-
351.
0pantolonlarımı giymiş bir elimle kemer bölgesinden tutuyor, bir elimle de hırkamın fermuarını kapatmaya çalışıyordum... "iso" yaklaşıyordu, yaklaştıkça tedirginliğim artıyordu...Tümünü Göster
hıdır, atletimi odanın ortasındaki tahtadan masaya atarak iso’ya kızgınlıkla karışık nerede kaldığını sordu…
“yeni haber verdiler” dedi iso…
ben fermuarla savaş halindeydim ama bir türlü fermuarın kopçalarını birbirine geçiremiyordum… tek elle yapamayacağımı anlayınca sağ bacağımı, sol diz kapağımın üstüne getirerek pantolonu sıkıştırdım… biraz da yan durarak pantolonumu üstümde durdurmayı başardım… alelacele fermuarımı çektim, iso yaklaşıyordu…
hıdır, iso’nun verdiği cevabı beğenmemiş kinayeli bir biçimde azarlıyordu…
“sabahdan beri seni bekliyok, alacam elinden o çantayı iso”
“bah iso, iso baha bağ…”
iso, elindeki küçük çantayı odanın ortasındaki masaya bıraktı…
“buyur abi” dedi…
hıdır, işaret parmağını ileri geri sallayarak…
“diynime iymanıma alırım, bah diynime iymanıma diyom isoo, alırım”
“tamam abi” diyerek eğildi, küçük çantasının fermuarını açtı…
gözüm, kulağım bütün organlarım küçük çantanın içinden ne çıkacağına odaklanmıştı… ya işkence yapacaklardı ya da iğne, doktor mu ki bu? doktor olsa gardiyandan mı korkacak…
kesin işkence yapacaklar… atleti de giysem mi? fermuarı zor kapattım, açana kadar adam deşer beni…
rıfat’a baktım korkulu gözlerle… rıfat oralı bile değildi…
rıfat, hıdır’a dönerek…
“abi, biz suat’la gerisini hallederiz, sen bir çay iç istersen” dedi…
hıdır, masanın üstüne bıraktığı sopasını alarak…
“hee, eyi o zaman, ben gideyim…”
hıdır tam giderken, “iso” dedi, sopasını çantaya doğru uzatarak…
“ecele iso, ecele” dedi…
iso, gözlerini kapatarak başını salladı…
hıdır gidince o da rıfat’a baktı…
“boşver ismail abi” dedi…
“yine tersinden kalkmış, yapmadığını bırakmadı zaten…”
“yeni haber verdiler rıfat “
“abi takma sen, bir şey olmaz, iki dakika sonra unutur gider”
“almaz değil mi işimi”
“almaz abi, hıdır’ı bilmez misin”
gömleği arayan uzun boylu esmer gardiyan da gömleği masaya bırakıp masanın en son köşesine oturdu…
gardiyanın oturması iyiye işaretti, işkence yapacak olsa neden otursun ki, ellerim pantolonumda, aklım çantada, ne olacağı konusunda aklımda sadece iğne kalmıştı … iyi de karpuzla ne alakası vardı…
iso, çantadan rulo şeklinde katlanmış bir çanta daha çıkararak tahta masaya bıraktı… masaya bıraktığı çanta doktorların alet edevatlarını sakladığı çantalara benziyordu…
iso eliyle masayı işaret ederek…
“gel oğlum dedi”
“buraya otur, ama önce hırkanı çıkar istersen” dedi…
rıfat’a kurtar beni bakışıyla baktım fakat rıfat beni görmüyordu bile, o an hiç kimseyi görmüyordu desem daha doğru olur… rıfat, sağ elini sol avucunun içine almış, arada bir de işaret parmağını ağzına zütürerek tırnağının köşesinden bir şeyler koparmaya çalışıyordu… tırnağıyla uğraşa uğraşa suat’ın yanına oturdu… iso’ya baktım… ses tonu babacan bir adama benzese de hırkanı çıkar demesi hiç de iyi değildi… kesecek beni bu adam diye düşündüm, yoksa ne diye hırkanı çıkar desin ki…
iso, bir kez daha bana bakarak,
“gelsene evladım” dedi…
pantolonumu tuta tuta iso’nun yanına gittim,
“otur” dedi
gösterdiği yere oturdum…
“hırkanı çıkarsana, kirlenmesin.”
“bişey olmaz” dedim…
“peki” dedi…
“arkanı dön” dedi,
anlamayan gözlerle iso’nun gözlerine baktım..
“yani, sırtın bana dönük olsun, ayaklarını diğer tarafa ver” dedi…
söylediği şekle girerken…
“suçun ne “ dedi.
“suçsuzum” dedim..
güldü…
“hangimiz suçluyuz ki” dedi…
“omzuma dokunarak, hırkanı çıkar evlat” dedi…
iso, çıkar dedikçe bendeki çıkarmama duygusu kırbaçlanıyor gibiydi… hırkamı çıkarmamakta kararlıydım…
keşke olmasaydım... -
352.
0cezaevinde zütünüde gibtilermi panpa
-
353.
0reserved
-
354.
0hepsini okudum panpa şuan çok değiik bişe oldu la bana neyse sen devam et reserved
-
355.
0hani nerde bu adam
-
356.
0geldim, buradayım...
bugün birkaç part göndereceğim... -
357.
0devam et bin
-
358.
0reserved
-
359.
0takipteyiz panpa anlat
-
360.
0reserved
-
361.
0hayriye teyzeye sarılmış ağlıyordum… beni teselli etmeye çalışsa da ölümün tesellisi yoktu o da bunun farkındaydı, yine de acıma ortak olmaya çalışması bile bana yetiyordu… hayriye teyze bazen susuyor, bazen de sırtımı sıvazlayarak” tamam yavrum” diyordu… o gün hayatımın dönüm noktasıydı diyebilirim, hayatımın dek dayanağı olan son insan da yitip gitmişti artık… ne yapacağımı bilmiyordum...Tümünü Göster
zaman dursun istiyordum, dursun... ne gece olsun, ne de sabah, böyle kalsın istiyordum...
yunus amca da yanımıza gelerek saçlarıma dokundu…
ağlayan gözlerle yunus amcaya baktım,
yunus amca avuç içiyle yanaklarıma dokunarak,
“hadi” dedi,
“dışarı çıkın siz…”
“dışarıda ne yapacağım ben yunus amca” dedim…
başıyla kapıyı göstererek;
“hadi evlat” dedi…
“siz gidin ben de geliyorum”
“kalırım burada ben “ dedim… dedeme bakarak “kalırım” dedim…
ağlıyordum ve sadece "dedemin yanında kalırım ben, kalırım dedemin yanında, kalırım… ben kalırım” diyordum...
hayriye teyze elleriyle gözlerimi silerek “hadi yavrum” dedi…
hayriye teyzenin sildiği yerleri kendi ellerimle de silerek, “sen çıkmak istiyorsan çık” dedim hayriye teyzeye… “ben burada kalacağım…”
hayriye teyzenin yanından ayrılarak dedemin olduğu çekyata doğru yürüdüm…
dedemin yattığı çekyata doğru giderken de hala “ben kalırım burada” diyordum…
ben kalırım, burada…
dedem benden gitmiş olsa da ben bir an bile olsun onu yalnız bırakmak istemiyordum, aslında onu da değil kendim yalnız kalmak istemiyordum… korkuyordum, dedemsiz yaşamaktan, onsuz solumaktan, onsuz bakmaktan bile korkuyordum… bedeninde can olmasa da orada yatan benim dedemdi, benim geçmişimdi… benim benliğimdi… yaşama sebebim, intihar etmeyişimdi...
benim dedemdi orada yatan…
benim bütün ailem, dedemin suretindeydi… çoğu zaman utanırdım o suretten… çoğu zaman kederlenirdim, ağlardım… pişmanlık duyardım; utanırdım…
ben ne zaman dedeme baksam 14 yaşıma tekrar dönerdim, 14 yaşım, yani günahsızlığım… çocukluğum… bayramları kısa pantolonlarıma evine koşuşum, kocaman elini öpüşüm… önce her iki yanağımdan, sonra alnımdan öpüşü, kaybetmeyeyim diye pantolonumun cebine kağıt para koyuşu… cebinden çıkardığı şekerli leblebiyi önce ellerime, sonra da cebime koyuşu gelirdı aklıma... ben ne zaman dedeme baksa kendimden utanırdım…
köydeydik, köy de değildi ama istanbul’da yaşaya yaşaya artık köy gibi geliyordu memleketim…
babam, bir okulda hizmetliydi, yani eski zamanların hademesi… kıt kanaat geçinsek de mutluydu bütün ailem, ben hariç… ben hep mutsuzdum, hep yalnız… her neyse bu konulara girmeyeceğim şimdi…
dedemin yattığı çekyatın başında bekliyordum…
üzerinde beyaz bir örtü, göbeğinde siyah kabzalı bir bıçak, gözlerime bakıyordu bıçağın en sivri ucu… al da sapla diyordu kendine… sapla…! kime yaşayacaksın ki, kim için yaşayacaksın… kime kaldı vefa borcun, kimden utanacaksın, kimden af dileyeceksin… kimde aklanacaksın, kimde temizleneceksin… sapla kendine o bıçağı… sapla…
aklım bıçakta, gözlerim dedemin yüzünü örten beyaz örtüdeydi… bıçak, örtüyü yırtarcasına gözlerimle dedemin arasına giriyordu… içten içe sapla diyordu… sapla kendine…
gözlerimi kapattım…
“böyle kalsam” dedim, “böyle ışıksız…” görmesem hiçbir şeyi, ne beyaz örtüyü ne de dedemin cansız bedenini… böyle kalsam bir ömür boyu… böyle kalsam, karanlıkta… karanlıkta bile dedemi gördüm, gülümseyen yüzünü, beyaz sakallarını, kasketi...
gözlerimi açıp, titreye titreye dedemin yüzündeki örtüyü kaldırdım… beyaz sakalları solmuş, gözleri kapalıydı…
dedemi o halde görünce tekrar hemen örttüm… ellerimi yüzümle kapatarak kapıya doğru gittim… dedemi öyle görmek istemiyordum...
hayriye teyze de , sağ koluma girerek, hadi yavrum dedi…
“harap ettin kendini, ağlama artık”
“biz varız, ben varım, yunus amcan var… “
sustum…
o da sustu…
öylece yürüdük, bahçeye çıktık...
dedemin kendi eliyle bahçeye diktiği dut ağacının dibine oturdum, bir sigara yaktım…
hayriye teyze çekyata oturmamı ısrar etse de oralı değildim, o an duymuyordum… kendimle hesaplaşmak istiyordum… sadece kendimle hesaplaşmak…
çok geçmeden yunus amca da geldi… elinde dedemin yıllardır benden sakladığı o fotoğraf vardı…
çekyata oturdu, fotoğrafı hayriye teyzeye verdi…
“yanıma gel evlat” dedi…
biraz kalayım böyle yunus amca dedim…
“iyi” dedi
“dedenin vasiyetini biliyor musun?” -
362.
0sazan.avi ise ne diye anlatıyosun git matbaa ya baskı yaptır . bu arada hıdır gibsin seni emi.
-
363.
0kuzey güney terk aynen
-
364.
0@288 mal adam var onuda göz önüne al oyle karar ver panpa. birde sazan.avi oldugunu biliyorum lakin burda milleti inandırmaya calısıyor.
-
365.
0full okudum lan helal sürükleyici yazmşn pnpa iso sana ne yapacak merak ettm amk devam etsene pnpa buarada deden konusunda da başın sağolsun lan
-
366.
0okuyacam.
-
367.
0@301 mal mısın lan sen,
hikayenin sazan avi ile uzaktan yakından alakası yok, hem ne alaka ki?
sen @274 te yazana inanıyorsan sazan.avi'sin...
zeytin yağı gibi üste çıkmaya da çalışma güzel kardeşim... -
368.
0devam et panpa
-
369.
0rezerve
-
370.
0geldim, 3 gün boyunca 18 saat onlineyim...
rezervleri alın, bu üç gün içinde hikayeyi sonlandıramasak da bayağı yol katederiz diye düşünüyorum...
-
anal virtuozu
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 06 11 2024
-
ordegin o obez fotosu neydi la
-
döşemeci konstant uzda
-
israf hayatlar israf insanlar
-
neyy namıkkk
-
bizim şarkimizi calmislar
-
keşke alh baba var olsaydı
-
çarşaf giymeyen karıya saygım yok aga
-
şia mia diyor avel olmayın
-
teyp kendini ikinci ataturk yapmaya calisiyor
-
memati sansımızı pubg yada lol
-
begibtaşak malmö ne olur
-
ikinci bir allah
-
benden hoşlanan kızın arklarına çakmak istiyorum
-
tıbbi laboratuvarlık mı okuyacaksınn
-
zaza türküyüm
-
vay benim kürt kardeşim vay benim kürt dostum
-
bu sozlukte yazinca sanki duvarla konuşuom
-
pazara çıktım pazardaki insanların
-
yaşitlarim hep evlendi
-
bilge adam reis pkk yorumu
-
belki savcıydı belki öğretmendi bilmiyorum
-
tt oldum i t oldum
-
inşallah trump bizim için kötünün iyisidir
-
foto yukleyemeyen esskler var
-
trump bizim icin niye iyi ya da kötü olsun
-
tipokuyan hocamm
-
handsomebarzo ve g s i disinda yazan yok
-
herif 6 senedir aynı şeyleri anlatıyor
- / 2