-
26.
+9arkadaşlar bu son yazım olacak bu başlıkta ki, belki soru gelirse onu cevaplamak için yazarım;
komutanın ayarladığı gibi bir iki gün sonra uçak ile türkiyeye döndüm. kosova ya da sırbistandan kimseyle bağlantım kalmadı. kimseyle görüşmedim. görüşmek hatırlamakta istemiyorum. yapılan muayeneler sonunda erken tezkere verdiler zaten. ilk 9 ay uyku problemleri çektim, ailem perişan oldu. hiçbir işte çalışamıyorum. pgibolojik destek görsem de nafile, yaşayamayan bilemez. bilmeyen yardımcı olamaz.
sonuçta döndüğümden beri, hiçbir normal dışı aktivite yaşamadım. sanki o ara başka bir boyutta yaşamışımda geri dönmüşüm gibi.
hayat çok garip, insanlar etrafında, dünyada neler olduğundan bir haber yaşıyor. -
27.
+9hoca 7. adımı atınca durdu, farsça bir şeyler söylemeye başladıktan sonra yerden eline aldığı ucu sivri bir kaya parçası ile bileğini kesip kanını akıtarak köyün etrafında hızlıca dolaştı. resmen ifrit cinlerin topluluğuna karşı tehdit edercesine konuşuyor bizleri korumaya çalışıyordu. cinler o yere dökülen kana yaklaşamadılar bile. bir süre sonra aralarından birinin yanaştığını gördük. emin hoca öne çıkınca ifrit cin uzaktan bir şeyler söyledi.
sonra kabilesine döndüğünde hepsinin uzaklaştığını gördük.
cüppeli hocanın yanına gittim. davud ortalıkta yoktu, al karısının oğlu ve cübbeli hoca davudun taş atanların olduğu yöne doğru koştuğunu söylediler, davudu aramaya çıkamadık. çünkü kan ile çizilen yeri sabah ezanından önce geçemezdik. o arada öteki hoca camiden, beni ilk önce evine davet eden hocanın cansız bedenini çıkarıyordu...
hoca kafasına aldığı bir darbe ile yere yığılmış, diğer taşlar vücudunu paramparça etmişti. bizi parçalayan asıl görüntü ise kocanın bedenini kuran'a siper etmiş olmasıydı. saatlerce ağladım.
cübbeli hoca sabah ezanına kadar, ölen hocanın bedenini yıkadı ve gömdük. sabah ezanından hemen sonra davudu aramak için ilerledik. cinler davudu katletmişlerdi, ama o kısmı anlatamayacağım. cesaret bulduğum bir zaman olursa o görüntüyü size anlatacağım. cübbeli hocanın dediği gibi iki ölü çıktı o geceden, davud ve beni ilk kollayan hoca. -
28.
+9biz namazı bitirdiğimizde ihtiyar adam hala namazdaydı. çok uzun süre geçemedi ki, allahu ekber kebirayı okumaya başladı. yaklaşık 11 tekrar yaptıktan sonra seldıbınaleyküm diye sohbete girdi hoca. faezeh ile görüştünüz mü dedi ihtiyar bizim hocalara, faezeh ifrit cinlerin kabilesinden bizim eve giren sözcüymüş. evet dediler. yüzünüzü gösterdiniz mi dedi, bizimkiler yine evet dedi. anlaşmaya yanaşmadılar mı dedi. bizimkiler anlaşmayı dinlemedi bile, beni göstererek ya onu alırız ya hepinizi dedi, dedi.
ben dayanamayarak hocam allah razı olsun bizi kurtarmak için ezanı erken okudunuz dedim. ben okumadım dedi. ben köyün 4 günlük misafiriyim dedi, size yardım eden hoca köyün geri kalanı ile tepenin arkasına yürüdüler saklanmak için dedi. vazifem bitmeden bu köyü terk edemem dedi. vazifesini sorunca rab bilir, kader yazar biz uyarız dedi.
bu gece bu köyden iki ölü çıkacak, ben onları yıkayıp gömeceğim. benim görevim bu dedi. -
29.
+9akşam 9 gibi hocanın evine vardık. evi iki katlıydı, sağda solda boynuzlar, dduvarlar dışkı ile sıvanmış içeride ağır bir koku vardı. önce al karısını zincirle bağladı odasına. resmen bir hayvanmış gibi muamele yapıyordu. evin tam ortasında tandır gibi bir şey vardı. içindeki alevi hala yanıyordu. ısınmak için etrafına dolandık. çok geçmeden hoca konuyu anlattı yine. bu sefer türkçe konuşulduğu için çok iyi anlamıştım olayın asıl boyutlarını.
hoca öncelikle tasvir istedi. cinden cine değişir dedi. ama biz görmemiştik önceki gece gelenleri, davud çıkmıştı dışarı, biz hocaya davudun geleceğini söleyince al karısı huysuzlandı. hoca getirmeyin buraya dedi. içeri giremez dedi, dışarıda bi kulube gibi bir şey vardı odunları yığdığı gelirse oraya geçsin dedi. sonra hoca bana olayı anlattırdı. bende anlattım. o an içinde bulunduğum durumda bana kolunu kes ddese kesecek vaziyetteydim. ne sorduysa söledim.
hoca duvar yazılarını ve geçen geceki olayı duyunca zaten ifrit cin işi bu dedi. anlattığına göre cin soylarının en tehlikelisiymiş. hastalık ve ölüm verebilirlermiş. insanları en çok rahatsız eden musallat olan cinlermiş. peygamber miraca çıkarken toplanıp peygamberi de yakmak istemişler. en lanetli cinlere bulaşmışsın sen dedi bana.
ifrit cinler insanlar ile anlaşmaya yanaşmaz dedi. kabilelerini öğrenip konuşup anlaşmak lazım yoksa sana rahat vermezler dedi. ama bu da imkansız dedi. eğer gelirlerle seni öldürmeden gitmezler, konuşamayız, bizim onlara gitmemiz gerek. kabileyi bulursak al karısı ya da davudu yollar ara yol yapmaya çalışırız dedi. hoca bana bunları anlatırken dışarıdan bir at sesi duyuldu. cama koştuk.
bilmiyorum hayatınızda paranormal aktivite yaşayan varmı ama, allah kimseye iki ayağının üzerinde yürüyen at görmeyi nasip etmesin. cinler kılıktan kılığa girer. özellikle ifrit cinleri bukonuda başarılır. ama bu ifrit olmadığından at kılığına girse bile başarılı olamamış. gözlerinden belliydi. insan gibi iki ayağının üzerinde yürüyüm acayip bir şekilde hırlıyordu.
hoca yalnız geldiğine göre davud bu dedi. eve yaklaşamıyordu al karısından dolayı. hıca ben çıkar konuşurum dedi. -
30.
+9altıma sıçarım diye tuvalette okuyorum
-
31.
+9al karısını soranlar var özelden.
al karısı hakkında herkes birşeyler yazabilir. al karıları insanlar gibi her biri birbirinden farklı olabilir. tek bir al karısını ele alıp genelleme yapılmaz. al karıları erkeklerle münasebete giremez. doğalarında öle birşey yoktur. lohusa kadınların yeni doğurduğu bebekleri çalıp kendilerine tohum yaparlar. yani yeni doğan bebekleri kaçırıp, bir şekilde gebe kalırlar. bunu nasıl yaptıkları bilinmez. al karıları erkek yada kız doğurabilir. erkekler genelde ölü doğar. yaşayanları ise cinler avlar genelde. bu yüzden erkekler hayvan kılığına girer sayıları o kadaar azdır ki, denk gelmek imkansız gibi. dişiler ise al karısı olur.
elleri çok bereketlidir. bir ekmek çıkacak hamura el sürdümü on ekmek çıkar. bazı yörelerde gümüş çuvaldız ve iğne batırarak yakalarlar. ama bu boş bir yöntemdir. zira al karısı enerjisi düşük bir varlıktır, normal kadın kadar güçsüzdür. bir erkek tarafından kolayca yakalanabilir. cinler gibi özellikleri yoktun. gaipte yaşamazlar. insanlar arasında yaşarlar, ve sürekli insanlara görünürler. görünmezlik özellikleri yoktur yani.
genel olarak çok çirkindirler. al karısı olduğunu anlamak zordur, insana benzer tıpatıp. dişlerinin yapısından anlaşılır. saçları koyu kırmızı gözlerinin çoğu göz bebeksizdir. yani bembeyaz.
yeni doğum yapan kadınlara musallat olur evlatlarını çalar. al karısı bebeği 40 günlüğe ulaşmadan çalar. aksi halde onu tohum edemez kendine. bazıları kıskançlığından hamile kadınlara musallat olup bebek düşürtür.
al karıları cinler ile kan davalı gibidir. birbirlerini asla sevmezler. cinler al karısı ve soyundan gelenleri sorgusuz sualsiz öldürür. genelde kafaları kopartılır. kafa kabileye zütürülüp yakılır.
al karıları toplu halde yaşar, insan tarafından yakalanan bir daha geri dönemez ve evlatları var ise öldürülüp al karısının yakalandığı evin kapısına bırakılır. bu saatten sonra al karısı yakalayana köle gibi olur. al karısına yemek verdiğin sürece her işi yapar. evinde kaldığımız hoca al karısına temizlik, yemek vs herşeyi yaptırıyordu. -
32.
+9sinirden uyarı ateşi açacağım ama kosovadayız nato birliği dibimizde komutan özellikle emretti bir uyarı ateşi açsam günlerce onun hesabını veririm komutan zütümden kan alır diye zütümde yemiyor ateş açmaya. ama taşların ardı arkası kesilmedi. en son bir tencere kapağını siper edip dışarı çıkayım dedim. o kadar sinirliyim ki bulsam yatırıp gibicem huur çocuğunu diye içimden geçiriyorum. taşlardan birini aldım elime önce etrafı kolaçan edip sonra nöbetçiye yaklaşıp taş atıp bini uyandırıcam o arada mutfağa koşup hırsızları kıstırıcam diye plan yaptım. önce tencere kapağını aldım. kapak zaten bir metre eninde neredeyse zırh gibi kalkmıyo yerinden. elime de bir taş aldım fırlatabileceğim kadar. benim dışarı adımımı atmamla taş kesildi. dedim korktu kaçtı binler. yemekhanenin ışıklarını açık bırakıp, nöbetçinin yerine koştum arada 50 metre yok. çakılı fırlattım uyansın diye. uyanmadı. bağırıyorum duymuyor. ortalığa da sis çökmeye başladı. saat zaten 4.30 a geliyordu. yani 30 dakka sonra nöbet devri var zzaten taşı atanlarda korktu kaçtı diye düşünüp mutfağa döndüm.
ışığını açık bıraktığım yemekhanenin ışıkları kapalıydı. -
33.
+9kusurabakmayın, insan şok geçirince hayatı allak bullak oluyor.
neyse dinleyenler için devam ediyorum.
davud namaz kılmak için içeri odaya geçtiğinde hocayla kısaca konuştuk. bu kısımları atlayacağım çünkü hayal meyal hatırlıyorum. şoktaydım. bir cinle aynı evi paylaşıyordum. bu arada bu hikayemi anlattıklarım hep neye benzediğini sorar.
ayakları kalın ve sanki komple nasırla kaplıydı. parmakları biçimsizdi ve üç tane parmağı vardı ayağında. tırnakları yoktu. üzerindekiler yüzünden mi yoksa kendi özelliğimi bilmiyorum ama ölü hayvan gibi kokuyordu. ellerini ve yüzünü asla görmedim. hoca sakın davud ile konuşmaya kalkma dedi, belli adab ve usülleri varmış yoksa musallat olur dost iken düşman kazanırsın dedi.
normalde davud perşembeyi cumaya bağlayan geceleri hocanın yanına gelip sabaha kadar okurlar ve sohbet ederlermiş. yer yer hocadan erzak alır hoca ya da gaipten bilgi verip gidermiş. hoca hiç evlenmemiş, davud ise evliymiş. nerede nasıl yaşadığını asla anlatmazmış. ama düşmanı çokmuş. bir süre sonra hoca namaza kalkınca bende camdan dışarı bakmaya başladım. zaten ne olduysa o ara olmaya başladı... -
34.
+8 -1önce nöbeti devredeceğim asker gelip ışıkları söndürdü galiba diye düşündüm. şimdi beni yerimde bulamayıp komutana bilgi verir, nöbet yerini terkten ceza alırız diye tırsıp mutfağa koştum. bu sefer mutfaktan sesler geliyordu. ortalığa 5 dakikada öyle pis bir sis çöktü ki, yemekhanenin kapısını göremiyorum. içeriden sesler geliyor. heh dedim şimdi kıstırdım hırsızı diip kapının hemen ağzında geldim. 30 cm önümü göremeyecek vaziyetteyim, içeri dalıp ışıkları yakıcam. sonra büyük ihtimal silahı görünce teslim olur diye düşündüm. en kötü saldırmaya kalkarsa uyarı ateşi ederim sorarlarsa zorunda kaldım derim diye düşündüm.
içeri dalıp ışıkları yakmak için şarteli kaldırmamla şartellerin atması bir oldu. -
35.
+8kapı açıldı beni içeri odaya aldılar, sen sakın çıkma dediler, gözükme dediler. içeri ki oda da divanın altına girdim. nefes bile almayı bıraktım. hayatımın en korku dolu anlarıydı. sonra konuşmalar başladı, kimin ne konuştuğunu anlamak mümkün değildi.
içeriden bir ağlama sesi duyuldu. sonra hoca girdi benm odaya, evdeki tüm kuran ve dua yazılarını toplatmış içeriki odaya taşıtmış. ifrit cinler çok rahatsız olur kuran ve arapça dualardan. hocanın yüzünün rengi benbeyazdı. yıllardır cinlerle münasebeti olan adamın bile rengi atmıştı. -
36.
+6 -2komutandan araç tahsis etmek zor olmadı. o benden daha çok korkmuş haldeydi. sırbistana gidip gelene kadar uçuşa yetişmem imkansızdı. burada kalsam gece katledilecektim. uçuşu iptal etmekten başka şansım yoktu. ddevletin askeriydim. kafama göre araba ile ülkeyi terk etsem kaçak gözükeceğim. elim kolum bağlı bir şekilde sırbistana kaçmaktan başka bir çarem olmadı.
aklımdaki sayısız sorudan sonra davudu almak için sultan tepesine gittik. davudun arabaya sığması imkansızdı. zaten gündüz olduğu için biz geceden ne kadar korkuyorsak o da gündüzden o kadar korkuyordu. sığındığı yerden çıkamadı. hoca ile konuştular, o gece gelir yolunu bulur ddedi. biz yola koyulduk. ama davudsuz da tamamen savunmasızdık.
ama asıl sorun sırbistan sınırından içeri sızabilmekti. heryer türkiye sınırı gibi yol geçen hanı değil. hele kosova sırbistan sınırı nato tarafından korunuyordu. araç ile bir yere kadar gidecektik sonra, hocanın tanıdığı bizi alacaktı. askeriyede hoca tanıdığını aramış durumu anlatmış. yalvar yakar kabul etmiş yardım etmeyi.
gittiğimizde al karısı yanındaydı, hayatımda ki üstüste en büyük diğer bir şoku yaşadım. -
37.
+8davud olması için dua etmeye başlamıştım. o ara artık cinlerle iç içe yaşayanları anlıyordum. zararlısı olduğu gibi yardım edeni de vardı. hatta hayatınımda ilk defa bir cinin o an bulunduğum ortamda olması için dua etmiştim. bizi onlardan koruyacak tek varlıktı. hoca dışarı çıkınca at geri geri yürüdü. karanlık olduğundan gözden kaybolunca hoca da karanlığa pek yürümedi olduğu yerde bekledi. birkaç dakika sonra davudu gördük. hoca hemen yanına koştu davudun, davun al karısını hissetmiş gelemiyordu eve. dışarı kulübeye geçti. o ara al karısı da ayağa kalkmış bağırıyordu. hoca ona ekmek zütürünce sustu.
sonra benle konuşmaya başladı. ya hepsini öldüreceksin ya da onlara bişey vereceksin dedi. cinleri öldüren insan yoktur dedi sonrasında. zamanında bir kabile ile 5000 koyun karşılığı anlaşmışlar. ama ifrit cinler koyunu alsa bile peşini bırakmaz o yüzden işimiz zor dedi.
hocanın çaresiz konuşması beni iyice gerince hocam türkiyeye döneceğim zaten birkaç güne dedim. yeterki dört beş gün daha koruyun beni dedim. döndürmezler, dönsende peşinden gelirler dedi. o ara hoca girdi içeri nefes nefese. davud yolda gelirken kabileyi tepenin başında priştine tarafında yangın görmüş. bizim terkettiğimiz araziyi yakıyorlarmış. bütün kabile oradaydı diye sölemiş hocaya. -
38.
+7 -1arkadaşlar, bu olaylardan sonra ailemin ısrarı üzerine pgibolojik yardım alıyorum. eve daha yeni girdim. şimdi yazmaya başlıyorum. bu gece tüm olanı biteni yazıp bitireceğim. sabaha kadarda sürse yazacağım.
-
39.
+8ben o an olanları kavrayamıyordum. olaylar sona erince anlatıldı hepsi.
o konuşmaların ardından davud tekrar çıktı dışarı. biz köyün dışındaydık, hoca davud gelebilsin diye derme çatma ev yapmıştı. insanların yoğun olduğu yere gelemiyor diye köy dışına yapmış evini. hoca askeri arayalım dedim. kimsenin gücü yetmez bunlara dedi. o ara çığlıklar duyulmaya başladı. hayatımda hiç bu kadar kasvetli çığlıklar duymamıştım.
davud köye koşup bir koç kaçırmış, sonra bunu parçalayarak kanını üzerine dökmüş. müslüman olmayan cinler koç kanından nefret ederlermiş, yaklaşamazlarmış. davud bunu üzerine sürüp müslüman olmayan beni almaya gelenler ile kavgaya tutuşmuş.
çığlıklar öyle laneti öyle kasvetli ve rahatsız ediciydi ki, hocanın ağladığını gördüm. o an işte tamamen kendimden geçtim. tek güvencem bana destek veren gücün ne kadar korktuğunu hissediyordum.
o lanet çığlıkları dakikalarca duyduktan sonra, sabah ezanı saati gelince hoca cama koşup ezan okumaya başladı. o an çığlıklar bıçak gibi kesildi. birkaç dakika sonra davud geldi.
sabah ağırana kadar hocayla tartışır gibi konuştular. davud bu gece gelip burayı yakacakalr, geri dönersem benide öldürecekler demiş. birkaç saat önce 3 cin gelmişler. ama akşam yüzlercesi gelir dedi. burayı gerekirse tüm köyü yakacaklar dedi. -
40.
+7 -1sabaha kadar hoca okumaya devam etti. hocayla dışarı çıktılar ekmekleri toplamak için. hocanın dediğine göre ekmekleri toplayıp uzağa gömmek gerekirmiş. cinler ekmeğin olduğu yeri ev sanıp oraya giderlermiş.
sabah ağarınca hep birlikte dışarı çıkıp kıvırcık tarlasının bittiği yere ekmekleri gömdük. hoca evde bir muska yazmıştı bunu da buraya gömdü. bu arada ben hala askeriyede iştimalarda var gözüküyordum. komutan o kadar korkmuş ki, beni birlikte gösteriyormuş. yani burada ölsem cesedimi bulamazlardı.
hocam şimdi ne olacak diye sordum. eve dönemeyiz dedi. davud yüzünden şehrede inemiyorduk. sultan tepesine çıkıp bir mağarada saklanalım diye düşündük. -
41.
+8sıkıntılı bir gün sona erdi ve bir şekilde gece oldu. al karısı ile hoca geldiler, ellerinde lavaş gibi ekmekler vardı, peynir vs bulmuşlar bir yerlerden önce onları yedik. hoca namaza durunca aynı karga yine cama geldi. bu sefer gözlerinden kan akıyordu. sanki mübarek hayvan kan ağlıyordu. hoca namazını bitirince sanki hemen namazı bitirdiğini anlayıp ses çıkarmaya başladı. hoca hemen camın kenarına koştu. ne olup bittiğini anlamaya çalışırken ışıkları kapatın dedi. hocaya hemen davudu çağırın dedi. önce kapının eşiğinden düğüm düğüm edilmiş bir halat çıkarım odanın içindeki tandır ocağında yanan ateşe attı. al karısına iyice tembih verip zincirlerini çözdü. davud bu sefer içeri hiç sıkıntı yaratmadan girdi. sonra anladık ki, hocanın evini düğümlü halat koruyormuş. halatı yanarken bize camları kapattırdı. sonra ateşe kuyruk yağı attı duman çıksın diye. halat yanıp dumanı duvarları sinsin diye uğraşıyordu. neyse davudu içerideki oda da tuttuk, al karısı ve halat dumanının sindiği duvarlı odada biz oturuyorduk.
hoca önce oturup yasin okudu, sonra 40 kere felak ve nasr surelerini okuduktan sonra. bu gece ziyarete gelecekler dedi. sen burada kalacaksın dedi gözlerimin içine bakarak, sonra beni buraya getiren hocaya dönüp, hoca sen istersen git, al karısı seni uzaklaştırsın dedi. çok vesveseli şeyler olacak, kalma istersen burada dedi.
hoca zaten günlerdir zor duruyor, bir çıkış yolu arıyordu ama beni şaşırtarak kalmayı tercih etti. gece saat 11'i gördüğünde karga tekrar geldi. ağzı hayvan pisliğine bulaşmış, bir ayağıda kopmuştu. hoca çok yakındalar sessiz olun, davudu uyarın dedi. davud hemen kaldığımız gecekondudan bozma binanın çatısında çıktı, al karısı bizimle kaldı. ne yapacağımızı bilmiyorduk. -
42.
+8yatsıyı da kıldık, gece ayazı üzerimize inince hocalar camiye geçti okumaya devam etti. cübbeli hoca beni ahırın oraya yolladı. fakat bu sefer emin hoca davud ile al karısının oğlunu yanına alıp ileri doğru yürümeye başladı. ben hemen cübbeli hocanın yanına koştum ne olduğunu anlamak için, bizi yalnız bıraktıklarını, beni cinlere teslim edeceklerini sandım. meğer ise, emin hoca sis çöktüğünü görüp ifritlerin geldiğini anlamış. onlar köye varmadan karşılaşmak istemiş. ama karşılaşınca ne yapacağını kendi bilir dedi cübbeli hoca. bana ahıra girmemi söledi. ahırın kapıları hocanın okuyup düğümlediği halatlar ile bağlanmıştı.
ahırın oradan izliyordum. daha önce ifrit cin görmemiştim. evi bastıklarında camları olmayan odaya saklandığımdan onları görmemiştim. ama ahırın içinden herşey görünüyordu. emin hoca sisin içinde kayboldu. ama sis ilerlemeyi kesti. köyün girişine 250 metre kala sis durdu. ama ötesi gözükmüyordu. -
43.
+8birkaç dakika sonra davud döndü, al karısının başı ile vucudunu birbirinden ayırmışlar. kafasını alıp kaçmışlar. davud elinde al karısının cansız bedeniyle döndü, bedende kafa kısmı parçalanıp koparılmış şekildeydi. ben zaten o ara kendimden geçmişim. tam olarak ne olduğunu şuan hatırlayamıyorum. ama kendime geldiğimde davud al karısının bedenini gömmeye çalışıyordu. saat 2.30 gibi kendime geldim.
davud gömme işlemini yarıda bırakıp içeri koştu. hocaya bağırarak birşeyler söyledi. hoca geldiler hocam diye bağırdı. -
44.
+7kusurabakmayın arkadaşlar devam ediyorum.
birlikten hataylı bir arkadaşı çağırdık. önce yazıları arapça sandık. arapça bildiği için, ilk önce onu çağırdık. ama okuyamadığını, farsçaya benzediğini söyleyerek birlik dışından tanıdığı bir çevirmeni çağırdı. bu arada kendime geldiğinde komutana olanları anlattım. önce pgiboloğa yolladılar, o ara farsça bilen çocuk gelmiş. duvarda sadece bir kelimeyi okuyabildiğini söyledi. diğerlerini okuyamıyormuş. okuyabildiği tek kelime ise "ÇAĞIR" demekmiş. isterseniz priştinede türk bir hocam var çağırayım o okur dedi.
neyse yemekhaneye dokunmadık komutanın emriyle, birkaç gün sonra hoca geldi, ne yaptılar ettilerse hocayı kapıdan sokamadık dediler. ben buraya girmem demiş yazıları okuduktan sonra. kim sebep verdiyse çağırın gelsin demiş. komutan odasına çağırdı, hoca bir koltukta oturuyordu. geç evladım karşıma dedi geçtim oturdum. komutandan rica etti yalnız kalmayı ben o ara tırstım,, ceza alıcam diye bekliyorum. nöbet yerimi terk ettim diye.
kafamı toparlayamıyorum, olan bitene bir anlam vermeye çalışıyorum. neyse komutan çıkınca hoca başladı konuşmaya -
45.
+4 -3Cin çarpmis bir kız
http://imgim.com/cinni2.jpg -
-
1.
+8amk bi dur adamı dinlerken geriliyorum senin yazdıklarına gülüyorum ahahahah
-
1.
başlık yok! burası bom boş!