1. 1326.
    0
    son 113 dk.
    ···
  2. 1327.
    0
    reserved
    ···
  3. 1328.
    0
    rezerve
    ···
  4. 1329.
    0
    @1139 yok ebesinin am deliği . o kadar mı lan ?
    ···
  5. 1330.
    0
    rezerved
    ···
  6. 1331.
    0
    zehübillahimineşşaytanirracim
    ···
  7. 1332.
    0
    okuyayım mı ki
    ···
  8. 1333.
    0
    reserved
    ···
  9. 1334.
    0
    rezerved
    ···
  10. 1335.
    0
    son 34 dk
    ···
  11. 1336.
    0
    ayraç 883
    ···
  12. 1337.
    0
    lan bunları okurken şunu dinleyin uçuyosunuz resmen; http://www.youtube.com/watch?v=q_HCWiGp79g
    ···
  13. 1338.
    0
    reserved
    ···
  14. 1339.
    +11
    çaycının anlattıkları bir bakıma içimi soğutmuştu, lakin hala acıyan bir yanım varsa bu muhtarın kızından ötürüydü. gerçekten çok narin, yumuşak huylu ve sevecen bir kız,iş namusuna ve iffetine gelince nasıl aslan kesilebiliyormuş tekrar tecrübe ettim. palaların ne sebeple mustafanın leşine sahip çıktıkları kafamda soru işareti yaratmıştı. boşver dedim leşleri gömecek adamlar, üstüne leş sinmiş olanlardır ancak. herkes muamele ettiği gibi muamele görür şu hayatta. elbette palaların bir menfaati olmalıydı,bu deyyusun toprak olmaya ramak kalmış leşinden.bu tip adamlara takun derman desen gider ıssız adaya , uçsuz bucaksız çöllere sıçarlar. peşlerinde komiser kolombo oynayacak halim yoktu ancak dediğim gibi, yüreğimi sızlatan bir musibete sebep olmaları beni düşünmeye, irdelemeye sevk ediyordu.

    düşünce çok farklı bir nimet, zorladıkça sınırların açılır ve bir süre sonra ciddi anlamda kapasiteni artmış olarak bulursun. gündelik hayatında pek önemsemediğin olaylar çağrışımlara yol açar zihninde.bu düşünceler bazen uyutmaz seni günlerce ve harap eder, bazen ise o uykusuzluğun bedelini zerresine kadar sana takdim eder.ne olacak yani düşününce ? deme, bir çözüme ulaşabilir misin, çözebildin mi aralarındaki irtibatı yahut en güzel çağında kodese tıkılacak olan bir masumun acılarını ? bunu hiç deme... insan neden yalnızlıktan korkar bilir misin ? çünkü sorularıyla başbaşa kaldığı anlardır bu yalnızlık dilimleri. normal hayatında her soruyu bir muhattabına yöneltirsin, tatmin etsin yahut etmesin cevaplar alırsın. derdini paylaşır, kafanda çözemediğin ve vicdanında leke bırakmış olayları uzun uzun anlatırsın karşındakine.tek beklediğin ise onaylanmaktır. kendi vicdanını başkasının onayı ile temizlersin. bazen inanmasan ,haksız olsan bile meseleleri öyle bir anlatırsın ki,lehine dönsün diye ; ruhunun sırtına yapışmış bir kamburdan kurtulmaktır tek amacın...

    oysa tek kaldığında öyle mi ? bir döngüye girersin... pişmanlıkların, sevapların,utançların, keşkelerin,kırgınlıkların birer birer dikilir karşına. ufak bir mahkeme kurarsın iç dünyanda oysa bu kez yargıçta sensin, sanıkta,tanıkta, maktülde... bu kez derdini paylaştığın andaki gibi senin beraatine karar veren bir dostun yoktur, yığılı dava defterlerinde... kendini yargılar, kendi cinayetini anlatır, kendi ölüm anına şahitlik eder ve en sonunda kendi celladın olur, ilmiği boynuna geçirirsin... işte bu yüzden yalnız kalmaktan korkar insan... kendi mahkemesinde kendini asmasın diye.

    bahsettiğim ufku açılan düşünce ve çağrışımlar yaratma gayreti ise seni çoğu kez idamdan kurtaracak bir son dakika delili gibi sunulur, sert bakışlı yargıcının önüne.bu muallak bakışlı yargıcın adı vicdandır.ve vicdan en masum hislerin yuvasıdır, süt gibidir bir toz zerresi düşse farkedersin... düşünmek ve kendinece deliller bulmak vicdanını rahatlatır ve seni özgür kılar... hürriyetini teslim edemezsen vicdanına belki demir parmaklılarda değil ama kafatasında mapusluk çekersin bu dünyada
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      kendini yargılar, kendi cinayetini anlatır, kendi ölüm anına şahitlik eder ve en sonunda kendi celladın olur, ilmiği boynuna geçirirsin... işte bu yüzden yalnız kalmaktan korkar insan... kendi mahkemesinde kendini asmasın diye.
      ···
    2. 2.
      +1
      birinin gelip birkaç cümleni çekip , sana göstermesi için yazarsın ... teşekkür ederim , daha mutlu olamazdım ...
      ···
  15. 1340.
    +7 -1
    çay içer misin ? uzun zamandır hasret kalmıştık be biraderim sana deyiverdi bizim çaycı

    hasretler kavuşana kadar güzelmiş be abi dedi başımı iki yana sallayarak.bu koca yıl bana bunu gösterdi

    yüzüme bön bön bakarak olaydan mı kederlendin nedir, aşık mısın ,divane misin ne bu edebiyat... bekle çay alıp geleyim diyerek iç odaya yöneldi

    çaycımız aynı zamanda telefonlara bakan bir garip adamdı.o dönemin lotosundan, totosundan para vurmak heveslerinde olan bir adam... her ne kadar kafası çok basmasa da , o bile anlamıştı dünyanın ekonomik döngüsünü... birkaç ihtimalin vardır bu devirde parayı bulmak için... o ise kendince en masum olanını seçmişti... her insan kadar paraya açtı.

    içerde suya, şekere,ocağa, çay kaşığına küfrede küfrede çayları doldururken, hırsını ancak cansız nesnelerden çıkarabilecek çapta bir adam olduğunu da kanıtladı. hayatın her alanında sille yemiş adamlar böyledir. işte iken hükmedeceği kimse olmadığından ataç, kalem,delgeç çaycı ise bardak, demlik,süzgeç demeden söver geçerdi. evine gittiği zaman ise yok olmayan ancak birkaç saatliğe haşat edilen egosunu karısı ve çocuğu üzerinden tatmin ederdi. takımı 5-0 geride olan bir taraftarın 'hakem senin düğününün içindeki nohutu' gibeyim veryansınını gördüm ben. imkanların ne kadar kısıtlı ve durumun ne kadar taktansa o kadar fantezilere açık bir dünyan oluyor
    ···
    1. 1.
      0
      ne güzel yazmışsın be reis. her entry den birden fazla ders çıkarıyorum kendime
      ···
      1. 1.
        0
        eyvallah mutlu oldum ...
        ···
  16. 1341.
    +14 -1
    tam içeri girecekken ayağı yeri boydan boya kaplayan, parçalar şeklinde yapıştırılmış kağıt, keçe karışımı halıya takıldı tökezledi ve bardakları un ufak etmeyi başardı.

    gibtiğimn halısı dedi yere tükürdü... kardeşim bu hayatta herşey mi bana karşı dedi, aynen az önce bahsettiğim onaylanmayı bekleyerek. sorumluluğu üzerinden atma pgibolojisi budur, sanırım anladınız. haziran ayında pikniğe gidince yağmur yağsa ya mikail biz sana ne yaptık diye serzenişte bulunacak bir adam tipi... çaresiz ve bu kadar sitemkar oluşu da bu yüzden. canlı nesnelere sitem edemiyor, çünkü o genelde sitem edilen taraf...

    insanları eğitim durumu, cinsiyeti,ırkı ya da cüzdanına göre ayırmamam,bu tip adamların ağlama duvarı olmama sebep olmuştur... pişman mıyım ? asla... güzelleştim yasla : )
    ···
  17. 1342.
    +4 -2
    tekrar çay doldurmak için içeri girdiği vakit,sol bacağımdan diz kapağıma doğru sirayet eden bir ağrı hissettim. küçük gerilimlerde dahi olsa elektriğe çarpılanlar varsa bilir, hemen hemen aynı his. bu çok kısa bir sürede boynumun sol tarafını ve sol sırt bölgemi esir aldı. kalbim adeta kademeli olarak ilerleyen bir press makinesina sokulmuş gibi. saniyeler geçtikçe nefes alamamaya başlıyorum. çaycı içerden laf yetiştiriyor bana, ülkeyi,dünyayı falan eleştiriyor.'çekerim emaneti, giberim adeleti' tarzı nutuklar atıyor,ben ise muhtemelen çaycıyı bir daha göremeyeceğimi düşünüyorum. ölüme çok ama çok yaklaştığımı hissettim, dilim bile ağırlaşmıştı... okuduğumuz kadarı ile bu sekaretti, şehadet bile getirecek dermanım yoktu... haşa sanki erkekliğim bile benden gitmişti... yüzümde artan kan basıncı ile kırmızının en koyu tonlarını resmederken, çayı içeri dalıverdi... o bakışını unutamam, kocaman açılan gözleri ve hemen tam önüme doğru atılmasını. fakat dokunamıyor, soramıyor ve konuşamıyor ... bu da ne yapacağını bilemenin getirdiği bir hal... şoku kısa sürdü

    skortaakkkk,ne oluyor gardaşım, kalbin mi... ?

    ses veremiyorum ağlamak istiyorum ağlayamıyorum, sadece ı lıyorum... belirli belirsiz bir hırıltı...

    bismillah, bismillah,bismillah yüzüme kolonya çalıyor... peşi sıra beni yerimden kımıldatmak istiyor fakat yaptığı her hareket nefes almamaı daha da imkansız kılıyor... birden bire gözümün feri kesildi, karanlık ve her yer karanlık...
    ···
  18. 1343.
    +4 -1
    elinde kıymetli sayılabilecek bir yüzükle, karşımda benimki belirdi... fon yine simsiyah... küçümser bir bakışlar elini sağa sola doğru hareket ettirdi ve ardından yüzüğü öptü... bu yüzük mustafa ile definede bulduğumuz yüzüktü...

    alemim değişti... ben bu hale trans derim,siz ise cinlenme, sallamasyon,rüya yada sanrı diyebilirsiniz... fakat fiziki durumum hala aynı, ölümün kıyısındayım ,aşkın öfkeye ve o öfkeninde dünyadaki en büyük gözükaralıklara sebep olduğunu anlamaya nail oldum. yüzüğü gösterdi, elini bana doğru uzattı

    eee kahramanımız nasıllarmış acaba ? diye sordu ( bunların hepsi aşağılayıcı ifadeler ile )

    cevap veremedim, veremiyorum zaten... kalbim uyuşmuş gibi,sol yanım bildiğiniz felç inmiş gibi, tüm duygular ölmüş gibi.

    demek konuşamıyorsun... oooo ama doğru ! sanırım can çekişiyorsun... yaptığın şeylerin bedelsiz kalacağını zannettin demek... intikam... hıhhh intikam... cidden soğuk yenen bir yemek... ne o,bir namazla kendini evliya mı sandın, kendimi sana zayıf gösterince ve uzun süredir irtibatı kesince cidden galip geldiğini mi düşündün... kendi derdini bırakıp, başkalarının derdi ile mi dertlendin

    belki güleceksiniz ama içimden 'kısa kes huur ölüyorum aq '' diye geçiyor... ama geçenleri düşünecek takaatin bile yok
    ···
  19. 1344.
    +3 -1
    o takaatim olmamasına rağmen;

    demek canın çok yanıyor,bu acıyı sen seçtin... tıpkı budalanın birinin yaptığı gibi... siz insanlar neden sadakatten bu kadar yoksunuzsunuz, neden tüm anlaşmaların limitlerini bu kadar hoyratça sınamak derdindesiniz... devam etti

    ''mustafa sana bir söz etmişti hatırlıyor musun ? seni kurban seçmişti... kurbanlık koyun yerine koymuştu değil mi ? benle akdi karşılığında seni bana teslim etmişti, aramızdakilerin sır olacağına dair kavilleşmişti... oysa sadece seni bana teslim ederek, ancak diğer kurallara uymayarak kurtulacağını sanarak çok büyük bir yanılgıya düştü... burda kuralları ben koyarım,kim kurban kim değil ben karar veririm... bunu sende gördün... sana kurban diyen adamın bir kurbanlık gibi boğazı kesilerek geberdiğini duydun... peki tüm bunlara rağmen, hala aklınca yarattığın basit prosedürlerin arkasına sığınarak mı sakınacaksın... hala anlayamıyorsun ? diyordu ya mustafa , sanki kendi anlamış gibi... sende mi kalın kafalılık edeceksin... bana itaat edeceksin... sana verdiğim şansı değerlendiremedin, seni insanlar arasında üne, şöhrete boğabilirdim... kendimi o namaz kıldığın gece sana aciz gösterdim ve seni denedim... sadakatini tartım, pişmanlık duymanı bekledim... oysa sen beni aciz düşürdüğünü sanarak aklınca türlü senaryolar uydurdun'

    içimden cidden boğuluyorum huur

    korkma ölmeyeceksin... ölüm bir anlık, benimle aşık atmak neymiş sana bunu en ince detaylarına kadar ispatlamak istedim... benim gücüm senin tankın, tüfeğin,silahından çok öte... ben senin varlığını sürdürmene sebep olan mekanizmana ambargo koyarım, şimdi elimi üstünden çekiyorum... sana denileni yap... dedi

    elindeki yüzüğü dudağıma kadar yaklaştırdı... çaresiz bir biçimde öptüm...
    ···
  20. 1345.
    +2
    uyuşan bir bacağa yahut kola nasıl kan giderse aynı şekilde karıncalanmalar hissetim... dilim çözüldü

    'benden ne istiyorsun ? dedim...

    aptal olmamanı... mustafa olmamanı dedi

    beni mustafa yapacak hususlar nedir ?

    özgürlüğüne kavuşman için sana fırsat verirsem; ki bu fırsatı istediğim zaman ,belki de hiç vermem kendine karşılık, bana bir kaynak bulduktan ve onu bu gerçekleri dile getirmeden cezbettikten sonra, benden ayrılsan dahi başka bir varlıkla iletişimde olmayacaksın.

    bir dakika mustafanın yaptığı bu muydu ?

    tam olarak evet... benim irademden çıktığı zaman kendisine başka bir dost edinmiş... anlaşmamızda bu yoktu ''

    o an aklıma erkek olan cin geldi, hani şu mustafanın bahsettiği, bunlar 2 tanelerdi olayı... sadist olduğundan, kana ihtiyacı olduğundan bahsettiği ve en son kızın namusunu isteyen varlık...
    ···