Edit: Yazıyı World'de yazmıştım ve orada bilerek bazı kelimeleri kalınlaştırmıştım, fakat yazıyı buraya kopyaladıktan sonra kalınlaştırdığım kelimeler normal görünmeye başladı. Ben de bu yüzden normalde kalın olması gereken kelimeleri büyük harfle yazdım. iyi okumalar.
AŞKIN NÖROBiYOLOJiSi GÖREVi
Gel, seninle “aşk“ hakkında konuşalım.
Aşk nedir? Çok derin bir soru olduğunu düşünüyorsun , öyle değil mi?
Hayır, aslında değil... AŞK dediğin şey aslında bir şeye karşı duyulan aşırı sevgi, bağlılık duygusudur. Evet, sadece karşı cinse aşık olmayız. Müziğe veya sanata da aşık olabiliriz, fakat şuan konumuz bu değil.
Karşı cinse duyulan aşkın temelinde CiNSELLiK VE NESLi DEVAM ETTiRME isteği yatar. Çünkü genlerine kodlanan şey budur. NESLiNi DEVAM ETTiR!
Erkek kişi neslini en iyi şekilde devam ettirebilecek kişiyi ararken, dişi kişi ona en iyi dölü verecek, ona ve çocuğuna iyi bakacak kişiyi arar.
Aşk tamamen BEYiNDE yaşanır ve yine BEYiNDE biter. Aşıkken kontrol senin elinde değildir. Mantıklı düşünemezsin. Bunu bir örnekle açıklayacak olursak:
Okulun ilk günü… gayet normal bir şekilde yürürken bir anda bir kız görüyorsun… çekici…alımlı ve güzel… çok etkileniyorsun… gün geçtikçe daha da etkilenmeye başlıyorsun… artık onu görünce için içine sığmamaya başlıyor…
Şimdi gel seninle bu süreci konuşalım. O kızı gördüğün anda beyin onu bir karşılaştırma evresine sokar. Eğer kız çocukluğunda elde ettiğin ve bilinçaltına yerleşmiş olan “kusursuz arkadaş“ özellikleri ile uygun ise beynin adeta alarm vermeye başlar. Kontrolü kaybedersin. Beyin mantıklı düşünme yetisini kaybeder.
Peki senin bu derecek kontrolünü kaybetmene ve bu güzel duyguları yaşamana sebep olan şey nedir?
HORMONLAR…
Hormonlar sayesinde adeta süzülürsün. Peki nedir bu hormonlar?
DOPAMiN ile başlıyorum. Aşk sırasında DOPAMiN salgılanımı ARTAR. Peki dopamin nedir? Dopamin sinir hücreleri arasındaki iletişimi sağlayan ve MUTLULUK, HAZ hissi veren hormondur. Bu hormonun kilit noktası ise sevdiğimiz şeyi yaparken salgılanmasıdır (cinsel ilişki sırasında veya çikolata yerken). Bu hormon sayesinde bağımlılıklar oluşur. Daha kızı ilk gördüğün anda bile bu kadar etkilenmişken kızla bir ilişki içerisindeyken kıza nasıl bağlanabileceğini fark etmişsindir umarım. Beynin, kızı bir ödül olarak görür ve onun yanındayken salgılanan dopamini tekrardan elde etmek ve yaşanan o güzel hisleri tekrar yaşamak için seni kıza bağımlı yapar.
Fakat bağımlılığı artıran tek hormon dopamin değildir. Aşk sırasında OKSiTOSiN hormonunun da salgılanımı artar. OKSiTOSiN SEVGi GÖRDÜKÇE, DOKUNDUKÇA VE SARILDIKÇA artan bir hormondur ve hafıza merkezini güçlendirir. Yakın geçmişte yaşadığın bir olayı anımsamakta zorlanırken, OKSiTOSiNiN salgılandığı sırada yaşadığın şeyleri daha iyi hatırlarsın. Bu da aşık olduğun kişiyle yaşadığın şeylerin beynine daha sıkı bir şekilde ağ örmesini sağlar. OKSiTOSiN BAĞLILIĞI HAT SAFHAYA ÇIKARIR.
Bu iki hormon aşk sırasında çok büyük bir rol oynar.
Onun dışında çok şaşırtıcı bir şekilde aşıkken SEROTiNiN hormonunda azalma görülür. Neden mi şaşırtıcı? Çünkü SEROTiNiN MUTLULUK, CANLILIK VE ZiNDELiK HiSSi veren bir hormondur. Bu hormonun azalma sebebi ise kaybetme korkusudur. Sana muhteşem şeyler yaşatan bir şeyi kaybetmekten çok korkarsın, öyle değil mi? Bir uyuşturucu bağımlısı uyuşturucusuz kalmaktan ne kadar korkuyorsa, sen de sana böylesine muhteşem hisler yaşatan kişiyi kaybetmekten korkarsın.
FENiLETiLAMiN hormonun salgılanımı da artar. Bu hormonun görevi ise DOPAMiNiN VE NORADRENALiNiN salgılanmasını sağlamaktır.
Son olarak VAZOPRESSiN hormonundan bahsedeyim. Aslında bir çok görevi vardır fakat bizi ilgilendiren kısmı SALDIRGANLIĞI artırmasıdır. işte bu da aşık olduğun kişiyi dışarıdan gelen tehlikelere karşı daha iyi bir şekilde korumana, kollamana sebep oluyor.
işte bu hormonların salgılanması sonucunda vücutta türlü değişikler meydana geliyor.
Hani şu “Onu gördüğümde karnımda kelebekler uçuşuyor
* “ klişesi vardır ya, onun sebebi de vücuttaki NORADRENALiNiN artmasıdır. Çünkü noradrenalinin bir diğer görevi de mide-bağırsak kaslarının gevşemesini sağlamaktır.
Onun dışında diğer hormonların da etkisiyle:
- Nefes alışverişinde artma
- Kalp çarpıntısı
- Yüzün soluklaşması veya kızarması
- Uykusuzluk
- iştah azalması
- Heyecan
- Tükürük salgısının artması
ve göz bebeklerinin büyümesi gibi vücutsal tepkiler gözlemlenir.
Neden AŞK ACISI çektiğimizi söylememe gerek var mı? Anlamışsındır ama ben yine de açıklayayım.
ilişki istendiği gibi gitmediğinde veya ayrılık yaşandığında çok büyük bir acı hissetmenin sebebi beyninin UYUŞTURUCUSUNU kaybetme korkusuna kapılması veya kaybetmesinden başka bir şey değildir. Bu uyuşturucuya ne kadar maruz kaldıysan aynı oranda kurtulmanda o derece zorlaşır. Çünkü beyine çok fazla nöral ağ örülmüştür ve OKSiTOSiNiN de etkisiyle bu ağların gücü katlanmıştır. Bu ağların zayıflaması uzun sürer, ki biz bu sürece “aşk acısı“ diyoruz. Bir süre sonra zayıflayan ağlar sonucunda aşk acısını unutmaya başlarsın, fakat bu ağlar asla yok olmaz ve bir yerde sana onu hatırlatan bir şey duyduğunda veya gördüğünde bir anlığına tekrar o günlere dönersin, ki buna da “geçen gün sokakta bizim şarkımızı duydum, içim cız etti…“ diyoruz.
Evet…Her şeyin bir sonu olduğu gibi AŞKINDA BiR SONU VE SÜRESi VARDIR. Bilimsel araştırmalara göre aşkın maksimum süresi 2-3 yıldır.
AŞKIN BiTMESiNiN SEBEBi ise bir süre sonra aşk için gerekli olan hormonların salgılanımının azalmasıdır. Hormonlar azalır çünkü artık o kişinin sana ilgi çekici gelen bir yanı kalmamıştır ve heyecan, tutku yoktur.
Senin de görebildiğin gibi aşk bir hormonal süreçtir ve tamamen beyinde başlayıp yine beyinde biter.