-
1.
0Kara delik, astrofizikte, çekim alanı her türlü maddi oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, kütlesi büyük bir kozmik cisimdir. Kara delik, uzayda belirli nicelikteki maddenin bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir de denilebilir. Bu tür nesneler ışık yaymadıklarından kara olarak nitelenirler. Kara deliklerin, "tekillik"leri dolayısıyla, üç boyutlu olmadıkları, sıfır hacimli oldukları kabul edilir. Karadeliklerin içinde zamanın ise yavaş aktığı ya da akmadığı tahmin edilmektedir. Kara delikler genel görelilik kuramıyla tanımlanmışlardır. Doğrudan gözlemlenememekle birlikte, çeşitli dalga boylarını kullanan dolaylı gözlem teknikleri sayesinde keşfedilmişlerdir. Bu teknikler aynı zamanda çevrelerinde sürüklenen oluşumların da incelenme olanağını sağlamıştır. Örneğin bir kara deliğin çekim alanına kapılmış maddenin kara delikçe yutulmadan önce müthiş bir ısı derecesine ulaştığı ve bu yüzden önemli miktarda x ışınları yaydığı saptanmıştır. Böylece bir kara delik kendisi ışık yaymasa da, çevresinde bu tür bir icraat yarattığı için varlığı saptanabilmektedir. Günümüzde, kara deliklerin varlığı, ilgili (astrofizikçiler ve kuramsal fizikçilerden oluşan) bilimsel topluluğun hemen hemen tüm bireyleri tarafından onaylanarak kesinlik kazanmış durumdadır.
-
2.
0özet geç söz gibmicem
-
3.
0az önce ben bir tak yedim, dijital art üzerine çalışıyorum, oturduğum yerden çok da rahat geçiniyorum, çok merakeden olursa bir mesaj atsın anlatayım dedim. haliyle mesaj yağdı, saolsun arkadaşlar züt büyüterek geçinmenin nasıl olduğunu merak etmişler ilgisiz bırakmadılar. ancak baktım her birine mesaj yazmak zor oluyor, dedim ki kardeşlerime bir güzellik yapayım da şuraya yazayım rahatca okusunlar. vatana millete bir hayrımız olur belki (eso, bak olm milliyetci oldum ben)Tümünü Göster
önce nereden geldik onu özet geçeyim bir bin olarak, sonra hangi yoldayız ve nereye gittiğimizi anlatırım.
şimdi, (şimdi diye başladığın cümleyi gibeyim) -küfür ettim ki gibeyim diye küfürlü kelimeleri sansürleyenler okuyamasın bu bilgileri- ilkokul 4. sınıfta karikatür çizmeye başladım, ardından lise'den sonra resim çizmeye başladım. ama öyle ruh hastasıyım ki gidip eğitimini almadım resim sanatının. kendi kendimi eğittim, haliyle mükemmel çizmekten uzaktım. çocukluğumdan beri bilgisayara meraklıydım, commodore'da oyunları kırar sprite'larını değiştirir, kendi spritelarımla oynardım oyunları. en büyük hayalim de o yıllardan beri animasyon yapmak, bilgisayar oyunu yapmak vs vs idi. bir de ben takıntılı bir insanım, o yüzden bu hayallerden asla kopmadım. hep bu işleri nasıl hayatıma sokarım onu düşündüm ve yollarını aradım.
ilerleyen yıllarda bir animasyon stüdyosunda açlışmaya başladım. ancak öncelikle animasyon yapmama izin vermediler elbet zaten istesem de yapamazdım. başka işler yaptım, stop motion setlerinde sabahlara kadar çalıştım derken bir gün çalıştığım stüdyonun bilgisyarlarından birisinde flash bir animasyon yaptım. hem stop motion hem de cut out yapan stüdyodakilerin bu flash işi hoşlarına gitti. ne de olsa cut-out tekniği ile bir stüdyo dolusu insana yığınla para akıtarak haftalarca sürecek bir projeye girmektense, yapılan hatanın düzeltilme şansının daha yüksek olduğu flash ortamında 1-2 kişiyle koca stüdyonun çıkardığı işi çıkarmak, kamera, ışık vs masrafından kurtulmak daha mantıklı geldi ve beni animatörlüğe terfii ettiler.
tam kriz zamanları bu bahsettiğim, bir kaç iş ürettik ama sonunda kimi sebeplerle zütüme tekmeyi bastılar. bu beni öyle bozdu ki artık kimse için çalışmayacağım diye bir karar aldım. bir bilgisayar aldım kendime, daha önceden de pc'm vardı ama kıytırıklardı. bu sefer görece iyisini aldım. bir arkadaşım 3ds max getirdi bana. gittim piyasada ne kadar 3ds max öğreten kitap varsa topladım. photoshop bilgimi de geliştirmeye karar verdim ve oturup bu iki programın başından uyumak dışında kalkmamak suretiyle oturdum. internette o zamanlar şimdiki kadar çok tutorial yoktu haliyle, ya kitaptan çalışıyorduk, ya deneme yanılma yöntemi ile, ya da bu konu çalışan eş dost edinip onlarla muhabbet ederken öğreniyordun. başka çare yoktu.
bir yıl boyunca 3ds max ile cebelleştikten sonra mevzuyu kaptım. ama nasıl kaptım. o bir yıl boyunca ilk başlarda gün boyu çalıştığımı gecenin sonunda anlıyor, akabnde mutlu mesut girdiğim yataktan anladıklarımı uutmuş şekilde kalkıyordum. öyle yabancı bir olaydı ki 3d, ilk başlarda epey zorlandım. ancak şu var ki öğrenmesi çok keyifliydi. öncelikle gördüm ki 3d evet teferruatlı, dikkat isteyen bir iş. ancak korkulduğu kadar zor değil. bilakis o yıllarda insanlar birbirtlerini 3d'ye karşı korkutacak denli garip yorumalrda bulunuyorlardı. ulan sanki uçak mühendisliği amk. alt tarafı 3d işte.
ancak koçum, azimle sıçan betonu harbiden deliyor. öyle kastım ki kendimi kalkmadım bu işin başından. öğreneceğim ulan dedim ve deli gibi çalışıp zaman içinde iyice kaptım meseleyi. ancak bu sefer birkaç sorun çıktı karşıma. birincisi bu 3d engin bir deniz. model mi yapacaksın, animasyon mu, ışık ve render mı? hepsini öğrenmek zor. ben hepsini az çok öğrendim ilk yılalrda. ne de olsa türkiye'de yaşıyoruz ve burada stüdyolar seni tek potada eritmeye hevesli oluyorlar. her işi yapmanı istiyorlar. bilhassa reklam ve tv'ye çalışacaksan mecbursun her şeyi iyi kötü yapabileceksin 3d'de. ben de o yolda gittim ama beni asıl cezbeden 3d modellemeydi. bilhassa herkesin korkarak bahsettiği karakter modellemeyi öğrenmek istiyordum. artık nette de daha çok tutorial bulabildiğimiz bir döneme girmiştik. haliyle çalışıp öğrenme sürecim kolaylaşmış, hem de hızım artmıştı. bir yandan da ufak firmalara 3d modelleme yaparak para kazanmaya başlamıştım. ardından tv programları için jenerik yapmaya başladım ama dediğim gibi bunlar beni sıkıyordu.
günün bişrinde bir arkadaşım saolsun bana bir site gödnerdi. içi iş ilanlarıyla dolu. ama hepsi yurt dışında. amerika, kanada, ingiltere vs... neden olmasın ki dedim, şansımı denemek istedim. oturdum bana uygun 10 tane firma buldum oradan. bir email yazdım 10'una da gönderdim. o zaman bir web sayfam vardı url'sini de ekledim. aa o da ne, aynı gece 10 firmanın 9'undan yanıt geldi. adamalr hemen gel görüşelim diyorlar. işlerimi çok beğenmişler. ulan nasıl geleyim, admalara yazmayı unutmuşum istanbul'da yaşadığımı. hepsine ortak bir mail yazdım. dedim babo ben istanbul'da yaşıyorum. nasıl geleyim oraya, siz gönderin işi yapayım. bana yanıt veren 9 şirketin 8 tanesi ddi ki hay amk senin genç, işlerin çok güzel ama alamayız seni oradan çok masraflı olursun ve zaman geçer. bize acil adam lazım. yarın öbürgün yolun buraya düşerse gel hemen başla çalışmaya ama dedim ya 9 şirketin 8'i dedi bunu. geri kalan bir şirket ise, ''olsun biz işlerini çok beğendik, eğer istersen sana internet üzerinden iş veririz, resimleri yollarız sen modelini texture'ını yapar gönderirsin iş ok'se wire transfer yaparız sana'' (o zamanlar pay pal yok burada) işte ben bu şirketle tam 3.5 yıl internet üzerinden çalışıp haftada 1000usd para kazandım. adamlar benim hızıma ve işi çıkarma kaliteme hayran oldular. ardı arkası kesilmedi verdikleri işin. öyle çok matrah bir şey de yapmadılar sonuçta ama iyi para kazandım. http://www.robotsofmars.com adresinde bulabileceğiniz işi yaptık adamlarla. imax filmi falan yapıyor bunlar. ancak şu var ki afganistan savaşı ile birlikte amerikan ekonomisi krize girdi. bunalr da çok büyük bir şirkety değiller. haliyle krizden etkilendiler ve proje bitince böyle bir işe giremediler. o yüzden 3.5 yılın bitiminde ben yine işssiz kaldım. ama adam dedi ki iş ararken gerekirse patron adaylarını bana yönlendir. ben övgü dolu bir referans veririm senin adına zira çok memnun kaldık vs.
neyse bu işl bitince sultanlık dönemim de sona erdi. yine para kazanacağım diye trım trım dolaşır, sağa sola mail atar oldum. ama ufak tefek işler dışında yurt dışından bu ayar bir iş yakalayamayınca kendimi verdim yurt içi projelere. reklam sektörünün eline düştük mü böylece. allah türkiyedeki reklam sektörünün belasını versin. ne kadar ayı varsa bu sektörü ele geçirmişler. başım defalarca belaya girdi, işimi yaptım parasını alamadım, aldım yarım aldım. hayvan gibi boca girdim çıktım derken batma noktasına geldim. millet burada hakkın olan parayı bile vermek istemiyor sana. haliyle ben başka bir formül aramam gerektiğini farkettim. bir de şöyle ki iş durumunun kötü olduğunu anlarlarsa etrafını vampirler zombiler sarıyor. böyle herkeste bir projeler var ama para yok. kanımı emdi millet o dönem gibilmedik yerim kalmadı.
bir gün evde oturuyorum. o dönem amsız kalmayalım diye cihangir'e taşınmışım. kaç yıl önce eve veriyorum ayda 1000 lira para. yemesi içmesi karısı kızı derken eridikce eridim ben. neyse oturuyorum evde ( angutyus gibi anlattık ha ahahaha) ne diyordum evde otururken otisabi ile konuşuyorum msn'de. ya hacı dedi, sen bu second life işine neden girmiyorsun. millet tak gibi para kazanıyor o alemde. tam senin işin o yaparsın sen de bulursun bir yol'' dedi. ya harbiden dedim bir second life vardı, ben girip iş kurmak istemiştim ilk yılında ama o zaman hizli netim yoktu diye giremedim. şimdi mal mıyım neden denemiyorum diye düşünüp aynı gece second life'a girdim. ama iş kurmak icin paralı uye olmak lazım. para da ayda 9.95usd ha para degil aslında ama kredi kartım yok. kardesim dedi ki abi ben veririm o parayı kartımla, sen gir mutlaka. o gece ben daldım sl ortdıbına. ama nasil girdim biliyor musun, hani dedim ya saplantılıyım ben bişr konuya bas koyarsam kalkmam basından.
http://www.secondlife.com -
4.
0am züt meme beyim afedersin
-
5.
0amzütbini
-
6.
0Sanat tarihi, Görsel sanatların tarihsel evrimini inceleyen bilim dalıdır. Sanatın tanımına dair fikirler tarih boyunca sürekli değişmesine rağmen, sanat tarihi, sanattaki değişimlere bir sistem çerçevesinde bakarak bunları sınıflandırmayı, yaratıcılık yoluyla şekillendirilmelerini anlamayı ve yorumlamayı amaç edinir.
Sanat tarihi araştırmalarının başlıca iki ilgi alanı vardır. Bunlardan birincisi şunları kapsar:
1. Belli bir sanat yapıtını kimin yaptığını bulmak,
2. Bir sanat yapıtının gerçekten, öteden beri yaptığına inanılan sanatçı tarafından yapılıp yapılmadığını belirleyerek özgünlüğünü saptamak,
3. Sözkonusu yapıtın belirli bir kültürün gelişim çizgisi ya da bir sanatçının meslek yaşamı içinde hangi aşamada gerçekleştirildiğini belirlemek,
4. Geçmişte bir sanatçının kendisinden sonrakiler üzerinde yarattığı etkiyi değerlendirmek ve sanatçıların yaşamlarına ilişkin bilgi toplamak,
5. Belirli sanat yapıtlarının önceki sahip ve yerlerini (kökenini) belgelemek.
Sanat tarihi araştırmalarının ikinci önemli ilgi alanı, sanat geleneklerinin üslupsal ve biçimsel gelişimlerinin büyük ölçekte ve geniş bir tarihsel perspektif içinde kavranmasıdır. Bu da temelde çeşitli sanat üsluplarının, dönemlerin, akımların ve tarihsel okulların sayımı ve çözümlemesini içerir. Sanat tarihi ayrıca görsel sanatlarda dinsel simge, tema ve konuların çözümlenmesiyle uğraşan ikonografiyi kapsar.
Sanat tarihçiliği büyük ölçüde uzmanların geniş deneyimlerine, içgüdüsel yargılarına ve eleştirel duyarlılıklarına dayanır. Ayrıca sanatın içinde yaşadığı ve çalıştığı tarihsel ortamın ayrıntılarıyla bilinmesi ve sanatçının düşünce, yaşantı ve kavrayışlarının duygudaşlık temelinde anlaşılması gereklidir. Sanat tarihi araştırmalarında çıkarımın kilit bir işlevi vardır; bir yapıtın sanatçısı, bir imza, o döneme ait yazılı belgeler ya da köken belirleyici başka yollarla kesin biçimde saptanabilirse, benzer ya da yakın özellikteki yapıtlar bunun çevresinde gruplandırılabilir, o sanatçıya ya da döneme bağlanabilir. Modern sanat tarihçilerinin çok eski zamanlardan bu yana üretilmiş sanat yapıtlarını kapsayan bilgi birikimi bu tür yöntemlerle sağlanmıştır. -
7.
0nobel edebiyat ödülü sahipleri, her yıl i̇sveç akademisi tarafından edebiyat alanında seçkin katkılarından dolayı seçilir. nobel ödülü, alfred nobel'in 1895 tarihli vasiyeti üzerine; kimya, fizik, edebiyat, barış, ve fizyoloji veya tıp alanlarında olmak üzere beş dalda ödül verilmeye başlanmıştır. nobel'in vasiyetinde belirttiği gibi, edebiyat ödülü sahibine i̇sveç akademisi'nin seçtiği beş üyelik komite tarafından kara verilir ve ödül nobel vakfı tarafından karşılanır. nobel edebiyat ödülü ilk kez 1901 yılında verilmiş, bu ödülü fransa'dan sully prudhomme kazanmıştır. her ödül sahibi, bir madalya, bir diploma ve miktarı yıllara göre değişen nakit para ile ödüllendirilir. 2008 yılında, bu ödüle fransa'dan jean-marie gustave le clézio nail görülmüş ve 10.000.000 i̇sveç kronu ile ödüllendirilmiştir. ödül töreni geleneksel olarak stokholm'da, nobel'in ölüm yıldönümü olan 10 aralık tarihinde yapılmaktadır. 2009 yılı itibariyle nobel edebiyat ödülü 102 defa verilmiş ve toplamda 106 kişi bu ödülü kazanmıştır. 1958 yılında rusya-doğumlu boris pasternak bu ödüle layık görülmüş, ancak sovyetler birliği hükümetinin baskısı altında bu ödülü reddetmek zorunda kalmıştır. 1964 yılında jean-paul sartre, geçmişte tüm resmî ödülleri reddettiği gibi, bu ödülü de reddetmiştir. bugüne kadar on iki kadın nobel edebiyat ödülü'nü kazanmıştır ki, nobel barış ödülü ile birlikte, diğer tüm nobel dallarından daha fazladır. nobel edebiyat ödülü'nün verildiği tüm bu yıllar boyunca sadece dört defa, ödül iki kişiye verilmiştir (1904, 1917, 1966, 19
-
8.
0DÜNYANIN SONU YENi ÇAĞIN BAŞLANGICI MI ?
Yüzyıllar öncesinden günümüze ulaşan kıyamet alametlerini incelediğinizde; bu alametlerin %99 'luk kısmının 20 ve 21. yüzyılda hayret uyandıracak derecede şaşırtıcı örneklerle gerçekleştiğini yakın tarih ve güncel bilginizle teyit edebilirsiniz.
inanması belki de çok güç, ya da bazılarına fantezi gibi gelebilecek bu alametler ne yazık ki aynen söylendikleri gibi gerçekleştiler ve gerçekleşmeye de devam ediyorlar.
Kıyamet hakkında ne düşünürseniz düşünün;
ister onun mutlu bir son olduğunu isterseniz de korkunç bir yıkım olduğunu savunun ama şundan emin olun ki KIYAMET KOPTU KOPACAK, O KAÇINILMAZ SON ARTIK KAPIMIZA DAYANDI VE BUNDAN KAÇIŞ YOK. KIYAMETE HAZIR OLUN, YIKIM VE DEĞiŞiM ZAMANI GELDi ... BU YIKIM DÜNYAYI MI ? ALGILARIMIZI MI? YAŞADIĞIMIZ BOYUTU MU ? GÜNEŞi Mi ? NEYi ETKiLEYECEK... EMiN DEĞiLiZ. KESTiREMiYORUZ...
SADECE HiSSEDiYORUZ, BiR ŞEYLER DEĞiŞECEK AMA NE ? UYANIŞ BAŞLADI...
Kadim Kehanetlerden geriye sadece birkaç alamet kaldı ve onların da çok yakında ( 3 ila 5 yıl içerisinde ) gerçekleşmesi olası. işte buyrun; Kıyamet öncesi yaşanması beklenen olayların Hadislerle (Peygamber HZ muhafazid SAV sözü) sabit, son bir kaç alameti. -
9.
0hubble uzay teleskopu tarafından fotoğrafı çekilmiş çubuklu sarmal galaksi ngc 1300. 100.000 ışık yılı genişlikteki bu galaksiyi oluşturan büyük spiralin merkezinde 3300 ışık yılı uzunlukta ikinci bir spiral yapı bulunmaktadır. bu spiral-içinde-spiral yapı ancak büyük ölçekli çubukları olan galaksilerde görülür. fiziksel modellere göre, bir çubuktaki gaz, spiral şekilde diskin merkezine doğru akabilir ve orada bir kara deliği besleyebilir. ancak, ngc 1300'de bir aktif çekirdeği olduğuna dair bir belirti yoktur, dolayısıyla bu galaksinin merkezinde bir kara delik yoktur veya varsa içine madde çekmemektedir. john herschel tarafından 1835'te keşfedilen ngc 1300, irmak (eridanus) kümesi'nin bir parçasıdır. (hubble uzay teleskobu, nasa, esa.)
- 10.
-
11.
0ananızı gibiyim zaa xD
-
12.
0am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük tak am züt meme yannan anüs sümük takTümünü Göster
-
13.
0Ekim Devrimi (Rusça: Октябрьская революция / Oktyabrskaya revolyutsiya), Çarlık Rusyası'nda Jülyen takvimi'ne göre 24 Ekim 1917'de, (Miladi takvime göre 7 Kasım 1917) Petrograd'daki Kışlık Saray'ın Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin eline geçmesiyle başlayan ve Sovyetler Birliği'nin kurulmasına yol açan olaylar dizisidir.Tümünü Göster
Ekim Devrimi, 1917 Şubat Devrimi ile başlayan devrimci sürecin ikinci aşaması olarak değerlendirilir. Ekim Devrimi ile Temmuz Günleri ile iktidarı tekleşerek ele geçiren ancak Kornilov Olayı ile güç ve destek kaybeden Geçici Hükümetten iktidar alınmış Bolşeviklerin ve müttefikleri olan Sol SR’ların çoğunlukta olduğu Sovyetlere verilmiştir. Bu gelişmelerin üzerine Bolşevik karşıtı monarşi yanlısı Beyaz hareket Rus iç Savaşını başlatmıştır. 1922 yılnda iç savaştan galip çıkan Bolşevikler Sovyetler Birliğini kuracaklardır.
ilk başlarda olaydan Ekim Darbesi (Rusçası: Октябрьский переворот) veya 25 Ayaklanması olarak bahsedilir[1]. Zamanla Ekim Devrimi yaygınlık kazandı. Devrimin 10. yıldönümü olan 1927 yılından itibaren resmi olarak Büyük Ekim Sosyalist Devrimi (Rusçası: Великая Октябрьская Социалистическая Революция) olarak adlandırılmaktadır.
20.yüzyıla girildiğinde Rusya imparatorluğu ısrarlı olarak uyguladığı otokratik rejim yüzünden ve bünyesinde barındırdığı farklı ulusların maruz kaldığı baskılardan ötürü uluslar hapishanesi olarak adlandırılmaktadır. Rusya Rus-Japon Savaşı ile askeri olarak büyük darbe almış, iç siyasi hayatta da 1905 Devrimi ile büyük altüst oluşlar yaşar. Kırılgan bir ekonomisi olan Çarlık rejimi I. Dünya Savaşına girecek ve uzun süren savaşın etkisi cephedeki askerler başta olmak üzere tüm halk tarafından hissedilecektir. Sonunda bu rahatsızlıklar 1917 yılının ilk aylarında Şubat Devrimi olarak adlandırılan olaylarla patlak verir ve Çarlık rejimi devrilir.
O zamana kadar toplanmakta olan Duma çoğunluğunu Çarlık rejimine yakın çevrelerin oluşturduğu milletvekilleri Geçici Hükümeti kurduklarını ilan ederek yönetimi almaya çalışsa da tabanda örgütlenen asker, köylü ve işçi sovyetleri de alternatif iktidar olarak ortaya çıkar ve ikili bir iktidar dönemi yaşanır.
Ancak Geçici Hükümetin uyguladığı poltikalar Çarlık rejimi politikalarından pek de farklı olmadığından ötürü rahatsızlıklar sürmektedir.
Şubat Devriminin çıkış sebeplerinden birisi olan halktaki barış isteği dikkate alınmamış, itilaf Devletlerinin istekleri doğrultusunda I. Dünya Savaşına devam edilmiştir. Mayıs ayında yaptığı açıklamada Geçici Hükümetin Dışişleri Bakanı Pavel Milyukov savaşa devam edileceğini ve zafere ulaşılana dek mücadelenin süreceğini açıklamıştır. Rus cephesindeki Alman ordularının Batı cephesine kaydırılmasını istemeyen itilaf Devletlerinin baskısıyla alınan bu karar halkta galeyana yol açmış ve protesto edilmiştir.
Sovnarkom, kendisine karşı cephe alan başta Kadetler olmak üzere özellikle monarşi yanlısı partilerle, Kerenski kabinesi üyelerini tutuklar[5]. 20 Aralık 1917’de devrimi korumak için Çeka (Rusçası: Vserossiiskaia chrezvychainaia komissiia po bor'be s kontrrevoliutsiei i sabotazhem, Tüm Rusya Karşı-Devrim ve Sabotajla Savaş Olağanüstü Komisyonu) kurulacaktır. Şehirde işçilerin ve kırda da köylülerin ittifakını simgeleyen orak ve çekiç Sovyetler Birliğinin arması olarak kabul edilir. Sovnarkom’un aldığı ve uyguladığı ilk kararlarda 1871 yılındaki ilk işçi iktidarı denemesi olan Paris Komününün etkisi hissedilir[6]. Alınan kararlar arasında en önemlileri arasında şunlar sayılabilir:
* Tüm bankalar kamulaştırılmıştır.
* Tüm fabrikaların denetimi Sovyetlere geçmiştir.
* Tüm banka hesaplarına el konmuştur.
* Kiliselerin bütün malvarlıklarına (banka hesapları dahil) el konulmuştur.
* işçi asgari ücretlerine zam yapılmış ve sekiz saatlik işgünü kabul edilmiştir.
* Bütün dış borçlar reddedilmektedir. -
14.
0tanrı'nın algoritması, rubik küpü ile benzeri bulmaca ve matematiksel oyunların çözüm yöntemlerini konu alan bir kavram. sözü edilen bulmacaları olabilecek en az adımda çözmeyi başaran algoritmayı tanımlamak için kullanılan bu terim, herhangi bir anda çözüme giden en kısa yolu bulabilen bir bilgenin var olduğu düşüncesine dayanmaktadır. kavram, sonlu sayıda "durum" barındıran ve sınırlı sayıda "hamle"den oluşan bulmacalar için kullanılmaktadır. çözüm, gelişigüzel bir durumdan başlayarak "son duruma" (ya da son durumlardan birine) ulaşmak olarak tanımlanır.
bu tanıma uyan bazı bulmacalar rubik küpü, hanoi kuleleri ve 15-bulmaca gibi parçalı bulmacalardır. tek kişiyle oynanan peg solitaire ile misyonerler ve yamyamlar problemi gibi mantık bulmacaları da bu tanıma dahildir. bu oyunların ortak özelliği, durumların köşeler, hamlelerin yollar olarak tanımlandığı bir yönlü çizge olarak modellenebilmeleridir. bu tür bir bulmacayı çözen algoritma, gelişigüzel bir durumdan başlayarak son duruma ulaşıncaya değin yapılacak hamleleri geri dönebilmelidir (bulmacanın o ilk durum için bir çözümü varsa). bir çözümün en iyi olarak değerlendirilmesi için olabilecek en kısa hamle dizisine sahip olması gerekmektedir. böylece, tanrı'nın algoritması bu tür bir bulmacayı olabilecek en iyi çözümle sonuçlandıran algoritma olarak tanımlanabilir. -
15.
0fransiyum, (keşfedilmeden önceki teorik adıyla eka-sezyum veya aktinyum k[1]) sembolü fr ve atom numarası 87 olan kimyasal element. bilinen elementler içinde en az elektronegatifliğe sahip olan ve astatinden sonra doğada en az bulunan elementtir. astatin, radyum ve radona bozunan fransiyumun radyoaktivitesi son derece yüksektir. bir alkali metal olarak bir tane değerlik elektronuna sahiptir.
fransiyum marguerite perey tarafından 1939'da ismini aldığı fransa'da keşfedildi. sentezlenmeden doğada keşfedilen son elementtir.[2] fransiyum laboratuvar dışında son derece az bulunur, fransiyum-223 izotopunun devamlı olarak oluşup bozunduğu uranyum ve toryum cevherlerinde eser miktardadır. herhangi bir zamanda yerkabuğunda bu izotoptan 30 gram (1 ons) gibi az bir miktarda bulunur; diğer izotopların tamamı sentetik olarak elde edilir. şimdiye kadar herhangi bir izotoptan toplanan en büyük miktar 1997'de stony brook üniversitesi'nde ultrasoğuk gaz olarak yaratılan 10.000 fransiyum-210 atomunun oluşturduğu, yani yaklaşık 3.5x10-18 gramlık kümedir.[3]. -
16.
02001 berlin i̇darî reformu sonucu eski charlottenburg ve wilmersdorf ilçeleri birleşip charlottenburg-wilmersdorf ilçesini oluşturdu.[4] i̇lçenin nüfusu birleşme zamanında 315.000 dolayındaydı.[5]Tümünü Göster
prusya kralı birinci friedrich'in karısı sophie charlotte, charlottenburg'un adının kaynağıdır.
charlottenburg ve wilmersdorf ilçeleri tarihleri boyunca ilişki içinde olmuştur. 1293'te[6] ilk defa adı kayıtlara geçen wilmersdorf köyünün papazları 1708'e [5] kadar lietzow köyünün de geçimini sağlamıştır. bugünkü brandernburgische straße eski haritalarda priesterweg (papazyolu) olarak geçer[5]. brandernburgische straße zamanında iki köyü birleştiren bir yoldu[5]. lietzow köyünün adı ilk kez 1239'da [7] lucene olarak geçer. yöre, lietzenburg sarayı'nın 1695 yılında inşa edilmesi ile önem kazandı[8]. prusya kralı i. friedrich karısı sophie charlotte'ye lietzow sarayı'nı ve personelini yaz ayları ikâmet etmesi için hediye etti. sarayın güney tarafında, sarayda çalışanların yerleşim yerleri oluştu. kraliçenin genç yaşta ölmesiyle 1705'te sarayın ve yörenin adı charlottenburg olarak değiştirildi.[8]
1945 yaz aylarında kudamm. arka planda bombalamalardan hasar görmüş gedächtniskirche görünüyor.
kral 1705'de charlottenburg'u şehir olarak ilan etti.[9] 1720'de lietzow köyü de charlottenburg şehirine dâhil oldu[9].
19. yüzyılın sonunda kurfürstendamm'ın inşa edilmesiyle [10] ilçe yeni ve modern bir görünüm kazandı. böylece charlottenburg-wilmersdorf, daha eski ve tarihi olan şehir merkezi unter den linden ve friedrichstraße'ye rakip oldu. kültür, ticaret, lokantaları ve iskân olanakları ile de kudamm kısa süre sonra bir çekim merkezi oldu [11]. 1912'de ilçenin ve berlin'in ilk opera sarayı açıldı.[12]
1920'lerde ilçe city west berlin olarak popülerliğinin en yüksek noktasına ulaştı[5]. sinemalar, tiyatrolar, kabare sahneleri, dans kahveleri ve dükkânlar turistleri ve berlin'in yerlilerini city west'e çekti. [5] zamanında tarihi berlin alexanderplatz ile özdeşleştirilirken modern ve uluslararası berlin de charlottenburg-wilmersdorf ile özdeşleşti.[5] 1936'da berlin olimpiyat stadı'nın westend'de inşaat edilmesiyle, ilçe bir spor merkezi de oldu. [13]yahudilerin yoğun olarak yaşadığı bölgeler olan charlottenburg ve wilmersdorf ilçeleri nazilerin iktidara gelmesiyle birlikte gerileme dönemine girdi. [5]. i̇kinci dünya savaşı sırasında ilçe büyük hasar gördü.[5] 1961'de berlin duvarının inşası ile charlottenburg ve wilmersdorf batı berlin'in merkezi oldu. [ -
17.
0aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa
nnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnaa
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaann
nnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn
zzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz
aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa -
18.
0Çıkmaz Sokaktaki KapitalizmTümünü Göster
1948’den 1973-74’e kadar, benzeri asla görülmemiş bir sınai ve teknolojik değişimin havai fişek gösterisine tanıklık ettik. Yine de kapitalist sistemin başarıları bugün kendi karşıtına dönüşüyor. Bu satırlar yazılırken, Afrika, Asya ve Latin Amerika’daki yüz milyonlarca işsizi ve yarı-işsizi hesaba katmasak bile yalnızca OECD’nin ileri kapitalist ülkelerinde resmi olarak 22 milyon işsiz var. Üstelik bu, geçmişteki geçici döngüsel işsizlik gibi de değil. Bu işsizlik, toplumun bağırsaklarındaki kronik bir kemirici ülserdir. Korkutucu bir salgın gibi işsizlik de, geçmişte kendilerini güvende hisseden toplum kesimlerini bile vurmaktadır.
Bilim ve teknolojideki tüm ilerlemelere rağmen toplum, kontrol edemediği güçlerin insafına terk edilmiş durumdadır. 21. yüzyılın eşiğinde insanlar geleceğe artan bir kaygıyla bakıyorlar. Eski kesinliğin yerini hiçbir şeyin kesin olmayışı almış durumda. Genel rahatsızlık ilkin ve her şeyden çok egemen sınıfı ve gitgide sistemlerinin ciddi zorluklarla karşı karşıya olduğunun farkında olan bu egemenlerin stratejistlerini etkiliyor. Sistemin krizi kendi yansımasını ideolojinin krizinde buluyor, politik partilerde, resmi kiliselerde, ahlâkta, bilimde ve hatta bugünlerde felsefe diye geçinen şeyde bu kriz kendisini yansıtıyor.
Özel mülkiyet ve ulus devlet, toplumun gelişimini sınırlayan ve engelleyen iki deli gömleğidir. Nesnel açıdan, dünya sosyalizminin koşulları onyıllardır mevcut. Ne var ki, kapitalizmin temel çelişkilerinin üstesinden gelmesine kısmen izin veren belirleyici faktör dünya ticaretinin gelişimiydi. 1945’ten sonra, Avrupa ve Japonya’da devrimi bertaraf etme ve Sovyet Bloğunu zaptetme ihtiyacının dayattığı Amerika Birleşik Devletleri’nin dünya egemenliği, bu ülkeye, Bretton Woods anlaşması ve GATT aracılığıyla, diğer kapitalist iktidarları gümrük tarifelerini düşürmeye ve serbest ticari dolaşımın önündeki diğer engelleri kaldırmaya zorlama fırsatını vermişti.
Bu durum, özel mülkiyet ve ulus devletin dar sınırları içerisinde üretici güçlerin boğulmasına yol açan rekabetçi devalüasyon ve ticari savaşlar aracılığıyla kendini dışa vuran ulusal düşmanlıkların şiddetlendiği iki savaş arası dönemin ekonomik kaosuyla tam bir çelişki içindeydi. Bunun bir sonucu olarak, iki dünya savaşı arasındaki dönem, 1939-45 yıllarının yeni emperyalist katliamıyla sonuçlanan bir bunalımlar, devrimler ve karşı-devrimler dönemiydi.
Savaş sonrası dönemde, büyük ölçüde birleşik bir dünya pazarı yaratan dünya ticaretinin entegrasyonu aracılığıyla kapitalizm kendi sisteminin temel bunalımının üstesinden gelmekte kısmen başarılı oldu. Bu durum, 1948-73 döneminde ekonomideki muazzam yükselişin temel öncülünü sağladı ki, bu da en azından ileri kapitalist ülkelerin nüfusunun önemlice bir bölümünün yaşam standartlarının yükselmesine yol açtı. Ölmekte olan bir adam da zaman zaman ani enerjik hareketlerde bulunabilir, bu durum tam bir iyileşme gibi görünür ama gerçekte yalnızca yeni ve ölümcül bir kötüleşmenin başlangıcıdır.
Eğer mevcut toplumsal düzen yıkılmazsa, kapitalist çöküş çağında bile buna benzer dönemler yalnızca mümkün değil, kaçınılmaz olur. Ne var ki, kırk yıllık bir dönemde birkaç trilyon dolarlık bir meblağa ulaşan ekonomik büyümenin muazzam havai fişek gösterisi, hiçbir şekilde kapitalizmin tabiatını değiştirmemiş ya da onun içinde saklı bulunan çelişkileri yok etmemiştir. 1948’den 1973’e dek süren uzun ekonomik büyüme dönemi artık bitti. Tam istihdam, yükselen yaşam standartları ve refah devleti geçmişte kaldı. Büyümenin yerine artık ekonomik stagnasyon [tıkanma], resesyon [durgunluk] ve üretici güçlerin kriziyle karşı karşıyayız.
Sermaye sahipleri artık üretici faaliyete yatırım yapmakla ilgilenmiyorlar. Sony şirketinin başkanı olan merhum Akio Morita, 1980’lerde, üretken sanayiden hizmetler alanına kayma eğiliminin kapitalist sistem için taşıdığı ölümcül tehlikeye defalarca dikkat çekmişti. 1950’den bu yana, ABD’de, tüm faaliyetlerin dörtte üçü hizmet sektörüne yönelirken, imalat faaliyetinin yarısı yok olmuştur. Benzer bir eğilim bugünlerde artık üçüncü sınıf bir kapitalist güce dönüşen ingiltere’de de mevcuttur. Director’daki bir makalede (Şubat 1988) Morita şunları ifade ediyordu:
Şunu belirtmek isterim ki, olgunlaşan bir ekonominin olgun bir ileri adımı ya da teşvik edilecek bir şey olmaktan çok uzak olan bu eğilim yıkıcı bir eğilimdir. Çünkü uzun vadede, kendi imalat zeminini yitiren bir ekonomi, yaşamsal merkezini de yitirmiş olur. Hizmete dayanan bir ekonomi, kendisini sürükleyecek bir motora sahip değildir. Bu nedenle, imalattan, işçilerin bilgisayarların başında oturduğu ve bütün gün bilgi alışverişinde bulunduğu yüksek teknolojili hizmetler limanına sığınmaya dönük memnuniyet, bütünüyle yanlıştır.
Çünkü, yeni bir şey yaratan yalnızca, hammaddeleri alan ve onları yapıldıkları hammaddeden daha değerli bir ürün olarak şekillendiren imalattır. Bir ekonominin hizmet unsurlarının yardımcı ve imalata bağımlı unsurlar olduğu apaçık görülecektir.
iş yaratmak ve toplumun zenginliğini arttırmak yerine, büyük tekeller muazzam kaynakları para piyasalarındaki spekülasyonlara, yağmalar örgütlemeye ve diğer asalak faaliyet türlerine ayırıyorlar. Şöyle diyor Morita:
işadamları döviz oyunlarına ilgi duyar oldular. Bunun üretken bir teşebbüse yatırım yapma gereği olmaksızın kısa yoldan kârlar getirdiğini keşfettiler. Hatta kimi sınai firmalar FX imparatorluğuna katıldılar. Yaşamlarını en son döviz kurlarını gösteren bir monitörün karşısında kamburlaşarak geçiren kimi insanlar bütünüyle kendilerine ait bir dünyada yaşıyorlar. Hiçbir bağlılıkları yok. Hiçbir şey üretmiyorlar. Hiçbir yeni fikir üretmiyorlar. Londra’da, New York’ta ve Tokyo’da her gün 200 milyar dolarlık iş yapıyorlar. Bu, bir günde alınıp satılan gerçek malların değerinden çok daha fazla poker fişi demektir. Bu, makine dairesi suyla doluyor demektir.
Morita, dünya kapitalizminin durumunu batan bir gemide poker oynamakla karşılaştırarak şu sonuca çıkıyor:
Poker inatçı, heyecan dolu bir oyundur, ancak poker masasında kazananlar ve kaybedenler, geminin batmakta olduğu ve kimsenin de bunun farkında olmadığı korkutucu gerçeğini karartamıyorlar.
Morita’nın bu satırları yazmasından bu yana durum daha da kötüleşti. “Türevlerdeki” devasa dünya pazarı artık 25 trilyon Amerikan doları gibi hayrete düşürücü bir meblağa ulaşmış ve tamamıyla kontrolden çıkmıştır. Muazzam ölçekte bir kumar demektir bu. Güney Denizi Balonu bunun yanında devede kulaktır. Bu durum, 1929 tarzında yeni bir mali çöküşle sonuçlanabilecek olan dünya kapitalizminin temelden çürük olduğunu göstermektedir. -
19.
0anan zaaa xD
anan zaaa xD
anan zaaa xD
anan zaaa xD
anan zaaa xD
anan zaaa xD -
20.
0başlıktan kaybediyosunuz amk