/i/Bilim

"hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir. ilimin ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir, dalalettir, cehalettir".
M.K ATATÜRK
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +3 -9
    Evet, şaşırdınız mı ? Bilime göre böyle bir ayrimdan söz edilemez, zira evrendeki her bir varlık sınırlı sayıda elementin farklı sekillerde dizilmesiyle ve farklı evrimsel süreçten gecmesiyle olusmustur.

    Yani teknik olarak seni bir sürahiden ayıran pek bir özellik yok. bazi insanlar bunu asagilayici bulsa da gerçek bundan ibaret. peki madem pek bir farkımız yok, nasıl oluyor da ben duyu organlarimla tepki verebiliyorum, neslimi devam ettirebiliyorum da sürahi öylece duruyor?

    (ilgi olursa devam..)

    Edit: Şuncağızcık bilgimle, sürüsüyle yazım ve noktalama yanlışımla kör olmak istemeyen ancak konuya ilgisi olan açık fikirli inci sozlük yazarlarina ve okuyucularina evrim ağacı sitesinden abiyogenez konu başlığını okumasını tavsiye ediyorum.
    Bilimle kalın *
    ···
  2. 2.
    0
    Up up up
    ···
  3. 3.
    +1
    Aslında bütün evrenin olayı doğa kanunları içerisinde gerçekleşen kimyasal tepkimelerdir.Bir nesneye dokunduğunuzda (aslinda hiçbir zaman hiçbir şeye dokunamayiz) açıkta bırakılan demirin paslanmasi belli kanunlar etrafında olan olaylardır bizimle aynı atomlari paylaşsada o da kendince birtakim tepkimelere girsede biz demiri cansız olarak kabul ederiz peki neden?
    ···
    1. 1.
      0
      Neden yarram
      ···
    2. 2.
      0
      ADAM GiBi ANLAT gibERiM
      ···
      1. 1.
        0
        Konuya ilgi duymaya sevindim daha fazla bilgiye google'a " abiyogenez " yazarak ulasabilirsin.
        ···
  4. 4.
    0
    Bilimde kendiliginden gerçekleşen tepkimelere spontane tepkimeler diyoruz, gerekli koşullar sağlandığında o tepkime kendiliğinden gerceklesiyor. Kilit nokta aslında budur.Her birimiz koaservat denen bir hücreden evrimlestik , ancak burda hücre dedigimiz bugünkü hücrelerden çok daha az gelişmiş oldugunu söylemekte fayda var. Ama yine de evrimin güçlü kanıtlarından biri de şuanki modern hücrelerin içerisindeki sıvının 4 milyar yıl önce var olan ilk koaservatlarinkiyle aynı olmasidir
    ···
  5. 5.
    0
    Ruh ile ilgili bircok yorum aldım ve bu yazıyı alintilama gereksinimi duydum. Gelin ruh denilen olguyu tekrar inceleyelim

    ilk konumuz: ruhun aslında hissetmiyor olması-morfin
    ameliyata girerken dişimiz çekilirken bize uygulanan lokal anesteziyi biliriz. o bölgenin uyuşarak hissetmediğini, acılarımızın güçlü yasal/reçeteli uyuşturucularla dindirilebildiğini biliriz.

    ruh dediğimiz kavram semavi dinlere göre inançsızlıklarından dolayı cezalandırılabilecek ve bu ceza sonucu acı çekebilecek varlıklar olarak nitelendirilir ve bunun anlaşılması için dünyadaki hissettiğimiz fiziksel acılardan ve manevi acılardan -namı diğer pgibolojik rahatsızlıklardan- dem vurulur. semavi bir dine inananlar, bedenin bir ruh yönetiminde olduğu, bu ruhun bedenden ayrılması ile ölüm gerçekleştiği ve ruhun vücutta yaşanan acının hissettiği söylenir. fakat gelin görün ki sinir sistemini kontaksız bırakan morfin adlı ilaç bu ruh denilen kavramı işlevsiz bırakıyor ya da bir insan sakat kalıp bacaklarını çalıştıramadığı ve hissetmediği halde bacakları var olmaya, çürümemeye ve orada yaşamsal faaliyetler işlemeye devam ediyor. hani ölünce yani ruh bedenden ayrılınca çürürdü ya işte o olmuyor. ya da şöyle düşünelim: islama göre cehenneme atıldın bir şekilde morfin elde etsen veya aşırı dozajda adrenalin iğnen varsa acılardan kurtulmak için çözüm olacaktır.

    bir diğer durum da pgibolojik ilaçlar. tedavi edilebilen hastalıklarda genelde bir ilaç yardımı alınır. bu ilacın alınmasıyla vücudun pgibolojik dengesinde değişmeler olur. örneğin hayatı uçlarda yaşayan bipolar hastası, kendisine reçete edilen ilacı aldıktan sonra durgun ve pasif duruma geçer. duyguları dizginlenir, duyguları değişir. demek ki bunlar da ruha bağlı şeyler değil. zira ruha bağlı olsa idi ‘dindarlara göre hisseden ruhtur’ demek gözümüzün önündeki ilaçları reddetmek olurdu.

    aslında ruh için düşündüğümüz tüm görevler, işlevler, vücutta , kimyasal, mekanik ve elektriksel yollarla halledilir.

    vücuttaki değişimlerin ve duyguların varolmasına paralel bir kolu kimya biliminden geçer. özellikle hormonal salınımlar vücudun zihinsel şeklini de belirler.
    (bkz: östrojen) (bkz: progesteron)

    ikinci konu mekanik. herhangi bir fiziksel yaralanma veya vücudu tehdit eden durumda veya ona fayda sağlayan bir görüntü için bile yine duygular kimyasal olaylarla değişikliğe uğrayabilir.

    üçüncü konu ise elektriksel. sinir sistemimiz yani bedenimizi et yığını olmaktan kurtaran oluşum aynı zamanda elektriksel bir akımla beyne sinyal yollama görevini edinmiştir. o yüzden insan iletken bir varlıktır. ve yine o yüzden elektrik çarpması, vücuttaki elektrik iletimini keserek (vücudun akımından daha kuvvetli olduğu için) elimizi o elektrik kaynağından çekebilme yeteneğimizi engeller.
    nöronlar

    özet olarak vücut ruh dediğimiz kavramın yerini doldurabilecek kadar işlevseldir.
    Tümünü Göster
    ···