/i/Korkunclu

Korkularımız yaşamımızı yönlendirir.
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +42 -7
    askerlik görevi mi kosova'da yaptım.
    ekim aynın başlarında askeriyenin mutfağından sürekli eşyalar çalındığını farkettik. hiçbir şekilde yiyecek, içecek eksilmiyor sadece kazanlar ve kepçeler çalınıyordu. ulan kim napıyor bunları diye düşünmeye başladık. askerliğini yapan bilir koca kazanı askeriyeye elini kolunu sallayarak girip alıp çıkamazsın. askerler çaldı desek alıp zütüne sokcak halleri yok diye düşündük. sonra mutfakta nöbet tutulmasına karar verildi. ilk 3 gece birşey olmadı. 4. gece yani 17 ekim gecesi 3-5 arası nöbete beni yazdılar. sabaha karşı 3 amk, ortalık ayazdan kırılıyor. kosova burası her yer dağ taş derken mutfağa girdim sinirle oturdum masalardan birine köşede kafayı da duvara yasladım, ha uyudum ha uyuyacağım. bare iyice soteye gireyim de komutan gelirse beni uyurken görmeden ben toparlanırım dedim. soğuktan uyunmuyor dıbına kodumun yerinde. tencereler, kazanlar, kepçeleri sayıyorum can sıkıntısından derken dizime ufak çakıl taşı fırlattı birisi.

    etrafta kimse yok, arkamda ve sağımda duvar var, önüm zaten mutfağın içine bakıyor, bir tek giriş soal tarafımda var orada da kimse yok derken bu sefer ikinci bir taş geldi omzuma. dedim binin birisi beni taciz ediyor. mutfak askeriyenin içinde, dışardan siviller taş atamaz, kimseninde içeri sızıp bana taş atmaya zütü yemez. dedim kesin bizim koğuştakiler taşşağa sarıyor derken, kafama bir taş daha geldi. o ara silaha sarıldım.
    ···
  2. 2.
    +34 -6
    dıbına koyim gelen giden yok iyice sinirlendim en sonunda amk fırladım yerimden tam inicem aşağı kapida birden komutan belirdi. Napıyon la sen burda diye bas bas bağırıyor gittik mutfağa baktim tencere yok. Amk komutanı o sinirle beni oraya domaltıp gibti o soğukta acımadan soydu gibti amk evladi o günden beri basur var zütümde
    ···
  3. 3.
    +2 -28
    Çin çağırma duası (sadece bakmanız yeterlidir)
    http://imgim.com/cinni3.jpg
    ···
  4. 4.
    +13 -1
    bi ara ses kesildi. pencereler yerden iki metre ve insan geçicek kadar geniş değil. tek çıkış yolu benim tuttuğum kapı. dedim taşı bitti heralde. içeri daldığım anda birşey ile burun buruna geldim. daha doğrusu birşey ile çarpışcak gibi oldum. o an silah patladı ani hareketle. yüzünü göremiyordum öyle birşey hayatımda görmedim. hala anlatırken sesim ve ellerim titrer saçmalarsam kusurabakmayın. ben resmen göğüs kısmına bile gelemiyordum yanyanayken. yüzüne bakamadım içerisi puslu gözgözü görmüyor. silah patladığı anca acayip bir ses duydum.
    geri doğru kaçtı o devasa şey o ara. tam şoktayım, içeri nöbeti devralacak arkadaş girdi, şarteli kaldırması ile ışık yandı, ışık yandığında ikinci bir kere şok oldum.

    ortalık savaştan çıkmış gibi darma dağın, duvarlarda kırmızı ve siyahalr yazılmış acayip şekiller ve farsça yazılar. yerler çakıl tanesi, tencereler kullanılmaz hale gelecek gibi yamulmuş. sanki içeride fırtına kopmuş, bir tabur asker kavga etmiş gibiydi. az önce yanmayan ışıkların şimdi yanması ayrı bir olaydı. silah sesini duyunca komutan hemen koştu. sonradan sölediklerine göre benim o an şuurum kapanmış, rengi atmış. revire almışlar kaskatı kesilmişim saatlerce.

    (isteyen inansın isteyen inanmasın, elektrikler kesildi şuan evde mobil netten yazıyorum. arkadaşlarım ısrar etti yazmam için, şimdi onlar evlerine dağıalcak. yalnız kaldığımda yazamayabilirim kusurabakmayın.)
    ···
    1. 1.
      +2 -3
      Farsca kısmını attigim resimlerden ilham aldin demi bin
      ···
      1. 1.
        0
        Ulan benim odadan da çıtırtılar gelmeye başladı lambayı yaktım yeminle
        ···
      2. 2.
        0
        sesim titrerse ne amk
        ···
  5. 5.
    +14
    bu görüntüden sonra kendimi sorguladım, eğer ölen ben olsaydım belki onlar yaşıyo olurdu. emin hocaya gidip ağlayarak düşüncelerimi anlattım. intihar edersem olayların bitip bitmeyeceğini sordum.

    hoca dün gece cinlerden birinin yaklaşıp hocaya kan borcunuzu ödediniz, yarın diyet için geleceğiz dediğini söyledi. cinler can almaya değil mal almaya gelecekler, bu köyü onlara bırakacağız, yağmalayıp gidecekler dedi. bunun ne demek olduğunu sorunca, cübbeli hoca, askeriye alanına geri dönebilirsin. senle işleri kalmadı. mallarını alıp gidecekler dedi. ifritler kan borcunu aldıktan sonra diyet için gelirler, almazlarsa ya da vermezsen çalarlar dedi.

    o an hocaya, diyet söz konusu değilse, bir ifrit cinin hırsızlık yapıp yapmayacağını sorduğumda, verdiği cevap hayır oldu.

    o an çok büyük bir boşluğa düşmüştüm. çünkü ifrit cin askeriye ye diyet borcunu almak için geliyordu.

    daha sonradan öğrendiğime göre, ifrit cinler içeri taş yağdırırken uyandırmaya çalıştığım nöbet tutan asker, aslında uyumuyormuş. o askerin sebebini bilmediğim bir nedenden dolayı ifrit bir cin ile husumeti olmuş. ve hayatta kalan hoca ona yardım edip ifrit cinle 5000 koyuna anlaşmış. zaten yazımda söylediğim 5bin koyun ile anlaşma olayı, nöbette uyuyo numarası yapan askere aitmiş. bu askerin, askeriyeye son saldırıda hayatını kaybeden hocayı öneren asker olduğunu sonradan anladım. bu asker, 5bin koyunu ödeyemeyince ifritler askeriyeye dadanmış. bu zaten olayı bildiği için ve olaya müdahale edip başına bela almamak için o gece uyuyor numarası yapmış. olaylardan sonra, yemekhanede ortaya çıkan yazıları, ilk o görmüştü ve ben bunu okuyamam diyip hocayı çağırmıştı. ben gece yüzünü göremediğim için, o an o askeri teşhis edememiştim. aslında herşeyin farkındaymış. ama olaya bulaşmamak için bilmiyor numarası yapıp, ifritlerin hırsızlığına göz yumuyormuş.
    ···
  6. 6.
    +9 -3
    hocanın anlattığına göre hırsız bir cini kendime musallat etmişim.
    ama ben davudu normal insan sanıyordum. onun da cin olduğunu kapıdan girer girmez anladım. çok uzundu, üzerinde koyun derisinden yapılmış bir parka vardı. ölü hayvan gibi kokuyordu ama vücudunun tamamı kaplı olduğu için neye benzediğini göremedim. gözlerinin orası karartıdan ibaretti.

    hocanın söylediğine göre davud müslüman bir cinmiş. hoca ile zaman zaman yanyana gelip sohbet yaparlarmış. sen davudla konuşmayacaksın dedi, zaten farsçamı ne olduğunu bilmediğim bir dil konuşuyorlardı. hayatımda hiç bu kadar korkmamıştım. hoca olanları davuda anlatacağım diyerek saatlerce konuştu. tartıştılar sonunda hoca bana dönüp anlatmaya başladı. beni arıyorlarmış. aralarından birini yaralamışım. müslüman değilmiş, yakalayıp öldürecekelr diyordu. hoca bana davud sen kosovadan kaçana kadar burada bekleyecek dedi. davudların kabilesi ile düşmanlarmış zaten, aralarında husumet varmış. insanalra musallat olmayı seven cinlerdenmiş. o ara komutandan telefon geldi hocaya 4 gün sonra türkiyeye dönebilecekmişim. 4 gün çıkmadan davud ile burada kalacaksın dedi. o ara davud içeri girip namaz kılmaya başladı.

    yaşadıklarıma inanamıyordum. hayatımda hiç bu kadar aklımı kaçırmaya ramak kaldığını hatırlamıyorum
    ···
  7. 7.
    +12
    ortalığa sis çökmeye başladı. o an en korktuğumuz andı. eğer sis çökerse cinler bizlere görünmeden hareket edebilirdi. en azından ben göremezdim. tam o korku ile kafamı kaldırıp bakmışken,

    emin hoca iki elini kulaklarının arkasına zütürüp allahu ekber diye en gür sesi ile bağırdı. hayatımda böyle bir bağırışı, böyle bir gür sesi ilk defa duymuştum. kulakları yırtan o ses sanki emin hocanın son anına kadar sakladığı bir şeydi. hocanın ağzından çıkan nefesi tüm sisi dağıttı. taş yağmuru durdu. hoca bir adım ileri atıp bir allahu ekber daha çekti. sis kalktığında tam hocanın 100 belki 150 metre ötesinde hayatımda bir daha görmemek için günde saatlerce dua ettiğim varlıklar vardı hemde binlercesi. hoca her allahu ekber dediğinde elleri ile yüzlerini kapatıyorlardı.

    kaskatı kesildim. ayakları toynak şeklinde, bedenleri çıplak tüylü, kemiklerinin bazıları dışarıda, kalbur, elleri diz kapaklarına kadar uzun, boyunları şekilsiz ve uzun, kafaları koç kafası gibi 4 boynuzlu, göz çukurlarının içi boş uzun, kulakları kuzu kulağına benzeyen, saçları olmayan, ucubelerin en çirkini varlıkları gördüm. hatırlamamak için uzun zamandır gördüğüm tedavi dolayısı ile şimdi daha detaylara girmek istemiyorum.

    hoca allahu ekber çekerek üzerlerine yürümeye başladı.
    ···
  8. 8.
    +11
    köye doğru yürümeye başladık. davud bizden 200 metre kadar ötede yürüyordu. cinlerin kurduğu tuzaklar var ise bizi uyaracaktı. hocaların ikisi de yaşlıydı. bense dermansız kalmıştım. ezanı duyalı tam birbuçuk saat olmuştu ama ortalık hala zifiri karanlıktı.

    biz bu olaya köye yaklaşınca anlam verebildik. tuzağa rastlamadan köye girdiğimizde köydeki herkesin kaçtığını gördük. ne hayvan kalmıştı ahırlarda ne insan. sonradan öğrendik ki, köylüler olanları anlamış ve hoca minareye koşup var gücü ile ezan okumaya başlamış, ifrit cinlerde sabah oluyo sanıp korkudan tuzak bile kuramadan kaçmışlar. o muhterem hocanın ani kararı ile ezanı birbuçuk saat önce okumasa biz çoktan ölmüştük.

    köy hayalet köy gibiydi. insanlar olacakları sezip kaçmıştı. 100 kişilik köyde canlı bir böcek bile kalmamıştı neredeyse. hoca minareye çıkıp bizim durumumuzu anlayp ezanı önceden okuyup hayatımızı kurtarmıştı. ama o an köyde yardım alacak bir allahın kulu bile yoktu.
    ···
  9. 9.
    +10 -1
    yukarı bakmak Allah'a olan saygıdandır. Aleyna sıfatı ile bakılır, aleyna üzerimizde demektir. Allah'ı yukarıda aramaktan ziyade rabbin gücü hepimizi aşar manası çıkarılmalıdır.he Allah ı gökyüzünde arayanda var ama her neyse, ben konuyu dağıtmadan döneceğim.

    öğle vakti gelirken cübbeli dede minareye çıkmaya başladı. boş köye ezan okumak için hazırlanıyordu. önce anlam veremedik. zamanı gelince ezanı okudu, nasıl bu kadar sakin olduğunu anlamak güç. bu gece burada iki kişinin öleceğini nereden bildiğini asla anlayamadım. hoca minareden inerken yanına yaklaşıp, hocam kurban olayım günlerdir çekmediğim kalmadı diye sızlanıp durdum. bir yolu yordamı yokmu diye ağladım. cidden birkaç gün içinde o kadar kilo vermiştim ki, vucudum allak bullak olmuştu. ayakta duracak takatim yoktu. cümle bile kurmakta zorluk çekiyordum.

    bana sana ulaşamadıkları her gün yenileri ölecek dedi. ifritin nefreti yavru kancık gibidir. hızlı büyür. ifrit cinlerin nefreti ateş ile yoğrulmuştur. ifrit cinlerin kabileleri en sapkın cin kabilesidir. şeytana tapıp, Allah'ı red ederler. diğer tüm alemler ile husumetleri vardır. insan ırkını sevmezler, insan ırkına çaresiz hastalık, şifasız dert ve vesvese verirler. al karıları ve tohumlarını avlarlar. ifrit cinlerin kabilelerinde sapkınlık vardır. kendi aralarında bile savaş halindedirler. ifrit cinler bizim dünyamızın yahudileri gibidir. sürekli fitne fesat ile düşmanlık yayıp kaos ortamlarında büyürler. ifrit cinlerin en rahat ettikleri yerler pis ve hiçbir canlının yaşayamayacağı kadar alçak alanlardır. özellikle sıçanların kafalarını koparıp evlerine asarlar. ölülerini asla gömmezler. ifrit cinler kendi ölülerini yiyebilir. ifrit kabilesinden biri bir insan tarafından rahatsız edilirse, tüm kabile onu düşman beller. ifritler kurbanlarını hemen öldürmez, ifrit cinin çarpması çok ağır olur. kemikler birbiri ile kaynar yüz ve surat şekilsiz bir hal alır. insan ucubeye döner. sonra bu haldeki insanları kabilenin yaşadığı yerde orta yere atıp sürekli rahatsız ederler. belki aylarca hatta yıllarca acı çektirirler. ifrit cinlerin kabilesi çok büyüktür. binlercesi bir arada yaşar. ifrit cin sizi çarpıp kabilenin yaşadığı yere zütürdüğünde, iki omuz aranızı üç günlük yol gibi hissedersiniz. öyledirki her hücreniz acıyı ayrı bir tadar. her gün farklı bir cin tarafından rahatsız edilirsiniz. ölmeyi dileseniz de sizi öldürmezler. çarpılan insan vücudunu kontrol edip kaçamaz. öyle ucube bir beden ile her gün cinlerin vesvesesine maruz kalırsınız.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    +11
    dışarı çıkıp kontrol edeyim dedim. ama nöbet yerini de terk edemiyorum. kafamda senaryolar kuruyorum. kesin ben dışarı çıkınca mutafa girip kazanları çalıcaklar diye. komutan zütümü giber yeminle. önce içeride biri varmı diye kolaçan ettim ışıkları yakıp. sonra dışarı çıkmadan nöbetteki askerlere bağırdım giriş kapısından. askerin esas nöbet yeri bizim yukarımızda kalıyordu, o oradan herşeyi görüyor diye bağır bağıra sorayım dedim. ama bin nöbet yerinde uyuya kalmış. duymuyor beni.

    etrafta kimse yok, sürekli taş atıyo birileri ama kim atıyo göremiyorum. duvarın arkasına saklandım, taş gelmesin diye içerii biri girse silahla ensesini yarıcam huur çocuğunun. durmadan caydırıcı ateş gibi sürekli kapılara pencerelere taş fırlatıyorlar
    ···
  11. 11.
    +9 -2
    anlat diye yalvarıosunuz, anlatırken de dinleyen yok!
    ···
  12. 12.
    +10
    hocaya soru sordum. hocam noluyor diye. adam cevap bile veremedi. sanki aklı çıkmıştı yerinden. en azından kuran kitapları yanımda belki yanaşamaz diye düşündüm. fakat şunu söyleyeyim. ifrit cinler gayrı müslimdir. islam inancı olmadığı için kuran onları sadece rahatsız eder. yani kuran ve ayetler ile ilgili şeylerin olduğu yere girebilirler. ama huzursuz olurlar. herneyse hoca içeri girip kapıyı üzerime kilitledi.

    ben zaten kaskatı kesildim. koskoca adam ne idrarını tutabiliyordu ne ağlamamayı başarabiliyordu. hayatımın en kötü anıydı. bir ara sesler yükseldi. kapının anahtarı duyuldu içeride bağırış vardı. ama bu davudun çıakrdığı seslere benzeyen bir bağırıştı. bir anda kapı açıldı, o an nutkum tutuldu, iki hocada içeri girip hemen kapıyı kitlediler. orası filmin koptuğu andı zaten. cinlerin kavgası başlamıştı. davud ve ifrit cin kabilesinden gelen cin içeride kavga ediyordu.
    ···
  13. 13.
    +10
    hocanın iki kişi ölecek bende yıkayıp gömeceğim demesi ile bizim birbirimize bakmamız bir oldu. o an herkes kendi canının derdine düştü. beni kurtarmak artık konu dışıydı. asıl önemli olan kendini kurtarmaktı. iki hocanında giriştiği bu olaydan ne kadar piişman olduğu yüzlerinden okunuyordu.

    ben o gece beni öldüreceklerine emindim. çünkü benim için geliyorlardı ve ben ölene kadar bitmeyecekti. hocaya sorduk, hocam bir yolu yordamı yok mu diye. hoca yukarı bakıp, o yazdıysa biz bozamayız dedi. bir ara çıkıp koşup kaçmayı düşündüm. ama o insanların benim için yaptıklarından sonra bu düşünce, sadece düşünce olmaktan öteye gidemedi.

    hoca bizi bir eve soktu, gusüllerinizi tazeleyin, abdestinizi alıp tövbe namazınızı kılın dedi. davudu çağırın o da alsın abdestini dedi.

    hoca uzun boylu ve uzun cübbeliydi, kalburluydu. yüzünde ifade yoktu, ne korku veriyor ne de huzur ve cesaret verebiliyordu. sadece bilgi vermek için orada gibiydi.
    ···
    1. 1.
      +7 -1
      senden iyi senarist olur panpa. ancak şunuda söylemeden geçemeyeceğim.
      Şah damarına bakmayı akıl edemeyenler ALLAH'ı hep gökyüzünde aradılar Bilmezmisin ALLAH mekândan münezzehtir.
      Yukarda ALLAH var demek bile ALLAH'a sınır çizmektir.
      ···
  14. 14.
    +10
    içerde gürültü var, biri tencerelerle kazanları birbirine vuruyor, yemekhanede resmen kulak patlatıcak gürültü var. bir koğuş asker zütünü yırtsa o kadar ses çıkmaz. bu sefer karanlıkta tencerelerin ordan biri taş atmaya başladı. yemekhaneye koşucaz diye siperlik aldığım tencere kapağınıda uyuklayan nöbetçisinin orada bırakmıştım. içeriden öle bir taş geliyorki suratıma, ileri adım atamıyorum. hemen geri çıktım kapı ağzına silahı içeri doğrultum, vurma emrim var teslim olmazsan ateş açarım diye bağırdım.

    o an ki adrenalin öyle lanet birşey ki, bir türlü dikkatimi toparlayamıyorum, ulan ya nato askerleri binlik yapıosa herifler türkçede bilmiyo şimdi bitanesini vurup başımıza bela almayalım diye düşünüyorum. kazanların olduğu yerler kapı arasında o kadar mesafe varken bin öle bi taş atıo ki silaha çarpıo taşlar. dedim en azından nöbet değişimine 10 dakika kaldı. 10 dakika daha mutfakta tutarsam iki kişi bunun dıbına koruz dedim. ben bağırıyorum teslim ol diye, o taş atıyo. yemekhanede kıyamet kopuyo, 50 metre ötedeki nöbetçi uyuyor amk. dedim yarın seni şikayet etmeyenin zütünü gibsinler.
    ···
  15. 15.
    +9 -1
    biz eve sığındık iyice. hoca ışıkları kapattı. ortalığı iyice karanlık bastı. davud külübedeydi dışarıdaki. o kadar uykum vardı ki. korkudan kaç gecedir gözüme uyku girmedi. gözlerim seyiriyordu. hoca davud nöbette ne uyu dedi bana. zaten burayı bulamazlar bulsalarda ifritler buraya yanaşamaz dedi. bu lafı unutmayın beyler ileri ki yazımda anlatacağım. kısaca bahsetmek istiyorum ama. evinde kaldığımız hoca, daha soradan duyduğuma göre bahçesinde al karısının üç oğlu gömülüymüş. al karısı insan tarafından yakalanınca çocuklarını öldürüp al karısına yollarlarmış. hoca bunları evin üç köşesine gömmüş. cinler buraya istesede giremezler demişti. bu olayla ilgili sonraki yazımda daha detaylı anlatacağım ama önce o gece yaşadığım bir tuhaflığı size söyleyeceğim.

    gerçe bu cümlem saçma oldu. yaşadığım herşey zaten tuhaftı ama o gece evin cdıbına bir karga kondu saatlerce içeriyi bizi izledi. önce rüya sandım, sonra evinde kaldığımız hoca kargaya bakır tas içinde okunmuş ıslatılmış ekmekten yedirdi. karga hocanın elinden ekmeği yedikten sonra sabah ezanından hemen önce uçarak uzaklaştı. hocanın derinliği her saat farklı bir boyut kazanıyordu. karga hocaya hizmet etmekteymiş. ekmekleri aslında yemiyor ebabil kuşu gibi ağzında evin uzaklarına taşıyormuş. önceki yazıları okuyan bilir, bu ekmekler cinlerden uzak durmak için evin bahçesine gömülür. hoca kargaya veridği ekmeklerle cinler burda olduğumuzu anlarsa yanaşamasın diye ekmek gömdürmüş uzaklara
    ···
  16. 16.
    +10
    aradan çok geçmeden emin hocanın sesini duymaya başladık, öyle gür sesi vardı ki çok net duyuluyordu. hoca bağırarak felak ve nasr surelerini okuyordu. davud ile faezeh kavga ederken çıkan sesleri duymaya başladık. emin hocanın sesi ifritlerin çığlıklarını bastırsa da, o sesin verdiği kasvetli hava bana resmen acı veriyordu. çığlıklar yavaş yavaş uzaklaşır gibi derinleşe derinleşe azalmaya başladı, bir süre sonra sesler kesilince sis te dağıldı. emin hoca davud ve al karısının oğlu ile geri yürüyordu.

    o an bir rahatlama geldi. emin hoca cinlerle savaşıp yendi diye düşünürken bir anda köyün arka tarafında patırtı koptu. hocaların okudukları yere taş yağmaya başladı. resmen gökten taş yağıyordu. al karısının sahibi olan hoca kendini dışarı atarken diğer hoca içeride kalmıştı. cinler önce kaçıp, köyün arkasından dolanıp köyü basmışlardı. ben hemen ahırda görünmeyecek şekilde saklanıp, saman çuvallarının altına saklandım. cübbeli hoca kötün en yüksek binasının tepesine çıkıp, allahu ekber kebira yı okumaya başladı, o an emin hoca taşların yağdığı yerin önüne geçerek kendini siper etti.

    taşlar emin hocaya doğru geliyor ama hocaya çarpmadan yere düşüyordu. taşlar bile emin hocadan çekinip ona zarar vermekten korkar gibi ya yön değiştiriyor ya da hemen önüne düşüyordu. yüzlerce taşa kendini siper etti ama hiçbir taş ona çarpmadı. bu sefer cübbeli hocanın oraya da taş atmaya başladılar. emin hoca kendini iki yere birden siper edemediği için al karısının oğlu ile davuda koşun siper edin dedi. bu köyde bu gece kuran sesi işitilmez ise hepimizi çarpacaklar dedi, ve hemen felak ve nasr surelerine başladı.

    hocalardan dışarı kaçabilen bir köşede okurken, cübbeli hoca en yüksek çatıda allahu ekber kebira okuyor, emin hoca ise felak ve nasr surelerini okuyordu.
    ···
  17. 17.
    +10
    emin hoca hırkasının içinden lavaş ekmeği çıkardı, mübarek böldükçe ekmeği ekmek hiç azalmadı. toplam 7 kişi karnını doyurdu o ekmekle. önce biraz kuran okundu, ama ben gerilmeye başlamıştım. çünkü gaybın kapılarının açılmasına dakikalar kalmıştı. ifritler 11 gibi basmışlardı önceki gece evi. bu gece de aynı saatlerde gelir diye düşündüm.

    ben bu düşünceler ile boğuşurken, emin hoca gür sesi ile, hak bir çaresini bulur. şeytanın soyundan gelen, şeytan gibi lanettir dedi. hoca resmen aklımı okumuştu. tam ben konuşacakken al karısı öldürülen hoca konuşmaya başladı. olayı benden daha düzgün bir uslup ile anlattı. emin hoca bana dönüp sen mi onlara gittin onlar mı sana geldi dedi. ben de askeriyedeki olayı ağlayarak anlattım.

    emin hoca beni dinledikten sonra hiç birşey demedi, yatsıyı kaçırmayalım, mümkün mertebe erken kılalım. ziyarete geldiklerinde kılamayız dedi. o an hocanın gece yanımızda kalacağını anlamıştım.
    ···
  18. 18.
    +9 -1
    önce hep birlikte dışarı çıktık. kapının önünde al karısının başsız bedeni vardı. davud toprağa tam gömememiş. gelen taşlar paramparça etmiş bedenini. biraz ötede ölü oğullarının cesedi vardı. birtanesinin bacaklarını kemirmişler. al karısı ve soyundan gelenlerin cesetleri çürümez. bin yıl toprak altında kalsa aynı şekilde çıkartırsınız. biraz davudtan bahsedeceğim.

    davudun yüzü kıllıydı. keçi derisi gibi gerisi vardı. sık ama kısa tüy gibi. ağzı yine kuzu ağzı gibi dişleri kurt gibi ama çok inceydi. kulakları yoktu. burnu içeri doğru oyulmuş gibiydi. boynuna doğru indikçe kıllar gidip yerine nasırla kaplanmış gibi duran çatlamış bir deri geliyordu. gözleri simsiyahtı. gözlerine baktığınızda zifiri karanlığa bakmış gibi hissedersiniz. yüzünü tarif edebilecek ya da benzetebileceğim bir canlı yok. o yüzden şuna benziyor diyemem. ama bir kere bakabildim daha bakamadım.

    amacımız sırbistanda şehir merkezine inmekti hava kararmadan. davuda suratını kapatacak birşeyler bulduk. ayaklarını vs sararak vücudunda görünecek yer kalmayacak şekilde gizledik. ama boyu o kadar uzundu ki her halükarda dikkat çekiyordu.

    etrafımızda şehir yoktu en yakın yerde 100 kişilik bir türk köyüydü ki, köyde elektrik yoktu. gece hayatımızı kurtaran ezanı bile hoca minareden bağırarak okuyordu. hoca bu köye girersek bizi gizlerler dedi.

    şimdi burada olan bir olayı anlatmadan önce size bir bilgi vereceğim. bu bilgi sonrasında olayın tam olarak nasıl olduğunu anlayacaksınız.

    daha önce dediğim gibi kosova ve sırbistan sınırında, zamanında milyonlarca insan katledildi. bu yüzden buralarda aşırı derecede olaylar olduğu rapor edilir. iki ülkede nato birliği hariç bu araziye asker yollamaz. çünkü burada açıklanamayan birtakım olaylar olup üzeri kapatılmıştır. özellikle bizi evinde saklayan hoca ve ileride ki türk köyündeki insanlar için, cinler, al karıları, ermişlerin ruhları ile sürekli bağlantıda olmak normal birşey. onlar genelde müslüman cinler ile, zamanında alim ve ermiş olarak ölen hoca ve hacıların ruhları ile ve al karıları ile iletişim halindedir. hatta bazı evlerde cinler misafir olarak ağırlanır. hatta bizim hocanın evinde al karısı vardı.

    bu insanlar ifrit ve şeytan soyundan gelen cinlerle muhatap olmaz genelde. bir rivayete göre ifrit ya da şeytan soyundan gelen cin bir insana tecavüz eder. kadın evinde banyo yapıp temizlenirken tecavüze uğrar, birkaç dakika sonra kadının kocasının köy kahvesinde alev alev yanarak öldüğü anlatılır. sabah ezanından önce gayb kapısından geçemeyen cinler davud gibi müslüman değilse, tutsak kaldı sanılarak kabileden dışarı atılır, bir daha dönemez. bu cinler insanlara hastalık verir, bir kısmı insan çarpar, ya da içine girip kontrol eder. onları rahatsız etmekten hoşlanır. köyde bu tip olaylar olmasın diye köyün etrafında bir takım gömüler vs vardır. cinler bu yüzden tuzak kurmakta ustadır. yolda yürürken her an bir aksilik yapar ölümle sonuçlanacak yaralanmalara yol açabilir.

    amacımız gece çökmeden köye inip yardım istemekti
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    +9
    az sonra taş yağmuru tekrar başladı. evin her herine taş fırlatıyorlardı. davud tekrar aynı sesle bağırmaya başladı, ekmekleri toplayıp bir cin alacağım, o kişi sınırı geçince ekmek ile kapatacağım dedi. davud dışarı çıktı. biz gelince ne konuşacağımızı düşünüyorduk. 5000 koyun için anlaşalım dedi hoca. en azından zaman kazanırız dedi.

    evinde kaldığımız hoca, anlaşmaya yanaşmayabilirler dedi. biz tam tartışırken kapı çaldı.
    ···
  20. 20.
    +9
    yardım istemek için türk birliklerinin bulunduğu askeri alana gittik, amacımız bir araba alıp sırbistana geçmekti. Özellikle sırp askerlerinin yaptığı bir kıyım vardı kosova da, hala tacizlerini sürdürürler kosovalılara. nato askerleri olmasa tüyü bitmemiş yetimin hakkını bile gasp ederler. ama hocanın bir tanıdığı varmış. sırbistan ile kosova priştine sınırlarına yakın yerlerde bu tür olayların çok sık olduğunu sonradan anladım.

    hocanın bahsettiği yakını, karısı lohusa dönemindeyken bir al karısı yakalamış zamanında. karısına musallatken yakalamış. o da derin bir hoca diyorlardı hep hakkında. sırbistan da rusu, sırpı, makedonu hep bu hocaya koşarmış derdi olduğunda.

    o yardım eder anca dedi. askeriyeye gitip araç bulmaya karar verdik. önce davudu sultan tepesinde gizledik. sonra askeriyeye döndük.
    ···