-
26.
0i̇spanya'da eşcinsel evlilik, 2004'te i̇spanya'nın yeni seçilen sosyalist hükûmetinin başbakanı josé luis rodríguez zapatero önderliğinde, eşcinsel evliliğin ve eşcinsel çiftlerin evlat edinebilmesinin yasallaştırılması için kampanya başlatması sonucunda[1][2] 2005 yılında yasallaştı. birçok tartışmadan sonra, 30 haziran 2005'te i̇spanya parlamentosu'nda eşcinsel evliliğine izin veren bir yasa hazırlandı ve 2 temmuz 2005'te yayımlandı. 3 temmuz 2005'te eşcinsel evlilik i̇spanya'da resmîleşti.[3]
i̇spanya nüfusunun % 66'sının eşcinsel evliliğine destek vermesine rağmen, kanunun onaylanması birçok tartışmaya neden oldu.[4] özellikle i̇spanya'nın roma katolik kilisesi, bu kanunun evliliğin anldıbını zedelediği düşüncesiyle eleştirerek kanuna karşı çıktı.[1][5] diğer bazı örgütler de, lezbiyen ve gaylerin evlat edinmeleri olasılığıyla ilgili kaygılarını dile getirdi.[6] kanunu desteklemek ve kanuna karşı çıkmak amacıyla yapılan gösterilere i̇spanya'nın bütün bölgelerinden binlerce kişi katıldı. kanunun kabul edilmesinden sonra i̇spanya'nın muhafazakâr halk partisi, kanunu i̇spanya'nın anayasa mahkemesi'ne taşıdı.[7]
kanunun uygulandığı ilk yıl boyunca yaklaşık 4500 eşcinsel çift evlendi.[8] kanunun çıkarılmasından kısa bir süre sonra, i̇spanyol olmayan ve kendi ülkeleri eşcinsel evliliğe izin vermeyen kişilerin evliliklerinin hukuki durumuyla ilgili sorunlar ortaya çıktı. adalet bakanlığı, eşcinsellere evlenme hakkı veren kanunun bir i̇spanyol vatandaşının i̇spanyol olmayan biriyle evlenmesine, o kişinin kendi ülkesinin bu evliliği tanıyıp tanımamasından bağımsız olarak izin verdiğini açıkladı.[9] günümüzde yürürlükte olan kanuna göre; evlenmek için çiftlerden en az birinin i̇spanya vatandaşı olması yeterlidir. buna ek olarak, i̇spanya vatandaşı olmayan iki kişi, eğer ikisi de i̇spanya'da oturma iznine sahip -
27.
0karlofça antlaşmasıTümünü Göster
(1699)
avusturya'ya banat ve temesvar hariç bütün macaristan ve erdel beyliği venedik'e mora ve dalmaçya kıyıları lehistan'a podolya ve ukrayna verildi. rusya ile ateskes imzalandı, pesinden 1700 yılında i̇stanbul antlasmasi imzalandı. buna göre; azak kalesi rusya'ya verildi, ruslar i̇stanbul'da elçi bulundurabileceklerdi.
karlofça'nin önemi̇
a)karlofça osmanlının toprak kaybettiği ilk antlaşmadır.
b)bu antlasma ile osmanlı'nın orta avrupa'daki egemenliği sona ermistir.
c)osmanlı devleti "gerileme dönemi"ne girmistir.
d)ayrıca i̇stanbul antlasmasında rusların azak kalesini almaları onların karadeniz'e inmelerini sağlamıstır.
karlofça barışı
türk tarihinde gerilemeyi simgeleyen antlaşma
türkler 16 yıldan beri avusturyalılar, lehliler, venedikliler ve ruslarla savaş halindeydiler. can ve mal kaybına sebep olan, ülke i̇çinde anarşiyi hortlatan bu savaşların sona germesini artık bütün taraflar arzu ediyordu. yalnız rusya, türkler'den toprak koparmak i̇çin savaşı sürdürmek emelinde idi.
avusturyalılar, galibiyetle bitirdikleri bir savaştan sonra yapacakları barışın kendilerine ıçok yarar sağlayacağını biliyorlardı. ayrıca avrupa'da "mukaddes i̇ttifakla girmeyen fransa yeni ve güçlü bir devlet olarak ortajya çıkmış, komşularını tehdit etmekte, tedirgin etmekteydi. türkler'in toparlanıp tekrar saldırmaları ve hele zafer kazanmaları avusturya'yı, kazandığı her şeyi kaybettirecek bir duruma düşürebilirdi. nitekim türk padişahı savaş istiyor, onu ancak çevresi frenliyordu.
padişah düşmandan değil, yeniçerilerin bozulmuş olmasından yılgındı. yeniçeriler artık türk ordusunun vurucu kuvveti değil, yıkıcı kuvveti haline gelmişlerdi. bu yüzden bafış görüşmelerine razı oldu.
müttefikler barış konferansı için sırasiyle viyana, debrecen, segedin ve salankamen'i teklif ettiler. osmanlı devleti bunların hiçbirini kabul etmedi. sonunda barış konferansının belgrad'ın 65 kilometre kuzeybatısında bulunan karlofça kasabasında yapılması taraflarca kabul edildi. uzun süren müzakerelerden sonra nihayet 26 ocak 1699 günü, karlofça'da barış antlaşması imzalandı. bu barışla yaklaşık 16 yıldır devam eden savaş sona eriyor, fakat osmanlı devleti için duraklama devri tam olarak başlamış oluyordu.
karlofça antlaşması 20 maddeden ibaretti ve başlıca hükümleri şunlardı:
• bütün macaristan, slovenya ve transilvanya avusturya'ya bırakılacaktır; hırvatistan avusturya'da, bosna osmanlı devleti'nde kaacaktır. budin eyaletinin yalnız semendre sâfeavi türkleri olacaktır. buna göre belgrad türkler'in bir sınır şehri haline geliyor, başka bir deyişle türk sınırları bu şehre kadar geriliyordu.
• venedikliler de kârlı çıkıyordu: mora yarımadası, cerigo, cerigotto, hidra, salamin, ayamavri adaları ile dalmaçya'nın bir kısmı onlara bırakılıyordu.
• lehistan'a bırakılan yerler şunlardı: podolya, galiçya'nın türk kesimi, kamaniçe kalesi ve ukrayna'daki bazı topraklar. dniester (turla) nehri osmanlı devleti ile lehistan sınırını çizecekti.
rusya bu barışı imzalamıyor, ancak iki yıllık bir ateşkese razı oluyordu. birbuçuk yıl sonra ruslar'la yapılan ayrı bir antlaşmaya göre de azak ve çevresi onlara bırakılıyordu. ruslar'ın zaptettikleri dört kale ise yıkılarak türkler'e teslim edilecekti. rusya ayrıca o tarihe kadar kırım hanlığı'na verdiği yıllık vergiden kurtuluyordu.
ruslar'ın karadeniz'e inmelerini kolaylaştıracak bütün talepleri reddedildi. padişah ii. mustafa "rusları sarayımın içine bırakırım da, karadeniz'de dolaşmalarına asla izin vermem" -
28.
0hidroklorik asit, ilk defa m.s. 800'lerde cabir bin hayyan adlı arap simyacı tarafından, sofra tuzunun sülfürik asit ("vitriol") ile karıştırılmasıyla elde edildi.[1][6] hayyan, keşfettiklerini derleyerek daha sonraları 20 farklı kitapta topladı. bu 20 kitap, yüzyıllar boyunca hem simyanın hem de asitlerin temel kitapları arasında yer aldı.[1] hayyan'ın keşiflerinden biri de, hidroklorik asit ve nitrik asitin karışımıyla hazırlanan kral suyudur. kral suyu, uzun yıllar boyunca, simyada önemli bir yer edindi.[1][6][2]Tümünü Göster
orta çağ'da hidroklorik asit, avrupa'da acidum salis veya tuz ruhu adıyla bilinmekteydi. türkiye'de de kullanılan tuz ruhu tabiri bugün sadece temizlik amaçlı alanlarda kullanılır. yine avrupa'da kullanılan bir başka kullanım olan muryatik asit terimi, (muriatic i̇ngilizce'de; salamura veya tuz ile ilgili olan anldıbına gelmektedir) günümüzde hâlâ kullanılmaktadır. 17. yüzyılda johann rudolf glauber adlı alman kimyacı, mannheim işlemi'nde sodyum klorit tuzunu ve sülfürik asiti kullanarak sodyum sülfat ve hidrojen klorür gazı çıkarmayı başardı. i̇ngiliz bilim adamı joseph priestley de 1772 yılında saf hidrojen klorür elde etmeyi başardı. yine bir başka i̇ngiliz kimyacı humphry davy, asit özelliğinin hidrojenin varlığından ileri geldiğini saptayarak asitlerle anhidritlerin farklı olduğu sonucuna vardı.[1][6][2]
sanayi devrimi sürecinde, sodyum karbonat (soda) gibi alkaliler ve yan ürünlerine olan talebin sonucu nicolas leblanc adındaki fransız kimyacı, bu alandaki sanayi dalları için girişimde bulundu. leblanc işlemine göre kireç taşı, kömür ve sülfürik asit kullanarak tuzun alkali olabileceği söz konusuydu. 1863'teki alkali yasası'na ve başka avrupa ülkelerindeki bilim adamlarınca ilan edilen benzer yasalara göre, tepkimeye giren aşırı hidrojen klorür, havaya karışmaktaydı.[2][7][8]
20. yüzyılın başında leblanc işlemi, yerini hidroklorik asit yan ürünleri olmaksızın solvay işlemi'ne bıraktı. bu işlem, leblanc işlemine göre çok daha ucuz ve çok daha kolay elde edilebilir bir yöntemdi. başta 20. yüzyıldaki sanayi dallarında görülen aşırı talep artışı olmak üzere, zamanla hidroklorik asit, sanayinin birçok alanında önemli yer edinmeye başladı. 1988'den beri hidroklorik asit, birleşmiş milletler'in narkotik örgütleri tarafından 2. tablo göstergeci olarak, narkotik teşhislerinde kullanılmaktadır.[9]
kimyasal özellikler [değiştir]
asidin titrasyonu
hidrojen klorür, güçlü bir asittir. moleküler yapısı oldukça basit olan hidroklorik asit, bir klor atomu ile bir hidrojen atomundan meydana gelir ve formülü hcl'dir. hidroklorik asit, oda sıcaklığında bir litre suda, yaklaşık 450 litre gibi çok yüksek oranda çözünür. öbür asitler gibi, renkli ayıraçla "asit rengi" denilen bir renk verir; sözgelimi turnusolü kırmızıya, heliantini pembeye, bromofenolu sarıya boyar ve fenolftaleinle renksiz bir sıvı verir.[10][11] sodyum karbonat ve amonyak gibi bazlara, belirgin bir etki yapar. belirli hacimde hidroklorik asit bulunan bir cam tüpe, bir sodyum karbonat çözeltisi azar azar döküldüğünde, tüpe daldırılacak bir termometre, sıcaklığın hızla yükseldiğini gösterir; çözelti, su bütünüyle yok oluncaya kadar ısıtılırsa, sodyum klorür (sofra tuzu) katı halde çöker.[12] i̇çinde amonyak bulunan bir şişenin ağzına hidroklorik asit taşıyan bir şişe yaklaştırılırsa, beyaz renkte ve bol miktarda amonyum klorür dumanları oluşur. bu tepkimeyle, bir ortamda söz konusu maddelerin bulunup bulunmadığı belirlenir. hidroklorik asit, suya damlatıldığında h+ iyonu vermektedir.[13][14][15]
hidroklorik asit tipik bir asit özelliği olarak çinko, demir, magnezyum ya da alüminyum gibi birçok metale etki ederek, hidrojen açığa çıkarır.[16] bakır, bu asitle ancak havanın oksijeni eşliğinde tepkimeye girer; ama hidrojen açığa çıkmaz.[17] altın ve platin hidroklorik asitle tepkimeye girmezlerse de, aşağı yukarı bütün metallere etki eden kral suyu (hidroklorik asit - nitrik asit) karışımında çözünürler.[18] metal oksitler (pas) genellikle hidroklorik asitte çözünmeye uğrarlar. hidroklorik asidin pas giderici rolü, bu olaya dayanır.[3]
karbonatlar, hidroklorik asitle şiddetli bir tepkime gerçekleştirirler ve karbondioksit açığa çıkar. öbür tuzlar hidroklorit asitle tepkimeye girerler; sözgelimi gümüş nitrat, hidroklorik asitle tepkimeye girdiğinde, beyaz renkte gümüş klorür çökeleği verir; çökelek, ışık aldığında morarır (bu tepkimeden, kimyasal çözümlemeyle söz konusu maddelerin tanınmasında yararlanılır).[4]
hidroklorik asit, pas giderici olarak kullanılmasının yanı sıra, organik bileşiklere etki ettirilerek klorlu ürünlerin (çözücüler, plastik maddeler) elde edilmesinde yararlanı -
29.
0Gebelik maddesi insan gebeliği ile ilgilidir, memelilerdeki gebelik ile ilgili madde için Gebelik (memeliler) sayfasına bakınız.
Hamile bir kadın
Doğumu Beklerken.
durumunu gösteren bir görüntü; görüntüdeki embriyo Fallop kanalında bulunmaktadır.
Gebelik veya hamilelik, erkekten gelen sperm ile kadının yumurtalıklarından atılmış olan yumurtanın döllenmesinden doğuma kadar geçen 40 haftalık (280 gün) döneme verilen isimdir.
Döllenmenin oluştuğu andan 8. haftanın sonuna kadar geçen döneme embriyotik dönem denirken bundan sonrasına ve doğuma kadar olan döneme de fetal dönem denmektedir -
30.
0toplumsal dayanışma toplumun kurum ve kuruluşlarıyla ortak değerlerde birleşmesi ve birlikte hareket etmesidir. yaşamımızda toplumsal dayanışmanın çok önemli bir yeri olduğunu artık anlamamız gerekmektedir. çünkü iyi yaşamamıza yardımcı olacak hareketlerden birisi dayanışmadır.
i̇yi bir başarı için çevre faktörlerimizi de iyileştirmek zorundayız. çünkü insan sosyal bir varlıktır. çevresindeki tüm olaylardan direk veya dolaylı etkilenir. bu etkileşme insana zarar verdiği gibi zirveye çıkmasına da yardımcı olur. dayanışmalar sayesinde toplumlar ve ülkeler kalkınır.
kendi başarısızlığımız eğer bir toplum içinde olumsuz etki yapıyorsa oturup, düşünüp nerede neden hata yaptığımız irdelememiz gerekmektedir. kısacası, birbirimizin gözünü oyacağımıza, pozitif dayanışma içerisinde olsak, hem kendimiz hem çevremiz hem de ülkemiz bundan faydalanacaktır.
bireylerin beraber hareket etmeleri elbette ülkemiz için çok faydalı olur, buna en güzel örnek kurtuluş savaşıdır. birlik ve beraberlik içinde olan toplum kendi kendini yönetir, dışarıdan müdehalelere izin vermez. karşılaşılan sorunlar daha çabuk çözülür ve gelişmek için gerekli şartlar kolayca aşılır.
kısaca ülkemizin dünya ülkeleri arasında önemli bir yere gelmesi için, toplum olarak bir dayanışma (fikir birliği) içinde olmalıyız -
31.
0yahya kemal beyatlı
- 32.
-
33.
0gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseliTümünü Göster
gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli
gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli
gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli
gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli
gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli gibtirtme geçmişini liseli gibtirtme ecdadını liseli bir gibtir git liseli allah belanı versin liseli -
34.
0@27 boşaldım lan! lokum gibi züt amk
- 35.
-
36.
0Biyoiktidar terimi asıl olarak Fransız Filozof Michel Foucault tarafından ortaya atılmış ve modern devletlerin amaçlarını “bedenlerin zaptedilmesini ve nüfusun kontrol edilmesini başarmak için sayısız ve farklı tekniklerin uygulanışındaki bir patlama” aracılığıyla, özellikle de istatistik ve olasılığın kullanılması yoluyla, düzenleme pratiğine işaret eden bir terimdir. Foucault bu terimi ilk College de France’daki derslerinde kullandı, terim yazılı olarak ilk kez Cinselliğin Tarihi adlı kitabının ilk cildi olan Bilme istenci’nde kullanıldı. Düşünürün iki çalışmasında ve daha sonraki kuramcıların çalışmalarında terim fiziksel sağlıkla daha az doğrudan bağlar taşıyan kamu sağlığı, kalıtımın düzenlenmesi ve risk yönetimi (François Ewald) kavramlarına işaret etmek için kullanıldı. Bunun dışında Foucault’nun daha az kullandığı ve ondan sonra gelen düşünürlerin kendisinden bağımsız olarak kullandığı biyopolitika terimiyle de yakından bağlantılıdır.Tümünü Göster
Konu başlıkları
Foucault’ya göre biyoiktidar bir iktidar teknolojisidir yani bir tek iktidar teknolojisine değişik teknikleri kapsayan bir iktidarın uygulanmasıdır. Bu politik teknolojinin ayırt edici niteliği tüm toplumun, nüfusun kontrol edilmesine izin vermesidir. Biyoiktidar modern ulus devletin ve modern kapitalizmin ortaya çıkışında önemlidir. Terim tam anlamıyla “bedenler üzerine kurulan iktidar”dan bahseder. Foucault biyoiktidar sayesinde iktidarın yeni bir sürece girdiğini belirtir. Düşünürün disiplin toplumu ve düzenleyici kontroller adını verdiği teknolojiler sayesinde iktidar tek tek bedenlerde varolur, tek tek insanlara hükmeder ve böylece (kabaca söyleyecek olursak) her bireyi bir polis haline getirerek iktidarı dışarıdan içeriye değil, içeriden dışarıya doğru yayar. (bkz: Panoptik)
iktidarın kendini rasyonel olarak aklaması, haklı çıkarması gereken bir çağda, biyoiktidar yöntem değiştirmiş ölüm tehdidinin yerine yaşamın korunması ve sürdürülmesine, bedenin düzenlenmesine ve cinsellik nosyonu gibi diğer iktidar teknolojilerinin üretilmesine vurgu yapar. Sağlığın, kalıtımın, ailenin, “kanın” ve “normalliğin” düzenlenmesi biyoiktidara yönelik doğrudan örneklerdir. Benzer biçimde devlet aygıtına yönelik organizmacı yaklaşım (örneğin devletin baş, işçilerin kol olarak tasvir edilmesi) da bunun bir örneğidir. Bu nedenle biyoiktidar, öjenikle ve devlet ırkçılığıyla doğrudan bağlantılıdır. ilk kez ırk mücadelesi teziyle ilgili derslerinde ortaya çıkan biyoiktidar kavramıyla Foucault iktidarı olumlu bir şey olarak tanımlar ki klagib iktidar anlayışı temelde olumsuzdur, kısıtlayıcıdır ve sansürcülükle benzerlik taşır. Cinsellik Viktorya Döneminde sessizliğe gömülmüş olsa da, aslında “cinsellik dispozitifine” (ya da “mekanizmasına”) bağlıdır ve bu mekanizma özneyi kendi cinsiyeti hakkında konuşmaya zorlar, kışkırtır. Dolayısıyla “cinsellik diye bir şey yoktur”, bu kavram tutarsız bir yaratımdır ve cinselliğimizin kişisel gerçeğimizi içerdiğine bizi inandırır (aynı biçimde “ırk mücadelesi” tezi de, politikanın ve tarihin hakikatini, sözde barışın altında yatan ve sürekli devam eden yer altı savaşında görmektedir).
Bundan başka yaşamı en yüksek değerine çıkarma amacındaki iktidarın karanlık bir temelde yükseldiğini söyler. Eğer devlet kendi halkını korumak için yatırım yapıyorsa, eğer yatırım hayat demekse, her şey haklı çıkartılabilir. Ulusun ya da insalığın yaşdıbına yönelik tehdit oluşturduğu söylenen herhangi bir grup, örgüt hiçbir ceza görmeden, kınamayla karşılaşmadan ortadan kaldırılabilir. “Eğer soykırım aslında modern iktidarın hayaliyse, bu onun eski çağlardaki öldürme hakkına bir geri dönüş yaptığı anldıbına gelmez; bu iktidar hayatın, türlerin, ırkların ve nüfusun büyük ölçüde her aşamasında varolduğu ve hükmettiği içindir.” -
37.
0olarak da hesaplanabildiğinden, bu iki sonuç birleştirilip her taraf c2 ile çarpıldığında
gibi özel göreliliğin en önemli denklemlerinden biri elde edilmiş olur.
Ayrıca Bakınız [değiştir]
Genel Görelilik
Albert Einstein
Galileo Galilei
Kaynakça [değiştir]
^ Hyperphysics
^ Relativity
Max Born, "Görelilik Kuramı", çev: Celal Çapkın, Evrim yayın, 1995.
Albert Einstein, "izâfiyet Teorisi", Say yyn..
Wolfgang Rindler, "Essential Relativity: Special, General and Cosmological", Springer.
" http://tr.wikipedia.org/w...6relilik_kuram%C4%B1" ; adresinden alındı.
Sayfa kategorisi: Özel görelilik
Kişisel araçlar
Yeni özellikler Oturum aç ya da yeni hesap edin Ad alanları
Madde tartışma VaryantlarGörünüm
Oku Değiştir Geçmişi görüntüle EylemlerAra
gezinti
Ana sayfa Hakkımızda içindekiler Rastgele madde Seçkin içerik katılım
Bağış yapın Deneme tahtası iş birliği projesi Köy çeşmesi Son değişiklikler Topluluk portalı Yardım Yazdır/dışa aktar
Bir kitap oluşturPDF olarak indirBasılmaya uygun görünümAraçlar
Sayfaya bağlantılar ilgili değişiklikler Özel sayfalar Son hâline bağlantı Sayfayı kaynak göster Dosya yükleDiğer diller
Afrikaans Aragonés العربية مصرى Azərbaycanca Žemaitėška Беларуская Български বাংলা Bosanski Català Česky Dansk Deutsch Ελληνικά English Esperanto Español Eesti Euskara فارسی Suomi Français Galego עברית Hrvatski Magyar Interlingua Bahasa Indonesia Íslenska Italiano 日本語 ქართული 한국어 Latina Lietuvių മലയാളം Монгол Bahasa Melayu Malti Nederlands Norsk (nynorsk) Norsk (takmål) Polski پنجابی Português Română Русский Sicilianu Srpskohrvatski / Српскохрватски Simple English Slovenčina Slovenščina Shqip Српски / Srpski Svenska தமிழ் ไทย Tagalog Татарча/Tatarça Українська Tiếng Việt Winaray ייִדיש 中文 Bu sayfa son olarak 23:04, 17 Eylül 2010 tarihinde güncellenmiştir.
Metin Creative Commons Attribution/Share-Alike Lisansı altındadır; ek koşullar uygulanabilir. Ayrıntılar için Kullanım Koşullarına bakın. -
38.
0O zamanlar doğru dürüst anlayamamama karşın, Freud’da bilinçdışı dinsel faktörlerin bir yanardağ gibi patlayışını görmüştüm. Onu tehdit eden bilinçdışı etmenlere karşı bir bariyer kurmak için yardımıma gerek duyduğu kesindi.Tümünü Göster
Bu konuşma, aklımı daha da çok karıştırdı. O güne dek cinselliğin tehlikede olduğunu ve sadık kalınması gereken değerli bir kavram olduğunu hiç düşünmemiştim. Cinselliğin, Freud için, başka insanlara oranla çok daha önemli olduğu kesindi. Ona göre dinsel bir huşu içinde gözlemlenmesi gerekiyordu. Bu tür derin inançlar karşısında insan utangaçlaşıyor ve çekinmeye başlıyor. Ağzımda bir şeyler geveledim ve kısa bir süre sonra da konuşma sona erdi.
Hem şaşırmış hem de utanmıştım. Bana doğru, bilinmeyen yeni bir dünyadan yepyeni düşüncelerin aktığını hissedebiliyordum. Açıkça anladığım bir şey vardı: Her zaman dinsiz olduğunu vurgulayan Freud bir dogma kurmuş, daha doğrusu, yitirdiği kıskanç bir tanrının yerini başka bir zorlayıcı imge ile , yani cinsellikle doldurmuştu. Bu imge, aslı kadar ısrarcı ve vurgulayıcı, buyurgan ve tehdit ediciydi.
Ahlaksal açındansa daha da belirsizdi. Ruhsal açıdan daha güçlü bir araca, nasıl ki ‘yüce’ ve ‘şeytani’ gibi göndermelerle bulunulmuşsa, bu durumda da cinsel libido deus absconditus, yani gizli ya da saklanmış bir tanrı rolünü üstleniyordu. Görünüşe göre bu değişim Freud’un bu yeni tanrısal prensibi dinin verdiği sıkıntılardan kurtulmuş ve bilimsel açıdan tartışılmaz görmesini sağlıyordu. Oysa özünde, tanrısallık, yani mantıksal açıdan karşılaştırılmaları olanaksız iki karşıtın, Yehova’nın ve cinselliğin pgibolojik nitelikleri değişmiyordu. Yalnızca, adları değişmişti ve kuşkusuz bakış açısı da. Yitik Tanrı’nın artık yukarılarda değil aşağılarda aranması gerekiyordu. Oysa sonuçta, daha güçlü olan araç için adının bazen bu, bazen de şu olması fark eder mi? Pgiboloji olmasaydı ve onun yerini somut nesneler alsaydı, bunlardan biri yok edilir, yerine başkası konurdu, oysa gerçekte , yani pgibolojik deneyim konusubnda ne ivedilik ne anksiyete ne zorunluluk vb ortadan kalkmaz, sorun sürerdi. Sorun, duyduğumuz anksiyeteden vicdan azabından, suçluluk duygusundan, zorunluluktan, bilinçdışından ve içgücüden nasıl kaçabileceğmiz ya da onların üstesinde nasıl gelebileceğimizdir. Bunu aydınlıuk ve ideal bir açıdan başarmazsak, soruna karanlık ve biyolojik açıdan yaklaştığımzda daha şanslı olmamız olasıdır.
Freud’un bu tek yönlü düşüncesine karşı yapılabilecek bir şey yoktu. içsel bir deneyim gözünü açabilirdi belki ama o zaman da zihni böyle bir deneyimi ‘’salt cinselliğe’’ ya da ‘’pgibo-cinselliğe’’ indirgeyecekti. Farkına varabildiği tek yönünün kurbanı olarak kaldı. Bu nedenle ben ona trajik bir kahraman gözüyle bakarım çünkü büyük bir insandı ama daha da ötesi , kendi şeytanının tutsağı bir insandı. - 39.
-
40.
0sözsüz iletişim, sözlü olarak gerçekleştirilmeyen bir iletişim şeklidir. sözsüz iletişim ne sesli dil üzerinden ne de işaret dili ya da yazı dili üzerinden gerçekleştirilir. dilsel işaretlerin bu sistemlerin birinden diğer bir yönteme çevrildiği bu anlaşma sistemleri, örneğin sesli dile karşılık gelen işaretler aynı biçimde sözsüz iletişimden sayılmaz. çünkü bu iletişimlerde kendilerinin de türediği o sözlü sistemlerin kodlanması söz konusudur. ayrıca yazılı resim, ses durumu ve konuşma tutumu da başlıca –sözsüz– yapay dilsel iletileri insanlara ulaştırabilir. bunu sözlü iletilen bilgileri tamamlayan sözlü ve sözsüz payların yanı sıra resimli yazılarda ve işaret sistemlerinde de olduğu gibi gerçekleştirmektedir.Tümünü Göster
farklı işaretlerin ve sembollerin ve de bilgi grafiklerinin kullanımı da bir diğer düzeyde sözsüz iletişim olarak tanımlanmaktadır. kavramın diğer bir yorumu, ses bakımından önemli olmayan iletişimle sözsüz iletişimin ve ses dilsel iletişimli sözlü iletişimin eşit değerlere sahip olmasıdır. bu yorum günlük dilde yaygındır, fakat dilbilimde kavramın kullanım biçimine uygunluk göstermemektedir.
kavram geniş anlamda tutum sergileyen canlı varlığın iç durumları hakkında bilgi veren dilsel olmayan her tutumun sözsüz iletişimini tanımlamaktadır. bu yorumda sözsüz iletişim vardır. iletişimin alıcısı bir diğerinin tutumundan ya da bir diğerinin algılanan sonuçlarından anahtarlar aldıkça göndericinin iletişimsel amacı bu durumda gerekli değildir. iletişim anlamında yüz kızarması, çekingenlikten ya da vicdanın rahatsız olmasından, elbise ve aksesuar gibi dış görüntüsünün biçiminden, saç şeklinden, dövmelerden ve deriyi kazımadan, yaşadığı evin mimarisine ve bir gruba ait olmayı ya da belli bir yaşam duygusunu ifade eden mimarideki biçimsel önlemlere kadar, birçok durum buna örnek verilebilir.
mesaj taşıyıcıları, sadece jestler, mimikler, göz teması ya da gülme gibi dilsel olmayan seslendirmeler, istemli olarak kontrol edilebilir açıklamalar değildir, dahası o tutumların kavrdıbının kullanış biçimi sözsüz iletişim olarak kabul görebilmektedir. paul watzlawick’in ünlü sözüne göre insan iletişimi bu olguya dayanır. watzlawick’in görüşlerinden yola çıkarak sözsüz iletişim bazen analog iletişim olarak, sözlü iletişim ise dijital iletişim olarak tanımlanmaktadır.
belirli beden dilsel işaretler kısmen bilinçli olarak meydana gelmektedir. böylelikle genel olarak mimiklerimizdeki tamamıyla belirli değişiklikleri kendimiz fark etmekteyiz. uzun mesafede bu değişiklikleri maalesef algılamamaktayız ve bunları bilinçsiz olarak da iletişimin içine dâhil edememekteyiz. friedrich nietzsche bu durumu bir noktada dile getirmiştir: “insan ağzıyla yalan söyler, fakat o esnadaki ağız hareketleriyle de doğruyu söyler.”
belirli bağımsız bedensel işlevler bilinçli olarak yönlendirilemeyebilir. bu duruma örnek olarak karşıdaki kişinin dikkatini çeken terleme, göz bebeklerindeki değişiklikler veya nabız atışları örnek gösterilebilir. fakat bu bağımsız işlevler tamamen kendiliğinden algılanabilir.
vücut dili aynı şekilde koklama yoluyla elde edilen işaretlere benzer biçimde genetik olarak değerlendirilen hareket kontrolünün ifade biçimlerini oluşturmaktadır. bu ifade biçimleri bize, örneğin tehlike anında yüksek hareket veya yüksek algılama yeteneği sağlar. bu durum şu şekilde açıklanabilir; tehlike anında gerçekleşen terleme oluşmasıyla deri tarafından yapılan algılama, nabız değişikliği sayesinde artan hareket kabiliyeti, yüz kısmında meydana gelen algılama değişiklikleri ve bunlar gibi durumlar. diğer bir yandan da bu ifade biçimleri üremenin hazırlık aşamasında bize en iyi erişilebilir genetik maddeyi elde etmemize yardımcı olmaktadır, örneğin güçlü erkeksi görünüm dayanıklılık kabiliyetinin işareti olarak görülür veya kadının ikincil cinsiyet özelliğinin ifadesi çocuklarla ilgilenmesidir. bu varsayımlar kısmen bilinçsiz şekilde ortaya çıktığından genellikle kültürel olarak gizlenilmektedir.
i̇nsanın yaşam alışkanlıklarındaki uzun süreli değişiklikler aynı zamanda beden diliyle ortaya çıkmaktadır. bu durumu şu şekilde örneklendirebiliriz. tırnakların ve saçların özelliği, beslenmeye bağlı olarak derideki değişiklikler ya da yağlanmalar, giderek azalan canlılık nedeniyle omurga çevresinde ortaya çıkan kas yapısı ve bedensel davranış rahatsızlıkları olabilir. aynı zamanda uzun süren tek taraflı duygusal yaşam koşulları nedeniyle oluşan “somurtkan görünüm”, “gülerken ortaya çıkan kırışıklıklar” gibi mimiklerdeki değişiklikler de insan yaşamındaki değişikliklere örnek olarak verilebilir. bu tür işaretlerin şifrelerini çözme yeteneği, evrim boyunca beden dilsel ifade biçimine bağlı işaretlerin bilinçsiz yoldan, yani sözsüz bir biçimde gönderilmesi gerçeğinden yola çıkarak belirginleşebilmektedir. bir taraftan bu yarışta en iyi genetik maddeyi garanti etmek için (gene shopping), diğer taraftan da sosyal çevrede birlikte yarar sağlamak için bu durum kendini göstermektedir.
bu bağlamda özellikle önemli bir örnek gülmedir. her şeyden önce kadınların sosyal ağırlıklı alışkanlıklarından dolayı gülmeleri söz konusudur ve kadınlar gülümsemeyi kültür tarihsel anlamda bir “silah” olarak kullanmışlardır, hatta kadınlar gülümsemeyi gruplarındaki ya da ailelerindeki sosyal gerilimlere “karşı güç” olarak kullanmışlardır. davranış araştırmacıları günümüzde hâlâ yönetici konumundaki kadınların doğru zamandaki bir gülümsemeleriyle kararlı davranış durumlarını gevşetebileceklerini gözlemlemektedirler. bu, genetik olarak ortaya çıkan ve grubunun eğitiminde ve bakımında sosyalleşme süreçleriyle evrimsel olarak şekillenen ilişki sayesinde onları sürekli hayatta tutacak öneme sahip bir yetenektir.
bilinçli sözsüz iletişim [değiştir]
konuşan bir insanın jest ve mimikleri kollar, eller ve vücudun üst kısmı yardımıyla kendini belirginleştirmektedir. mimik, yüz ile özellikle de göz ve ağız alanlarıyla ilişkilendirilmektedir. bu noktada farklı yaklaşımlarda ifade biçimleri bulunmaktadır. bunlar iç dünyada yaşananların birçok kelimeye göre daha fazla kendini gösterdiği ifade biçimleridir. yüz “okuma” yeteneği de dilin henüz gelişmemiş olduğu zamanlarda yararlandığımız kabiliyetlerimizin bir kısmını oluşturmaktaydı.
toplumsal dilin parçası olarak jestlerin, mimiklerin ve bedenin duruşunun bilinçli bir şekilde kullanılması her bir insanın kültürünün bileşenini oluşturmaktadır. birbirlerine benzer jestler yeryüzünün farklı bölgelerinde tamamen karşıt bir anlama sahip olabilmektedir:
örneğin; kafayı sağa sola sallamak yunanistan’da ve bulgaristan’da reddetme anldıbına gelmektedir.
avuç içini aşağıya doğru sallamak afrika ve asya'da davet anldıbını içerir.
sözsüz dilin kısmı bilinçli ifade biçimlerinin aksine beden dilinin bilinçli alanlarında sözsüz iletişimin ifade biçimlerini öğrenmek mümkündür.
buna ilişkin örnekler şöyledir:
karşıdaki kişinin kontak kurmaya yönelik tebessüm etmesi,
kart oyuncularının "poker yüzü" taklidi yapması,
karşılıklı konuşurken jestleri ellerle destekleme,
satıcıların “özgüvenli el ifadeleri”.
parfüm, dudak kalemi, maskara gibi koku ve renk maddelerinin amaca yönelik olarak kullanılması sayesinde "güzelleşme" ve de titizlikle seçilmiş bir kıyafet bilinçli sözsüz iletişimin farklı işaret davranışlarının kültür içerisindeki bir birleşimidir. bu, toplumsal çevrede "bakımlı" ve dolayısıyla çekici görünümün ifadesi olarak görülmektedir.
i̇şitme engellilerin kullandığı işaret dili “sözsüz” bir dil değildir. beden hareketlerinin “dilsel olmayan” iletişimin kısımları işaret dilbiliminde “sözsüz iletişim” olarak tanımlanmaktadır. bu duruma, konuşan kişinin dikkatini çekmek için göz kırpmak, kollarını hızlı hızlı sallamak ve konuştuğu kişinin ona parmaklarıyla dokunarak vurması örnek olarak verilebilir. buna karşın mimik dilbilimsel işlevleri yerine getirdiği ölçüde toplam işaret dilinin bileşeni olarak gözlemlenmektedir. buna elle yapılan heceleme bakımından birbirinden ayrılmayan işaretlerin birbirinden ayrılması örnek olarak gösterilebilir. beden dilinin öğeleri olarak kıyafet ve süs, saç şekli, sakal tarzı, dövmeler, başörtüleri gibi vücudun diğer şekillendirme ölçütleri bilinçli sözsüz iletişimin diğer bir alanını oluşturmaktadır. vücut dilinin öğeleri olarak ev, araba, bahçe gibi çevreyi şekillendiren ölçütler de ele alınabilmektedir ve bunlar da bilinçli sözsüz iletişimin diğer bir alanını oluştur (mesela gösterge sistemi olarak elbise olabilir).
günlük konuşma dilinde yapılan saptamalar insan kıyafetinin sözsüz iletişimin hedeflenmiş ifade öğeleri olarak anlam kazandığını göstermektedir. bu duruma şunlar örnek olarak verilebilir: “insanı insan yapan kıyafetidir.” veya “kralın yeni elbiseleri” ya da “köpenick yüzbaşısı” hikâyesi gibi. -
41.
0sözlükdeki liselilerin hepsine karşı çok derin duygular besliyorum.
saygılarımla. -
42.
0Sonbahar kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlıyor. Hava 6-7 derece serinleyecek, istanbul sıcaklığı yarın 19 derece hissedecek. Yağmur hafta boyunca tüm bölgeleri dolaşacak.Tümünü Göster
Hafta sonu etkili olan ve bugünde devam eden sıcak hava bu akşamdan itibaren geride kalıyor. Yarın önce istanbul ve Marmara Bölgesi serinleyecek, ardından çarşamba günü ülkenin genelinde sıcaklık ortalama 5-6 derece düşecek. Hafta sonu da sıcaklığın yükselmesi beklenmiyor.
Yağmur bu akşam önce Trakya'da başlıyor. Bu gece istanbul ve Kocaeli'yi de aralıklı sağanaklar şeklinde etkiyecek. Yarın Kütahya, Afyon, Muğla, Isparta, Eskişehir, iç Anadolu geneli ve Zonguldak boyunca yağmur var.
Çarşamba günü yağış iç Anadolu ile Doğu Karadeniz'de gökgürültülü ve kuvvetli olacak. Hafta sonu da iç Anadolu, Ege, Akdeniz ve Marmara'da yağmur bekleniyor.
iSTANBULDA BU GECE YAĞMUR VAR!
istanbul'da yağmur bu gece başlayacak, yarın sabah saatlerinde kent genelinde devam edecek ama daha çok Anadolu yakasında özelikle Kocaeli'ye yakın ilçelerde etkisini gösterecek. Öğleden sonra Avcılar, Bakırköy ve Silivri çevresinde fazla bir yağış beklenmiyor.
istanbul'da bugün 28 derece olan sıcaklık yarın birden 23 dereceye inecek. Poyraz yüzünden sıcaklık dışarıda 19-20 derece hissedileceek. Çarşamba günü hava daha serin ve bulutlu.
Ankara'ya yağmur yarın ulaşıyor, bazı ilçelerde yağış var. Çarşamba günü ise kent genelinde görülecek, sıcaklık yarın 26 derece, çarşamba günü 23 dereceye inecek. izmir parçalı bulutlu 28 derece.
BÖLGE BÖLGE HAVA DURUMU
Marmara Bölgesi sıcak havayı geride bırakıyor, yarın 5 derece serinleyecek. Çarşamba hava daha soğuk. Bu akşam önce Trakya'da görülecek yağmur, gece ve yarın Sakarya ile Bursa arasında devam edecek. Sonraki günlerde hava serin ve bulutlu.
iç Anadolu'da başta Eskişehir olmak üzere, Niğde boyunca yağmurlar yer yer görülmeye başlayacak. Sıcaklık yarın sadece 3 derece düşüyor, çarşamba günü ise daha belirgin bir düşüş yaşanacak. Aynı gün bölgenin tamamında gökgürültülü yağmur bekleniyor.
Ege Bölgesi de perşembeye kadar 5 derece serinleyecek. Kıyılar biraz bulutlanırken, aynı bulutlar Kütahya, Denizli, Muğla ve Afyon arasında kısa süreli sağanaklara neden olacak. Sonraki günlerde fazla bir yağış yok ama hafta sonu yağmur yine gelecek.
Akdeniz de bulutlanıyor, yarın Isparta-Mersin arasında kısa süreli gökgürültülü sağanak yağmur var. Çarşamba bölgede hava 4 derece soğuyacak, Antalya'ya da yağmur düşecek. Güneydoğu'da çarşamba ve perşembe günü hafif yağmur görülebilir, sıcaklık sadece 3 derece azalacak.
Doğu Anadolu yarın da sıcak ve gökyüzü açık. Sonraki günlerde ise başta Malatya olmak üzere bölgede sağanak geçişleri yaşanacak.
Karadeniz'de yarın Bolu, Zonguldak ve Kastamonu arasında yağmur başlıyor. Çarşamba günü serin havayla tüm bölgeye yayılacak yağış, özellikle Amasya, Samsun ve Ordu arasında kuvvetli yağacak. Yarın Bolu 23 dereceye inerken, Trabzon 27 derecede kalmaya devam edecek. -
43.
0ayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeayyyyyyyyyyyyyhhhhhhhhhhhhhhhhh vaşişimmmmmmmmmmmmmmm XDe XDe XDeTümünü Göster
-
44.
0seviye düşüyor %98 ***Tümünü Göster
am züt meme
am züt meme
am züt meme
am züt meme
am züt meme
am züt meme
am züt meme
am züt meme
am züt meme
am züt meme
am züt meme
am züt meme
am züt meme
am züt meme
am züt meme
am züt meme
am züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt memeam züt meme -
45.
0nagehana koyim sana bişi olmasın