1. 251.
    0
    @72 amacımı anlamıyorsun bu huur çocuğu cas nasıl olsa hikayeyi bıraktı artık anlatamaz.ben onun anlatığı yere kadar aynısını kopyala yapıştır yapacam sonra ise devamı bana özel capsler kan kusmukları hepsini bir anı olarak saklıyorum neyse devam ediyorum
    ···
  2. 252.
    0
    reserved
    ···
  3. 253.
    0
    insan az farklı anlatır diğer yönlerini de anlatır da inanırız amk aynısını anlatıyorsun.
    ···
  4. 254.
    0
    beyler saat 4 gibi resimler gelecek neyse ben devam ediyorum beni dinleyen kadınların tatlı kadınların dudaklarını erkeklerin ise saçlarını öpüyorum e tabi bitli değilse
    ···
  5. 255.
    0
    dinliyorum panpa devam et
    ···
  6. 256.
    0
    kötü giden bir şeylerin varlığı dedemin hareketsizliğinde gizliydi, ne bir hareket ne de ses vardı... duymuyor muydu beni, görmüyor muydu, bilmiyordum ama bilmek istediğim sadece uyuyor olmasıydı... elimdeki ekmeği dedemin yanına bıraktım, dedemin önünde eğilerek elini tuttum... ölümün soğuk yüzüyle o an tanıştım... parmakları buz kesmişti sanki... hayır dedim kendi kendime, hayır dedim, hayır... olamaz, olmamalı da... şu hayatta, yaşadığım onca acıya rağmen beni bir dakika olsun ekgib bırakmayan bu dağ gibi adam, bugün de beni ekgib bırakmaz, bırakmamalı da diyordum... "dede" diye bağırıyorum, "dedeem, dedem" diye ama sadece dediğimle kalıyordum, hiçbir hareket yoktu, yaşamsal belirti de... elini öperek sol tarafına oturdum... sakallarına dokundum, sarıldım... dedemin eğik başı omzuma düşünce bütün ev üzerime yıkıldı, tutamadım kendimi orada, dede diye ağlamaya başladım... daha sıkı sarıldım, beyaz sakallarına avuç içimle dokunuyordum, aç diyordum gözlerini aç, dede aç gözlerini, gözlerini aç... ben geldim dede, ben, hayırsızın... soğuk eli dudaklarımda, öylece yığıldım dedemin kucağına... öylece, ekgib yarım ve bir hiç olarak yığıldım…

    şimdi ne yapacaktım ki? artık olmayacak mıydı? gömecek miydim dedemi, toprak mı olacaktı… olmamalıydı ama olacaktı… yine her zamanki gibi yapacak hiçbir şeyim yoktu diyecektim ki, hala öyle diyorum; ama aslında yapacak çok şeyim vardı… kendimden bile gizlediğim gerçekler… yapacak hiçbir şeyim yoktu, dedemi gömecektim hem de kendi ellerimle…

    dedemin dizlerinde ne kadar kaldığımı hatırlamıyorum, kendime geldiğimde ilk iş yunus amcayı aramak oldu, yunus amca dedemin ahretlik dediği arkadaşıydı…

    şu an hala yaşıyor…
    ···
  7. 257.
    0
    evet dediğim gibi dedem hala yaşıyor ama içimden bir ses onun öleceğini söylüyor bu yüzden ondan hep helallik istiyorum.bu arada dedemle dalga geçeni yemin ederim ıp adresini bulup ne yapar eder bulup giberim benden demesi. ömrüm gibmekle geçti benim .nerde kalmıştık dedemde bir hastalık bir yorgunluk var konuşmasında bile sessizlik sakinik,bir o kadarda boğuculuk var. içme diyorum sigarayı ama hala içiyor ve içtikçe içiyor.her içtiğinde ciğeri parçalanacak gibi öksürüyor.
    neyse biz konuya dönelim

    telefonumu elime aldım, yunus amcayı arayacaktım… telefon rehberini baştan sonra tarıyordum ama yunus amcayı bir türlü bulamıyordum… yunus amca kayıtlıydı eminim ama ben bir türlü bulamıyordum…

    birkaç denemeden sonra yunus amcayı aradım, telefonun çalma sesi yerini yunus amcanın “alo” sesine bırakınca istemsizce ağlamaya başladım…

    dedem, diyorum… ağlıyorum… dedem diyorum ağlıyorum, allah kimseye yaşatmasın o anı… bir türlü konduramıyorsun ölümü, yakıştıramıyorsun…

    yunus amca, benim ağlamayla karışık dedem sözlerinden sonra telefonu kapattı o telefonu kapatınca ben de salonun ortasına yığıldım…

    iki elimle telefonu sıkıyorum ağlıyorum, dedeme bakıyorum ağlıyorum… dedemin başı sol omzunda dedemi o halde görünce yanına gidip başını omzuma koydum, ben de başımı onun başına yasladım… orada bir kez daha elini öptüm, çok geçmeden yunus amca girdi içeri…

    yunus amcayı görünce daha şiddetli ağlamaya başladım, yunus amcamın o anki hali hiç aklımdan gitmiyor…
    ···
  8. 258.
    0
    analtıncı nesil + taktan resimler + işkence altında bulunan fotoğraf makinesi + ve tabiki dedeler.
    ···
  9. 259.
    0
    neyse ben devam ediyorum
    ···
  10. 260.
    0
    bu arada raflarda koğuş adlı bir kitap görürseniz almanızı tavsiye ederim. yaklaşık 1.5 aya kitap bastırıyorum.sis yayın evi ile anlaştım. yaklaşık 620 sayfa falan içinde inci sözlük geçiyor.ve bazı ekşi sözlük yazarlarına anlattım kitabı ve baya beğendiler hayırlısı olur inşallah
    uzun paltolu bıyıklı polis gözlerini gözlerime dikmiş kimi öldürdüğümü soruyordu, donup kalmıştım, öylece boş gözlerle öndeki adama bakıyordum… bu bir rüya olmalıydı, yaşadıklarım gerçek değil, olmamalı da zira bir insanı öldürebilecek kudrete sahip değildim… kim sahip ki?

    kimdim ki ben, hayatı olmayan bir adamdım… tamam, kendi ailemin ölümüne sebep oldum belki ama bunun azabını yıllardır çekiyordum… kimseyi öldürmedim ben, öldürmedim… ön koltukta oturan uzun paltolu adamın gözlerinin içine baktım…

    “kimseyi öldürmedim ben” dedim…

    adının zaim olduğunu öğreneceğim cinayet büro amiri ön koltukta oturmuş, gözlerini bana dikmişti…

    sağ elindeki sigarasından bir fırt daha alarak yüzüme doğru üfledi…

    “arif, dedi…”

    bıyıklarının ortasını kaşıyarak…

    “arif nerede…”

    “bilmiyorum amirim” dedim…

    “bilmiyorum ki, arif mi adam öldürmüş… kimi öldürmüş” dedim…

    zaim baş komiser, konuşmuyor sadece dinliyordu arada bir de bıyıklarının ortasını kaşıyordu…

    “bilmiyorum komiserim, vallahi bilmiyorum, akşam beraberdik, yani gece geç saatlere kadar, biraz içtik, dertleştik falan meyhaneci rıfkı’nın orada o da biliyor, ona da sorabilirsiniz, sonra eve geldim ben… bilmiyorum, hatta airf’e de sorabilirsiniz” dedim..
    ···
  11. 261.
    0
    dedeme bakıyor, yüzünü çeviriyor… dedeme bakıyor yüzünü çeviriyor o da konduramadı belli ki… gitmekle kalmak arasında sabukluyordu…

    yunus amca diyorum, dedem diyorum ağlamayla karışık, o hâla sessiz… dedeme yaklaştı, tek bir cümle çıktı ağzından…

    ibrahim dedi…
    “gittin ha”

    o gittin kelimesi benim ağlama şiddetimi ve dedeme sarılma halimi kırbaçlamış gibiydi, daha şiddetli ağlıyor ve daha şiddetli sarılıyordum…

    elimi dedemin sakallarından çekti, dedemi çekyata yatırmaya çalıştı ben öylece bakıyordum…

    yunus amca dedemi çekyata yatırırken, çekyatın kenarından bir fotoğraf düştü…

    o fotoğrafta dedemin bana yıllarca sakladığı konuşması vardı… kin miydi, nefret mi bilmiyorum ama ben kendimden utanıyordum, ona ve ailesine yaptıklarımdan ötürü de vicdan azabı çekiyordum…

    kahrolası benliğim ve bencilliğim o fotoğrafın her karesinde gizliydi…

    ne mi vardı fotoğrafta; bir tarafında cennet, bir tarafında da cehennem, bense omzumda cehennem ateşi, cenneti ateşe vermeye gidiyordum…

    yaptım mı, yaptım...

    cenneti, cehenneme çevirdim mi, çevirdim...

    yalnız şunu bilin ki, şu an bunları yazarken bile kendimden utanıyorum... ölüm çare değil ve biliyorum öyle kolay da olmayacak benim ölümüm...
    ···
  12. 262.
    0
    @85 bilgisayarın karşısına geçiyorsun. insanları anlamıyorsun. açıyorsun ferre sitesini ciks hikayelerini okuyorsun ve izliyorsun .ne sevgilin var ne annen baban demi. annen baban var ama diyolar keşke doğurmasaydım.sen ne biliyorsun be kardeşim yatıp yatıp 31 çekmekten başka. seni bizim mahalledeki 13 yaşındaki çocukla kıyslasam çocuk senin ağzına sıçar ne yaşadın ki sen ömrünü bunlarla boş boğazlıkla geçiriyorsun. bana bak kardeşim beni sinirlendirme her türlü bela bende var çok diyen oldu bana internette ekşi sözlükte hepsini buldum ve benim ömrüm senin gibi boş boğazları gibmekle geçti ama artık sıkıldım biliyor musun o boşboğazların bacılarını gibeceğim. hapisen çıkalı daha 2 yıl oldu ve hapiste 31 çekecek güç bile bırakmadılar ne bir kadın yüzü gördüm ne de kadın resmi toplam yaklaşık 7 yılın verdiği enerjiyle herhangi kız yakınını giberim.bak hayal gücüm o kadar kuvvetli olmasına rağmen hayal kurmuyorum .dedemin üstüne yemin ederim bulur giberim
    ···
  13. 263.
    -1
    merkez dinlemede
    ···
  14. 264.
    -1
    neyse birazda uyku şart reserveleri alın kardeşlerim. kimse de beni eleştirmesin istediğimi yazarım istediğimi atarım beni burada eleştirmeye hakkınız yok. çünkü bunları okurken bana 5 kuruş vermiyorsunuz ha ama kitabı alırsanız beni eleştirmeye hakkınız var ne de olsa para vermişsiniz o kadar 13 tl den başlayacak kitabın fiyatı. biraz raskolnikova özendirdim kendimi kitapta esmer biri olarak geçiyorum vesaire hadi karılarınızı sevgililerinizi annenizi ya da kız kuzeninizin dudaklarından öpün benim yerime. babanıza da selam söyleyin
    ···
  15. 265.
    -1
    beyaz pardösülü bıyıksız adam tarafından yediğim şaplağın intikdıbını alırcasına, kolunu omzumla ittim, üniformalı bu hareketime karşılık beni itekleyerek üniformalı polislerin durduğu tarafa ittirdi… iki polise de dönerek “alın zütürün bunu” dedi..

    üniformalı polislerden beyaz tenli, kısa boylu olanı “emredersiniz amirim” diyerek koluma girdi… diğer arkadaşı da diğer koluma girerek beni dışarıya çıkardılar fakat dışarısı içerden de beterdi…

    asıl kıyamet sokaktaydı,

    bütün mahalleli sabahın köründe uyanmış, bir suçlu bekler gibi benim evden çıkarılışımı bekliyordu… dünyanın en kabahatli suçunu işleyen bir suçlu gibi bakıyorlardı bana, o bakışlar karşısında ne yapacağımı şaşırmıştım, başımı eğsem mi diye düşünürken gözlerim belki bir tanıdık görür diye, etrafa bakındım ama yok, tanıdık hiçbir yüz yoktu… suçlu gören gözlerden başka hiçbir şey yoktu…

    mahalleli, film izler gibi beni ve polislerin hareketlerini izliyordu…

    iki yanımda iki polis, ellerim de kelepçeli zütürülüyordum…

    zütürülüyordum da nereye…

    ölüme, aslında ölümden de öteye...
    ···
  16. 266.
    -1
    salonun halini görünce yatak odasının kapısından koltukta oturan bıyıklı polise baktım, sağ elindeki sigaranın dumanı gözlerini yakmış olacak ki, sağ gözünü kapatmış; sol eliyle de ağzındaki kürdanı dişlerinin arasında gezdiriyordu… diğer beyaz pardösülü bıyıklı adam da koltukta yayıla yayıla oturan adamın kulağına eğilmiş bir şeyler fısıldıyordu… ona baktığımı görünce sağ elindeki sigarasını ağzına zütürdü, kapalı olan gözünü açarak, kulağına fısıldayan beyaz pardösülü adama, beni işaret ederek bir şeyler söyledi… o işaretten sonra ben hiçbir şey olmamış gibi ve görmemiş gibi önüme baktım…

    sağ kolumdaki bıyıksız adam, kolumdan çıkarak sivil polislerden birisini yanına çağırdı. ne konuştuklarını bilmiyorum ama sivil polis, o konuşmadan sonra belinden bir bıçak çıkardı, öyle küçük bir bıçak da değil, siyah kabzalı ve uzun bir bıçak, diğer arkadaşını da yanına çağırarak odadaki koltuğu ve çekyatları işaret etti, diğer arkadaşı da belinden bir bıçak çıkardı… bir an beni bıçaklayacaklarını düşündüm ama o işaretlerin ucunda koltukların oluşu korkumu biraz olsun hafifletmişti…

    biri çekyatın, diğeri de koltuğun döşemelerini yarıyordu… “ne yapıyorsunuz” diyerek adamlara müdahale etmeye çalışsam da yetişemeden durduruldum… hem de enseme şaplağı yiyerek…

    beyaz pardösülü bıyıksız adam tarafından yediğim şaplağın intikdıbını alırcasına, kolunu omzumla ittim, üniformalı bu hareketime karşılık beni itekleyerek üniformalı polislerin durduğu tarafa ittirdi… iki polise de dönerek “alın zütürün bunu” dedi..
    ···
  17. 267.
    +1 -2
    ellerim kelepçeli, yüzüm yerde ne yaptığımı düşünüyorum ama hiçbir şey aklıma gelmiyordu, bir şey de yapmamıştım ama odamdaki polislerin ve tabancalarının esmerliği, kötü şeylerin habercisi gibiydi…

    dün geceyi düşündüm, rıfkı’nın meyhanesindeydik... hilmi, cevat, arif ve ben beraber ziftlenmiştik… acaba meyhanede kavga falan mı çıktı diye düşünüyordum ama yoktu öyle bir şey… her zamanki gibi hesabı alman usulü ödemiş, sonrasında rıfkı abi’den bir bira alarak eve gelmiştim… bu kadardı, bundan sonrası yok hafızamda ki, zaten olması da gerekmiyordu… her zaman yaptığım gibi eve gelip, zıbarmıştım…

    ben bunları düşünürken sağ kolumdaki bıyıksız pardösülü adam beni itekleyerek salona zütürdü… salonda gördüklerim biraz önce yaşadıklarımdan farksızdı… odadaki her şey salonun ortasında yağmalanmış öksüz gibi bana bakıyordu… her taraf dağılmıştı, onlarca polis dağıtmaya da devam ediyordu…

    üniformalı polislerin yanında birkaç adam daha vardı ama üzerlerinde polis üniforması yoktu, sonradan sivil polis olduklarını öğreneceğim o adamlar bir şeyler aramak yerinde dağıtmaya, yakıp yıkmaya gelmiş gibilerdi…
    ···
  18. 268.
    -1
    o.ç geçen sene okuduk lan biz bu hikayeyi.. hem başlığı hem de entryleri çalmış anası gibilaçi..
    ···
  19. 269.
    -1
    çalıntı başlık ananı avradını gibeyim..
    ···
  20. 270.
    -1
    şimdi düşünüyorum da eğer o zaman kodeste yaşayacaklarımı bilseydim kaçar mıydım oradan, en azından denerdim... denemek isterdim daha doğrusu...

    yirmidört yaşında kimsesi olmayan bir adamdım… her gece meyhaneci rıfkı’nın meyhanesinde demlenir o yaşıma kadar yaşadıklarımı unutmaya çalışıyordum ama yine de unutamıyordum…

    kolay da değildi unutmak, zira ailemi bir hiç uğruna, hem de benim yaptığım bir hata sonucu kaybetmiştim…

    dedem, soyundan kalan son torununu da kaybetmemek için, o çok sevdiği toprağından koparak istanbul’a gelmişti... hem de bana sahip olmak için...

    babamın evini, kendi evini ve arazilerini satarak istanbul’da iki arsa almış… iki arsanın üzerine de iki gecekondu yaptırmıştı… gecekonduların inşaatında kendi de çalışmıştı… birisini kiraya vermiş, birisinde de biz oturuyorduk…

    dedemin yüzüne bakamıyordum, bakmak da istemiyordum zira benim yüzümden oğlunu, gelinini ve iki torununu kaybetmişti… ve evet, ben de ailemi kaybetmiştim ama ben kendim düşmüştüm, düşerken de dedemin elinden tutup bataklığın içine sürüklemiştim… işte en çok da bu kahrediyordu beni…

    dedemle yaşadığım beş yıl boyunca konuşmasını bekledim, “neden” diye sormasını bekledim ama konuşmadı, hiç konuşmadı ta ki iki yıl öncesine kadar…
    ···