1. 5.
    0
    aah ah umarım dünyada bu adam gibilerden çok vardır
    ···
  2. 4.
    0
    hastayım lan bu adamın kafasına. hastayım
    ···
  3. 3.
    0
    filmi de çok çarpıcıydı lan :(
    ···
  4. 2.
    0
    :'(
    ···
  5. 1.
    +2
    1990 yılında üniversiteden mezun olduktan sonra bankasındaki 24.000 doları hayır kurumlarına bağışlayıp, ailesine ve arkadaşlarına haber vermeden, otostop ile Amerika'yı dolaşmaya başlayan, hatta kano ile kaçak olarak Mekgiba'ya giriş ve çıkış yapan ve en sonunda uzun süredir düşlediği büyük Alaska macerası sırasında hayatını 1992 yılında kaybeden maceraperest düşünür genç.
    Ölüm sebebi aldığı kitaptaki bilgileri yanlış okuyarak yediği bitkinin zehirli olmasıdır. Kendisi öldüğünde 24 yaşındaydı.
    McCandless para ile kolayca elde edilen şeylerin hayatın gerçek zevklerini ve anldıbını korelttigini düşünüyordu. hiçbir zaman iyi anlaşamadığı ailesinin beklentilerini gerçekleştirmek için üniversite okumuş ve mezun olur olmaz da ailesini bir daha aramaksızın sırra kadem basmıştır. ismini bile değiştirmiş ve yolculukları sırasında tanıştığı insanlara kendini Alexander Supertramp olarak tanıtmıştır. Çıkacağı yolculuğa bir sürü kitap okuyarak ilham almıştır bu kitaplard onun hayat felsefesini etkılemıstıir. McCandless Alaska'ya vardığında bırakın böylesine vahşi ve soğuk bir ortam için tam teşekküllü olmayı, yanına aldığı botları bile kendisini Alaska'ya getiren bir şoförün son anda eline tutuşturmustur. Yaklaşık 5 kilo pirinç, patates tohumları ve avlanmak için taşıdığı ufak kalibre tüfeği kendisinin tek besin kaynağı olacaktır. McCandless, Nisan'da Alaska'nın vahşi ortdıbına daldığında ortam hala karlar ile kaplı, nehirler dağdaki buzullar daha erimedigi için alçak seviyedeydiler. Bir iki hafta sonra, vahşi tabiatın ortasında terk edilmiş, Fairbanks belediyesine ait çok eski bir belediye otobüsü görür ve burayı hemen evi olarak benimser. McCandless burada neredeyse 6 ay kalır, bu dönemde en önemli besin kaynakları pirinç, yakaladığı sincaplar ve etraftaki bitkilerden topladığı yemişlerdi. Bu dönemde sadece bir tane geyik avlamayı becerebilir ve onun da etlerini iyi muhafaza edemediği için fazla faydalanamaz bu avının etlerinden. 4 ay geçtikten ve yeterince kilo kaybettikten sonra McCandless bu macerasını noktalamaya karar verir ve dönüş yolculuğuna başlar fakat dönüşte kendisini tatsız bir sürpriz beklemektedir, daha önce geçtiği nehir, buzullar eridikten sonra oldukça derinleşmiş ve buz gibi suyu da oldukça hızlı bir şekilde akmaktadir. kendisinin bu nehri yüzerek geçme şansı yoktur. yanına harita bile almayan McCandless, çaresizce nehirdeki suların biraz daha çekilmesini beklemek için bir ay daha geçirmek üzere kaldığı otobüse döner. Bu durumu çok da problem olarak görmez, ne de olsa kendisi bu ortamda 4 ay geçirmeyi başarmıştır. Fakat bu dönemde McCandless ciddi bir hata yapar, açlığın da getirdiği çaresizlikle yanında getirdiği patates tohumlarını yemeye başlar ve bu tohumların zehirli açlık etkisi ortaya çıkınca zehirlenerek ölür.
    Cesedi, ölümünden 18 gün sonra kaldığı otobüsün yanından geçen iki avcı tarafından bulunur. Cesedi vasiyeti üzerine yakılarak külleri kızkardeşi tarafından bir uçaktan alaskanın dört bir yanına savrulur.
    Yabana Doğru isimli kitap hakkında:
    Jon Krakauer, ünlü bir dağcı ve aynı zamanda marangozluk yapmış bir emekçi. Christopher McCandless ile kendi arasında benzerlik bulmuş, bunu da kendi deneyimlerinden yola çıkarak onu anlamaya yönelik yazıya dökmüş bir yazar. Kitap 246 sayfadan oluşuyor. Ve 'Alaska'nın içleri' adlı bölümle başlıyor. Christopher McCandless'in gezisi sırasında Güney Dakota da tanıştığı Wayne Westerberg'e yolladığı kartpostalda şöyle diyor:
    27 Nisan 1992
    Fairbanks'ten selamlar : Bu benden alacağın son haber, Wayne.
    Buraya iki gün önce ulaştım. Yukon bölgesinde otostop çekmek çok zor oldu.
    Ama nihayet buradayım işte.
    Bana gelen tüm mektupları gönderenine ilet lütfen, Tekrar Güney'e dönene değin uzun zaman geçebilir. Eğer bu macera ölümle sonuçlanır ve benden bir daha ses çıkmazsa, harika bir adam olduğunu bilmeni istiyorum.
    Artık yabana doğru yürüyorum. Alex
    Yukarıdaki mektupla başlıyor kitap. Alex bildiğiniz gibi Christopher McCandless'in yolculuğu boyunca kullandığı takma ismi.(Alexander Supertramp-Alexander Süperberduş. Kitapta BERDUŞ olarak filminde ise Supertramp olarak tercüme edilmiş. Aslı 'süperberduş'tur.)
    Christopher sürekli alıntılar yapar önemli yazarlardan. Örneğin; Jack London, Tolstoy,Thoreau, Mark Twain ve daha birçoğu.
    Jon Krakauer, Christopher McCandless'in türünün tek örneği olmadığını da örneklerle anlatıyor kitapta. Örneğin Chris gibi insanların birkaç tanesinin hayat öykülerinide serpiştirmiş kitaba. Örneğin; Everett RUESS. McCunn. Waterman gibi.
    Boris Pasternak'ın Doktor Jivago isimli kitabına ölmeden önce not düştüğü bir cümlede şöyle diyor; Mutluluk ancak paylaşıldığında gerçektir.
    Christopher McCandless, geri dönmeyi denemiş, ancak yükselen nehir sularının nehiri tehlikeli bir duruma sokmasından ötürü bundan vazgeçmek zorunda kalmıştır. Vahşi doğada, pusulasız, haritasız tam tdıbına 4 ay geçirdikten sonra ölmüştür. Ölümünün ardından birçok Alaskalı onun için 'ahmak', 'budala', 'kibirden gözü dönmüş bir serseri' vb. birçok hakaretlerde bulunmuştur. Bunun sebebi ise, Chris'in 142 no'lu Fairbanks otobüsünün kilometrelerce yakınlıkta bulunan birçok avcı kulübesine komşu olmasını farkedememesinden ileri gelir. Evet, kaldığı otobüsün, sadece kilometrelerce ötedeki birçok avcı kulübesine komşu olduğunu bilmiyordu Chris. Ve bu hayatına mal oldu.
    Christopher McCandless, açlığın getirdiği öfkeyle ne yapacağını bilemez hale düşmüştü. Av hayvanlarının da azalması, neredeyse imkansız hava koşullarında yaşam sürdürmesi, onu çok yıpratmıştı. Kimbilir, belki dönüp evlenip çoluk çocuğa karışacaktı, nitekim Tolstoy'un 'Aile Mutluluğu'nu da okumuş bitirmişti. Ve önemli gördüğü yerlerinin altını çizdi, altını çizdiği bölümlerin hemen hemen hepsinden evlenmekten bahseder Tolstoy.
    Ancak olmadı, açlığını gidermek için yediği yabani patates tohumlarının onu zehirleyeceğini nereden bilebilirdi?
    Ölmeden hemen önce günlüğüne, 30 Temmuz'da şunları yazmıştır: AŞIRI ÖLÇÜDE ZAYIF DÜŞTÜM, PAT. TOHUMU YÜZÜNDEN, DAHA FAZLA DERT AÇACAK GiBi, AÇLIK CiDDi TEHLiKE.
    Ve 19 ağustos olduğunda Christopher McCandless ölmüştü...
    Çürümüş cesedi, birkaç avcı tarafından 142 no'lu Fairbanks otobüsünün tozlu, kirli yataklığında bulunmuştu. Ölmeden önce Christopher McCandless bir kitap sahifesine: MUTLU BiR HAYAT YAŞADIM VE BU YÜZDEN TANRI'YA MÜTEŞEKKiRiM. HOŞÇA KALIN, TANRI HEPiNiZi KUTSASIN. yazmıştır. Ölümünden yaklaşık 10 ay sonra, Babası Walt ve annesi Billie McCandless, Chris'in 'sihirli otobüs'dediği 142 no'lu Fairbanks otobüsünü ziyaret etti. Oğullarının mutlu yaşayıp, mutlu öldüğüne dair şüpheleri silinmişti...
    Ve Jon Krakauer'in Yabana Doğru isimli kitabı, teşekkürler bölümüyle son buluyor. Burada Chris'in annesi Billie, babası Walt'a, kızkardaşı Carine'e, üvey kardeşleri Sam ve Shelley'e, teşekkürlerini belirtiyor. Bu kitabın yayınından elde edilen kazancın yüzde 20'lik kısmı McCandless ailesinin isteği doğrultusunda Chris McCandless adına verilen eğitim bursu için ayrılmıştır. Umarım bütün dünya bu adamın farkında olduğu şeyleri çok geçmeden farkına varır.
    Tümünü Göster
    ···