1. 1.
    +8 -27
    evet binler, artık zamanı geldi böyle birşey yapmanın. başta avans olarak şunu veriyorum.

    100de 500de ve 1000de çok daha güzel şeyler yapabiliriz. sizin elinizde herşey. ilgi fazlaysa 5000 e çok çok bomba birşey verebilirim.

    100 editi : hakketiniz bunu. devam ediyorum. nikimi falan yazcaktm da çok uzun uraşamadm cicişlerrr. buyrun

    500 editi : verdim, arada duruyo. bulun bakalm :D
    ···
  2. 2.
    +1 -4
    Felsefesi [değiştir]
    Üstinsan [değiştir]

    Ana madde: Üst-insan

    Üstinsan sözcüğünü ilk olarak teolog ve yazar Heinrich Miller, 17. yy'da yazdığı Geistlichen Erquickstunden adlı eserinde kullanmıştır.[20] Nietzsche, üstüninsanın tüm evrenin amacı ve sebebi olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre Üstüninsan insanlığın da amacıdır.

    Nietzsche, üstüninsan kavramıyla, soylu bir insan eylemliliği kavrdıbını yeniden kurmaya çalışır. Son insan, yalnızca maddi teselli peşindeyken, üstinsan yaşdıbını büyük eylemler uğruna harcamaya hazırdır. Üstün olmak, isteyerek iyinin ve kötünün ötesinde durmaktır.[21]

    Nietzsche kendisini, üstüninsanın habercisi olarak tanıtır. Bu konuda eserinde şöyle yazmıştır[22]:
    “ insan bir iptir ki hayvanla üstinsan arasına gerilmiştir. Uçurumun üstünde bir ip. Tehlikeli bir geçiş, tehlikeli bir yolculuk, tehlikeli bir geriye bakış, tehlikeli bir ürperiş ve duraksayış. ”

    Ayrıca eşitliğe de inanmayan filozof, bunu şöyle belirtir[23]:
    “ Çünkü insanlar eşit değildirler. Gerçek budur. Ve benim istediğim şeyi onlar istemezler. ”

    insanların üstinsanı karalayacaklarını şu ifadelerle bildirir[24]:
    “ iddia ederim ki benim üstinsan dediğime, siz şeytan diyeceksiniz. ”

    Ona göre üstinsan sert olmalıdır[25].
    “ Sert olunuz! ”

    Halk tabakasını küçümser ve eşitliğe inanmadığını tekrar vurgular[26]:
    “ Panayırda kimse üstinsanlara inanmaz. Orada konuşmak isterseniz halk tabakası göz kırpar ve "Biz hep eşitiz" der. ”

    Ayrıca üstinsan hakkında şöyle der[27]:
    “ Haydi haydi, ey üstinsanlar! Ancak şimdi insan, geleceğin doğum sancısındadır. Tanrı öldü, şimdi dileriz ki üstinsan yaşasın.[28]
    Ey üstinsanlar, içten adamlar, açık kalpliler; güvensiz olun! Derinliklerinizi gizli tutun; çünkü bugün halk tabakasının günüdür. ”

    Nietzsche'nin üstün insanı, belli bir evrim sürecinin ardından, insanlar arasından çıkıp, bütün insanlığı yönetecek, tüm insanlara tahakküm edecek bir diktatör değildir. O, her ne kadar on dokuzuncu yüz­yılda kapitalizmin yarattığı fabrika köleleri­ne, kapitalizmin Hıristiyanlıktan miras alıp koruduğu köle ahlâkına, burjuva demokrasi­siyle onun eşitlik idealine karşı çıkarken, bu düzenin veya Avrupa'daki demokratikleş­menin bir yandan da zorbalık, acımasız bir diktatörün ortaya çıkışı için gerekli altyapı­yı hazırladığını söylemiş olmakla birlikte, onun üstün insanı, sanıldığının tersine, Hitler değildir.[29]
    "Tanrı Öldü" iddiası [değiştir]

    Ana madde: Tanrı öldü

    "Tanrı öldü", Nietzsche'nin en popüler sözüdür.[30] Bu düşünceyi Nietzsche, ilk kez Şen Bilim adlı eserinde dile getirmiştir. O dönemin koşullarına göre yorumlanması gereken "Tanrı'nın Ölümü" düşüncesini, kendi tabiriyle bir kaçığın ağzından duyurur. Gündüz vakti elinde fenerle dolaşıp "Tanrı öldü! Tanrı öldü!" diye bağıran bir delinin ağzından, Tanrı'nın ölümünü ilan eder.
    Friedrich Nietzsche, Basel, yaklaşık olarak 1875.

    Nietzsche "Hiçbir adalete sığmayan, sayısız çatışma ve acılar iyi bir Tanrı'ya nasıl mal edilebilir?" düşüncesinden yola çıkarak, Tanrı'nın ölümünün insanın anlaşılmaz olan doğasını yenmesi için ve üst insan'a ulaşılabilmesi için bir mecburiyet olduğunu savunmuştur.

    Tanrı'nın, insanı yeryüzüne acı çekmesi için yolladığına inanır. Nietzsche bunu Empedokles adlı eserinde de vurgulamıştır. Nietzsche'ye göre "Sanatçı Tanrı" kendisini Yunanlıya bir model olarak sunar. Onun kendisine bir şekil vermesini, mermerin ya da taşın içinde gizli kalan heykeli çıkarıp, sonra da gerçekleştirilen bu sanat yapıtının tadına varmasını önerir. "Hristiyan Tanrı" ise emredicidir. insanın dünya nimetlerinden faydalanması yerine, çile çekmesini ister. "Tanrı'yı yadsıyoruz, Tanrı'nın sorumluluğunu yadsıyoruz ve böylece, yalnızca dünyayı biliyoruz." Nietzsche olaylar sonrası insanların Tanrı'yı suçlamayarak suçu dünyaya bulmalarının yanlış olduğunu düşünmüştür. Nietzsche'ye göre geliştirmiş olduğumuz tüm değerler, dünyanın gerçek doğasını görmemizi engellemek amacıyla geliştirilmiş araçlardan başka hiçbir şey değildirler.

    Bununla beraber, bu araçlar bizim için dayanılması zor bir dünyayı dayanılabilir kılabilmeye hizmet ederler. Bu hizmet yıllardır dinlerin varoluşu ile de desteklenmektedir. Dinler bize öbür dünya gibi güzel vaatler sunarak, bize bu dünyada yapmamız gerekenleri buyururlar. Bu buyruklar, insanların özgür ve başkaldıran doğasını yoketmeye onları birer sürü parçası haline getirmeye yöneliktir.

    Nietzsche Tanrı anlayışına ve hayatı katlanılabilir kılan araçlara karşı çıkar. Öte yandan, bunlar varolmadan yaşamanın ne kadar zor olduğunu ve ne kadar yüksek düzeyde hayat ve birey bilinci gerektirdiğini söyler. işte onun istediği de budur. Bilime ve dine hizmet edenler bu noktada birbirinden farklı değillerdir. ikisi de bu araçların ve vaatlerin tekrar tekrar insan hayatına girmesine ve insanların bunlara körü körüne bağlanmasına neden olurlar.

    insanlar bu araçlardan kurtulup zorla bir gereklilik kazandırılmış dünyadan sıyrılmalıdırlar. Tanrı ölmüştür; çünkü insan kendi hareketlerini yönlendirebilecek düzeydedir. Fakat tahmin edildiği gibi Nietzsche bu durumdan tam bir çıkış önermez. Bu çıkışı insanların başarabileceğini söyler.[31]

    Tanrı'nın ölümünü büyük bir reddedişe ve kendi üzerimizde sürekli bir zafere dönüştüremezsek, bu kaybın bedelini ödemek zorunda kalırız.[32]
    Bengi dönüş [değiştir]

    Ana madde: Bengi dönüş

    Nietzsche'nin bengi dönüş ve üstinsan görüşleri birbirinin tamamlayıcısı durumundadır. Nietzsche ebedi dönüş görüşü ile insanın dünyaya tekrar tekrar geleceğini savunur. Nietzsche'ye göre; "insan tüm yaşamı durmadan döndürülen bir kum saatidir". Sonsuz dönüşteki tehlike, insanın üstinsan olmak için üstesinden geldiği bütün sorunların yeniden ortaya çıkmaları ve yeniden üstesinden gelme zorunluluğudur. Üstinsana ulaşmada insanın önündeki en büyük engeli Tanrı olarak görmektedir.
    Hristiyanlık ve deccal [değiştir]
    Hans Olde'nin Nietzsche çizimi

    Nietzsche, "Hristiyanlığa düşmanız, nefretle bakıyoruz, tüm romantizm ve anavatana tapınma biçimlerine de... "[33] diyerek Batı Kültürü'nün çöküşünü (decadence), ahlak değerlerine sökülüp atılamazcasına kök salmış olduğunu saptadığı, "çileci ülkü"ye yönelik olarak sunduğu soykütükçü çözümlemelerle açıklama yoluna gitmiştir.[34]

    Nietzsche'nin din konusunda sert düşünceleri vardır. Hristiyan öğretisine karşı takındığı tutum, başkaldırışı ve bu öğretiye lanetler yağdırması, 19. yüzyılda çok ses getirmese de, Nietzsche'nin tanınmasıyla ve üne kavuşmasıyla beraber büyük yankı uyandırmıştır. Çünkü Nietzsche, Deccal adlı eserinde Hristiyanlığa lanetler yağdırmış, onu küçümsemiş ve kökeni konusunda çeşitli araştırmalarda bulunmuştur[35]. Ona göre "ilk ve son Hristiyan çarmıhta ölmüştür."

    Nietzsche, Deccal adlı eserinin hemen başında şu sert yorumu yapar[36]":
    “ Zayıf ve hasta yapılı olanlar yok olmalıdırlar.Bu, bizim insan sevgimizin ilk kuralıdır. Onlara bu konuda yardım edilmelidir. Bir günahtan daha zararlı ne olabilir? Zayıf ve hasta yapılı olanlar için bir anlayış: "Hristiyanlık!" ”

    Nietzsche'nin dine başkaldırışı, özelde Hristiyanlığa olmakla birlikte, genelde tüm nihilistik özellik gösteren dinleredir. Nietzsche'nin başkaldırışı, tüm dinlere değildir. Çünkü Nietzsche, doğrudan dine değil, nihilizme başkaldırır ve dolaylı olarak bu başkıldırışını nihilistik ögeler taşıyan dinlere de yöneltir.

    Nietzsche'ye göre Hıristiyanlık, köle ahlakını taşıyan ve hayatı yadsıyan bir öğretidir. Bu sebeple sürü pgibolojisinin temeli, bu öğretiye dayanır. Bir tür çilecilik olarak adlandırılabilinecek Hristiyanlık, Nietzsche'ye göre yok edilmelidir. Çünkü Nietzsche'ye göre Hristiyanlık, insan neslinin sonunu getirebilecek nitelikte yanlış bir anlayışın sonucudur.

    Nietzsche'ye göre Hristiyanlık, bilimin de düşmanıdır[37].
    “ Hristiyanlık gibi gerçeklikle ilişkisi olmayan, gerçeklik gelir gelmez uzaklaşmak zorunda olan bir din, doğal olarak dünya hikmeti'nin, yani bilimin düşmanı olacaktır. ”
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    +1 -4
    Çocukluğu [değiştir]
    Carl Ludwig

    15 Ekim 1844'te doğmuştur. Babası Karl Ludwig Protestan Kilisesinde papazdı. Karl Ludwig; Friedrich Nietzsche'nin annesi Franziska Oehler ile 1843'de evlenmişti. Doğumu Prusya Kralı IV. Friedrich Wilhelm'in doğum gününe rastladığı için adı Friedrich Wilhelm olmuştu. (Nietzsche daha sonra ikinci adı "Wilhelm"'i çıkardı.[2]) Kız kardeşi Elisabeth, 1846'da doğdu ve ondan sonra 1848'de Ludwig adında bir erkek kardeşi oldu. Babası Karl Ludwig'in baş ağrılarına tanı konulamamıştı. Daha sonra hızlı ilerleyen bir tümör olduğu saptandı fakat babası kör oldu ve öldü (1849). Onun ölümünü Friedrich'in erkek kardeşi Ludwig izledi (1850). Bu kayıp yüzünden annesi ve kız kardeşi ile birlikte Naumburg'a taşındılar (1850). Böylece çocukluk yılları kadınların himayesinde geçti.

    ilk öğrenimini Bürgerschule'de tamamladı. Orada Gustav Krug ve Wilhelm Pinder ile arkadaş oldu ve müzik de dahil pek çok konuda zekasını gösterdi. Müzik konusundaki üstün yeteneğine rağmen Müzikte sıradan biri olmaktansa hiç olmam. diyerek müzik kariyerini başlamadan bitirdi. On üç yaşında ilk eserini yazdı (1857). ilk şiirini de takiben 1861 yılında kafasını kurcalayan varoluş soruları üzerine yazdı.
    Nietzsche'nin gençlik resimlerinden biri

    1858 yılında ünlü protestan okul Schulpforta'yı kazandı. Orada Paul Deussen ve Carl von Gersdorff ile dost oldu. Şiir konusunda çalışmalarda bulundu. Müzikte kendini ilerletti. Üstün başarılar gösterdi ve öğrenimi esnasında da Antik Yunan ve Roma klagibleri ile tanıştı. Daha sonra teoloji ve klagib filoloji okumak için Bonn Üniversitesi'ne gitti. Burschenschaft Frankonia grubuna üye oldu ve ilk yarıyıldan sonra okulu bıraktı. inancını kaybetmesi üzerine annesi bu duruma çok öfkelenmişti.[3] Bunda David Strauss'un Life of Jesus kitabı da etkili olmuştu.[3] Bununla birlikte hayat felsefesi yavaş yavaş oluşmaya başladı. Alkol alıyordu ve sık sık kavga ediyordu.

    Bonn Üniversitesi'nden ayrıldı ve arkadaşı Friedrich Wilhelm Ritschl'in peşinden Leipzig Üniversitesi'ne gitti. Ölümüne sebep olan frengi hastalığını da yine bu dönemde bir genelevden kaptığı iddia edilir.[4]. Ayrıca bu dönemde Schopenhauer'in eserleriyle de tanıştı. Eğitimine devam ederken de, Rheinisches Museum dergisinde yazıları yayınlanıyordu.

    1866 yılında Schopenhauer ve Friedrich Albert Lange Geschichte des Materialismus ile tanıştı.

    Daha çok bilgi için: Nietzsche'nin soyağacı

    Basel'de profesörlüğü [değiştir]

    Ritschl'in desteğiyle, Nietzsche Basel Üniversitesi'nden Filoloji profesörlüğü olarak oldukça cömert bir teklif aldı.[5]

    1869 yılında Wagner, Nietzsche'yi, Tibschen'e davet etti. Noel için gittiği Wagner'lerde, ilk kitabı Die Geburt der Tragödie aus dem Geiste der Mugib'i (Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu) yazmaya başladı.

    Daha sonra Alpler'e giden Nietzsche, Prusya vatandaşlığından çıkıp isviçre vatandaşı olup Prusya ve Fransa savaşına gönüllü sıhhiye eri olarak katıldı (1870).[6]
    “ Karşımızda devlet var. Başlangıcı insana utanç verici. Çünkü devlet insanların çoğu için kurumak bilmeyen bir acı kuyusu, ikide bir buhranlara salarak onları tüketen bir alev. Ne var ki, çağırmaya görsün, ruhlarımız kendilerini unutuyor; kanlı çağrısına yığınlar koşa koşa gidiyor, kahraman oluyorlar.[7] ”

    Frankfurt'ta, resmi geçit yapan bir süvari birliği görmüş ve o anı şöyle tasvir etmiştir:
    “ En güçlü ve en yüksek yaşama isteminin sefil bir varoluş mücadelesinde değil, savaş isteminde, güç isteminde, yenmek isteminde olduğunu duydum ilk defa.[7] ”
    Nietzsche, asker üniforması ile

    Savaşı Fransa kaybetti ve Nietzsche savaşta, difteri ve dizanteri hastalıklarına yakalandı. Walter Kaufmann'a göre burada Nietzsche, ölümüne sebep olan sifilis'e de yakalandı. Daha sonra Nietzsche Basel'e geri döndü ve Üniversitede Homer ve Klagib Filoloji konularında dersler vermeye devam etti. Nietzsche burada Franz Overbeck ile de tanıştı. Overbeck, ölümüne kadar Nietzsche'nin arkadaşı olacaktı.

    Yine bu dönemde Afrikalı Spir [8][9] ve meslektaşı Jacob Burckhardt, Nietzsche'yi konferanslarıyla etkilemişlerdi. Nietzsche, ilk kitabı Müziğin Ruhundan Tragedya'nın Doğuşu'nu bitirdi ve 1872'de yayımladı. Kitabı akademik çevrelerce beğenilmedi ve çok ağır eleştirilere maruz kaldı.

    1872 ve 1876 yılları arasındaysa Nietzsche, Çağa Aykırı Düşünceler dörtlemesini yayınladı. Dörtlemeyi yayınladıktan sonra Nietzsche, Paul Ree ve Hans von Bülov, Malthilda von Maysenburg gibi isimlerle tanışmıştır.

    1878'de evlenme teklifi yaptığı bir kadından ret cevabı aldı. Daha sonra sağlık problemleri iyice arttı ve üniversiteden istifa etmek zorunda kaldı. Sağlığına uygun yer aradı. Sils Maria, Cenova, Rapolla, Tunus, Turin ve Nice şehirleri bunlardan bazılarıdır.[10]

    Nietzsche daha sonra Naumburg'a ailesini görmeye geldi. Fakat kız kardeşi ile aralarındaki gerginlik sürüyordu. Daha sonra arkadaşı, öğrencisi ve sekreteri Peter Gast'dan Basel'e gelmesi için bir davet aldı. Gast ve Overbeck çok yakın arkadaşlarıydılar. Malwida von Meysenbug, Wagner olayında Nietzsche'yi savunuyordu. Daha sonra Nietzsche bir müzik eleştirmeni olan Carl Fuchs ile iletişime geçti. Bu sürede edebî açıdan oldukça üretkendi. Yine bu dönemlerde Salome'a aşık oldu. Salome, Nietzsche'nin evlenme teklifini reddettikten sonra ilişkileri sona erdi. Nietzsche bu yüzden oradan ayrılıp Rapallo'ya gitti.
    Bağımsız filozof [değiştir]

    1882'de Nietzsche Lou Salome ile buluştu. Nietzsche ve Lou, Tautenburg'da yaz ayını birlikte geçirdiler. Burada Paul aracılığıyla Lou'ya evlenme teklifi yapan Nietzsche, red cevabıyla çok sarsıldı. Bundan sonra kış ayını geçirmek için Rapallo'ya gitti ve eseri Böyle Buyurdu Zerdüşt'ü burada on günde yazdı. Kitabı hiç tutulmadı ve sadece kırk adet basıldı. Bunlar da yakın arkadaşlar tarafından nezaketen satın alındılar.

    1886'da editörü Ernst Schmeitzner'den ayrıldı. Anti-semitik görüşlerinden rahatsız olmaktaydı. [11] Daha sonra, iyinin ve Kötünün Ötesinde, Tragedya'nın Doğuşu, insanca Pek insanca, Tan Kızıllığı, Şen Bilim eserleri üzerinde çalışmalar yaptı.

    1886'lı yıllarda Meta von Salis, Carl Spitteler ve Gottfried Keller'la tanıştı. 1886'da kardeşi Elizabeth, anti-semitik görüşleriyle tanınan Bernhard Förster'la evlenip Nueva Germania'yı bulmak için Paraguay'a yerleşti. Nueva Germania bir Alman kolonisiydi. Bu iki kardeş bir daha Nietzsche hastalandığında görüşebileceklerdi.

    Artık hastalığının daha da kötüleştiğinden şikayet ediyordu. Neredeyse yazamaz olmuştu. 1887'de Ahlak'ın Soykütüğü Üzerine adlı eserini bitirdi. Dostoyevski'nin eserleriyle tanıştı ve çok etkilendi. [12]

    1886 yılında, iyinin ve Kötünün Ötesinde adlı eserini bitirdiğini, Güç istenci eserini de yazmaya başladığını ilan etti. Ayrıca Deccal ve Putların Alacakaranlığı eserlerine de başladı.[13]

    Sağlığı bir süre düzeldi ve yaz ayını iyi geçirdi. 1888'den itibaren çalışmaları "kendi durumu" ve "kaderi" üzerine yoğunlaşmıştı. 44. doğum gününde, Putların Alacakaranlığı ve Deccal eserlerini de bitirdi. Aynı zamanda, Ecce Homo ve Wagner Olayı eserlerini yazmaya karar verdi.
    Son zamanları [değiştir]
    Nietzsche Turin'de klinikte

    3 Ocak 1889'da polis tarafından kargaşa çıkarmaktan tutuklandı. Gerçekte orada tam olarak ne olduğu bilinmiyor fakat söylentiler, Nietzsche'nin kırbaçlanmakta olan bir ata sarıldığı ve ağlayarak onu korumaya çalıştığı, sonra yere yığıldığı üzerinedir. Aynı olay Dostoyevski'nin romanı Suç ve Ceza'nın I/5 bölümünde, Raskolnikov'un da başına gelmiştir.[14]

    Bu olaydan sonra Nietzsche, "Mutsuz Mektuplar" olarak bilinen mektuplarını kaleme alıyor. Alman imparatorundan Papalık'a kadar pek çok yere mektup yazıyor.[15]

    3 Ocak'ta Buckhard, Nietzsche'nin mektuplarından durumunu anlıyor ve onu Basel'de bir kliniğe yatırıyorlar. Daha sonra annesi onu "Jena"'daki bir kliniğe nakil ettiriyor. Fakat doktorlar, Nietzsche'nin durumunun umutsuz olduğunu bildiriyorlar. Annesi, mart ayında Nietzsche'yi eve getirtiyor.

    Bu süreçte, Nietzsche'nin eserleri üzerindeki tahrif süreci başlıyor. Önce arkadaşları tarafından, sonra Paraguay'dan kocasının intiharı üzerine geri dönen kızkardeşi tarafından eserleri değiştiriliyor.

    Nietzsche 1889'un başlarında sokakta yürürken birden yere düştü. Uzmanlara göre bunun sebebi "sifilis". Nietzsche'nin semptomları beyin kaynaklı. Felsefcilere göre bu hastalık Nietzsche'nin bazı eserlerindeki fikri tutarsızlığın da sebebi.[16][17]

    Nietzsche, bir süre sonra zihinsel yetilerini tümüyle kabetti. On bir ay boyunca bitkisel denebilecek bir hayat sürdü. 25 Ağustos 1900 tarihinde hayata gözlerini yumdu.[18]. Kızkardeşi ve arkadaşları onu, babasının kilisesinde yaktılar ve şöyle dua ettiler: "ismin kutsal olsun, tüm kuşaklar için... "[19]
    Felsefesi [değiştir]
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    -3
    ikinci yazarlık dönemi [değiştir]

    1859'da ordudan terhis edilerek Moskova dışında küçük bir yerde kalmaya zorlanan Dostoyevski, özgürlüğüne kavuştuktan sonra Petersburg'a döndü. Kardeşi Mihail ve arkadaşı N.N. Strahov ile birlikte Vremya (Zaman) ve sonra da Epoha (Dönem) adlı dergileri hazırladı.[11] Bu dergilerde Slavcı düşünceyi savunduğunu belirten yazılar yazdı. Ezilenler (Unijenniye i Oskorblyonniye) ve Ölü Evinden Anılar (Zapiski iz Mertvogo Doma) ile kendinden söz ettirdi. 1863 yılında arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar borçları yüzünden sıkıntıya düşen ve yayımcılardan yazmadığı romanların avanslarını alarak yaşayan Dostoyevski, Yeraltından Notlar adlı yapıtı 1864 yılında yayımlandı.[11] Romanda bir zihnin derinliklerine indi.[9] Suç ve Ceza (Prestuplenie i Nakazanie)[12] ve Kumarbaz (igrok)[13] adlı yapıtları 1866 yılında yayımlandı. Dostoyevski, Suç ve Ceza'yı 1858 yılında Semipalatinsk'te bulunduğu zaman Roussky Slovo dergisi için uzun bir hikaye olarak tasarlamıştı. Bunun nedeni, Sibirya'dan ayrılana dek roman yazmama kararı almasıydı. Dostoyevski, kardeşi Mihail'e gönderdiği bir mektupta kitap hakkında
    “ Konusu gerçekten çok güzel. Kahramana gelince, bugüne kadar hiç denenmemiş bir kişi. Ama bugünün Rusyasına bakacak olursak, böyle bir kişi karşımıza sık sık çıkmaktadır. Bu sonuca halkın kafasını yeni fikirleri anlayarak vardım. Öyle hissediyorum ki, yeni fikirler ve görüşlerle döndüğüm zaman, romanımı genişletmekte başarılı olacağım. Kişi aceleye gelmemelidir dostum. Ve insan iyi olanın dışında hiçbir şey yapmamalıdır ”

    diye yazdı.
    Dostoyevski'nin ikinci eşi Anna

    Dostoyevski, bu eserinde bir Rus aydını olan Raskolnikov'un kendi doğrusu adına işlediği cinayetleri ve vicdanıyla hesaplaşmasını konu edindi. Yazar, küçük bir otel odasında ve kötü bir ekonomik durumla yazdığı Suç ve Ceza'yı 1866 yılında tamamlamıştı. Dostoyevski'nin yazdığı Budala (Idiot) eseri 1866,[14] Ebedi Koca (Veçnıy Muj) 1870,[15] Ecinniler (Besı) 1872 yılında yayımlandı.[16] Bütün bu başyapıtlar birbirinin izledi. Karısı öldükten sonra sekreteri Anna Grigoriyevna Snitkina ile evlendi.[9] Yeniden borçlanan ve kumaranelerde dolaşmaya başlayan Dostoyevski, bir kız çocuk sahibi oldu. Ancak kızı fazla yaşayamadı ve doğduktan kısa süre sonra öldü. Dostoyevski de bu yüzden büyük bir sarsıntı geçirdi.[11] 1875'te Delikanlı (Podrostok), 1876'da Bir Yazarın Günlüğü (Dnevnik Pisatelya)[17] ve 1879'da Karamazov Kardeşler (Bratya Karamazovi) adlı romanları yayımlandı.[18] Hayatı boyunca eserlerinde işlediği temaları yeniden ele aldığı, insan duygularının derinliğine inen eserler yazan Dostoyevski, Karamazov Kardeşler'de Ivan ve Alyosha Karamazov adlı karakterler için filozof Vladimir Sergeyevich Solovyov'dan ilham aldı.[19] Zosima ve Alyosha'nın öne çıkacağı Bir Büyük Günahkarın Yaşamı adlı eseri tamamlayamadı.[4] 1881 yılının Ocak ayında bir ciğer kanaması geçirerek yatağa düştü ve 28 Ocak 1881 tarihinde öldü. Dostoyevski için 31 Ocak 1881 tarihinde yapılan cenaze töreninde yaklaşık otuz bin kişi tabutunun arkasında yürüdü.[2]
    Temalar [değiştir]

    Dostoyevski, beğeniyle karşılanan ilk romanı insancıklar'dan sonra yazdığı Öteki ve Ev Sahibesi ile olumsuz yorumlar aldı ve depresyona girdi. Ancak yazar, kendisini ruhsal çöküntüye zütüren düşüncelerden uzaklaşmayı bildi. Dış dünyadan kopan zihninin parçalanışını kendi çözen yazarın eserlerindeki ruhbilimsel açıdan en zengin tema da çift kişilik temasıdır. Kendini ortadan kaldırmaya çalışan benzeriyle sürekli çatışma hali içerisinde bulunan bir memuru anlattığı Öteki adlı yapıtında daha sonra da işleyeceği bir tema olan çift kişilik temasını işlemişti.[11]

    Ellili yaşlarında içine bazen bir karamsarlık ve ağırlık çöken Dostoyevski, bu durumu ikinci eşi Anna Grigoriyevna Snitkina’ya "Sanki bir suç işlemişim gibi bir çeşit sebepsiz hüzün ve keder içindeyim" diye açıklamıştı. Ecinniler'de Stavrogin'i bir çocuğa tecavüz ettirmiş olması yüzünden de kendini hep suçlamıştı.[3]

    Dostoyevski kendi çocukluğunda, annesine acı çektirmesinden, sürekli sarhoş olmasından ve hizmetkârlara kötü davranmasından dolayı babasından nefret ediyordu. Eserlerinde kullandığı, kaderine boyun eğen ve uysal kadın örneğini kendi evinde; annesinde gördü. Kadının alttan alması, erkeği daha da kızdırmaktan başka bir işe yaramayacağını görmüştü. Çok duyarlı biri olan Dostoyevski, bu yüzden babasına kin besliyordu. Babasının ölümünü haber aldığında, "Babamın ölümünde benim hiçbir suçum yok, ama bu öldürmenin kefaretini ödemeye hazırım, çünkü içimden onu öldürmek geçiyordu" diyerek Karamazov Kardeşler adlı romanında yer alan Dimitri Karamazov'un tepkisinin benzerini gösterdi.[3] Dostoyevski, babasının ölümünü istediğini düşünerek depresyona girdi. Bazı yazarlara göre de ilk sara nöbetlerine de bu düşünce sebep oldu. Sigmund Freud ve birçok pgibanalizci, babaya duyulan bu nefrete ve bunu izleyen suçluluk düşüncesine dayanarak Dostoyevski'nin hastalığının sinirsel kökenli olduğunun ortaya çıkardı.[11]

    Andre Gide, Ezilenler adlı romanın, aşağılanışın insanı cehennemlik ettiği, alçakgönüllüğünse kutsallaştırdığı fikriyle dolu olduğunu söylemişti. George Steiner ise Charles Dickensvari bir havanın olduğunu söylediği Ezilenler'de bulunan temanın Ebedî Koca'da, Ecinniler'de ve Karamozov Kardeşler'da da yer aldığını söyledi. Nicholas Berdyaev, Dostoyevski'nin bütün yaratıcı gücünü insana ve insanın kaderi temasına adadığını, bunun da onu ölümsüz kılmaya yettiğini belirtti.[20]

    Devlet aleyhinde bir komploya katıldığı iddiası ile tutuklandıktan sonra sekiz ay hapisanede kalan Dostoyevski, suç ve ceza kavramlarıyla en yoğun şekilde burada karşılaştı. idam edilmek üzereyken affedildi. Cezası dört yıl kürek ve altı yıl adî hapse dönüştürüldü. Dört yılın sonunda er rütbesi ile kışlaya verildi ve 1859 yılında terhis edildi. Suç ve Ceza adlı eserini 1858 yılında oluşturmaya başladı. Bu eserinde ahlak kavrdıbını vesiyaseti harmanladı. Dostoyevski, bu romanda sadece Rus halkını değil, tüm insanlığı tehdit eden bir kısır döngüden kurtulmanın gerçekleşebileceğini vurguladı. Yazar, John Stuart Mill'in ekonomik refah için biresel bencilleşmeyi öneren kurdıbını Semyon Zaharoviç Marmeladov'un ağzından eleştirdi.[21]

    Dostoyevski, düşünce ve sanat deneyimini sürekli olarak arttırdı. Tanrı'dan, ateizmden, kötülükten, özgürlükten söz eden roman karakterleri, gerçekte aynı bilincin farklı anları gibidir. Bu karakterler aracılığıyla Dostoyevski, cinleri ruhundan uzaklaştırır. Bakış açısı değişmekle beraber eserleri, gerçeğin hep aynı çoşkulu ve acı veren arayışı içerisindedir.[11]
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    -2
    Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
    Vikipedi, özgür angiblopedi
    (Dostoyevski sayfasından yönlendirildi)
    Git ve: kullan, ara
    Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
    Vasiliy Perov tarafından 1872'de çizilen portresi
    Vasiliy Perov tarafından 1872'de çizilen portresi
    Doğum 11 Kasım 1821(1821-11-11)
    Moskova, Rusya imparatorluğu
    Ölüm 9 Şubat 1881 (59 yaşında)
    Saint Petersburg, Rusya imparatorluğu
    Milliyet Rusya Federasyonu Rus
    Meslek Yazar
    Tür Roman
    Akım Gerçekçilik
    ilk eseri insancıklar
    Etkiledikleri[göster]
    Knut Hamsun, Richard Brautigan, Charles Bukowski, Albert Camus, Witold Gombrowicz, Franz Kafka, Jack Kerouac, Czesław Miłosz, Yukio Mişima, Alberto Moravia, Iris Murdoch, Friedrich Nietzsche, Marcel Proust, Ayn Rand, Jean-Paul Sartre, Aleksandr Solzhenitsyn, Wisława Szymborska, Irvine Welsh, Sigmund Freud, Ludwig Wittgenstein, Cormac McCarthy, Orhan Pamuk
    Etkilendikleri[göster]
    Miguel de Cervantes, Charles Dickens, Edgar Allan Poe, Friedrich Schiller, Balzac, Gogol, Victor Hugo, E.T.A. Hoffmann, Mihail Lermontov, Puşkin, Mihail Bakunin, Vissarion Belinsky, Çernişevski, Hegel, Aleksandr Herzen, Konstantin Leontyev, Adam Mickiewicz, Sergei Nechaev, Mikhail Petrashevsky, Vladimir Solovyov, Tikhon of Zadonsk
    imza
    Fyodor Mihayloviç Dostoyevski imzası

    Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (Rusça: Фёдор Миха́йлович Достое́вский, bu ses hakkında Dinle (yardım·bilgi)) (d: 11 Kasım 1821, Jülyen: 30 Ekim, Moskova - ö: 9 Şubat 1881, Jülyen: 28 Ocak, Sankt Petersburg), Rus roman yazarıdır. Çocukluğu sarhoş bir baba ve hasta bir anne arasında geçiren Dostoyevski, annesinin ölümünden sonra Petersburg'taki Mühendis Okulu'na girdi. Babasının ölüm haberini burada aldı. Okulu başarıyla bitirdikten sonra istihkâm Müdürlüğü'ne girdi. Bir yıl sonra istifa ederek buradan ayrıldı.[1] Ordudan ayrıldıktan sonra edebiyata yönelen Dostoyevski'nin ilk kitabı insancıklar, 1846 yılında yayımlandı. Bu eserinin ardından yazdığı kitaplarla beklediği başarıya ulaşamayan Dostoyevski'nin umudu kırıldı ve politikayla ilgilenmeye başladı.

    1849 yılında devlet aleyhindeki bir komploya karıştığı iddiası ile tutuklandı. Sekiz ay hapisanede kalan Dostoyevski, kurşuna dizilmek üzereyken diğer sekiz tutuklu arkadaşı ile affedildi. Cezası dört yıl kürek, altı yıl da adî hapse dönüştürüldü. Cezasını çekmesi için Sibirya'da bulunan Omsk Cezaevi'ne gönderildi. Burada geçirdiği dört yılın ardından er rütbesi ile hizmete verildi. Subaylığa kadar yükseldi. 1857 yılında Maria Dmitrievna Isayeva ile evlendi. Beş yıl boyunca görev yapan Dostoyevski, 1859 yılında özgür bırakıldı ve Petersburg'a yerleşti.[1]

    Petersburg'a döndükten sonra Ezilenler (1861) ve Ölüler Evinden Anılar (1862) adlı eserleri yazdı. Kardeşiyle birlikte iki dergi çıkardı. 1862'de arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar bağımlılığı yüzünden maddi açıdan darlığa düştü. Bu dönemde Yeraltından Notlar (1864), Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1866), Budala (1868), Ebedi Koca (1870) ve Ecinniler (1872) gibi eserleri yazdı. Eşinin ölümünden sonra sekreteriyle evlendi. Yeniden borçlandı ve kumaranelerde gezmeye başladı. Kızının ölümünün ardından büyük bir sarsıntı geçirdi. Delikanlı (1875), Bir Yazarın Günlüğü (1876) ve Karamazov Kardeşler (1879) adlı eserlerinde yazarlık hayatı boyunca konu edindiği temaları yeniden ele aldı. Karamazov Kardeşler adlı yapıtını üç yılda bitiren Dostoyevski, bir ciğer kanamasıyla yatağa düştü ve 28 Ocak 1881 tarihinde öldü. Dostoyevski için 31 Ocak 1881 tarihinde yapılan cenaze töreninde yaklaşık otuz bin kişi tabutunun arkasından yürüdü.[2] Dünya edebiyatını en çok etkileyen ve en çok okunan yazarlardan biri olan Dostoyevski'nin eserleri birçok 20. yüzyıl düşünürünün fikirlerini derinden etkiledi.[3]
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +1 -1
    5000 entry ? http://imgim.com/20107223633.jpg
    ···
  7. 7.
    +1
    up up up
    ···
  8. 8.
    +1
    @22 bilkentte kız ne arar lan kevvaşe
    ···
  9. 9.
    +1
    inek bu
    ···
  10. 10.
    -1
    apapapaapapapapapapap
    ···
  11. 11.
    -1
    Yazılarını bilmece, okuyucuları da bilmeceleri çözen kişi, bulucu olarak tanımlamıştır. [59] Fakat onun bu üslubu, zaman içinde felsefesinin algılanışını etkileyen kasıtlı çarpıtmaları ve yanlış anlaşılmaları doğurmuştur. Yaşadığı çağda kimsenin kendisini anlamasını beklemediğini, onu duyacak kulakların olmadığını söyleyen Nietzsche, bunun sebebi olarak da yaşadığı çağa ait olmamasını gösterir. [60] Kendisini henüz zamanı gelmemiş filozof olarak tanımlayan Nietzsche, felsefeye bakış açısını şu cümlelerle dile getirir: “Yazılarımın havasını soluyabilen, bunun bir yüksek yer havası, sert bir hava olduğunu bilir. Felsefe, bugüne dek anladığım yaşadığım gibisi, yüksek dağda, buz içinde gönüllü yaşamaktır.” [61]

    Kitapta Zerdüşt isimli karekterin gözlemleri ve bu gözlemler üzerine ürettiği düşünceler yer alır. Karakterin ismi iranlı bir peygamberin ismiyle aynıdır. Bu durum zaman zaman “Böyle buyurdu Zerdüşt” ün bir kutsal kitap olarak algılanmasına neden olmuştur. Nietzsche bu yanlış anlaşılmayı öngörmüş ve: “Zerdüşt adı ne anlama geliyor, sormadılar bana, sormalıydılar: Çünkü o iranlının tarihteki, korkunç benzersizliğini yapan şey, benimkinin tam tersidir.” [62] “Burada konuşan ne bir peygamberdir ne de din kurucusu denen o güç istemi ve hastalık kırmasıdır. Bağnazın biri değil burada konuşan, vaaz verilmiyor, inanç istenmiyor burada.” [63] cümleleriyle bu çarpıtmaların da önüne geçmiştir.

    Kitap, “Üstinsan” ve “Bengidönüş” kavramları üzerine kuruludur. [64] [65]

    Zerdüşt, herhangi bir topluma ya da herhangi bir çoğula hitap etmekten ziyade, tekil olarak sadece insanı ele alır.Bu yönüyle bir pgibologdur. [66] Ona göre kişinin en büyük düşmanı, yine kendisidir. [67] insana hedef olarak “Üstinsan” ı gösterir. [68]-Bu kavram üstün ırk ya da her hangi bir çoğulu anlatan bir kavram değildir!- insanı, hayvan ile Üstinsan arasında gerili bir ip olarak tanımlayan Zerdüşt[69], kişinin sürekli olarak “Üstinsan” a doğru kendisini aşması gerektiğini söyler.[70] Fakat kişinin kendisini aşması için, ilk önce insanın aşılması gereken bir şey olduğunu kabul etmesi gerekir. Başka bir deyişle yükselmek için, önce alçakta olduğunu kabul etmesi gerekir. Bu nedenle ‘insan’ kavrdıbını alçaltarak, sadece ‘Üstinsan’a giden bir köprü’ olduğunu savunur. [71]Üstinsan’ın var olma sebebi ise; insanın kendisini aşmasının farkına varmasının gereğidir.

    Yeni değerlerin üretilmesi için, var olan eski değerlerin hiçe sayılması gerektiğini savunur. .[72] Ona göre “iyinin ve kötünün yaratıcısı olmak isteyen, ilk önce bir yok edici olmalıdır ve değerleri paramparça etmelidir. ” .[73] Yaratılan yeni değerler ise tekrar tekrar kendini aşmak zorundadır. .[74] Hiçbir değere bağlı kalınmadan “Üstinsan” a doğru sürekli yol alınmalıdır. Bu anlamda, “kişinin kendisi olmasının koşulu, kim olduğunu hiç mi hiç bilmemesidir. ” [75] Genel olarak kitapta, “eski levhaları yıkmak” olarak tanımadığı (Bengidönüş) bu yıkıcı görüş hakimdir. Yeni değerleri üretmeyi ise kişinin kendisine bırakmıştır. ideallere, inançlara, törelere… Var olan tüm toplumsal değerlere bağlı kalanlara aşağılarcasına hitab eden Zerdüşt, kendi istemini kendi belirleyen ve her türden boyun eğmeyi reddeden herkesi dengi olarak kabul eder.[76]

    Her ne kadar bir yol gösterici, öğretici olarak algılansa da, kişilerin kendi düşüncelerini üretmesi gerekliliğini savunur. Ne bir takipçisi, ne de bir öğrencisi olsun ister. Bunu şu şekilde dile getirir : “Yalnız gidiyorum şimdi kardeşlerim! Siz de yalnız uzaklaşın buradan. Böyle istiyorum ben! Uzaklaşın benden ve koruyun kendinizi Zerdüşt’e karşı. Her zaman öğrenci olarak kalırsa insan, öğretmenine borcunu ödememiş olur.” [77]Ona göre kişi, “Üstinsan” ı kendisi var etmeli ve bunun için ne Zerdüşt’e ne de bir başkasına –tanrı dahil- ihtiyaç duymamalıdır.[78] Kendisinin efendisi olmalı, kendi yasalarını kendisi koymalıdır. Kendi yasasının yargıcı, celladı ve kurbanı olmak zorundadır. Kişinin kendi yasasının yargıcı ve celladıyla başbaşa kalmasını korkunç bir şey olarak tanımlayan[79] Nietzsche bunun koşulu olarak, kişinin kendisine karşı sert ve katılık kertesinde dürüst olması gerektiğini söyler. [80]

    Nietzsche’nin kendine özgü anlatım tarzıyla, birçok farklı anlam çıkarılabilecek özdeyişlerle, sert bir üslup kullanarak kaleme aldığı bu eseri, diğer eserleri gibi yaşadığı dönemde çok yadırganmış, birçok olumsuz eleştiriye mağruz kalmıştır. Nietzsche ise bu durumu normal karşılamış, aksi olsaydı kendisiyle çelişeceğini dile getirmiş[81] ve “Böyle Buyurdu Zerdüşt” ü okuyacaklara şöyle seslenmiştir: “Bir iç durumu gerçekten bildiren, yapmacık tavırlar takınmayan her deyiş iyidir. Bu konuda şaşmaz benim içgüdüm. Şüphesiz bu iş için dinleyen kulaklar, aynı tutkuyu duyabilecek güçte kimseler bulunduğunu varsayıyorum. Zerdüşt’üm bekliyor böyle dinleyicileri, daha uzun süre de bekleyecek! Onu inceleyecek değerde olmalı insan.”[82]“Bu gibi şeyler ancak en seçkinlerin kulağına ulaşır, burada dinleyici olabilmek eşsiz bir ayrıcalıktır, her babayiğidin harcı değildir Zerdüşt’ü duyabilmek.” [83]
    iyinin ve Kötünün Ötesinde [değiştir]

    Jenseits Von Gut und Böse adını taşıyan kitabında, Nietzsche'ye göre insan yaratısı olan iyi ve kötü dünyayı haksız yere şekillendirmiştir. Nietzsche bu kitabında sözkonusu tema çerçevesinde "nihilizmi anlama doğrultusundaki herhangi bir çabanın, yalnızca onun septomlarından hareket etmesinin bu anlam
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    -1
    Nietzsche'nin Etkileri [değiştir]

    Nietzsche, felsefeye öldükten sonra nüfuz etmiştir. En ünlü eseri Böyle Buyurdu Zerdüşt dünya klagibleri arasında yerini almıştır. Felsefe dışında, bazı siyasetçilerce Hitler'i etkilemekle suçlanmaktadır. Hitler, Nietzsche'yi gençken okumuştur ve ondan "militarizm" alanında etkilenmiştir. Dreyfus Affair Nietzsche'nin tahrif edilmiş yazılarından "Antisemitik" anlamda etkilenenlerdendir. Alfred Dreyfus kendini "Nietzscheans" olarak tanımlar.[97] Naziler Nietzsche'nin felsefesini kullanmışlardı; ancak bilindiği gibi Nietzsche bir Alman düşmanıdır. Bu etkiden ise kız kardeşi sorumludur.

    Nietzsche Avrupalı filozoflardan, Michel Foucault, Gilles Deleuze, Jacques Derrida, Martin Heidegger, Albert Camus, Jean-Paul Sartre, Walter Kaufmann, R. J. Hollingdale, Alexander Nehamas, Georges Bataille ve Brian Leiter gibi isimleri etkilemiştir.

    Nietzsche, örneği taklit edilemeyecek kadar benzersiz ve ürkütücüdür... [98]
    Bütün kronolojisi [99] [değiştir]
    Nietzsche ve Annesi

    * 1844 15 Ekim: Nietzsche, Leipzig'in güney batısında Saksonya'da bir Prusya köyü olan Röcken'de Karl Ludwig Nietzsche adında papaz bir babanın oğlu olarak dünyaya gelir.

    * 1849 30 Temmuz: Babasının ölümü.

    * 1858: Naumburg yakınlarında Almanya'nın önde gelen Protestan yatılı okulu Schulpforta'ya kayıt yaptırır.

    * 1864 Ekim: Teoloji ve filoloji öğrencisi olarak Bonn üniversitesi'ne kayıt yaptırır.

    * 1865 Ekim: Nietzsche, Bonn'daki filoloji hocası F.W.Ritschl'in peşinden Leipzig'e gider ve eğitimine burada devam eder. Leipzig'de eski kitaplar satılan bir dükkânda Schopenhauer'in bir kitabını bulur[100] ve arkadaşlarına bundan böyle bir "Schopenhauer'ci" olduğunu açıklar.

    * 1868 8 Kasım: Nietzsche'nin Leipzig'de Richard Wagner'le ilk buluşması.

    * 1869 Şubat: Henüz doktorasını tamamlamamış olan Nietzsche, Ritschl'in tavsiyesi üzerine Basel üniversitesi klagib filoloji bölümüne genç yaşta öğretim görevlisi olarak atanır.

    17 Mayıs: Nietzsche'nin Wagner ve Cosima'ya Tribschen'de ilk ziyareti.

    28 Mayıs: Basel Üniversitesi'nde "Homeros ve klagib filoloji" üzerine bir açılış konuşması yapar.

    * 1870 Ağustos: Nietzsche, Fransa-Almanya savaşı nedeniyle üniversiteden izin alır ve gönüllü sıhhiye eri olarak cepheye gider. Ama sağlığının bozulması nedeniyle iki ay sonra Basel'e geri döner.

    Mid October, 1871. Erwin Rohde, Carl von Gersdorff ve Friedrich Nietzsche.

    * 1871 Ocak: Basel Üniversitesi felsefe kürsüsüne yaptığı başvuru geri çevrilir. isviçre Alp'lerinden kalbi kırık bir şekilde ayrılır ve klagib filolog olarak mesleğinden giderek hoşnutsuz olmaya başlar, felsefeye yönelir. Bu yıldan sonra Nietzsche bozuk sağlığıyla sürekli bir mücadeleye girer.

    * 1872 Ocak: ilk kitabı " Die Geburt der Tragödie aus dem Geiste der Mugib" (Müziğin Ruhundan Tragedya'nın Doğuşu) yayınlanır.

    Şubat - Mart: Basel'de "eğitim kurumlarımızın geleceği" konulu halka açık seminerler verir.

    22 Mayıs: Nietzsche, Bayreuth Tiyatrosu'nun temel atma töreni için Bayreuth'a giden Wagner'in 59. doğum gününde besteciye eşlik eder.

    * 1876 Ağustos: I. Bayreuth festivali. Wagner'le dostluğu gölgelenir.

    Eylül: Paul Ree ile birlikte Bayreuth'tan ayrılır.

    Ekim: Basel Üniversitesi sağlığının bozuk olduğu gerekçesiyle Nietzsche'ye bir yıllık hastalık izni verir.

    * 1878: "Menschliches, Allzumenschliches" (insanca, pek insanca) ilk bölümü Voltaire'e adanmıştır.

    3 Ocak: Wagner Nietzsche'ye yeni yayımlanan eseri Parsifal'in bir kopyasını gönderir.

    Mayıs: Nietzsche Wagner'e yazdığı son mektupla birlikte "insanca pek insanca: Özgür ruhlar için bir kitap" adlı çalışmasının bir kopyasını gönderir. Wagner'den tamamen kopar.

    * 1879: insanca, pek insanca 'nın ikinci cilt birinci kısmı: Assorted opinions and maxims. Nietzsche sağlığının bozukluğu öne sürülerek Basel'deki kürsüsünden istifa etmeye zorlanır. Bundan sonraki on yıl boyunca otel odalarında ve pansiyonlarda yaşayan yalnız bir gezgin yaşamı sürecektir.

    * 1880: insanca, pek insanca, ikinci cilt ikinci kısım: Gezgin ile Gölgesi.

    * 1881: Tan kızıllığı. Ahlakın önyargıları üstüne düşünceler. Sils Maria'da ilk yazını geçirir.

    * 1882: Şen bilim (neşeli bilgelik ya da La Gaia Scienza adlarıyla da bilinir) 125. aforizmada bir deli, Tanrı'nın öldüğünü açıklar.

    Mart: Paul Ree Roma'ya gitmek üzere Cenova'da Nietzsche'den ayrılır. Ree Roma'da Lou Salome ile tanışır ve ona aşık olur.

    Nisan: Nietzsche Roma'ya gider ve Lou Salome ile tanışır. Nietzsche birkaç gün sonra, önce Ree aracılığı ile daha sonra şahsen Salome'ye evlenme teklif eder. Teklifi geri çevrilse de kendisi, Ree ve Salome arasındaki düşünsel "menage a trois"[101] bağlılıktan hoşnuttur. Yıl sonunda Nietzsche, Ree ve Salome'den kopar ve kendisini ikisinin ihanetine uğramış hisseder.

    * 1883: Böyle Buyurdu Zerdüşt : Herkes ve hiç kimse için bir kitap adlı çalışmasının birinci ve ikinci kitaplarını yazar.

    13 Şubat: Wagner'in ölümü, 1884, Nice'de Zerdüşt'ün üçüncü kısmını yazar.

    * 1885: Zerdüşt'ün dördüncü ve son bölümünü sınırlı sayıda ve kendi başına yayımlatır.

    * 1886: iyinin ve Kötünün Ötesinde. Geleceğin felsefesine prelüd.

    * 1887: Yeraltından notlar'ın Fransızca baskısı tesadüfen eline geçer ve böylece Dostoyevski'yi keşfeder.

    10 Kasım: Ahlakın soykütüğü üstüne: Bir polemik.

    * 1888 Mayıs - Ağustos: Wagner olayı; Dionysos Dithyrambosları'nı bitirir (1891'de yayımlanır).

    Turin kliniğinde yatarken

    Eylül: Deccal (1894'de yayımlanır).[102]

    Ekim - Kasım: Ecce Homo'yu yazar (kitabın yayımlanması Elisabeth Förster Nietzsche tarafından 1908'e dek ertelenir).

    Aralık: Nietzsche Wagner'e karşı (1895'te yayımlanır).

    * 1889: Putların alacakaranlığı (Özgün adı: Bir pgiboloğun atıllığı).

    3 Ocak: Nietzsche, Torino'da Piazza Carlo'da sinir krizi geçirir ve sahibi tarafından kırbaçlanan yaşlı bir atın boynuna sarılarak ağlar.

    18 Ocak: Jena Üniversitesi'ndeki pgibiyatri kliniğine kaldırılır. Doktorlar "ileri yeti yitimi" teşhisi koyarlar. Klinikte "beni buraya karım Cosima getirdi" dediği bile duyulmuştur. Cosima ölen Wagner'in karısıdır.

    * 1890: Nietzsche'nin annesi oğlunu alır ve bakmak üzere Naumburg'taki evine getirir.

    * 1897 20 Nisan: Annesinin ölümü. Kız kardeşi Nietzsche'yi alarak beraberinde Naumburg'tan, 1894'de Nietzsche arşivini taşımış olduğu Weimar'a zütürür.

    * 1900 - 25 Ağustos: Nietzsche Weimar'da ölür. Röcken'de babasının mezarının yanına gömülür.

    * 1901: 1880'lerde kaleme alınan Nachlass'tan beş yüz bölüm Güç istemi adıyla yayımlanır. 1906'da kitabın ikinci baskısı bu sefer 1067 bölümlük bir çalışma olarak piyasaya çıkar.

    Ayrıca bakınız [değiştir]

    * Anarşizm
    * Varoluşçuluk
    * Ateizm
    * Alman felsefesi
    * Amor Fati
    * Hiççilik
    * Postmodernizm
    * Nihilizm
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    +1
    ···
  14. 14.
    -1
    upupupupupupupupupupup
    ···
  15. 15.
    +1
    bombiş, yegâne maksadım meraklı gençleri bilgilendirmek idi. hatun eskişehir kaşarıdır, barlara az çok takılan herkes tanır. liselilik etme.
    ···
  16. 16.
    -1
    Bağımsız filozof [değiştir]

    1882'de Nietzsche Lou Salome ile buluştu. Nietzsche ve Lou, Tautenburg'da yaz ayını birlikte geçirdiler. Burada Paul aracılığıyla Lou'ya evlenme teklifi yapan Nietzsche, red cevabıyla çok sarsıldı. Bundan sonra kış ayını geçirmek için Rapallo'ya gitti ve eseri Böyle Buyurdu Zerdüşt'ü burada on günde yazdı. Kitabı hiç tutulmadı ve sadece kırk adet basıldı. Bunlar da yakın arkadaşlar tarafından nezaketen satın alındılar.

    1886'da editörü Ernst Schmeitzner'den ayrıldı. Anti-semitik görüşlerinden rahatsız olmaktaydı. [11] Daha sonra, iyinin ve Kötünün Ötesinde, Tragedya'nın Doğuşu, insanca Pek insanca, Tan Kızıllığı, Şen Bilim eserleri üzerinde çalışmalar yaptı.

    1886'lı yıllarda Meta von Salis, Carl Spitteler ve Gottfried Keller'la tanıştı. 1886'da kardeşi Elizabeth, anti-semitik görüşleriyle tanınan Bernhard Förster'la evlenip Nueva Germania'yı bulmak için Paraguay'a yerleşti. Nueva Germania bir Alman kolonisiydi. Bu iki kardeş bir daha Nietzsche hastalandığında görüşebileceklerdi.

    Artık hastalığının daha da kötüleştiğinden şikayet ediyordu. Neredeyse yazamaz olmuştu. 1887'de Ahlak'ın Soykütüğü Üzerine adlı eserini bitirdi. Dostoyevski'nin eserleriyle tanıştı ve çok etkilendi. [12]

    1886 yılında, iyinin ve Kötünün Ötesinde adlı eserini bitirdiğini, Güç istenci eserini de yazmaya başladığını ilan etti. Ayrıca Deccal ve Putların Alacakaranlığı eserlerine de başladı.[13]

    Sağlığı bir süre düzeldi ve yaz ayını iyi geçirdi. 1888'den itibaren çalışmaları "kendi durumu" ve "kaderi" üzerine yoğunlaşmıştı. 44. doğum gününde, Putların Alacakaranlığı ve Deccal eserlerini de bitirdi. Aynı zamanda, Ecce Homo ve Wagner Olayı eserlerini yazmaya karar verdi.
    Son zamanları [değiştir]
    Nietzsche Turin'de klinikte

    3 Ocak 1889'da polis tarafından kargaşa çıkarmaktan tutuklandı. Gerçekte orada tam olarak ne olduğu bilinmiyor fakat söylentiler, Nietzsche'nin kırbaçlanmakta olan bir ata sarıldığı ve ağlayarak onu korumaya çalıştığı, sonra yere yığıldığı üzerinedir. Aynı olay Dostoyevski'nin romanı Suç ve Ceza'nın I/5 bölümünde, Raskolnikov'un da başına gelmiştir.[14]

    Bu olaydan sonra Nietzsche, "Mutsuz Mektuplar" olarak bilinen mektuplarını kaleme alıyor. Alman imparatorundan Papalık'a kadar pek çok yere mektup yazıyor.[15]

    3 Ocak'ta Buckhard, Nietzsche'nin mektuplarından durumunu anlıyor ve onu Basel'de bir kliniğe yatırıyorlar. Daha sonra annesi onu "Jena"'daki bir kliniğe nakil ettiriyor. Fakat doktorlar, Nietzsche'nin durumunun umutsuz olduğunu bildiriyorlar. Annesi, mart ayında Nietzsche'yi eve getirtiyor.

    Bu süreçte, Nietzsche'nin eserleri üzerindeki tahrif süreci başlıyor. Önce arkadaşları tarafından, sonra Paraguay'dan kocasının intiharı üzerine geri dönen kızkardeşi tarafından eserleri değiştiriliyor.

    Nietzsche 1889'un başlarında sokakta yürürken birden yere düştü. Uzmanlara göre bunun sebebi "sifilis". Nietzsche'nin semptomları beyin kaynaklı. Felsefcilere göre bu hastalık Nietzsche'nin bazı eserlerindeki fikri tutarsızlığın da sebebi.[16][17]

    Nietzsche, bir süre sonra zihinsel yetilerini tümüyle kabetti. On bir ay boyunca bitkisel denebilecek bir hayat sürdü. 25 Ağustos 1900 tarihinde hayata gözlerini yumdu.[18]. Kızkardeşi ve arkadaşları onu, babasının kilisesinde yaktılar ve şöyle dua ettiler: "ismin kutsal olsun, tüm kuşaklar için... "[19]
    Felsefesi [değiştir]
    Üstinsan [değiştir]

    Ana madde: Üst-insan

    Üstinsan sözcüğünü ilk olarak teolog ve yazar Heinrich Miller, 17. yy'da yazdığı Geistlichen Erquickstunden adlı eserinde kullanmıştır.[20] Nietzsche, üstüninsanın tüm evrenin amacı ve sebebi olduğunu ileri sürmektedir. Ona göre Üstüninsan insanlığın da amacıdır.

    Nietzsche, üstüninsan kavramıyla, soylu bir insan eylemliliği kavrdıbını yeniden kurmaya çalışır. Son insan, yalnızca maddi teselli peşindeyken, üstinsan yaşdıbını büyük eylemler uğruna harcamaya hazırdır. Üstün olmak, isteyerek iyinin ve kötünün ötesinde durmaktır.[21]

    Nietzsche kendisini, üstüninsanın habercisi olarak tanıtır. Bu konuda eserinde şöyle yazmıştır[22]:
    “ insan bir iptir ki hayvanla üstinsan arasına gerilmiştir. Uçurumun üstünde bir ip. Tehlikeli bir geçiş, tehlikeli bir yolculuk, tehlikeli bir geriye bakış, tehlikeli bir ürperiş ve duraksayış. ”

    Ayrıca eşitliğe de inanmayan filozof, bunu şöyle belirtir[23]:
    “ Çünkü insanlar eşit değildirler. Gerçek budur. Ve benim istediğim şeyi onlar istemezler. ”

    insanların üstinsanı karalayacaklarını şu ifadelerle bildirir[24]:
    “ iddia ederim ki benim üstinsan dediğime, siz şeytan diyeceksiniz. ”

    Ona göre üstinsan sert olmalıdır[25].
    “ Sert olunuz! ”

    Halk tabakasını küçümser ve eşitliğe inanmadığını tekrar vurgular[26]:
    “ Panayırda kimse üstinsanlara inanmaz. Orada konuşmak isterseniz halk tabakası göz kırpar ve "Biz hep eşitiz" der. ”

    Ayrıca üstinsan hakkında şöyle der[27]:
    “ Haydi haydi, ey üstinsanlar! Ancak şimdi insan, geleceğin doğum sancısındadır. Tanrı öldü, şimdi dileriz ki üstinsan yaşasın.[28]
    Ey üstinsanlar, içten adamlar, açık kalpliler; güvensiz olun! Derinliklerinizi gizli tutun; çünkü bugün halk tabakasının günüdür. ”

    Nietzsche'nin üstün insanı, belli bir evrim sürecinin ardından, insanlar arasından çıkıp, bütün insanlığı yönetecek, tüm insanlara tahakküm edecek bir diktatör değildir. O, her ne kadar on dokuzuncu yüz­yılda kapitalizmin yarattığı fabrika köleleri­ne, kapitalizmin Hıristiyanlıktan miras alıp koruduğu köle ahlâkına, burjuva demokrasi­siyle onun eşitlik idealine karşı çıkarken, bu düzenin veya Avrupa'daki demokratikleş­menin bir yandan da zorbalık, acımasız bir diktatörün ortaya çıkışı için gerekli altyapı­yı hazırladığını söylemiş olmakla birlikte, onun üstün insanı, sanıldığının tersine, Hitler değildir.[29]
    Tümünü Göster
    ···
  17. 17.
    -1
    beyler en son caps
    -
    -
    -
    -

    http://yfrog.com/jy025cvj
    ···
  18. 18.
    -1
    "Tanrı Öldü" iddiası [değiştir]

    Ana madde: Tanrı öldü

    "Tanrı öldü", Nietzsche'nin en popüler sözüdür.[30] Bu düşünceyi Nietzsche, ilk kez Şen Bilim adlı eserinde dile getirmiştir. O dönemin koşullarına göre yorumlanması gereken "Tanrı'nın Ölümü" düşüncesini, kendi tabiriyle bir kaçığın ağzından duyurur. Gündüz vakti elinde fenerle dolaşıp "Tanrı öldü! Tanrı öldü!" diye bağıran bir delinin ağzından, Tanrı'nın ölümünü ilan eder.
    Friedrich Nietzsche, Basel, yaklaşık olarak 1875.

    Nietzsche "Hiçbir adalete sığmayan, sayısız çatışma ve acılar iyi bir Tanrı'ya nasıl mal edilebilir?" düşüncesinden yola çıkarak, Tanrı'nın ölümünün insanın anlaşılmaz olan doğasını yenmesi için ve üst insan'a ulaşılabilmesi için bir mecburiyet olduğunu savunmuştur.

    Tanrı'nın, insanı yeryüzüne acı çekmesi için yolladığına inanır. Nietzsche bunu Empedokles adlı eserinde de vurgulamıştır. Nietzsche'ye göre "Sanatçı Tanrı" kendisini Yunanlıya bir model olarak sunar. Onun kendisine bir şekil vermesini, mermerin ya da taşın içinde gizli kalan heykeli çıkarıp, sonra da gerçekleştirilen bu sanat yapıtının tadına varmasını önerir. "Hristiyan Tanrı" ise emredicidir. insanın dünya nimetlerinden faydalanması yerine, çile çekmesini ister. "Tanrı'yı yadsıyoruz, Tanrı'nın sorumluluğunu yadsıyoruz ve böylece, yalnızca dünyayı biliyoruz." Nietzsche olaylar sonrası insanların Tanrı'yı suçlamayarak suçu dünyaya bulmalarının yanlış olduğunu düşünmüştür. Nietzsche'ye göre geliştirmiş olduğumuz tüm değerler, dünyanın gerçek doğasını görmemizi engellemek amacıyla geliştirilmiş araçlardan başka hiçbir şey değildirler.

    Bununla beraber, bu araçlar bizim için dayanılması zor bir dünyayı dayanılabilir kılabilmeye hizmet ederler. Bu hizmet yıllardır dinlerin varoluşu ile de desteklenmektedir. Dinler bize öbür dünya gibi güzel vaatler sunarak, bize bu dünyada yapmamız gerekenleri buyururlar. Bu buyruklar, insanların özgür ve başkaldıran doğasını yoketmeye onları birer sürü parçası haline getirmeye yöneliktir.

    Nietzsche Tanrı anlayışına ve hayatı katlanılabilir kılan araçlara karşı çıkar. Öte yandan, bunlar varolmadan yaşamanın ne kadar zor olduğunu ve ne kadar yüksek düzeyde hayat ve birey bilinci gerektirdiğini söyler. işte onun istediği de budur. Bilime ve dine hizmet edenler bu noktada birbirinden farklı değillerdir. ikisi de bu araçların ve vaatlerin tekrar tekrar insan hayatına girmesine ve insanların bunlara körü körüne bağlanmasına neden olurlar.

    insanlar bu araçlardan kurtulup zorla bir gereklilik kazandırılmış dünyadan sıyrılmalıdırlar. Tanrı ölmüştür; çünkü insan kendi hareketlerini yönlendirebilecek düzeydedir. Fakat tahmin edildiği gibi Nietzsche bu durumdan tam bir çıkış önermez. Bu çıkışı insanların başarabileceğini söyler.[31]

    Tanrı'nın ölümünü büyük bir reddedişe ve kendi üzerimizde sürekli bir zafere dönüştüremezsek, bu kaybın bedelini ödemek zorunda kalırız.[32]
    Bengi dönüş [değiştir]

    Ana madde: Bengi dönüş

    Nietzsche'nin bengi dönüş ve üstinsan görüşleri birbirinin tamamlayıcısı durumundadır. Nietzsche ebedi dönüş görüşü ile insanın dünyaya tekrar tekrar geleceğini savunur. Nietzsche'ye göre; "insan tüm yaşamı durmadan döndürülen bir kum saatidir". Sonsuz dönüşteki tehlike, insanın üstinsan olmak için üstesinden geldiği bütün sorunların yeniden ortaya çıkmaları ve yeniden üstesinden gelme zorunluluğudur. Üstinsana ulaşmada insanın önündeki en büyük engeli Tanrı olarak görmektedir.
    Hristiyanlık ve deccal [değiştir]
    Hans Olde'nin Nietzsche çizimi

    Nietzsche, "Hristiyanlığa düşmanız, nefretle bakıyoruz, tüm romantizm ve anavatana tapınma biçimlerine de... "[33] diyerek Batı Kültürü'nün çöküşünü (decadence), ahlak değerlerine sökülüp atılamazcasına kök salmış olduğunu saptadığı, "çileci ülkü"ye yönelik olarak sunduğu soykütükçü çözümlemelerle açıklama yoluna gitmiştir.[34]

    Nietzsche'nin din konusunda sert düşünceleri vardır. Hristiyan öğretisine karşı takındığı tutum, başkaldırışı ve bu öğretiye lanetler yağdırması, 19. yüzyılda çok ses getirmese de, Nietzsche'nin tanınmasıyla ve üne kavuşmasıyla beraber büyük yankı uyandırmıştır. Çünkü Nietzsche, Deccal adlı eserinde Hristiyanlığa lanetler yağdırmış, onu küçümsemiş ve kökeni konusunda çeşitli araştırmalarda bulunmuştur[35]. Ona göre "ilk ve son Hristiyan çarmıhta ölmüştür."

    Nietzsche, Deccal adlı eserinin hemen başında şu sert yorumu yapar[36]":
    “ Zayıf ve hasta yapılı olanlar yok olmalıdırlar.Bu, bizim insan sevgimizin ilk kuralıdır. Onlara bu konuda yardım edilmelidir. Bir günahtan daha zararlı ne olabilir? Zayıf ve hasta yapılı olanlar için bir anlayış: "Hristiyanlık!" ”

    Nietzsche'nin dine başkaldırışı, özelde Hristiyanlığa olmakla birlikte, genelde tüm nihilistik özellik gösteren dinleredir. Nietzsche'nin başkaldırışı, tüm dinlere değildir. Çünkü Nietzsche, doğrudan dine değil, nihilizme başkaldırır ve dolaylı olarak bu başkıldırışını nihilistik ögeler taşıyan dinlere de yöneltir.

    Nietzsche'ye göre Hıristiyanlık, köle ahlakını taşıyan ve hayatı yadsıyan bir öğretidir. Bu sebeple sürü pgibolojisinin temeli, bu öğretiye dayanır. Bir tür çilecilik olarak adlandırılabilinecek Hristiyanlık, Nietzsche'ye göre yok edilmelidir. Çünkü Nietzsche'ye göre Hristiyanlık, insan neslinin sonunu getirebilecek nitelikte yanlış bir anlayışın sonucudur.

    Nietzsche'ye göre Hristiyanlık, bilimin de düşmanıdır[37].
    “ Hristiyanlık gibi gerçeklikle ilişkisi olmayan, gerçeklik gelir gelmez uzaklaşmak zorunda olan bir din, doğal olarak dünya hikmeti'nin, yani bilimin düşmanı olacaktır. ”

    Yine Deccal adlı eserinde, Hristiyanlık'ı kültür yıkıcısı bir din olarak nitelendirmiştir. Çünkü eski kültürlerin izini, varlığı ve varoluşu yadsıması sebebiyle silmiş ve yağmalamıştır[38].
    “ Hristiyanlık, eski kültürün mirasını bizden çaldı. Sonra da bizi, islam kültürünün mirasından yoksun bıraktı. Temelde bize, Grek ve Roma'dan daha yakın olan ve doğrudan duyu ve zevkimize hitap eden ispanya'nın muhteşem Magribi kültürü ayaklar altında çiğnendi. Neden? Çünkü soyluydu, çünkü kökenlerini insanca içgüdülerden alıyordu... ”

    Hıristiyanlık, Nietzsche'ye göre insanî içgüdüler taşıyan her türlü kültüre ve uygarlığa düşmandır. Çünkü ona göre Hristiyan, gerçeği fikri olarak yaşayan herşeye düşmandır ve onu yağmalamak, kendisi adına yok etmek ister.[39][40]
    “ Hristiyanlık süslenip, ona elbise giydirilmemelidir. O, yüksek insan tipine karşı savaş açtı. Bu tipin tüm içgüdülerini yasakladı. Şeytanı, şeytan olanı bu içgüdülerden damıttı. Güçlü insan ayıplandı ve toplum dışına itildi. Hristiyanlık, zayıf, adi, kötü yapılı olan her şeyin yanında oldu ve güçlü bir yaşamın aksini sağlayacak içgüdüleri idealleştirdi... ”

    Nietzsche şöyle devam etmektedir:
    “ Yaptıklarımla bir sonuca vararak yargımı açıklıyorum; Hristiyanlığı lanetliyorum! Hristiyan kilisesinin karşısına, bir savcının şimdiye dek ortaya sürdüğü en büyük suçlamayı ifade ediyorum. Bana göre Hristiyanlık, yozlaşmanın en uç biçimidir ve algılanabilecek nihaî bir yozlaşmanın istemine sahiptir! ”

    Ecce Homo adlı eserinde de bu konuda[41][42]:
    “ Anladınız mı beni? Beni ben yapan, beni insanlığın geri kalanından ayıran, Hristiyan ahlâkının maskesini düşürmüş olmamdır. Hristiyan ahlakı -yalan isteminin en kötü niyetli biçimi- insanlığın gerçek Kirke'si; insanlığı harabeye çeviren Hristiyan ahlakı... Yaşamın temel içgüdülerini küçümseme öğretildi: Öyle ki, bedeni yok etmek için bir "ruh", bir "tin", yaratıldı sahte bir şekilde, yaşamın ön koşulunda, cinsellikte, pis bir şey barındırdığı öğretildi sürekli; öyle ki katı bencillikle, muvaffakıyet için son derece önemli olan şeyde kötülük ilkesi aranıyor... ”
    “ Hristiyan ahlakının maskesinin düşürülmesi eşi benzeri olmayan bir olay, bir dönüm noktasıdır. Bunu halka açıklayan kişi, karşı konulamaz bir güç, bir yazgıdır. -insanlık tarihinini ikiye böler: kendinden önce yaşayanlar, kendisinden sonra yaşayanlar...
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    -1
    Apollon ve Dionysos [değiştir]

    Ana madde: Apollon ve Dionysos

    Nietzsche Turin kliniğinde

    Gerçekte iki Antik Yunan tanrısı olan Apollon ve Dionysos, Nietzsche'de anlamca yüceleştirilir ve oluşun merkezine koyulur. Sanatın bire bir oluşumu, bu iki kavrama bağlıdır.

    * Apollon ; Nietzsche'de anldıbını "biçim"le bulur.
    * Dionysos ; Nietzsche'de anldıbını "uyum"la bulur.

    Nietzsche'ye göre, Eski Yunanlılar, bu iki sanat tanrısıyla, yani sırasıyla Heykel ve Müzik tanrılarıyla, sanatsal üretimin derin gizlerini keşfetmişlerdir. Apollon düş deneyimini ifade eder. O ışık saçan Tanrıdır, Dionysos ise esrime deneyimidir.[43] Hayatın iki kanadı olan Apollon ve Dionysos, insanın yaratıcı gücünü ortak olarak biçimlendiren ve yön veren iki tanrıdır. Nietzsche'de bu tanrısal değişim ve dönüşüm, aslında hayatın sanatsallığına bir işaret, bir göz kırpmadır.

    Dionysos müzik ve şarabın tanrısıdır. Yaratma eylemi, Dionysos ve Apollon'un odak noktasının yakalanması, Nietzshe'ye göre "dans etmek"tir.

    Dionysos, varlığın özünü sezgiyle kavramaya, Apollon ise sezgiyle kavranan özün dışa, yani görünen dünyaya etki ettirmeye yarar. Nietzsche'ye göre sanat, bu iki "kavramsal" tanrının etkisiyle şekillenir.[44]

    Nietzsche'ye göre estetiğin temeli, bu iki kavramı anlamakla mümkündür. Bu konuda şöyle der[45]:
    “ Mantıksal bir çıkarsamayla, ama sezginin anında oluşan keskinliğiyle, sanatın sürekli gelişiminin Apolloncu ve Dionysoscu bir ikiliğe bağlı olduğunu anladığımızda estetik bilimi için çok şey yapmış oluruz: Yaradılışın, bazen araya giren uzlaşmalara rağmen sürekli çatışan cinsiyet ikiliğine bağlı olması gibi... ”

    Nietzsche yorumlarına şöyle devam eder[46]:
    “ Özet olarak, diyalektik, "ayak takımının bir intikam alma yöntemi", "çaresiz insanların seçtiği bir Yahudi yöntemi", "insanın gücünü kendince teşhir edip gösteriş yapması" ve bu yolla karşı tarafın iddasını kurnazca ve hileyle yere vurma isteğidir. ”

    Nietzsche, Sokrates'ten önceki Yunan felsefesine saygı duyar. Lakin ona göre Sokrates'ten sonraki çağ, Sokrates'in izlerini taşıdığı için onun gözünde neredeyse tamamen yozlaşmıştır. Sokrates'in yöntemide bir tür diyalektik olarak tanımlanabileceği için, diyalektik kavramı Nietzsche tarafından topyekün reddedilir.

    insandaki yaratıcı güç şöyle dursun, Nietzsche'ye göre doğa yaratısı insan bile, doğanın bu iki kavramındaki odak tarafından yaratılmıştır. Kısacası ona göre Apollon ve Dionysos, doğanın elleridir. Doğa bu kavramlarla yaratır ve yıkar.[47]
    “ En tuhaf ve zor sorunlarında bile yaşama "Evet" diyebilmek, en yüksek tiplerin kurban edilmesinde bile, kendi tükenmezliğinden sevinç duyan yaşam istemi -Dionysosça dediğim şey işte bu. ”
    Güç istenci [değiştir]

    Ana madde: Güç istenci

    Güç istenci, Friedrich Nietzsche'nin felsefesinin merkezi sayılabilecek bir önem teşkil etmektedir. Güç istenci, Nietzsche'ye göre evrenin her türlü devinimindeki en temel istenç olmakla beraber; tüm detayları, mikro ve makro kozmosu kaplar. Tüm değişim ve dönüşümler, bu istencin farklı kisvelere bürünmüş halidir. Her detayda bu istencin izlerini yakalamak mümkündür.
    Felsefesini etkileyen başlıca kişiler [değiştir]
    Lou Andreas-Salomé [değiştir]
    Lou Salomé, Paul Rée ve Nietzsche, 1882.

    Nietzsche'yi en çok etkileyen isimlerden biri de Yahudi bir aileye mensup olan general kızı Lou Salome'dur.[48]

    Paul Ree aracılığıyla tanıştırılan Nietzsche ve Salome[49], kısa süre sonra iyi bir dost olurlar. Sık sık Ree ile felsefe sohbetleri ve kitap alışverişleri yaparlar. Nietzsche, Salome'den hoşlanmakta ve ondan "Düşün Eşi" olarak bahsetmektedir.[50]

    Nietzsche, babasının ölümüyle birlikte hep kadınların himayesinde büyümüştür. Kadınlar hakkındaki düşünceleri oldukça serttir ve Lou Salome'dan sonra daha da sertleşmiştir.

    Nietzsche, bu kadına duygularını açmış, Salome'un red cevabı ise, Nietzsche'de büyük bir düş kırıklığına sebep olmuştur.

    Nietzche'nin Lou ile çektirdiği bir fotoğrafta Lou'nun onu kırbaçlar gibi görünüyor olması Nietzsche'nin kızkardeşi tarafından sürekli gündeme getirilmiş ve Nietzsche bundan çok müteessir olmuştur. Öyle ki, delirmeden önce, kırbaçlanan bir atı gördüğünde, ata sarılmış ve onu kader ortağı gibi görüp ağlamıştır.

    Bu kısa dostluk çerçevesinde Nietzsche hem sağlık hem de felsefe açısından ilerleme göstermiştir.
    Richard Wagner [değiştir]

    Richard Wagner, karısı Cosima ile birlikte Nietzsche'nin en yakın dostlarıydılar. Wagner'in evinde bir araya gelir ve her konuda sohbetlerde bulunurlardı. Nietzsche'nin Wagner'a büyük bir hayranlığı vardı. Wagner'in bestelerinde, kendi düşüncelerinin yansımalarını görüyordu. Wagner'in karısı Cosima'ya büyük saygı duyuyor ve Cosima onun için büyük önem taşıyordu.

    Cosima, 19. yüzyılın en büyük piyanisti kabul edilen Liszt'in kızıydı. ilk önceleri Wagner ile birlikte Nietzsche'ye büyük saygı gösterse de, sonraları o da Nietzsche'ye düşman olmuştur. Nietzsche'yi "mastürbasyon yapmaktan beyni çürümüş hasta bir adam" olarak nitelendiriyordu. Bu söz bile, sonradan bozulan dostluklarının ne kadar keskin olduğunu gösteriyordu.

    8 Kasım 1868'de Wagner ile Leipzig'de ilk kez buluşan Nietzsche, bu tarihten sonra Wagner'e içten içe hayranlık duymaya başlar. Wagner ile en büyük ortak noktaları Schopenhauer'dir.

    1869'un Şubat ayında hocası Ritschl'in tavsiyesi üzerine, genç yaşta Basel Üniversitesi'ne öğretim görevlisi olarak atandıktan sonra, aynı yılın Mayıs ayında Wagner ve Cosima'ya Tribschen'de ilk ziyaretini gerçekleştirir.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    0
    @512 hep beraber
    ···