-
101.
+1bir garson gibi getirdim, önüne koydum, rolümü biraz abartarak oynuyordum. "zevkle için" diyerek rol yapmayı bıraktım. barbie bir kahkaha atıverdi. tekrar yanına oturdum, gülmesi bittikten sonra ismimi sordu. az önce yaptıklarımdan ötürü teşekkür etti, çok tatlı olduğumu söyledi.
-
102.
+1birbirimize hayattaki amaçlarımızdan, geçmişimizden ve gelecekte neler yapacağımızdan bahsettik. konu biraz aileye de kaydı, sınırlı bir ölçüde ailelerden de bahsetmeyi ihmal etmedik. konuşurken gözleri parıldıyordu ve bana soru sormaktan kendini alamıyordu. gülüşü çok güzeldi ve beni de gülümsetiyordu. hayatımda ilk defa kalbimi kaplayan buzlarda minik erimeler başlamıştı. içimde yaşayan bir şey hopluyor ve dans ediyordu, midemdeki ülser daha feci yanıyordu.
-
103.
+1akşamleyin beni arabasıyla kaldığım motele bırakmayı teklif etti. ben de samimi bir şekilde "teşekkür ederim, ancak motel yakın." diyerek kibarca reddettim. ancak o ısrar etti ve ben de kıramayarak kabul ettim. mutfaktaki temizlik işlerini de 1 saatte hallettikten sonra çantamı alıp barbie'nin yanına gittim. ona barbie diyorum çünkü bir insan barbie'ye bu kadar çok benzemez. ama asıl ismi diane.
-
104.
0devam devam.
-
105.
0arabaya binip yola koyulduk. ben ona yol tarifi veriyordum, o ise bana sokak başında aylar öncesine ait komik bir anısını anlatıyordu. scriptlenmiş gibi boş boş ve aynı yollarda sürüyor, ve anlatmaya devam ediyordu. ben de gülümseyerek "hadi yaa?" "gerçekten mi?" "hmmm" "hahahaha" şeklinde cesaretlendirici framing phrases lardan kullanıyordum. "peki ya daha sonra ne oldu?" falan gibi şeyler işte bilirsiniz. motele ulaştık, yine arabasının çok güzel ve konforlu olduğunu söyledim ve kendisine teşekkür ettim. arabadan tam iniyordum ki ismimle hitap etti, döndüğümde ise kollarını açıp sarılmak istediğini ifade etti. bütün içtenliğimle ben de sarıldım, bedenlerimiz birbirine değmişti. iki insanın bedenlerinin birbirine değmesi aşırı tahrik edici bir şey lan. sırt kemiklerini hissediyor, güzel kokusunu içime çekiyordum. 3 saniyelik o an benim için 1 saat gibiydi. saçları uzundu. incecikti, korumaya ihtiyacı olan bir civciv gibi kollarımdaydı.
not: böyle dediğime bakmayın 175 cm civarı boylarında bir hatun.
not2: arabası jipti. -
106.
0o gün moralliydim, türklere bile gülümseyerek selam verdim ve girer girmez yatağa uzanıp onu düşünmeye başladım. acaba ne yapıyordu şimdi, o da düşünüyor muydu beni?
-
107.
0rezerved
-
108.
0sabah uno'ya gittim. jfk yine ortalarda yoktu. onun hem sabah hem akşam çalıştığını biliyordum, acaba sabah çalışmaktan vazgeçip sadece akşamları mı çalışıyordu? schedule yani çalışma proğramında ismini de görememiştim. bana çok iyi davranan stojanche'ye sordum, zaten makedonyalı olduğundan 5-6 kelime türkçe biliyor, arada türkçe olarak "arkadaş, nasılsın?" falan yapıyor. neyse gidip sordum kendisine, "jfk nerede biliyor musun?" o da bilmediğini söyledi. "nasıl yani akşam gelmiyor mu" falan yaptım, hayır dedi. girişte caroline adında beni çok seven yaşlı tonton bir hostes var. her sabah gidip herkese merhaba der hal hatır sorarım ama en çok konuştuğum, halini hatrını sorduğum 2 kişi var: stojanche ve caroline.
caroline'in yanına gidip jfk'yi sorduğumda verdiği cevapla yıkıldım. -
109.
0jfk işten çıkarılmıştı.
-
110.
+1 -1bak ergen kardeşim,
bu entriyi eisenhoover uçak gemisinden giriyorum. ha uçak gemisinde ne işin var diyeceksin. çünkü ben amerikalıyım. nöbette şans eseri inci sözlüğü gördüm ve neyle karşılaştim. tabii ki senin açtığın gibimsonik bir başliğa rastladım. nasıl sinir yaptıysam 12 saatte türkçe öğrendim sözlüğe üye oldum ve seni buldum. a huur çocuğu bu gibimsonik başlıklarla neyin peşindesin dallaslı bir genci bile hint okyanusununu ortasında çileden çıkarabiliyorsan kimbilir çevrene ne kadar büyük eziyet veriyorsun. sen daha böyle yazmaya devam et 7 f15 şu anda ebenin ddıbına doğru kol uçuşuna başladı. sinirden gemiyi salladım bin uçaklar yana kaydı. -
111.
0Çelişkili şeyler. bi diyorsun restoranda dil bilgisi kontrolü çok fena şekildi bi diyosun jfk sıfatla fiili karıştırır diye. inandırıcı değil dostum. okumayı kestim.
-
112.
0vay amk bizde de linux server admin var o işi pişiriyo serverlarla. bize serverı o ayarlıyo biz yazıyoruz...
-
113.
0okuyoruz birader de kurmaca olduğu açık belli bi kısmının.ama sarıyo orası ayrı.ve sen yine de inkar et ekleme yaptığını da tadı kaçmasın hikayenin.
-
114.
0flashforward- bilinmeyen yer- gece 4:30
... bir yandan burnumla oynayıp kurumuş kanları parmağımda ufalıyorum, bir yandan yaralı bir şekilde yürüyorum. tam o an bir araba geliyor uzaklardan, jfk. soğuk bir bakış atıp "atla" diyor. "hayır" diyorum, kafamı çevirip yürümeye devam ediyorum. jfk ısrar ediyor ve sert bir dille binmemi söylüyor. bir an için gözlerine bakıyorum eski dostumun, güveniyorum ve biniyorum arabaya... -
115.
+2başlığı görünce "damacanaya bile kayanı gördük, server ne ki , altı üstü bilgisayar kasası" dedim içimden ama öyle değilmiş...
-
116.
0reserved
-
117.
0o gün uno'dan çıkar çıkmaz ilk işim jfk'yi aramak oluyor, ancak açmıyor. nerede olduğu belli değil. o moral bozukluğuyla bulaşıkçılık yaptığım restorana gidiyorum. aşırı moralim bozuk, yine miguel geç geliyor onun görevini de 40 dakika ben yürütüyorum. her defasında içeri gidip mekgibalı arkadaşlarıyla sohbete dalıyor, burayı unutup temiz tabak çanakları yerlerine koymayı unutuyor. makine alarm vermeye başlayınca koşarak gelip alıyor. herifin tipi bile, hareketleri sesi bile beni rahatsız ediyor. mutfakta bir ahmak gibi gülüp duruyor, bayan garsonlara sataşıp öpücük almaya çalışıyor. hatta menejerden yine uyarı yiyor bayan garson çok rahatsız olunca. bütün bunları burnumdan alev püskürerek izliyorum, ukraynalı ortalarda yok. o gün işe jamaikalı yeni bir eleman gelmiş, bir gibim bilmiyor. bulaşık birikmiş dağ kadar olmuş, bu hala kirlileri elinde eveleyip geveliyor ağır ağır çalışıyor.
o gün menejer 3 defa geldi kase istemek için, ama jamaikalı amın feryadı yüzünden işler ağır ilerliyor. ilk günden de kızmak istemiyorum. miguel yavaş çalışıyor, işini ihmal ediyor. o bulaşıkları ben o şekilde dağ gibi görünce nevrim dönüyor, rahat hissediyorum kendimi. en sonunda menejer gelip hafif kızıyor hızlı olmamız konusunda. menejer o gün tam dört defa geldi ve dördüncü gelişinde artık dayanamayıp sesini yükseltti. ben üzerime alınmıyorum tabi, bunu da görünce bana seslendi, deneyimli olduğum için benim yönetmem gerekiyormuş burayı. o sırada barbie gelip beni korumak istedi, suçlunun miguel olduğunu söyledi. barbie'ye de kızıp içeri gönderdi. o anki ruh halimi düşünün. -
118.
0bundan sonra jamaikalı'ya biraz sert tonda emirler veriyorum. "could you, would you" ile başlayan cümleler yerine doğrudan fiilleri kullanarak sesleniyorum. bir iki saat civarı aşırı sinirli ve etrafa emirler yağdıran birisi oluveriyorum. üzerime yapışmış tatlı çocuk damgasının da verdiği etki var. müguel'e hızlı ol diye bağırıyorum, içerde sohbet ederken "hadi seni bekliyoruz!" diyorum. miguel ile sıradan itişmelerimiz oluyor, ama o gün miguel'in makinenin suyunu değiştireceğim diye makineyi geçici olarak arızaya sokması bardağı taşıran son damla oluyor. olay şöyle: miguel bulaşıkları yıkama esnasında su değişimine yaklaşık 20 dakika süre varken (her iki saatte bir makinenin suyu değiştirilmeli) bir gerizekalı gibi, çıldırmış bir ayı gibi küçücük boyuyla hızlı ve agresif bir şekilde makineyi açıyor. işlemi aşırı hızlı yapınca pat küt pat küt makineyi bayağı sarsıyor, kapağı kapatırken 3-4 kere takılıyor ve miguel makineyi aşırı zorluyor. hemen sonra makine bozluluyor. bu olayın akabinde dağ kadar olmuş bulaşığı ve biriken temiz tabak çanağı gösteriyorum. sonrasında makineyi bozduğunu söylüyorum. hızlı olması gerektiğini belirtiyorum. o an için aniden patlıyorum. aniden bağırıp çağırmaya başlıyor miguel çılgına dönmüş gibi. dibime kadar girip küçücük boyuyla yüzüme tüküre tüküre ispanyolca bir şeyler çığırıyor. o an artık kendimi tutamıyorum ve kafayı geçiriyorum dıbına kodumun tosbağına. herkes araya giriyor, barbie'yi görüyorum ellerini ağzında kavuşturmuş olayı izliyor.
-
119.
0bu olay sonrası menejer beni eve gönderiyor. miguel ise hastaneye.
-
120.
0o gece sinirliyim. uyumuyorum sabaha kadar. uykusuz bir şekilde işe gidiyorum. eve gider gitmez yatıp uyuyorum. gecenin 1!i gibi telefonum çalıyor, arayan jfk. hemen açıyorum, ses tonu sakin ama hüzünlü. hemen nasılsın diyorum iyi olmaya çalışıyorum diyor. durumunu anlıyorum ve gerçekten çok üzgünüm, neler olduğunu bilmiyorum diyorum. sadece bana bir adres veriyor ve oraya gitmemi söylüyor.
-
asosyal muhendis abiniz geri döndü
-
öğretmenlerden sonra en çok çalışmayan memur
-
abdullah ucmaktan sözlük yorumu
-
mikropcan ramirez
-
dun gece selamsızdaydım
-
burası inci sözlük kardaş
-
erdal öz yağcıların makata dana yağı sürüp
-
para var iş var itibar var saygınlık var
-
uçan kedi artık bir metaforsun amk
-
gece gece aniden coken
-
olm bu tokiye basvuruyum dedim
-
yemekhanede futbol burda futbol
- / 1