/i/Kız Meselesi

  1. 14476.
    0
    kanka Kahramanmaraştayım yeniyim mesaj atamıyorum sana nerden ulaşırız
    ···
    1. 1.
      0
      Ben de maraştayım olay ne anlat hele
      ···
  2. 14477.
    +4 -1
    Insanlarin hep tek bi hedefi olur , tek atimlik ok olurlar ve hedefe ulastiklarinda hersey biter. Herkes guzel bi es iki tatli cocuk ve guzel bi ev ister degil mi? Peki o guzel evinizde guzel esiniz ve tatli cocuklariniz yanarak öldüğünde bunca caba nereye gitmis olcak? Ne kalcak? Hiç. Hiclik icin 16 yil okuyup ,30 yil boyunca calisip bi farklik yarattiginizi dusunerek yasiycaksiniz ve bi sabah uyandiginizda herseyi kaybettiginizi gorceksiniz. Kucuk hayaller , hedefler kucuk insanlarda olur. Bizim hedefimiz tum dünyayı degistirmek , hükmetmek olmali!
    ···
  3. 14478.
    0
    Rezervasyon
    ···
  4. 14479.
    +5 -3
    Yaklaşık 4.5 aydır aktif olarak bilgi-tecrübe paylaşımı yaptığımız, hayatla ilgili her konuda muhabbet ettiğimiz, kendini uzun zamandır geliştiren (18-22 yaş aralığında) bir wp grubumuz var. Bizim gibi olup katılmak istiyenler pm'den numarasını atsın.
    ···
    1. 1.
      +3 -1
      Bunların grubunda hiçbir tak paylaşımı olmuyor beyler. Gruba girdiğiniz anda sanki robotmuşsunuzcasına, “Merhaba, tanıt kendini” diye hoşgeldin mesajı alıyorsunuz.

      Hayatımda girdiğim en taktan ve gereksiz grup. 15 yaşında velet liselilerin grubu bile bu amcık ağızlıların grubundan daha iyi..
      ···
      1. 1.
        -3
        sen kucaklanıp, "aramıza hoşgeldin kardeşim" falan diyip kutsanmayı mı bekliyordun ?
        ···
    2. 2.
      0
      Muhabbet ediyoruz dedim dershane veya etüt merkezi değiliz. Kim olduğunu bilmiyorum ama büyük ihtimalle kaliteni belli etmiş ve atılmış birisin.
      ···
      1. 1.
        0
        17 yaşında bir çocuksun boş yapma.

        Edit: kendim ayrıldım
        ···
  5. 14480.
    +3 -10
    Şöyle kör kütük aşık olup bütün malı mülkü kıza yapasım var amk
    ···
  6. 14481.
    0
    bu başlığın hepsini okuyan varmı lan
    ···
  7. 14482.
    +11
    Fap'in insanları asosyalliğe döndürdüğünü bizzat bugün tecrübe ettim. Arkadaşla dışarı çıkıp takılma düşüncesindeydim telefon önümdeydi arayıp takılırız basket felan oynarız diyordum. Hemen bir ferregrafik resim çıktı önüme hemen bir posta atayım öyle gideyim dedim. Boşaldıktan sonra hiç dışarı çıkasım kalmadı bütün pazarı evde oturup dizi izleyerek geçirmek istedim. Yapmayın arkadaşlar 1 haftalık döngüyü bozdum pişmanım...
    ···
  8. 14483.
    0
    Gaziantep de olan var mi ?
    ···
  9. 14484.
    +3
    Yuruyen bir aptal oturan iki akillidan daha çok yol alir bunu unutmayalım beyler
    ···
  10. 14485.
    +2
    Beyler diksiyonunuzun harika olması neden itici geliyor. Mesela arkadaş ortamında çok kibar telaffuzda bulunduğumuzda ılık erkek gözüyle bakıyorlar. Ortdıbına göre mi kendimizi ayarlamamız gerekiyor? Ve de konuşma tarzımızın olması için siz neler yapıyorsunuz?
    ···
    1. 1.
      0
      Liseliysen ananı gönder yanıma de. Liseli değilsen zaten öyle birşey demezler.

      Ve evet ortdıbına göre davranıyoruz tabi. Tasak muhabbetinde zeki müren gibi konusursan yüzde 80 olumsuz tepki alırsın.
      ···
    2. 2.
      0
      Kardeş diksiyonla konuşma şeklini ayrı değerlendir diksiyon sesin düzgün ve anlaşılır çıkması için illa kibar konuşmak zorunda değilsin . huur evladı demenin bile incelikleri var.
      ···
  11. 14486.
    0
    elon musk haklı mı ? tartışalım biraz
    ···
    1. 1.
      0
      Hangi konuda
      ···
    2. 2.
      0
      E 1 konu var o da simülasyon teorisi.
      ···
  12. 14487.
    +2
    Nabersiniz bre antirikotlar. *

    Sizlere bizim hayat felsefemizde olan bir site, sayfa önereceğim.
    Düzenli makale ve öneriler atar.
    Sadece girin okuyun teşekkür'e gerek yok.

    Site; http://www.basariokulu.org
    Instagram: başarıokulu

    Bos zamanlarınızda okuyun kaliteli vakit geçirin.

    Her makale altın değerindedir... !
    ···
  13. 14488.
    -2
    Edit
    ···
  14. 14489.
    +1
    beyler bi bakar mısınız. kızlarla tanışıyorum konuşuyorum flört aşamasına geliyoruz her şey güzel ama kızdan birden soğuyorum veya o diyor ki şu özelliğini sevmiyorum ben de diyorum senelerdir bende olan birşey değişmeye çalışmam falan filan sonra bunla da konuşmuyoruz her şey burda tıkanıyor her seferinde else var 0 yıprandım artık
    ···
  15. 14490.
    0
    mucxjzzz bak simdi iyisin hossun genel soylediklerinin cogu dogrudur. Fakat senin boyle onu yapicaksin bunu gibeceksin seklinde verdigin mesajlar ne etkisi yapiyor biliyor musun? Steroid. Simdi mesela aktif yazarken gaza getiriyosun testosteron artiyor bunu dengelemek icin ostrojen de artiyor ama sen yazmayi birakinca testosteron dusuyor ama ostrojen halen yuksek. Kendimden de yola cikarak soyluyorum ki sen ne kadar etkileyici yazarsan yaz eger okuyan kisi kuyunun dibine dusmediyse gokyuzune cikmak icin tirmanmaya baslamayacak sadece duserken bi yerlere tutunmaya calisip bu sefer carpa carpa dusecek. Trendde kalmak senin icin gibinti degil(oyle umuyorum) bence gercekten en cok yardima ihtiyaci oldugunu dusundugun kisilerle bi sekilde iletisime gec ve birebir sorunlarina yardimci ol. Ben de senin gibi her insanin farkli bir cevheri olduguna ve her insanin o cevheri kesfettiginde hayatin her anlaminda basarili olacagina inaniyorum. Eger herkesin cevheri farkliysa tek bir anlatim bicimiyle o cevher cikmaz diye dusunuyorum. Bu benim sana bi kucugun olarak tavsiyem(yasin yuksek ihtimal buyuk benden). Bence insanlar hayatlarini cok buyuk bir sok yasamadan hayatlarinda devrim yapamazlar. Bu arada ders calismak konusunda 21 gun boyunca yaptigin seyden bahsetmistin onun disinda onerebilecegin seyler var mi? Ders calismak konusunda daha derine inebilir misin? Cidden su an karsi cins ve sosyal yasamdan daha onemli ve tecrubelerini paylasmani bekliyorum.
    ···
    1. 1.
      0
      Dostum şimdi bu başlığı ciddi şekilde bak altını çiziyorum CiDDi şekilde okuyanlar zaten hayatlarında dibi görmüş kişiler.

      O dediğin şoku geçirmişler ki hayatlarında devrim yapmaya çalışıyorlar şu an
      ···
    2. 2.
      0
      Bişey olana kadar oluyomuş gibi yap. Ders çalışmaktan zevk alıyomuş gibi yap daha sonra gerçekten zevk alıcaksın..
      ···
  16. 14491.
    +1 -1
    iLiŞKiLER ÖZELiNDE YENi BiR ERKEKLiK EDiMi OLARAK TAKiP MESAFESi VE VAZGEÇMEK ÜZERiNE

    Başlı başına bir şiir olan o eski çiftleşme danslarını maalesef el birliğiyle öldürdüğümüz ve tarihe gömdüğümüz bir çağa geldik. Sokak ortasında gerçekleştirilen teklifsiz aşk serenatları… insana devam etme gücü ve hayat aşılayan masumiyet timsallerine bahşedilen çapkın ıslıkları… Küfür ya da sarkıntılık içermeyen, aksine, bir kere görüldükten sonra ölünse de gam yenmeyen muhteşemliğe saygının ifadesi olan muzip laf atmalar… Sanat eserlerindekinden farksız estetiğiyle bir şarkı gibi salınana yönelen, dayanılmaz çekiciliğe maruz kalmış ruhların gerçekleştirdikleri art niyetsiz dokunuşlar… Bunlar bitti artık. Yitirdiğimiz şiirselliğin yasını tutmak ve yitirileni geri kazanmaya çabalamak için geç kaldık. Çünkü artık çok ciddi ithamların ve lekelemenin araçlarıdır onlar: Taciz, sapıklık, tecavüze yeltenme. Bir insanın hayatı boyunca unutamayacağı ve silemeyeceği haksız bir lekeyle yaşama ihtimalindense, şiirsel olandan vazgeçmek iyidir. Şiir ve dans nedir bilmeyen cehaletin yoğunluğunda erimektense dans etmekten vazgeçmek iyidir.

    Çağ, kadın – erkek ilişkileri özelinde bir takip mesafesini gerektirmektedir artık. Henüz günümüz gerçeklerine uyanamayan erkeklerin battıkça batmasının başlıca sebebi, takip mesafesini yitirmeleridir. Aslında trafiğe çıkmış şoförlerin bilmesi gereken bir bilgi olan “takip mesafesi” tabirini, konumuzun en iyi ifadesi olduğu için kullanmayı uygun bulduk. Ehliyeti olanların aşina oldukları üzere; takip mesafesi, belli bir hızdayken, öndeki araba ile arada bırakılması gereken mecburi mesafeye verilen addır. Böylece ani fren yapmak gerektiğinde öndeki araca çarpılmayacak, kaza riski ve hayatların sönme ihtimali minimum düzeye indirilmiş olacaktır. Erkeklerin, erkek olmalarından ötürü ıslah edilmesi gereken yaratıklar gibi lanse edildiği günümüzde, sosyal medya ile birlikte büyüyen ifşa ve linç kültürü, hayat söndüren bir kazadan kaçınmak için takip mesafesi edimini, kazanılması zorunlu bir edim olarak erkeklerin önüne koymaktadır. Şiirsel olan suç hâline gelmiş ise anlamsız bir savaşa girişmeden bu edimi kazanmak mecburiyeti söz konusu demektir.

    Öyleyse ilişkiler özelindeki takip mesafesi mefhumunu biraz açmalıyız. Bir erkek, asla ama asla, karşısındaki kadın ona dokunmadan kadına temas etmemelidir. Net bir talep olmadan bir kadınla arasındaki fiziki mesafeyi bozmamalıdır. Bunların yerine, arzularını korkmadan sözel olarak ifade etmeli, uygun cevap aldığında harekete geçmelidir. Akıllı telefonların dünyayı ele geçirdiği çağımızda, erkek, her türlü mecradaki mesajlaşmalarında bir soruyu bir kez sormalı, eğer olumsuz bir yanıt alırsa asla üstelememelidir. Özetle talebini yalnızca bir kere dile getirmeli ve sonra bir centilmenden beklenen efendilikle susmayı öğrenmelidir. Kur yapılan ya da yapılmayan, fark etmez, her kadınla arasına belli bir fiziki mesafe koymalıdır. Bunlar, erkekleri ıslah edecek maddeler olarak okunmamalı asla. Bunlar, erkekleri yüz kızartıcı suç işlemeye meyyal kabul edenlere karşı gerçekleştirilen onurlu ve bilinçli bir protesto olarak okunmalı. Kitle ortalamasına göre daha düzgün ve birikimli erkekleri, cehaletin/muhafazakârlığın erkek neferleriyle aynı kefeye koyanlar, bu günahlarının bedelini içten sarılışın yoksunluğunu tadarak ödemeliler. Erkeğe yakışan duruş budur. Çünkü hiçbir şey ve hiçbir insan, haksız yere yüz kızartıcı suçla lekelenme ihtimalinin bedeli olacak kadar yüce ve büyük değildir. Bir erkek için şahsi onuru, her şeyden ve herkesten daha önemlidir. Dolayısıyla bu yazılanlar, yinelemek gerekirse ki gerekir: Bir ıslah edilme gerekliliğinin itkileriyle değil, piyasaya düşürülmüş ve herkese meze edilmiş erkek onurunun kirli ellerde oyuncak hâline gelmemesi için yazılmış gerekliliklerdir. Sözü edilen mecburi tutumun özünü arayanlar ya da merak edenler için tek cevap: Kırgınlıktır. Öfke yoktur burada, yani bizler öfkelerinin kurbanı olan acı dolu insanlar değiliz, bir kalbi ve onuru olduğunu unutmayanlarız.

    Vazgeçmek adını verdiğimiz ikinci edim de anldıbına böyle bir noktada kavuşmaktadır. Bizler, yaşadığımız çağın şiirselliği bitiren karanlığına boyun eğdiğimizden takip mesafesi edimini öne sürmüyoruz, büyük şairimiz Can Yücel’in, mükemmel bir şekilde Türkçeye çevirdiği Shakespeare sonesinin dizelerinde de belirtildiği üzere: “Avuç açmaya değmeyecek bir yangın yerine” dönüşmüş ilişki piyasasında erkeklik onurumuzu korumak için buna ihtiyaç hissediyoruz. Dolayısıyla iradelerimizin efendileri olma yetkinliğini kazanmış yetişkin erkekler olarak, vazgeçiyoruz. Anlam arayanlar için işte anlam buradadır. Bu durumda bilinçli bir protestoyu küçümsemeye yeltenecek olanlar da başlı başına anlamlı bir duruşu küçümsemiş olacaklardır ki “papatyalığın” neferlerinin böylesi bir ayıbın içine girerek kaybettikleri/kaybedecekleri meşru zemin, bizim sorunumuz hiçbir zaman olmamıştır, olmayacaktır.

    Vazgeçme ediminin daha derinlikli niteliği, erkeğin kendisini gerçekleştirmek için yürüttüğü savaşta zorunda olduğu bir duruşu işaret etmesinden gelmektedir. Çünkü vazgeçememek, kişiyi kısa vadeli kazançlar bataklığına itebilmektedir. Diğer yandan erkeklerde çok sık rastlanan, herhangi bir kadını takıntı nesnesine dönüştürme garabetini tetiklemektedir. Bu ayıbın yol açtığı kültürel kod, “ya benimsin ya kara toprağın” anlayışıdır ve işlenen cinayetler yalnızca suçluyu değil, bütün erkekleri zan altında bırakmaktadır. Öyleyse vazgeçme edimini, her erkeğin, diğer erkek kardeşlerini zan altında bırakmamak için de kazanması gerekmektedir. Bunlara ek olarak, biyolojik ihtiyaçlardan dolayı çok çabuk tetiklenen ve bu nedenle hatalara sürüklenip küçülen erkeklerin de tek çıkış yolu vazgeçmeyi öğrenmektir.

    Çok ciddi bir kişilik problemi olan, istediğini almak için numaraya başvurmak hastalığı, bu hastalıktan da beslenen günü kurtarmaya odaklı yaşamak, zaaflara yenilmek ve benzer şekilde sayılabilecek tüm yakışıksız durumların bertaraf edilmesi yalnızca vazgeçmek fiilinin derinlikli anldıbını kavramakla mümkündür. Öyleyse vazgeçmek, aslında bir kaçış değil, uzun erimli zaferlerin inşasının yöntemlerinden/stratejilerinden birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Ulu önder Lemmy Kilmister’ın da dediği gibi: Herkesi kazanamazsınız.

    Bu kadar basit.

    NEDEN ANTi-FEMiNiST OLMALIYIZ?

    Kimlik siyasetlerinin yaptığı yanlış bir algı var o da kendi siyasetlerine karşı olmanın kendi kimliklerine karşı olmakla eşdeğer görülmesi. Yani feminizme karşı olmak kadına karşı olmak anldıbına gelmez. Üstelik herkesin mutabakata vardığı, varması gereken çıkarları savunmak; cinsiyet eşitliğini savunmaktır.

    Bir sosyal hareket olarak "feminizm"in geldiği bu son noktada hukuksuzluk, adaletsizlik, ahlaksızlık (bu terbiyesizlik ya da cinsel bir ahlak değil toplumsal ahlak kavramından yoksun olmalarından bahsediyorum) ve saldırganlık var. Feministlerin çıkarlarını savunduğu kadınlar güçlü gördükleri erkekler yerine güçsüz gördükleri erkekler üzerinde baskı kurmaya çalışırlar ve sistem böyle işler. O yüzden biz erkeklere düşen ‘’kendisi-için’’ olma yani güçlü olma durumudur.

    Erkeklik (Erillik kelimesini de kötü anlamda düşünmediğim için erkeklik diye kullandım) kırılgan bir toplumsal durumdur. Feminist bakış açısı da onu kırmak ister. Erkekliği "günah" olarak temizlemek ister. Erkeklik sürekli tehdit altında olan bir toplumsal konumdur. Toplumsal cinsiyet diye bir kavram yaratılıp cinsiyetlerin doğal ifadeleri silinir. Bu da yetmez, iki cinsiyet dışında cinsiyetler yaratılıp kişinin kendi kişiliğinin oluşmasının önüne ket vurularak erkeklik önlenir. Sonra da "kişinin özgür iradesi" kartı oynanarak sorumluluktan kaçılır. Ayrıca salt kendilerini özne görme durumu, pozitif-ayrımcılık, fuhuş savunusu ile kendinde ifade bulan kadın merkezci (ya da feminen merkezci) bakış açısı ile toplumsal düzen tehdit edilir.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Feminizm, kadını erkeğe bağlı, erkeğin tamamlayıcısı veya zıttı olarak gören anlayışa “fallogosantrizm” der. Kadını erkekten bağımsız ele almak toplumsal gerçeklikle bağdaşmaz. "Özgürlük" aktivistleri toplumdan yalıtılmış bir cam fanusta yaşadığımızı düşünebilir ama bunun bir gerçekliği olmayacaktır. Topluma bir kişilik ile gittiğin zaman toplumdan da bir kişilik sana geri döner. Örneğin müzikte bir beste yaparken hangi gamdaysa belli bir diziliş vardır, kafana göre yapamazsın. Toplum da böyledir, kuralları vardır; bir durumu inkâr etmek o durumun varlığını ortadan kaldırmaz. Kadın erkeğe bağlıdır, erkeğin kadına bağlı olduğu gibi. Tüm toplumdaki herkes birbirine bağlıdır. Gördüğümüz, duyduğumuz her şeyin bilinçdışımızda bir etkisi vardır. Toplum parçaların toplamı değildir, bir bütün olarak tek bir şeydir. Doğa bütün canlıları kadın ya da erkek olarak yaratmıştır. Bir kişinin kadına veya erkeğe yönelmesinin cinsiyeti ile ilgisi yoktur. Ve ayrıca cinsel yönelimin de cinsiyet ile ilgisi yoktur, cinsiyet temel bir şeydir. Eşcinsellik insana dair bir durum olduğuna göre bir ideoloji tarafından baskılanmadığı sürece insanın olduğu her yerde olur. Ama eşcinsel olma durumunun cinsiyet gibi bir toplumsal kimlik olduğunu söyleyemeyiz, çünkü sadece bir davranıştır. Bir çocuk yeni doğduğunda hemen cinsiyeti atanır ki bu doğru bir davranıştır, aksini iddia etmek ütopyadır. Çocuğun cinsiyet kavramı ortaya çıktığında da gerçek cinsiyeti kendini belli eder. O zaman da aile çocuğa gerçek cinsiyeti ile davranmakla yükümlüdür. Cinsiyetin özü vardır, ama davranışlar özü ortaya çıkarır. Davranışları sıfırlarsak; cinsiyetleri birbirinden ayırt edemeyiz, kaotik bir zihin yapısı ile sağlıksız ilişkiler kurarız. Her şeyi bilinç yapıyorsa, doğa diye bir şey yoksa kromozomlar ve beş duyu ile algıladığımız özellikler yok sayılır. Bir şeyi yok saymak onu ortadan kaldırmaz, zıddını üretmediğin zaman, yani oyunda oynamayı kabul etmediğin zaman oyunla başa çıkamazsın. Erkek, kadının zıddıdır. Teori hakikati anlamak için kurulur ama ideolojinin işlevi hakikati bulandırıp uyuşturmaktır. Bazı teoriler ideoloji işlevi taşır. Teori sadece kâğıt kalem ile yazılan ve akademik ortamlarda tartışılan bir şey değildir. Teorilerin gündelik hayata yansımaları vardır. Zihnindeki teorik yapıya göre dünyayı algılayış biçimin değişir. Ama doğru bir teori gündelik hayattaki deneyimlerinle çelişemez. Bilgi için öncelikli olan deneyimdir, yaşam tecrübesidir. Okuma ikinci plandadır, yorumlamaya yardımcı olur. Hakikatin bilgisi tektir, tek olduğu için doğru teori onu gösterir yanlış teoriler olan ideolojiler ise yanıltır, yabancılaştırır ve çürütür. Bu sayede mutlak eşitlik sağlamaz ve sömürü düzeni devam eder, kapitalizm kendi zıddını üreterek kendi varlığını devam ettirir. Erkek ve kadın birbirlerinin tamamlayıcısıdır, erkek anahtardır kadın da kilit; kapı açılır. insanların içindeki aşk ve sevgi duygularına karışmak hiçbir solcunun haddine değildir, tinin alanı olduğu için herkesin kendi cinsel eğilimine saygı duymamız gerekir. Ama trans olmayan bir erkek ve trans olmayan bir kadından dünyaya geldiğimizi unutmamak gerekir.
      Tranciksüellik tıbbi bir durumdur. Bütün bilimlerin bir bütün olarak ele alınması tıpkı cinsiyetin bir bütün olarak ele alınması gibi en sağlıklı yaklaşımdır. Tranciksüelliğin tedavisinde pgibiyatri, endokrinoloji ve plastik cerrahi birlikte çalışır. Doğa aktiftir ama kendi kendine gerçekleşemediği durumlarda tedavi yapılabilir, kansere tedavi yapılabildiği gibi. insanların özü vardır bir de bedeni. insan özünü gerçekleştiremezse yabancılaşır. Öz ile varoluş birlikte yürür. Cinsiyet, feministlerin ‘’öyle bir şey yok ya’’ dedikleri, kişiye doğru tayin edilmezse yıkım olur. XXin kadın, XYnin erkek olarak tayin edilmesi; insana anlaması zor gibi görünse de yanlış bilinç doğurabilir. Bunun tedavisi kişiyi ruh ve beden tedavisi ile kendi cinsiyetine döndürmektir. Trans erkekler zevk verme, tatmin etme açısından puan olarak geride başlarlar; eşitsiz bir yarış. Kulvara girebilmek için erkekliği oluşturacak diğer özellikler ön plana çıkar ve bu trans erkekliğe has bir durum da değildir. Ama feministler bunu istemezler. Şöyledir: Trans kadınların kadın normlarını benimsemesinde sakınca yoktur ama trans erkekliğin erkek normlarını benimsemesinde sakınca vardır. Feminizmin erkek düşmanlığı misyonu: Queer nedir? Heterociksüel erkek ile çatışma içerisinde olan kişilerin tümüne verilen ad. ‘’Kadın merkezci’’ veya ‘’feminen merkezci’’ olmak aynı anlama gelmese de ‘’feminizm’’in statüsünü düşünecek olursak aynı anlamdadır. Toplum-birey açısından cinsiyetin belirlenmesini anlatırken bir gerçeklik gözümüze çarpıyor: Erkek kimliğinin tayin edilmesi açısından avantajlı, öncelikli olması. Feministler ortada erkek diye bir şey kalmasın istiyorlar, yaptıkları teorinin amacı bu.

      insanlar gündelik yaşamda temel ihtiyaçlarını karşılayarak; temel gereksinim olarak çalışarak, sokakta yürüyerek vb. kendi kimliğini var eder. Ne kadar ‘’non-binary’’ vb. cinsiyetsizliği ifade eden kavramlar üzerinden kimlik tanımı yapan eşcinseller bunu inkâr etse de hayatımız oldukça cinsiyetlidir. Zihin ve beden bir bütündür, çoğu zaman birbirlerine uyar, uymayanın da son kertede uyması gerekir. Yani doğa ile bilinç arasındaki ilişki döngüseldir ama aslen doğa birincil bilinç ikincildir. Zihin ve bedeni uyumlu bir erkek veya kadın, uymayandan gündelik hayatta hiyerarşik olarak daha üstte başlar. Kişinin kendi hissettiği cinsiyet ile dış dünyanın onu atadığı cinsiyet aynılığı veya farklılığı kurt ile kuzu arasındaki durum gibidir. Tarafsızım dersen kurttan yana tavır almış olursun. Eşcinsel kelimesini kasıtlı olarak seçtim. insanların özgür olmaya zorlanması onların topluma uyum sağlamalarına yardımcı olur. Eğer bir kişinin cinsiyeti ile derdi yoksa o zaman niye kavram icat edip herkes için hayatı zorlaştırıyor? Bir insanın cinsiyeti önyargıdan gelir. Duyumsallık, materyalizm; bunlar olmazsa yapay ideolojiler toplumu bölüp ayrıştırmaya hizmet eder. Yapay ideolojileri burjuvazi üretir, çünkü boş vakti vardır, hiçbir sorunu yoktur ve toplumsal çürüme yaratmak işine gelir. Heterociksüelden farklılaşma üzerinden kurgulanan biciksüellik ve eşcinselliğin sosyal konum açısından bir farkı yoktur. Eşcinsellerden çoğu zaman bahsedilirken biciksüeller de içine alınır ve bu bifobi değildir. Ama bunun yanında kelimenin transciksüelleri içerecek şekilde kullanımı da vardır ama bu yanlıştır. Çünkü cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği bambaşka yaşam pratikleridir ve kişisel fikrimi soracak olursanız ‘’queer’’ adı verilip bir arada örgütlenmeye çalışmak büyük bir gericiliktir. Bu ‘’non-binary’’ arkadaşlarımız eşcinsel olarak yaşamlarını sürdürüyorlarsa onlara eşcinsel demek yanlış değildir. Yok, öyle değilse onlara transciksüelliğin yolu açıktır. Ne olduğu belirsiz ve samimiyetsiz ‘’non-binary’’ gibi kimlikler trans ile beraber gruplandırılamaz. Onlar transciksüellerin aksine feminist bir şekilde heterociksüelliği yok etmeyi amaçlarlar. Feminist trans erkekler, ‘’hata’’nın suç ortakları olarak karşımıza çıkar. Onlar da erkeklerden nefret ettikleri için ve birbirleri ile alakasız toplumsal kimliklerin bir bütün oluşturdukları (daha doğrusu bunun doğal sonucu olarak belli başlı kimliklerin hegemonya kurduğu) ‘’LGBTi’’ cemaatinde düştükleri heretik konumdan çıkmak istedikleri için kendilerini onlara benzetirler.

      Bilinç sürekli kendini yenileyen bir şeydir. Örneğin ismini değiştirip çevrendeki insanlar seni o isimle çağırdıkları zaman bir süre sonra otomatik olarak senin ismin de o olur. Ya da gittiğin tuvaleti değiştirdiğinde bir süre sonra alışkanlık haline gelir ve rutine dönüşür. Yani dediğim gibi cinsiyet aşağıdan yukarıya bir inşa süreci, tek başına bir birey olarak cinsiyete sahip olmazsın, toplumla birlikte cinsiyete sahip olursun. Erkeklerin dünyası bir kadın görüntüsü ile tuvaletlerini kullanmana açıktır, en fazla tip tip bakarlar, çık demezler. Ama kadınların dünyasında böyle bir açıklıktan bahsedemeyiz. ‘’Erkeklerin potansiyel tecavüzcü olduğu’’ feminist miti erkekleri ötekileştirerek toplumu zehirler.

      ifade edilen erkekliğe has durumlar bazen, ortaya koyan argümanların bir kısım kadınlar ve feministlerce anlaşılamamasına sebep olabilir. Zaten feministler de kendilerinin erkekler tarafından anlaşılamayacağını iddia ederler. Anti-feminizm siyasi olmaktan ziyade stratejik bir duruştur. Kuşkusuz "feminizm" deyince birçok farklı feminizmler olduğu akla gelebilir. Ama "feminist hareket" diye bir toplam ele aldığımız zaman canlanan bir sistem vardır. işte karşı olunması gereken budur. Bütün farklı feministler bir arada durup tek bir çatı altında hareket ederler. Feminizm kadın bakışı iken anti-feminizm erkek bakışı olur. Bu iki farklı bakış açısının çatışması doğaldır. Önemli olan bu çatışmayı saldırganlığa, baskıcılığa ve sansüre dönüştürerek despotik olmamaya çalışmaktır.
      Tümünü Göster
      ···
  17. 14492.
    +1
    GERÇEK ERKEKLiK NEDiR YA DA MEDENi DÜNYADA ERKEKLiĞiN NEFES ALMASI OLANAKSIZ MI?

    insan türünün erkek cinsi, kadın cinsinden farklıdır ve hemen böyle bir cümleyi kurduğumuz için utandığımızı belirtiyoruz. Çünkü sanki bu iki cinsiyet birbirinden farksızmış gibi yürütülen manipülasyonlar ve kabuller nedeniyle bir şaka olmasını ummayı isteyeceğimiz ancak maalesef ciddi olarak ortaya koymak zorunda olduğumuz bir gerçekliğin altını çizmek zorundaydık. Evet, öyleyse yineleyelim: insan türünün erkek cinsi, kadın cinsinden farklıdır.

    insan türünün erkek cinsi, maskülen bir yapıdayken, kadın cinsi için feminen kavramı söz konusudur. Yine ve yeniden böyle bir ayrımı yapmak zorunda kaldığımız için okurlarımızın affına sığınıyoruz ama bunu da yapmak zorunda olduğumuz bir noktadayız. Çünkü yinelemek gerekirse, feminenlik pozitif bir algıyla ele alınırken, maskülenlik için aynı şeyi söylemekten maalesef uzaktayız. Öyleyse her erkeğin evvela maskülen yapısıyla barışması gerekmektedir diyoruz. Maskülenliğin yalnızca fiziki unsurlarla sınırlandırılmaması ise yürütmemiz gereken savaşın ilk cephesi oluyor. Erkeklik, salt güce indirgendiğinde, felsefi temelden yoksunluk, entelektüel kaygı gütmemek gibi belaların doğumuna sebep olacağından, basit gibi gözüken bu gerekliliği her erkek ciddiye almalıdır kanaatindeyiz. Erkeklik, karşıtı “kadınlık” olmayan, başlı başına sarsılmaz ve savrulmayan bir kişisel ahlakla yürüyen, “duruş” mefhumunu kavramayı ve içselleştirmeyi gerektiren bütünlüklü bir felsefedir. Bir erkek, önce bir erkek olduğunu hatırlamalı, ardından nedir erkeği erkek yapan sorusunu kendisine sormalıdır.

    Tam da böyle bir noktada erkeklerin ana itici gücüne değinmek zorundayız. insan canlısının erkek cinsi, zaferlerle tatmin olan, dolayısıyla sürekli olarak bir savaş içerisinde yaşaması gereken cinstir. Burada, savaş sözcüğü seçiminin militarizme bir vurgu olduğu yönündeki muhtemel saldırıları daha başından bertaraf etmek adına, silahların konuştuğu, ölümlerin yaşandığı, kim için ve ne için vuruşulduğunun bilinmediği bir savaştan söz etmediğimizi hemen belirmeliyiz; belirtiyor, altını kalın çizgilerle çiziyoruz. Erkek, sürekli olarak savaşlarla yaşayan, ancak ve ancak öyle verimli hâle gelen, yine, ancak ve ancak o şekilde kendisini gerçekleştirebilen bir doğaya sahiptir. Tatmini bilgisayar oyunlarında, cikste, sokak kavgalarında aramak bir yanılsamadır ve geçicidir. Gerçek: ömür boyu sürdürülen, birçok farklı cephesi olan bir savaş ve kazanılan zaferlerin tatminidir. Erkeğin suni olmayan, doğal ve gerçek mutluluğu, yapamayacağını iddia edileni yapmakta, kazanamayacağı düşünülen sınavı kazanmakta ve buna benzer durumlarda ortaya çıkmaktadır. Gerçek erkeklik, işte bu dinamiklerle yürümekte ve büyümektedir. Erkek, mutlu ve iyi bir yaşam istiyorsa, hayatındaki her şeyi bir savaş olarak ele almalı ve öyle davranmalıdır. Bu bakıştaki kutlu tutamacın sözsel ifadesi, her musibet karşısında deklare edilmesi gereken: “Bu da bir savaş,” kararlılığıdır. Böylece, erkek yüzmeyi bildiği ya da öğrenmek zorunda olduğu sulara çekilmiş olacak ve doğasının ona bahşettiği güçle her türlü zorluğun üstesinden gelecek, gelemese de bu, onursuz bir mağlubiyet olmayacaktır; çünkü savaşmıştır, çünkü savaşmıştır ve çünkü savaşmıştır. Bu yeterlidir.

    Bu durumda savaş ile ne kastedildiği, kapsdıbının ve içeriğinin ne olduğu biraz daha açıklanmaya muhtaçtır. Savaş, büyük insan Ünsal Oskay’ın, yüce Aydınlanma Felsefesinden hareketle sürekli biçimde üstünde durduğu: “insanın kendi hayatının öznesi olması” savaşıdır. Üstadın, Yıkanmak istemeyen Çocuklar Olalım isimli kitabını, okunması gereken kitaplar listemizin ilk kitabı olarak buraya not düşelim ve devam edelim. Öyleyse, özne nedir ve nasıl olunur? Özne, Türkçe dersi bilgilerimizden de bildiğimiz üzere bir eylemi yapan demektir. Yapılan iş, nesnedir, yapan ise öznedir. insanın, belirlenen konumunda olması, o insanın özne değil, nesne olduğunu gösterir; zira belirleyen değil, belirlenendir. işte bir erkeğin, hem devrimci ahlak, hem insan olmasının haysiyeti ve hem de var olabilmesi için tek ve en büyük/en genel savaşı hayatının öznesi olma savaşıdır. Burada da yüce önder Kadir Cangızbay’a başvurmak mecburiyetindeyiz: bütünüyle özne olmak imkânsızdır ve insanın, daha doğrusu haysiyetli insanın en büyük trajedisi de budur. Bir şekilde her şeyi bilebileceğimiz, her alanda muktedir olabileceğimiz bir yapıya sahip değiliz, dolayısıyla özne olmak, bitimsiz bir çaba, elden geldiğince kazanmak için çabalanması gereken bir mevziler bütünü fakat ne kadar savaşılırsa savaşılsın tamamıyla fethedilemeyen bir gerçekliktir ki trajediden kasıt da budur. Yine Kadir Cangızbay’ın şu kutlu örneğiyle, durumu daha anlaşılır hâle getirelim: Oto yolları, demir yollarına paralel biçimde inşa eden, üzerine otobüs fiyatlarını tren fiyatlarının yarısına indiren bir iktidarın döneminde, insanlar ister istemez karayoluna mahkûm olacaklardır. Burada insan, seçimleri iktidar tarafından belirlenen konumuna düşmektedir. Kara yolunu seçmek zorunda bırakılmıştır. Elbette bize düşen, “Ne yapayım,” diyerek kenara çekilmek değil, “Kim bunlar,” sorusunu sormak ve iktidarı devirmeye odaklanmaktır. Ancak hayat içerisinde buna benzer çaresizlikler de insanın kapısını çalmakta ve insan bütünüyle özne olamamaktadır. O yüzden bu örnek, bütünüyle özne olmanın imkânsızlığı şeklinde okunmalıdır. Kadir Hoca’nın örneğinin ardından, bizim için devreye giren mesele, bir erkeği gerçek erkek yapan edimlerden en önemlisi olarak haysiyet meselesidir. Haysiyetli bir insan, nesne olmaması gerektiğini bilen, bu yüzden nesneleşmeye alerji geliştiren insandır. Her zaman, her yerde nesne olmamayı başaramamak, bizleri özne olma hedefimizden uzaklaştırmamalı, kapatabildiğimiz her gediği kapatmak, bu anlamda kazanabileceğimiz her mevziiyi kazanmaya çalışmak yönünde bir yola itmelidir. işte formül budur. Eşini seçebilirsin, işini seçebilirsin, hayatını düzeltebilirsin, elinde olan şeylerde hayatının öznesi olabilirsin, elinde olmayanlar ise konu dışıdır; işte dava budur, savaş ve kavga budur. Bir erkek, yalnızca böyle bir savaş içerisinde doğru yerde konumlanırsa erkektir. Anlaşılacağı üzere, savaş ile kastettiğimiz şey, hiçbir militarist vurgu içermeyen, kendisine düşman olarak kadınları ya da bir ırkı, yönelimi seçmeyen, tamamen kişinin kendisi, kendi hayatı, haysiyeti, onuru ile iktidar, zaman ve doğa arasında sürdürülen bir savaştır. Erkek, erkek olduğunu bu savaşı yürüterek hissedebilir, anlayabilir ve kavrayabilir. Dolayısıyla erkeklik ile medeniyet arasında bir tezatlık değil, bütünlük vardır. Ve dolayısıyla maskülenlik, kucaklanmalıdır.
    SAVAŞIN GEREKLiLiKLERi VE MAHiYETi

    Her türlü savaşa girişmenin ilk ve tek önkoşulu: hazır olmaktır. Öyleyse erkeklik inşası, aslında bir hazırlık sürecini gerektirmektedir. Savaşa başlamadan önce ona hazırlanmak zaruridir. Ordularımızı oluşturmalı, niteliği artırmalı, sürekli, sürekli ve sürekli ileriye doğru adım atmayı kavgamızın gereği bellemeliyiz. Nitelik kaygısının somut karşılığı ise yetkinliktir. Bir erkek, en az bir tane alanda yetkin olmak ZORUNDADIR. Bir yabancı dili bilmek, bir enstrümanı çalmak, entelektüel anlamda bir mevzi elde etmek ve sayılabilecek birçok alanın en az bir tanesinde yetkinleşmelidir. Bu, savaşa hazırlanma sürecinin olmazsa olmazıdır. Yüce Gök’ün bize bir armağanı olan Yalçın Küçük’ün de dediği gibi: çünkü biz beş taş oynamıyoruz, bir savaş yürütüyoruz. Öyleyse ciddiyet!

    Erkeğin en önemli görevlerinden birisini de böylece keşfetmiş oluyoruz: bir işi yapmak değil, iyi yapmak mecburiyeti. Bu bir görevdir, iyi yapamıyorsan, aslında söz konusu şeyi yapmıyorsun demektir, yoksun demektir. Bilinç ve itekleyici güç işte bu gerçeklik olmalı. Savaş, bütün hayata yayılmak zorunda demiştik, erkeğin var olduğunu, erkek olduğunu hissetmesi için hayata böyle bakması gerektiğini yeterince tartışmıştık. Bu durumda, dikkatli okuyucuların da görebildikleri üzere, formülasyon, yöntem ve devam etme gücü, bu koşullarda kendisini bize dayatmaktadır. Erkek, uzun vadeli zaferlere odaklanmış kişidir. Kısa vadede kazanmanın peşine düşmek bir erkeğe yakışmayan, mutlaka hüsran ve kaçınılmaz olarak küçülmeyle sonuçlanacak bir kandırmacadır. O zaman, sabretmeyi öğrenmelidir erkek. Kararlılığı ve en önemlisi, kendisine güvenmeyi öğrenmelidir. Alanında yetkin bir hocamın da dediği gibi: kazanılacak tek gün diye bir şey yoktur. Tek bir günü kazanmaya odaklanmak hastalıktır, erkeği küçültmektedir, erkeğin “kaldırdığı gibi geri indirmemesi”, böyle bir konuma düşmemesi için uzun erimli düşünme zorunluluğu vardır.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Uzun vadeli sonuçlar için yola çıkan insanın bilmesi gereken son gereklilik, inziva kültürüdür. Erkek, kendine dönmeyi ve kapanmayı bilen kişidir. Bilmeyen, erkek olduğunu sanmaktadır, erkek filan değildir o kişi. Erkeğin canı sıkılmaz çünkü yürüttüğü ya da yürütmeye hazırlandığı bir savaş olduğunu bilir, sürekli bir uğraşı vardır ve onunla hemhal olur. Bu nedenledir ki, inzivaya çekilmek, bir yöntem olarak erkeklerin asla ama asla es geçmemesi gereken bir kültür hâline gelmelidir. Büyük yazar John Fante’nin sözlerini tahrifata uğratmak gerekirse: Çünkü bir erkeğin yalnızlığı, meyve verir.

      Son sözler: Bir ev bir günde de yapılır fakat her akıllı insan bir hafta parkta yatmak pahasına daha sağlam bir ev yapmayı göze alan insandır. Hız ve tüketme çağında yaşadığımız gerçeği sizleri korkunç bir yanılsamaya sürüklemesin. Hayır, tek bir gün değildir kazanılacak olan, bir şey kaybetmiyorsunuz, siz, temelleri sağlam olmayan bir ev yapmanın peşine düşerek, her rüzgârda yıkılan evinizi hatalarınızdan ders çıkartmadan tekrar ve tekrar yapmayı hayat bellemişsiniz sadece. Bunu yaparken, size malzemeyi satanların kim olduklarını ve bu işte onların bir parmağı olup olmadığını aklınıza getirmeden hareket etmek hatasına düşüyorsunuz. Oysa gerçek bir erkek için hayat, misina ile sefilce tek tek balık avlamaya çalışmakta değil, iki gün aç kalarak ağ yapmak ve besin ihtiyacı konusunu tamamıyla kapatmayı başarmak çabasındadır. Yani, biz ne zaman yaşayacağız gibi sorulması muhtemel soruya yönelik olarak, önce soruyu soranın yaşamaktan ne anladığını sorgulamasını isteriz, sonra devam ederiz: sizin yaşamdan saymadığınız bitimsiz savaş, bir erkeğin kanıyla kazandığı yaşdıbının ta kendisidir; kişisel tarihini kendi elleriyle yazmasının tek yoludur bu.
      ···
  18. 14493.
    0
    Reis gel artık be.
    ···
  19. 14494.
    +2 -6
    BEYLER BEN BiR BONCUKLU TABANCAYDIM VE BUNA DÖNÜŞTÜM BU ŞEKiLDE ÖNÜME GELENE GiRiYORUM AMK.
    ¶▅c●▄███████||▅▅▅▅▅▅▅▅▅▅▅▅▅▅▅▅||█* :~ :► :► :► :► :►
    ▄██ ▲  █ █ ██▅▄▃▂
    ███▲ ▲ █ █ ███████
    ███████████████████████►
    ◥☼▲⊙▲⊙▲⊙▲⊙▲⊙▲⊙▲⊙☼◤
    ···
  20. 14495.
    0
    Rez tekrar
    ···