-
55.
0supernatural 10 sezon son bolum
-
54.
0hayal gücünü gibeyim
-
53.
0reserve
-
52.
0rexzızzzz
-
51.
0supernatural fazla iziliyosun kardesim
-
50.
0gibtir git havanat bahçesi yönet sen alancı bin
-
49.
+1Beyler yazacağız da hiç talep yok.
-
48.
0akit gelsin Amk 2 Part atip kaciyon
-
47.
0devam et amk
-
46.
+12.SEZON TEASER: https://www.youtube.com/watch?v=v2AC41dglnM
kendinibilenadam: Bana çektirdiklerinizin cezasını bir bir ödeyeceksiniz. Benden ve ailemden ne istediğinizi ve o olaydan kimlerin sorumlu olduğunu tek tek anlatacaksın! (Yakalayıp hapsettiği cine sert bir yumruk atar.) Niçin yaptınız?!
Cin 1: Söyleyemem. iki şekilde de ölüyüm.
kendinibilenadam: (Cini yakar ve şeytani bir bakış atar.)
Sahne Geçişi
kendinibilenadam: (Lamia adındaki kadın cini yakalamış işkence yapmaya hazırlanmaktadır ki elinde pompalı tüfeğiyle Mehmet Hoca girer.)
Mehmet Hoca: Ona zarar verme, ben de bu ilimle uğraşıyorum ve o hizmetkarım.
Sahne Geçişi
kendinibilenadam: (Mehmet Hoca ile azılı cini yakalamış işkence yapmaktadır) Bu da babam için!
Azılı Cin: Baban mı? Öldürdük mü? O yaşıyor. (Akabinde kurtulup kaçıyor.)
Sahne Geçişi
kendinibilenadam: Babamı bulmak için o cini tekrar yakalamalıyız. intikam için yemin ettim.
Mehmet Hoca: Sana yardım edemem, ancak Lamia'yı al. Ona güvenebilirsin.
Sahne Geçişi
Lamia: Ben Poseidon'ın kızıyım. Hera beni lanetledi ve çocuklarımı elimden aldı. (Arkaplanda da Lamia ile olan sevişme sahnesi, Lamia'nın saldırması ve çocukları yemesiyle sonuçlanan kötü olay ve Tanrı'nın Nefesi ile Gizli Eşya Mahzeni gösterilmektedir. )
Sahne Geçişi
kendinibilenadam Mehmet Hoca'nın evindedir ve azılı cini yakalar. Mehmet Hoca ile buluşur ve Azazil onu öldürüp bedenini ele geçirmiştir. kendinibilenadam'ın babası içeri girip özel bir silahla Azazil'in oğlunu vurur, Azazil kaçar.
Sahne Geçişi
kendinibilenadam: Gelmemiş olmanı dilerdim.
Baba: Evlat, bazen istemediğimiz yolları seçmek zorunda kalırız. Senin iyiliğin için geride kalmak zorundaydım.
Tır çarpma sahnesi.
Sahne Geçişi
Baba: Senle gurur duyuyorum evlat. Kendini kendi başına kurtarmak zorundasın, aks taktirde kendini öldürmek zorunda kalacaksın. (Gülümser ve gözlerinden süzülen bir damla yaşla son kez selamlar, yere düşer.)
Doktor: Ölüm saati 10:41
kendinibilenadam: Baba! -
45.
01.SEZON SONU
-
44.
0reserver
-
43.
0Reserved
-
42.
+4Gözlerimi açtığımda yüz yıllık bir uykudan uyanmış gibiydim, babam yanıbaşımdaydı... Gözlerinden bir damla yaş süzülüyordu ancak gülümsüyordu. "Avdan döndüğüm zaman daima seni ziyaret ederdim. Anaokulunda, lisede, üniversitede, hatta Amerika'da, ispanya'da... Ve her baktığımda gözlerinde bana olan arayışını görebiliyordum ve sanki "Sorun değil, sorun değil baba." diyordun ve aslında, hiçbir sorunun olmadığını söylemesi gereken kişi bendim. Biliyorum, çok fazla yükün altında çok çabuk büyüdün ve erken olgunlaştın... Söylemek istediğim, senle gurur duyuyorum evlat." diyordu. "Beni korkutuyorsun, baba." diyebildim. Kulağıma eğildi ve "Kendini kendi başına kurtarmak zorundasın aksi taktirde kendini öldürmek zorunda kalacaksın... " Ne demekti şimdi bu? O içimi ısıtan gülümsemesiyle ve gözlerinden süzülen bir yaş tanesiyle beni son kez selamlar gibiydi. Odadan çıkarken yere düştü; panik halinde yerimden kalktım, serumları bir anda söküp atarak başına koştum ve avazım çıktığınca bağırmaya başladım. Onu hemen kaldırıp bakım ünitesine zütürdüler, beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Şok ve kalp masajı uyguluyorlardı ve doktor beni kahreden o cümleyi söyledi: "Ölüm saati 10:41" Her şey bir kez daha karanlıklaştı.
-
41.
+3"Merkeze, yıllardır Süleyman'ın soyundan gelenlerin oluşturduğu bir birliğin içindeyim. Annen saf olarak Süleyman'ın soyundandı, bense sonrasında bu oluşuma girdim. Sen de Süleyman'ın soyundansın, yani Süleyman'ın mirasısın." Bütün bunları söylerken şok içerisine girmiştim. Kısa bir sessizlikten sonra bana döndü ve "Evlat, seni bunların içine bulaştırmayı asla istemedim, bunu anlıyorsun değil mi? Niçin senin büyüdüğünü uzaktan görmek zorunda kaldığımı ve her gün sana sarılmak için kavrulurken, bunu yapmamak zorunda kaldığımı görüyorsun, değil mi evlat? Bütün amacım, seni korumaktı evlat... Anlıyorsun değil mi?" Kafamı kaldırdım ve gözgöze geldik, iki damla yaş süzüldü gözlerimden ve kocaman bir tırın üzerimize hızla sürdüğünü farkettim; dolmuş gözlerim tırın farlarından yayılan ışıkla parladı ve o andan sonra her şey karanlıktı.
-
40.
+4Uyandığımda araçtaydım, "Herkese bu kadar çabuk güvenme genç adam." dedi aracı kullanan adam. Bu babamdı, o an için hep beklemiştim ancak o an ne yapacağımı hiç düşünmemiştim. Sıcak bir gülümsemesi vardı. Ona sarılmak istiyordum ancak yapamazdım... Yıllardır oradan oraya, oradan oraya sürüklenmiştim ve kendi çabalarım sayesinde 450 üstü bir puan ile iTÜ Elektrik Mühendisliği'ni kazanmıştım. Üstüne üstlük 1 sene ABD'de yaşamıştım ve ilk stajımı ispanya'da yapmıştım. Hiçbir zaman yanımda olmayan ve beni hep uzaktan izleyen bir adama şimdi "Baba" mı diyecektim? "Gelmemiş olmanı dilerdim." dedim. "Neden bahsediyorsun evlat?" dedi, anlam verememişti. "Boşver, anlamayacaksın." dedim. Aramızda bir tartışma başladı ve hissettiklerimi büyük bir hiddetle dışarı kustum. "Evlat, bazen istemediğimiz yolları seçmek zorunda kalırız. Senin iyiliğin için geride kalmak zorundaydım. Her sene burs sandığın bütün o paraları kim yolladı sanıyorsun? Seni uzaktan kollamak zorundaydım." diyordu. Ancak onu anlamak istemiyordum; niçin normal bir aile olamamıştık... Niçin bu yaşa kadar çevremdeki herkes bana bir ucube gözüyle bakmıştı? Ailesi olmayan ama her şeyi kendi tırnaklarıyla kazanan bendim... Ona "Baba" dememeye karar verdim ve söylediklerine cevap vermektense "Nereye gidiyoruz?" dedim sert ve atarlı bir tavırla.
-
39.
+4Yoldayken telefon çaldı, arayan Mehmet Hoca idi. Konuşmamız lazım diyordu. "Ne oldu hocam? Neler oluyor? Sizin olaylardan haberiniz var mı?" diyordum ancak çok heyecanlı bir sesle "Konuşmamız lazım." diyordu. Ankara'daki evin adresini verdim ve orada buluşmak üzere anlaştık. Eve geldim, ifriti panik odasına hapsettim ve bahçeye çıkıp Mehmet Hocayı beklemeye başladım. Bong makineme biraz ot koydum ve bütün olanlardan bir an olsun uzaklaşmak için içmeye başladım. Sabaha karşı Mehmet Hoca belirdi, hemen kendisini içeri davet ettim ve ifriti konuşturmak için panik odasına indik. Mehmet Hoca sorularıma cevap vermiyor ve sadece ifriti görmek istiyordu. Panik odasına ulaştığımızda Mehmet Hoca ifrite yaklaşıp, "Oğlum!" dedi. Şaşırmıştım, "Bu da ne demek oluyor Mehmet Hoca?" dediğim an Mehmet Hoca tek bir parmağıyla beni duvara yapıştırdı. Bıyık altından gülerek "Aptal çocuk." dedi. Ardından ifritin üzerindeki hapsi bozdu. "Mehmet Hoca ne yapıyorsun?" diye bağırdım. Bana döndü, "Anlamıyorsun değil mi?" dedi. Gözleri bir iblisin gözleri gibi gözbebeksiz bir hal aldı. Ancak altın sarısı renkteydi. "Mehmet Hocayı öldürdüm ve o benim oğlum." diyordu. "Kimsin sen?" dedim, o olduğunu anlamıştım. "Azazil." dedi. Parmağını oynattı ve bütün kemiklerim sanki çekiliyordu, iç organlarım sanki yerlerinden sökülüyordu. Ağzımdan kanlar boşalmaya başladı. Tam o esnada kapı kırıldı ve bir tabanca patladı, Azazil'in oğlu olan ifrit hiddetini kusarak can verdi ve silahı tam Azazil'e doğrulturken Mehmet Hocanın içinden çıkan melun Azazil siyah bir duman şeklinde oradan kaçtı. Mehmet Hocanın cansız bedeni yere yığıldı. Ve o esnada gözlerim karardı.
-
38.
0seri yaz
-
37.
0Rezervasyon
-
36.
+3Bu esnada devreye üçüncü bir oyuncu girdi ve arkadan hızla yaklaşan cinlerin önünü kesti. Geride ne oldu bilmiyorum ancak biliyordum; o babamdı. Hastaneye yetiştirecek ciddi bir hastam olmasa geri dönecektim ancak Mehmet Hoca'nın eşini kurtarmalıydım. Bir müddet sonra hastaneye geldim ve acil servisin girişinin önünde durdum ve araçtan inip yardım için bağırmaya başladım. Akabinde görevliler gelip kadını sedyeyle zütürdüler. Sedye gözden kaybolurken görevlilerden biri bana dönerek "Siz nesi oluyorsunuz?" diye sordu. Cevap vermeden araca bindim ve gazı köklediğim gibi Ankara'ya, güvenli eve doğru yola koyuldum.
başlık yok! burası bom boş!