0
Osman Pamukoğlu her ne kadar “Emekli olduğum andan itibaren hiçbir karargah, hiçbir kışla, üniforma giyen hiç kimseyle hiçbir bağım yok” dese de, toplumun büyük bölümünün gözünde hâlâ “paşa”. “Atatürk, beylik paşalık ünvanlarını kaldırdı ama ona da son güne kadar herkes ”Paşam“ dedi. Bundan çıkamıyorsun” diye açıklıyor bu “algıda sivilleşememe” halini.
Durum bu olunca onunla yapılan hemen bütün söyleşilerin “çerçevesi” de ya “terör” oluyor ya daha geniş çerçevede “güvenlik”. Biz bu çemberin -mümkün olduğunca- dışına çıkmaya çabaladık aslında... Ama... Yine de... Haliyle... Zaman zaman tezahürleri oldu sohbete Pamukoğlu’nun “askeri geçmişi”nin.
Hele bir de üzerinde durduğu sacayağının bir köşesi “milliyetçilik” (diğer iki köşesinde de “halkçılık” ve “sosyal devlet” var) olunca HEPAR’ın, özellikle iktidarın “Türk” kelimesine duyduğu alerjiyi konuşurken kaçınılmaz olarak o “dağlara” döndük yeniden.
Yıllarca “Ne mutlu Türküm diyene” sözü silinmesin diye çarpınmış bir asker olarak seslendi mesela “silmeye” çalışanlara:
“Silsinler, ben gene yazarım!”
Amerika alerjisi artıyor
Türk Milliyetçiliğinin yerine ikame edilmeye çalışılan “ademi merkeziyetçi” yapıyı konuşurken, “bunlar levanten” dedi iktidardakiler ve yandaşları için;
“Oradan buradan gelmişler. Armut dibine düşer. Bir devletin, cumhuriyetin, Türk toplumunun adını ortadan kaldırmak akıl kârı mı? Bunun olabileceğini mi düşünüyorlar?”
AKP’nin “milliyetçiliği” hedef alan politikalarının milliyetçilik duygusunu daha güçlendirmekten başka bir işe yaramadığını ileri sürüp bu konuda endişe yaşamadığını belirtiyor Pamukoğlu:
“Milliyetçilik artıyor. Amerika alerjisi artıyor. Halk ”müttefik devlet“ için neden böyle düşünür? Böyle tipler yüzünden. Kaldırsınlar ”Türk“ adını, duyarlılıkları normal, orta halli insnaı bile daha sivri, daha keskin, daha milliyetçi hale getirirler. AKP bir şeyi söndüreyim derken aslında ateşe benzin döküyor... ”
Özellikle referandum sonrası ortaya çıkan “üç parçalı tablo”yu yorumlarken Anadolu’nun milliyetçiliğe mesafeli bir muhafazakarlık çizgisine geldiğini iddia edenlere de söyleyecek sözü var Pamukoğlu’nun:
“Anadolu, evet muhafazakardır. Ama gidin konuşun aynı zamanda vatanseverdir de, yurtseverdir de Anadolu insanı. Buna milliyetçilik de diyebilirsiniz. Bu sonucu değerlendirirken oradaki cemaatlerin ve tarikatların ağırlığını, insanların elinin ayağının kelepçelendiğini de unutmamak lazım. -40 derecede buzdolabı dağıtarak insanımızın dilenci durumuna düşürülüşünü de hesaba katmak lazım.”
Kafaları mazide kalmış
Başbakan’ın azınlıkların kendi yargılamalarını yapabilmeleri gerektiği yönündeki beyanından sonra, bu kez “çok hukukluluk” boyutuyla gündeme gelen, daha önce ise “eyaletleşme” projesine referans olan “Osmanlı modeli” konusunda “AKP’liler sadece kıyafette” kendi çağlarını yaşıyorlar. Kafaları mazide kalmış” diyor Pamukoğlu.
Ona göre “hiçbir siyasi felsefesi yok”
iktidardakilerin; “Şahsi çıkarlarına uygun öğretiler, yöntemler, görüşler dile getirmeye çalışıyorlar. Bizim milliyetçilik anlayışımızda herkes, herşey halk için. Bu topraklarda yaşayan herkes bizim insanımız, hangi coğrafyada yaşarsa yaşasın, bütün milletleri, ırkları, kavimleri severiz. Ama en çok da kendi milletimizi severiz. Kendi insanımızı severiz.”
Çingene şecaat arz ederken...
Pamukoğlu sık sık Trakya izlenimlerinden örnekler verince, söz ister istemez Ali Bulaç’ın “Rumeli Türkleri’nin Türklüğü şaibeli” iddiasına geliyor. Bakın ne tepki veriyor böyle bir tartışmanın başlatılmasına:
“Çingene şecaat arz ederken sirkatin söylermiş. O kim ki Türklüğü tartışıyor? Müslümanlığı neymiş ki Trakya’yı tartışıyor?”
Ve manidar bir uyarıda bulunuyor: “Bir ülkede kötü giden her şeyin bedelini hem zayıflar, hem kuvvetliler öder. Hem aptallar, hem akıllılar öder. Ama bir tek şartla; zayıflar ve aptallar erken, akıllılar ve kuvvetliler biraz geç ama mutlaka ödeyecektir.”
Toprak ağalığı yıkılacak, arazileri halka dağıtacağız
Siyasetin hedefi, -bütün iyi niyetleriniz, idealleriniz, hizmet aşkınız bir yana- en somut ve basit formülüyle “oy toplamak” aslında. “Oy”un niteliği yok; nicelik asıl olan. Ne kadar çoksa, o kadar iyi. Haliyle “ne olursan ol gel” diyor siyasetçiler seçmene...
Siyaset ağalarının Derik’teki aşiret yemeği, “bölge”deki köle düzenini bir kere daha gözler önüne sermişken, tam denk geldi “bölgedeki mücadelenin içinden gelen” bir siyasetçiyle sohbet.
Ülkeyi böyle batırdılar
“Biz herkese mavi boncuk dağıtmayacağız” diyerek giriyor söze Pamukoğlu. Türkiye’nin bugünkü halini, siyasilerin oy uğruna verdikleri tavizlere bağlayıp, “Ağa”ların, “Bey”lerin, “Aşiret”lerin oyuna talip olmayacaklarını iddia ediyor:
“Hiç istemiyorum. Gelmesin o oylar. Zaten böyle diye diye batırdılar bu ülkeyi... O ağa da, adamları da bize oy vermesin istemiyoruz. Biz bunu göze alıp dağıtacağız o arazileri..”
Çalışan hinoğlu hinlik yapmaz
Tam bu noktada “toprak reformu”nun gündemlerindeki en önemli projelerden biri olduğunu ifade ediyor, “Toprak ağalığı yıkılacak” diyor;
“Devletin elinde bulunan ve üretimden uzak kalan bütün araziler halka tapusu ile dağıtılacak... ”
- Bu proje hayata geçirilebilse özellikle Güneydoğu’da neyi değiştirir?
Kendi servetine mülküne arazisine bağlı olmak çalışmak demektir. Çalışan insan saçma sapan şeyler düşünemez, yanlış ideolojilere meyletmez ve kapılmaz, çalışan insan hinoğlu hinlik yapamaz...
Tümünü Göster