-
76.
+8arada muhafazid'i yokluyordum bakalım açık verecek mi diyerek, nasıl görüyordun gibisine hep aynı tarif... bir süre sonra işi iyice ilerletti,hep bir arada otururken uzak bir noktaya mesela kapı girişine bakıp 'orda' diyor gözünden bir damla yaş düşüyordu... o ara hepimiz felak nas ayet_el kürsi combosu ile korunuyoruz... o döneme kadar bu işler hakkında bir kitap okumamış ben nerdeyse haklarında yazılan herşeyi biliyorum... bu araştırmalar beni iyice cezbetmeye başladı, olay muhafazid'in yalanını ortaya çıkarmaktan öte,bu varlıklar ile erumi ve sakil arasında bağlantı kurma isteğine dönüştü... erumi ve sakil neydi ? hayal miydi ,gerçek miydi ? gerçekse bu kitaplarda ki tiplerden neden bu kadar uzaktı ve dahası yeni erumi ve sakillerim olabilir miydi ? onlarla iletişime geçilebileceği falan yazıyordu... artık benim meselem dediğim gibi tamamen muhafazid'in ilgi fukaralığından çıkıp,bu aleme duyulan karşı konulamaz bir çekime dönüştü
-
77.
+8@247 hayır kesinlikle bulaşmıyorsun... bu saçmalıkları üretenler sizin doğru bilgileri almanızı önlüyor... doğru bilgi illa benim verdiğim değildir... sen hepsini okuyacaksın, araştıracaksın ki şarlatanlara kanmayasın...
karnı şiş kadına sana yakında erkek bebek var diyen adam biliyorum ben... çocuk kız doğunca,o erkek bir katil olacaktı biz dua ettik allah önledi falan dedi bir de : )
3 harfli demen gülünçtür, okumaktan korkman gülünçtür... onlardan korkman gülünçtür...
tek düşündüğüm seni bu korku pgibolojisinin eziyetinden kurtarmak... ben insanlara korku satmam... sadece öykümü anlatıyorum
şöyle düşün bir kavgada 2 taraf var 5 er kişiden... ikisi de birbiri üzerinde hak iddia ediyor ya da zarar vermiş bedel istiyor... bu adamlar birbirini telef etmekle uğraşırken yoldan geçip sadece evine giden bir adama saldırır mı ? belki evet çok ama çok düşük
senin durumunda bunun gibi -
78.
+8arkadaşlar cidden yoruldum bayağı... kimseyi boşuna beklmetmeyeyim... sonra devam ederim...
fakat bu kadar kişi madem takip etmiş başından beri... mutlaka bitecektir... bittikten sonra da duruma göre kritiğini yaparız... ha istediğiniz gibi mi biter bilemem, neticede film ya da senaryo değil 'müthiş bir final ' yapayım... lakin muhtemelen örgüleri göreceksiniz, çoğunuz bütünü tamamladığını görecek
benim amacım yazarken aynı zamanda sizleri uyarmak... bu işlerin iç yüzünü anlatmak... daha var bir şeyler...
bu gecelik en azından 1 saatlik mola...
saygılar herkese -
79.
+8arada sırada muhtarın kızı aklıma geliyordu, allah affetsin elde kitap az da olsa var fakat kendime yakıştıramıyorum. yalandan bir mutluluk satın almak çok saçma geliyor. allahın hikmetidir ki birgün karşılaştık merkezde. hoş beş ettik, dedim buyur birşeyler içelim öyle gidersin evine. çay falan içtik,pek konuşacak nokta bulamadık. havadan sudan meseleler işte. olsun bir şekilde karşımda oturuyor ve gülümsüyordu bana işte... o da yeter diyordu gönlüm... giderken bir cesaret hafta sonu sinemaya falan gidelim mi dedim, dudak büktü bilmem ki dedi. yani işin yoksa güzel olabilir,hem arkadaşım falanda yok dedim. diyorum fakat sanki yürek yutmuş gibiyim.ya yılların birikimi ile baktım ki kız yumuşak huylu bastırıyorum boyna,ya da cidden vardı 2 cin ve çıkarılmıştu vücudumdan onun rahatlığını yaşıyordum. kız biraz ne desem ki moduna girince, korkma dedim sapık değilim. kıpkırmız oldu, aşkolsun falan dedi nihayetinde kabul etti.
o gün gayet mutlu döndüm eve, klagib bir şekilde akşamı ettik gece ve uyku zamanı... uyudum ama bir tuhaflık var göğsümde kalp krizimi geçiriyorum diye paniklerken,iç içe geçiyor gibi kaburgalarım. hiçbir şey düşünemez bir konumda, daha evvel hiç yaşamadığım bir hissiyatla ,çaresizlik içinde teslim oldum... teslim olduğum şeyin ne olduğundan habersiz.. -
80.
+7 -1bir 10 dakika kadar nerdeyse yarı şuursuz kalakaldım... anlam veremedim kendimi teselli etmeye çalıştım, sigara falan içiyorum ondandır ya da gaz sancısıdır dedim. kalktım 2 tur attım evde,su içtim geri uzandım.ama içim nasıl huzursuz nasıl anlatamam.
uykuya daldım rüyamda arka fon simsiyah zifr_i karanlık... karşımdaki görüntünün sol altında muhtarın kzı hüzünlü, yıpranmış bir halde başı önünde. karşımda kızıl saçları saçları dalgalanan bir afet belirdi... gözler bile hani tuhaf bir renk vardır ya kırmızıya yakın o renk... ama ne güzellik,o rüya içinde eridim bittim... insan rüyada aşık olur mu oldum... sanki o an büyülendim... karşımdaki kız bana öyle bir bakıyordu ki,o bakışı bu hayatta görmedim, göreceğime de ihtimal vermem -
81.
+8bu olay sürekli olmaya başladı. mustafa'ya danışma ihtiyacı hissettim. bende ne malzeme var ne birşey.se-le-na deyince gelmiyor bunlarda yardıma. saati var ,ona uygun tütsüsü var,otu tak ,taku var.
karar verdim gittim mustafa'nın evine bulamadım yerinde. doğaldır,pek şaşırdığım da söylenemez hani. oyun salonuna gittim sadece kutlu var görmediğini söyledi mustafa'yı uzun zamandır. derneğe uğradım, adamlar sitem etti nerelerdesin diye. başkan çekti kulağımı 'o adamın peşine takılma demedim mi ? ' falan diye fırçaladı. onlar da bilmiyordu. birkaç yere daha baktım orda da yok ve bilen gören yok adamı.bir ara ciddi ciddi düşündüm şizofreni falan mıyım diye.bu adam yok olmadı ya.üstelik mustafa nerde diye sorduğum an bakışlar değişiyor. pala ve arkadaşları zaten nerde oldukları belirsiz adamlar. -
82.
+8bu anlattıkları karşısında, kapana kısılmış bir fare gibi hissettim kendimi... cidden betim benzim attı... evet, dilimde sürekli allah olmasına rağmen onun yasakladığı bir işe 'yine onun rızası' için falan girmiştim... aslında amacım onun rızası falanda değildi, kılıf uydurmuştum kendime... sordum;Tümünü Göster
bu define işi ,bendeki 2 süryani cin, rüyamdaki kadın bunlar nedir ?
derin bir offf çekti, sigara yaktı... elini omzuma attı ve gözlerini gözlerime dikti...
sende 2 süryani cin falan yoktu... yaptırdığım işlem aslında o rüyanda gördüğün kadın ile (-ki kendisi cindir ) bir anlaşma sebebidir... çıkardığımızı sandığın şeyin aksine, o kadını senle iletişime soktum... karşılığında o da bana definenin yerini gösterdi... senin cinselliğinden faydalanması hikayesi doğru, yaşadığın şey tamamen beynindedir lakin ikinizde bu işten zevk alırsınız... onu gördüğün an bilesin ki uykuda değilsin... uyku ile uyanıklık arasındasın, enerjin farklı boyutlara açıldığından onun bedenine girişi gerçekleşir... onlara dokunamazsın,onu madde halinde becermene zaten imkan yok... çünkü maddesel bir bedeni yok... rüzgarı düşün, elektriği düşün... tenini hissedersin, kokusunu alırsın,haz duyarsın oysa bunların hepsini beynine sinyal göndererek yapar... o anda senin vücudundadır, şehvetle artan enerjinden zevk alır..
devam ederek
bu işler böyledir... 2 kişi kısmına gelince... o da doğrudur ama sende olduğu kısmı değil... ben pekekent bir adam gibi ,ahlak düşmanı gibi görünebilirim... belki de öyledir,ne olduğumu ben bile bilemiyorum... fakat bunları bana intikal ettiren adam suriyelidir... 2 adettiler, biri erkek bir dişi... dişi olanı daha kuvvetli idi,ona işlerimi yaptırmam zordu... erkek olanı kandan haz duyar,bu yüzden palanın kanını aldı... karşılığında palayı yok edene kadar onla eğlenecek... sadisttir... dişisi ise cinselliğe açtır,bir beden istedi seni sundum... böylelikle onlardan kurtuldum... anlaşmalı bir kurtulma oldu... muhtarın kızına gelirsek,onu erkek olan istiyor ,bu yüzden beni kullanıyor... dişi olan ise senden hoşlanmış,o kıza gitmemen adına kendini aşikar etmiş... ona hükmedebilirsen çok ama çok geniş imkanlara sahip olursun... şu dakikadan sonra etmeme lüksün yok... hatırlarsan senne olursa olsun istiyorumdemiştim... gözlerine odaklandığımda, gözlerini kullanarak içine girdi... akabinde define işimiz adına seni beklettim... dişi cinin sana görünmesi herşeyi berbat edebilirdi... o da anlaşmamıza sadık kaldı... defineyi gösterdi, seni aldı...'
dedi...
(devam edecek, sona gelmedik daha epey var... ) -
83.
+7 -1çay içer misin ? uzun zamandır hasret kalmıştık be biraderim sana deyiverdi bizim çaycı
hasretler kavuşana kadar güzelmiş be abi dedi başımı iki yana sallayarak.bu koca yıl bana bunu gösterdi
yüzüme bön bön bakarak olaydan mı kederlendin nedir, aşık mısın ,divane misin ne bu edebiyat... bekle çay alıp geleyim diyerek iç odaya yöneldi
çaycımız aynı zamanda telefonlara bakan bir garip adamdı.o dönemin lotosundan, totosundan para vurmak heveslerinde olan bir adam... her ne kadar kafası çok basmasa da , o bile anlamıştı dünyanın ekonomik döngüsünü... birkaç ihtimalin vardır bu devirde parayı bulmak için... o ise kendince en masum olanını seçmişti... her insan kadar paraya açtı.
içerde suya, şekere,ocağa, çay kaşığına küfrede küfrede çayları doldururken, hırsını ancak cansız nesnelerden çıkarabilecek çapta bir adam olduğunu da kanıtladı. hayatın her alanında sille yemiş adamlar böyledir. işte iken hükmedeceği kimse olmadığından ataç, kalem,delgeç çaycı ise bardak, demlik,süzgeç demeden söver geçerdi. evine gittiği zaman ise yok olmayan ancak birkaç saatliğe haşat edilen egosunu karısı ve çocuğu üzerinden tatmin ederdi. takımı 5-0 geride olan bir taraftarın 'hakem senin düğününün içindeki nohutu' gibeyim veryansınını gördüm ben. imkanların ne kadar kısıtlı ve durumun ne kadar taktansa o kadar fantezilere açık bir dünyan oluyor -
-
1.
0ne güzel yazmışsın be reis. her entry den birden fazla ders çıkarıyorum kendime
-
-
1.
0eyvallah mutlu oldum ...
-
1.
-
1.
-
84.
+6 -2uzunca bir müddet zamanım bahsettiğim üzere geçti. insanların yalan dedikleri şeylerden çok öte yalanlar içinde yaşadıkları ve işin tuhafı bunların farkında bile olmadıklarını gördüm. derslere bir şekilde asılırken birgün ailemi üzen bir hadise gerçekleşti. babam ile çok sıkı fıkı değildik, kendisi sakin fakat kısmen resmi bir adamdı. uzun süredir bağırsaklarından şikayet çekiyordu. daha öncede belirtmiştim sanırım bağırsak sıkıntısını. doktora tahlil için gittiğinde yapılan tetkitlerde bağırsağında birkaç nodül olduğu ve alınarak tahlile gönderilmesine karar verilmiş.o an hiçbir şey belli değilken içim o kadar derin hüzünlerle kaplandı ki ; az öncede bahsettiğim gibi bilinmeyene saran şey, elinde olan ancak kıymetini hakkı ile bilmediği büyük bir hazineyi kaybetmenin eşiğindeydi belki de.ne olacağını ya da ne bulacağını bilmediğin şeyler hakkında hazine arar gibi arayışlara giren sen, elindeki en kıymetli ve yeri doldurulamaz bir hazineden mahrum olacaksın belki de.insanoğlu çok aptaldır. normalde her okul önce ders verir ardından sınav eder, fakat hayat önce sınavını gerçekleştirir ardından dersin notlarını suratına fırlatır, öğrenebilecek kapasiten varsa öğren der.
çoğu onu bile öğrenemez, insan aslında eşref_i mahlukat olsa da, kapalı olan gözlerle hayvandan bile aşağıdır
bu ara kısmı çok uzunca bahsetmeme gerek yok sanırım,hep sıkıntılar içinde ve kaybetme korkusu ile geçti.bir yandan da ; babamı kaybedersek bir şekilde ailemin yükünü sırtlanmam gerektiği için çocukça bir hevesle dersleri bırakamadım.
allah kimseye yaşatmasın, babası hayatta olanlar kıymetini bilsin.o sarılamadığınız ,sevginizi sakındıkça kendinizi daha sert ve erkek hissettiğiniz adam var ya,işte o birgün gidebiliyor. bunları üstünden yıllar geçmesine rağmen bile yazarken tüm duygularım allak bullak oldu ... hikayenin tek kelimesine inanmasan da, bu kelimesine inan ben hayatta en çok babamı sevdim
bu sıkıntılı sürecim içinde ziyaretler kısa süreli kesildi, belki de tek sevindirici yanı buydu... fakat o gece yine geldi -
85.
+7 -1bir süre sonra babamdan alınan parçaların sonuçları çıktı, allaha şükür temizdi.o an yaşadığım sevinci anlatamam... boynuna sarılıp onu ne kadar çok sevdiğimi söyledim belki de hayatımda ilk defa. anneme dönerek 'demek ki sevdiğinizi görmem adına ölmem lazımmış ' dedi... güldük hep beraber. artık tamamen derslerime konsantre olmuştum, kadının uzun süre görüşmeyeceğiz demesi de bana kafi derecede iyi gelmişti. kısa süre içinde kayıp kilolarım telafi oldu.her ne kadar geçen yaşadıklarımız beni bunalıma sürüklese de ,son geldiğinde ki o teselli eder tavır onun üzerinde çok mu önyargılıyım hususunu sorgulamama neden oldu. insanoğlu böyledir, ders almaz. kandırılmaya en müsait yaratılandırTümünü Göster
aslında onun tek derdi daha önceden de bahsettiğim gibi benim enerjimi kullanmaktı. enerjisel değişimler, yüksek enerji onu beslediği ve kuvvetlendirdiği gibi sürekli bunalım gibi durumlar işine gelmiyordu. ancak dedim ya insanoğlu çok saf.o ana kadar korktuğun bir hususta içini ferahlatmış olması bile sana 'acaba ? ' dedirtebiliyor. hayata sarıl demesinin gayesi de muhtemelen bu olmalıydı, aslında sadece bu da değilmiş.her zaman son gülen iyi gülen olmuyor malesef, bazen son gülen en aptalımızdır, meseleye hakim olacak seviyede falan değildir.bu durumda ise muhattap olduklarım karşısında en aptal bendim. ancak öykümü yazarken bile öyle basit yerlerde ilkokullu gibi hüküm veren adamları görünce, beni kandıran bu varlıklar bunların anasının amında fırdöndü çevirirdi diyorum...
sınav zamanına değin iyi bir şekilde çalışma tempomu sürdürdüm. kendime bir hedef belirledim x üniversitesi y fakültesi diyelim bu hedefe. neden bu şehri seçtim inanın o zaman için bilemiyorum. puanı ne çok düşük ne çok yüksekti ,ancak hemen hemen eş puanlarla alan diğer okullara değilde buna karşı bir ilgi duymaya başladım. gereksiz bir ilgi. hedefin neresi diyenlere burayı söyleyerek cevap veriyordum.niye o şehir lan diyene mantıklı bir cevabım yoktu, ancak fena da bir şehir olmadığından pek üstelemiyorlardı. babamda birkaç defa sordu nereyi istiyorsun vs diyererk. ona da aynı cevabı verince; bölüm için hoşnut kalsa da ,dışarda okumak zordur vs diyordu... neyse artık ismende kesinleşmiş bir hedefim vardı.. ( hala bu saçmalık var mı ? bilmem ama bizim zamanımızda rehberlik adı altında böyle abuk sabuk gazlamalar, şartlamalar vardı. işte rotası olmayan gemi bir limana varamaz gibi saçma sapan içi boş cümleler. beni de zorladılar belki bir şehir ve bölüm ismi belirtmem adına bilemiyorum, bende bunu seçtim. hayatta her seçiminin net bir açıklaması yoktur zaten
babamın sağlıklı olmasından aldığım moralle kafam rahat bir şekilde sınava girdim.bu arada ki süreçte çok farklı meseleler olmadığından anlatımın suyunu çıkarmamak adına es geçiyorum. sınava bir lisede girdim, kitapçığı açtım ve genel olarak karıştırdım. cidden çok basit gelmişlerdi, herşey benim adıma pozitif gelişiyordu. çok çalışkan bir öğrenci değildim ancak kendi seviyeme göre yine iyi birşeyler yapmıştım.hep istediğim mühendisliği kazandım o sınav sonucunda. artık inşaat mühendisi adayıydım.
kazandığım okul çok büyük bir şehirde değildi, fakat çok ufakta sayılamazdı. zaten o dönemlerde mantar gibi her şehirde türeyen üniversitelerde yoktu. babamla beraber gidip kayıt işlemleri, kalacak yer gibi hususları hallettik. baba tarafımdan olan akrabalarım ile aramız gayet iyiydi.her ne kadar eskiye kıyasla daha iyi bir maaşı olsa da memur maaşı hiç bir zaman tatmin edemez sizi, çünkü gelişen ve sürekli ihtiyaç yaratan dünyada aslında hiçbir maaş tatmin edemez sizi.
burda şundan da bahsetmek isterim ki ;
''insanlara aslında hiç ihtiyaçları olmayan şeyleri, zaruri bir gereksinimmiş gibi dayatan ve bir bakıma da statü gereği alt metnini veren taka 'reklam' denilebilir''.
elbette birçok tanımı olabileceği gibi, benim açımdan reklamlar tam olarak böyledir.taa o dönemlerden hız kazanmaya başlayan bir furyadır bu reklam dayatmaları.
bugün en sıradan insanın bile cep telefonu varsa (-ki sizi bile ne arayanınız ne soranınız var ) bu insanların ne kadar aptal olduklarını gösterir.
seni 'o telefonu' alman adına ikna etmeye çalışırlar. kiminizi özellikleri ile, kiminizi statü simgesi ile eşdeğer olarak gösterip kandırdılar. telefona takılma bu sadece bir örnek. senin kafanda öyle bir imaj yarattılar ki, sürekli gibinle oynarmış gibi elinde tutuyor ve bırakamıyorsun.(-yeaa teknolojiden faydalanıom ben, sadece konuşmak için değil ki deme dalyarak. millete gibik gibik mesajlar atıp, haberin yokmuş gibi foto çektiyorsun kabul et işte ... sanki bana atomu parçalıyor muallak)... dediğimi az çok anladı iseniz; büyücüler, cincilerde hemen hemen aynı sistemle çalışırlar.ne alakası var ya diyen ergen kardeşim,sen zorlama beynini... sen çağrışım yapmaya çalışırken devreleri yakıp, tespit sıçıyorsun ekseriyetle.her taka da açıklık getirmeyelim ki ; 0-3 yaş seviyesine düşmeyelim. çağrışım yapabilecek adamlar,leb demeden leblebi diyebilecek kıvamdakileri de düşünelim -
86.
+7 -1geceleri kızıl ifrti karşımda görmüyordum, ancak hiçbir şey görmeden ihtilam oluyordu. kendisini uzun süredir sureti ile görmemiştim ,yalnız bahsettiğim gibi bir şekilde enerjimden faydalandığını ve bunu da cinsel yolla sağladığının farkındaydım. neden cinsellik, tüm vücudunun en hızlı çalıştığı anlardan biridir. elbette dediği gibi aşk durumu da olabilir. spermin hammaddesi vücudundaki herşey gibi kandır.kan torada ruh olarak geçer. islamda ruh hakkında 'sana ondan sorarlar, onun hakkında size pek az bilgi verilmiştir' denir. materyalistler ruhun varlığına inanmazlar, maddeden öte mana olduğuna inananlar ise ruha inanır fakat bunun bilgisi ve mahiyetinin gizli olduğunu bilirler. dediğim gibi benim baktığım kaynaklardan tora da rastladığım ruhun kan olduğudur. kaldı ki sperm çok farklı bir mucizedir, içinde nerdeyse tüm kodları planlanmış canlılar barındırır.her canlıda yüce olsun ya da olmasın ruh mevcuttur. umarım bu kısım hakkında da kısmen merakı olanlara bir açıklamam olabilmiştir. bunlar benim kendi çıkarımlarımdır, belirtmekte fayda var.
kızılı görmelerim kesilmişti, sadece bahsettiğim o otobüs seyahatinde sesini duymuştum o kadar.oda arkadaşlarımla da çok yüz göz değildim. fazla samimiyet,tak çıkarır prensibine sahibimdir. herkesle en azından baş selamı vererek bir hatır yaratır ancak yine herkesle dost olmam. arkadaş kelimesi bile günümüzde anldıbını kaybetmiş. arkadaş'ın kökü arka - taş tan gelir. eskiden ok kullandıkları için sırtlarını güvene almak, vurulmamak adına yaslandıkları taş. manevi anlama gelirsek, seni belalardan koruyan ve sevgisi ile siper eden kimse. oysa günümüzde bir insan arkadaşsa ve arkanda duruyorsa emin ol zütün içindir -
87.
+7 -1olayı fazla dağıtmadan durumumu bildirdikten sonra devam edeyim. dediğim gibi pek arkadaş edinemediğimden ve muhabbetimin koyu olmadığı adamlarla aynı odada takılmakta sıkıntı verdiğinden terasa kaçıyordum...Tümünü Göster
artık yeni bir yaşam alanım var bahsettiğim gibi. teras... bazen buraya dam diyorum, zira çatısı yok kendisinin.oda arkadaşlarımdan birisinden hafif bir samimiyet yakalıyor ve ucunu bırakmıyorum. kısa sürede de olsa tek kalmamnın zararlarını görmüşüm. önceden de pek geniş bir arkadaş çevrem yoktu ama işin membaaında mahrum kalmak çok sıkıntılı.
bahsettiğim arkadaşın ismi muzaffer, kendisi trakyalı.iyi hoş bir arkadaş, çok konuşmuyor. konuşunca da olumsuz konuşmuyor. dostluk kurması için önce size yeterince güvenmesi lazım, ancak bir iki sıkı sohbetten sonra senli benli oluyor. yumuşak huylu dediğim gibi. narin bir yapıda.bir erkeğe kıyasla fazlasıyla narin.pek gelişememiş bir vücuda sahip. çocukken türlü hastalıklar geçirmiş muzaffer ama en ağırı manevi rahatsızlıklar
muzaffer daha çok küçükken ayrılmış babasından,bir daha da hiç görememiş... sebebine gelirsek ; anası ile babası sevmişler birbirlerini, o zamanlarda da varmış aşk hemde en hakikisindenmiş. kısa mesajla ilişkiye başlayıp, kısa mesajla ilişkileri 2.katip seviyesine indirmiyorlarmış hem. allem etmiş kullem etmiş kaçırmış anasını, babası olacak delikanlı. neden kaçırdığına gelirsek, kızın (muzafferin anasının) babası namı olan bir adammış, oğlan ise çulsuz. isteseler vermiyecek olan babası,bir de musallat olmasın diyerek gönderebilirmiş kızı köydeki halasının yanına. yıpranmak paslanmaktan iyidir deyip kaçmışlar beraber.bir süre sonra adam olan olmuş diye affetmiş ikisini, yalnız bir daha yakınlarında bulunmamak kaidesiyle.en azından kan dökmeyecekmiş,öldü sayar geçerim demiş.
ilk yıllar iyiymiş ilişkileri, mutlu bir aileleri varmış. muzafferin babası bir yolunu bulup almanyaya gitmiş, birkaç yıl sonrada kadını almış yanına. almanyaya gitmeden bir bebekleri olmuş, muzafferin en büyük abisi... bu bebek ile karısını kendi anasına teslim etmiş .dinleyince türk filmi tadında bir hikaye.bir süre sonra nasıl yapmış bilmem kadın ve çocuğunu da almış yanına. karı-koca sırt sırta vermiş, çalışıyorlarmış beraber... derken 2.çocukları dünyaya gelmiş gurbette,o da bir erkek... o sıralarda kızın babası vefat etmiş, parasızlıktan cenazesine bile gelememişler. birkaç yıl sonrada kadın ,ailenin son ferdi olacak bizim muzaffere hamile kalmış... işte o sırada olanlar olmuş... adam kendi bulundukları muhitten kuaförlükle uğraşan türk bir kadınla ilişki içindeymiş ve bu öğrenilmiş. kadın bir şekilde sabretmiş, haklarından yararlansın diyerek muzafferi almanyada doğurmuş,2 aylık ikende türkiyeye dönmüş. adam defalarca barışmak istemiş, yaptığının bir hata olduğunu pişman olduğunu dile getirmiş. ancak kadın barışmaya razı gelmemiş, babası da vefat ettiği için kendi anasının yanında yaşamaya başlamış.
muzafferin babası ise bu kuaför kadınla evlenmiş, muzafferin iki abisi ile beraber almanyada yaşamış. amacı onları orda okutmakmış, muzafferin annesi de bunu talep etmiş zaten, evlat hasreti çekse de çocuklarının geleceğini düşünmüş...
muzaffer hem kardeş hem baba sevgisinden habersiz büyümüş yıllarca. hiç tatmadığından habersiz ancak, çevresindekilere gıpta ettiğinden hep buruk... işte o büyüme evrelerinde türlü rahatsızlıklar geçirmiş. muzafferin babası bir süre sonra 2.karısı ile sıkıntıya düşmüş; muzafferin 2 abisi konusunda. onları da türkiye'ye yollamışlar. anneleri çeşitli dükkanlar açmış, çoğunu batmak üzere iken devretmiş... ekmeği zor kazanmışlar ancak bir şekilde büyütmüş onları. hatta bir dönem sıkıntıya düşmüş, muzaffer'in yaşı küçük diye ilgilenemiyormuş ve bunu başka bir şehirdeki dayısına yollamış,2 yıl kadar onlar bakmış muzaffere (yaklaşık ilkokuldayken).babası bizim tanıştığımız bu dönemden 2 yıl kadar önce ölmüş muzaffer'in.muzaffer baba sevgisi olmadan büyümüş,o yüzden dedim ya bir tarafı hep buruk... abileri ile de bir türlü ısınamamışlar, aynı evde olsa da kardeş gibi değillermiş onca yılın ardından... ben babamdan bahsederken gözleri buğulanıp sitem ediyor kendi babasına.ben de o rahatsız olmasın diye pek açmıyorum bu bahisleri.ilk başlarda aldığım genel ve temel bilgiler sadece bunlarla sınırlı... -
88.
+8çevresinde çokça sevilen, temiz biriymiş dedem... her sabah namazını kılmak için camiiye gidermiş o kadar yol tepip... birgün camide çaresizce ve ağlayarak dua eden bir adam görmüş... ona derdinin ne olduğunu sorunca adam ;bir kızı olduğunu, bunun mecnun gibi olduğunu falan söylemiş... kız sürekli kendini damdan atmak için teşebbüs ediyormuş ancak şuuru yerinde değilmiş... çok sefer uyku vakti evden çıkıp koştuğu olmuş, allah bir şekilde engel olmuş ki her seferinde yakalamışlar kızı... ya kayıplara karışacak,ya da canından olacakmış kız... dedem düşünmüş, adamın haline acımış... bu derdine rağmen allaha isyan etmiyor ,camiye gelip dermanı yine allahtan istiyor buna yardım etmek lazım... alimin zekatı ilmidir diye geçirmiş içinden.
herşeyi veren allahtır ancak bunu dünya hayatında yine yaratılanlar eli ile yaptırır, yoksa bu hikmete aykırı olurdu. allahın hikmetinden sual olunmaz bu yüzden.
kızın yanına gitmiş, erumi ve sakil vasıtası ile kızın derdine baktırmış. kız cinli imiş,bu cin ise bana musallat olan ifrit dediğiniz varlık. erumi ve sakil onu uyarmışlar, insanların içine girmesinin yasak olduğundan bahsetmişler. kadın bu hangi inanca göredir diye sorunca
peygamberimizin sizlerle yaptığı senet üzeredir yanıtını vermişler.
kadın kahkaha atarak,düşmanı olduğumuz bir inancın senedi mi ? bu ancak sizi bağlar... biz onun yolu üstünde pusu kurup, insanlara azabı süsleyerek vaadedenlerinizdemiş ...
dedeme durumu iletmişler... eğer bu ilim bana allaha itaat üstüne verildi ise andolsun onu ordan çıkarın, sizin göreviniz hakkı savunmaktır demiş... ifrit çok büyük ızdıraplar çekip, tamam hükmünüzü kabul ettim beni öldürmeyin demiş ... serbest bırakmışlar, kızı da terketmek zorunda kalmış...
erumi ve sakil dedeme bunlar sözünde durmazlar yine geleceklerdir demiş.
dedem ise ben allaha inandım, beni koruyan ona olan imandır ve odur demiş...
erumi ve sakilancak sana olmasa dahi kanınla uğraşırlar demiş.
dedemkanımdan imanı varsa onlara da bulaşsa da bu bir kaderdir, lakin nihayete erdiremezler... eğer nihayete erdiriyorsa o zaten benden değildirdemiş...
kısa bir süre sonra ömrü vefa etmemiş,son konuşmalarında öleceğimi hissediyordum,ona sahip çıkın'' demiş - 89.
-
90.
+7Cabuk anlat hava tamamen kararmayana kadar okurum panpa :(
-
91.
+6 -1'erumi' ve 'sakil' bahsettiğim o odanın dışına çıkmayan,kâh büyük gardrobun kâh misafir döşeklerini koyduğumuz hurcun üstünde oturan 2 varlıktı. insan değillerdi, eruminin vücudu toprak renginde el ve ayak parmak kıvrımları olmayan kırmızı dudaklı ve iri siyah gözlü idi. sakil ise yeşille gri arası bir renkte erumiye göre daha heybetli gözlerinde beyazı olan ancak kalan yüz hatlarını hatırlamadığım bir varlıktı... bunları aileminden bildiğinden emindim, nasıl ki gidip baba evde annem var demiyorsam yani bu olay olağanüstü gelmiyorsa, erumi ve sakilden de hiç bahsetmemiştim.ta ki 7 yaşıma kadar.o kısma değineceğim.. ancak merakınızı gidermek adına bu iki canlı ile aramdaki ilişkiden bahsedeyim
-
92.
+6 -1ne zaman odaya girsem uzandıkları yerde bana doğru doğrulurlardı,bir iki gündelik sohbet ederdik. benimle oyun oynamalarını istediğimde oynamazlar beni izlemeyi sevdiklerini söylerlerdi. bizim evin koruyucularıydı bunu kendileri söylemişti. aramızda diyalogdan çok telepatik bir iletişim mevcut gibiydi saf sevgi ve korunma hissini alıyordum onlardan. çok yüz göz olmazları benimle. hatta bizden öncede orda olduklarını buranın onların da evi olduğunu vs söylemişlerdi bir kez. bazen seni falanca yere zütürelim mi derlerdi,ben de annem izin vermez ki biraz büyürsem gelirim derdim. başlarını sallar gülümserlerdi. asla bir korkutma vs olmadı aramızda. isimlerini nasıl öğrendim hatırlamıyorum ancak erumi ve sakil şeklinde hitap ederdim... hatta bir keresinde oyuncak robotum (ilkel olanlardan) bozulmuştu ve erumi onu tamir etmişti, içeri geçip oyuncağımla oynadığımı gören babam bayağı şaşırmıştı nasıl yaptın dediğinde ,erumi kurcalarken gördüğüm, robotun içindeki dinamo benzeri yapıyı vs kastederek birşeyler anlatmıştım... yine ikna olmamıştı, ancak bilirsiniz çocukların bu meseleleri üstünde fazla durulmaz.
-
93.
+6 -1dediğim gibi orta halli ailelerdik, hatta ekonomi o zamanlar daha kötüydü... 'kemer sıkma ' sloganı ile yetişmiş sayılırız kısmen... şimdi ki gibi her önüne gelen lokanta evlere paket servis yapmıyor, kebap falan da bu kadar ele ayağa düşmemiş... sabah kahvaltılarında biraz kıymalı biraz peynirli iç malzeme hazırlardı,bu bahsettiğim komşumuz aynur abla... sabah babamlar işe gidince bu malzemeleri getirirdi ,beni fırına yollarlardı yaptırıp getirirdim beraber yerdik vs.çocuğu gibi de ilgilenirdi bizlerle aşırı samimi olmuştuk... sonra babam birgün huysuzlandı, misafirdir gelsin gitsin ancak ne bu her gün evin içinde vs dedi... adamda haklı o sıcağın altında arazi denetliyor vs,evine gelince insan donunu pijamasını çekip bir oh demek istiyor... annem bana sen biraz dışarı çık dedi
-
94.
+6 -1beyler akşam 11 gibi devam ederim... hem gidip birşeyler yiyeyim,hem de az biraz daha yazayım... yavaş olduğumdan yakınan arkadaşları bekletmemek adına...
yine söylüyorum okuyana saygılar, okumayana saygılar... ama hala yazma diyenlerin bacısını gibeyim -
95.
+7açıkçası inanmadım,o dönemleri hatırlayan bilir 'konuşan kedi' meseleleri falan, hani her kedi konuşabildiği gibi herkeste muhakkak bu olaylarla içli dışlıydı. kendi görmese de amcası halası eniştesi baldızı görümcesi dedesi falan görmüş oluyor ya : ) dedemin dedesi birgün gece geç vakitte köyden dönüyormuş,bir düğün görmüş türü zırvalar : ) anonim meseleler
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 25 12 2024
-
melek dayının entrysi 45 dakika şukulanmamış
-
vinovatt li ya selam nabeer
-
2 3 yıldır avmlere gitmiyorum
-
mematinin yoklugunda tip okuyan
-
morinho ukalalığı
-
bu sozlugun en sadık yazarları
-
yılbaşının kutlanılmasına izin vermeyeceğiz
-
ben kaypagim aga
-
derin derin düşünmek yerine
-
yüzde 25 zam yapıldıysa benim en az
-
özbek bir eleman gelir
-
koltukta poşet vardı kendi kendine düştü
-
bütün dünya duysun şuan da evdeyim
-
kondüktör patlamış
-
vikings 600 bin denen vileda paspası
-
allah izin verse bile biz izin vermeyeceğiz
-
atatürk de yılbaşı kutlardı
-
ocakta çalıştığım projenin geleceği belli olacak
-
yeni yıldan şahsi beklentim
-
tecavüzün milim uzağındayım
-
kadınlara nası ilgi duyuyorsunuz
-
bu ülkede ezelden beri müslüman
-
wow girl olarak memem
- / 1