/i/Korkunclu

Korkularımız yaşamımızı yönlendirir.
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    +7
    hocalar ile davud ne yapılacağını tartışıyorlardı farsça. bir anda evin üzerine taşlar yağmaya başladı. duvarlara çarpan taşlar resmen parça parça evin dış cephesini kemiriyordu. hatta cama isabet eden taşlar oldu. evin içinde ne varsa kırılıp dökülmeye başladı. taş bulamayan ifritler kafası koparılmış sıçan ve karga atmaya başladılar.

    evinde kaldığımız hoca davuda kabileden biz sözcü çağır, buyur edelim konuşalım dedi. davud kulakları yırtacak bir ses ile daha önce duymadığım bir dil, ya da sesler bütünü ile ses çıkarmaya başladı. sanki hayvanlara özel çıkarılan sesler gibi davud ve diğer cinler bu sesler ile anlaşıyormuş yani onların dilleri buydu.

    o ara taşlar kesildi. davud bir süre sonra içeri dönüp hocaya farsça birşeyler söyledi. al karısının tohumlarını topraktan çıkarın, ekmekleri toplayın demişler. sanırım cinler eve pek yaklaşamıyordu o an. ama öyle yoğun kaya parçası yağıyordu devam ederlerse evi başımıza yıkacaklardı. ama ifritlere güven olmaz diye dışarı çıkıp dediklerini yapmak istemedik.
    ···
  2. 52.
    +7
    olayın en ilginci ise bu insanların bu kadar kısa sürede nereye kaçabileceğiydi. tamamı cinlerle, al karıları ile ermiş ruhları ile içiçe yaşayan yüz kişiyi korkutup kaçıran bu illetten kurtulmak için sürekli aklım allaha yalvarıyordu. ifritler gece geldiklerinde önce bizim bıraktığımız binaya bakıp sonra buraya gelecekler di elbet. onlara karşı koyma gibi bir şansımız yoktu. hava daha yeni ağırıyordu. gecekondudan dönüştürülen camiye girdik. kapısı kilitli olmayan tek yer oydu.

    o an içimizi ferahlatacak birşey oldu. bizi kurtaran ezanı okuyan hoca olduğunu düşündüğümüz sakallı, uzun yeşil cüppeli bir muhterem zaat camide namaza durmuştu. en azından bir takım sorulara cevap buluruz diye namazını bitirmesini bekledik. o ara bizim hocalarda şükür namazına durmaya karar verdi. bende hocalara katıldım. davud dışarda dururken biz hocalarla namaza durduk.
    ···
  3. 53.
    +7
    sen ne yaptın dedi, neden çıkmasına izin vermedin dedi.
    benim o an jeton düştü zaten. ben birini mi öldürdüm dedim. hayır ama musallat aldın dedi. komutanından rica ettim kosovayı terk edeceksin dedi. iznin gelene kadar bende kalacaksın dedi.

    komutan hepsine izin vermiş. sonradan öğrendim, ben revirde olduğum sürece iki kere askeriyede yangın çıkmış geceleri. nöbet tutanlara taş atılıyormuş sürekli. hoca beni aradıklarını söylemiş benimle gelsin yoksa, başınıza dert olur demiş. komutanda gibtiretmiş.

    neyse hoca gece olmadan seni eve zütürelim davud ile tanıştıracağım dedi. sana görünürler artık davudu tanıman gerekli dedi. komutanı çağırdı, komutan beni gibtiretmeye dünden razıymış zaten. neyse apar topar çıktık gittik hocaya.

    saat 7 gibi hava iyice karardı. akşam ezanı falan okundu. bana şortunun üzerine pantalonu giy davud gelir şimdi dedi, toparlan dedi. cünüpsen abdest al çık dedi. üzerimi giyip toparlandım. ne olur ne olmaz diye boy abdestini aldım. o ara kapı çaldı.
    ···
  4. 54.
    +7
    okuyan yoksa boşuna anlatıp o zor günleri hatırlamayayım
    ···
  5. 55.
    +7
    beni normal olarak gece boyu uyku tutmadı, ne olduğunu ne ile karşı karşıya olduğumu anlamaya çalışıyordum. neden bunlar başıma geldi diye düşünüyordum. sanki rüya görüyordum, gerçek dışı onca şey oluyordu ki, karabasanlı bir rüya gibiydi. böle camdan boş kosova dağlarına bakarken bir anda içeriden sanki boğazına bıçağı sapladığınızda kurbanlık öküzden bir son nefes çıkar ya, işte öle bir hırıltı ve bağırtı duyuyor gibiydim, bi anda hoca bağıra bağıra dua okumaya başladı o an davudtan az önce bahsettiğim hırıltı geliyordu.

    elim ayağım boşaldı korkudan artık akıl sağlığımı oynatmak üzereyken hoca geldiler diye bağırdı, beni geri çekip perdeyi örttü. mutfağa koşup ekmek aldı, sonra bir bakır tasa su koyup ekmekleri içine atıp davuda verdi. davuddan tarif edilemeyecek bir hırıltı çıkıyordu. sanki o kadar sinirlenmişti ki tam bağıracakken biri onu gırtlaklıyor gibiydi. davud ekmekleri alıp üzerlerine farsça birşeyler söyleye söyleye dışarı çıktı.

    hocam noluyo diye bir açıklama yapsın diye yalvarırken, hoca bana abdestli misin diye sordu. sonra elime bir dua verdi ve bunu devamlı oku dedi. boynum muska tarzı birşey taktı. hoca hemen içeri az önce namaza durdukları odaya koşup, beni divana oturttu, baş parmağı ile alnıma bastırıp birşeyler okumaya başladı.

    hayatımda ilk defa korkudan ağladığımı hatırlıyorum. namaza durulan oda da pencere yoktu. bizim az önce bulunduğumuz odanın penceresi bir taş ile kırıldı. biri uzaktan taş atıp camı kırmıştı. ben korkudan hocanın bana verdiklerini bile okuyamıyordum. nutkum tutuldu konuşmayı bile beceremez hale geldim.
    ···
  6. 56.
    +6 -1
    hocaların ikiside oda da ya sabır ya hak çekmeye başladılar, hemen okumaya başladılar. evinde kaldığımız hoca belinden halatı çıkarıp okudukça düğüm atıyordu. 7 düğüm atıp kapının koluna sardı. öteki hoca zaten nefes verdikçe okuyordu.

    yer yerinden oynamaya başladı, resmen zelzele oluyordu evin içinde, cinler evi taş yağmuruna tutmaya başladılar. içeride ifrit cin ile davud kavga ediyodu. hayatımda böyle bir an yaşamadım. allah kimseye yaşatmasın, o çıkan seslerin, o hiddetin haddi hesabı yok. ifrit cinin çıakrdığı seslerdeki hiddet, nefret ve vesvese resmen insanı kaskatı kesiyordu. içeride olan biteni göremesekte, o sarsıntı, o duvarı döven taşlar ve davud ile ifritin kavgasındaki çığlık ve feryat bize kalp krizinden de kötüsünü yaşattı.

    hoca yanımda allaha canımı al diye yalvarıyordu. beni onların ellerine bırakma al canımı ya hak diye ağlamaya başladı.
    ···
  7. 57.
    +5 -2
    aslında ben onun al karısı olduğunu sonradan öğrendim. ilk başta hocanın karısı sanmıştım. yolda öğrendim al karısı olduğunu.
    üstü başı pasaklıydı. saçları kıpkırmızı normal insan gibiydi ama dişleri yoktu. sonradan anladık dişlerini söktüklerinin. al karısı geceleri insanları rahatsız ediyormuş. tırnaklarını kemiriyormuş yeni doğmuş bebeklerin. birde kaşık çalma huyu varmış. sakinleştirmek için kaşık veriyorlarmış buna.

    neyse al karısını hep yanında gezdiriyormuş. al karısı elini neye sürse bereketi artar ve beladan korurmuş. o yüzden bu tip durumlarda yanından ayırmazmış. birde cinlerin bazıları al karısına yaklaşmazmış. onuda arabada hoca konuşurken öğrendik. yani davud gelse de aralarında sorun çıkacaktı. neyse kazasız belasız sırbistana kaçabildik. hocanın türbeye çevirilmiş evine girdik.
    ···
  8. 58.
    +7
    bu olay tam 3 dakika sürdü, sonra bir anda seslerin tamamı duyuldu, taş atmayı kestiler. ortalıkta olağan üstü bir sessizlik oldu. tam o sessizlikte la ilahe illallah diye uzaktan gelen ezan sesini duyduk. hayatımda hiçbir ezan bana bu huzuru yaşatamamıştı. hocalar hemen içeri koştu. ben yalnız kalmaktan korktuğum için peşlerinden gittim. içerisi hayvan ölüleri kafası kopuk sıçanlar ve fındık fareleriyle dolmuştu. davud ortalıkta yoktu. kapı parçalanmıştı. ne cam kalmış ne de kapı. ev yaşanmaz hale gelmiş.

    hemen dışarı çıktık davud uzaktan geliyordu. o an ilk defa davudun yüzünün bir kısmını gördüm ve hiddete düştüm. bir sonraki yazımda onun yüzünü tarif edeceğim ama şimdi kısaca olanlardan bahsedeyim.

    ifritler ezanı duyunca kaçmışlar. ezan sabah vaktinin habercisi. ifritler asla gündüzleri dışarı çıkmazlar. onların gayb kapıları sabah ezanından sonra kapanır. akşam ezanıyla açılır.

    davudun karısını öldüreceklermiş. peşlerinden koşmuş ama yetişememiş. akşam ezanına kadarda beklemekten başka çaresi yokmuş. artık sadece beni değil, hocaları da öldürüp yakacaklarını ve davudun bütün ailesini katledeceklerini sölemiş ifrit davuda. davudun heryeri parçalanmıştı. akşamda gelecekler dedi. yollara tuzak kurmuşlar etrafı terkedemeyiz dedi davud. zaten etraftaki tüm köylerdeki telefon hatları, elektrik tellerini parçalamışlar. burada kısılı kalmıştık.

    gece gelip bizi avlamalarını beklemekten başka çaremiz olmadığını bilmek o korkuyla düşünmemizi engelliyordu.
    ···
  9. 59.
    +6
    cübbeli hocanın zaten erenlerden olduğunu herkes anlamıştır, söylememe gerek yok. emin hoca geldiği yönde geri gitti. gitmeden önce helallik aldık verdik, namaz kıldık. cübbeli hoca beni burada bırakın diyerek, bizi gönderdi. sırbistanda evine sığındığımız hoca, ben ve al karısının oğlu kosova sınırından geçtik ve askeriyeye geldik. komutan zaten beni görünce şeytan görmüşe dönmüştü. o gün aynaya ilk kez baktığımda kendimi tanıyamadım. hala tanıyamıyorum.

    hoca olanları komutana anlattıktan sonra al karısının oğlu ile askeriyeden çıktı. ben olanları komutana anlatıp, nöbetçi asker durumundan bahsettim. nöbetçi askerin ben askeriyeyi terk ettikten sonra, gece nöbet yerinde bilinmeyen bir yangından dolayı yanarak öldüğünü söylediler.

    cesedi türkiyeye gönderilmek üzere temizlenirken nasıl olduğu hala bilinmeyen bir şekilde kaybedilmiş, ya da benim inandığım şekilde çalınmış. ben nöbetçi askerin olayını daha sonra araştırdıkça buldum. yaklaşık 1 buçuk senemi aldı herşeyin onun yüzünden başladığını öğrenmek.
    ···
  10. 60.
    +6
    valla açıkçası çok saçam geldi yani askerdesin yurt dışı birliğindesin seni hocanın biri alıyo birlik komutanı kafasına göre böyle birşey yapamaz çok saçma amk
    ···
  11. 61.
    +6
    ifrit cinle ilk karşılaştığım gecedeki gibi pis bir sis çökmeye başladı. davud hemen aşağı inip 7 tane ters başlı koç geliyor dedi. bu sefer davudu da içeri aldık. hoca perdenin gerisinden camdan dışarı bakarken, istemsizce bende baktım. evin yüz yüzelli metre ilerisinde çenelerinin altından boynuz çıkmış, gözlerin mavi mavi parlayan 7 8 tane koç benzeri hayvan gördük. dolanıyorlardı. cin olduklarını söylememe gerek yok.

    davud ifritlerin kabilesinin çok büyük olduğunu söyledi. her yerde bizi arıyorlarmış. o ara iyice sis çökünce camdan bir metre önümüzü göremez olduk. hoca ıslak ekmekleri geçtiler ise bu cinlere benim gücüm yetmez dedi. al karısı huzursuzlanmaya başlamıştı, oturduğu yerde titriyordu. aramızda en sakini davudtu ondan hiç bir ses çıkmıyordu. bizim hoca da camdan dışarı sessizce okuyup üflüyordu.

    Hoca davuda burada olduğumuzu anladılar mı diye sordu. o ara koçların sadece 2 sinin gözleri seçiliyordu, evin 20 metre yakınına kadar geldiler. davud diğerleri gittiyse burada olduğumuzu biliyorlar, kabileyi çağırmaya gitmişlerdir dedi.

    Hocam onlar gelmeden kaçalım şehire inelim dedim. dışarı çıktığımız an bizi çarparlar diye tembihledikten sonra, ev üzerine yıkılsa yine terk etmeyeceksin dedi. hoca sakinliğini koruyordu. ters başlı koçlar 20 metre öteye geçememeye başladılar. o an al karısı oğlum!! diye bir çığlık attı. hoca hemen al karısını yakaladı sakinleştirmek için. al karısı dışarı çıkmaya çalışıyordu. anladığımız kadarıyla cinler, al karısının ölen oğullarının mezarlarını deşmeye çalışıyormuş. hoca al karısını zapt edemeyince al karısı kendini dışarı atıp sis içerisinde koçlara doğru koşmaya başladı.

    sis yüzünden olan biteni göremiyorduk. derinden gırtlaklanan bir atın anırmaya çalışması gibi bir ses ile al karısının çığlıkları duyuluyordu. hoca hemen kapıyı kitledi. o an davudda dışarı çıkmak istedi. hocaya birşeyler anlatıp çıktı al karısının gittiği yöne doğru.
    ···
  12. 62.
    +5 -1
    yedi emin sizin bu bildiğiniz hukuk vs olaylarındaki yedi emin değil. burada çağırılan varlığın, zamanının en muhterem evliyasının adıymış yedi, ermişler ona güvenilirliğinden dolayı emin lakabı takmış. yedi emin pek bilinen varlık değildir. genelde erenlere yardım eder. öldükten sonra dahi insanlara olan yardımı dolayısı ile emin adı verilmiş.

    hocanın anlattığına göre yedi isimli ermiş, zamanının en muhterem evliyasıymış. şuanki türkiye sınırları içerisinde hiç yaşamamış. hayatını şuan bizim sıkıntı çektiğimiz bölgeye yakın yerlerde, buralar osmanlı toprağıyken geçirmiş. öyle heybetliymiş ki yolda yürüdüğünde şeytanın bile korkup yolunu değiştirirmiş. insanlar ifrit cinden nasıl korkar ise, ifrit cin de yedi emin hocadan öyle korkarmış görünce.
    ···
  13. 63.
    +5
    davud köydeki hiçbir eve sığamadığı için hep beraber bahçede oturduk. davud cebinden 6 tane hurma çıkardı. hurmalar yumruk büyüklüğündeydi. o kadar açtım ki, bir ara yerdeki nanelere kopartıp yemiştim. ama davudun verdiği hurmayı yiyemedim. hurmanın üzeri davudun derisi gibi çatlaklaşmıştır. yanımda dursun açlığa dayanamayınca yerim diye cebime soktum.

    aradan bir süre geçince, hocanın bacağı kopan kan ağlayan kargası gezmeye başladı etrafta. bir süre kafamızın üzerinde turladıktan sonra yanımıza yanaştı. belliki davuddan çekiniyordu. hoca el edince hemen kondu yanımıza. sol kanadındaki tüyler yolunmuş kanadının altına keskin birşey ile yazı gibi bir farsça şekil kazınmıştı.

    ben görünce şekli şok oldum, bu benim ilk ifritle karşılaştığım askeriyenin mutfağındaki yazılardan biri ile aynıydı. hoca o an bana bunun şeytanı öven bir kelime olduğunu söyledi. biz nasıl darda kalınca ya rab! diyorsak karganın kanadına ya iblis! yazılıydı. cinler kargayı yakalayıp tırnakları ile hayvana acı çektirerek yazmışlar.

    gerçe hayvan diyemem. o an hoca bize birşey itiraf etti. bu karga kafası koparılan al karısının hayatta kalan oğullarından birisiymiş. al karısını anlattığım yazımda dediğim gibi al karısının oğlu hayvan kılığında gezer. bu karga hoca için değil annesi için geliyormuş. annesini katlettiklerinde oğlunu da yakalayıp işkence yaparlarken okunan ezan kurtarmış onuda.
    ···
  14. 64.
    +3 -2
    Selçuklular devrinde yazılmış bir büyü kitabindan bir parça. Keçi kafası baphometi simgeler

    http://imgim.com/cinni.png
    ···
  15. 65.
    +5
    hoca bizim oturduğumuz odanın önüne davuda verdiği bakır tasta ıslattığı ekmeklerden koydu. birileri hayvanlar gibi kapıya vurmaya başladı, o an resmen içeri taş yağdırmaya başladılar, ne var ne yoksa içeride ki herşeyi parçalamaya çalışıyorlardı sanki. hocam diyebildim sadece, bana sus dedi. noluyo hocam kurban olayım neler oluyor böyle diye yalvarmaya başlamıştım.

    hoca bana seni almaya geldiler dedi. o an davud içeri girdi.

    bizim odaya geldi. hoca ile kavga eder gibi konuşuyorlardı. davudu evin etrafına ekmek bırakırken görmüşler. okunmuş ıslak ekmeğe yanaşamıyorlarmış. davud içeri gelemesinler diye ekmek koyarken görmüşler. beni öldürecekler demiş hocaya. normalde müslüman olmayan cinler ise müslüman olanlar arasında zaten bir husumet varmış. birde insan ile iletişime geçip yardım ediyor ise yakıyorlarmış evini. dönersem beni yakalayıp yakacaklar demiş hocaya.

    ya beni verecekelr ya da davudu yakacaklar.
    ···
  16. 66.
    +4 -1
    ssabah ezanı bizim için kurtuluş çanı gibiydi bir sonraki yatsı namazına kadar. hoca bana sakın dışarı çıkma işemek içinde ateşin içine işe dedi. sakın terleme, ve çok sesli konuşma dedi. hoca al karısını alıp dışarı çıktı, biz bizim hoca ile evde kaldık. sonra davudu çağırdı hoca ama davud kapı eşiğinden ötesine giremedi. sebebini hiç öğrenemedim ama davud içeri giremiyordu. kapıdan konuştular. hoca bir minder çekti kapı eşiğine beraber oturup konuştular. ben camdan bakmaya başladım. ilk defa annem geldi o an aklıma. o kadar özledim ki, öleceksem de bir kere göreyim öleyim diye yalvardım içimden allaha. neyse davudda bir süreliğine uzaklaştı. sanırım etrafı kontrol etmek için. hoca içeri geldiğinde ben ağlıyordum. ağladığımın farkında değildim.

    hoca biraz bu işe bulaştığına pişmandı, her halinden belliydi. belki davudla beni teslim etmek için konuştular bilmiyorum, o konuşmayı asla sölemedi bana. ama davud çok pişmanmış. kabileyi öğrenip özür dilemeye gitmek istemiş. ama hoca yerimizi bulurlarsa hepimizi öldürürler diye yalvar yakar ikna etmiş davudu.

    akşam üstü davud döndü. davudun anlattığına göre bizim kaçtığımız hocanın eski evini yakıp kül etmişler, etrafta köpek eşşek at ne varsa katletmişler, herşeyi yakıp yıkmışlar. cinler arasında dava olan insanı bulamayınca oradaki hayvanları katledermiş. yani cinler bizim o evde olmadığımızı biliyordu. kaçtığımızı biliyordu. ifrit olduklarından peşimizide bırakmayacakları için aslında pek te güvende değildik.
    ···
  17. 67.
    -4
    hızlı yaz huur çocuğu nazını niyazını gibeyim senin günde yarım metin yazıp gibtirip gidiyosun ecdadını gibtimin evladı. seri yaz.
    ···
  18. 68.
    +4
    hoca ben ona yalvarırken namaza durdu. kafasını son secdeye koyduğunda ikindi ezanına kadar kaldırmadı. bu arada dışarı çıktığımda davud ortalıkta yoktu. köyün arkasında tepeler vardı. davut cinlerin köyü basacağı yere doğru gidip nöbete durmuştu. bir ara köyden kaçıp saklanmak istedik, ama köy bizim için en güvenli yerdi. hoca köyden ayrılan ifritin kucağına düşer dedi. ne yapacağımızı ne edeceğimizi bilmiyorduk. köyde yaklaşık 20 hane vardı. tuvaletler, barakalar, ahırlar vs işin içine katınca 35 e yakında içinde saklanacağımız yer vardı. hoca ikindi ezanını okuduktan sonra yanımıza geldi.

    kargayı salın al karısı bulup saçlarını getirsin buraya dedi. hoca kargayı saldı. al karısı saçını düğüm düğüm edip köyün girişindeki ağaçlara asacaktık. hoca davuda bir yer gösterip buraya işemesini istedi. benim koluma bir çizik atıp davudun işeğini yere damlattı. çok zaman geçmeden karga ağzında bir tutam saç ile döndü. cübbeli hoca karganın gözlerine bakıp hayvanı terk et dedi. içindeki al karısının oğluna seslenmişti. karga önce huysuzlanıp sonra uçarak uzaklaştı. aradan bir dakika geçmedi ki, 17 - 18 yaşlarında sol tarafı felçli bir çocuk belirdi. suratı orantısızdı. bir gözü diğerinden büyük, ağzında dişleri yoktu. sol tarafı felçti.

    hoca beni yanına aldı, diğer iki hocanın camide kalmasını istedi. hocalar ikindiyi kıldıktan sonra okumaya başladılar. cübbeli hoca, sabah ezanını duymadan yer bile yarılsa okumayı kesmeyin dedi.

    al karısının oğlu ile davudtan çatılara çıkmasını istedi. al karısının oğlunun boyun benden kısaydı. felçli haline aldırmadan çok hızlı hareket ediyordu. davud ise daha önce sölediğim gibi benden çok daha uzun ve iriydi.

    biz hocayla caminin arkasındaki ahırın kapısına geldik. hoca eline avuç avuç at pisliği alıp benim diz kapaklarımdan aşağısına sürmeye başladı. sonra yerden bir avuç toprak alıp toprağa bişeyler söleyip üfledikten sonra başımdan aşağı döktü. bu binanın etrafında 7 tur at ve öğreteceğim kelimeleri söyle dedi. bu kelimeleri söyleyemeyeceğim, yanlış telaffuz ile başınız derde girmesin.

    hocanın dediklerini yaptım. o ara hava kararmaya başladı. korkudan başım dönmeye başladı. hocaya naapacağımızı sordum. yedi emini çağıracağız dedi.
    ···
  19. 69.
    +4
    hoca teyemmümü alırken benim gözüm bir anda davuda gitti. davud çıktığı çatıda gözükmüyordu. tam davudu ararken cübbeli hoca bir anda avazı çıktığı kadar "allahümme salli" duasını bağıra bağıra okumaya başladı. o an irkilip hocaya döndüğümde, donup kalmıştım.

    gökyüzü ile yeryüzünün birleştiği o noktada uzun, omuzları geniş, sakalı göbeğinin altına kadar gelen, elinde benim boyumu bile aşan asası ile, yüzüne baktıkça bakılası gelen mübarek bir insan geliyordu. ne kadar uzun olduğunu yanıma gelene kadar farkedemedim. önce korkmuştum. çünkü sadece silüeti gözüküyordu. bir anda cübbeli hoca da bağırarak dua okuyunca ifrit cinlerin geldiğini sandım. fakat emin hoca yaklaştıkça o yüzünün nuru öyle etkilemişti ki beni, günlerdir içimi ilk defa o kadar rahatlamıştı.

    aradan birkaç saniye geçti ki, davudu emin hocaya koşarken gördüm. o iri devasa müslüman cin, emin hocanın yanında neredeyse çelimsiz kalıyordu. daha emin hoca köye yaklaşmadan, davud hocanın ayaklarına kapandı. bizim cübbeli hoca da koşmaya başlayınca ben ne yapacağımı şaşırdı. hocanın arkasından gidip yetişmeye çalıştım. emin hoca öylesine heybetliydi ki, şeytanın bile görünce yolunu değiştirmesine anlam verebiliyordum. yüzünden nur akıyordu. cübbeli hoca davudun ile resmen hocanın ayağına kapanma yarışına girdi. hoca ikisinide doğrultmak için eğildiğinde hocanın ellerini öpmeye başladılar.

    bende çok geçmeden yetiştim, ama ne yapacağımı bilmiyordum. emin hoca cüppeli hocaya, ezanı oku, namazımızı geciktirmeyelim diyerek benim ile gözgöze gelmeden sanki ben orada yokmuşum gibi yanımdan geçti gitti.

    emin hoca hakkında kısa bir bilgi vereyim, nasıl göründüğü ile ilgili,

    ben davudun göğüs kısmına geliyosam, davud da hocanın omuzlarına anca geliyordu. emin hoca göbeksiz, sırtı dik, omuzları geniş yüzü tertemiz bir hocaydı. sakalları bembeyaz ve göbeğinin altına kadar iniyordu. hoca yaşlı gözükmüyordu. 40 lı yaşlarında gösteriyordu. sakalları olmasa belki daha genç dururdu. kaşları kalındı, alnının üzerinde 7 çizgi vardı. kafasında yeşil bir sarık vardı, üzerinde ise keçeden yapılmış renkleri birbirine karışmış bir hırka vardı. hoca akşam ezanını okuduktan sonra, hocalar, ben, davud ve al karısının oğlu hep beraber köyün girişinde namaza durduk.
    ···
  20. 70.
    +4
    yedi emin hoca yerine uzun uzun yazamamak için emin hoca diyeceğim.
    cübbeli hoca, emin hocayı çağırmak iki kere gusül ve 7 rekat namazın ardından, benim dediklerimi tekrarlayacaksın dedi. hoca sana yardım edeceği için sen çağıracaksın dedi. tamam dedim. boş evlerden birinde bulduğum iki kazan su ile gusül alıp 7 rekat nafile namazı kıldım. arkasından cübbeli hocanın yanına gidip dediklerini tekrarlardım. hoca elime bir tespih verip bir cümleyi 777 kere tekrarlatacak şekilde 7 cümle söylettirdi.

    emin hoca ikindi ile akşam arası çağırılır. emin hocayı yardım için değil akşam namazı için çağırmak gerekir. usül budur. hoca gelir senin ile akşam namazını kılar. yatsıya kadar sohbet edilip, kuran okunur. eğer hoca haline acır ise yanında kalır yardım eder. aksi halde yatsıyı kıldıktan sonra gider. hocayı bizle akşam namazı kılsın diye, cübbeli hocanın tarifine göre çağırdık. hocayı çağırırken, akşam namazına bir saatten az süre vardı.

    bu arada davud ve al karısının oğluda çıktıkları evlerin üzerinde namaza durmuşlardı. beni korumak için başını derde sokan iki hoca da camide sürekli okuyorlardı.

    biz köyün girişine gelip hocayı beklemeye başladık. akşam namazı okunmaya başlayana kadar gelmez ise bir daha gelmeyeceğini biliyordum. bu yüzden umudumu yitirmeye başladım. çünkü cübbeli hoca akşam namazını okumak için teyemmüm abdesti almaya başlamıştı.
    ···