/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 2.
    +3
    Yallah cinler yallah
    ···
  2. 1.
    +9 -3
    Ben zuzumbilesi...
    9 sene oldu sözlükten ayrılalı. Belki herşey değişmiştir. Eskilerden kalanalr yada yenilerden beni hatırlayan var ise yeni hikaye ile sizlerleyim. Umarım eski günleri yakalarız. Eskiden olduğu gibi küfür edip anancılık yapan arkadaşlar olursada umursamadan anlatmaya devam edeceğim.

    BÜYÜCÜ BABANNEM

    Herkesin hayatında çok güzel diye hatırladığı bir dönem vardır. Benim ise o dönemler sanki bir gün olmuş ve bitmişçesine, rengi solmuş fotoğraflara bakıp hayallere dalmakla geçen hatıralardan başka bir şey değildi.
    Babam öğretmendi. Samsun’un bir ilçesinde, küçük bir köy okulunda öğretmenlik yapıyordu. Ben ise ilçedeki bir okulda liseye yeni başlamıştım. Annem Samsunlu olduğu için babam ile evlendikten sonra burada yaşamaya karar vermişlerdi. Köyün, sarı boyalı, tek katlı, çevredeki diğer evlere göre, daha küçük bir bahçesi olan 70 metrekare lojmanında mutlu mesut yaşıyorduk. Ablam Zeynep benim nur yüzlü ablam… Sim siyah kocaman gözleri ile anneme öyle çok benzerdi ki. Annemi kaybettikten sonra hep onun gözlerinde aradım annemi... Onun o güzel gözleri ile anneme benzeyen kokusunu hiç unutamam. Birde can verirken elimi sımsıkı tutup ne söylediğini anlamadığım o mırıldanmasını…
    Annem ile babam evlendiklerinde babaannem ile halalarım bu durumu hiç sindirememiş, ikisini ayırmak için araya türlü türlü kişileri sokup iftiralarda bulunsalar da başaramamışlardı. Ailem ise tüm bu olanlardan kaçıp Samsun’a taşındıktan sonra, durumların artık sona erdiğini sanmışlardı. Ama aslında asıl olayların başlangıcında olduklarından haberleri yoktu…
    Kurban Bayram’ına 2 gün kalmıştı, çocuktum daha… içimde, şimdi zerresi bile olmayan bayram sevinçleri vardı. Babamın aldığı bayramlıkları giymenin hayalini kurarak ders çalışırken bahçemizin önünde gelen sesler ile başımı kaldırıp camdan baktım. Yıllarıdır görmediğim babaannem ve iki halam ellerinde çantalar ile eve doğru yaklaşıyorlardı. Annem ile ablam yer sofrasını kurmuş yaprak sarması yapıyorlardı. Anneme hem heyecanlı hem de korkak bir ses tonu ile anne, anne… babaannemler gelmiş. Eve doğru geliyorlar. Zile basacaklar dedim. Annem bunu duyduğunda o neşeli surat ifadesi öylesine bozulmuştu ki ne yapacağını bilemiyordu. Belki, babam evde olsaydı kendini biraz olsun daha iyi hissedebilirdi. Kaçıp geldikleri korkular, tam unutuldu derken yine yanı başlarına gelmişti.

    Onlar kapıya vurmadan ablam ile gidip dış kapıyı açtık. Onları gördüğümü fark etmemiş olacaklar ki, sanki etrafta bir şey ararcasına bahçeye göz gezdiriyorlardı. Annem ise perdenin arkasından onları izliyordu. Babaannem bizi gördüğünde o korkunç surat ifadesini, ne kadar gülümseyerek kapatmaya çalışmış olsa da çocukta olsam, o gözlerindeki hainlik dolu bakışları anlayabiliyordum. Yine de çocukluk belki elleri boş gelmemiştir, sevdiğimiz bir şeyler getirmiştir umudu ile koşa koşa yanlarına gittik. Bana ve ablama öylesine sıkı sarıldı ki sanki yıllardır bizim hasretimiz ile yanıp tutuşuyor gibiydi.
    Bu sırada halalarımın gözleri annemi arıyordu ama perdenin arkasından annemin onlara baktığının farkında değillerdi. Ablam çok iyi niyetliydi hemen onların sevgi dolu sözcüklerine aldanıp yakınlık göstermişti. Benim içimde ise yılardır görmediğim için en ufak bir sevdi hissiyatı oluşmuyordu.

    Bir süre sonra içeri geldiler. Annem evimize kadar geldikleri için yine de babaannemim elini öpmek için eğildi. Geçmişten gelen nefretlerinde en ufak bir soğuma yoktu. Annem eğildiği anda babaannem hemen elini arkasına tutup öpmesine izin vermedi. Ne de olsa babamın annesi olduğu için, bunca şeyler yapmış olsalar da ona saygıda kusur etmemeye çalışıyordu. Oturup konuşmaya başladıklarında sohbet daha-daha nasılsınız dan, annemi ve ablamı süzercesine bakışlarından daha fazla ileri gidemiyordu.
    Tümünü Göster
    ···