cinlerin insanla yaptığı iş birliği

@54 dahada iyisi onlar seni köle yapıyormuş

şu kitaptan bahsedeyimmi biraz?

size soranda kabahat belki daha sonra biri okur.. biraz uzun olacak belki ama en iyisi baştan alayım. azazilin, zuhre adındaki bir kadın vasıtasıyla harut ve marut isimli iki melekten tüm sihirleri öğrenir ve kendilerine tapma şartıyla hindistandaki bir kabileye öğretir..

normal şartlarda bu kabilenin ve azazil in tapınağının yerini bulmak olanaksizken azaZil, altın kapaklı bir kitap yazdırdı. tanrısal güçlere nasıl ulaşılacağını anlattığı bu kitapta, tapınağın yerini gösteren birde harita cizdirdi.
bu kitap, ilk olarak mısır firavunlarindan ikinci ramsesin elinde görüldü. daha sonrada pers kralı kserkses, azazilin tapınağından aldığı güçle topraklarını her geçen gün büyütürken, sonunda m.ö. 480 yılında spartalilarla yaptığı termofil savaşinda durumu lehine çevirebilmek için sonradan kendisine malisli efialtes adi verilen bir hain ile anlaştı. efialtes, sanıldığı gibi aptal bir ucube değil, aksine son dercesine zeki ve ihtiraslıydı. kserksesten aldığı üst rütbeli bir komutanlık karşılığında spartalilara ihanet ettiği gibi, ilk fırsatta aynı hainliği kserkses'e de yaptı. bir yolunu bulup, kserksesin yanından hiç ayırmadığı altın kapaklı kitabı çalarak sırra kadem bastı

kserksesin artık tek amacı, gücünün kaynağı olan bu kitabı tekrar ellerinde tutabilmekti. efialtesi bulmak için atina dahil olmak üzere pek çok yunan kentini yerle bir etse de hiçbir yerde izine rastlayamadi. kitap yine ortadan kaybolmuştu.

yaklaşık yüz elli yıl sonra makedonya kralı büyük iskender, yunan kentlerinde baş gösteren bir isyanı bastırmak için thebai'ye girdi. binlerce insanı kılıçtan geçirip tüm evleri yaktirdi. bir tanesi hariç: şair pindarosun evi. askerler pindarosu öldürmek üzereydiki, büyük iskendere bir hediyesi olduğunu söyledi. kitap yeniden ortaya çıkmıştı. mitolojide "pandoranin kutusu" (pandora's box) olarak bilinen tanrısal güçten kasıt aslında "pindaros'un kitabı" (pindaros's book) idi(meraklı panpalarim bakabilir).

@60 toplayabiliriz ama olaylar buraya akıyor..

iskender, tüm sayfaları boş olan altın kapaklı kitabı incelemeleri için bir heyet oluşturdu. işe, arka kapaktaki hiyeroglifi çözerek başladılar. şunlar yazıyordu:
üç deniz bir göl olduğunda
tanrı'nın kanıyla kızıla boyandiginda
dumansiz ateş suya vurduğunda
tanrıların tapınağı ortaya çıkar

şimdi asıl iş bu bilmeceyi çözmekti. günler süren çalışmalar sonrasında tarihçi kallisthenes, iskendere müjdeli haberi verdi. sırrı çözdüğünü düşünüyordu. öncelikle kitabin kapağındaki, hokka benzeri oyuga doldurulacak mürekkebi oluşturmaları gerekiyordu. bunun için hakimi olunan üç ayrı denizden su örnekleri alınacaktı. çünkü inanışa göre firavun tanrının kanını taşırdı. ve şimdi bunlar büyük bir sefer demekti.

@67 panpa iyi güzel diyonda şimdi anlatmak istediğim şeyin dışına çıkmak istemiyorum. anlatırsam konu dağılır tamamen olayı cinlere dokeriz. en alt seviyede insanla olan münasebetleri anlatıyorum. merak ettiğin şeyi sor anlatayım

@69 2. sayfayı okudunmu panpa ? : )

olaylar çok dallı budaklı iskenderin fetihlerini merak edenler google amcadan öğrenebilir

ozetleyerek devam ediyorum;.. iskenderin termofilin intikdıbını alicam demesi, yunanlı askerleri peşine takmasina yetmişti bile. bu arada karadeniz ve akdenizden sular alınmış sıra kızıldenize gelmişti m.ö. 332 yılında mısıra girerek hem kızıldenize ulaştı hemde memphis de firavunların geleneksel çifte tacını giyerek, tanrıliğını ilan etti. geriye dumansiz ateş kalmıştı ki bununla kastedilen şey günesti
güneş tanrısı amon'un tapınağına ulaşıp, güneşin sadece öğlen vakti küçük bir delikten girerek işıttıği karanlık odayı buldu. kanıyla kızıla boyadigi mürekkebi kitabin kapağındaki oyuga doldurduktan sonra ışığa tutup bir süre bekledi. ardından, kitabı merakla açtığında boş sayfalar uzerinde yazılar belirlediğini farketti..

ıskender, her gün öğlen sadece yarım saat aydınlanan bu odaya ziyaretlerini sürdürüp kitabı incelerken, halk arasında onun tanrı amon ile konuştuğu söylentileri yayılmıştı bile. sonuçta ıskender, herkesten gizleyecegi yeni hedefini belirlemişti: Hindistan.

iskender, M.ö. 326 baharında indus ırmağına vardı. kitapta geçen "dört ıslak adımdan sonra secde et!" sözü üzerine, sırasıyla indus, cihelum, çenap ve ravi irmaklarini gecti. şimdiki ismiyle beas olan hifasis ırmağına vardığında " secde et" sözüyle neyin kastedilxigini henüz anlamamıştı. gece vakti cadirina gelen azazil, kendisine secde etmeden ırmağın ardındaki tapınağa ulaşamayacağını söyleyince bir süre kararsız kaldı. felsefe eğitimini aristodan alan iskendere göre bu çok mantiksiz bir teklifti. " insan secde eder, tanrı ise etmez. o halde secde ederek tanrı olunmaz." dedi. bu, azazilin bekledigi cevap değildi.

16.000 km.lik yol boyunca karşısına çıkan bütün orduları yerle bir eden iskender, kendini durdurabilecek bir güce ihtimal dahi vermiyordu.
sabah ırmağın diğer tarafında bekleyenleri tarifen dahi aciz kalan ıskender, askerlerinin gözlerindeki şeyin ne olduğunu biliyordu: korku. ordusunun geride kaldığı zamanlarda tek başına düşmana at süren iskender, şimdi ürkmüş atindan düşmemek için zor tutunuyordu.

dönüş yolculuğunda karşılaştığı birkaç budist rahipten (rahip doğru kelimemi? bilmiyorum) hep aynı şeyleri duyması, ona yeni bir fikir vermişti. söylenenlere göre azazilin kendilerinden sihri öğrendiği, hârut ve mârut isimli iki melek; babil'de, yerin yüzlerce metre altında, altı ateş üstü ateş bir çukurda zincirle. bağlanmış, cezalandirilmaktaydilar ve onlardan öğreneceği bir büyü ile azazilden intikamini alabilirdi..

hiç vakit kaybetmeden babil e hareket etti ve m.ö. 324 baharında şehre girdi. sulama kanalları adi altında kazdirdigi derin çukurlara kimse anlam veremesede tarihci kallisthenes neler döndüğünü tahmin ediyordu. iskenderden intikam alabilmek düşüncesiyle onun büyük sırrını, güce olan tutkusuyla tanınan komutan cassander'e anlatti. m.ö. 323 yılında iskenderin ölümü ile kitabı ele geçiren cassander, içindeki sırları çözebilmek için ıskenderin tüm yaşadıklarını kaleme aldığı el yazmasının peşine düştü. yedi yıl sonra iskenderin annesi olimpias'ın, on iki yıl sonra da eşi roksana ve oğlunu öldürme pahasınada olsa bu arayış sonuç vermedi ve pindaros'un kitabı'nın sırrı hiçbir zaman çözülemedi.

dipnot: büyük iskender m.ö.323 baharında 33 yaşındA öldü (sebepsiz) !

burda olanlar bi sinyal versin amk ben yaziyom ben okuyom. uyumaya gidicem gibleyen yoksa