-
1.
+28 -14Bu yaz bir geziye çıkmıştım bir çok yer gezildi gezinin bir sonraki durağı: Buzluk Mağarası. ‘Mağara’ kelimesi oldum olası bende tuhaf bir merak uyandırmıştır. Harput Kalesi’nden de yükseğe, yaklaşık 1500 metrelik bir tepeye çıktık minibüsle. Asfaltın erişemediği toprak yollarda toz soluduk, terk edilmiş taş evlerden sonuncusu da arkamızda kaldı. Güneş batarken tepenin üstündeki bir oyuktan düşe kalka inmeyebaşladık. iki kayanın arasındaki boşluktan beliren taş merdivenleri gördüğümde tüylerim diken diken oldu. Engebeli basamaklardan inmeye gönüllü olan birkaç kişiden biri de bendim elbette. Hemen önümde olan şoförümüz bize rehberlik ediyordu. inen basmaklara adım attığımızda havada ani bir soğuma oldu. Yeraltından gelen buz gibi bir rüzgar yüzümü yaladı. Merdivenler ufak bir düzlükte kesildi. Kayaların üstü buz tutmuştu. Az ötede basamaklar devam ediyordu ama bunlar insan eliyle yapılmamıştı, doğanın tasarımıyla oluşan kaya çıkıntılarıydı. Buzlu basamaklarda kaymamak için bir lambaya bağlı olan kabloya tutuna tutuna indik. Son aydınlık kat. Nefes almak güçleşti, tuhaf bir heyecanla basamakların daha da devam ettiğini, hiçbir ışığın aydınlatmadığı dehlizlere uzandığını gördüm. Hepimiz sessizdik. O anda çok derinden gelen bir inilti duydum. Aslında inilti kelimesi tam da anlatmıyor bu sesi. Sanki çok, çok yavaş bir kahkahaydı bu. Dehşetle şoförün yüzüne baktım. ‘Siz de duydunuz mu?’ diye sordum. ‘Daha fazla inmeyelim. Işık yok aşağıda.’ diye cevap vermekle yetindi.
Partlar hazır belli edin kendinizi -
2.
+3 -1Buzluk Mağarası’nın dışındaki ufak çay bahçesinde oturuyorduk. Annemlerden izin isteyip tuvalete gideceğimi söyledim. Benim karanlık şeylere olan merakımı bilen ve hareketlerimde bir tuhaflık sezen annem: ‘Sakın bir yere kaybolma. Birazdan yola çıkarız.’ dedi. Az sonra tekrar buzlu mağaranın içindeydim, tek başıma. Işığın olmadığı bölgeye kadar indim ve cep telefonumun ışığını yaktım. Yol ikiye ayrılıyordu. Sola saptım. Kaygan zeminde dikkatli adımlarla ilerledim. O kadar sessizdi ki. Tam tünelin ucuna gelmiştim ki aşağıdan bir rüzgar sesi geldi ve soğuk bir hava akımı yüzüme çarptı. işte aklımı başımdan alan bu hava akımıydı. Yerin altından nasıl gelebilirdi ki hava akımı?
Mağaranın yakın bir yerde tekrar yeryüzüne çıktığını düşündüm ve diğer çıkışı bulmak gibi çılgın bir fikre kapıldım. Ancak tünelin sonu dibi gözükmeyen bir uçurumdu. Telefonumu buzlu duvarlarda gezdirdim. Hemen solumda bir insanın anca sığabileceği bir oyuk vardı. Oyuktan geçince tekrar bir yol ayrımına vardım. Bu sefer sağa saptım. Hatırlamalıydım bunları: sol- sol- sağ. Karanlık ve uzun bir tünelde yürüdüm. O sırada cep telefonum bateri sinyali verdi: pili bitmek üzereydi! Nasıl da unutmuştum bunu, belki de dakikalar içinde ışıksız kalacaktım. -
-
1.
0Rez akşam okurum.
-
2.
0Devam et panpa bende elazığlıyım merak ettim
-
3.
0Devam et panpa bende elazığlıyım merak ettim
diğerleri 1 -
1.
-
3.
+1Devam ediyorum beyler sakin olun dersteydim
-
4.
+5 -1O anda içime berbat bir korku saplandı ve buzlu zemine aldırmadan koşmaya başladım. Yol ayrımlarını unutmuş olmalıydım, taş basamakları bir türlü bulamıyordum. Kahretsin! Kaybolmuştum. Cep telefonum üç kere bipledi- ve sonra zifiri karanlık. Soğuktan donuyordum. El yordamıyla yolumu bulmaya çalıştım. Buzlu duvarlar ellerimi acıtmaya başlamıştı. O an bütün umudumu kaybettim ve yere çöktüm. Gözümden yaşlar boşanıyordu. Az sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Sesim buzlu duvarlarda yankılanıyordu, sanki aynı anda onlarca kişi ağlıyordu. Aniden durdum. Yankıların arasında bana ait olmayan bir ses duymuştum. O tüylerimi diken diken eden yavaş kahkahaydı bu ve gittikçe sesi yükseliyordu. Koşmaya başladım, ayağım kaydı, yüzümü yere çarptım. Kahkaha yükseliyordu. Bir şey beni ayağımdan yakaladı ve hızla çekmeye başladı. Çığlıklar atarak, suratım buzlu zemine çarpa çarpa sürüklendim. Yaşadığım şok ve acının etkisiyle kendimden geçmiş olmalıyım.
-
-
1.
+1https://m.facebook.com/xY ... 23325018796?locale2=tr_TR
Bu yarra beklemeyin orjinali burda
-
1.
-
5.
+5 -3Gözlerimi açtığımda önce hiçbir şey göremedim. Yavaş yavaş etrafımda solgun, fosforlu bir ışık olduğunu algıladım. Güçlükle ayağa kalktım. Her yerim ağrıyordu. Birkaç adım atmaya kalktım, burnum sert bir şeye çarptı. Bir çeşit kafesin içinde olduğumu algıladım. Parmaklıkları yoklarken, bir anda kemikten yapılmış oldukları gerçeğiyle yüz yüze geldim. Çığlığımı zorlukla bastırdım. Tenimi ısıran soğuğa rağmen baştan aşağıya terlediğimi duyumsadım. Yaklaşan iniltiler ve ayak sesleri. Çaresizce kafesin arkasına sindim. iki metre gerideki taş duvarın dibine çaresizce çöktüm. Yaklaşan fosforlu ışıklar. Karşımda iki parlak beyaz kafa belirdi. Yumruklarımı sıktım ve bildiğim bütün duaları saymaya başladım. Beyaz kafalar yüzlerini kafese dayadı. Tüylerim diken diken bir halde bu iki acayip yüzü inceledim. insan gibiydiler ama bir farklılık vardı. Tenleri bembeyazdı ve solgun bir ışık saçıyordu. Allahım! Gözbebekleri ve burunları yoktu. Anlaşılır bir dilde konuşmaya başladıklarında donup kaldım:
-
-
1.
0Rezervasyon
-
2.
0Lan yaz amk
-
3.
0Voldemort gibimi yani ?
-
4.
0Uzaylı mı buldun amk çocuğu
diğerleri 2 -
1.
başlık yok! burası bom boş!