biz yurda kayıt yaptırdığımızda, yurdun sahibinin üniversitede görevli bir öğretim üyesi olduğunu biliyorduk, çünkü onunla senet imzalamıştık. karşımdaki benden muhtemelen az biraz büyük olduğu simasından belli olan, ancak mustafa tipi hanzo elemana nasıl hitap edeyim derken 'hocam' çıkıverdi ağzımdan.o dönem 'hocam' entel dantel muallaklerin kullandığı kelime olarak kabul edilirdi. bende sık kullandığım için daha sonraki dönemlerde kendimi 'insan insanın hocasıdır' felsefesi ile kandırıp, muallakliği içime sindiremedim.

    'hocamdediğim için bu zütveren kendini cidden hoca sanmış olacak ki ,zütü havalandı biraz. kendini bir tak sanmış gibi iyice gevşedi yağlı zütü üstüne.

    ben buraya kayıt yaptımıştım mehmet hoca ile görüşmüştük, odanın anahtarını teslim alacaktım... sorumlu kimse görüşmem mümkün müdür ? '' dedim naif bir biçimde. süt isteyen bir kedi masumiyetinde...
    ···
  9. 134.
    +7
    en az 2 kişi olmalı idi, birisi transa girecek diğeri ise onu zaptedecek... muzafferin istediği ile o gün okul yerine çarşıya gittik. herkes okuldaydı,biz ise bahsettiği birkaç otu alıp tütsü niyetine kullanmak üzere hazırlardık. istediği ebatlarda deri bulduk bir şekilde. metal bir objeyi gösterge olarak kullanmak üzere almamız gerekiyordu,ben yanımda taşıdığım mustafa ile yaptırdığımız yüzüğü teklif ettim.bir de defter lazımdı ... yöntemden bahsetmeyeceğim.(abi nasıl cin gibebiliriz diye soran adamların,bu konuda özel mesajın anasını skeceğinden eminim çünkü)... döndüğümüzde odanın boş olacağı 2-3 saatimiz vardı hala, içeri girdik kapıyı kilitledik

    muzaffer yöntemin gereklerini sırası ile uyguladı... en son tütsüyü yaktı, kısa zikre başladı, transa girmesi gerekiyordu başarısız oldu... daha önce denedin mi dediğimde, hayır ancak yöntemin bu olduğunu biliyorum dedi... sonra sen dener misin ? diye sordu

    sen beceremedi isen ben hiç beceremem diyerek geri çevirmek istediğim anda, gösterge kıpırdamaya başladı... ufak salınımlar yapıp ,kendi ekseni etrafında minik daireler çiziyordu... (ipin ucuna bağlı olan yüzük )

    muzaffer ihanete uğramış bir ifade takındı


    sen bu işi daha önce yaptın ve yapabiliyorsun değil mi ? diye sordu... tütsüyü çekmemi istedi... çekinerek içime çektim... elimle kalemi tutmamı istedi... sonrası yine trans hali hatırlamıyorum... ilk hatırladığım başımda şiddetli basınç hissederek istifra ettiğimdi. muzaffer kavradı beni, gözleri faltaşı gibi açılmıştı... hiç birşey konuşmadan ufak adımlarla kollarımdan destek olarak arada ki lavaboda yüzümü yıkadık, üstümü değişmeme yardım etti... beni ranzaya uzattı... hiç gocunmadan alt kattan paspas alıp benim pisliğimi temizledi, camı açıp havalandırdı odaya... ortalıktaki ekipmanları toplayarak dolabına kaldırdı... içerde hala hazırladığımız tütsünün ağır kokusu vardı... sandalye çekip başımı okşamaya beni teskin etmeye çalıştı... ikimizden de çıt çıkmıyordu, dalgın ve derin düşüncelerde olduğu belliydi, yerdeki sabit bir noktaya odaklanmıştı... ben ise tüm enerjimi yitirmiş bir haldeydim, saçlarımı karıştırırken uyumuşum
    ···
  10. 135.
    +7
    tamam, endişelenme sen diyerek telefona tekrar muzafferi istedi, muzafferle konuştular ve telefonu kapadık. muzaffer'e ne konuştuklarını sordum

    annem seninle görüşmek istiyor. gidene kadar mesele hakkında bana hiçbirşey anlatmayacaksın. şimdi gidip bir iki malzeme alacağız, onları bir şekilde kaynattıracağız ve içeceksin.3 gün sonra bize gidiyoruz dedi

    durumumum farkındaydım, yardıma muhtaç olduğumu elbette biliyordum. ancak gerek çaycıda yaşadıklarım, gerek mustaf gibi bir adamın başına gelenler, gerek kegib başım beni gitmemeye sevk ediyordu. hiçbir çıkar yolum yokmuş gibi geliyordu ve yaptığım her hareketin beni bu bataklıkta sadece daha çabuk ölüme yaklaştıracağına inanıyordum. sana dayatılan bir çaresizlik, hiç bir hamle yapmanı öngörmeyen tehditkar tavırlar... kegib başın, trans halinde ölümü iliklerinde hissetmen...

    müjgan ...senin çaren onda... kelimeleriacaba ? dedirtmiyor değildi.ilk kez oyunun bir parçası olan mustafa dışında biri sorunuma eğilmişti. acaba tüm riskleri göze alıp gidersem ; müjgan bana bir çözüm olabilecek miydi ?

    tüm bunların yanında bu gidişim hakkında beni engelleyen bir hususta ailemdi... bahsedilen boşlukta, eve gitmem lazımdı ve ailem beni bekliyordu... onlara gelemeyeceğimi nasıl söyleyecektim ? hangi bahane uydurulabilirdi ? ... kaldı ki; bahsettiğim gibi babamın rahatsızlık serüveni sonunda ona karşı tarifsiz bir bağımlılık oluşmuştu bende...

    sıkışmış bir vaziyetteydim, kapan kısılan fare ne hisseder dersen ? sanırım
    kesinlikle budur ! '' derim

    bir taraftan yıllardır sadece isimlerini bildiğim erumi ve sakil tekrar aşikar olmuş,

    bir taraftan ifrit beni daha önce olduğu gibi tekrar tehdit etmişti,

    bir taraftan olayın içine müjgan dahil olmuştu. müjganda benim gibi çocukluktan gelen varlıklar görmüştü. kaderlerimiz ortak olduğundan,ona sebepsiz bir güven duyuyordum. damdan düşenin halinden damdan düşer anlar nihayetinde

    ne kadar yazarsam yazayım,o anki duygu ve düşüncelerime tercüman olamaz. sanırım ancak empati kurarak hissedebilirsiniz.o an siz ne hissederseniz ? düşünün bunu... hemen hemen aynılarını hissettim sanırım... bazen sözler yeteri vurguyu sağlayamaz ve hisler tüm sözlerden öte bir manadır
    ···
  11. 136.
    +6
    o dönem her önüne gelen vermediği için, hatta bu işler kanla bittiğinden en fazla kazayla memeye dokunmak türü işler... benim doğum günüm için bizde toplandık, annnemi evden yolladım biz bizeyiz... tatlılar, börekler,limonata vs keyfimiz yerinde o sırada muhafazid tribe girdi... size birşey anlatacam diyerek, gözleri dolmuş bir vaziyette...
    ···
  12. 137.
    +6
    çocuk hergün yalanını daha bir süslüyor yeni yeni motigler yeni yeni diyaloglar ekliyor... çok iyi arkadaşım fakat insanın içinde şişiyor ve bir yerde yüzünde 'yalancısın ' dmeke istiyor insan... ama mecburen tahammül ediyorsun, eskisi kadar onlarla takılmaktan zevk almasan da... dediğim gibi dersle, geri kalanın da da cinler alemi, büyü,fal vs üzerine artık ne bulabilirsem okumak... evdekilere de göstermiyorum, onları okusam da ders çalışıyorum sanıyorlar... takdirlerini topluyorum bu kısım da şahane... muhafazid lerle olan artık kabak tadı veren toplantılarımızın birinde, 'elif' isimli kız arkadaş uzak bir noktaya bakıp, bana da görünüyor demeye başlayınca, dedim artık bu kadar yeter hepsi yalan dolan bunların... bana farketmediğim bir yolu açtılar... bu gibik olay yüzünden bu aleme ilgim arttı, hakkında kulaktan dolma değil ciddi ciddi bilgi sahibi oldum... belki de tüm bunlar 'o' varlıkların planının bir parçasıydı... belki de tüm plan beni cezbedip, ilgimi yaratacak zemini 'hazırlamaktı'
    ···
  13. 138.
    +6
    nihayetinde zaman bir şekilde geçti, görev süremiz dolunca bu şehirden de taşındık... yeni geldiğimiz şehirde kitap bulmak yahut bu işlerle ilgilenen birilerine ulaşmak çok daha kolaydı... büyük bir şehir sayılabilirdi... benim artık teoriye de iştahım kalmamıştı, tüm derdim onlarla iletişime geçmekti... o dönem yarı siyasi bir derneğe gelir gider oldum,o dernekte başkanlık vazifesini yürüten bir bayan vardı...
    ···
  14. 139.
    +6
    Birgün dernekte otururken içeri iri yarı, heybetli bir adam girdi... 'ben mustafa, falanca kişi haber verdi... başkan burda mı ? '' diye sordu... konuşma tarzını pek tasvip etmedim emir verir gibi bir ses tonuyla hitap ediypr... fakat bu tavrına rağmen çaycı adama karşı aşırı saygılı bir tutuma girince acaba ne oluyor diye düşünmeden edemedim... kim bu adam ki bu kadar ihtimam ediliyor... çaycı başkanın ev numarasını verip kendisinin evinde yattığı söyledi...
    ···
  15. 140.
    +6
    yanımızda bir de kız arkadaşımız var o gün biraz bunalımlı hali var... allahım diyorum ya bu adam bana ters bir hareket yaparsa ve rezil olursam... derken bakışlarını benden çevirdi... kıza döndü... rengin sapsarı hayırdır ne derdin var dedi kükredi... ulan diyorum bu harbi hanzo, tanımadığın biri hem de bayan bu nasıl hitap... kız kekeledi bilmiyorum, üşütmüşüm herhalde dedi... kıza ayağı kalk dedi... beyler o an çok tuhaf bir konumdayız hepimiz...
    ···
  16. 141.
    +6
    neyse beyler devam ediyorum okuyacak arkadaşlar adına...
    ···
  17. 142.
    +5 -1
    dernekten haber geldi birgün, falanca ilçede bizden olan bir amcanın oğlu evlenecek. topluca gideceğiz düğüne kendi derneğimizle. mustafa ile ben oturduk otobüsün en arkasına (tam otobüs sayılmaz yarı minibüs gibi) sohbet ede ede yolu çekiyoruz. mustafa gideceğimiz yerde güzel bir kadın olduğundan bahsetti. muhtar lakaplı birinin karısı.bu muhtar denilen adam, düğün sahibinin kardeşi. mustafa bunun karısının çok güzel olduğundan işte mustafaya bir kaç kez iş attığından bahsetti. açıkçası ben utandım,hem evli bir kadın hem de bu meselenin ucu bakalım nereye gidecek diye bekliyorum. beklemek kötüdür çoğu kez kafanızda kurar kurar lakin ,alıncak olası cevaptan ürküp soramazsınız. içiniz içiniz yer. düğün yerine geldik, bizi karşıladılar... uzun masalar ve üstleri yeşil tentelerle örtülü... hemen hoşgeldiniz faslından sonra masalara geçtik ,anında yemek ikramı başladı... yerken mustafa yine o alayacı sırıtmasını yapıyor... ancak kime neden yapıyor, kestirmek güç... çünkü o gemlik zeytini gözleri tabağındaki pilava bakıyor... bakıp bakıp hafif sırıtıp kafasını sallıyor...
    ···
  18. 143.
    +6
    kızla biraz okudu mu ? işte kaça kadar ? kostüm çok güzel prenses mi ? gibi muhabbetlere girdik... çok cevval bir adam değildim ama bugün bana bir haller olmuştu, sanki daha rahattım. normalde benden birkaç yaş büyük (hani teyze diye hitap edilmeyecek) bir akrabamız bile öpse kulaklarıma kadar kan kesilirdim. tanımadığım bir kızla sohbet muhabbet etmem zaten imkansızdı,ne diyeceğimi bilemezdim. ancak bu gün tuhaf bir gündü.ya bu kız senelerdir hayalini kurduğum 'görünce kanımın ısınabileceği' kişimiydi : ) sevgi neydi ? sevgi emekti ? samet'i kamyonla kaçırmaktı... (hep germeyelim, bazılarınızın kaskatı olacağı anlar da gelebilir)
    ···
  19. 144.
    +5 -1
    içlerinden kısa boylu, pala bıyıklı olanı gidip çöktü baş köşeye, kutluyu çağırıp bira falan almasını söyledi... soran olursa toplantıda falan dersin çekti... ben mustafanın yanına sandalye çekip oturdum. ayaklarım birbirine çengel gerdeğe yeni girecek kız çocuğu gibi. adam bana birkaç sual sordu, adın ne,nerelisin, baban ne iş yapıyor ,sen ne iş yapıyorsun gibisine... mustafa arada lafa girip beni övüyordu, işte çok değerli bir kardeşimiz falan ... benim hiç alışık olduğum bir ortam değildi o şehre çok yeni gelmemiştim fakat adamların kim yahut ne olduğunu zerre kestiremiyordum... tek bildiğim makam koltuğunda oturan kısa boylu pala bıyıklı adamın 10 kilo daşşak sahibi olma ihtimali idi... zütü yere yakın olandan korkacaksın derler ya ,doğrudur
    ···
  20. 145.
    +5 -1
    yozgata yola çıkacağımız günün sabahında mustafa ile buluştuk. çarşıdan yiyecek, içecek türü erzaklar aldık öğleden sonra pala ve arkadaşları bizi meydandan aldılar ve yozgata doğru yola koyulduk. üstünden epey bir sene geçmiş olduğundan ötürü mustafa ile evvela köyüne uğradık, babası anası vefat etmiş o geçen sürede fakat küçük kardeşi ve bacısı hala köyde. ikisi de evlenmişler vs.tarlaları falan yok sadece hayvancılık şu bu,birde erkek kardeşi yakın bir mevkide çalışıp akşamları köyüne dönüyor. bacısı ile selamlaştı tabi araya yılların soğukluğu girmiş, erkek kardeşinin evinde kaldık mustafanın. milletin avradına atlayan mustafa yengesini, bacısı gile yolladı tabi.az biraz yemek yedik, sonra planlaştık akşam saatleri olduğundan şimdi çıkmamızın bir anlamı yoktu. mustafa daha evvelden kazdığı yerde bir miktar daha bulunacağını düşünüyordu. eğer o ilk olayında onda pay isteyenler mevkiiyi öğrenip deşelemedi ise, artık ilmi var olan mustafa kalanını bir şekilde çıkarttıarabilirdi. benim hiçbir işe karışmamamı sadece birkaç parça eşyamızı taşımamızı istediler... gece saat 3 te oralar gidecektik... diğer köyleri bilmem fakat burda jandarma falan gibine takmazdı köylüyü... ne terör bölgesi,ne başka bir tak,ne de çok sakini var
    ···