1. 26.
    0
    18 eylül 2003…

    akşam saat 7 gibi… işten çıkmış eve dönüyordum, kucağımda bir ekmek, bir de onun çok sevdiği karpuz… kapıyı çaldım, açan yok… oysa bu saatlerde dedem bahçendeki çekyatta uzanmış beni bekliyor olurdu… o akşam yoktu, bahçede görmeyince haberleri izliyordur diye düşündüm…

    kapıyı çaldım, açan yok… seslendim “dedeee” diye, ses yok… tepki de yok…
    sesimin sessiz kalması beni fazlasıyla ürkütmüştü… karpuzu yere bırakarak cebimden anahtarı çıkararak kapıyı açtım, içeri koştum…

    konuşacak diyordum bir gün, yüzüme vuracak… aşağılayacak da beni diyordum ki, hakkı da...

    oğlunun, iki torununun ve gelinin ölümüne sebep olan bu aşağılık adamı yerden yere vursa da hakkıdır diyordum ama bu kadarını da beklemiyordum…
    ···
  2. 27.
    0
    devam ediyorum
    ···
  3. 28.
    0
    kusura bakmayın beyler devam ediyorum
    ···
  4. 29.
    +1
    ulan allahısz huur çocukları ben yazacağım neden kopyalayıp yapıştırıyorsunuz.bu arada ilerde capsler gelecek ranzam sıçtığım tuvalet kaldığım hücre hepsi elimde
    ···
  5. 30.
    0
    elimde ekmek, içimde korku dedeme sesleniyorum ama öyle bir sesleniş ki, hani taş olsa sesimin çığlığından ikiye ayrılırdı ama yok sesime ses veren, sesimden başka hiçbir ses yoktu... mavi demirli kapıyı açar açmaz içeri koştum, kapıyı öyle hızlı açmışım ki, kapı önce duvara sonra omzuma çarparak durabilmişti... o an omzuma çarpan kapının farkında bile değildim ama günler sonra omzumdaki acıyı farkedecektim...

    duvarlara çarpa çarpa eve girdim; evin girişinde hemen sol tarafta mutfağımız vardı, önce acaba mutfakta mı diye baktım, orada da kimse yoktu, bir kez daha bağırdım orada "dedeeee" diye yine sesimden başka hiçbir ses yoktu işin taktan tarafı içinde korku olunca sesinden bile ürküyorsun artık. evin salonuna koştum... evet oradaydı dedem, başı eğik bir vaziyette çekyatta oturuyordu... üzerinde siyah ceketi, başında da kasketi vardı; öylece oturuyordu ama gelişimden haberi bile yok gibiydi...

    dedemi orada öyle görünce korkuyla karışık yaklaştım... tekrar "dedeee" diye bağırdım ama kısık bir ses tonuyla...
    ···
  6. 31.
    0
    kötü giden bir şeylerin varlığı dedemin hareketsizliğinde gizliydi, ne bir hareket ne de ses vardı... duymuyor muydu beni, görmüyor muydu, bilmiyordum ama bilmek istediğim sadece uyuyor olmasıydı... elimdeki ekmeği dedemin yanına bıraktım, dedemin önünde eğilerek elini tuttum... ölümün soğuk yüzüyle o an tanıştım... parmakları buz kesmişti sanki... hayır dedim kendi kendime, hayır dedim, hayır... olamaz, olmamalı da... şu hayatta, yaşadığım onca acıya rağmen beni bir dakika olsun ekgib bırakmayan bu dağ gibi adam, bugün de beni ekgib bırakmaz, bırakmamalı da diyordum... "dede" diye bağırıyorum, "dedeem, dedem" diye ama sadece dediğimle kalıyordum, hiçbir hareket yoktu, yaşamsal belirti de... elini öperek sol tarafına oturdum... sakallarına dokundum, sarıldım... dedemin eğik başı omzuma düşünce bütün ev üzerime yıkıldı, tutamadım kendimi orada, dede diye ağlamaya başladım... daha sıkı sarıldım, beyaz sakallarına avuç içimle dokunuyordum, aç diyordum gözlerini aç, dede aç gözlerini, gözlerini aç... ben geldim dede, ben, hayırsızın... soğuk eli dudaklarımda, öylece yığıldım dedemin kucağına... öylece, ekgib yarım ve bir hiç olarak yığıldım…
    ···
  7. 32.
    0
    reservedleri alın sizi inandırmak için capsler geliyor
    ···
  8. 33.
    0
    beyler saat 4 gibi resimler gelecek neyse ben devam ediyorum beni dinleyen kadınların tatlı kadınların dudaklarını erkeklerin ise saçlarını öpüyorum e tabi bitli değilse
    ···
  9. 34.
    0
    @72 amacımı anlamıyorsun bu huur çocuğu cas nasıl olsa hikayeyi bıraktı artık anlatamaz.ben onun anlatığı yere kadar aynısını kopyala yapıştır yapacam sonra ise devamı bana özel capsler kan kusmukları hepsini bir anı olarak saklıyorum neyse devam ediyorum
    ···
  10. 35.
    0
    18 eylül 2003…

    elimde ekmek, içimde korku dedeme sesleniyorum ama öyle bir sesleniş ki, hani taş olsa sesimin çığlığından ikiye ayrılırdı ama yok sesime ses veren, sesimden başka hiçbir ses yoktu... mavi demirli kapıyı açar açmaz içeri koştum, kapıyı öyle hızlı açmışım ki, kapı önce duvara sonra omzuma çarparak durabilmişti... o an omzuma çarpan kapının farkında bile değildim ama günler sonra omzumdaki acıyı farkedecektim...

    duvarlara çarpa çarpa eve girdim; evin girişinde hemen sol tarafta mutfağımız vardı, önce acaba mutfakta mı diye baktım, orada da kimse yoktu, bir kez daha bağırdım orada "dedeeee" diye yine sesimden başka hiçbir ses yoktu işin taktan tarafı içinde korku olunca sesinden bile ürküyorsun artık. evin salonuna koştum... evet oradaydı dedem, başı eğik bir vaziyette çekyatta oturuyordu... üzerinde siyah ceketi, başında da kasketi vardı; öylece oturuyordu ama gelişimden haberi bile yok gibiydi...

    dedemi orada öyle görünce korkuyla karışık yaklaştım... tekrar "dedeee" diye bağırdım ama kısık bir ses tonuyla...
    ···
  11. 36.
    0
    sanki ölü gibiydi sessizdi. uyandığında beni tanımayacağına emindim belki hırsız bile sanabilirdi beni. dedemle çekindiğim bir foto var onu da caps olarak
    ilk önce şu fotoya bir bakın kaldığım işgence gördüğüm cezaevinin capsi beyler baktıkça bilgisayarı parçalayasım gelir
    link: https://encrypted-tbn2.go...H9vGzFDPEP64lnCMo-2UplBND
    not:daha bir sürü resimler gelecek ama siz bilirsiniz hala cassa inanacaksanız
    ···
  12. 37.
    0
    sanki ölü gibiydi sessizdi. uyandığında beni tanımayacağına emindim belki hırsız bile sanabilirdi beni. dedemle çekindiğim bir foto var onu da caps olarak
    ilk önce şu fotoya bir bakın kaldığım işgence gördüğüm cezaevinin capsi beyler baktıkça bilgisayarı parçalayasım gelir
    link: https://encrypted-tbn2.go...H9vGzFDPEP64lnCMo-2UplBND
    not:daha bir sürü resimler gelecek ama siz bilirsiniz hala cassa inanacaksanız
    ···
  13. 38.
    0
    atmışken şunu da atayım bu da kaldığım pis,tak kokan ,beni kan kusturan, sidik ve tak kokularından beni uyutmayan, bana kabus gördüren o pis hücre her kavgada ağzım burnum kırıla kırıla ,kanaya kanaya aldım
    link: https://encrypted-tbn2.go...0XRHoHdFHIe5d09aE55Iwth_Q
    ···
  14. 39.
    0
    neyse ben devam ediyorum güzel kardeşlerim daha bu resimler ne ki ağlarken bile çekmişlerdi beni cezaevinde onları da atacağım yeter ki reservedleri alın hikayeyi takip edin
    ···
  15. 40.
    0
    kötü giden bir şeylerin varlığı dedemin hareketsizliğinde gizliydi, ne bir hareket ne de ses vardı... duymuyor muydu beni, görmüyor muydu, bilmiyordum ama bilmek istediğim sadece uyuyor olmasıydı... elimdeki ekmeği dedemin yanına bıraktım, dedemin önünde eğilerek elini tuttum... ölümün soğuk yüzüyle o an tanıştım... parmakları buz kesmişti sanki... hayır dedim kendi kendime, hayır dedim, hayır... olamaz, olmamalı da... şu hayatta, yaşadığım onca acıya rağmen beni bir dakika olsun ekgib bırakmayan bu dağ gibi adam, bugün de beni ekgib bırakmaz, bırakmamalı da diyordum... "dede" diye bağırıyorum, "dedeem, dedem" diye ama sadece dediğimle kalıyordum, hiçbir hareket yoktu, yaşamsal belirti de... elini öperek sol tarafına oturdum... sakallarına dokundum, sarıldım... dedemin eğik başı omzuma düşünce bütün ev üzerime yıkıldı, tutamadım kendimi orada, dede diye ağlamaya başladım... daha sıkı sarıldım, beyaz sakallarına avuç içimle dokunuyordum, aç diyordum gözlerini aç, dede aç gözlerini, gözlerini aç... ben geldim dede, ben, hayırsızın... soğuk eli dudaklarımda, öylece yığıldım dedemin kucağına... öylece, ekgib yarım ve bir hiç olarak yığıldım…

    şimdi ne yapacaktım ki? artık olmayacak mıydı? gömecek miydim dedemi, toprak mı olacaktı… olmamalıydı ama olacaktı… yine her zamanki gibi yapacak hiçbir şeyim yoktu diyecektim ki, hala öyle diyorum; ama aslında yapacak çok şeyim vardı… kendimden bile gizlediğim gerçekler… yapacak hiçbir şeyim yoktu, dedemi gömecektim hem de kendi ellerimle…

    dedemin dizlerinde ne kadar kaldığımı hatırlamıyorum, kendime geldiğimde ilk iş yunus amcayı aramak oldu, yunus amca dedemin ahretlik dediği arkadaşıydı…

    şu an hala yaşıyor…
    ···
  16. 41.
    0
    evet dediğim gibi dedem hala yaşıyor ama içimden bir ses onun öleceğini söylüyor bu yüzden ondan hep helallik istiyorum.bu arada dedemle dalga geçeni yemin ederim ıp adresini bulup ne yapar eder bulup giberim benden demesi. ömrüm gibmekle geçti benim .nerde kalmıştık dedemde bir hastalık bir yorgunluk var konuşmasında bile sessizlik sakinik,bir o kadarda boğuculuk var. içme diyorum sigarayı ama hala içiyor ve içtikçe içiyor.her içtiğinde ciğeri parçalanacak gibi öksürüyor.
    neyse biz konuya dönelim

    telefonumu elime aldım, yunus amcayı arayacaktım… telefon rehberini baştan sonra tarıyordum ama yunus amcayı bir türlü bulamıyordum… yunus amca kayıtlıydı eminim ama ben bir türlü bulamıyordum…

    birkaç denemeden sonra yunus amcayı aradım, telefonun çalma sesi yerini yunus amcanın “alo” sesine bırakınca istemsizce ağlamaya başladım…

    dedem, diyorum… ağlıyorum… dedem diyorum ağlıyorum, allah kimseye yaşatmasın o anı… bir türlü konduramıyorsun ölümü, yakıştıramıyorsun…

    yunus amca, benim ağlamayla karışık dedem sözlerinden sonra telefonu kapattı o telefonu kapatınca ben de salonun ortasına yığıldım…

    iki elimle telefonu sıkıyorum ağlıyorum, dedeme bakıyorum ağlıyorum… dedemin başı sol omzunda dedemi o halde görünce yanına gidip başını omzuma koydum, ben de başımı onun başına yasladım… orada bir kez daha elini öptüm, çok geçmeden yunus amca girdi içeri…

    yunus amcayı görünce daha şiddetli ağlamaya başladım, yunus amcamın o anki hali hiç aklımdan gitmiyor…
    ···
  17. 42.
    0
    dedeme bakıyor, yüzünü çeviriyor… dedeme bakıyor yüzünü çeviriyor o da konduramadı belli ki… gitmekle kalmak arasında sabukluyordu…

    yunus amca diyorum, dedem diyorum ağlamayla karışık, o hâla sessiz… dedeme yaklaştı, tek bir cümle çıktı ağzından…

    ibrahim dedi…
    “gittin ha”

    o gittin kelimesi benim ağlama şiddetimi ve dedeme sarılma halimi kırbaçlamış gibiydi, daha şiddetli ağlıyor ve daha şiddetli sarılıyordum…

    elimi dedemin sakallarından çekti, dedemi çekyata yatırmaya çalıştı ben öylece bakıyordum…

    yunus amca dedemi çekyata yatırırken, çekyatın kenarından bir fotoğraf düştü…

    o fotoğrafta dedemin bana yıllarca sakladığı konuşması vardı… kin miydi, nefret mi bilmiyorum ama ben kendimden utanıyordum, ona ve ailesine yaptıklarımdan ötürü de vicdan azabı çekiyordum…

    kahrolası benliğim ve bencilliğim o fotoğrafın her karesinde gizliydi…

    ne mi vardı fotoğrafta; bir tarafında cennet, bir tarafında da cehennem, bense omzumda cehennem ateşi, cenneti ateşe vermeye gidiyordum…

    yaptım mı, yaptım...

    cenneti, cehenneme çevirdim mi, çevirdim...

    yalnız şunu bilin ki, şu an bunları yazarken bile kendimden utanıyorum... ölüm çare değil ve biliyorum öyle kolay da olmayacak benim ölümüm...
    ···
  18. 43.
    0
    @85 bilgisayarın karşısına geçiyorsun. insanları anlamıyorsun. açıyorsun ferre sitesini ciks hikayelerini okuyorsun ve izliyorsun .ne sevgilin var ne annen baban demi. annen baban var ama diyolar keşke doğurmasaydım.sen ne biliyorsun be kardeşim yatıp yatıp 31 çekmekten başka. seni bizim mahalledeki 13 yaşındaki çocukla kıyslasam çocuk senin ağzına sıçar ne yaşadın ki sen ömrünü bunlarla boş boğazlıkla geçiriyorsun. bana bak kardeşim beni sinirlendirme her türlü bela bende var çok diyen oldu bana internette ekşi sözlükte hepsini buldum ve benim ömrüm senin gibi boş boğazları gibmekle geçti ama artık sıkıldım biliyor musun o boşboğazların bacılarını gibeceğim. hapisen çıkalı daha 2 yıl oldu ve hapiste 31 çekecek güç bile bırakmadılar ne bir kadın yüzü gördüm ne de kadın resmi toplam yaklaşık 7 yılın verdiği enerjiyle herhangi kız yakınını giberim.bak hayal gücüm o kadar kuvvetli olmasına rağmen hayal kurmuyorum .dedemin üstüne yemin ederim bulur giberim
    ···
  19. 44.
    0
    neyse ben devam ediyorum
    ···
  20. 45.
    0
    bu arada raflarda koğuş adlı bir kitap görürseniz almanızı tavsiye ederim. yaklaşık 1.5 aya kitap bastırıyorum.sis yayın evi ile anlaştım. yaklaşık 620 sayfa falan içinde inci sözlük geçiyor.ve bazı ekşi sözlük yazarlarına anlattım kitabı ve baya beğendiler hayırlısı olur inşallah
    uzun paltolu bıyıklı polis gözlerini gözlerime dikmiş kimi öldürdüğümü soruyordu, donup kalmıştım, öylece boş gözlerle öndeki adama bakıyordum… bu bir rüya olmalıydı, yaşadıklarım gerçek değil, olmamalı da zira bir insanı öldürebilecek kudrete sahip değildim… kim sahip ki?

    kimdim ki ben, hayatı olmayan bir adamdım… tamam, kendi ailemin ölümüne sebep oldum belki ama bunun azabını yıllardır çekiyordum… kimseyi öldürmedim ben, öldürmedim… ön koltukta oturan uzun paltolu adamın gözlerinin içine baktım…

    “kimseyi öldürmedim ben” dedim…

    adının zaim olduğunu öğreneceğim cinayet büro amiri ön koltukta oturmuş, gözlerini bana dikmişti…

    sağ elindeki sigarasından bir fırt daha alarak yüzüme doğru üfledi…

    “arif, dedi…”

    bıyıklarının ortasını kaşıyarak…

    “arif nerede…”

    “bilmiyorum amirim” dedim…

    “bilmiyorum ki, arif mi adam öldürmüş… kimi öldürmüş” dedim…

    zaim baş komiser, konuşmuyor sadece dinliyordu arada bir de bıyıklarının ortasını kaşıyordu…

    “bilmiyorum komiserim, vallahi bilmiyorum, akşam beraberdik, yani gece geç saatlere kadar, biraz içtik, dertleştik falan meyhaneci rıfkı’nın orada o da biliyor, ona da sorabilirsiniz, sonra eve geldim ben… bilmiyorum, hatta airf’e de sorabilirsiniz” dedim..
    ···