-
201.
+2uyuşan bir bacağa yahut kola nasıl kan giderse aynı şekilde karıncalanmalar hissetim... dilim çözüldü
'benden ne istiyorsun ? dedim...
aptal olmamanı... mustafa olmamanı dedi
beni mustafa yapacak hususlar nedir ?
özgürlüğüne kavuşman için sana fırsat verirsem; ki bu fırsatı istediğim zaman ,belki de hiç vermem kendine karşılık, bana bir kaynak bulduktan ve onu bu gerçekleri dile getirmeden cezbettikten sonra, benden ayrılsan dahi başka bir varlıkla iletişimde olmayacaksın.
bir dakika mustafanın yaptığı bu muydu ?
tam olarak evet... benim irademden çıktığı zaman kendisine başka bir dost edinmiş... anlaşmamızda bu yoktu ''
o an aklıma erkek olan cin geldi, hani şu mustafanın bahsettiği, bunlar 2 tanelerdi olayı... sadist olduğundan, kana ihtiyacı olduğundan bahsettiği ve en son kızın namusunu isteyen varlık... -
202.
+1mustafa 2 tane cinin ; - ki bunlardan birisi sensin, kendisine suriyeli tarafından musallat edildiğini söyledi. senle anlaşması karşılığında beni verdiğini, erkek olan içinse muhtarın kızı üstünde anlaştıklarını söyledi
bak sen ! ?
ne yani bunlardan haberin yokmuydu ?
sen insan olarak aynı anda bütün mekanlarda bulunabiliyor musun ? her dakika sizi mi takip ettiğimi sanıyorsun ? tek bir farkla,ben olmasam da bir şekilde haber alırım... kısacası ne yalanlar uydurursanız uydurun bir şekilde, mustafanın gebermesi yahut senin şu anki halin gibi hesap sorulur... zaman senin için çok önemli, benim için değil... ve emin ol,senin için önemli olanlar umrumda değil... yalan söylemiş sana, ancak mefta olduğuna göre oldu herhalde haberim dedi ve ekledi
suriyeliden intikal ettiğim doğrudur ancak yanımda başka biri ile intikal ettiğim yalandır. bahsettiği varlığı benden sonra bulmuş.bu varlıklar sürekli seyir halindedir, olayları incelerler... kısacası mustafadan haberleri vardır bir şekilde, boşta kalınca kendi emelleri adına bu işte yetişmiş bir insanoğlunu kaçırmak istemezler.siz insanlar nasıl ki en yakın arkadaşınızın dahi sevgilisi ayrılınca ona yavşıyorsunuz aynı durumdur. fakat benim esas aldığım benimle anlaşan kişidir, kusura bakma ama basit insanlar için aynı saftan olduğum bir canlı ile elbette uzlaşabilirim... haksızlığını kabul etti ve bana bir bedel ödedi, karşılığında mustafadan himayesini çekti ve kaçınılmaz son gerçekleşti...
peki kan olayı... palanın kanını onun için aldığını söylemişti
yalanları ve sadakatsizliği yüzünden geberen bir adamın sözlerini çok ciddiye almışsın... o da benim içindi... tora yı bilir misin ? orda der ki kan ruhtur... kutsal kitaplarda yazan her söze yanaşmasakta bir çoğu hakikatleri içerir... hele ki bu hususlarda... o ruh benim ruhumu besler...
o halde tüm bunları neden bana anlattı ? pekala hiç bahsetmeyedebilirdi
'' insanların yapısını çok iyi biliyor. kendi pisliğini meşrulaştırdı. insanlar bildikleri ya da inandıkları şeyleri pek fazla sorgulamazlar.bu tip bir olayı görüşmelerimizde benden saklamanı dolaylı yoldan sağladı. aslında saklamak denemez, sadece söylemene engel oldu. bunu ise dediğim pgibolojiyi üstünde yaratarak yaptı. unutma insanlar bilinenleri anlatmayı pek sevmez... -
203.
+5peki madem kendisi sebep olmuştu nasıl muhtarın kızı öldürmüştü... o sadece telkin vermiş,bu saçmalığa girmesini sağlamıştı... mustafa kendi varlığına güvenmiş ve sonuçtan emindi, oysa elinden imkanı alınca mesele vukuu bulmuştu... bunların eli ayağı yok senin benim gibi... tüm iş direktiflerde... en baştan beri temas ettiğin noktalardan biri
-
204.
+10 -1...Tümünü Göster
arkadaşlar sanırım bir açıklama yapmam lazım. açık ve net olacağım.
kendimi anlatmaktan yahut gerçekçilik hususunu size bıraktığımdan bahsetmekten bezdim. hayatında metin dersleri dışında 2 satır yazamamış ,1-2 soytarı ergenin abuk sabuk lafları canımı sıktı.bu arkadaş aklı sıra başlığın popülerliği üzerinden ekmek yemeye çalışan çocuğun teki. muhtemelen sizinde tanıdığınız biri. neyse,çoluk çocukla pek uğraşamam.
özel mesajlarda soru soran, düzgün cevap alıp burda abuk sabuk yazan veletlerde oldu.o yüzden her özel mesaja cevap vermeyeceğim. sadece daha önce tanıdığım yahut mantıklı sorularla gelenlerle sohbet edebilirim
hikayeyi bitirme kararı almıştım. daha sonra cidden vazgeçtim. normal hayatta adam yerine konulmayan heriflerin ego tatmin merkezi burası. elbette saçmalıklar olacaktı. ancak hem yetiştirme çabası hem de beni makine sanan andavalların 'patronummuş' gibi emir vermeleri canımı sıktı.
evet hikaye bitecek, onlarca insana verilmiş sözüm var.bir iki arkadaşın dediği gibi bu yavşaklara cevap vermek en büyük ödül oluyor, giblememek lazım... her türlü hayvanlığı yapıp daha sonra da malzemesi bitti diyen öküzlere cevaben sizin gibi mallar olduğu müddetçe değil bende bu ülkede 2 satır birşey yazan adamlar için malzeme tükenmez. sanmayın ki saçma sapan gaza getirmelerinizle devam ediyorum
hikayeyi bir kerede yazıp yapıştıracağım.bu sayede yazsana, hadi gibi sorunlara ne sizi ne kendimi maruz bırakacağım. hikayeden sonra sorusu olan varsa hepsini olmasa da bir kısmını cevaplarım sanırım.her soruya yanıt verir miyim bilme. içeriğine bağlı.ne zaman biter bilmiyorum. yapıştıracağım zaman mümkün olursa liseli veletlerden uzak bir saat olmasını diliyorum.
tatsız bir meseleden dolayı gereksi entry ve daha önce sorulan sorulara cevap verip tek part okuyanın zevkine engel olan cevapları sildim. böylesi daha iyi oldu
daha az önce beni yerden yere birinin lise 1 öğrencisi olduğunu öğrenmem, gereksiz celallenmemem gerektiğini gösterdi.
hikayede arkadaşların sıkıntı çektiği nokta sürekli soru soranlara cevap vermemdi. verdiğim tüm ikili cevapları silmeye çalıştım. sadece bana ait olan kısım tek part gibi oldu. sanırım bu daha iyi oldu
yine söylüyorum. bana yazdıklarımı bırakın, uğraşım ve emeğim adına değer veren, insanca sohbet eden tüm arkadaşlarıma selamlar... diğerleri devam edin gibimde değilsiniz...
bu son notum olacak... bundan sonra hikaye sonuna kadar bir kerede yapıştırılacak. sanırım bu da 2-3 dallamanın aralara girip sıçmasını engeller...
hikaye bitince isteyen gerçek, isteyen yalan, isteyen güzel, isteyen kötü diyebilir. benim herkesin düşüncesine tahammülüm var, fakat bazıları yazının içine sıçmaya çalışırken, bazıları cevap verme diye kızıyordu. cevap vermemek mümkün değil
o yüzden bu yolu seçtim... dediğim gibi özel mesajlar için sadece değerli arkadaşlara cevap vereceğim. ergenler yazmasın
hayatında hiç kitap okumamış, hiç film seyretmemiş aptal heriflerin 'yalan olduğunu söyle' diye bastırmalarını anlıyorum. varsayalım ki yalan,bre aptal herif o heyecanı alacak mısın ? bu kadar da mallar
okumak isteyen okusun,tek kerede atmam daha hayırlı
saygılar... -
205.
+6 -1okuyan arkadaşlardan saçma tribim için özür dilerim... karşımdakileri adam yerine koyduğum içinde tabi
-
206.
+4başlamadan önce açıklamam :
birçok gereksiz adama cevap vermedim... bazıları beyni olduğuna inanmış, üstüne kendince bir de soru sormuş mesela... onları sallamadım.
ancak çokça aldığım ve düzgünce sorulmuş bir soru tipine en başta yanıt vereyim
soru : (cinler zeki olmayan varlıklar değil mi ? nasıl güzel, zeki müren gibi konuşuyor demiş bir kardeşimiz)
öncelikli olarak şunu belirteyim ki ; yazıyı onlar değil ben yazıyorum... ancak
öyle nutuklar atarlar ki ; öyle yaklaşırlar ki tahmin bile edemezsin. kendilerinden değildir hitabetleri çalarlar.
bugün çoğu insan mevlananın ruhunu çağırıyor. orada gelen ruh değil cindir. onunla ordaki bir kimsenin bedeni üzerinden konuşuyorlar... hiç o dönemin dil ve edebiyatını bilmeyen adam o zamanın dili ile konuşuyor
inanıp ,inanmanız size öğretilen ya da öğrendiğiniz hususları kesin doğru kabul etmenizdendir. onun için anlattıklarım size birebir zıt geliyor bu sebeple inanma hususunda birşey beklemiyorum zaten...
sizin kafanızdaki cin
- korkutur, çirkindir (bir insan düşün ki sakindir, ancak an gelir öfkelenip ortalığı da dağıtabilir. tüm insanlar bir olmadığı gibi bunların tümü de bir değildir... fiziksel olarak çirkin diyeceğin senin gözün ya da teknoljin ile keşfedilecek bir bedenleri yoktur... aksine istediği bedene girer ancak o beden içinde iken o kişi fiziksel eziyete uğrarsa o da uğrar
- zeki değildir ( bu doğrudur ancak güzel konuşmak zekadan öte birşeydir... geçmiş dönem hitabetlerini çalarlar... bunu yaparlar... insan gibi tasarılar yapamazlar, teknolojine hayretle bakarlar )
- zeki müren türkçesine gelirse... okunabilmesi adına böyle yazıyorum.az çok edebi bir dili olmalı değil mi... birebir böyle olmasada senin beynin üzerinden senin kelimelerin ile de seslenebilir. elektrik nasıl televizyona gelince ses ve görüntü, ısıtıcıya gelince sıcaklık verebiliyorsa...
şimdi hikayenin/öykünün/gerçeğin/masalın/atmasyonun/kurgunun devamı... -
207.
+6çaycı ile olan diyalog ve trans halimin devamı üzerinden ;Tümünü Göster
artık neyin ne olduğunun bilincindesindir umarım.bu girdiğin yolun kenarları uçurum ve karanlık kaplı,tek şulen ise benim. ister itaat edersin, ister yoklukta kör bir nokta olmayı olmayı seçersin
mecburi bir ifade ile evet dedim.
başka çarem yoktu, çaycı ya da ezilen kimseler gibi sövebileceğim nesnelerim bile yoktu. insan kınadığını yaşamadıkça ölmez derler,az evvel hakkında afilli felsefik tespitler yaptığım çaycıdan da beterdim.bir sır ve o sırrı taşıma mecburiyetinin yükü omuzlarımda, siteme ise katiyen yer yok...
birden bire gözümün önünden kayboldu kadın ve ışıkla yeniden tanıştı gözbebeklerim.
çaycı yere dizi üstüne çökmüş, başım göğsünde yere serilmiş bir haldeyiz.ilk sorduğum
ne kadardır bu haldeyim ? oldu
en fazla yarım dakika kadar. biraderim,iyi misin ? şuurunu kaybettin sandım yanıtını alınca bu görüşmelerin beynimde rüyaya benzer bir halde, zaman kavramında bağımsız gerçekleştiğine emin oldum. endişesi her halinden belli olan çaycı
ölüyorsun sandım kardeşim, çok korktum, çırpınıyordun... kalbin mi ?
yok dedim.kalple falan alakalı değil. çocukluktan gelen bir rahatsızlığım var benim .kısa süreli bu hali yaşarım. endişelenme benim için, sağolasın
su içirdi bana, toparlanmama yardımcı oldu. sandalyeye oturdum, hala hafif titremekte olan ellerimle bir sigara yakmak adına çakmakla cebelleştim... elimden kaptı çakmağı... az evvel ölüyordun,ne yapıyorsun kardeşim dedi . babacan bir hale bürünmüştü... fakir ya da orta halli insanların samimiyetine hep daha çok inanmışımdır. kaybedecekleri sadece canları olduğu için, karşıdakinin en değerli malı olan canına kıymet gösterirler
onu rahatlatmak maksadı ile;
abi büyütülecek birşey değil... dedim ya çocukluktan beridir var bu... uzun zamandır krizlerim kesilmişti ilacımı bırakmıştım. eskiden çok uzun sürerdi, acaba büyük bir atak mı diye merak ettim dedim... anlık bir durumsa dediğin gibi fazla sorun yok dedim
iyi olduğumu sergilemek maksadıyla daha samimi bir hal takındım. hafif tebessümle beraber elimle omuzuna vurdum
korkma ! bu postu kolay serdirmem. dedim... iyi olduğuma ikna olmanın rahatlığı ile ;
aman ha genç çocuksun, serdirme zaten dedi... yarım saat kadar hemen hemen sohbetsiz bir şekilde vücudumu topladıktan sonra ordan ayrıldım... aslında ders -
208.
+7çalışmak dışında yapacağım bir iş yoktu, belki de canım sigara çektiğinden bir tür kaçış oldu... bu adamların sevgisi samimi de olsa bazen darlandırır, ilginin dozajı arttıkça bir süre sonra bunalırsın : ) ama yine de iyidirler,en azından cebi dolu kalbi boş olan nemrut yüzlü heriflerden değilldirler
-
-
1.
0Ayrac cnm
-
1.
-
209.
+8 -1hayatımın her anının fırtınalarla dolu olduğu bu dönemde,hala unutamadığım bir nokta vardı ise ; o da muhtarın kızıydı.olayın aslını sorabileceğim kaynaklar sınırlıydı.herkes kulaktan dolma bilgilerle,kim ne dedi ise üzerine kendinden bir iki mesele daha ekleyip anlatır bu tip durumlarda.herkes bir hikayecidir bu noktada.bahsettiğim üzere bu bağlamda merakımı tatmin edebileceğim 2 adres vardı... bir pala,diğeri muhtar... pala ; pis işlerin adamıydı ve bahsettiğim gibi mustafa gibi bir adamı tutup taa yozgatlara gömecek adamda değildi... diyeceksin ki ; eli mahkumdu,işin içindeydi başka ne yapsaydı ?..Tümünü Göster
hak veririm sana ,ancak bu tip adamlar sıyrılmak istediler mi pek güzel sıyrılabilirler her türlü vukuattan.daha öncede dediğim gibi ; bu tip adamlara takun derman desen,gider ıssız adaya sıçarlar.o derece egoist o derece ben merkezli insanlardır.belki böyle olmaları da gerekiyor.çakallarla barınan biriysen sen de çakallık yapacaksın ki;her leşten gram olsa pay kapasın ve hayatını idame ettirebilesin.ben leşe ağız eğmem deyipte hayatta kalabilen onurlu bir çakal görmedim ben . o sebepten pala işi hem riskli hem de basit bir merakı bastırmak adına fazla iddialıydı.muhtar ise hem kızının derdi ile sıkıntılarda,hem de daha o düğünde beni mustafa ile görmüştü.nasıl yaklaşabilirim bilmem.kız desen zaten tutuklu... yıllar ama yıllar sonra bir haber alabilirsen ne âla . o da zaten , hemen hemen imkansıza denk düşen minik bir olasılık dairesinde.zaten başıma ne geldiyse , meraktan gelmişti.insanoğlu tuhaf bir varlık ; bilinmeyenin cazibesi peşinde,bilinenlerden ne kadar hoyratça kaçıyor ve onları elinin tersi ile itebiliyor.belki tüm gayretini tamamen gerçeklerle bezeli olan hayatına verse,kafasında ütopya olarak adlandırdığı nice cennetleri dünyada iken yaşayacak... ancak,olmaz... hamurunda bu var...
insan tabiatı gereği buna diretir... yapılan mastürbatif eylemlere bak çok rahat anlarsın ki ;belki herkes daha sosyal olsa o eylemi canlısı üzerinden halledecek... benzetmem incitmesin seni ama şuursuz olduğum ilk 3-4 yılı sayarsan yaklaşık 30 yıllık izlenimlerini bunu ispatladı bana.tüm hayal gücünü ünlü pornstarları,ünlü tabir ettiğimiz taş hatunları yahut biscolata erkekleri ile düşsel birlikteliğe harcamasan , belki de cebim dolar... güzel bir söz vardır, siz kafanızı hayallerle doldurun,gün gelir o cebinizi doldurur oysa bizim tek yaptığımız eylem kafamızda doldurduğumuz hayalleri bir peçeteye boşaltmak... kızlar nereye boşaltıyor bilmem,zaten pembe dışkılıyorlar dedikleri için geldim bu sözlüğe.şu an o sözün çevrimine baktım da ;adamların hayali ile bizim hayal anlayışımız bile farklı be mübarek... hayalden kasıt fikir yani... sen terim olarak rüyalanmak olan başka bir dil biliyor musun ? rüyada bile gibişip bunu kelimesel bir kalıba sokmuşuz.
...
not : yazarın bunu anlatmakta ki muradı
siz stoyaları düşünüp asılınca birşey yok,skortak beynine hükmeden ve onu zorlayan kızıla kayınca aouwwwww... ne aouwwww u aq ...
( arada relax olmanızda fayda var,o yüzden birazda gülümsemenizi sağlamak adına bu tarza geçiyorum... bunları yaşayan biri böyle yazamaz diye gelecek adama,lan anası ile cinsel münasabette bulunduğum herif hayatında bunları yaşayan kaç kişi tanıyorsun derim... senin tek bildiğin bu şeyi yaşayan böyle konuşamaz diye sana dayatılanlar... cinler,avratgiben yaratıkları... tecrübe dahi edemediğin bir mesele hususunda sana yutturulan dolmaları gerçek kabul edyiyorsun, yine bu bilmediğin konuda başkası farklı konuşunca ise bir anda olamaz böyle birşey diyorsun... oysa sen zaten bu meseleyi bilmiyorsun,sana dayatılanları kabullenmişsin... yani neyse... zaten aklı salim olan adamlar ne için okuduklarını biliyorlar... hoş geldiği için,bende sırf onlar adına yazdım... 787.kez söylüyorum ki inanmamak sana da bana da birşey kaybettirmez.zevk al bin kurusu ) -
210.
+4kısacası her seferinde kıçımda patlayan merakı en azından şu sınava kadar ertlemenin vaktiydi... bu esnada anlaşma üzerine, belirli günlerde bu kadın ile beraber olmaya devam ettik... tıpkı senin rüyalanman gibi. fakat bir şekilde kendimi fiziki olarak toplayamıyordum. çok sık bir şekilde uykum geliyor, bazen anlama zorluğu çekiyor, sağlıklı bir insan görüntüsünden hızla uzaklaşıyordum. zaten yakışıklı sayılmayan ben hafiften kargaları kovmak adına dikilmiş bir korkuluğu andırıyordum. çevremde sağda solda anlatılan cin hikayelerine sahte şaşırmaların yarattığı ,zorlama mimiklerle tepkiler veriyor fakat içimden 'he yannanım he' çekiyordum.en ufak duygusal çalkantıda, başarısızlıkta bile cinci hocalara koşan insanlara acıyarak bakıyordum. öyle güzel efsaneler uydurulmuş ve yıllarca nakil edilmişti ki ; cincilik denen mesele süper para basan bir sektöre dönüşmüştü. allahın haram ettiği büyüyü bile güzelce kılıfına uyduran bu şarlatanlar, kendilerince ak büyü ,kara büyü gibi salak ve hala beni güldüren 2 dala ayırmışlardı.bu bana şunu tekrar ispatladıTümünü Göster
bizim millet gariptir,her lafı kaldımaz
muallak dersin kızar da gibersin aldırmaz
aynen durum böyleydi.bir insanı yoldan çevirip cebindeki parayı istesen muhtemelen şiddetli bir tartışma ya da kavga yaşarsın. oysa vitaminli bir sakal bırakır, keskin ve ürkütücü bakışlar atarsan ,hele ki çevrende birkaç yancın sürekli seni göklere çıkarırsa istediğin kadarını cukka edebilirsin. nasıl mı ? şöyle ki ;
hayatında belirli olumsuzluklardan ötürü ruhsal çöküntü yaşayan kimselere umut satarsın.bu kimseler genelde durumunu kabullenemez, pgibolojik sıkıntıları kendine yakıştıramaz. herkes kendi gözünde en güçlüdür, özellikle ruhsal sıkıntıların bahsi bile kişiye deli olduğu imasını hissettirir. bunu insanlar kolay kolay kabullenemez ,fakat durumundan da memnuniyetsizdir. ancak karşına çekip bu insana, sana başka varlıklar musallat olmuş,o yüzden hayatın mantara bağlamış dersen sana koşa koşa gelir. çünkü artık kusur kendinde olmaktan çıkmış, varlığı bile belirsiz bir yaratığa bağlanmıştır. egomuzu ambalajlayıp dolaba kaldırdığımıza göre, artı memnuniyetsizliklerimizi giderme zamanımızda gelmiştir. karşımızda ki insan, sorunun bizde olmadığını söyleyerek egomuzu şahane bir biçimde yüceltmiştir, karşılığında ise bize umut satmıştır. umudumuz bu varlıklardan kurtalacağımız anda hayatımız eski haline dönmesidir. fakat dediğim gibi almadan veren sadece allahtır... sana umudu satan adamda, karşılığında paranı alır. bunu çoğu kez 1 kere yapmaz, yetinemez.sen onun gözünde yolunmaya hazır bir kazdan ötesi değilsindir. insan umutla yaşar, bunun bilincindedir.bu sefer seni daha sıkı kavramak adına, yıllardır duyduğun efsanelerden bahseder. sende cin vardı, ancak senin bundan haberin yoktur.7 seans gelirsen ve her seans adına kudretli hocamıza iaşesini verirsen ,cincimiz bu varlıkları temizleyecektir. genç kızsan sana hamamda bir oğlan cin vurulmuştur. iflas etti isen incir ağacı altındaki cinlerin üzerine işemişsindir. bunlar yoktur demiyorum, elbette vardır ... ancak ülkemde cinden çok cinli ve bir o kadarda cinci var.
dediğim gibi artık çevredeki cin hikayelerine çok ama çok farklı gözlerle bakıyordum. onlara musallat olanla her gece aynı bedeni paylaşıyordum... beni fazlası ile üzüyordu ancak belki çok önemli olmasa da insanların ne kadar boş oldukları kanaatine varabiliyordum. bilinmeyenler hakkında otorite gibi atıp tutmaları, kendilerini yolan adamları baş tacı etmeleri. evet çektiğim bir sıkıntı vardı ama dedim ya her musibet bile sana bir ders veriyor bu hayatta... sonra ki aşamalarım için en azından insanları tanıdım. -
211.
+6 -2uzunca bir müddet zamanım bahsettiğim üzere geçti. insanların yalan dedikleri şeylerden çok öte yalanlar içinde yaşadıkları ve işin tuhafı bunların farkında bile olmadıklarını gördüm. derslere bir şekilde asılırken birgün ailemi üzen bir hadise gerçekleşti. babam ile çok sıkı fıkı değildik, kendisi sakin fakat kısmen resmi bir adamdı. uzun süredir bağırsaklarından şikayet çekiyordu. daha öncede belirtmiştim sanırım bağırsak sıkıntısını. doktora tahlil için gittiğinde yapılan tetkitlerde bağırsağında birkaç nodül olduğu ve alınarak tahlile gönderilmesine karar verilmiş.o an hiçbir şey belli değilken içim o kadar derin hüzünlerle kaplandı ki ; az öncede bahsettiğim gibi bilinmeyene saran şey, elinde olan ancak kıymetini hakkı ile bilmediği büyük bir hazineyi kaybetmenin eşiğindeydi belki de.ne olacağını ya da ne bulacağını bilmediğin şeyler hakkında hazine arar gibi arayışlara giren sen, elindeki en kıymetli ve yeri doldurulamaz bir hazineden mahrum olacaksın belki de.insanoğlu çok aptaldır. normalde her okul önce ders verir ardından sınav eder, fakat hayat önce sınavını gerçekleştirir ardından dersin notlarını suratına fırlatır, öğrenebilecek kapasiten varsa öğren der.
çoğu onu bile öğrenemez, insan aslında eşref_i mahlukat olsa da, kapalı olan gözlerle hayvandan bile aşağıdır
bu ara kısmı çok uzunca bahsetmeme gerek yok sanırım,hep sıkıntılar içinde ve kaybetme korkusu ile geçti.bir yandan da ; babamı kaybedersek bir şekilde ailemin yükünü sırtlanmam gerektiği için çocukça bir hevesle dersleri bırakamadım.
allah kimseye yaşatmasın, babası hayatta olanlar kıymetini bilsin.o sarılamadığınız ,sevginizi sakındıkça kendinizi daha sert ve erkek hissettiğiniz adam var ya,işte o birgün gidebiliyor. bunları üstünden yıllar geçmesine rağmen bile yazarken tüm duygularım allak bullak oldu ... hikayenin tek kelimesine inanmasan da, bu kelimesine inan ben hayatta en çok babamı sevdim
bu sıkıntılı sürecim içinde ziyaretler kısa süreli kesildi, belki de tek sevindirici yanı buydu... fakat o gece yine geldi -
212.
+5 -1babanı kaybedeceğin için mi korkuyorsun ?
evet, emin ol artık sana bile alıştım
alışmak zorundasın. uzun süredir gelmiyorum
farkındayım
neden diye sormayacak mısın ?
canın istememiştir ,alacağın kalmamıştır. seçim hakkım olmadığı birşeyde merak ne diye ? boynumu uzatmış ne zaman ineceğini bilmediğim bir bıçağın inmesini bekliyorum
enerjin çok düşük bu sıralar , böyle giderse ondan evvel öleceksin
halimden belli değil mi ? her gün soluyorum... gelmeme sebebin bu değil mi ?
anlaşma anlaşmadır.bu kadar üzülmen boşa, birşey çıkmayacak. kendini topla hayata sarıl
beni mi yoksa çıkarlarını mı düşünüyorsun ? dedim alaycı bir tavırla
hadsizlik etmediğin zamanlar seni de.emin ol babanda birşey yok. dediğim gibi kendini işlerine ver... kendini topla uzun zaman görüşmeyeceğiz
bu ziyaret sonucu uyanma yaşamadım, irkilme olmadı.bu biraz daha farklıydı -
213.
+7 -1bir süre sonra babamdan alınan parçaların sonuçları çıktı, allaha şükür temizdi.o an yaşadığım sevinci anlatamam... boynuna sarılıp onu ne kadar çok sevdiğimi söyledim belki de hayatımda ilk defa. anneme dönerek 'demek ki sevdiğinizi görmem adına ölmem lazımmış ' dedi... güldük hep beraber. artık tamamen derslerime konsantre olmuştum, kadının uzun süre görüşmeyeceğiz demesi de bana kafi derecede iyi gelmişti. kısa süre içinde kayıp kilolarım telafi oldu.her ne kadar geçen yaşadıklarımız beni bunalıma sürüklese de ,son geldiğinde ki o teselli eder tavır onun üzerinde çok mu önyargılıyım hususunu sorgulamama neden oldu. insanoğlu böyledir, ders almaz. kandırılmaya en müsait yaratılandırTümünü Göster
aslında onun tek derdi daha önceden de bahsettiğim gibi benim enerjimi kullanmaktı. enerjisel değişimler, yüksek enerji onu beslediği ve kuvvetlendirdiği gibi sürekli bunalım gibi durumlar işine gelmiyordu. ancak dedim ya insanoğlu çok saf.o ana kadar korktuğun bir hususta içini ferahlatmış olması bile sana 'acaba ? ' dedirtebiliyor. hayata sarıl demesinin gayesi de muhtemelen bu olmalıydı, aslında sadece bu da değilmiş.her zaman son gülen iyi gülen olmuyor malesef, bazen son gülen en aptalımızdır, meseleye hakim olacak seviyede falan değildir.bu durumda ise muhattap olduklarım karşısında en aptal bendim. ancak öykümü yazarken bile öyle basit yerlerde ilkokullu gibi hüküm veren adamları görünce, beni kandıran bu varlıklar bunların anasının amında fırdöndü çevirirdi diyorum...
sınav zamanına değin iyi bir şekilde çalışma tempomu sürdürdüm. kendime bir hedef belirledim x üniversitesi y fakültesi diyelim bu hedefe. neden bu şehri seçtim inanın o zaman için bilemiyorum. puanı ne çok düşük ne çok yüksekti ,ancak hemen hemen eş puanlarla alan diğer okullara değilde buna karşı bir ilgi duymaya başladım. gereksiz bir ilgi. hedefin neresi diyenlere burayı söyleyerek cevap veriyordum.niye o şehir lan diyene mantıklı bir cevabım yoktu, ancak fena da bir şehir olmadığından pek üstelemiyorlardı. babamda birkaç defa sordu nereyi istiyorsun vs diyererk. ona da aynı cevabı verince; bölüm için hoşnut kalsa da ,dışarda okumak zordur vs diyordu... neyse artık ismende kesinleşmiş bir hedefim vardı.. ( hala bu saçmalık var mı ? bilmem ama bizim zamanımızda rehberlik adı altında böyle abuk sabuk gazlamalar, şartlamalar vardı. işte rotası olmayan gemi bir limana varamaz gibi saçma sapan içi boş cümleler. beni de zorladılar belki bir şehir ve bölüm ismi belirtmem adına bilemiyorum, bende bunu seçtim. hayatta her seçiminin net bir açıklaması yoktur zaten
babamın sağlıklı olmasından aldığım moralle kafam rahat bir şekilde sınava girdim.bu arada ki süreçte çok farklı meseleler olmadığından anlatımın suyunu çıkarmamak adına es geçiyorum. sınava bir lisede girdim, kitapçığı açtım ve genel olarak karıştırdım. cidden çok basit gelmişlerdi, herşey benim adıma pozitif gelişiyordu. çok çalışkan bir öğrenci değildim ancak kendi seviyeme göre yine iyi birşeyler yapmıştım.hep istediğim mühendisliği kazandım o sınav sonucunda. artık inşaat mühendisi adayıydım.
kazandığım okul çok büyük bir şehirde değildi, fakat çok ufakta sayılamazdı. zaten o dönemlerde mantar gibi her şehirde türeyen üniversitelerde yoktu. babamla beraber gidip kayıt işlemleri, kalacak yer gibi hususları hallettik. baba tarafımdan olan akrabalarım ile aramız gayet iyiydi.her ne kadar eskiye kıyasla daha iyi bir maaşı olsa da memur maaşı hiç bir zaman tatmin edemez sizi, çünkü gelişen ve sürekli ihtiyaç yaratan dünyada aslında hiçbir maaş tatmin edemez sizi.
burda şundan da bahsetmek isterim ki ;
''insanlara aslında hiç ihtiyaçları olmayan şeyleri, zaruri bir gereksinimmiş gibi dayatan ve bir bakıma da statü gereği alt metnini veren taka 'reklam' denilebilir''.
elbette birçok tanımı olabileceği gibi, benim açımdan reklamlar tam olarak böyledir.taa o dönemlerden hız kazanmaya başlayan bir furyadır bu reklam dayatmaları.
bugün en sıradan insanın bile cep telefonu varsa (-ki sizi bile ne arayanınız ne soranınız var ) bu insanların ne kadar aptal olduklarını gösterir.
seni 'o telefonu' alman adına ikna etmeye çalışırlar. kiminizi özellikleri ile, kiminizi statü simgesi ile eşdeğer olarak gösterip kandırdılar. telefona takılma bu sadece bir örnek. senin kafanda öyle bir imaj yarattılar ki, sürekli gibinle oynarmış gibi elinde tutuyor ve bırakamıyorsun.(-yeaa teknolojiden faydalanıom ben, sadece konuşmak için değil ki deme dalyarak. millete gibik gibik mesajlar atıp, haberin yokmuş gibi foto çektiyorsun kabul et işte ... sanki bana atomu parçalıyor muallak)... dediğimi az çok anladı iseniz; büyücüler, cincilerde hemen hemen aynı sistemle çalışırlar.ne alakası var ya diyen ergen kardeşim,sen zorlama beynini... sen çağrışım yapmaya çalışırken devreleri yakıp, tespit sıçıyorsun ekseriyetle.her taka da açıklık getirmeyelim ki ; 0-3 yaş seviyesine düşmeyelim. çağrışım yapabilecek adamlar,leb demeden leblebi diyebilecek kıvamdakileri de düşünelim -
214.
+6her neyse... bahsettiğim üzere memur maaşı da o zaman bize az gelmeye başlamıştı.her gün yeni bir tak çıkıyordu.şu an 29 kapılı buzdolabı gibi olmasa da (-ki bence o gardrop) işte daha iyi televizyonlar, daha iyi müzik setleri, eski tarz basit çamaşır makineleri yerine otomatikleri vs...
yeni çıkan şeylerde pek ucuz değildir bilirsin.bu işin tekniği budur. sürekli hükümetler gelir giderdi biz çocukken,ne nedir ne taktur belli değildi... hoş gençken de değişmedi bu durum... velhasılı baba tarafımda bize destek oldular,o dönem devlet yurdunda değilde daha kaliteli bir yurda kaydoldum. özel diyebileceklerinizden. akrabalarda üçer beşer destek mahiyetinde yardım ettiler bana kıyak geçtiler anlayacağın. daha rahat edeyim diyerek, babama vefa borcu ödeyerek. çünkü babamda çocuk yaşından itibaren çalışarak kendinden yaşça küçük amcalarıma kol kanat germiş, okumalarını sağlamış bir adam. çok çilekeş bir adamdı babam,5 yaşından beridir çalıştığını söyler... ilkokul dönemlerinde bu çalışma hız kazanır,hem de öyle bir çalışmak ki; sabah okula gitmeden simit satıp, okuldan gelince de gece yarısına kadar sinemada çalışmak gibi... hayatında en sevdiği şey uyuyabilmekti babamın. çocukken en imrendiği şeyin ne elbise ,ne ayakkabı olduğunu söylerdi sadece uyumak... insan onların hayatına eğilince, kendinin ne kadar asalak ve basit olduğunun farkına varıyor. sadece kendi çıkarları için yaşayan ,en ufak bir sorunda yakınan bizler o kadar büyük nimetlere nankörlük ediyoruz ki... varlık içinde olduğumuzdan pek çoğumuz varlığın kıymetini bilemiyor
neyse aralarda çok vakit kaybetmeden devam edeyim yurt seçimi ve kayıt meseleleri üzerinden...
rahatına aşırı düşkün bir adam olmayan benim bile hoşuma gitmişti bu özel yurt işi.az önce sizi eleştirdiğim statü farkı hikayesine bende kapılmıştım ki ; normalde en hakir insanı kardeş sayan bir insan olmama rağmen.
okuyacağım şehirden, evimize otobüsle dönüyorduk. malum yorgunluk üzere kısa süreli uykularla seyrediyor yolculuğum. yine bu kısa uykuların birinde kulağıma bir ses geldi.bu ses cızırtıların eşliğindeki bir uğultu şeklindeydi... bu onun sesiydi,ilk kez görüntüsüz bir şekilde sadece ses ile hitap etmişti... bir aşamayı daha katettik dedi... sadece bu kadar. yine aptal düşüncelere, telaşlara sürüklendim, bunun anlamı neydi ? -
-
1.
0Yarin devam. Carya.
-
1.
-
215.
+7okulların açılmasına az bir süre kala yeni şehre doğru yol aldım.tek başıma olduğumdan,ya da aptal olduğumdan yurdun yerini bulmakta epey sıkıntı çektim.ilk günden 'homunagoyim' diye mırıldanmalara başlamıştım. yaşadıklarım beni daha çabuk öfkelenen, tahammül eşiği gittikçe düşen bir adama çevirmişti. razı olduğunu sanıyorsun herşeye ama öyle görünüyor sadece. aslında razılığın sadece çaresizlikten ileri gelen bir olay. bunu tüm hal ve davranışlarında tespit edilebilir bir şekilde sunuyorsun. baktım olmayacak, taksiye atlayıp elimdeki adresi verdim taksiciye daha sonra ( şehri tanıdıktan sonra ) o taksici muallakninde beni kazıkladığını öğrendim. hayat bana karşıydı aq.hayatta en sevmediğim şeylerden biridir, kandırılmak.asla tahammül edemem, ancak şunu da biliyorum ki neden nefret ediyorsanız bir şekilde daha sık karşılaşıyorsunuz bu tip meselelerle. biraz toy olmanın verdiği pısırıklıkla itiraz edemedim taksiciye, valizlerimi de kendim indirdim bagajdan. yurdun girişinde ayrı bir oda şeklinde tasarlanmış ufak büroya girdim. karşımda muhtemelen benden 1-2 yaş büyük bir çocuk vardı.biz yurda kayıt yaptırdığımızda, yurdun sahibinin üniversitede görevli bir öğretim üyesi olduğunu biliyorduk, çünkü onunla senet imzalamıştık. karşımdaki benden muhtemelen az biraz büyük olduğu simasından belli olan, ancak mustafa tipi hanzo elemana nasıl hitap edeyim derken 'hocam' çıkıverdi ağzımdan.o dönem 'hocam' entel dantel muallaklerin kullandığı kelime olarak kabul edilirdi. bende sık kullandığım için daha sonraki dönemlerde kendimi 'insan insanın hocasıdır' felsefesi ile kandırıp, muallakliği içime sindiremedim.
'hocamdediğim için bu zütveren kendini cidden hoca sanmış olacak ki ,zütü havalandı biraz. kendini bir tak sanmış gibi iyice gevşedi yağlı zütü üstüne.
ben buraya kayıt yaptımıştım mehmet hoca ile görüşmüştük, odanın anahtarını teslim alacaktım... sorumlu kimse görüşmem mümkün müdür ? '' dedim naif bir biçimde. süt isteyen bir kedi masumiyetinde... -
216.
+10sorumlu benim... odalarda düzenlemeler yapıyoruz. yurdumuz yeni olduğu için , bazı yanlışlıklar olmuş kayıtlarda. başka başka arkadaşlar kayıt almışlar fazlalık var dedi... hala yağlı zütü üstünde, fabrikatör ayhan bey moduna bağlamış... hem de bazı hanzolar, kibar ya da insancıl davrandınız mı kendini 'maho ağa' sanabiliyor... acı ama gerçek
ne demek yani ? dedim,ses tonum hafif sertleşti. karşımda böyle giblemez bir adam görmek hoşuma gitmedi. dedim ya yumuşak davrandınız mı, her türlü giber bu tipler
işte 4 kişilik odaları 6 kişi yapacağız,ona göre paranızdan yarım taksit keseceğiz
ben odayı ve kişi sayısını seçmedim mi ? anlaşmayı onun üzerinden yapmadık mı ? yarım taksit ne demek oluyor dedim. hava sıcak, tahammül eşiğim sıfıra yakın. lazlardan özür diliyorum ama karşımda en gib kafasından bir laz var
beğenmiyorsan iptal edelim, allah allah deyip sesini yükseltince, bunun üzerine bir bağırdım
ver lan o zaman depozitomu, üstüne depozito bedeli kadarda para vereceksin o zaman. burayı tanımam etmem, anlaşmışız böyle saçma iş mi olur ? diye kükredim resmen
yaaa sabahtandır herkes şikayet ediyor, bizde insanız ne söylense onu yapıyoruz, müdürü müyüm buranın... herkes bize fırça atıyor a bağladı.bre zütveren hem olayı alevlendirip bu noktaya getiriyorsun, sıkıyı görüncede küçük emraha bağlıyorsun dedim içimden... herkesle kendi anladığı dille konuşmak lazımdır,bu da bir ders oldu bana
sorumlusu benim demediniz mi ?
ben idareten bakıyorum, hocanın işi var ben ilgileniyorum geçici dedi
seni muhattap aldığım hata arkadaşım.ara hocayı konuşacağım. durumu ve tutumunu anlatacam. senin bana böyle davranmaya hakkın yok, kendi ağzınla diyorsun yetkinde yok dedim
çekine sıkıla aradı, baktı ki savuşturamayacak. aldım adamla konuştum. mağdur edebiyatı yaptım. tutumu beğenmediğimi söyledim. yetkili olmayan bu kişinin onun işletmesi hakkında karar verdiğini vs söyledim.yok yanlışlık olmuştur ver sen onu telefona dedi. çocuk tak gibi oldu,gel benle diyerek beni bir odaya çıkardı. ödemede ki 2 taksitim iptal edildi, odama da yerleşmiş oldum herkesten önce. bazen cazgır olmak iyidir, efendiliği efendi adama göstermek lazım gelir... -
217.
+13etme cahil ile sohbet çekersin ya elinden ya dilinden
taklu bülbül ne anlasın has bahçenin gülünden -
218.
+10yurt sahibi hoca ve tayfası karadenizliydiler.tam anlamı ile hemşehricilik üzerinden çetecilik. orda kalan öğrenciler mi ,yoksa sahipleri mi ? belirli değil.bir salonda televizyon var, maç oynanacak televizyonda istiklal marşı okunuyor dıbına rövaşata attıklarım milleti ayağa falan kaldırıyor.bu derece gösteriş budalası mal adamlar. diyeceksin ki ; marşımızı sevmiyor musun ? birader seviyorum fakat televizyona başbakan çıkınca da donla otururken kaçıp takım elbise giymiyorum mesela. vizontele belki de bu adamlardan esinlenerek yapıldı.bu gibik heriflerle 1-2 hafta sıkıntılarım oldu, okula başladım bir iki arkadaş edindim. arkadai edindim dediğim tayga içinde hiç kız yok. bölümde zaten az kız var. onlardan da bir tanesi var ki,o zamanın çılgın ve cesur kızı modunda olan ve bugün ki kevaşelerin atası olduğuna iman ettiğim bir kız. önüne her gelenle arkadaş olmaya çalışıyor, sanki yolda yürürken düşürülen bir amı bulmuş 'am buldum kimindir, sahibi yoksa benimdir' deyip kız olmuş gibi. hiç cilvesi, çekiciliği yok üsteli benden daha yakışıklı. ancak orasından burasından sahte hümanizm akıyor.ha işte kafanda yarattı isen işte bu kız, benle de arkadaş olmaya geldi birgün. hayatın gibikliği üzerine efkarlı muhasebeler içinde okan bayülgen misali sigaramı tüttürürkenTümünü Göster
ayyyy ben senle tanışacağım ama çok serrt duruyorsun, korkuyorum kikiki dedi
bencede kork,pek hareketli değilim ... yapmacıklığı, zorlama işleri de sevmem dedim... niye dedim bilmiyorum ama 'amısını gibem ne dedim ben ???'' olmadım da değil... cool olayım derken, sıçıp sıvamıştım. bana göre düşüncelerimi çok kolay dile getirmem, bazılarınızın dilind odunluk olabilir.ama emin olun bilerek yapmamıştım,bir düşüncemi zamansız ve yersiz aktarmıştım sadece. belki de bilinç altım, kızı altıma almaktan korumuştu da ondan çıkıvermişti bu laflar ağzımdan... her neyse ne işte neticede ; kız kendi tanışma isteği üzerine söylendiğini sanmıştı.o dönemden itibaren bölümün yalnız ve asi kovboyu şeklinde uzun bir müddet elimi gibtim. ifrit dediğiniz kadın bile gelmiyordu. hologramda olsa kadına hasret kalmıştım. yokluk nedir şimdi daha iyi anımsadım aslında.o yüzden 'ağabey cinleri nasıl gibebiliriz' tarzı sorularınıza o kadar da öfkelenmeyeceğim şu satırları yazdıktan sonra...
ifritt seni üzdüm çok pişmanım geri dön. sabahaca uygu uyuyamıom. nerdesin bitanem, sevgilim nerdesinn üğğğğğ dememe ramak kalmıştı. tamam çok sevişken bir insan değildim ancak üniversitede uyuşturucu içek, zikişek tarzı bir hayat var sanıyordum... aaa bunları yaşayan biri nasıl böyle yazar değil mi,salyalar saçarak ve birazda çarpılmış bir halde hawking gibi olmalıydım size kalırsa. gözümle ya da parmağımla sinyaller yolladığım bilgisayarımdan girmeliydim bu enrtyleri... öyle değil mi ?... gerçeklik anlayışını gibeyim o zaman, çabuk burayı terket... duyduğu hurafelerin kesin doğru olduğuna inanan ve bunları zerre araştırmadan savunucusu olan muallak seni... ( esprili dili severim, seni incitti ise okuma.. okunabilirliği arttırıyor. sana şiddetli korku satanlardan daha iyi niyetliyim veya bu da bir yalan... belki de hepsi bir oyunun parçasıdır... o yüzden kafana göre takıl... ama emin ol amacım seni ürkütmekten ziyade başımdan geçenleri anlatmak... çoğu kez salt korku satmamak adına bu tarzı seçiyorum,en azından inanmayan ama okumak isteyenlerin eğlenmesi adınadır bu) -
219.
+13 -1bahsettiğim kızıl ifritin (- ki ; maden herkes onu böyle kabul etti bende artık böyle hitap edeyim) varlığı benim için sıradan bir durumdu, bundan bahsetmiştim. ancak bu demek olmuyor ki ; durum hoşuma gidiyordu. sadece yeni bir çevre, hafif asabiye çalan tavırlarım,ana baba özlemi öncül sıkıntılarım olmaya başlamıştı.bir şekilde orta yolu bulamamış bir genç adamdım.ya bu ilim mevzusu gibi işin pis tarafının en içinde,ya da özgür kızın arkadaşlık girişimi karşısında en dışında kalabiliyordum. nasıl başarabiliyordum ? emin ol bende bilmiyorum. normaller anormal, anormaller normalleşmeye başlamıştı hayatımda.bir temelde arıza meydana gelince, üstüne ne koyarsan koy sağlıklı olma ihtimali yok.bu kıza karşı takındığım tutum,ben dışında herkesle arkadaş olmayı başarmış birinden bile uzak kıldı beni. yurttakiler desen zaten anlattım uzak kalma gerekçelerimi.6 kişilik odamda afakanlar basıyordu beni, yurdun terası vardı çok şükür.pek kimse çıkmazdı buraya, çayımı alıp saatlerce oturuyordum burda. gökyüzünü seyrediyordum akşamları. bilhassa tahmin edebiliyorsam, seçebiliyorsam venüs'ü ve ay'ı.derin hayallere dalıyordum, boşluğa emanet bıraktığım gözlerimden sıyrılarak. sabit bir noktaya bakan gözlerim değildi;beynimdi o düşünceleri projeksiyon makinesi edasıyla seyrettiren. gelecekle ilgili hayaller işte. okul bitiyor, evleniyorum,çocuklar falan, babamı rahat ettiriyorum ,annemi hiç görmediği yerlere zütürüyorum mesela. eşimle aramız çok iyi,ten uyumunu gibtir et,düşüncelerimiz eş gibi.o yüzden eş diyoruz birbirimize. düşünceleri pek önemsemediğinizi biliyorum,o zaman zütüne karanfil takılan bir kuzu cesedini becerin pekala. düşünceleri,hisleri olmadan bir kadın neye yarar.o zaman katılırım 250 gram muhabbetlerine ( bayan arkadaşlardan özür dilerim,dil sizi incitmesin. yazar burda kadını meta olarak gören muallak baykuşlara giydirdi)Tümünü Göster
bu hayallerin önünü açabilecek en önemli noktalardan biri yıllardır çektiğim bir hastalığa çözüm bulmaktan geçiyordu.kronik parasızlık.onun içinse bir meslek sahibi olmak ve bunun içinse şu lanet okulu bir şekilde bitirmek.ne oldu daha geleli 2-3 hafta olmuş olmamış, hemen okulu lanetlemeler falan ? dersen eğer; lanetim okuldan ziyade kısa süreli yaşananların yarattığı ruh haline diyebilirim.
parayı buluyorum ve onun üzerinden devam ediyorum tatlı hayallere, derken bir anda hepsi suya düşüyolar,ama boğulmuyorlar... çünkü tüm hayallerime yüzme öğretmişim... her kırılan umudun kanadını yeni bir hayalle sarabilmişim ben... hala da farklı birşeyler yapmıyorum ya... -
220.
+6okula ve yeni hayata biraz daha ısındığım günlerdi. arkadaş sayım çok olmasa da yavaş yavaş artıyordu. erman isimli bir sınıf arkadaşımla, diğerlerine nispeten daha iyiydi aramız. yeni gelmiş olmamız sebebiyle her türlü atraksiyon hakkında detaylı ve 'he yannanım he ' dedirtecek şeyler anlatıyordu. mecburen 'ya öyle mi' 'hadi ya' falan gibi birkaç yapmacık cümle ile destekliyordum onu, elim mahkumdu. insanlara biraz daha anlayışla yaklaşmam gerekiyordu kendime bunu telkin ediyordum, fakat çocuğun anlattığı şeyler cidden uç şeylerdi. kendini olduğundan farklı anlatan biri.bu tip adamların ilk haftalar çokça arkadaşları olur, adaptasyon sürecinde herkese bekleme salonu hizmeti verirler. insanlar genelde ortamı anlamaya çalışıp, arkadaş olacağı kişileri tahlil ederken bunların yanında vakit geçiriler. bunun gibi bin 1-2 kişi daha ders arası muhabbetlerine takılır oldu. erman cidden sürekli birşeyler anlatıyordu, bence her gece oturup acaba yarına ne sallasam diyerek kafasında yazıyordu.72 milletten insan zütürmüş bir kardeşimizdi anlattıklarına bakarsan. antalyada bir rus turisti iddia sonucu 'ne mutlu türküm diyene' dedirte dedirte gibmişti. varın siz hesaplayın, johnny sins karakterinin temelini bu adama oluşturur sanıyorum iyi bir telif alması lazım. beraber ders aralarında takılırken her gördüğü kıza 'ben bunu alırım' 'şunu kusturana kadar düdüklerim' muhabbetleri.laf çok icraat yok.laf huursu olanlardan hiç hazzetmem ben. bunla kısa süren arkadaşlığımızda bir şekilde bitti. yine birgün orda duran kızları göz ucu ile kesip, parende atarak gibebileceğinden bahsederken aramızdaki diğer binlerden biri elini silah gibi havaya kaldırıp
takkk, takkk,takkk... tırrrıııııırrrrrr şeklinde silah sesleri çıkarark ,attığını ima etti. kendimi tutamadım kahkayı patlattım.duygularıma tercüman oldun birader dedim, ancak kıpkırmızı olan erman bize biraz çatıp gitti. akabindeo çocukla konuşmayı sürdürürken benimle ilişkiyi kesti.onu da kaybetmiştim...
-
mottogirl adlı yazarın kaka deliği
-
neee 46 online mı
-
27 yasında abinizin canı amburger çektii
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 25 12 2024
-
karbon ayak izi var da
-
bu nasi ev amg oglu
-
ben tapınakçıyıım
-
erkekler olarak hesap açınca
-
sonunda şu sözlük düzeliyor
-
bu makaras serwfsizinin yan hesabi
-
mottogirl ne haber
-
incigaleri bu foto da benden olsun
-
melek dayının entrysi 45 dakika şukulanmamış
-
iyi la 2 sene sonra twitterda tt olcaz
-
makaras iyi adamligi
-
ulu önder atatürkün fotosu ile kutsayalım
-
bugüne tıklayınca server error veriyor
-
bir sözlük kızıyla seviyeli bir ilişki
-
aşkin yaşi yoktur demiş
-
kilosu 1000 tl haftada 1 anca
-
serkan inci sözlüğe şimdi bakıp ne gülüyordur
-
incigaleriye ilk ddos saldırısı
-
mottogirl
-
beyler bence asgari ücret yeterli
-
sulandın he hemen
-
asgari ucret bence yeterli
-
zülman cinlerii
-
hiç birisini ciddi manada öldürmek veya
-
adamda cuma cumali umut
-
partnerimi elimde tutmak gibi bi derdim yok
- / 2