/i/İnanç

İnanç
  1. 45.
    -1
    cennet diyip felsefe kitabının resmini koymak :D amk salakları zenciler bekliyor gibtirin gidin.
    ya da gidip gibtirin
    ···
  2. 44.
    0
    inşAllah
    ···
  3. 43.
    0
    Beyler foto Led Zeppelin- Straightway to heaven :-)
    ···
  4. 42.
    -1
    Buna inanan huur çocukları var mı?

    Madem buna inanıyonuz kendinizi eve kapatın. Dünyayı cehenneme çevirmeyin amk.
    ciks yapamayan acizler dine bağlanıyor, ne de olsa huriler var. Nah gibersiniz huur evlatları
    ···
  5. 41.
    0
    Her tak varda bu gidişle anca cehenneme giderim
    ···
  6. 40.
    0
    Cennete gitmek için uğraşmaktansa dünyayı cennet yapmak için uğraşın dini bırakın bilime bakın
    ···
  7. 39.
    0
    Yemek inemmlo değil huri olsun amindan gotunden sıkıp öper koklarim
    ···
  8. 38.
    0
    Ee o kadar mutlu olunca sonsuza kadar devam edecek sıkılırsın
    ···
  9. 37.
    0
    Sarhoş etmeyen içki nedir amina koyim bu nasıl bi saçmalık
    ···
  10. 36.
    0
    Panpa ama sonsuza kadar kalmak çok garip birşey değilmi ? Ya tekrar dünyaya gelirsek
    ···
  11. 35.
    0
    Din tartışmalarının sonucunda, mümin tarafın köşeye her sıkıştığında kullandığı bir argüman vardır: “Allah yoksa ona iman etmiş olmanın kimseye zararı olmaz, ama ya varsa o zaman inanmayanlar çok kötü şekilde yanacaklardır. O halde aklımıza yatmıyorsa bile inanalım, ne olur ne olmaz”… Bu argümanın mucidi, aynı zamanda islam tarihinin en büyük katili olan Ali’dir (savaşta ele geçirilen esirlerin iddıbını kimseye bırakmaz, hepsini bizzat ünlü Zülfikar’ıyla hallederdi).

    Bu mantık, katıksız bir tüccar zihniyetidir ve köprüden geçene kadar ayıya dayı demek mantığıyla özdeştir. Böyle bir mantık, -eğer varsa- gerçek bir tanrıya yapılacak en büyük hakarettir. Onu yağcılıktan ve iki yüzlülükten etkilenen aciz bir varlık yerine koymaktır.

    iman, değişmez ve asla sorgulanamaz doğruları olan dogmalar üzerine kurulur ve -böylelikle- “ya varsa kaybın olmaz” safsatasının aksinin düşünülmesine engel olunur. Bununla da olmayana ergi yöntemi mümin için olanaksız kılınmaya çalışılır. insanı en zayıf yerinden yakalayarak, sağlıklı düşünce dizgesini dumura uğratmayı hedefleyen bu tür dogmalar, gerçekten çok zekice tasarlanmış ve yıkılması en zor olan dogmalardandır. Bunun zihinlere genç yaşta yerleştirilmesiyle, bilimin ve ilerlemenin temel koşulu olan kuşku bilinçlerden kazınır ve bunun ardından söylenenlere tereddütsüz boyun eğdirme amaçlanır. Böyle bir korku, insan zihninin en önemli yeteneği olan mantığa ve akıl yürütmeye pranga vurulmasına hizmet eder. Çevremizdeki eğitim düzeyi ne olursa olsun -belki tutarlı olma kaygısı güden bir kaçı dışında- bütün müminlerin bilinç altında yer etmiş bu korkunun her köşeye sıkışıldığında açığa çıkması boşuna değildir…

    işte islamın temel zihniyeti budur: gönülsüz de olsa, korkuya, şantaja ve rüşvete dayanarak insanları teslim almak… Bu temel zihniyet açısından doğrunun, haklının, iyi ve ahlaklı olanın hiçbir değeri yoktur. insanları onursuzluğun, ahlaksızlığın ve iki yüzlülüğün en aşağılık biçimi olan otoriteye kölece bağlılığa ve sorgusuzca itaate yönlendirir. Kuran, insan onurunun, şerefinin hiçbir değeri olmadığını öne süren, insanların aciz ve zavallı olduklarını yineleyen, verilen nimetleri döne döne insanların başına kakan ayetlerle doludur. Müminleri Allah’ın sonsuz rahmetine karşın, masum çocukların öldürülmesine, sakat bırakılmasına ve daha nice adaletsizliklere göz yummasını mazur göstermeye iten, işte bu zihniyettir.

    Oysa onurlu, doğru, iyi ve ahlaklı olan, hiçbir başarı şansı olmasa bile, sonucunda ceza görmek kaçınılmaz olsa bile ve tanrıdan bile gelse, zulüme, adaletsizliğe, haksızlığa karşı başkaldırmaktır. Günümüzde islam ülkeleri dünyanın en adaletsiz yönetimleriyle yönetilmelerine rağmen, çoğunda en ufak bir direniş ve başkaldırının olmamasının temelinde, islamın yığınların bilinçaltına kazıdığı tereddütsüz itaat içgüdüsü yatmaktadır.

    Burada bir ikinci nokta daha vardır: Allah’ın gerçekten varolduğuna ve Kur’an’da ve öbür kitaplarda yazılan özelliklere sahip olduğunu varsayalım. Peki inananlar o zalim, inanmayanları sırf kendine kulluk etmedi diye, hiçbir insanın hayal dahi edemeyeceği kadar korkunç bir şekilde cezalandırırken, kendilerinin güvencede olduğundan nasıl emin olabilirler? Kendisine hiçbir kötülük edemeyecek kadar aciz yaratıkları inanmıyorlar diye sonsuza kadar sonsuz acılarla cezalandırabilecek kadar acımasız bir varlığın, müminlere verdiği sözü tutacağına kim güvence verebilir?

    Öyle ya kerameti kendinden menkul ve her ne yaparsa tanım gereği “iyi” olan o zat, belki de orada onları da tarifsiz acılarla başbaşa bırakacak ve sadistçe bir zevkle herkesin acıdan kıvranmasını seyredecektir. Bunda da sadece kendisinin bildiği bir hikmet olmadığını kim nereden bilebilir?

    O değil mi “ben istersem herkesi hidayete erdirebilirdim, ancak cehennemi insan ve cinlerle dolduracağıma dair söz çıktı ağzımdan” diyerek, günahkarlar için cehennem değil, cehennem için insanlar yarattığını itiraf eden?

    Eğer gerçekten varsa, hayal dahi edemeyeceğimiz kadar acımasız olan varlığa yaranmaya çalışırke
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Cennet kavrdıbının ortaya çıkışı çok eskidir ve savaş kaynaklıdır. Eskiden çeşitli bahanelerle savaşa katılmayanların ruhlarının ulu kartal tarafından göğe çıkartılmayacağına inanılırmış.Özellikle islam peygamberi savaştan kaçmaları engellemek için kadın ve zevk düşkünü araplara 72 huri, cennete şelaleler vb bir çok zevk vadetmiştir.

      insanlarda kalıcı olma arzusu vardır.Bu arzuyu tetikleyen bir çok şey vardır. Aileyle daha fazla vakit geçirme, eğlenme, dindar kişilikse daha fazla ibadet yapma, çoğunluklada yok olma korkusu üzerine insan dünyada kalıcı olmak ister.Çünkü inandığı ideolojide vaat edilen zevkleri kesin alacağından emin değildir .Tanrı ile tanışma faslı,Çok eskiden yaşamış insanların aklı muğlak şeylere erdiği için bu anlaşılması zor şeyleri hep bir gücün yaptığına inanmıştır

      insan iki şey için ölmek istemez
      1-Yok olma korkusu
      2-Sevdiklerini kaybetme korkusu

      Bir laf vardırherkes cennete gitmek ister fakat kimse ölmek istemez


      Kendisi yok olurken dünyanın bir kısmını da peşinde sürüklemenin yoludur bu, yalnız başına çekip gitmez insanoğlu. Onla beraber evrenin en azından bir bölümü de birlikte yol olacaktır ona göre; ‘’Ben öyle yok olup gitmeyeceğim.’’ Oysa yok olacağız. insan denen ‘iki ayaklı hayvan’ bunu kabullenmekle başlamalı işe. Yoksa kendi içimizde yeni bir değer yaratamadığımızda, Herostratos olmayı göze almaya başlarız. Bu yüzden, insanlık tarihinde bireysel ve toplumsal alanda yeni değerler yaratan insanlardan daha çok; erdemsiz, suçlu, katil, sahtekâr insanların yıktığı maddi ve manevi değerler üzerinden elde ettikleri parlak mezar taşlarına şahit oluyoruz.

      Temeli biraz daha kazarsak, bu kalıcı olma arzusunun kökenlerini nerede bulabiliriz? Büyük ölçüde ölüm korkusunda ve zoraki hapsolduğumuz bencilliğimizde. insanoğlu hem birey olarak kendini hem de tür olarak varoluşunu mutlak bir üstünlük düzeyine yükseltmiştir. Kalıcılık arzusu ve köksüz olmama duygusu ortalama bir bireyin kimliğini oluşturur. Çocuk sahibi olmaktan, dinsel mitlere ve ismini duyurmaya kadar tüm içgüdüsel atılımlar bu pgibolojik zeminde varolagelmiştir. Eğer ortalama toplumsal kabuller kişiyi denetim altına alamazsa, yaratamayan yok etmeye başlayacaktır.

      Erdem bunu bastırabilecek tek olgudur. Fakat erdem öğretilemez, keşfedilir. Bu keşif, kişinin kendi iç dünyasında ve kendisiyle verdiği mücadeleler sonucu ortaya çıkar. Oysa insanlar kendilerine atalarının ve kültürlerinin dayattığı dışsal değerleri benimseyerek yaşamayı daha güvenli bulurlar.

      Bu tür insanlar başarıya ulaştığında her tür öfke ve adalet arayışı çaresiz kalmakta ve soruna çözüm olmamaktadır. Herostratos’a teslim olmamanın yollarından biri, -belki de en doğrusu- olaylara sonsuzluk açısından bakmaktır. Zira evreni bile kendi dar aklına sıkıştırmaya kalkarak çevresi ve dünya üzerinde şahsi damgasını vurmak için plan yapan bir canlıya olabilecek en geniş açıdan bakabilmeliyiz. Böylece her tür eylemi, milyarlarca yıllık bir evrenin içinde mikroskobik bir debelenmeden öte bir anlam taşımayacaktır. Hem Herostratos’u bugün silik sayfalar dışında kim biliyor ki? Bu yüzden tam olarak başarılı da diyemeyiz belki de.

      Teselli veremediğimin farkındayım. Bu konuda başarısız olmam da doğal bence. Çünkü hepimiz bir Timon’uz, ölürken; ‘’Güneş sakla ışıklarını, Timon yok artık yarın!’’ diye haykıran Atinalı Timon. Tam da bu yüzden Felsefe; öncelikle, insanın evrendeki varlığını küçümseme veyahut evrenin merkezine yerleştirme yollarına karşı, insanların ayaklarının yere basmasını sağlamak için var.
      Tümünü Göster
      ···
  12. 34.
    0
    Okumayin cennete gittim
    ···
  13. 33.
    -1
    Cennette yol yapcaklarsa oyum tayyibe hüloooğğ
    ···
  14. 32.
    0
    Rezerve
    ···
  15. 31.
    0
    Lan resim aşkonun doğum günü
    ···
  16. 30.
    0
    Rezervasyon
    ···
  17. 29.
    0
    Stairway to heaven...
    ···
  18. 28.
    0
    güzel yer
    ···
  19. 27.
    0
    Pnp bişey soracam mesela hep yat hep yat da olmaz 1000 yıl yattın yuzbinlerce yıl yattın Ee yani bi amaç yok bi uğraş yok ne yapacaz o zaman
    ···
  20. 26.
    0
    güzel...
    ···