-
225.
0Hadi artik amk yarida niye birakiyon
-
-
1.
0Birader ben bu olay yazilmadi zannediyodum bu olayin gercek sahibi yazmis al burdan oku daha yararli olur senin icin http://www.incisozluk.com/e/117533975/
-
2.
0Tmm birader
-
3.
0kardeşim link acılmıyor tekrar atabilirmisiniz
-
4.
0Aynen acilmiyor link
-
5.
0Kardes anlat sen link açılmıyor
diğerleri 3 -
1.
-
224.
+1Devam mi?
-
223.
0suaREZzzz
-
222.
0Rezerved
-
221.
0rezzzzz
-
220.
+1varın siz hesaplayın, johnny sins karakterinin temelini bu adama oluşturur sanıyorum iyi bir telif alması lazım. beraber ders aralarında takılırken her gördüğü kıza 'ben bunu alırım' 'şunu kusturana kadar düdüklerim' muhabbetleri.laf çok icraat yok.laf huursu olanlardan hiç hazzetmem ben. bunla kısa süren arkadaşlığımızda bir şekilde bitti. yine birgün orda duran kızları göz ucu ile kesip, parende atarak gibebileceğinden bahsederken aramızdaki diğer binlerden biri elini silah gibi havaya kaldırıp
takkk, takkk, takkk... tırrrıııııırrrrrr şeklinde silah sesleri çıkarark ,attığını ima etti. kendimi tutamadım kahkayı patlattım. duygularıma tercüman oldun birader dedim, ancak kıpkırmızı olan erman bize biraz çatıp gitti. akabindeo çocukla konuşmayı sürdürürken benimle ilişkiyi kesti.onu da kaybetmiştim... -
219.
0okula ve yeni hayata biraz daha ısındığım günlerdi. arkadaş sayım çok olmasa da yavaş yavaş artıyordu. erman isimli bir sınıf arkadaşımla, diğerlerine nispeten daha iyiydi aramız. yeni gelmiş olmamız sebebiyle her türlü atraksiyon hakkında detaylı ve 'he yannanım he ' dedirtecek şeyler anlatıyordu. mecburen 'ya öyle mi' 'hadi ya' falan gibi birkaç yapmacık cümle ile destekliyordum onu, elim mahkumdu. insanlara biraz daha anlayışla yaklaşmam gerekiyordu kendime bunu telkin ediyordum, fakat çocuğun anlattığı şeyler cidden uç şeylerdi. kendini olduğundan farklı anlatan biri.bu tip adamların ilk haftalar çokça arkadaşları olur, adaptasyon sürecinde herkese bekleme salonu hizmeti verirler. insanlar genelde ortamı anlamaya çalışıp, arkadaş olacağı kişileri tahlil ederken bunların yanında vakit geçiriler. bunun gibi bin 1-2 kişi daha ders arası muhabbetlerine takılır oldu. erman cidden sürekli birşeyler anlatıyordu, bence her gece oturup acaba yarına ne sallasam diyerek kafasında yazıyordu.72 milletten insan zütürmüş bir kardeşimizdi anlattıklarına bakarsan. antalyada bir rus turisti iddia sonucu 'ne mutlu türküm diyene' dedirte dedirte gibmişti.
-
218.
+1bu hayallerin önünü açabilecek en önemli noktalardan biri yıllardır çektiğim bir hastalığa çözüm bulmaktan geçiyordu. kronik parasızlık. onun içinse bir meslek sahibi olmak ve bunun içinse şu lanet okulu bir şekilde bitirmek.ne oldu daha geleli 2-3 hafta olmuş olmamış, hemen okulu lanetlemeler falan ? dersen eğer; lanetim okuldan ziyade kısa süreli yaşananların yarattığı ruh haline diyebilirim.
parayı buluyorum ve onun üzerinden devam ediyorum tatlı hayallere, derken bir anda hepsi suya düşüyolar,ama boğulmuyorlar... çünkü tüm hayallerime yüzme öğretmişim... her kırılan umudun kanadını yeni bir hayalle sarabilmişim ben... hala da farklı birşeyler yapmıyorum ya... -
217.
0bahsettiğim kızıl ifritin (- ki ; maden herkes onu böyle kabul etti bende artık böyle hitap edeyim) varlığı benim için sıradan bir durumdu, bundan bahsetmiştim. ancak bu demek olmuyor ki ; durum hoşuma gidiyordu. sadece yeni bir çevre, hafif asabiye çalan tavırlarım,ana baba özlemi öncül sıkıntılarım olmaya başlamıştı.bir şekilde orta yolu bulamamış bir genç adamdım.ya bu ilim mevzusu gibi işin pis tarafının en içinde,ya da özgür kızın arkadaşlık girişimi karşısında en dışında kalabiliyordum. nasıl başarabiliyordum ? emin ol bende bilmiyorum. normaller anormal, anormaller normalleşmeye başlamıştı hayatımda.bir temelde arıza meydana gelince, üstüne ne koyarsan koy sağlıklı olma ihtimali yok.bu kıza karşı takındığım tutum,ben dışında herkesle arkadaş olmayı başarmış birinden bile uzak kıldı beni. yurttakiler desen zaten anlattım uzak kalma gerekçelerimi.6 kişilik odamda afakanlar basıyordu beni, yurdun terası vardı çok şükür.pek kimse çıkmazdı buraya, çayımı alıp saatlerce oturuyordum burda. gökyüzünü seyrediyordum akşamları. bilhassa tahmin edebiliyorsam, seçebiliyorsam venüs'ü ve ay'ı.derin hayallere dalıyordum, boşluğa emanet bıraktığım gözlerimden sıyrılarak. sabit bir noktaya bakan gözlerim değildi;beynimdi o düşünceleri projeksiyon makinesi edasıyla seyrettiren. gelecekle ilgili hayaller işte. okul bitiyor, evleniyorum, çocuklar falan, babamı rahat ettiriyorum ,annemi hiç görmediği yerlere zütürüyorum mesela. eşimle aramız çok iyi,ten uyumunu gibtir et,düşüncelerimiz eş gibi.o yüzden eş diyoruz birbirimize. düşünceleri pek önemsemediğinizi biliyorum,o zaman zütüne karanfil takılan bir kuzu cesedini becerin pekala. düşünceleri, hisleri olmadan bir kadın neye yarar.o zaman katılırım 250 gram muhabbetlerine ( bayan arkadaşlardan özür dilerim,dil sizi incitmesin. yazar burda kadını meta olarak gören muallak baykuşlara giydirdi)
-
216.
0bencede kork,pek hareketli değilim ... yapmacıklığı, zorlama işleri de sevmem dedim... niye dedim bilmiyorum ama 'amısını gibem ne dedim ben ???'' olmadım da değil... cool olayım derken, sıçıp sıvamıştım. bana göre düşüncelerimi çok kolay dile getirmem, bazılarınızın dilind odunluk olabilir.ama emin olun bilerek yapmamıştım,bir düşüncemi zamansız ve yersiz aktarmıştım sadece. belki de bilinç altım, kızı altıma almaktan korumuştu da ondan çıkıvermişti bu laflar ağzımdan... her neyse ne işte neticede ; kız kendi tanışma isteği üzerine söylendiğini sanmıştı.o dönemden itibaren bölümün yalnız ve asi kovboyu şeklinde uzun bir müddet elimi gibtim. ifrit dediğiniz kadın bile gelmiyordu. hologramda olsa kadına hasret kalmıştım. yokluk nedir şimdi daha iyi anımsadım aslında.o yüzden 'ağabey cinleri nasıl gibebiliriz' tarzı sorularınıza o kadar da öfkelenmeyeceğim şu satırları yazdıktan sonra...
ifritt seni üzdüm çok pişmanım geri dön. sabahaca uygu uyuyamıom. nerdesin bitanem, sevgilim nerdesinn üğğğğğ dememe ramak kalmıştı. tamam çok sevişken bir insan değildim ancak üniversitede uyuşturucu içek, zikişek tarzı bir hayat var sanıyordum... aaa bunları yaşayan biri nasıl böyle yazar değil mi,salyalar saçarak ve birazda çarpılmış bir halde hawking gibi olmalıydım size kalırsa. gözümle ya da parmağımla sinyaller yolladığım bilgisayarımdan girmeliydim bu enrtyleri... öyle değil mi ?... gerçeklik anlayışını gibeyim o zaman, çabuk burayı terket... duyduğu hurafelerin kesin doğru olduğuna inanan ve bunları zerre araştırmadan savunucusu olan muallak seni... ( esprili dili severim, seni incitti ise okuma.. okunabilirliği arttırıyor. sana şiddetli korku satanlardan daha iyi niyetliyim veya bu da bir yalan... belki de hepsi bir oyunun parçasıdır... o yüzden kafana göre takıl... ama emin ol amacım seni ürkütmekten ziyade başımdan geçenleri anlatmak... çoğu kez salt korku satmamak adına bu tarzı seçiyorum,en azından inanmayan ama okumak isteyenlerin eğlenmesi adınadır bu) -
215.
0yurt sahibi hoca ve tayfası karadenizliydiler.tam anlamı ile hemşehricilik üzerinden çetecilik. orda kalan öğrenciler mi ,yoksa sahipleri mi ? belirli değil.bir salonda televizyon var, maç oynanacak televizyonda istiklal marşı okunuyor dıbına rövaşata attıklarım milleti ayağa falan kaldırıyor.bu derece gösteriş budalası mal adamlar. diyeceksin ki ; marşımızı sevmiyor musun ? birader seviyorum fakat televizyona başbakan çıkınca da donla otururken kaçıp takım elbise giymiyorum mesela. vizontele belki de bu adamlardan esinlenerek yapıldı.bu gibik heriflerle 1-2 hafta sıkıntılarım oldu, okula başladım bir iki arkadaş edindim. arkadai edindim dediğim tayga içinde hiç kız yok. bölümde zaten az kız var. onlardan da bir tanesi var ki,o zamanın çılgın ve cesur kızı modunda olan ve bugün ki kevaşelerin atası olduğuna iman ettiğim bir kız. önüne her gelenle arkadaş olmaya çalışıyor, sanki yolda yürürken düşürülen bir amı bulmuş 'am buldum kimindir, sahibi yoksa benimdir' deyip kız olmuş gibi. hiç cilvesi, çekiciliği yok üsteli benden daha yakışıklı. ancak orasından burasından sahte hümanizm akıyor.ha işte kafanda yarattı isen işte bu kız, benle de arkadaş olmaya geldi birgün. hayatın gibikliği üzerine efkarlı muhasebeler içinde okan bayülgen misali sigaramı tüttürürken
ayyyy ben senle tanışacağım ama çok serrt duruyorsun, korkuyorum kikiki dedi -
214.
0çekine sıkıla aradı, baktı ki savuşturamayacak. aldım adamla konuştum. mağdur edebiyatı yaptım. tutumu beğenmediğimi söyledim. yetkili olmayan bu kişinin onun işletmesi hakkında karar verdiğini vs söyledim.yok yanlışlık olmuştur ver sen onu telefona dedi. çocuk tak gibi oldu,gel benle diyerek beni bir odaya çıkardı. ödemede ki 2 taksitim iptal edildi, odama da yerleşmiş oldum herkesten önce. bazen cazgır olmak iyidir, efendiliği efendi adama göstermek lazım gelir...
-
213.
0sorumlu benim... odalarda düzenlemeler yapıyoruz. yurdumuz yeni olduğu için , bazı yanlışlıklar olmuş kayıtlarda. başka başka arkadaşlar kayıt almışlar fazlalık var dedi... hala yağlı zütü üstünde, fabrikatör ayhan bey moduna bağlamış... hem de bazı hanzolar, kibar ya da insancıl davrandınız mı kendini 'maho ağa' sanabiliyor... acı ama gerçek
ne demek yani ? dedim,ses tonum hafif sertleşti. karşımda böyle giblemez bir adam görmek hoşuma gitmedi. dedim ya yumuşak davrandınız mı, her türlü giber bu tipler
işte 4 kişilik odaları 6 kişi yapacağız,ona göre paranızdan yarım taksit keseceğiz
ben odayı ve kişi sayısını seçmedim mi ? anlaşmayı onun üzerinden yapmadık mı ? yarım taksit ne demek oluyor dedim. hava sıcak, tahammül eşiğim sıfıra yakın. lazlardan özür diliyorum ama karşımda en gib kafasından bir laz var
beğenmiyorsan iptal edelim, allah allah deyip sesini yükseltince, bunun üzerine bir bağırdım
ver lan o zaman depozitomu, üstüne depozito bedeli kadarda para vereceksin o zaman. burayı tanımam etmem, anlaşmışız böyle saçma iş mi olur ? diye kükredim resmen
yaaa sabahtandır herkes şikayet ediyor, bizde insanız ne söylense onu yapıyoruz, müdürü müyüm buranın... herkes bize fırça atıyor a bağladı.bre zütveren hem olayı alevlendirip bu noktaya getiriyorsun, sıkıyı görüncede küçük emraha bağlıyorsun dedim içimden... herkesle kendi anladığı dille konuşmak lazımdır,bu da bir ders oldu bana
sorumlusu benim demediniz mi ?
ben idareten bakıyorum, hocanın işi var ben ilgileniyorum geçici dedi
seni muhattap aldığım hata arkadaşım.ara hocayı konuşacağım. durumu ve tutumunu anlatacam. senin bana böyle davranmaya hakkın yok, kendi ağzınla diyorsun yetkinde yok dedim -
212.
0'hocamdediğim için bu zütveren kendini cidden hoca sanmış olacak ki ,zütü havalandı biraz. kendini bir tak sanmış gibi iyice gevşedi yağlı zütü üstüne.
ben buraya kayıt yaptımıştım mehmet hoca ile görüşmüştük, odanın anahtarını teslim alacaktım... sorumlu kimse görüşmem mümkün müdür ? '' dedim naif bir biçimde. süt isteyen bir kedi masumiyetinde... -
211.
0okulların açılmasına az bir süre kala yeni şehre doğru yol aldım.tek başıma olduğumdan,ya da aptal olduğumdan yurdun yerini bulmakta epey sıkıntı çektim.ilk günden 'homunagoyim' diye mırıldanmalara başlamıştım. yaşadıklarım beni daha çabuk öfkelenen, tahammül eşiği gittikçe düşen bir adama çevirmişti. razı olduğunu sanıyorsun herşeye ama öyle görünüyor sadece. aslında razılığın sadece çaresizlikten ileri gelen bir olay. bunu tüm hal ve davranışlarında tespit edilebilir bir şekilde sunuyorsun. baktım olmayacak, taksiye atlayıp elimdeki adresi verdim taksiciye daha sonra ( şehri tanıdıktan sonra ) o taksici muallakninde beni kazıkladığını öğrendim. hayat bana karşıydı aq.hayatta en sevmediğim şeylerden biridir, kandırılmak. asla tahammül edemem, ancak şunu da biliyorum ki neden nefret ediyorsanız bir şekilde daha sık karşılaşıyorsunuz bu tip meselelerle. biraz toy olmanın verdiği pısırıklıkla itiraz edemedim taksiciye, valizlerimi de kendim indirdim bagajdan. yurdun girişinde ayrı bir oda şeklinde tasarlanmış ufak büroya girdim. karşımda muhtemelen benden 1-2 yaş büyük bir çocuk vardı.biz yurda kayıt yaptırdığımızda, yurdun sahibinin üniversitede görevli bir öğretim üyesi olduğunu biliyorduk, çünkü onunla senet imzalamıştık. karşımdaki benden muhtemelen az biraz büyük olduğu simasından belli olan, ancak mustafa tipi hanzo elemana nasıl hitap edeyim derken 'hocam' çıkıverdi ağzımdan.o dönem 'hocam' entel dantel muallaklerin kullandığı kelime olarak kabul edilirdi. bende sık kullandığım için daha sonraki dönemlerde kendimi 'insan insanın hocasıdır' felsefesi ile kandırıp, muallakliği içime sindiremedim.
-
210.
0neyse aralarda çok vakit kaybetmeden devam edeyim yurt seçimi ve kayıt meseleleri üzerinden...
rahatına aşırı düşkün bir adam olmayan benim bile hoşuma gitmişti bu özel yurt işi.az önce sizi eleştirdiğim statü farkı hikayesine bende kapılmıştım ki ; normalde en hakir insanı kardeş sayan bir insan olmama rağmen.
okuyacağım şehirden, evimize otobüsle dönüyorduk. malum yorgunluk üzere kısa süreli uykularla seyrediyor yolculuğum. yine bu kısa uykuların birinde kulağıma bir ses geldi.bu ses cızırtıların eşliğindeki bir uğultu şeklindeydi... bu onun sesiydi,ilk kez görüntüsüz bir şekilde sadece ses ile hitap etmişti... bir aşamayı daha katettik dedi... sadece bu kadar. yine aptal düşüncelere, telaşlara sürüklendim, bunun anlamı neydi ? -
209.
0her neyse... bahsettiğim üzere memur maaşı da o zaman bize az gelmeye başlamıştı.her gün yeni bir tak çıkıyordu.şu an 29 kapılı buzdolabı gibi olmasa da (-ki bence o gardrop) işte daha iyi televizyonlar, daha iyi müzik setleri, eski tarz basit çamaşır makineleri yerine otomatikleri vs...
yeni çıkan şeylerde pek ucuz değildir bilirsin.bu işin tekniği budur. sürekli hükümetler gelir giderdi biz çocukken,ne nedir ne taktur belli değildi... hoş gençken de değişmedi bu durum... velhasılı baba tarafımda bize destek oldular,o dönem devlet yurdunda değilde daha kaliteli bir yurda kaydoldum. özel diyebileceklerinizden. akrabalarda üçer beşer destek mahiyetinde yardım ettiler bana kıyak geçtiler anlayacağın. daha rahat edeyim diyerek, babama vefa borcu ödeyerek. çünkü babamda çocuk yaşından itibaren çalışarak kendinden yaşça küçük amcalarıma kol kanat germiş, okumalarını sağlamış bir adam. çok çilekeş bir adamdı babam,5 yaşından beridir çalıştığını söyler... ilkokul dönemlerinde bu çalışma hız kazanır,hem de öyle bir çalışmak ki; sabah okula gitmeden simit satıp, okuldan gelince de gece yarısına kadar sinemada çalışmak gibi... hayatında en sevdiği şey uyuyabilmekti babamın. çocukken en imrendiği şeyin ne elbise ,ne ayakkabı olduğunu söylerdi sadece uyumak... insan onların hayatına eğilince, kendinin ne kadar asalak ve basit olduğunun farkına varıyor. sadece kendi çıkarları için yaşayan ,en ufak bir sorunda yakınan bizler o kadar büyük nimetlere nankörlük ediyoruz ki... varlık içinde olduğumuzdan pek çoğumuz varlığın kıymetini bilemiyor -
208.
0kazandığım okul çok büyük bir şehirde değildi, fakat çok ufakta sayılamazdı. zaten o dönemlerde mantar gibi her şehirde türeyen üniversitelerde yoktu. babamla beraber gidip kayıt işlemleri, kalacak yer gibi hususları hallettik. baba tarafımdan olan akrabalarım ile aramız gayet iyiydi.her ne kadar eskiye kıyasla daha iyi bir maaşı olsa da memur maaşı hiç bir zaman tatmin edemez sizi, çünkü gelişen ve sürekli ihtiyaç yaratan dünyada aslında hiçbir maaş tatmin edemez sizi.
burda şundan da bahsetmek isterim ki ;
''insanlara aslında hiç ihtiyaçları olmayan şeyleri, zaruri bir gereksinimmiş gibi dayatan ve bir bakıma da statü gereği alt metnini veren taka 'reklam' denilebilir''.
elbette birçok tanımı olabileceği gibi, benim açımdan reklamlar tam olarak böyledir.taa o dönemlerden hız kazanmaya başlayan bir furyadır bu reklam dayatmaları.
bugün en sıradan insanın bile cep telefonu varsa (-ki sizi bile ne arayanınız ne soranınız var ) bu insanların ne kadar aptal olduklarını gösterir.
seni 'o telefonu' alman adına ikna etmeye çalışırlar. kiminizi özellikleri ile, kiminizi statü simgesi ile eşdeğer olarak gösterip kandırdılar. telefona takılma bu sadece bir örnek. senin kafanda öyle bir imaj yarattılar ki, sürekli gibinle oynarmış gibi elinde tutuyor ve bırakamıyorsun.(-yeaa teknolojiden faydalanıom ben, sadece konuşmak için değil ki deme dalyarak. millete gibik gibik mesajlar atıp, haberin yokmuş gibi foto çektiyorsun kabul et işte ... sanki bana atomu parçalıyor muallak)... dediğimi az çok anladı iseniz; büyücüler, cincilerde hemen hemen aynı sistemle çalışırlar.ne alakası var ya diyen ergen kardeşim,sen zorlama beynini... sen çağrışım yapmaya çalışırken devreleri yakıp, tespit sıçıyorsun ekseriyetle.her taka da açıklık getirmeyelim ki ; 0-3 yaş seviyesine düşmeyelim. çağrışım yapabilecek adamlar,leb demeden leblebi diyebilecek kıvamdakileri de düşünelim -
207.
0sınav zamanına değin iyi bir şekilde çalışma tempomu sürdürdüm. kendime bir hedef belirledim x üniversitesi y fakültesi diyelim bu hedefe. neden bu şehri seçtim inanın o zaman için bilemiyorum. puanı ne çok düşük ne çok yüksekti ,ancak hemen hemen eş puanlarla alan diğer okullara değilde buna karşı bir ilgi duymaya başladım. gereksiz bir ilgi. hedefin neresi diyenlere burayı söyleyerek cevap veriyordum. niye o şehir lan diyene mantıklı bir cevabım yoktu, ancak fena da bir şehir olmadığından pek üstelemiyorlardı. babamda birkaç defa sordu nereyi istiyorsun vs diyererk. ona da aynı cevabı verince; bölüm için hoşnut kalsa da ,dışarda okumak zordur vs diyordu... neyse artık ismende kesinleşmiş bir hedefim vardı.. ( hala bu saçmalık var mı ? bilmem ama bizim zamanımızda rehberlik adı altında böyle abuk sabuk gazlamalar, şartlamalar vardı. işte rotası olmayan gemi bir limana varamaz gibi saçma sapan içi boş cümleler. beni de zorladılar belki bir şehir ve bölüm ismi belirtmem adına bilemiyorum, bende bunu seçtim. hayatta her seçiminin net bir açıklaması yoktur zaten
babamın sağlıklı olmasından aldığım moralle kafam rahat bir şekilde sınava girdim.bu arada ki süreçte çok farklı meseleler olmadığından anlatımın suyunu çıkarmamak adına es geçiyorum. sınava bir lisede girdim, kitapçığı açtım ve genel olarak karıştırdım. cidden çok basit gelmişlerdi, herşey benim adıma pozitif gelişiyordu. çok çalışkan bir öğrenci değildim ancak kendi seviyeme göre yine iyi birşeyler yapmıştım.hep istediğim mühendisliği kazandım o sınav sonucunda. artık inşaat mühendisi adayıydım. -
206.
0bir süre sonra babamdan alınan parçaların sonuçları çıktı, allaha şükür temizdi.o an yaşadığım sevinci anlatamam... boynuna sarılıp onu ne kadar çok sevdiğimi söyledim belki de hayatımda ilk defa. anneme dönerek 'demek ki sevdiğinizi görmem adına ölmem lazımmış ' dedi... güldük hep beraber. artık tamamen derslerime konsantre olmuştum, kadının uzun süre görüşmeyeceğiz demesi de bana kafi derecede iyi gelmişti. kısa süre içinde kayıp kilolarım telafi oldu.her ne kadar geçen yaşadıklarımız beni bunalıma sürüklese de ,son geldiğinde ki o teselli eder tavır onun üzerinde çok mu önyargılıyım hususunu sorgulamama neden oldu. insanoğlu böyledir, ders almaz. kandırılmaya en müsait yaratılandır
aslında onun tek derdi daha önceden de bahsettiğim gibi benim enerjimi kullanmaktı. enerjisel değişimler, yüksek enerji onu beslediği ve kuvvetlendirdiği gibi sürekli bunalım gibi durumlar işine gelmiyordu. ancak dedim ya insanoğlu çok saf.o ana kadar korktuğun bir hususta içini ferahlatmış olması bile sana 'acaba ? ' dedirtebiliyor. hayata sarıl demesinin gayesi de muhtemelen bu olmalıydı, aslında sadece bu da değilmiş.her zaman son gülen iyi gülen olmuyor malesef, bazen son gülen en aptalımızdır, meseleye hakim olacak seviyede falan değildir.bu durumda ise muhattap olduklarım karşısında en aptal bendim. ancak öykümü yazarken bile öyle basit yerlerde ilkokullu gibi hüküm veren adamları görünce, beni kandıran bu varlıklar bunların anasının amında fırdöndü çevirirdi diyorum...
-
mentalcel e merhamet inci sözlüğe ihanettir
-
asgari ücret 630 dolar ama hala zırlıyor
-
kafamda bir ses nurten diye sayıklıyor
-
alevi komşumu özledim
-
torna tezgahı yerine porna tezgahı almışım
-
hayat bos ya
-
cyberpunk 2077 oynayayım dedim
-
babam birikim paramı istiyor
-
arkadaslar biri bana maymunw
-
gece gece karnım acıktı salam dilimiyle kaşarı
-
züt deliğimdeki kaşınma
-
bugün gratiste sepette çok ponçik kedi vardı
- / 1