/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +7 -43
    Not : HiKAYE BiR ÖĞRETMEN AiLESi TARAFINDAN YAŞANMIŞTIR SiZE AKTARIMI BANA AiTTiR *

    Aşağıdaki hikaye Öğretmen Fuat Erdağ ve eşi Füsun Erdağ'ın başından geçen olayları konu alacaktır.
    Kişilerin izni sonucu buraya ve belli sosyal ortamlarda yazıya geçilmesi için izin alınmıştır.

    "De ki ; Düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden Allah'a sığınırım."
    (Felak 4)

    • Hikaye Fuat Erdağ'ın ağzından yazılmaktadır*
    __

    1950'li Yılların başıydı... Genç bir öğretmendim. Eşimle de çalıştığım okulda tanışmıştım. Kendisi daha sonradan sağlık problemleri nedeni ile işi bırakmıştı.

    Çocuğumuz olmuyordu , o dönemin şartlarıyla bir çok tedavi yöntemi uygulasak da Allah bize bir evlat sahibi olmayı bağışlamamıştı.

    Hayatımı eşimin mutluluğuna adamıştım , birlikte güzel bir yaşantımız vardı.

    Füsun'un bir ailesi yoktu... Çocukluğundan beri yalnızdı , zaten 10 yaşından beri yetimhanede yetişmişti.

    Birbirimize hem aile hem arkadaş hem de hayat arkadaşı olmuştuk.

    Bir gün yine babamlarla birlikte otururken eve faks gelmişti... Faksın içeriğinde tayin olduğum şehir yazıyordu.

    Aslında internette araştırırsanız yine göreceksinizdir.Şanlıurfa'nın Karakeçi köyündeki N*** C*** A*** Orta okuluna tayinim çıkmıştı.

    Okulun adını okumamla evdekilerin suratı düşmüştü... O dönemler Karakeçi köyündeki hikayeler bütün ülkece yaygındı... Büyüye , cine inanan birisi değildim...

    Bana yapılan uyarılara da gülüp geçiyordum... Eşimle 1-2 ay gibi bir sürede hazırlandık ve yarı yıl tatilinin gelmesiyle Şanlıurfa'ya yola çıktı.

    Dönemin otobüsleri ağır ağır gidiyordu... Aslında yaşadığım şehir ile Şanlıurfa arasında çok fazla bir mesafe de yoktu (Yaşadıkları şehrin saklı tutulmasını istedikleri için burada detay vermiyorum.)

    Beş-altı saatlik bir yolculuğun ardından Şanlıurfa'ya varmıştık... Sömestır dönemiydi ve ortalığı kar zütürüyordu.

    Karakeçi köyüne varabilmemiz zor gözüküyordu ve o geceyi Şanlıurfa'daki öğretmen evinde geçirmemiz gerekecekti.

    Merkezdeki öğretmen evine geçtik... Saat 2-3 sularıydı sabah erkenden yola çıkacağımız için uyumaya başlamıştık.

    Bizden başka kalan öğretmen ya da öğretmen yakını da yoktu... Aslında içerisi biraz terk edilmiş gibiydi.

    Sabah olmuştu , kahvaltı yapmak için kafeteryaya indik.

    O sırada orta yaşlı bir esnaf vardı... Macun , kağıt helva gibi şeyler satıyordu.

    "Hoşgeldiniz Şanlıurfa'ya" dedi.

    "Hoşbulduk" dedim.

    "Maşallah , çok gençsiniz... Talebe misiniz muallim mi ?" dedi.

    "Öğretmenim bey amca." dedim.

    Hangi okulda çalışacağımı sordu.

    "Karakeçi köyü N***C***A*** Orta okulu" dedim.

    Yüzü düşmüştü.

    "O köye daha önce gittin mi ?" diye sordu.

    "Hayır bu ilk gidişim olacak" dedim...

    "O köye gidişin olursa dönüşün olmaz evladım... O köyün bütün yolları yine o köye çıkar.O köyün halkı kafirdir kafir... Gitme o köye , gerekirse bırak mesleğini ama gitme o köye" dedi.

    Eşim huzursuz olmuştu... Onu da alıp odaya çıktım.

    Biraz endişeli gözüküyordu , ona nedenini sordum... Sinirliydi ayağa kalkıp

    "Bak işte duyduğumuz kaçıncı kötü söz... Belli değil mi yeterince ? Ben bu köyde yaşamak , çocuğumu orda dünyaya getirmek istemiyorum." dedi.

    Duyduklarımızın birer kuruntudan ibaret olduğunu söyledim... Halen rahatlamış durmuyordu.

    Daha sonra sarılıp

    "Tamam söz , sadece 1 ay deneyelim eğer ki rahatsız olursak döneriz.. Anlaştık mı ?" dedim.

    istemeye istemeye kabul etmişti... Keşke o zaman henüz oraya hiç gitmeden dediklerini kabul etseydim.

    Kahvaltıdan sonra balıklı gölün yakınındaki otobüs durağına atlayıp Karakeçi köyüne doğru yola çıktık...

    Köyün girişine 5 km kala otobüs durdu... Otobüste bir tek ben ve eşim vardı.

    "Ne oldu" diye şoföre sorduk.

    "Son durak burası , bundan sonrasını yürüyün" dedi.

    Köye daha 5 km yol olduğunu ve bavullarla oraya kadar nasıl gideceğimizi sorduk.

    "Beni ilgilendirmiyor , o köye yolculuk buraya kadar.He eğer bana sorarsanız , girmemeniz sizin için hayırlı olandır." dedi.

    Ben şaşırmıştım , iyiden iyiye bu iş canımı sıkmıştı. Eşim şoföre sinirli bir şekilde bakıyordu , adam rahatsız olmuş olacak ki ;

    "Hadi , Allah sizi korusun... " dedi...

    Biz hiç bir şey demeden otobüsün bizi bırakıp gidişini izliyorduk.

    Bavulları ben almıştım , eşimde peşimden beni izliyordu... Sessiz , sakin bir yolda yürüyorduk.

    Bir yandan sohbet ediyorduk...

    "Bu köyde anlaşılan bayağı bi aksiyon yaşayacağız" dedim gülerek.

    "Bu kadar rahat konuşman beni sinir ediyor" dedi.

    Üstüne çok varmadım , sonuçta eşimin bazı problemleri vardı... Bazen ani tepkiler verebiliyordu.

    Köye aşağı yukarı 1-2 km kala çalılardan bir ses duydum.

    Gülüşme sesleri geliyordu... Füsun korkmuştu.

    "Hadi hızlanalım" dedi...

    "Dur , ne olduğuna bakayım" dedim.

    "Fuat gel buraya , gidip ne yapacaksın" diye çıkıştı ama dinlememiştim.

    Ben çalılara bakarken bu sefer yolun karşı tarafındaki çalılardan da bir hareketlilik geldi ve eşimin başına büyük bir taş gelmişti.

    Füsun'un alnı yarılmıştı , alnı kan içindeydi...

    Ordaki çalılara doğru koşmaya yeltendim ama eşimi yolda yalnız bırakamazdım...

    Kim var ulan orda diye bağırdım... Ses seda yoktu , kaçma sesi dahi gelmemişti ve gülüşmeler devam ediyordu.

    Füsun korkmuştu , elleri ayakları titriyordu.

    Onu bir süre kucağımda ileri bir noktaya taşıdım... Çantadan bir penye çıkarıp alının sardım...

    Daha sonra köyün girişine kadar konuşmadık... Sanırım ikimiz de korkmuştuk...

    (Füsun hanım burada olanlar anlatılırken doktorların gözetiminde ayrı bir odada tutulmuştur.)

    Köye girmiştik. Füsun halen kendinde değil gibiydi. Açıkçası az önce yaşanan taş atma olayı beni de bayağı etkilemişti.

    Köye giriş yaptık... Bütün dikkatimi köydeki evlere , sokaklara , meydanlara veriyordum.

    Kalabalık sayılacak bir köy değildi..55-60 tane hane vardı.Bu hanelerin bir kısmı da anlatılan olaylar yüzünden köyden göç etmişti zaten.

    Köy meydanına gittik , daha öğlen olmamıştı...

    "Daha iyi misin" diye Füsun'a sordum...

    Cevap vermiyordu. Etrafa korkarak bakıyordu sadece. Alnından damlayan kan yerdeki karları kırmızı hale getirmişti.

    Köyde küçük bir muhtarlık vardı , köy kahvesinin yanında.

    Zaten o dönemlerde köy kahveleri muhtarın emrinde olur , bir bakıma onun ofisi gibi olurdu.

    Füsun ve ben oturup muhtarın gelmesini bekledik...
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +1 -3
    NOT : Hikaye Dediğim Gibi Benim Başımdan Geçmedi Şuan Bu Öğretmen 4-45 Yaşı Civarında Ve Benim Akrabam Onun Dediklerini Size Aktarıyorum :3

    Aradan 1 saat geçmeden de muhtar S*** B*** (Rahmetli muhtar , ismi saklı tutulması istendi) yanımıza gelmişti.

    Güler yüzlü bir şekilde karşılanmıştık... Bize kalacağımız evin köyün en güzel konaklarından birisi olduğunu. Okula bu sene katalitik soba , geniş sıralar gibi şeyler aldıklarını anlatıyordu... Merak edip sordum.

    "Buraya gelirken heralde kötü bir şakaya kurban gittik" diye

    "Hayırdır öğretmen bey ne oldu ?" dedi.

    Eşimin alnını gösterip

    "Farketmediniz mi ? Bu yara köye 3-4 km uzaklıktaki patika yolda oldu... Çalılardan bir yerden taş atıldı." dedim.

    Muhtarın yüzü asılmıştı... "Demeyin yaa" diyerek ayağa kalktı.

    "Hayırdır muhtar bey" diye sordum.

    Füsun'a dönüp

    "Bizi biraz yalnız bırakabilir misiniz" dedi.

    Füsun ayağa kalktı , tam gidecekken

    "Hayır , Füsun hanım burda kalsın.O da burada konuşulacakları duysun istiyorum." dedim.

    Kötü şeylerin anlatılacağını bile bile hasta olan eşimi niye yanıma çağırdım inanın bir fikrim yok.

    "Siz bilirsiniz" dedi muhtar...

    "Bak öğretmen bey , bu köyle ilgili çok hikaye duymuşsunuzdur... Bu köye Karakeçi'li olandan başka kimse gelmez , kimse uğramaz , bizim için de o köyün insanı kafirdir Allah onlara cezalarını veriyor derler" dedi.

    Ben dinliyordum... Füsun'da biraz daha dikkatli dinlemeye başlamıştı...

    "Anlatılanların her ne kadar yalan kısmı varsa , gerçeklik kısmı da vardır... Biz bu köyde 3-4 yıldır çok değişik şeyler çok değişik olaylar yaşadık... Köydeki bütün camileri kapatıp boşalttık. Köyün erkekleri namaz için camiye gidince o şerli şeyler evde yalnız kalan hanımlarımıza çocuklarımıza saldırdı...

    Köy camimiz çok kere yangına kurban gitti... Duvardaki yazılar parçalandı. Köylünün hayvanları telef edildi... Ve daha oncası" dedi...
    ···
  3. 3.
    +3
    Bunlar anlatılırken Füsun koluma girmiş , kolumu farkında olmadan sıkmaya başlamıştı. Korktuğu her halinden belliydi...

    Ben bir şey diyemedim... Köyün muhtarı bunları anlatınca "kuruntu" demek saçma geliyor...

    Önümüze çaylar geldi... "Yok , biz eve geçelim." dedim.

    Konağın anahtarını alıp yola koyulduk.

    Füsun muhtarın anlattıklarından sonra haklı çıktığını hissediyordu... Kendimi onun alnının yarılmasından ben suçlu hissediyordum.Ve daha olacak pek çok şeyin de aslında suçlusu bendim.

    Köyü tam tepeden görecek bir yokuşun sonunda , bahçeli , beyaz renkli , çift katlı bir konak vardı... Yapısıyla tam bir Ege evine benziyordu.

    Füsun evi beğenmişti.Bu bir nebze olsun beni de mutlu etmişti...

    Benden önceki öğretmen bu evden 1 ay önce çıkmıştı ama ev sanki aylardır boş gibiydi... Ortada bir çer çöp yoktu ama yine de ağır bir kokusu vardı. Uzun süre güneş almadığı belliydi.

    Gaz lambalarını , sobayı , kapıları kontrol ettim... Dolaplar temizdi. Kıyafetlerimizi yerleştirdik ve uyumaya başladık.

    Füsun'un yaşadığı olaylar da aslında bu geceyle başlamıştı.

    - Birinci Gece Yaşananlar (Geceyi Füsun Hanım anlatıyor)

    Fuat kütüphane gibi bir raf bulmuş kitapları yerleştiriyordu... Ben de temiz çarşafları seriyordum... Yatak odasındaydım.Ona bugüne kadar hiç bahsetmedim ama çalılardaki gülüşme sesleri yatak odamızın baktığı bahçeden de geliyordu. Yatak odamız üst kattaydı ama yine de duyuyordum... Heralde olanların etkisinde kalmışım diye düşünüp fazla üstelememiştim...

    Fuat'ın işi bitip yanıma gelmişti... Zor bir gün geçirmiştik. Yaşadığım hastalık nedeni ile aramızda cinsel bir şeyler uzun zamandır geçmemişti. Yine her zaman olduğu gibi uzun uzun birbirimize baktık ve uyumaya başladık...

    O gece saat 2-3 sularıydı... Evin kapısı çalıyordu.

    Gecenin bu saatinde kim gelmiş olabilir diye düşünüyordum. Fuat'ı uyandırmaya çalıştım , uyanmamıştı.

    Kapı ısrarla çalıyordu.Ben de geceliğimi üstüme giydim , merdivenlerden inmeye başladım
    ···
    1. 1.
      0
      Yaz panpa
      ···
    2. 2.
      0
      Aynn yaz pnpa
      ···