-
26.
0(bkz: amentü)
(bkz: münacaat)
(bkz: hatırlat da haziran sonlarında çocukluğumu yakalım)
(bkz: holosko artı bir miktar yara)
(bkz: sana bir ara aklımda kalanları anlatırım) -
27.
+2atalım ki yeni nesiller edebiyatın tadını alabilsin. günlük rutinlerinden şöyle bir kaç saniyeliğine de olsa uzaklaşıp aslında hepinizin sahip olduğu ancak çoğumuzun dile getirmeyi unuttuğu veya fırsat bulamadığı veyahut üşendiği en asil duygularımızın, benliğimizin sanatçı tarafına dokunabilecek cesareti kendinde bulabilsin.
-
28.
0kaldırımlar...
-
29.
+1Mutsuzlukdan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insansoyunun
Sevgim acıyor
Biz giz dolu bir şey yaşadık
Onlarda orada yaşadılar
Bir dağın çarpıklığını
bir sevinç sanarak
En başta mutsuzluk elbet
Kasaba meyhanesi gibi
Kahkahası gün ışığına vurup da
öteden beri yansımayan
Yani birinin solgun bir gülden kaptığı frengi
Öbürünün bir kadından aldığı verem
Bütün işhanlarının tarihçesi
sevgim acıyor
Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar
Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
ilkbahar geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
Bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse
Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filanda gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar
Turgut UYAR -
30.
+1Hava kurşun gibi ağır!
Bağır, bağır, bağır, bağırıyorum.
Koşun, kurşun eritmeğe çağırıyorum...
O diyor ki bana:
- Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem gibi yana yana...
Deeeert çok, hemdert yok
Yüreklerin kulakları sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
- Kül olayım Kerem gibi yana yana.
Ben yanmasam,
sen yanmasan,
biz yanmasak,
nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..
nazım hikmet ran -
31.
0azm-u hamam edelim,
sürtüştürem ben sana,
kese ile sabunu, rahat etsin
cism-u can.
lal-u sşarap içirem ve ıslatıp
geçirem,
parmağina yüzüğü, hatem-i zer
drahşan.
eğil eğil sokayım, iki tutam az
mıdır,
lale ile sümbülü kakülüne
nevcivan.
diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
bir gümüş ibrik ile destine ab-ı
revan.
salınarak giderken arkandan ben
sokayım,
ard etegin beline, olmasın çamur
aman.
kulaklarından tutam, dibine
kadar sokam,
sahtiyenden çizmeyi, olasın yola
revan.
öyle bir sokayım ki, kalmasın
dışarda hiç,
düşmanın bağrına, hançerimi
nagehan.
eğer arzu edersen, ben ağzına
vereyim,
yeter ki sen kulundan lokum iste
her zaman.
herkese vermektesin, bir de
bana versene,
avuç avuç altını, olsun kulun
saduman.
sen her zaman gelesin, ben
vehbiye veresin,
esselamun aleyküm ve
aleykümesselam.
sümbüzade vhbi. -
32.
0BAŞKA YERDE OLMAK
on iki sıfır beş’te izmir’de bir yıldız kaydı
imbat durmuştu kan ter içindeydim
akdeniz’in elindeydim söz temsili
ışıklı bir tesbih karşıyaka’ydı
istanbul deyip mendebur sisli
bir deniz kahvesinde içiyordum
istanbul soluk yeşil bir tramvaydı
sultanahmet demişti inliyordu
on iki sıfır beş’te izmir’deydim allahım
şiir deniz gibi kımıldıyordu
on iki on beş’te istanbul’a dağılmıştım
hilâl gibi bir kızcağız beşiktaş’ta
rüyasını dokuyordu ondan bıkmıştım
çiğ mürekkep ve aseton kokuyordu
sarıyer’de balıkçılar denizi çekiyordu
deniz büyük büyük içini çekiyordu
on iki on beş’te bir kadeh cin parlatmıştım
kadehimi kırmıştım elim ayağım telaşta
vezüv içime çökmüştü şaşırmıştım
napoli’de gözlerim güneş diye doğmuştu
on iki on beş’te istanbul’da allahım
gökyüzü birdenbire buz gibi soğumuştu
on iki otuz beş’te napoli garında bir tren
çırpınıyordu aşağılık bir gemici barında
ben burnumu şaraba sokmuştum
katiyyen sarhoştum kirpiklerim yanıyordu
santa-lucia civarinda bir karanlık
bir iştahsız huur bulmuştum bilmem neden
uyuyup uyuyup uyanıyordu
on iki otuz beş’te napoli garı’nda ben
utanmasam bilet parası dilenecektim
paris diye ölecektim uzaktan
notre-dame’ın çığlıklarını dinliyordum
kalbim köpürmüştü anlıyordum
on iki otuz beş’te napoli’de allahım
uyuyamıyordum uyuyamıyordum
on iki elli beş’te paris’te kan çıktı
içimdeki bozgun büyüyordu herkeste
bir telâş vardı herkes acıkmıştı
önüne gelen bir sual soruyordu
ben daima bir sual soruyordum
afrika bulut gibi üstüme yürüyordu
on iki elli beş’te sen uyandığın zaman
ben paris’teydim gare du l’est’de
yoksul bir oteldeydim kahrımdan
seni terketmiştim hırsımdan
kendimi içkiye vermiştim mektuplarını
yakıp yırtmıştım bütün mektuplarını
bana yazdıklarını, yazmadıklarını
on iki elli beş’te içimde isyan çıktı
paris çıldırmıştı ben çıldırmıştım
artık öteki ömrümü yaşayacaktım -
33.
-1attilla ilhan - ben sana mecburum
--spoiler--
ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum
ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski istanbul mudur
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburun sen yoksun
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun
belki haziran'da mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
kötü rüzgar saçlarını zütürüyor
ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin
--spoiler-- -
34.
-1Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın
Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla
Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde
Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum
Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda
Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında
Hiç bilmiyorum... -
35.
0hoparlorümün cızırtısı gibi seviyorum ulan seni
-
36.
0an gelir ömrünün hırsızdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır -
37.
0yağmur damlaları vururken cama
ben hep hasret kaldım pembe bir ama -
38.
+1Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrıdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.
Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'
imkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...
Hüseyin Nihal Atsız
entellere cihangir bebelerine inat
VAKTiYLE BiR ATSIZ VARMIŞ... -
39.
+1Yürü bre ehli deve enddıbını göreyim.
Sensiz geçen gecelerin ecdadını gibeyim.
Mecnun gibi top muyum bir am için öleyim.
Leylayı da gibeyim mecnunu da gibeyim.
Bana yar olmayan karının izzetini itibarini gibeyim.
Yansın karıların alayı su veren itfaiyenin hortumunu gibeyim.
Düşmüşüz bir huurnun belasina,
Koymadik diye taaa dıbının ortasina.
Kader böyle yazmış hatırasına,
Ben böyle hatiranin hikayesini gibeyim.
Kerem dagları deler bir amcık uğruna,
Aslı gitsin de, ona buna vurdura.
Bir kari için değer mi hiç bütün bunlara,
Her taraf amcık dolu mala iyi vurana.
Fuzuli am pesine düştün gurbete.
Am serindir, am derindir, şifa verir Millete.
Ye kebabı, iç şarabı, vur karpuz züte.
Bu gidişle, yarrrağımı gidersin cennete. -
40.
+2durumum yok
sana daha can alıcı imgeler bulayım
adı konulmamıs cografyalardan
gelip sularına bırakayım
lakin sanmam
senin kadar güzel filizleneceklerini
kendi satırlarım lan binler... -
41.
0@36 cihangir demeyeydin eyiydi
-
42.
0boru gibidir sesin
karı gibidir sözün
amcıklıktır özün
harun senin dıbına koyim
ulan aklın hep işte
karın mahallede gibişte
hayır yok senin bu gidişte
harun senin dıbına koyim
masanda oturursun
it gibi kudurursun
kapıcıya vurdurursun
harun senin dıbına koyim
gözün ferini gibim
saçının telini gibim
ayağını elinigibim
harun senin dıbına koyim
sürekli şikayet edersin
ipnelikte önde gidersin
bi de bana kin güdersin
harun senin dıbına koyim
her şeyde var gözün
boz ayı senin özün
amsın sen budur son sözüm
harun senin dıbına koyim
parayı zütünle biçersin
elimden gib suyu içersin
dilerim dünyadan göçersin
harun senin dıbına koyim
sürekli hadi dersin
yemekte yannan yersin
allah belanı versin
harun senin dıbına koyim
fatura yazdırırsın bana
mektupla yannan yolladım sana
sapliim malafatı ta ananın dıbına
harun senin dıbına koyim
konuşursun herkes sözüne kanar
döl yemiş muallakyi harbi adam sanar
bir bilseler zütünde ne ateşler yanar
harun senin dıbına koyim
huur çocuu harun uğraşır mısın benimle
bil ki bu gib daima seninle
kapa gözlerini de verim bi eline
harun senin dıbına koyim
muallaksin harun yannan deymiş tenine
sana giren bütün gibler hep enine
sen sus yarak olup girerim kefenine -
43.
0sevdim bu başlığı
-
44.
0çok teşekkür ediyorum beyler, bu güne kadar duymadığım çok güzel şiirler de varmış içlerinde. bu hepimiz için büyük kazanç. tabii daha yazmayan binlerce yazar var onlar da bi el atsın da ufak çaplı külliya oluşturalım amk.
-
45.
0bu gün pazar yağmurda var rüzgarda ve ben seni çok özledm
sende kalmış
istanbulu dinliyorum
sessiz gemi
benim adım aşk
kafiye
üşüyorum
ya evde yoksan
git
ağlama