-
54.
0(bkz: züt korkusu)
-
53.
+11Kafam karman çorman olmuştu. Hapları yutmayıp burda kaybettiğimi sandığım kişilerle sahte mutluluk mu yaşayacaktım. Yoksa toparlanıp bana ne olduğunu çözmeye mi çalışacaktım? Sorular kendi içinde yine soru açıyor, kafam allak bullak oluyordu.
Kalkıp dolaşmayı düşündüm. Yatağın yanında bir tuş gördüm. Tuşa bastım küçük bir ışık yandı kapının üstünde. içeri Yusuf girdi. Gezmek istiyorum dedim. Çok kısa olmak şartıyla dedi ve bilekliği çıkardı. Koluna girdim. Kapıdan çıktık.
Gözlerime inanamıyordum. Yusufla oturduğumuz kafedeki garsonlar, etrafımızdaki insanlar.. Hepsi hastanedeydi. Yüzümde belirsiz bir gülümseme belirdi. Köşeden küçük bir çocuk döndü.. +
Bu kardeşimdi!
Yusufun kolundan fırladım. Kardeşime sarıldım sımsıkı.. Gözlerimden yaş akıyordu. Ben tuhaf duygular yaşarken çocuk öylece suratıma bakıyordu.. Çocuğun yüzüne bakarken birden sarıldı bana ve kulağıma gelip,
Kardeşin olduğumu biliyorum abi.. Bunlar bitecek az kaldı.. O burda!
Demesiyle gözlerim açıldı. Bağırarak o kim? Nerde? Demeye başladım yusuf beni tutup geri çekti. Bağırdım
Kardeşim olduğunı biliyor yusuf bırak beni diye çırpınırken ensemde bi sızı hissettim. Gözlerim karardı.. -
52.
+10Olanları anlattırken Yusuf'un gözleri açılmış beni dinliyordu. Sona geldiğimde gözleri dolmuştu. Bana bakıp, çok fena şeyler yaşamışsın ama en azından baksana.. Kaybettiğin herkes biziz aslını hatırlamıyorsun.. Yusuf dersen yusuf olurum.. Anlatırken gülümsemiş ve gözlerinden yaşlar akmaa başlamıştı ve devam etti..
Ancak ne yazık ki burdan çıkmak için asıl hayatını hatırlamalısın. Ha yok, ben burda kalır mutlu olurum dersen elimden geleni yaparım. Çünkü çok uzun zamandır burdasın ve hayatıno bulmanı çok isterim..
Lafını bitirdiğinde göz yaşlarını sildi ve bacağıma iki kez vurarak, hadi yemek getireyim dedi. Ayağa kalktı giderken ben, peki bunlar diyerek ilaçları gösterdim. Ufak bi gülümseme attı ve +
Mutluysan içme diyerek elini havada salladı ve odadan çıktı. Boşluğa bakıyordum.. -
51.
+7Gözlerimi açtığımda hastane odası gibi bir yerdeydim. Buraya nasıl gelmiştim? Samed Hocadan neden haber alamıyordum? Nereye gitmişti? Kafamda bir birinden alakasız bir sürü soruya cevap ararken kapı açıldı. Doktor önlüğüyle giren kişi babamdı!
Gözlerim faltaşı gibi açıldı. Baba! Diyerek sarılmaya hamle yaptığımda bileğimi deri bir şeyin tuttuğunu fark ettim. Bir kelepçeydi bu, arkasından birde doktor önlüklü kadın girdi. Yine gözlerim açılmıştı. Çünkü Annemdi. iyice şaşkına dönmüştüm.
ANNE! BABA! YAŞIYORSUNUZ! NELER OLUYOR diye hafif yüksek bir sesle onlara seslenmeme rağmen beni duymuyorlar gibiydi. Aralarında bi kaç kağıda bakarak konuşuyorlardı. En son sinirlendim ve bağırarak,
BANA BAKIN dedim. Neler oluyor? Diye sorduğumda babam, okan bey sakin olun. Birazdan ilaçlarınız verilecek diye karşılık verince gözlerim boşluğa bakar şekilde kalmıştı. +
Babam neden bana bey demişti? -
50.
+6Kalktığımda Samed hoca yoktu. Aramalarıma cevap vermiyor.. Endişeleniyorum..
-
49.
+10Halen soluk soluğa Samed Hoca'ya bakıyordum. Birden kocaman karartı tiz bir çığlıkla beraber Mühr-ü Süleyman'ın ortasına doğru küçülerek kayboldu. Samed Hoca bana doğru yürüdü ve elini uzattı. Gülümseyerek Kalk kardeşim.. Kalkta rahat bir nefes al.. dedi. Samed Hoca'nın elinden tutunup ayağa kalktım. Halen gördüklerime inanamıyordum. Kurtulmuştum..
Samed Hoca çok zeki davranmış ve Cânn'ın hazırlıklı gelmesini hesaba katmıştı. Bu çok büyük bir zekanın eseriydi. Teşekkür etmek için ağzımı açtığımda Samed Hoca, bence yeterince kendine yüklendin ve stres doldun. Önce biraz dinlen daha sonra teşekkür edersin diyerek beni susturdu. içeri odaya geçtiğimde olanlara halen inanamayarak öylece boşluğa bakıyordum. Samed hoca elinde bir bardak suyla içeri geldi.
Samed Hoca'ya nasıl böyle sakin ve soğukkanlı davranabildiğini sordum. Bana, biz yaratılanların en üstünüyüz kardeşim. Çok şükür Allah'tan başka kimseden korkumuz yok ve olmamalı da.. diyerek yanıt verdi. Sonrasında yastığa bi kaç kez vurarak, biraz dinlen.. Çok güç kaybettin. Sağlam durmalısın dedi ve odadan çıktı. -
48.
+9Samed hocayla beraber eskiden babamların olan odayı komple boşalttık. Sadece bir televizyon ve masa kalmıştı. Samed hoca çantasından çıkardığı bir kalemle odanın tabanına mühr-ü süleymanı kocaman cizdi. Bana dönerek ışıkları kapat dedi. Tüm evin perdelerini çekip ışıkları kapattıktan sonra tam odaya girecekken Samed hoca bana dönüp bir bardak su getirir misin? Diye sordu. Başımla onaylayıp mutfağa gittim. Döndüğümde Samed hoca kalemini çantasına koydu. Çizim daha önce bitmişti. Kalemi yenş koymasına şaşırmıştım. Bana döndü ve odanın ortasına mühre doğru gelmemi söyledi. Amacımız Cânn a bedenimi vermek pahasına çağırıp geldiğinde mühürden çekilerek onu hapsetmek olacaktı ama çok riskliydi. Bedenime tutunursa hapsolmadan bende onunla birlikte kalabilirdim.Tümünü Göster
Mührün tam ortasına geldim samed hocada televizyonun önüne geçti ve cebinden bir küçük defter tarzında bişey çıkardı ve okumaya başladı.
La inne min farahü men ayne. Rahmül azra fül hacim.
Ardından bana dönüp SÖYLE dedi. Yukarı doğru bakıp bedenim senin artık! Alabilirsin ey Cânn! Rabbe hacer fe yin! Diye bağırdım sonda ki ağzımdan kendi çıkmıştı. Sessizlik oldu.. Samed hocaya baktım. Birden oda çökecekmiş gibi sallanmaya başladı.
Gözlerimiz faltaşı gibi açılmış bakıyorduk etrafa, bir yandan da ayakta durmaya çalışıyorduk. Birden bir karartı camı kırdı ve içeri girdi. Hızla bana gelirken mührün ortasından kendimi köşeye attım. Karartı mührün ortasına gelince donup kaldı. Sallantı bitti. Gözlerim yere bakıyor yüzüm gülüyordu. Birden başardık diyerek Samed hocaya döndüm ve dehşete kapıldım. Samed hoca yüzü güler bir şekikde kurtuldun diyordu fakat arkasında camdan giren karartının katkat fazla büyüklüğünde bir karartı vardı.
Dikkat et! Diye bağırdım parmağımla işaret ederek, samed hoca kendini bana doğru attı ve döndü. Karartı birden kalın ve gür bir sesle konuştu.
MiN YA EYHU RA! BEN CiNLERiN ATASI CÂNN! BU TUZAĞA BiR KEZ DAHA DÜŞER MiYiM? ACiZ ÇAMURLAR ŞiMDi ATEŞiN GÜCÜNÜ HiSSEDiN! +
Diye böğürürken Samed hoca ayaka kalktı ve güldü. Aklını kaçırdı diye düşünüyordum. Karartıya doğru adım atmaya başladı. Dur diyecektim fakat korkudan felç olmuş gibiydim. Karartının arkasına doğru yaklaştı ve Karartıya bakarken SEN BiR LANETSiN! Dedi ve bana baktı, güldü. Eliyle televizyonu itti ve masasından düşürdü.
Televizyonun arkasındaki duvara mührü süleyman çizmişti.. -
47.
+8Samed hocanın geldiğine çok sevinmiştim. Olayları ona detaylı anlattıktan sonra suratı dehşet içinde dinledi anlattıklarımı daha sonra mühr-ü süleyman'ı bulmamız gerektiğini hararetli bir şekilde anlatırken Samed hocanın yüzünde masum bir şekilde gülümseme belirdi. Ben halen hararetli bir şekilde konuşurken birden elini kaldırdı ve Sakinleş kardeşim.. Sakinleş.. dedi. +
Ben buraya gelirken olayın büyüklüğünün de kötülüğünün de farkındaydım. Ancak çözüm yolunu bilmiyordum. Çünkü o anlattığın, mühr-ü süleymandan bahseden kitabı hiç görmedim. Çünkü Mühr-ü Süleyman bir çok kitapta anlatılır, fakat Cânn'la alakalı olduğundan bahsedilmemişti. Artık çözümü biliyoruz.. dedi.
Ancak Samed Hocam mühr-ü süleyman'ın olduğu kısım yırtılmış ve onu bulmalıyız. dedim. Hemen ardından Samed Hoca gülümsedi. Kardeşim yaşadığın olaylar senin aklını hayli karıştırmış, mühr-ü süleyman'ın çizimi neredeyse her kitapta mevcut, her şeyi geçelim internette dahi mevcut dedi.
O anda gerçekten şaşakalmıştım. Söyledikleri doğruydu. Neden internete veya herhangi başka bir kitaba bakmamıştım? yada bunu düşünememiştim? Belli ki gerçekten aklım çok karışmıştı. Hemen Samed Hoca'ya internete ve kitaplara bakalım diyerek yine heyecanlı konuşurken yine o masum gülümsemeyle sakinleşmemi söyledi ve daha sonra konuştu.
Mühr-ü Süleyman çizimini biliyorum.. -
46.
+13Nefes nefese kalmıştım. Biraz olduğum yerde kendime gelince adının bile ne kadar güçlü olduğunu anladım. Kitabı açıp mühürle ilgili bir bölüm var mı diye bakmaya başladım. Her sayfa sanki beni daha da yaklaştırıyordu. Bir sayfaya geldim son satırları şöyleydi,
Hz. Süleymanın mührünün resmi burdadır..
Sayfayı heyecanla çevirdiğimde mührün olduğu sayfanın yırtık olduğunu gördüm. Çok yaklaşmıştım. Bi anda zilin sesiyle irkildim.. Kitabı yavaşça bırakıp ağır adımlarla kapıya gittim. Kapıyı açtığımda rahatladım.. +
Selamın aleyküm okan kardeşim *
Gelen Samed hocaydı.. -
45.
+1Rez ₺₺₺₺
-
44.
+7Kitapta :
Hz. Süleyman'a cinlere hükmetme gücü bahşedildi. Hz. Süleyman tüm cinleri içinde tutmak için cinlere bir saray yapmalarını emretti. Cinler sarayı yapmaya başladı. Hz. Süleyman sarayı yapıldıktan bir süre sonra vefat etti. Fakat sopasına dayanmış şekilde öldüğü için cinler onu hala yaşıyor sandı ve saraydan kaçmaya cesaret edemedi ta ki tahta kuruları Hz. Süleyman'ın sopasını yiyerek Hz. Süleyman'ın düşmesine yol açana kadar, dayandığı yerden yere düşen Hz. Süleyman'ı gören cinler saraytan kaçtılar. Ancak bir cin sarayın zindanında kaldı. Çünkü Hz. Süleyman onu orda tutmak için zindanı mühürlemişti. O cin, cinlerin atası olan Cânn'ın ta kendisiydi.
Cânn dan bahsettiğini görünce baya heycanlandım ve kitabı alıp eve gitmeye karar verdim. Eve vardığımda üstümü dahi değiştirmeden kitabın başına oturdum. Kitabı tam açacakken CEGGAN ! diye bir kükreme duydum. Arkamı döndüğümde karşımda kocaman bir karartı vardı. Bana, Hizmetime gireceksin. Dediğim şeyleri yaparsan her şeye sahip olursun diye kalın bir sesle konuştu. Sinirlendim ve birazda korkuyla SANA HiZMET ETMEYECEĞiM ! diye bağırdım. O an kükreme sesiyle boğazımda kocaman bir el hissettim. Öyle ki daha önce ki 2 elin toplamından daha büyük gibi bir eldi. Beni boğazımdan yukarı doğru kaldırdı ve sıkmaya başladı. O ZAMAN iŞiME YARAMAZSIN. KARDEŞiNi KURTARMIŞTIM. ŞiMDi SENDEN SONRA ONUDA ÖLDÜRECEĞiM ! diye kükredi. Boğazımı o kadar sıkılmıştı ki nefesim artık yoktu. Gözlerim yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Ölüyordum.. Tamda Hz. Süleyman'ın kitabını bulmuşken diye geçiyordum içimden.. Artık çok az şey görebiliyordum. Böğürmeye başlamıştım. Gözlerim tamamen kararacakken aklımdaki dilime vurmuş gibi, zorlanarak Hz. Süleyman diyebildim..
Birden çığlık sesleri çıkmaya başladı. Boğazımdaki el yok oldu. Karartı tüm evi sallayarak pencereden çıktı ve arkasından pencere tüm gücüyle çarpılarak kapandı. Camları kırılan pencerenin çıkardığı sesten ne kadar hızla kapatıldığını gösteriyordu. Artık çaremin bu kitapta olduğundan emindim ve nefesimi toplayıp kitabın başına geçtim. -
43.
+11Samed hocanın işi ciddiye alması beni rahatlatmıştı. Eğer Cânn hakkında bilgisi varsa belki bu işe de bir çözümü vardır diye düşünüyorum. Kalkıp tuvalete gittim. Elimi yüzümü yıkadım. Yüzümü kurulamadan aynaya baktım. Ben kimdim? Bu hale nasıl geldim? diye içimden sorguluyordum. Birden aynada ki gözlerim kapkara oldu. ama bu sefer tepki vermedim ve soğukkanlılıkla baktım. Aynadaki yansımam da değişik bir sırıtma belirdi ve konuştu. Çok büyük şeyler yapıcaz.. Öyle ki ademin nesli tamamen bize köle olacak dedi. Biz mi? dedim şaşırarak, Evet.. Bana bu konuda yardım eden ademin neslinden biride olsa ruhun bizden biri, seni neden seçtim sanıyorsun.. dedi. Ben ademin neslindenim ve sana asla istediğini vermicem dememle böğürerek siyah bir duman aynaya çarptı ve ayna kırıldı. Gözlerim fal taşı olmuş şekilde nefes nefese kaldım. Hemen tuvaletten çıktım.
Dükkana gitmeye karar verdim. Dükkana vardığımda yine bu hale nasıl geldiğim hakkında düşünceler kafamda yer almaya başladı. Dükkanı açtığımda her yer çok pisti. Hemen dükkanı temizlemeye başladım. Dükkanın temizliği bittiğinde oturdum ve düşünmeye başladım. Bunlardan nasıl kurtulacaktım. Cânn'a kendimi bıraktığım günden beri kötü bir insan olmuştum. Her şeye sinirleniyor, kavga etmeye yelteniyordum. Birden aklıma dükkanda ki dini kitaplara bakmak geldi. Öyle ya o kitap bile geldiyse buraya ona karşı olan bi şeyde bırakılmış olabilirdi. Kitapları hemen araştırmaya başladım.. +
Kaç saat sürdü bilmiyorum. Adam akıllı her hangi bir şey bulamamıştım. Aramayı bırakıp yemek yemeye karar verdim. Kitaplığa arkamı dönerken gözüme bir kitap çarptı. Hz. Süleyman mührü ve onun güçleri adında, kitapları araştırırken onu görmemiştim sanki daha önce orda yoktu. Kitabı alıp masama geçtim ve ilk sayfasını açtım. ilk fark ettiğim şey kitabın sayfalarının çok değişik sarı bir kağıttan olduğunu gördüm. Sayfayı çevirdim ve okuma başladım. -
42.
+7 -1Ertesi sabah kardeşimi okula yolladım ve Yusuf'un dostlarını araştırmaya başladım. Kaç saat sürdü bilmiyorum ama uzun uğraşlar sonucunda birine ulaşmayı başarmıştım. Samed YÜCEKAYA.. Yusuf'un bir kaç kez Samed'den bahsettiğini hatırlıyordum. Dini konuda oldukça bilgili ve zamanında büyüyle de uğraşmış biriydi. internetten Yusuf'u tanıdığımı söyledim ve biraz muhabbet ettik. Sonrasında ise durumum ile alakalı konuşmak için numarasını aldım ve hemen aradım.. 1
- Alo?
+ Selamın aleyküm Samed Hocam. Benim Okan..
- Aleyküm selaam Okan kardeşim.
+ Samed Hocam benim mevzum hakkında konuşmuştuk. Yardıma ihtiyacım var hemde bir an önce..
- Tamam Okan kardeşim. Ancak bu aralar biraz sıkıntılarım var. Böbrek taşı düşürüyorum. O yüzden konuyu biraz daha açarsan, burdan yardım edebileceğim bir şey ise benim için daha iyi olur. Seni dinliyorum..
+ Samed Hocam konunun hiç hafif olduğunu düşünmüyorum. Ben yanınıza gelmek isterdim fakat küçük kardeşim var ve onu bırakabileceğim güvendiğim birisi yok. Buraya gelmeyi kabul ederseniz her türlü masrafınızı ben karşılarım..
- Yahu estağfirullah masraf falan hiç önemli değil. Sadece konuyu öğreneyim ki çözüm yollarına bakayım anlamında söyledim.
+ Samed hocam yusuf ölmeden önce bana yardım etmeye çalışıyordu. Belki de bu yüzden oldu. Bilemiyorum ama benim olayım normal bir olay değil..
- Okan kardeşim sadece biraz açar mısın konuyu, başına gelenlerde belirgin bana söyleyebileceğin bi şey var mı?
+ Cânn..
biraz sessizlik oldu..
+ Samed hocam? Orda mısın?
- Iııe.. Burdayım kardeşim. Burdayım.. Bana adresini yazar mısın? Yarin ordayım..
+ Tabi hocam teşekkür ederim.. Hemen mesaj atıyorum..
- Allaha emanet.. Selamın aleyküm
+ Aleyküm selam hocam..
Telefonu kapattığımda Samed Hoca'nın o şekilde tereddüte düşmüş olması için boyutunu daha da artırmıştı.. -
41.
+7Gece vakti birden uykumdan uyandım. Kardeşimle yatmıştım ancak yanımda yoktu. Odamdan koridora çıktım. Bir zamanlar babamların yatak odası olan yerin ışığı yanıyordu fakat tuhaf bir şekilde yanım sönüyordu. Odaya doğru ağır adımlar atmaya başladım. Kapısına geldiğimde kapıyı yavaş yavaş açtım. Kardeşimin boğazı kesilmiş ve yatak kan içindeydi..
Bağırarak uyandım. Kabus görmüştüm. O an kardeşimin odanın köşesine dizlerini çekmiş şekilde otururken gördüm. Ağlıyor gibiydi. Mehmet? dedim. Kalkıp yanıma doğru yaklaştı. Sarıldım ve neden gittin oraya abicim? sesimden mi korktun? dedim. Yüzüme baktı ve bana zarar vermezsin değil mi abi? diye sordu. O nasıl söz abicim tabi ki sana zarar vermem neden vereyim? dedim. Gözlerin beni korkutuyor ondan sordum abi dedi. Ne? dedim. Hemen kalkıp aynaya baktım ve tüylerim diken diken oldu. +
Gözlerimin içi tamamen kırmızıydı. Ancak hiç bir şey hissetmiyordum. Ancak tedirginliğimi kardeşime belli etmemeliydim. Mehmet'e dönüp, kaç gündür çok az uyudum ondan olmuştur abicim hadi yatalım dedim. Hafifte olsa gülümsedi. Anlaşılan her şey daha taka saracaktı ve benim hemen çözüm bulmam gerekiyordu. Yusuf'tan başka tanıdığım yoktu bu konuda fakat yusuf'un hocalarım dediklerinden birine ulaşabilirsem sanırım beni kurtarabilirdi tamamen bu belalardan.. -
-
1.
+2Men cinne minne anani fena giberimme
-
1.
-
40.
+14Bunları şimdiye kadar yazmak istememiştim. Başımdan geçenler sır olarak kalmalıydı. Cânn'a teslim olmuştum sonunda.. Kardeşim şuan içeri de huzurlu bir şekilde uyuyor. Ancak artık hayatımın günah dolu geçeceğini biliyordum. Belki birilerini öldürecektim. Belki daha kötü şeyler yapacaktım. Artık insanların yüzüne baktığımda gözlerini kapkara görüyorum. Geceleri uyuyamıyor, kabuslar görüyorum. Şuan ben bunları yazarken bile odamın köşesinde bir karartı olarak bana fısıldıyor onu duyabiliyorum..
Bunları yazmamı istiyor. Kendimi durduramıyorum. Daha fazla hizmetkar istediğini söylüyor. Yazıların arasına ona yerinizi belli etmek için onun kelimelerini ekliyorum. Bunun için üzgünüm.. Sizi de böyle bir hayata çekmek istemezdim fakat geceleri kendimi durduramıyorum. Normal hayatımda beni tutsak etmemesi için bir anlaşma yaptım.. Bu yazıları size ulaştırmam karşılığında beni rahat bırakacak.. Üzgünüm, biliyorum bencilce bir davranış ama delirmek üzereyim.. Umarım buraya kadar bu yazılanları okuyan olmamıştır. Çünkü eğer bu satırları okuyorsanız.. Korkarım ki sizin için gelecek.. +
Nahü vel azre kahhar. -
-
1.
+2ORRROSPU cocu buyu yaptin lan simdi bana
-
2.
+1senin ananın tecavüze uğramış dıbını gibiyim orrospu çocuğu
-
3.
0ölüyozz amığagoyum
-
4.
0Amk senin
-
5.
0Okumamıştım xd
-
6.
0Beyler eger başınıza birşey gelirse bilin ki o pgibolojiktir. Bu sizinde kendi gibi şizofren olmanızı istiyor.
-
7.
0Geldiginde haber versin şizofren bey.
diğerleri 5 -
1.
-
39.
+8Hiç bir şey yapamıyordum. Kardeşimin gözlerinden yaşlar süzülüyor Hasan Amca'nın ise surat ifadesi delirmiş gibi duruyordu. Kardeşimi bırak, bana ne yapıyorsan yap. Onun hiç bir şeyle alakası yok dedim. Hasan Amca ise hırıltılı bir ses ile, senin ve senin kanından olan herkesi öldüreceğim. O bizim atamız. Bir çamurla neden böyle ilgileniyor ha? diyerek bıçağı biraz daha bastırdı ve kardeşim biraz daha doğrulup suratı acıyla doldu. Yalnız bir sıkıntı vardı. O sesi tekrar duymuştum.
Bana gel !..
Karşımdakinin sözleri bir kez daha aklımdan geçti. O bizim atamız.. Böyle dediğine göre karşımdaki Cânn değildi. O zaman neden bizle uğraşıyordu? O an kardeşiminde öleceğini hissettim. O da giderse yaşamama gerek kalmayacaktı. Artık bıkmıştım. Birden ses öncekilerden farklı geldi.
Bana gel !.. Onu kurtarabilirim.. Bana gel !..
Artık çarem kalmamıştı. Kardeşimin ölmesindense bunu yapacaktım. Birden içimden sana geliyorum.. Bitsin artık.. diye geçirdim. O an vücudumun güçle dolup taştığını hissettim. Tekrar, bu sefer sesli bir şekilde Cânn sana geliyorum dedim. Birden ağzımdan tuhaf sözcükler döküldü. MiN CUEM VE EL CÂNNE ! Lafımın bitmesiyle Hasan Amca böğürerek tavana doğru yükselip birden yere yığıldı. Kardeşim koşarak bana geldi. Sesli ağlıyordu. Başını okşadım.. 1
Bitti canım.. Bitti.. -
38.
+9Annemin intihar ettiğini öğrendim. Bunun için cenazesinden sonra karakola çağrıldım. Aslında hiç bir şey bilmek istemiyordum. Duyduğum ilk an gözlerimin dolmasına rağmen cenazesinde tek bir göz yaşı dahi dökmemiştim. Amcam dediğim o bin cenazede yoktu. Karakola gittiğimde ifadem alınırken nottan bahsetmiştim. Ancak gerçekten yapacağını düşünmediğimi dile getirdim. ifademi alan polis memuru bana imam Tarlası size bir şey çağrıştırıyor mu? diye sordu. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Çünkü bu büyü malzemelerini gömdüğüm tarlaydı. Şaşkınlığımdan dalmışım ki polisin Okan Bey? lafıyla kendime geldim. Ha? evet.. Yani hayır bir şey çağrıştırmıyor neden sordunuz? dedim. Annenizin bedeninin bulunduğu yer imam Tarlası.. dedi. içim ürpermişti. ifadem bittikten sonra karakoldan çıktım. Gözlerim boşluğa bakar halde yürüyordum. Annem bile bile mi orda intihar etmişti? yoksa tesadüf müydü? sorular artıyordu. +Tümünü Göster
Eve doğru giderken Hasan Amca'nın evinin ışığını gördüm. O an kafama dank etmişti. Küçük kardeşimi oraya bırakmıştım. Olayların etkisinden onu tamamen unutmuştum. Hemen Hasan Amca'ya gittim. Kapıyı açtığında Korkunç görünüyorsun evladım dedi. Nasıl Hasan Amca? dedim. Bitkinlikten gözlerin kısılmış en son ne zaman uyudun? dedi. Harbi en son ne zaman uyumuştum? hatırlamıyordum. Beni hemen içeri aldı. Kardeşimi sorduğumda uyuyor diye yanıtladı. Her şeyi hasan amca'ya anlatasım vardı fakat söylediği an fark etmiştim. Çok bitkindim.
Hasan Amca oturma odasına hemen bir yatak serdi ve hemen uyumamı ne konuşacak ne yapacaksak sabah yapmamı söyledi. Tavsiyesine uyup yatağa uzandım. Uzanmamla uyumam bir olmuştu. Birden o sesle irkildim..
Bana gel !..
Ancak bu sefer bir tuhaflık vardı. Ses sanki yakındaydı. Ayağa kalkıp etrafa bir bakmayı düşündüm. Hemde tuvalete sıkıştığımı fark ettim. Odadan çıktım. Tuvaletin ışığını yaktım ve tam tuvalete girecekken gözüme vestiyer deki palto çarptı. Kahverengi bir palto ve yan askısında da eski siyah bir şapka vardı. Nefesim hızlanmıştı ama hemen her şeye atlamamam gerektiğini öğrenmiştim artık.. Yavaşça gidip paltonun iç cebine baktım. YIRTIKTI !
O anda gözlerim yerinden fırlayacak gibi oldu ve bir çığlık duydum. Kardeşimin sesiydi bu ! Hemen çığlığın geldiği odaya tekmeyle girdim ve dehşete düştüm. Hasan Amca'nın gözleri kapkaraydı. Kardeşimi saçından tutmuş ve boğazına bir bıçak dayamıştı. -
37.
+9Yeterince uzaklaştıktan sonra koşmayı bıraktım. Nefes nefese kalmıştım. Ağır adımlarla yürüyor bir yandan da düşünüyordum. Kadın doğruyu söylemiş olabilir miydi? Eğer doğru söylediyse ibranice konuştuğu şeyleri nasıl anlayabilmiştim? Daha da tuhafı neden direk Türkçe olarak duymuştum? ibranice bilmediğime yüzde yüz emindim. Kadını o şekilde fırlatan Cânn mıydı? Kafamda ki sorular iki katına çıkmıştı. Birden her zaman ki duyduğum ses daha korkutucu bir şekilde yankılanmıştı kulağımda..
Bana gel !..
Bu sefer anlamıştım. Gözlerim açılmıştı. Eskiden bilmediğim bir dilde kulağımda yankılanan sesi artık anlayabiliyordum.. Bu daha da dehşete kapılmama yok açmıştı. Çünkü bana olan her neyse, belli ki gittikçe güçleniyor ve beni hakimiyeti altına alıyordu. Buraya gelmem boş çıkmış hatta belki de daha da ilerlemesine yol açmıştı her şeyin.. O an kadının savrulma anı gözümün önüne geldi. Tuhaf bir şekilde hoşuma gitmiş gibiydi. Acaba Cânn beni koruyor muydu? Neden korusun ki?
Artık önceliğim babamı bulmaya gelmişti. Belli ki babam bir şeyleri çoktan biliyordu. Onu bulmam gerektiği düşüncesi bir anlık aklıma gereksiz gibi gelmiş ve düşünce hemen silinip gitmişti. Bir anlıkta olsa beni şüphelendirmişti. O an telefonum çaldı..
- Efendim?
+ Alo? Okan Bey?
- Buyrun?
+ Okan Bey.. Anneniz.. Başınız sağolsun..
Yaptıklarından dolayı halen kinle dolup taşmama rağmen gözlerimin dolduğunu hissetmiştim.. -
36.
+10Kadın birden uzattığım kağıdı çekip aldı ve Dumansız ateşin tüm kudreti ! Ben bu büyünün başlangıcıyım ve sonu olmaya hakkı olan beşer, bunun sonunu getir ki sana hizmetten asla çekinmeyeyim ! dedi. Sonra yanındaki masadan aldığı çakmakla kağıdı yaktı. Kağıdın yanmasını bekledi ve daha sonra bana döndü. Artık bu evde onun ismini zikretme dedi. O derken Câ.. derken ETME ! diyerek sözümü kesti. Ondan bu kadar korkması ilginç şekilde hoşuma gitmişti. Başka bildiğim veya yapabileceğim bir şey yok, çık evimden hemen dedi. Bana yardım etmesi gerektiğini yoksa buradan ayrılmayacağımı söyledim. Sana yardım edemem. Kimse edemez, onun kudretinden kaçış yok. Çık evimden, beni de bu işe bulaştırma diye yalvarır bir sesle konuşuyordu.
Çıkmayı red ettiğimde ise birden sandalyesinden doğruldu ve ayağa kalktı. Bak ben küçük büyülerle uğraşan kendi halinde biriyim. Yaptığım işte insanlar daha büyük paralar versin diye yürüyemiyor numarası yapıyorum. Bu kadar aciz ve sahtekar biriyim. Benim sana yardımım olmaz. Çık git ne olur dedi. Ama büyüyü yok ettin dedim. O küçük bir büyüydü dedi. Küçük bir büyü için mi onlara hizmet ettiğini söyledin dedim. 1
Birden kadının gözleri fal taşı gibi açıldı. Nasıl? NASIL? ONLARA HiZMET ETTiĞiMi NEREDEN BiLDiN? dedi bağırarak.. Sakin ol kağıdı yakarken kendin söyledin ya diye karşılık verdim. BEN iBRANiCE KONUŞTUM ! ANLAMANA iMKAN YOKTU ! diyerek yakama yapıştı ve yapışmasıyla aramızda siyah bir şeyin parlaması bir oldu. Büyük bir gürültü çıktı ve kadın savrulup duvara yapıştı. 2-3 saniye duvar da asılı kalıp yere yığıldı. Kapı açıldı ve beni içeri alan kadın AYŞE HANIM ! diyerek kadının yanına koştu. Ben ise solukluğa evden çıktım ve koşmaya başladım.. -
35.
+13Yatağın üstünde öylece ne kadar kaldığımı bilmiyordum. Ancak artık daha mutluydum. Babam yaşıyor ve bi yerlerdeydi. Belli ki bana yardım etmek istiyordu. Hatta durumumdan haberdar bile olabilirdi. Çünkü kitabı biliyordu. Belki de durumumdan haberdar olduğu için bana yaklaşmamıştı. Ben ise öncelikle bu kadını bulmalıydım çünkü bütün sevdiklerimi kaybediyordum bu olaylar yüzünden, babamı tekrar kaybedemezdim. Otobüs biletimi aldım ve otobüse bindim.Tümünü Göster
Ankara'ya vardığımda otogardan bir taksiye binip taksiciye adresi verdim. Yolda giderken bu kadınla ne konuşacağımı ne yapacağımı düşünmeye başlamıştım. Eğer bunu bana yapan oysa beni tanıyacaktı. Yapan oysa bunu tersine çevirmekte istemeyecekti. Kadını buna zorlayacak mıydım? yoksa konuşup benle olan derdini mi öğrenecektim. Kararsızdım. Akışına bırakmaya karar verdim. Ne olacaksa o an olup bitecekti. Zaten artık fazlasıyla yorulmuştum..
Taksici eve getirdiğinde parasını verip teşekkür ettim. Ev eski bir konağa benziyordu. Kapıya geldiğimde çalıp çalmamayla alakalı bi an tereddüt ettim ama daha sonra çaldım kapıyı.. Kapıyı orta yaşlarda gözlükle esmer bir kadın açtı. Bu, o değildi. Buyrun? dedi. Ayşe hanım için gelmiştim ama diyerek yanıt verdim. Bir dakika dedi ve içeri gitti. Geri geldiğinde kapıyı biraz daha açarak buyrun dedi. içeri girdiğimde içime bir sıkıntı düştü. Ancak anlam veremedim. Bir kapıyı işaret ederek içeri de dedi. Teşekkür ettim ve kapıyı açtım.
içeriye girdiğimde tekerlikle sandalye de biri camdan dışarı bakıyordu. Bana doğru döndü. Bu o idi. Beyaz tenli saçları uzun 30 lu yaşlarda biriydi. Fotoğrafında daha gençti. Hoş geldiniz dedi. Hoş bulduk diyerek karşılık verdim. Buyrun oturun dedi. Oturdum. ilginç bir şekilde beni tanımamıştı. Ancak tanımadığı birine evinde neden böyle davranıyordu? Hemen konuya girdim. Siz Ayşe Zaloğlu musunuz? dedim. Evet anlamında kafasını salladı. Cebimden işaret büyüsünü çıkardım. Bunu siz mi yaptınız diye gösterdim. Bi anda yüzü düştü ve üzgün bir ifadeye büründü. Kafasını eğmişti. Kafasını kaldırıp evet ben yaptım. diye karşılık verdi.
Peki ama neden? diye sordum. Ben bu işlerle para kazanıyorum. Gördüğün gibi tekerlekli sandalyeye hapsim dedi. Yani bunu size başkası yapmanız için para verdi öyle mi? dedim. Başıyla onayladı. Peki kim yaptırdı bunu diye sordum. Kapıda girerken kimliğine bakan oldu mu? Kimin kime yaptırdığıyla ilgilenmem ve bu işleri de sevdiğimden yapmıyorum. Paraya ihtiyacım var. Bi şekilde geçinmem gerekiyor dedi. Buraya kadar bir hiç için gelmiş olamazdım. Kağıdı uzatıp, bunu yok etmenizi istiyorum. dedim. Yapamam dedi. Öfkelenmiştim. Peki, bu işaret büyüsüyle beni kime işaretlediğini biliyor musun? Şuan buradayım. Buraya gelirse ne olacağından haberin var mı? dedim. Hangi cin senle uğraşıyorsa ona. Buraya cinler giremez evin her yeri mühürlü diye yanıt verdi. Her hangi bir cin değil dedim. Nasıl yani? diye sordu. +
Cânn dememle kadının gözleri yuvalarından fırlayacak gibi oldu.