/i/Dertleşme

Derdini anlatmayan derman bulamaz..
  1. 1.
    0
    ANLATIYORUM REZ ALIN

    RESiMDEKi KiŞi ABiMiZ ALAATTiN ÇAKICI
    ···
  2. 2.
    0
    Yıl Bin dokuz yüzsek ciksen, Haziran Ondokuz’du...
    Geceyarısı saat sıfır bir otuz, evimden polislerce alınıp, kucağımda Bir buçuk yaşındaki kızımla birlikte nezarethaneye sokulup, akabinde Yirmi beş ay dört gün evimden uzak, tutuklu kalacağım süreç başlamıştı.

    Tutuklu kaldığım Antalya Kapalı Cezaevi, tam bir rezalet yaşıyor, tüm koğuşlarda neredeyse yatak başına ikiden fazla kişi düşüyordu, balık istifiydik. Hapishanenin daracık bir avlusu vardı, avlunun ortasındaki kavak ağacı Tülü’nün Kavağı olarak bilinir (Bazılarına göre Sinan’nın Kavağı’dır-ÇINAR ) Benim bildiğim doğru olmalı, çünkü Tülü amcam ve dedem ,birlikte yattığı sıralarda, o kavağın dikiminden söz etmişti sağlığında dedem. Söz sırası geldi mi ’Ben daha yataklarımı almadım, damda duruyor! ’ derdi. Gerçi iki tane kavak ağacı vardı; biri Tülü’nün(amcamın) biri de Sinan’ın Kavağı olabilir...
    ···
  3. 3.
    0
    işte hapishane, o daracık yerde, toplumun hemen her kesimden, her türden suçları işlemiş insanların bir arada volta attıkları sevimsiz bir mekândı... Kızcılar, cinayet işleyenler, soyguncular, hırsızlar, esrarcılar, kalpazanlar, anarşistler, nurcular, sübyancılar, trafik suçluları, tetikçiler; ne aklınıza gelirse en az bir numunesi vardı muhakkak...

    Koğuş kapıları akşam olunca üstümüze kapandı mı, ertesi sabah sayıma kadar açılmazdı. Sırayla havalandırmaya çıkardı koğuşlar, zaman zaman da hepsini birden salarlardı aynı avluya. insanları, tipleri, bakışları, volta atmasını, racon kesmesini, zula yapıp saklamasını; çok şey öğrendim kısa zamanda. File örmeyi, kibrit çöpünden süs eşyası üretmeyi, boncuk örmeyi, itiraz dilekçesi yazmayı, kararları temyiz etmeyi...
    ···