/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +17 -2
    Şimdi yanlızım. Kimseler yok, zombiler dışında tabi. 2 aydan fazladır Bakünün sokaklarında tek başıma dolaşıyorum. Tek maksadım kuzeydeki kampa gitmek ama nerde olduğuyla ilgili hiç bir fikrim yok. 2 aydır kampın olduğu yeri gösteren bir harita falan arıyorum ama bir türlü bulunmuyor. Donanımım iyi ama. Durumlar kontrolden çıktığı zaman, bunların olacağını anlamıştım o yüzden askeri karakoldan gereken herşeyi almıştım. Land Rover Defender marka bir zırhlı aracım var. Otomatik tüfek, makineli, tapanca ve.s bir sürü silah almıştım. Birde aracımın üzerinde .50 kalibre var. ilk günlerde bu yaratıkları öldürmek zor geliyordu bana. Onların artık insan olmadığını kabullenemiyordum. Sonra alıştım. Her gördüğümde bastım tetiğe,1 ,2,3,4,5 geberttim hepsini. Elim titremiyor, öldürmek artık benim için sıradan bir şey. Kampla ilgili bir ipucuyla yanı sıra şehirde benim gibi hayatta kalmış başka insanlarıda arıyordum. Ama yoktu kimseler. Cesetler vardı sadece. Yerde yatan ve yürüyen cesetler. Geceleri teyzemin evine gidiyordum. Teyzem ve ailesi salgın çıktığında yurtdışındaydılar. Kendilerinden bir haber alamadım bir daha. Zaten salgın tüm dünyada etkiliydi galiba. Evin altında küçük bir barınak vardı. Orada kalıyordum. Fark edilmesi güç bir yerdi o yüzden orada içim rahatdı.
    ···
    1. 1.
      0
      yanlız
      hiç bir
      herşey
      tapanca
      rahatdı
      ···
    2. 2.
      0
      daha önceki hikayesini bilen varsa pmden yollasın beyler
      ···
  2. 2.
    +9
    Beyler okuyanlar varsa belli etsin seri girerim partları ona göre
    ···
  3. 3.
    +24
    Bu gün erkenden kalktım. Aracıma iyice silah, cebhane falan topladım. 50 kalibreyi kontrol ettim. Baküye çok yakın olan Hırdalan kasabasına gitmeye karar vermiştim. Orada bir kaç büyük askeri karakol vardı, belki o karakollarda harita falan kalmıştır. Ayrıca üniversitem, yani bu salgın çıkmadan önce okuduğum üniversitede Hırdalandaydı. Uzaktanda olsa bir görüp eski günleri hatırlarım belki. Bir daha geri gelmeyecek günler...
    Saat 08:00 da yola koyuldum. Kasabaya ulaşmak için 2 yol vardı. Şehrin içiyle ve çevre yolu. Çevre yolu daha uzun olsada onu seçtim, şehrin içiyle gitmek çok tehlikeliydi. 2 buçuk saate kasabaya varmıştım. Eski karakol binasına ulaşmama az kalmıştı. Üniversitenin kampüsünü görüyordum artık. Tam önünden geçecektim. Araç kampüsün giriş kapısının önüne geldiğinde durdum. indim araçtan. Eskiden güzel günlerimin olduğu bu kampüse bakıyordum öylece..Ama o an dikkatimi çeken bir şey oldu. Kampüsteki binalardan birinin üzerinde kırmızı bir bayrak dalgalanıyordu. Neydi bu? Acaba birileri mi vardı ve biz buradayız diye işaret mi vermek istiyordu. Biraz düşündüm. Kampüse girip o binayı kontrol etmeye karar verdim. Ama bu çok tehlikeliydi. Kampüsün içinde neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Silahımın emniyetini açıp araca oturdum. Direk giriş kapısına sürdüm, kapıdaki engeli kırıp kampüse girdim. Ortalık sakindi. Hızlı bir şekilde tepesinde bayrak olan binanın önüne geldim. Araçtan indim. Elimde silahımı sıkıca tutmuş, binanın girişine bakıyordum. Kapıdaki camlar kırılmıştı. içerisi karanlıktı, ışık falan yoktu. Ama içeriye bakmaya karar verdim. Belki birileri hala hayattaydı ve yardım bekliyordu. Belki, bu yardım bekleyen kişi üniversitede beraber okuduğum arkadaşlarımdan birileriydi yada çok sevdiğim hocalarımdan biri. M4A1'e monte ettiğim el fenerini yaktım ve içeriye adım attım. Bina 4 katlıydı. ilk katı dikkatle kontrol ettim. Kimseler yoktu. Merdivenin önüne geldim. Yukarı çıkacaktım.
    ···
    1. 1.
      0
      bugün
      cebhane
      hırda...

      yoruldum kardeş yazım hatalarından, düşük cümlelerinden, hikayen kötü değil ama iyi de değil vasatsın. kimse vasat bir şeye zaman tanımak istemez.
      ···
      1. 1.
        +1
        Her yoruma açığım demiştim. Mobilden yazıyorum mobilden bu kadar seri yazıp imla, kurallarına dikkat edip hikaye yazan birisini bulursan onun hikayesini bende okumak isterim kardeşim.

        Demek istediğim kitle belli, Kasmaya gerek yok, hatalar olabilir bunlar olağan şeyler ve bu bir kitap değil. yorumun içinde saol dostum
        ···
      2. 2.
        0
        Ben tesekkur ederim zaten bu pozitif.bir elestiriydi.
        ···
    2. 2.
      +1
      hırda şehir ismi olabilir pnp illa google earth ı mı açayım kontrol etmek için
      ···
  4. 4.
    +14
    Partları seri giriyorum ama okuyan yok galiba ben bi yemek yiyim geldiğmde 4-5 kişi olursa devam ederim
    ···
  5. 5.
    +17
    Gitmeden bi part atıyım belki yazarlığı olmayanlar okuyordur (ümidini kaybetme filmi aklıma geldi amk)
    ···
    1. 1.
      +1
      umudunu kaybetme o o.ç
      ···
      1. 1.
        0
        Bayağı oldu izleyeli amk unutmuşum panpa verdim şukunu
        ···
  6. 6.
    +22
    Merdivenleri yavaş yavaş çıkmaya başladım. ikinci kata gelmiştim. Önümde uzun bir koridord vardı ve karanlıktı. Sınıf odalarının çoğunun kapısı açıktı. Birde arka tarafta 5 öğretmen odası vardı. Hangisinden başlamalıyım acaba? Sınıf odalarına bakmaya karar verdim. Koridorda daha iki adım atmıştım tam bu sırada koridorun öbür ucundaki merdiven taraftan boğuk sesler duymaya başladım. O yaratıkların sesiydi belli. Hemin geri adım attım. Buraya geldiğime pişman olmuştum zaten kahretsin! Hemen dışarı çıkıp arabama atlayıp burdan gitmeliyim. Tam merdivene geldiğimde önümdeki öğretmen odasına baktım. Yeliz hoca ve Ziynet hocaya aitti bu oda. Benim ingilizce hocalarım... çok severdim ikisinide. Ve el fenerinin ışığını kapıya tuttuğumda farkettim. Kapıda bir yazı vardı. Bıçakla çizilmiş bir yazı. Ne olduğunu tam okuyamadım ama odaya girip bakmaya karar vermiştim. Hemen oraya koştum, kapıyı kontrol ettim, kilitli! içeride birileri var kesin. Tahta kapıyı tekmeyle kırdım, tam içeri girecektim ki birileri ateş etti, tam kafamın üzerinde kapının çerçevesine geldi mermi. Hemen geri çekildim, iki el daha ateş edildi. Ateşi kesin, ben yardıma geldim! diye bağırdım, içeriden birileri gel diye cevap verdi. Odaya girdim. Allahım şükürler olsun Yeliz hocam burada, yaşıyor. Birde güvenlik görevlisi Mesut abi vardı odada. Elinde tapanca vardı. Bana ateş eden oydu. Beni o yaratıklardan sanmış heralde. Hoca beni tanıdı tabi. Yardım geldiği için sevinçten ağlayacaktı nerdeyse. iyimisiniz diye sordum. Birşeyi yoktu. Ama Mesut abinin durumu pek iyi değildi. Sol kolu bezle bağlıydı ama yinede kan akıyordu. Adam yaralıydı belli. Bu sırada dışarıdan yaratıkların seslere daha iyi duyulmaya başlamıştı. Silah sesini hepsi duymuş olmalı.
    ···
  7. 7.
    +11
    -Hocam hemen çıkmalıyız dedim. Burada kalamayız. Siz Mesut abiye yardım edin, ben önden gidip yolu temizlerim. Odadan çıktık. Merdivene taraf ilerlerken birkaç metre önümüzde bir kaç zombi çıkıverdi. Namluyu doğrultup bastım tetiğe. Hepsi yere yığıldı. Merdivene ulaşırken, hemen yanındaki pencereye koştum. Dışarı baktım. Kampüsün diğer yönlerinde bir sürü zombi vardı. Hepsi silah sesini duymuş olmalı. Hemen aşağı indik. Mesut abinin çok acı çektiği yüzünden belliydi ama sesini çıkarmıyordu. Dışarı çıkıp araca ulaştık. Mesut abiyi arka koltuğa oturttuk. -Hocam bunun nasıl çalıştığını biliyor musunuz? diye sorum Yeliz hocaya. 50 kalibreden söz ediyordum. -Hayır ben ömrümde silah kullanmadım dedi. Öylede biliyordum zaten.
    - O zaman hocam, direksiyona geçmelisiniz.
    -Ama Nail? Ben nasıl...
    -50 kalibreyi mi kullanmak istersiniz?
    Yeliz hoca hiç bir şey demeden hemen direksiyona geçti. Ben aracın üstündeki makinelinin başına geçtim.
    -Hocam asla durmayın, anladınız mı? Ne olursa olsun durmak yok, yoksa hepimiz burda gebeririz!
    ···
  8. 8.
    +19
    Araç hızla kampüsün çıkışına dorğu ilerlemeye başladı. Kısa süre sonra zombiler aracın önüne koşuyorlardı. Sayıları gittikçe çoğalıyordu. 50 kalibreyi hedefe doğrultup bastım tetiğe. Silah şiddetli bir sesle çalışmaya başladı. 50 kalibrelik kocaman mermiler yaratıklara isabet ettikçe etrafı kan gölüne dönüştürüyordu. Bazen mermilerin kopardığı vücut uzuvları yola düşüyordu. 50 kalibrenin önünde durmak delik deşik olmak demekti. Zamanında karakoldan aldığım bu silahı aracımın üzerine monte etmekle çok iyi yapmıştım. Makineli titreyerek ateş ettikçe benim içimdeki korku öfkeye dönüşüyordu. Önüme çıkan hiç bir yaratığı sağ bırakmak istemiyordum. Araç çıkışa yaklaşmıştı bu arada. Binadan çıkışa kadar yol 50 kalibre mermilerin parçaladığı cesetlerle dolmuştu, bense tetiğe basmaya devam ediyordum. Maksadım öldürmekti, becerdiğim kadar çok yaratık gebertmek. Bundan zevk almaya başlamıştım..
    ···
  9. 9.
    +20
    Kampüsten çıkmıştık. Araç yolda baya hızlı ilerliyordu, artık peşimizdeki yürüyen cesetler gözükmüyorlardı. Hırdalan kasabasına doğru ilerliyorduk. Yeliz hoca arabanın hızını düşürdü. Önce neden hızı düşürdüyünü anlamadım ama sonra nereye gitmesi gerektiğini bilmediğini anladım. Ama bana gidilisi yeri sormak yerine başka bir şey söyledi.
    -Ünsal beyide almalıyız. Burda bırakıp gidemeyiz.
    Şaşırdım aniden. 50 kalibrenin başından indim aracın içine geçtim.
    -Ünsal hocada mı yaşıyor?
    -Evet Ünsal bey ve karısı yiyecek bulmak için kasabadaki markete gittiler. Sen gelmeden az önce.
    Ünsal hoca ve karısı Damla hanım her ikisi bizim üniversitede çalışıyorlardı. Onların hayatta olduklarını öğrenince şaşırdığım kadar sevindi ayrıca. Aracı markete sürmeyi söyledim ve yeniden 50 kalibrenin başına geçtim. Kasabada da bu lanet olası yaratıkların olma ihtimali çok yüksekti.
    Market çok uzakta değildi. Kısa sürede oraya vardık. Ama buna karşın market baya büyük bir yerdi. Eğer Ünsal hoca ve karısı hala içerdeyse onları aramak için birilerinin içeriye girmesi lazımdı. Mesut abi yaralıydı. içeriye gidecek halde değildi. Yeliz hocamıda tabi ki içeriye gönderemezdim. iş bana kaldı yine. Silahımı alıp indim araçtan. Yeliz hanıma işleri ters gitmesi durumunda hemen burdan uzaklaşmasını söyledim. Evimin-evdeki barınağımın anahtarlarını verdim ve tabi ki adresi tarif ettim.
    ···
  10. 10.
    +25
    Beyler şukular gelmeden devam etmicem emek var bu hikayede amk uyduruk gibiş hikayesi anlatmıyorum burda
    ···
  11. 11.
    +17
    Partlar hazır şuku bekliyorum beyler önceki hikayemde hemen paylaştım şuku filan göremedim amk pamuk eller şukuya
    ···
  12. 12.
    +22
    Silahımın şarjörünü kontrol edib kapıdan içeri-markete girdim. Markette pek falza bir şey kalmamıştı. Heralde salgının ilk aylarından panikleyen insanlar markete akın edib ne var ne yoksa herşeyi alıp zütürmüşler. Nerdeyse boş rafların arasıyla ilerliyordum. içeride hayat işareti yoktu. Herşey çok sessizdi, ölüm gibi sessiz. Marketin arka tarafına gelmiştim artık. Ne Ünsal hocadan ne Damla hocadan nede malum yaratıklardan bir eser yoktu. En azından zombilerle karşılaşmadığım için biraz rahatladım. Namluyu indirip dolaplardan birine yaslandım. Nefes almaya, stressten kurtulmaya çok ihtiyacım vardı. Tam bu sırada dışarıdan silah sesi duyuldu. Önce bir el sonra 2 sonra 3 ve sonra seri gibi duyulmaya başlandı. Çatışma vardı dışarıda. Hemen geriye çıkışa koşmaya başladım. Çıkışa vardığımda, aracın yanında elinde silah tutan adamı tanıdım, Ünsal beydi bu. Mesut abide araçtan inmişti. Her ikisi ateş ediyordu. Ateş ettikleri tarafa baktım. Sokağın kuzey tarafı. Zombiler araca yaklaşıyordu. Hemen arabaya! - diye bağırdım. Herkes yerine geçti. Ben yine 50 kalibrenin başına çıktım. Ateş ede ede çevre yoluna ilerlemeye başladık. Az sonra zombiler gözden kayboldular. Yeliz hoca tarif ettğim adrese sürüyordu aracı. Çevre yoluna çıkınca, silahın başından inip aracın içine geçtim. Ünal bey nereye gittiğimizi sordu. Bu arada Damla hanımda araçtaydı. Benim barınağı anlattım ona.
    ···
  13. 13.
    +15
    -Hayır tahliye karakoluna, askerlere gitmeliyiz, bizi kampa zütürecekler. diye itiraz etti. Durumlardan haberi yoktu anlaşılan.
    -Hocam, tahliye karakoluna gidemeyiz.
    -Neden?
    -Çünki tahliye karakolları artık yok. Ordu yok. Artık hiçbir şey yok. Sadece biz varız. Ve hiç bir yerden yardım gelmeyecek.
    -Ama kuzeyde kamp var! Hayatta kalanların kampı.
    -Evet öyle bir kamp olmalı. Ama nerde olduğunu net olarak bilmiyorum. Yerini gösteren bir harita falan yok. Koordinatlarını bilmeden öyle uzun bir yolculuğa çıkmak intihar demek.
    Bunu duyunca ünal hoca omuzuna geçirdiği küçük çantasını açıp kurcalamaya başladı. Ne aradığını merak ediyordum. Çantadan küçük bir kağıt parçası çıkardı ve hafif gülümseyerek işte kampa giriş biletimiz dedi ve kağıdı bana uzattı. Hemen açıp baktım. Haritaydı bu. Kaç aydır aradığım harita. Hemde kampın koordinatları net olarak belirtilmişti.
    Hedefimiz belliydi artık. Benim küçük barınağa gibip biraz dinlenmek (Mesut abinin kolundaki yarayada bakmak gerekiyordu) sonrada kuzeye doğru yola koyulmak. Uzun ve tehlikeli bir yolculuk olacak tı bu. Ama sonunda kurtuluş vardı. Umut vardı. Ve biz 5 kişi bu umudun peşinden gidecektik...
    ···
    1. 1.
      +4
      Bu arabanın benzini sınırsız mı amk?
      ···
    2. 2.
      +2
      zombi ezdikçe fulleniyor
      ···
  14. 14.
    +15
    Benim barınağa gelmiştik. Artık akşam oluyordu. Barınak şekli verdiğim bodrum kata indik ve girişi kapattım. ilk önce Mesut abinin yarasına bakmak gerekti. Çekmeceden ilk yardım çantasını alıp Mesut abinin yanına oturdum. Gömleğin kolunu açtım. Kolunda mermi yarası vardı. Sıyırıp geçmişti galiba. Yarayı temizleyip bezle sarımaya başlamıştım. Bunun nasıl olduğunu sordum.
    - Sen gelmeden 2 gün önce markete ben gitmiştim yemek almak için. Marketten çıktığımda önüme bir adam çıktı. Bana silah doğrultarak silahımı ve motorumun anahtarlarını istedim. Bende aniden tabancamı çekip ateş ettim. Oda ateş etti tabi, mermi kolumu sıyırıp geçti. Ama benimki tam isabetti. Boğazından vurmuştum. Sonra bir şekilde üniversiteye kadar gittim...
    Karnımız doyurmalıydık. Ben yemek yemekle beraber haritayı açtım. Kampın olduğu noktaya baktım. Kuzeyde Rusya sınırına yakın, dağlık bir yerdeydi. ORaya ulaşmak kolay olmayacaktı. Gerçi yeteri kadar silahımız ve benzinimiz vardı ama yolda neyle karşılaçağımız belli değildi tabi.
    ···
  15. 15.
    +24
    Beyler gibik sokuk hikayelere şuku atıyonuz ben burda hasta hasta paylaşıyorum elinizi kaydırmaya üşeniyonuz sonrada seri at diye ağlıyosunu amk
    ···
  16. 16.
    +15
    uzun bi part yazdım gece devam edicem beyler bu arada şukularınızı ekgib etmeyin
    ···
  17. 17.
    +24
    Sabah erkenden kalktım. Diğerleri uyuyordu. Onlarıda uyandırdım. Yarım saate herkes hazır olsun gidiyoruz dedim. Gece zaten eşyaları falan toplamıştık. Biraz birşeyler atıştırdıktan sonra barınaktan çıktık. Etraf sakindi. GÜneş daha tam çıkmamıştı yarı karanlıktı. Dün Yeliz hoca arabayı çok iyi kullanmıştı o yüzden yine direksiyona o geçti. Mesut abi onun yanında oturdu. Kolu biraz daha iyiydi şimdi. Ünsal bey ve Damla hanım arka koltukta oturdular. Ben yine 50 kalibrenin başına geçtim. Araç evin bahçesinden çıktı. Bu sefer temelli. Dönüşü yoktu artık. Kuzeye giden yol şehir merkezinden geçiyordu. Her ne kadar tehlikeli olsada başka yolumuz yoktu. Şehir merkezine ulaşmamız uzun sürmedi. Yollar boştu, trafik sorunu diye bir şey kalmamıştı artık. Şehirden kaçış zamanı bazı binalar ciddi hasar görmüştü. Ama bir çok bina eskisi gibiydi. Ama ne olursa olsun hepsi zaman içinde çürümeye mahkumdu. Çünki artık kimse bu binalara dönmeyecekti. Şehir merkezinde yüksek binaların arasıyla ilerliyorduk. Çok tehlikeli bir geçitti bu. Ara sokaklardan, apartmanlardan her taraftan o yaratıklar çıka bilirdi. Çünki her tarafta onlardan vardı biliyordum. O yüzden 50 kalibreyi sık sık etrafa döndürerek tetikte olmaya çalışıyordum. Caddenin sonuna yaklamıştık. Eski banka binanısının yanında yolun her iki tarafında çıkmaz sokak vardı. Ama boş değildi o sokaklar. Araç sesini duyan zombiler caddeye fırladılar. Araca doğru koşmaya başladılar. Yeliz hoca gaza basıp hızı yükseltti. 50 kalibreyle hedef aldım. Önümüzde duran şu etten duvarı param parça etmek için biraz daha yakına gelmelerini bekliyordum...
    ···
    1. 1.
      +2
      Panpa yarın iş görüşmesine gidecektim amk bekleyemem o kadar bi iki part daha ataydın keşke
      ···
      1. 1.
        +1
        inşallah alırsın pnp
        ···
      2. 2.
        0
        Panpa taşşağından zütüne kadar ağzıma alayım işi aldım
        ···
  18. 18.
    +4
    Geldim beyler devam ediyorum seri bi şekilde
    ···
  19. 19.
    +9
    Yardım edin!!! Ruslar peşimizde yardım edin!!!
    Kuzeye doğru ilerlerken Hızı kentine gelmiştik. Küçük bir şehirdi. Çoğu bahçeli evlerdi nerdeyse hiç apartman daire yoktu. Sokakta cesetleri kemiren köpeklerden başka canlılar yoktu. Onlarda aracı görünce etrafa kaçışıyorlardı. Yollar berbat haldeydi. Heralde bakımsızlıktan olmuştu yada büyük tahliye sırasında askeri araçlar geçmişti burdan. iyice gevşemiştim artık. Ellerimi tetikten çekmiştim ve 50 kalibreye yaslanıp hafif rüzgarın keyfini çıkarıyordum. Şehrin içinde ilerledikçe sanki bir ses duyuyorum gibi geliyordu bana. Boğuk bir araç sesine benziyordu. Ama etrafta bırakın aracı araç kullana bilecek bir canlıdan bile eser yoktu. Ama duyuyordum işte. Acaba bilincim benimle oyun mu oynuyor? Deliriyor muyum yoksa? Gittikçe ses artmaya başlamıştı. Aracın üzerine elimle vurdum. Yeliz hoca durdurdu aracı. içeridekiler indiler. Bana ne oldu sorusunu soruyormuş gibi bakıyorlardı.
    ···
  20. 20.
    +8
    Bir şey duyuyor musunuz diye sordum.
    -Evet bir uğultu var sanki dedi Ünsal hoca. Biraz rahatladım. En azından delirmediyime emin oldum. Ses artık gayet iyi duyuluyordu. Yeliz hanım bu nedir böyle diye sordu? Mesut abinin aniden verdiği cevap herkesi şaşırttı.
    -BTR aracı bu!! Sesini çok iyi tanırım!
    -Ne? BMP mi? Burda BMP ne arar? silah sesleri duyuldu. Hemde büyük çaplı bir silaha aitti öyle tabancaya falan değil. Hemen araca geri döndük.
    -Geriye, şu duvarın arkasına sürün diye bağırdım. Araç geri geri gitmeye başladı. Tam bu sırada öndeki evin köşesinden 4 kişi çıktı. Biza taraf kaçmaya başladılar. Ellerinde silah vardı. En sondaki köşede bekleme yapıp birilerine ateş açmaya başladı ama cevap ateşiyle delik deşik oldu. Kalan 2 erkek bir kadın bize taraf koşmaya devam ediyorlardı. içlerinden biri bağırmaya başladı:
    Yardım edin!!! Ruslar peşimizde yardım edin!!!
    Bu sırada az önce 4 cü kişinin öldürü taraftan kamuflaj üniformalı adamlar çıktı. Bize doğru koşanlara ve bizim araca sıkmaya başladılar. Önce mermilerden korunmak için biraz eğildim sonra cevap ateşi için makinelinin tetiğine bastım. 3-4 kamuflaf üniformalı adam isabet aldı diğerleri hemen siper aldılar. Mesut abinin dediği BMP sesi artık çok yakından geliyordu. Bu arada şu 3 kişi bize ulaşıp tam yanımızdaki duvarın arkasına geçtiler ve siper aldılar. Bizde aracı oraya sürüp siper aldık. Araçtaki herkes silah alıp araçtan indi. Sadece ben 50 kalibrenin başında kalmıştım. Aralarında bağırarak konuşmalarından rus olduklarını anladığım askerler nedense ateş etmiyor sanki bir şeyleri bekliyorları. Kısa süre sonra neyi beklediklerini anladık. Evlerin arkasından üzerinden rus bayrağı olan bir BMP aracı çıkıp tam yolun ortasında durdu. Arkasıncada bir kamyon durdu ve içerisinden 8-10 akser indi.

    Bahsettiğim BMP ;




    ···