-
26.
+10 -1yukarı bakmak Allah'a olan saygıdandır. Aleyna sıfatı ile bakılır, aleyna üzerimizde demektir. Allah'ı yukarıda aramaktan ziyade rabbin gücü hepimizi aşar manası çıkarılmalıdır.he Allah ı gökyüzünde arayanda var ama her neyse, ben konuyu dağıtmadan döneceğim.Tümünü Göster
öğle vakti gelirken cübbeli dede minareye çıkmaya başladı. boş köye ezan okumak için hazırlanıyordu. önce anlam veremedik. zamanı gelince ezanı okudu, nasıl bu kadar sakin olduğunu anlamak güç. bu gece burada iki kişinin öleceğini nereden bildiğini asla anlayamadım. hoca minareden inerken yanına yaklaşıp, hocam kurban olayım günlerdir çekmediğim kalmadı diye sızlanıp durdum. bir yolu yordamı yokmu diye ağladım. cidden birkaç gün içinde o kadar kilo vermiştim ki, vucudum allak bullak olmuştu. ayakta duracak takatim yoktu. cümle bile kurmakta zorluk çekiyordum.
bana sana ulaşamadıkları her gün yenileri ölecek dedi. ifritin nefreti yavru kancık gibidir. hızlı büyür. ifrit cinlerin nefreti ateş ile yoğrulmuştur. ifrit cinlerin kabileleri en sapkın cin kabilesidir. şeytana tapıp, Allah'ı red ederler. diğer tüm alemler ile husumetleri vardır. insan ırkını sevmezler, insan ırkına çaresiz hastalık, şifasız dert ve vesvese verirler. al karıları ve tohumlarını avlarlar. ifrit cinlerin kabilelerinde sapkınlık vardır. kendi aralarında bile savaş halindedirler. ifrit cinler bizim dünyamızın yahudileri gibidir. sürekli fitne fesat ile düşmanlık yayıp kaos ortamlarında büyürler. ifrit cinlerin en rahat ettikleri yerler pis ve hiçbir canlının yaşayamayacağı kadar alçak alanlardır. özellikle sıçanların kafalarını koparıp evlerine asarlar. ölülerini asla gömmezler. ifrit cinler kendi ölülerini yiyebilir. ifrit kabilesinden biri bir insan tarafından rahatsız edilirse, tüm kabile onu düşman beller. ifritler kurbanlarını hemen öldürmez, ifrit cinin çarpması çok ağır olur. kemikler birbiri ile kaynar yüz ve surat şekilsiz bir hal alır. insan ucubeye döner. sonra bu haldeki insanları kabilenin yaşadığı yerde orta yere atıp sürekli rahatsız ederler. belki aylarca hatta yıllarca acı çektirirler. ifrit cinlerin kabilesi çok büyüktür. binlercesi bir arada yaşar. ifrit cin sizi çarpıp kabilenin yaşadığı yere zütürdüğünde, iki omuz aranızı üç günlük yol gibi hissedersiniz. öyledirki her hücreniz acıyı ayrı bir tadar. her gün farklı bir cin tarafından rahatsız edilirsiniz. ölmeyi dileseniz de sizi öldürmezler. çarpılan insan vücudunu kontrol edip kaçamaz. öyle ucube bir beden ile her gün cinlerin vesvesesine maruz kalırsınız. -
27.
+9akşam 9 gibi hocanın evine vardık. evi iki katlıydı, sağda solda boynuzlar, dduvarlar dışkı ile sıvanmış içeride ağır bir koku vardı. önce al karısını zincirle bağladı odasına. resmen bir hayvanmış gibi muamele yapıyordu. evin tam ortasında tandır gibi bir şey vardı. içindeki alevi hala yanıyordu. ısınmak için etrafına dolandık. çok geçmeden hoca konuyu anlattı yine. bu sefer türkçe konuşulduğu için çok iyi anlamıştım olayın asıl boyutlarını.
hoca öncelikle tasvir istedi. cinden cine değişir dedi. ama biz görmemiştik önceki gece gelenleri, davud çıkmıştı dışarı, biz hocaya davudun geleceğini söleyince al karısı huysuzlandı. hoca getirmeyin buraya dedi. içeri giremez dedi, dışarıda bi kulube gibi bir şey vardı odunları yığdığı gelirse oraya geçsin dedi. sonra hoca bana olayı anlattırdı. bende anlattım. o an içinde bulunduğum durumda bana kolunu kes ddese kesecek vaziyetteydim. ne sorduysa söledim.
hoca duvar yazılarını ve geçen geceki olayı duyunca zaten ifrit cin işi bu dedi. anlattığına göre cin soylarının en tehlikelisiymiş. hastalık ve ölüm verebilirlermiş. insanları en çok rahatsız eden musallat olan cinlermiş. peygamber miraca çıkarken toplanıp peygamberi de yakmak istemişler. en lanetli cinlere bulaşmışsın sen dedi bana.
ifrit cinler insanlar ile anlaşmaya yanaşmaz dedi. kabilelerini öğrenip konuşup anlaşmak lazım yoksa sana rahat vermezler dedi. ama bu da imkansız dedi. eğer gelirlerle seni öldürmeden gitmezler, konuşamayız, bizim onlara gitmemiz gerek. kabileyi bulursak al karısı ya da davudu yollar ara yol yapmaya çalışırız dedi. hoca bana bunları anlatırken dışarıdan bir at sesi duyuldu. cama koştuk.
bilmiyorum hayatınızda paranormal aktivite yaşayan varmı ama, allah kimseye iki ayağının üzerinde yürüyen at görmeyi nasip etmesin. cinler kılıktan kılığa girer. özellikle ifrit cinleri bukonuda başarılır. ama bu ifrit olmadığından at kılığına girse bile başarılı olamamış. gözlerinden belliydi. insan gibi iki ayağının üzerinde yürüyüm acayip bir şekilde hırlıyordu.
hoca yalnız geldiğine göre davud bu dedi. eve yaklaşamıyordu al karısından dolayı. hıca ben çıkar konuşurum dedi. -
28.
+9altıma sıçarım diye tuvalette okuyorum
-
29.
+8birkaç dakika sonra davud döndü, al karısının başı ile vucudunu birbirinden ayırmışlar. kafasını alıp kaçmışlar. davud elinde al karısının cansız bedeniyle döndü, bedende kafa kısmı parçalanıp koparılmış şekildeydi. ben zaten o ara kendimden geçmişim. tam olarak ne olduğunu şuan hatırlayamıyorum. ama kendime geldiğimde davud al karısının bedenini gömmeye çalışıyordu. saat 2.30 gibi kendime geldim.
davud gömme işlemini yarıda bırakıp içeri koştu. hocaya bağırarak birşeyler söyledi. hoca geldiler hocam diye bağırdı. -
30.
+8yatsıyı da kıldık, gece ayazı üzerimize inince hocalar camiye geçti okumaya devam etti. cübbeli hoca beni ahırın oraya yolladı. fakat bu sefer emin hoca davud ile al karısının oğlunu yanına alıp ileri doğru yürümeye başladı. ben hemen cübbeli hocanın yanına koştum ne olduğunu anlamak için, bizi yalnız bıraktıklarını, beni cinlere teslim edeceklerini sandım. meğer ise, emin hoca sis çöktüğünü görüp ifritlerin geldiğini anlamış. onlar köye varmadan karşılaşmak istemiş. ama karşılaşınca ne yapacağını kendi bilir dedi cübbeli hoca. bana ahıra girmemi söledi. ahırın kapıları hocanın okuyup düğümlediği halatlar ile bağlanmıştı.
ahırın oradan izliyordum. daha önce ifrit cin görmemiştim. evi bastıklarında camları olmayan odaya saklandığımdan onları görmemiştim. ama ahırın içinden herşey görünüyordu. emin hoca sisin içinde kayboldu. ama sis ilerlemeyi kesti. köyün girişine 250 metre kala sis durdu. ama ötesi gözükmüyordu. -
31.
+9 -1önce hep birlikte dışarı çıktık. kapının önünde al karısının başsız bedeni vardı. davud toprağa tam gömememiş. gelen taşlar paramparça etmiş bedenini. biraz ötede ölü oğullarının cesedi vardı. birtanesinin bacaklarını kemirmişler. al karısı ve soyundan gelenlerin cesetleri çürümez. bin yıl toprak altında kalsa aynı şekilde çıkartırsınız. biraz davudtan bahsedeceğim.Tümünü Göster
davudun yüzü kıllıydı. keçi derisi gibi gerisi vardı. sık ama kısa tüy gibi. ağzı yine kuzu ağzı gibi dişleri kurt gibi ama çok inceydi. kulakları yoktu. burnu içeri doğru oyulmuş gibiydi. boynuna doğru indikçe kıllar gidip yerine nasırla kaplanmış gibi duran çatlamış bir deri geliyordu. gözleri simsiyahtı. gözlerine baktığınızda zifiri karanlığa bakmış gibi hissedersiniz. yüzünü tarif edebilecek ya da benzetebileceğim bir canlı yok. o yüzden şuna benziyor diyemem. ama bir kere bakabildim daha bakamadım.
amacımız sırbistanda şehir merkezine inmekti hava kararmadan. davuda suratını kapatacak birşeyler bulduk. ayaklarını vs sararak vücudunda görünecek yer kalmayacak şekilde gizledik. ama boyu o kadar uzundu ki her halükarda dikkat çekiyordu.
etrafımızda şehir yoktu en yakın yerde 100 kişilik bir türk köyüydü ki, köyde elektrik yoktu. gece hayatımızı kurtaran ezanı bile hoca minareden bağırarak okuyordu. hoca bu köye girersek bizi gizlerler dedi.
şimdi burada olan bir olayı anlatmadan önce size bir bilgi vereceğim. bu bilgi sonrasında olayın tam olarak nasıl olduğunu anlayacaksınız.
daha önce dediğim gibi kosova ve sırbistan sınırında, zamanında milyonlarca insan katledildi. bu yüzden buralarda aşırı derecede olaylar olduğu rapor edilir. iki ülkede nato birliği hariç bu araziye asker yollamaz. çünkü burada açıklanamayan birtakım olaylar olup üzeri kapatılmıştır. özellikle bizi evinde saklayan hoca ve ileride ki türk köyündeki insanlar için, cinler, al karıları, ermişlerin ruhları ile sürekli bağlantıda olmak normal birşey. onlar genelde müslüman cinler ile, zamanında alim ve ermiş olarak ölen hoca ve hacıların ruhları ile ve al karıları ile iletişim halindedir. hatta bazı evlerde cinler misafir olarak ağırlanır. hatta bizim hocanın evinde al karısı vardı.
bu insanlar ifrit ve şeytan soyundan gelen cinlerle muhatap olmaz genelde. bir rivayete göre ifrit ya da şeytan soyundan gelen cin bir insana tecavüz eder. kadın evinde banyo yapıp temizlenirken tecavüze uğrar, birkaç dakika sonra kadının kocasının köy kahvesinde alev alev yanarak öldüğü anlatılır. sabah ezanından önce gayb kapısından geçemeyen cinler davud gibi müslüman değilse, tutsak kaldı sanılarak kabileden dışarı atılır, bir daha dönemez. bu cinler insanlara hastalık verir, bir kısmı insan çarpar, ya da içine girip kontrol eder. onları rahatsız etmekten hoşlanır. köyde bu tip olaylar olmasın diye köyün etrafında bir takım gömüler vs vardır. cinler bu yüzden tuzak kurmakta ustadır. yolda yürürken her an bir aksilik yapar ölümle sonuçlanacak yaralanmalara yol açabilir.
amacımız gece çökmeden köye inip yardım istemekti -
32.
+8sıkıntılı bir gün sona erdi ve bir şekilde gece oldu. al karısı ile hoca geldiler, ellerinde lavaş gibi ekmekler vardı, peynir vs bulmuşlar bir yerlerden önce onları yedik. hoca namaza durunca aynı karga yine cama geldi. bu sefer gözlerinden kan akıyordu. sanki mübarek hayvan kan ağlıyordu. hoca namazını bitirince sanki hemen namazı bitirdiğini anlayıp ses çıkarmaya başladı. hoca hemen camın kenarına koştu. ne olup bittiğini anlamaya çalışırken ışıkları kapatın dedi. hocaya hemen davudu çağırın dedi. önce kapının eşiğinden düğüm düğüm edilmiş bir halat çıkarım odanın içindeki tandır ocağında yanan ateşe attı. al karısına iyice tembih verip zincirlerini çözdü. davud bu sefer içeri hiç sıkıntı yaratmadan girdi. sonra anladık ki, hocanın evini düğümlü halat koruyormuş. halatı yanarken bize camları kapattırdı. sonra ateşe kuyruk yağı attı duman çıksın diye. halat yanıp dumanı duvarları sinsin diye uğraşıyordu. neyse davudu içerideki oda da tuttuk, al karısı ve halat dumanının sindiği duvarlı odada biz oturuyorduk.
hoca önce oturup yasin okudu, sonra 40 kere felak ve nasr surelerini okuduktan sonra. bu gece ziyarete gelecekler dedi. sen burada kalacaksın dedi gözlerimin içine bakarak, sonra beni buraya getiren hocaya dönüp, hoca sen istersen git, al karısı seni uzaklaştırsın dedi. çok vesveseli şeyler olacak, kalma istersen burada dedi.
hoca zaten günlerdir zor duruyor, bir çıkış yolu arıyordu ama beni şaşırtarak kalmayı tercih etti. gece saat 11'i gördüğünde karga tekrar geldi. ağzı hayvan pisliğine bulaşmış, bir ayağıda kopmuştu. hoca çok yakındalar sessiz olun, davudu uyarın dedi. davud hemen kaldığımız gecekondudan bozma binanın çatısında çıktı, al karısı bizimle kaldı. ne yapacağımızı bilmiyorduk. -
33.
+8davud olması için dua etmeye başlamıştım. o ara artık cinlerle iç içe yaşayanları anlıyordum. zararlısı olduğu gibi yardım edeni de vardı. hatta hayatınımda ilk defa bir cinin o an bulunduğum ortamda olması için dua etmiştim. bizi onlardan koruyacak tek varlıktı. hoca dışarı çıkınca at geri geri yürüdü. karanlık olduğundan gözden kaybolunca hoca da karanlığa pek yürümedi olduğu yerde bekledi. birkaç dakika sonra davudu gördük. hoca hemen yanına koştu davudun, davun al karısını hissetmiş gelemiyordu eve. dışarı kulübeye geçti. o ara al karısı da ayağa kalkmış bağırıyordu. hoca ona ekmek zütürünce sustu.
sonra benle konuşmaya başladı. ya hepsini öldüreceksin ya da onlara bişey vereceksin dedi. cinleri öldüren insan yoktur dedi sonrasında. zamanında bir kabile ile 5000 koyun karşılığı anlaşmışlar. ama ifrit cinler koyunu alsa bile peşini bırakmaz o yüzden işimiz zor dedi.
hocanın çaresiz konuşması beni iyice gerince hocam türkiyeye döneceğim zaten birkaç güne dedim. yeterki dört beş gün daha koruyun beni dedim. döndürmezler, dönsende peşinden gelirler dedi. o ara hoca girdi içeri nefes nefese. davud yolda gelirken kabileyi tepenin başında priştine tarafında yangın görmüş. bizim terkettiğimiz araziyi yakıyorlarmış. bütün kabile oradaydı diye sölemiş hocaya. -
34.
+8ben o an olanları kavrayamıyordum. olaylar sona erince anlatıldı hepsi.
o konuşmaların ardından davud tekrar çıktı dışarı. biz köyün dışındaydık, hoca davud gelebilsin diye derme çatma ev yapmıştı. insanların yoğun olduğu yere gelemiyor diye köy dışına yapmış evini. hoca askeri arayalım dedim. kimsenin gücü yetmez bunlara dedi. o ara çığlıklar duyulmaya başladı. hayatımda hiç bu kadar kasvetli çığlıklar duymamıştım.
davud köye koşup bir koç kaçırmış, sonra bunu parçalayarak kanını üzerine dökmüş. müslüman olmayan cinler koç kanından nefret ederlermiş, yaklaşamazlarmış. davud bunu üzerine sürüp müslüman olmayan beni almaya gelenler ile kavgaya tutuşmuş.
çığlıklar öyle laneti öyle kasvetli ve rahatsız ediciydi ki, hocanın ağladığını gördüm. o an işte tamamen kendimden geçtim. tek güvencem bana destek veren gücün ne kadar korktuğunu hissediyordum.
o lanet çığlıkları dakikalarca duyduktan sonra, sabah ezanı saati gelince hoca cama koşup ezan okumaya başladı. o an çığlıklar bıçak gibi kesildi. birkaç dakika sonra davud geldi.
sabah ağırana kadar hocayla tartışır gibi konuştular. davud bu gece gelip burayı yakacakalr, geri dönersem benide öldürecekler demiş. birkaç saat önce 3 cin gelmişler. ama akşam yüzlercesi gelir dedi. burayı gerekirse tüm köyü yakacaklar dedi. -
35.
+8kapı açıldı beni içeri odaya aldılar, sen sakın çıkma dediler, gözükme dediler. içeri ki oda da divanın altına girdim. nefes bile almayı bıraktım. hayatımın en korku dolu anlarıydı. sonra konuşmalar başladı, kimin ne konuştuğunu anlamak mümkün değildi.
içeriden bir ağlama sesi duyuldu. sonra hoca girdi benm odaya, evdeki tüm kuran ve dua yazılarını toplatmış içeriki odaya taşıtmış. ifrit cinler çok rahatsız olur kuran ve arapça dualardan. hocanın yüzünün rengi benbeyazdı. yıllardır cinlerle münasebeti olan adamın bile rengi atmıştı. -
36.
+9 -1biz eve sığındık iyice. hoca ışıkları kapattı. ortalığı iyice karanlık bastı. davud külübedeydi dışarıdaki. o kadar uykum vardı ki. korkudan kaç gecedir gözüme uyku girmedi. gözlerim seyiriyordu. hoca davud nöbette ne uyu dedi bana. zaten burayı bulamazlar bulsalarda ifritler buraya yanaşamaz dedi. bu lafı unutmayın beyler ileri ki yazımda anlatacağım. kısaca bahsetmek istiyorum ama. evinde kaldığımız hoca, daha soradan duyduğuma göre bahçesinde al karısının üç oğlu gömülüymüş. al karısı insan tarafından yakalanınca çocuklarını öldürüp al karısına yollarlarmış. hoca bunları evin üç köşesine gömmüş. cinler buraya istesede giremezler demişti. bu olayla ilgili sonraki yazımda daha detaylı anlatacağım ama önce o gece yaşadığım bir tuhaflığı size söyleyeceğim.
gerçe bu cümlem saçma oldu. yaşadığım herşey zaten tuhaftı ama o gece evin cdıbına bir karga kondu saatlerce içeriyi bizi izledi. önce rüya sandım, sonra evinde kaldığımız hoca kargaya bakır tas içinde okunmuş ıslatılmış ekmekten yedirdi. karga hocanın elinden ekmeği yedikten sonra sabah ezanından hemen önce uçarak uzaklaştı. hocanın derinliği her saat farklı bir boyut kazanıyordu. karga hocaya hizmet etmekteymiş. ekmekleri aslında yemiyor ebabil kuşu gibi ağzında evin uzaklarına taşıyormuş. önceki yazıları okuyan bilir, bu ekmekler cinlerden uzak durmak için evin bahçesine gömülür. hoca kargaya veridği ekmeklerle cinler burda olduğumuzu anlarsa yanaşamasın diye ekmek gömdürmüş uzaklara -
37.
+8 -1önce nöbeti devredeceğim asker gelip ışıkları söndürdü galiba diye düşündüm. şimdi beni yerimde bulamayıp komutana bilgi verir, nöbet yerini terkten ceza alırız diye tırsıp mutfağa koştum. bu sefer mutfaktan sesler geliyordu. ortalığa 5 dakikada öyle pis bir sis çöktü ki, yemekhanenin kapısını göremiyorum. içeriden sesler geliyor. heh dedim şimdi kıstırdım hırsızı diip kapının hemen ağzında geldim. 30 cm önümü göremeyecek vaziyetteyim, içeri dalıp ışıkları yakıcam. sonra büyük ihtimal silahı görünce teslim olur diye düşündüm. en kötü saldırmaya kalkarsa uyarı ateşi ederim sorarlarsa zorunda kaldım derim diye düşündüm.
içeri dalıp ışıkları yakmak için şarteli kaldırmamla şartellerin atması bir oldu. -
38.
+7sen ne yaptın dedi, neden çıkmasına izin vermedin dedi.
benim o an jeton düştü zaten. ben birini mi öldürdüm dedim. hayır ama musallat aldın dedi. komutanından rica ettim kosovayı terk edeceksin dedi. iznin gelene kadar bende kalacaksın dedi.
komutan hepsine izin vermiş. sonradan öğrendim, ben revirde olduğum sürece iki kere askeriyede yangın çıkmış geceleri. nöbet tutanlara taş atılıyormuş sürekli. hoca beni aradıklarını söylemiş benimle gelsin yoksa, başınıza dert olur demiş. komutanda gibtiretmiş.
neyse hoca gece olmadan seni eve zütürelim davud ile tanıştıracağım dedi. sana görünürler artık davudu tanıman gerekli dedi. komutanı çağırdı, komutan beni gibtiretmeye dünden razıymış zaten. neyse apar topar çıktık gittik hocaya.
saat 7 gibi hava iyice karardı. akşam ezanı falan okundu. bana şortunun üzerine pantalonu giy davud gelir şimdi dedi, toparlan dedi. cünüpsen abdest al çık dedi. üzerimi giyip toparlandım. ne olur ne olmaz diye boy abdestini aldım. o ara kapı çaldı. -
39.
+7olayın en ilginci ise bu insanların bu kadar kısa sürede nereye kaçabileceğiydi. tamamı cinlerle, al karıları ile ermiş ruhları ile içiçe yaşayan yüz kişiyi korkutup kaçıran bu illetten kurtulmak için sürekli aklım allaha yalvarıyordu. ifritler gece geldiklerinde önce bizim bıraktığımız binaya bakıp sonra buraya gelecekler di elbet. onlara karşı koyma gibi bir şansımız yoktu. hava daha yeni ağırıyordu. gecekondudan dönüştürülen camiye girdik. kapısı kilitli olmayan tek yer oydu.
o an içimizi ferahlatacak birşey oldu. bizi kurtaran ezanı okuyan hoca olduğunu düşündüğümüz sakallı, uzun yeşil cüppeli bir muhterem zaat camide namaza durmuştu. en azından bir takım sorulara cevap buluruz diye namazını bitirmesini bekledik. o ara bizim hocalarda şükür namazına durmaya karar verdi. bende hocalara katıldım. davud dışarda dururken biz hocalarla namaza durduk. -
40.
+9 -2anlat diye yalvarıosunuz, anlatırken de dinleyen yok!
-
41.
+7kusurabakmayın arkadaşlar devam ediyorum.
birlikten hataylı bir arkadaşı çağırdık. önce yazıları arapça sandık. arapça bildiği için, ilk önce onu çağırdık. ama okuyamadığını, farsçaya benzediğini söyleyerek birlik dışından tanıdığı bir çevirmeni çağırdı. bu arada kendime geldiğinde komutana olanları anlattım. önce pgiboloğa yolladılar, o ara farsça bilen çocuk gelmiş. duvarda sadece bir kelimeyi okuyabildiğini söyledi. diğerlerini okuyamıyormuş. okuyabildiği tek kelime ise "ÇAĞIR" demekmiş. isterseniz priştinede türk bir hocam var çağırayım o okur dedi.
neyse yemekhaneye dokunmadık komutanın emriyle, birkaç gün sonra hoca geldi, ne yaptılar ettilerse hocayı kapıdan sokamadık dediler. ben buraya girmem demiş yazıları okuduktan sonra. kim sebep verdiyse çağırın gelsin demiş. komutan odasına çağırdı, hoca bir koltukta oturuyordu. geç evladım karşıma dedi geçtim oturdum. komutandan rica etti yalnız kalmayı ben o ara tırstım,, ceza alıcam diye bekliyorum. nöbet yerimi terk ettim diye.
kafamı toparlayamıyorum, olan bitene bir anlam vermeye çalışıyorum. neyse komutan çıkınca hoca başladı konuşmaya -
42.
+7beni normal olarak gece boyu uyku tutmadı, ne olduğunu ne ile karşı karşıya olduğumu anlamaya çalışıyordum. neden bunlar başıma geldi diye düşünüyordum. sanki rüya görüyordum, gerçek dışı onca şey oluyordu ki, karabasanlı bir rüya gibiydi. böle camdan boş kosova dağlarına bakarken bir anda içeriden sanki boğazına bıçağı sapladığınızda kurbanlık öküzden bir son nefes çıkar ya, işte öle bir hırıltı ve bağırtı duyuyor gibiydim, bi anda hoca bağıra bağıra dua okumaya başladı o an davudtan az önce bahsettiğim hırıltı geliyordu.
elim ayağım boşaldı korkudan artık akıl sağlığımı oynatmak üzereyken hoca geldiler diye bağırdı, beni geri çekip perdeyi örttü. mutfağa koşup ekmek aldı, sonra bir bakır tasa su koyup ekmekleri içine atıp davuda verdi. davuddan tarif edilemeyecek bir hırıltı çıkıyordu. sanki o kadar sinirlenmişti ki tam bağıracakken biri onu gırtlaklıyor gibiydi. davud ekmekleri alıp üzerlerine farsça birşeyler söyleye söyleye dışarı çıktı.
hocam noluyo diye bir açıklama yapsın diye yalvarırken, hoca bana abdestli misin diye sordu. sonra elime bir dua verdi ve bunu devamlı oku dedi. boynum muska tarzı birşey taktı. hoca hemen içeri az önce namaza durdukları odaya koşup, beni divana oturttu, baş parmağı ile alnıma bastırıp birşeyler okumaya başladı.
hayatımda ilk defa korkudan ağladığımı hatırlıyorum. namaza durulan oda da pencere yoktu. bizim az önce bulunduğumuz odanın penceresi bir taş ile kırıldı. biri uzaktan taş atıp camı kırmıştı. ben korkudan hocanın bana verdiklerini bile okuyamıyordum. nutkum tutuldu konuşmayı bile beceremez hale geldim. -
43.
+7bu olay tam 3 dakika sürdü, sonra bir anda seslerin tamamı duyuldu, taş atmayı kestiler. ortalıkta olağan üstü bir sessizlik oldu. tam o sessizlikte la ilahe illallah diye uzaktan gelen ezan sesini duyduk. hayatımda hiçbir ezan bana bu huzuru yaşatamamıştı. hocalar hemen içeri koştu. ben yalnız kalmaktan korktuğum için peşlerinden gittim. içerisi hayvan ölüleri kafası kopuk sıçanlar ve fındık fareleriyle dolmuştu. davud ortalıkta yoktu. kapı parçalanmıştı. ne cam kalmış ne de kapı. ev yaşanmaz hale gelmiş.
hemen dışarı çıktık davud uzaktan geliyordu. o an ilk defa davudun yüzünün bir kısmını gördüm ve hiddete düştüm. bir sonraki yazımda onun yüzünü tarif edeceğim ama şimdi kısaca olanlardan bahsedeyim.
ifritler ezanı duyunca kaçmışlar. ezan sabah vaktinin habercisi. ifritler asla gündüzleri dışarı çıkmazlar. onların gayb kapıları sabah ezanından sonra kapanır. akşam ezanıyla açılır.
davudun karısını öldüreceklermiş. peşlerinden koşmuş ama yetişememiş. akşam ezanına kadarda beklemekten başka çaresi yokmuş. artık sadece beni değil, hocaları da öldürüp yakacaklarını ve davudun bütün ailesini katledeceklerini sölemiş ifrit davuda. davudun heryeri parçalanmıştı. akşamda gelecekler dedi. yollara tuzak kurmuşlar etrafı terkedemeyiz dedi davud. zaten etraftaki tüm köylerdeki telefon hatları, elektrik tellerini parçalamışlar. burada kısılı kalmıştık.
gece gelip bizi avlamalarını beklemekten başka çaremiz olmadığını bilmek o korkuyla düşünmemizi engelliyordu. -
44.
+7okuyan yoksa boşuna anlatıp o zor günleri hatırlamayayım
-
45.
+7hocalar ile davud ne yapılacağını tartışıyorlardı farsça. bir anda evin üzerine taşlar yağmaya başladı. duvarlara çarpan taşlar resmen parça parça evin dış cephesini kemiriyordu. hatta cama isabet eden taşlar oldu. evin içinde ne varsa kırılıp dökülmeye başladı. taş bulamayan ifritler kafası koparılmış sıçan ve karga atmaya başladılar.
evinde kaldığımız hoca davuda kabileden biz sözcü çağır, buyur edelim konuşalım dedi. davud kulakları yırtacak bir ses ile daha önce duymadığım bir dil, ya da sesler bütünü ile ses çıkarmaya başladı. sanki hayvanlara özel çıkarılan sesler gibi davud ve diğer cinler bu sesler ile anlaşıyormuş yani onların dilleri buydu.
o ara taşlar kesildi. davud bir süre sonra içeri dönüp hocaya farsça birşeyler söyledi. al karısının tohumlarını topraktan çıkarın, ekmekleri toplayın demişler. sanırım cinler eve pek yaklaşamıyordu o an. ama öyle yoğun kaya parçası yağıyordu devam ederlerse evi başımıza yıkacaklardı. ama ifritlere güven olmaz diye dışarı çıkıp dediklerini yapmak istemedik.
başlık yok! burası bom boş!