+3
Savruluyoruz be dostlar, rüzgarda uçuşan yapraklar gibiyiz, zavallı, aciz.. Bir orada bir burada. Hiç bir ağırlığımız yok hayat karşısında.
Bir tepki veremiyoruz. Ne kadar çırpınsakta, çabalasakda boşuna. Çabaladıkça daha da batıyoruz. Kıyıya vuran dalgalar gibiyiz. Hırçınız, dengesiz.
Herdefasında... aynı istikrarla... sabah, akşam monoton bir şekilde her gün her gün aynı ritüelleri tekrarlıyoruz. Kıyıyı aşmak şöyle dursun, aşındıramıyoruz.
Ah ulan ah. Neden her defasında kısa çöpü biz çekiyoruz. Biz talihin çocukları değiliz anlaşılan. Sahi biz kimin nesiyiz. Yoksa kalabalık mı yapıyoruz. Biz kimiz, neyiz,
nereden geliyoruz ? Gitmek istediğimiz yerler... Yapmak istediğimiz şeyler... engeller, engeller... Gerçekten özgürlüğün anldıbını bilen var mı ? Yada nasıl bir duygu olduğunu ?
Amerikaya, Çine, yada Uzaya gitmekten bahsetmiyorum. Pahalı arabalara binip, pahalı kıyafetler alabilmeyi kastetmiyorum. Gerçekten özgür müsün ? Gerçekten özgür müyüm ?
Yer çekimine hapsedilmiş bir dünyada gerçekten özgürmüyüz ? Evrenin çizmiş olduğu sınırlar. inancın çizmiş olduğu sınırlar ve evrende yaşayan insanların çizmiş olduğu sınırlar.
Ülkesel Kanunlar, kültürlerin olmazları, aile kuralları, kişisel tabular... Birde hayatın önünüze koyduğu engeller var tabi. Sınırlandırılmışız. Bir çok sınırıda kendimiz yaratmışız.
Bu sınırlar içinde ortalama 60 yıl köşe kapmaca oynuyoruz. Kendine köşe bulabilenler şanslı. Biz hep ortada kalıyoruz. Dostlar boğuluyorum. Zincir içinde zincir. Birini aşıyorum,
başka biri çıkıyor. Ben her zaman tavşan avlanılarak, atlalarla devri alem yapıldığı günleri düşlüyorum. O dönemlerde yaşasak belki daha özgür olabilirdik. Kimsenin bizden bir ev
bir araba beklentisi olmazdı. Şatafatlı bir ünvan, itibar edilecek bir meslek sahibi olmaya çabaladığın bir dünya olmazdı. Tapun yok diye belediye seni kovmazdı. Azığın av rotanın
keyf olduğu bir dünya her halde daha özgür, yaşanılası olurdu. Bizse şimdi savruluyoruz. Zavallıyız. Ne istediğimizi kendimizde bilmiyoruz. Çok azımız gerçekten istediği hayatı yaşıyor.
Bir çoğumuzda paranın bize çizdiği yolu takip ediyor. Ah dostlar ne olurdu hepimiz insanlığımız kadar değer görseydik. En büyük meslek insanı sevmek olsaydı ya. Sevmeye en layık olan
yöneticilerimiz olsaydı. Belki nefretide boğardık. kibir intihar ederdi. Bencillikte, terkedip giderdi. Dünya çok büyük be dostlar. Kendi kurduğumuz küçücük dünyamızda boğulup ömür tüketiyoruz.
Ev-iş Okul-Ev arası bir rota çizmişiz. Yaşadığımız şehri bile üç beş meydandan ibaret tanıyoruz. Hiç görmediğimiz sokaklarında kaybolmamışız. Hiç bilmediğimiz semtlerine uğrmamışız.
Yaşamak için yaşıyoruz. Sınırlandırılmışız be dostlar aşamıyoruz. Çabalıyoruz, bilinç izin verse şartlar izin vermiyor. Sürekli paçamızdan dibe çekiliyoruz. Yapabileceğimiz fazla bir şey yok
boğuluyoruz.