-
376.
0Okurum rez
-
377.
0belki okurum
-
378.
0Rezervasyon
-
379.
+1Su gibi hemen bitiyor biraz daha part pls
-
380.
0DEVAM ET FENA SARDI AMK YALAN AMA NEYSE. ŞEYTANi RACiM FiLMiNiN SENARYOSUNUN AYNISI.
-
381.
0Mk niye okudum şimdi ben bunu. Uyuyamicam gece
-
382.
0Lan zaten copy-paste çabuk yapıştır
-
383.
0Aga varsa 1 2 part daha yollar mısın
-
384.
+55Beyler hemen okumanızı beklemiyorum aq. 30 part var ve 10 part kaldı. Bugün 2 tane daha atayım bırakayım mı yoksa bugün bitireyim mi? Bu arada dediğim gibi reze göre değil şuku ya göre yazıyorum.Tümünü Göster
Hocanın bana cin bağladığı günden bu yana iki gün geçmişti. Hafsanın sürekli yanımda oluşu dışında bir fark hissetmiyordum.
Rüyalar konusunda Mustafa hoca haklı çıktı yatarken Hafsa başımda bekliyordu ve şimdiye kadar herhangi bir kötü rüya görmemiştim.
Bana bağlı cinlerin olması fikri en başlarda korkutucu gelse de alışmam uzun sürmemişti. Hatta şu an halimden gayet memnun olduğumu söyleyebilirim.
Dün biraz kafa dağıtmak için köyü gezmek istedim evden çıktığımda yalnızdım ama daha sonra yanımda birilerinin varlığını hissettim. Bir şekilde o kişiyi tanıyordumda. Hafsayı gözümle görmesem bile yanımda olduğu zamanlar hissedebiliyordum.
Bana etrafımdaki insanların düşüncelerini fısıldıyordu. Şu an beni rahatsız eden tek şey Mesut hoca ile aramızdaki gerginlik. Olay çoktan yaşanmış bitmiş olsada o hâlâ bana bozuk davranıyordu.
Evin içinde resmen benden kaçıyordu. Karşılaşmamak için özel bir çaba sarf ediyordu. Arada bir yemek için toplandığımız vakitlerde ise odanın bana en uzak köşesine geçip onaylamaz bakışlarını bana yolluyordu.
Hafsa sayesinde benim hakkımda ne düşündüğünü de biliyordum. Kızgınlığının en büyük sebebi onun sözünü çiğnemiş olmam dı. Her ne kadar rahat bit nefes almama en az benim kadar seviniyor olsada ona yaptığımın saygısızlık olduğunu düşünüyordu.
Arkadaşlarım da Tahsin başta olmak üzere bu duruma henüz alışamamışlardı. Her gece yatağa girdiklerinde gözlerini başımda dikilen Hafsa'dan ayırmıyorlardı.
Hatta tahsin bazen uykudan uyanıp onu karşısında gördüğünde çığlık atıyordu.
Hafsa bana her zaman yanımda olacaklarını ve gerektiğinde beni koruyacaklarını söylemişti. Ona bunu yapıyor olmalarının nedenini sorduğumda ise "müslüman olduğumuz için her ne yaparsak Allah rızası için yaparız " diyerek karşılık vermişti.
Onunla Onur hakkında da konuşmuştum. Onur'u sakladıklarını ama eğer istersem onu bulmak için ellerinden geleni yapacaklarını söyledi. Onu bulmak istiyordum çünkü yaptıklarının bedelini bir şekilde ona ödetmeliydim. Şimdi elimde bunu yapabilecek gücü barındırıyordum.
Bu sefer elimden kurtulamayacaktı. Yapacaklarımdan zerre çekincem yoktu. ilk başlarda vicdanım beni baskı altına almış olsa da bana büyü yaptırdığını öğrendiğim gün içimde en ufak bir acıma bile kalmamıştı.
Şimdi ise yanımda duran Hafsaya dönerek ilk isteğimi belirttim." Onu bulup bana getirin. Hesap vermesini istiyorum!" Hafsa hafif bir baş hareketi ile beni onayladıktan sonra gözlerini boşluğa dikip bir şeyler fısıldamaya başladı.
"Bulmak için yola çıktılar. Seni uyarmam gerek. Onu buraya getirmek Kâbiri daha da kızdıracaktır. O insanı tamamen sahiplenmiş."
" Onur onların yanında kaldıkça bizim için daha tehlikeli bir hâl alabilir sonuçta hepimizi çok iyi tanıyor. En büyük korkularımızı biliyor. Bize karşı kullanması işten bile değil. Rüyamda en çok korktuğum iki şey ile saldırdılar. Yanlızlık ve karanlık. "
Rüyamdan bahsettiğimde genelde ifadesiz olan yüzünde ufak ta olsa bir neşe gördüm. " Neden gülümsedin ?"
" Rüyan bize yarar sağlayabilir. Kâbirin sana göstermiş olduğu bir rüya olduğu için seni çekmeye çalıştığı yeri göstermiş olabilir. Onur'u da orada tutuyor olabilir."
Düşününce mantıklı gelmişti. Sonuçta kendimi ona teslim etmem ile ilgili bir şeyler söylemişti. Rüyamın detaylarını hatırlamaya çalıştığımda aklıma bir fikir geldi. " Dere!" O dereyi daha önce de görmüştüm.
Onur'un kaçırıldığı gün ormanda geçirdiğimiz zamanı hatırladım. Ormanın iç kısımlarındaki dere rüyamda gördüğüm yer di. " Ormandaki dereyi kontrol edin!" Sanırım bir şeyler bulmuştuk. Verdiğim komut ile birlikte Hafsa bir anda yok oldu.
• **
Hafsa gideli yaklaşık yarım saat olmuştu hava kararmaya başlamıştı. Ben heyecan ve meraktan yerimde duramıyordum. Odada bir o yana bir bu yana volta atarken kulaklarımı dışardan gelen çığlık sesleri doldurdu.
Hemen koşup pencereden dışarı baktım. Bu oydu Onur sırt üstü bir şekilde ormandan sürüklenerek getiriliyordu. Onu tutanlar görünmüyordu ama havadaki ayaklarından anladığım kadarı ile onu ayaklarından tutup çekiyorlardı.
Saniyeler içerisinde evin kapısı büyük bir gürültü ile açıldı ve Onur'un çığlıkları evin içinde yankılanmaya başladı. Koşarak odadan çıktım ve aşağı kata indim. Yerde kurtulmak için çırpınan Onurun gözlerindeki korku içime resmen serin sular serpiyordu.
Bana bunları yapan kişinin acizliğini seyretmek hoşuma gitmişti. Ayaklarımın ucunda çaresizce yatan bedene odaklanmışken arkamdan yükselen hayret dolu nidalar ile evdeki herkesin buraya toplandığını anlamıştım.
Şimdi ödeşme vakti !! -
-
1.
0bitirrr lannnn müptelası oldum
-
-
1.
0Bitirdim dostum.
-
1.
-
1.
-
385.
0Suraya birakayim rezimi
-
386.
0Bitir daha uzatmanın alemi yok
-
387.
0Bitir bugün
-
388.
+15 -1Onur'a çektireceğim acıların hayalini kurarken yüzümde istemsiz bir gülümseme oluşuyordu. Bana yaşattıklarını telafi etmem gerekiyordu sonuçta.Tümünü Göster
Öne doğru bir adım atarak baş ucuna çöktüm. Acı içindeki yüzünde ve parçalanmış kıyafetlerinde biraz göz gezdirdim. Kıyafetinin yırtık kısımlarından sızan ince kandan anladığım kadarıyla bu yaralar sürüklenirken açılmıştı.
Eskiden olsa bu haline acıyabilirdim ama artık farklıydım, daha güçlüydüm. " Bu yanınıza kalır mı sanıyorsu... !" cümlesini bitirmesine izin vermeden suratına sağlam bir yumruk geçirdim. O acıdan kıvranırken ben gayet eğleniyordum. " Bahse varmısın !"
Bu cümleyi kurarken suratıma yerleştirdiğim tehditkâr gülümseme görevini yerine getirmiş gibiydi. Yüzündeki katıksız korku kahkaha atma isteği ile dolmama sebep oluyordu. Cinlerin üzerinde kurduğu baskıdan dolayı bayılmış olan Onur'a tam bir tane daha vurmak üzereydim ki elim havada kaldı.
" Kendine gel! Zalimliğe zalimlik ile karşılık varilmez!"
Mesut hoca ona vurmamı engellediğinde büyük bir öfke hissettim. Hafsa hemen yanımda belirerek gözlerini hocaya dikti. Ne yapacağını anlayabiliyordum. Benim öfkem onu da etkiliyordu.
Mesut hocaya doğru ilerlediğinde müdeahale etmedim. Hoca gerilerken tökezleyip sırt üstü düştü. Hafsa henüz durmaya niyetli değil gibiydi. " Söyle dursun artık!"
Tahsinin korkmuş ve tedirgin sesini duyduğumda gözlerimi arkadaşlarıma çevirdim. Hepsinin yüzünde aynı ifade vardı korkuyorlardı. Benden ve yaptıklarımdan korkuyorlardı.
Hafsa gözlerini hocanın üzerine dikmişti hareket etmeden sabit bir şekilde ona bakıyordu Mesut hoca hafif bir şekilde titremeye başlamıştı. " Yeter!" Benim komutumla Mesut hocadan uzaklaşıp yanımdaki yerini aldı ve ellerini önünde bağlayıp başını yere eğdi.
Mesut hoca derin nefesler eşliğinde kendine geldiğinde onu dikkatlice izliyordum. Gözlerinde kesinlikle korku yoktu ancak hayal kırıklığı o kadar netti ki içimde bir yerlerde bir şeyleri kırmıştı.
Hocanın tepkisizliği gözlerimi açmıştı. Ben bu değildim, olamazdım. Beni ve arkadaşlarımı kurtarmak için bu denli çaba veren adamı yerle yeksan etmiştim. Vicdan azabım öyle ağırdı ki altında ezilmeye başlamıştım.
Arkamdan gelen Hafsa ile birlikte Arkadaşlarımın yanına doğru ilerledim niyetim özür dilemekti ama ben yaklaştığımda hepsi kenara çekildi. Aralarında açtıkları boşlukta durup vicdanımı biraz olsun rahatlatacak bir şeyler söylemesi için yalvaran gözler ile Tahsin'e baktım. O bile bana yaklaşmıyordu.
Başımı öne eğererek hızlıca üst kattaki odama çıktım ve kapıyı kapatıp kilitledim. Yalnızca ben ve Hafsa kalmıştık. " Ne yapıyorum ben! Hırsım ne ara vicdanımın önüne geçti! Neden beni durdurmadın!"
" Biz söyleneni yaparız, soru sormayız. Sadece seni korudum. " Aslında Hafsanın hiç bir suçu olmadığını biliyordum ama bu azabı üstümden atmam gerekiyordu.
• **
Tahsin
Ahmet'in yaptıkları resmen kanımı dondurmuştu. Kendinde değil gibiydi gözünü intikam bürümüştü. En yakın arkadaşım bile olsa ondan korkmama sebep olmuştu. Yukarıya çıkmadan önce bana olan bakışlarından yaptığı şeyin korkunçluğunun farkına vardığını anlamıştım.
Ancak yinede ondan korkmama engel olamıyordum. Cinler onu tehlikeli bir hale getirmişti. Mesut hoca her ne kadar onun karşısında güçlü durmaya çalışsada o gittikten sonra tekrar sendeledi.
Hemen koşup Hocanın koluna girdim. Epey solgun görünüyordu ama bunun cin yüzünden olduğunu sanmıyordum. Ahmet'in davranışları onda büyük bir duygusal çöküntü meydana getirmişti. Dik durabilecek kıvama geldiğinde eli ile beni uzaklaştırdıktan sonra teşekkür edip yerde baygın yatan Onur'a yöneldi.
Kendini ayakta tutacak gücü zor buluyor olmasına rağmen onu kucaklayarak yukarı kata yöneldi. Bütün arkadaşlarım onun peşinden yukarıya çıkarken ben öylece kaldım.
Kafamdaki karmaşa çok yoğundu. Çocukluk arkadaşım bizi cinlere satmıştı en iyi arkadaşım da onun yüzünden cinlerle birlik olmuştu. Peki geriye ne kalmıştı, bütün sevdiğim arkadaşlarım ellerimin arasından kayıp giderken sadece izlemek ile yetiniyordum! -
389.
+16 -1Odamın kapısı tıklandığımda ben hâlâ yaptıklarımı nasıl telafi edeceğimi düşünüyordum. Benden ses çıkmayınca kapı açıldı ve Mustafa hoca içeri girdi " Onur için seans yapacağım Hafsa'nın yardımı gerekli oyüzden senin de gelmen icabediyor." " Mesut hocanın yüzüne bakamıyorum nasıl geçip bir şey olmamış gibi karşısına oturayım hocam!" Mustafa hoca kapıyı kapatıp yanıma geldi ve oturdu.Tümünü Göster
" Yaptığın büyük yalnıştı oğul ama hocan seni seviyor af dilersen dinleyecektir." Her ne kadar ayak diretsem de Mustafa hocanın ısrarları üzerine odadan çıktım. Onur yine eli kolu bağlı bir şekilde sandalyeye oturtulmuştu.
Benim geldiğimi gördüğünde korku ile yerinde sindi. Ona bakmamaya çalışarak hızlıca arkasına geçip eski kanepeye oturdum. Eğer ona odaklanırsam kendimi tutamazdım.
Hafsa arka çaprazıma geçerek beklemeye başladı. " Onur'u bu kadar kolay bulman beni şaşırttı. Şimdi işimiz daha da zor, oyuncağını elinden aldığımz için o şerli kudurmuş köpek gibi olacaktır." " Hafsanın yönlendirmesi sayesinde onu bulabildim. Kâbir bana gösterdiği rüyada ip uçları bırakmış."
Mustafa hoca elini sakalında gezdirirken derin derin düşünüyordu. Belli ki bu durumda onu rahatsız eden bir şeyler vardı. ikimiz de konuşmadığımız için odada ölüm sessizliği hakimdi. Arada kaçamak bakışlar ile Mesut hocayı kontrol ediyordum.
Her ne kadar gidip elini öpüp özür dilemek istesemde yüzüne bakmaya cesaretim yoktu. Bütün arkadaşlarım benden uzak köşelere geçmişlerdi. Bana çektirdikleri vicdan azabı Kâbir'in eziyetlerinden daha beterdi.
Odada bir kahkaha sesinin duyulması ile ben dahil herkesin dikkati o kahkahanın sahibine yöneldi. Onur kafasını öne eğmiş histerik kahkahalar atıyordu. Kahkaha sesleri giderek yükselirken evdeki camlar teker teker parçalanmaya başlamıştı.
Herkes yerlerinden fırlayarak pencerelerden uzaklaşmıştı. Bende ayağa kalkıp Onur'un önüne geçtim. Bu sırada gözüm kanepenin önünde yerde iki büklüm yatan Tahsin'e takıldı. parçalanan cam parçalarından biri sırtına saplanmıştı!
Hafsaya Onur'u kontrol etmesini söyledikten sonra hemen Tahsin'in yanına koşup ayağa kalkmasına yardımcı oldum. Ben onu diğerlerinin yanına taşırken birden etrafımızı gölgeler sardı.
Göğsümde ve kollarımda keskin bir acı hissettiğimde kafamı eğip göğüsüme baktım kanıyordu!
Etrafımızı saranlardan kurtulmak için adımlarımı hızlandırmaya çalışıyordum ama başarısız olmuştum. Bir şey beni tutuyordu Tahsinin de ağırlığı üzerimde olduğu için dengede durmak giderek zorlaşıyordu. " Hafsa!" Bütün gücümle ondan yardım istemek için bağırdım. Yanında beliren bir kaç cin ile birlikte Hafsa bana ulaşmak için çabalarken ben dizlerimin üstüne çökmüştüm bile. Giderek yükselen kahkahalar eşliğinde Onur Kafasını kaldırdı.
Gözleri kan çanağına dönmüştü. Gözlerinde bulunan bütün damarlar patlayacakmışçasına belirginleşmişti. Hâlâ gülmeye devam ederken kahkahalarının arasından çatallaşmış sesi ile konuştu. " Sizi elimden almaya kimsenin gücü yetmez!"
" Kâbir!" Oyuna gelmiştik! Nasıl oldu da tahmin edemedim. Barındırdığım güç ile kendimden geçerken böylesine önemli bir detayı es geçmiştim. O şerli oyuncağını bu kadar kolay vermezdi. Mustafa hoca hemen Üzerine koştu ama daha ona ulaşamadan yığılıp kaldı.
Onur'un ellerinin ve ayaklarının bağlı olduğu ipler bir anda parlak bir alev ile yandı. Yavaşça ayağa kalkarak yüzündeki zafer edası ile konuşmaya başladı. " Bir kaç çamur yığını beni alt edebilirmi sandınız! ( Ciddi bir ifade takındıktan sonra) Hepinizin eceli ben olacağım! Önümde secde edeceksiniz!"
O ayağa kalktığı sırada Hafsa ve diğer cinler etrafımızdakilerden kurtulup bize ulaşmayı başardılar. Kâbir arkadaşlarıma doğru yöneldiği sırada Mesut hoca ayetel kürsi okuyarak aralarına geçti.
Cin ellerini kullanarak kulaklarını tıkamaya çalışırken bir yandan da deli gibi bağırıyordu. " Kes sesini! Direndiğin her saniye azabını katlıyorsun! Sus artık!" Kâbir bağırdığında Mesut hocanın gözleri kaymaya başladı. Ne kadar direnmeye çalışsada başaramayıp yere yığıldı.
Odadaki herkes çığlık çığlığa bağırırken ben titreyen bacaklarımla ayağa kalktım. " zütürün onu!" Göz ucuyla Tahsin'i işaret ettim. etrafını saran cinlerim Tahsini zütürürken ben Hafsaya küçük bir baş hareketi yaptıktan sonra sarsak adımlar ile Kâbire doğru ilerledim.
Elimi omzuna attığımda hızlı bir hareket ile yüzünü bana döndü. Çok kızmış olduğu net bir şekilde anlaşılıyordu köşeye sıkışmış vahşi bir hayvan gibiydi. Tam elini kaldırmış bana vuracaktı ki Elinde vefkler ile Hafsa yanımızda belirdi. Mustafa hocanın cinleri bana bağladığı gün işler ters giderse diye öğrettiği duayı okurken bütün gücümle onu sandalyeye geri itmeye başladım. Okuduğum dua bana bağlı olan cinleri de etkiliyordu ama şu an bundan daha iyi bir seçeneğim yoktu.
Güçte olsa onu sandalyeye oturtmayı başardığımda Hafsa bir iğne kullanarak hızla vefki onun üzerindeki parçalanmış siyah tişörtün omuz kısmına tutturdu. Ardından onu orada tutmak için gereken son duayı da okudum.
Çatallı ve tiz sesi ile attığı çığlıklar kulaklarımı tırmalarken başarılı olduğumu anladım.
Hafsa etrafımızı saran cinlerden bizi kurtardığı sırada içimden konuşarak Kabiri tutabilmemiz için Mustafa hocanın Onur'a yapacağı seansta kullanmak üzere yazdığı vefki getirmesini istemiştim.
Her ne kadar başta kötü bir hamle yapmış ta olsam şansımın da yardımı ile üstesinden gelmeyi başarmıştım. Aksayarak o şerlinin önğne geldim ve yüzüne doğru eğildim. " Bir müslümanın Allah'tan başkasına secde ettiği nerde görülmüş. Değil sen senin gibi bir ordu dâhi gelse Rabbimin kudretine denk olamazssınız!" -
390.
+16Sonunda Kâbiri yakalamıştım ama bu çok fazla şeye mâl olmuştu. Sırtından yaralanan Tahsin uyuduğumuz odada dinleniyordu. O koca cam parçasını sırtından tam manası ile sökmem gerekmişti.Tümünü Göster
Attığı çığlıklar hâlâ zihnimde yankılanıyordu. En sonunda acıdan ve yorgunluktan bayılıp kalmıştı. Hafsanın uyguladığı tedaviler sonucunda iyileşmesini umuyordum. Mesut hoca ise bir ifrit tarafından saldırıya uğradığı için büyük ölçüde güçten düşmüştü.
Mustafa hocanın tüm müdeahalelerine rağmen tek yaptığı odasında uzanıp tavanı izlemek bir daha düzelemeyeceği düşüncesi beni çok korkutuyordu. Özellikle yaşadığımız son olaylar göz önüne alınınca, beni afettiğini onun ağzından duyana kadar vicdanım beni rahat bırakmayacaktı.
Mustafa hoca ağır bir hasar almamış olmasına rağmen kendine gelir gelmez Mesut hoca için epey uğraşmıştı bu yüzden dinlenmeye çekilmesi gerekiyordu.
Şimdiyse bütün kâbuslarımın kaynağı ile baş başaydım. Bütün arkadaşlarım Kâbir ile aynı ortamda bulunmayı reddettiğinden dolayaı ona göz kulak olması gereken kişi ben olmuştum. Saatlerdir onunla birlikteydim ve ardı arkası kesilmeyen tehditlerine maruz kalıyordum.
" Beni burada tutamayacağını biliyorsun değil mi! Yaptıklarınızın bedelini ağır ödeyeceksiniz!" Onun bu öfke dolu haykırışlarına karşın sadece suratına bakıyordum. Bu onu daha da kızdırıyordu. istediği korkuyu ona vermediğim için adeta öfkeden kuduruyordu.
" Hepinizi kendi ellerimle parçalayıp leşinizi köpeklere yem edeceğim! Duyuyormusun, cevap ver bana!" Onun sinirlendiğini görmek bir yandan hoşuma gidiyordu ama eğer elimizden kaçırırsak bu tehditleri gerçekleştireceğinden en ufak bir şüphem yoktu.
Şu an karşımda oturan şey kesinlikle gözü dönmüş acımasız bir katildi. " En sona seni bırakacağım! Zavallı arkadaşlarının ve hocanın etlerini kemiklerinden sıyırırken sana izleteceğim!"
" O sefil haykırışları şimdiden duyabiliyorum, onları hemen öldürmem için bana yalvardıklarını duyabiliyorum!" O şey iğrenç hırıltılı sesi ile her zamanki hastalıklı kahkasını atarken daha ne kadar dayanabileceğim hiç bilmiyorum.
Aklında bizim için kurduğu senaryoları ona uygulamak için dayanılmaz bir istek duyuyordum. Beni durduran şey ise en son öfkeme teslim olduğumda başıma, daha doğrusu hepimizin başına açtığım dertlerdi.
Eğer biraz sağ duyu ile düşündeydim Tahsin şimdi sırtındaki kocaman yarık ile yatıyor olmazdı. Mesut hoca da felç gibi yatmak yerine yanımızda olup bana ve arkadaşlarıma her zaman yaptığı gibi güven verirdi.
Kafamı ellerimin arasına almış düşüncelerimden arınmaya çalışırken odanın içi ani bir ışık ile aydınlandı. Ardından kudretli bir gürleme duyuldu. Korku ile irkildiğimde kırık camdan içeriye giren yağmur damlalarını gördüm.
O kadar dalmışım ki şu ana kadar yağan yağmuru bile fark edememiştim. içeriye dolan yağmur damlaları pencerelerin önünde resmen bir gölet oluşturmuştu. Hafsa'ya dönerek pencereleri kapatabileceğimiz bir şeyler bulmasını istedim.
Eli ile oturduğum kanepeyi işaret ediyordu " Aç." sanırım kanepenin içinde işe yarar bir şeyler olduğunu söylemeye çalışıyordu. Hızlıca kapeden kalktım ve oturduğum kısmı kaldırarak altında duran bölmeyi açtım. Orada katlanmış halde duran büyük şeffaf naylonlar vardı. Köyde bazı mahsülleri hasat etmek için kullanılanlardan.
Naylonların uçlarını pencerelerin çerçevelerine sıkıştırarak geçici de olsa bir çözüm sağlamıştım. Biraz oturup dinlenirken odada ki sessizlik dikkatimi çekmişti. Kâbiri kontrol etmek için kafamı çevirdiğimde Onurun bedeni hâla sandalyede bağlıydı ama gözleri kapalıydı ve başı öne eğilmişti.
Düşündüğüm şeyin gerçekleşmemiş olması için Allah'a yalvarırken temkinli adımlar ile onun yanına gidip işaret parmağımla başını kaldırdım. Hiç bir tepki yoktu ufacıkta olsa bir hareket görebilmek umuduyla hafifçe bir kaç tokat attım ama nafile.
O kaçmıştı! Ama nasıl olur etrafına çizdiğimiz çemberin cini orada tutması gerekiyordu. Çemberi kontrol etmek için diz çöktüğümde öylece donup kaldım. Pencereden giren su ahşap zeminde ilerleyerek çemberin içinden geçiyordu. Biriken yağmur suyu çemberi kırmıştı ve o şey artık özgürdü. Hepimiz dallarından kopmuş yapraklar gibiydik ve şu andan itibaren tamamen kader rüzgarının insafına kalmıştık! -
391.
0Hadi bitir artik dostm su hikayeyi
-
392.
0Rezervasyon
-
393.
0Rezzers
-
394.
0Bitir artık
-
395.
0Rez oruspu cocuvu
başlık yok! burası bom boş!