1. 301.
    0
    geldim...

    o değil de var mı lan dinleyen...

    dinleyen yoksa söyleyin de boşuna yazmayayım oğlum...
    ···
  2. 302.
    0
    bu arada uplatmıyorum ki liseliler gelmesin, dinleyen varsa söylesin... bu gece bayağı ilerleriz gibime geliyor...
    ···
  3. 303.
    0
    t-bag le aynı hücredemiydin. cebini tuttun mu
    ···
  4. 304.
    0
    maykıl skofiyıld ın abisi
    ···
  5. 305.
    0
    reserve severim böyle hikayeleri.
    sana tatar ramazanın selamı var
    hangi tatar ramazan
    roketatatar ramazan
    cok komiğim amk
    ···
  6. 306.
    0
    yalanına sokuyum
    ···
  7. 307.
    +1
    yer de ağlasın gök de, öyle ya değirmenci ibrahim'in hayatı, öğütülmüş bir buğday tanesiydi şimdi...

    toprağa verecektik ve toprak olacaktı bedeni... peki ya adı, o da toprak olacak mıydı? sanmam... değirmenci ibrahim'in torunu yani ben, vefasız bir adam, ailesinin katili... alnımda geçmişin kara izleri...

    dedemin ak örtüsüne bakıyordum, sonra bıçağa...

    saplasam mı kendime diye düşündüm, deşsem mi bağırsaklarımı? iyi de, kirli kanım hangi günahımı temizler ki?

    öldürsem mi kendimi?

    neye yarar, ölüm aklar mı ki beni?

    peki ya vefa borcu?

    vefa borcu dedikleri neydi ki?

    dedemi toprağa vermek mi? böyle mi aklanacaktım ben, böyle mi af dileyecektim değirmenci ibrahim'den...

    bilmiyorum, hiçbir şey bilmiyorum, zihnimle adeta bir savaşa girmiş gibiydim, ölüm bana yakışırdı da dedeme asla diyordum...

    salonun ortasına öylece yığıldım...

    ellerimi bacak aramda birleştirip odanın tavanına baktım...

    ağlamayla karışık "oradaysan" dedim, al canımı, dedemi yaşat, dedemi yaşat, yaşat dedemi... benden al ona ver, ona ver ömrümü... ömrümü ona ver... bunları söylerken istemsizce vücudum öne ve arkaya doğru gidip geliyordu... tavandan bir ışık ya da bir ses bekliyordum ama ne ses ne de bir ışık belirdi... tavana dikili olan yüzümü omzuma gömerek, "oradasın biliyorum" dedim... biliyorum... ona ver ömrümü... ömrümü ona ver... olmayacak bir şey istiyordum biliyorum ama yine de söylemek istedim ve galiba biraz da aklanmak istedim ve fakat kendim söyledim, kendim duydum... ha bir de yunus amca vardı...

    yunus amca saçlarıma dokunarak yanıma oturdu...

    eliyle yanaklarıma dokunarak kendine doğru çekti...

    "yüzüme bak" dedi,

    bakmadım...

    "evlat" dedi...

    "hayat bir ağaca benzer, ölüm de gölgesine... ölüm sırası bugün ibrahim'de ise yarın da bana uğrayacak, sonra sana, sonra da diğerlerine... "

    yunus amcanın yüzüne baktım, ellerini yüzümden çekerek "ama şunu da unutma" dedi, "ağaçlar her zaman bakidir... " "ibrahim" dedi sustu, yüzünü yüzümden çekerek... "sende de, bende de ömrümüz yettiğince yeşerecek... "

    "ne yapacağım ben yunus amca" dedim,

    "ne yapacağım"

    "yaşayacaksın" dedi...

    "dedeni de kendinle yaşatacaksın"

    "yunus amca" dedim...

    omzuma birkaç kez vurarak, haydi kalk dedi, "toprak, ağacı bekler... " omzumdaki yüzüne yanaklarıma dokunarak dur dedim, dur da ağlayayım şurada... dur da aklanayım, dur da af dileyeyim tabii bunları kendi içimden söylüyorum... o duymuyor...

    tam o sırada "hayriye" teyze geldi feryat figan...

    çekyata baktı, bana baktı...

    hayriye teyze iki eliyle ağzını kapattı... feryat figanı kesilmişti ama yüzündeki ifade yeryüzündeki bütün ağıtların güftesi gibiydi...

    "yavruuum" dedi... yavaş adımlarla bana doğru geldi, yüzü çekyattaydı...

    annem değildi, teyzem de değildi ama bir anne şefkati kadar yakındı bana...

    hayriye teyzeyi görünce bir hışımla ayağa kalkıp hayriye teyzeye doğru gittim...

    "hayriye teyze dedim... " başımı omzuna koyarak ağladım... o sarıldı ben ağladım...

    hayat dedikleri buysa hayatım heba olmuştu artık... hayatta dek dayanağım olan dedemi de kaybetmiştim, artık dayanıksız ve kalkansızdım... ve biliyordum artık hiçbir söz getirmeyecekti geri, hiçbir söz, hiçbir söz dedemin gözlerine fer olamayacaktı...

    toprak olacaktı dedem...

    toprak...

    keşke olmasaydı...
    Tümünü Göster
    ···
  8. 308.
    0
    reserved
    ···
  9. 309.
    0
    re<-erved
    ···
  10. 310.
    0
    ağlatıcan mı huur çocuğu dede'nin vefatı bölümündeyim
    ···
  11. 311.
    +1
    arkadaşlar geriye dönüşlü anlatıyorum diye çok şikayet geliyor,

    düz anlat derseniz dedemden devam edeyim, ama o zaman da cezaevi bölümü bayağı gecikecek...

    ne dersiniz bilmiyorum?
    ···
  12. 312.
    0
    bize ne senin dedenden de diyebilirsiniz ama demeyin lan, hem direkt cezaevi kısmına geçersem hikaye gib gibi olacak...
    ···
  13. 313.
    0
    neyse işte birgün cezaevindeyiz beni çektiler tuvalete 5 kişi sırayla vuruyorlar gardiyan dedi gibişe 6. arıyormuşsunuz bide o gibti ogün bugündür zütümün üstüne oturamıyorum
    ···
  14. 314.
    0
    dedene sokuyum

    edit: pardon panpa rezerv almak adına yazmıştım okuyunca üzüldüm amk :(
    ···
  15. 315.
    +1
    @262 doğru konuş, edepli ol... muallaklik yapacaksan gibtir git gibiş sokuşlu hikayeler oku...

    adamın ahsabını bozma, küfür edeceksen de bana et...
    ···
  16. 316.
    0
    devam et kafasını gibtiğim seri yaz
    ···
  17. 317.
    0
    okumadım
    ···
  18. 318.
    0
    şaşkındım, imkansızdı bu, imkansız... gerçekten imkansızdı... aramadığım yer kalmamıştı, son yedi ayım onu aramakla geçmişti ama ne izine ne de kendisine rastlıyordum...

    yoktu, yok... yokluğun ne demek olduğunu onun yokluğundan daha çok anlamıştım, dedemden sonra bir insanın varlığı beni mutlu ediyordu ama onu da bir hiç uğruna kaybetmiş, bulamıyordum... sanki yer yarılmış, o da içine girmiş de orada yaşıyordu...

    ama şimdi tam karşımdaydı, başında kırmızı bir şapka önündeki kitabı okuyordu...

    "zeynep" dedim... daha yakından görmek için cama yaklaştım... oydu... zeynep'ti bu... zeynep...

    el sallayayım da beni görsün diye elimi çektim ama kelepçeliydim, elim gelmedi... burnumu cama dayadım... görmüyordu beni, içim içimi yiyordu...

    ya o bizi geçecek ya da biz onu geçecektik... ona kendimi göstermeliydim... görmeliydim onu...

    arabanın cdıbını açayım dedim, ellerim kelepçeli...

    ne yapacaktım ben, ne yapacaktım...

    "zeynep" diye bağırdım...

    ama öyle bir bağırdım ki bağırışımla ayyaş kılıklı herifin üstüme çullanması bir oldu...

    amirim dedim, zeynep gidiyor... ne olur bir dakika duralım da görelim onu...

    ayyaş kılıklı polis enseme şaplağı yapıştırdığı gibi, başımı ensemden bastırdıkça bastırıyordu, ben kendimi kurtarmak için ensemdeki ayyaşı var gücümle ittim...

    ayyaş koltuğa düşünce ön koltukta oturan zaim komisere doğru başımı uzattım...

    amirim dedim, elini ayağını öpeyim, iki dakika arabayı durdur sonra ne yapacaksan yap bana, ama ne olur şu sarı taksideki zeynep'i iki dakika göreyim...

    sarı taksiyi duyunca zaim komiser yan camdan sarı taksinin olduğu tarafa baktı,

    "kim lan o" dedi..

    duraksadım bir an,

    kimdi ki o... neyimdi, ya da ben onun nesiydim...

    sevgilim mi?

    amirim dedim, yedi aydır onu arıyordum, aramadığım yer de kalmadı, ama şimdi burada yüzümü cama doğru çevirerek...

    boştu yol,

    "zeynep" diye bağırarak arkama baktım, sarı taksi arkamızdaydı...

    "sevgilim" dedim amirim, "sevgilim... "

    "amirim" dedim, "iki dakika, sadece iki... "

    zaim komiser yanındaki beyaz pardösülü adama sağa çek dedi,

    o an tam sevinmiştim ki sağ yanağımda şimşekler çaktı, okkalı tokadın sahibi ayyaş kılılı polisti...

    umurumda bile değildi...

    zeynep'i görecektim...

    görmez olaydım...
    ···
  19. 319.
    0
    reserved
    ···
  20. 320.
    0
    bu bir ara evden kaçışını anlatıyordu ne oldu ?
    ···