Buraya siz bireylerin faydalanması ve öğrendiğiniz bilgileri sentezlemek ve yeni şeyler öğrenmeniz ayrıca algılarınızın açılması için zamanında uzun süre düşündüğüm ve cevabını bulduğum bir soruyu cevaplayacağım. Aslına bakarsanız bu yazdıklarımı hayatın ve sistemin her alanına uygulayabilirsiniz çünkü sistem bu şekilde işler, ne iyi ne de kötü sadece gelişim evresi olarak.

Bu başlıktaki en önemli ve en çok da değinilen konulardan birisi ferre. Peki ferre nedir? ferre kötüdür, ferre seni eve hapis tutar, yaşama sevincini elinden alır, bağımlılık yapar bla bla... ama şöyle bir durum var ki ferre insanlık için ÇOK YARARLI bir amaca hizmet ediyor. Bu hıyar ne diyor diye söylenebilirsiniz gayet normal çünkü beyninize ferre zararlı ve uzak durulması gereken bir şey olarak kodlandı bu yüzden vereceğiniz bütün ihtimal dahilinde olan tepkiler normal. Benim amacım sizlere farklı bir algı kazandırmak ve istediğim şey de bu öğrendiğiniz bilgiyi hayatın ve yaşamın diğer tüm alanlarına sentezleyerek kullanmanız.

Not: Aşırı ciddi yazdığıma bakmayın bu tarz felsefi konuları yazarken istemsizce oluyor.

Öncelikle ferre kelimesinin etimolojisine bakalım bu sözcük eski yunanca da fahişe sözcüğünden türeyerek başka bir anlama kaymıştır örneğin Yavuz'un önceleri kötü,fena kimselere takılan bir lakap olup sonradan cesur,yiğit gibi anlamlara kayması gibi (bkz: Yavuz Sultan Selim) ferre kelimesi de farklı anlamlara kaymıştır. TDKdan ferre kelimesini arattığımızda karşımıza şu çıkmakta:

Amacı cinsel dürtülere yönelik olan, ahlaki değerlere aykırı düşen yayın, resim vb., ferregrafi

ferre kelimesine kendi felsefi yorumumu getirebilirim ama bu önermenin yanlış olması veya doğru olması kanıtlanamayacağı için buraya yazmıyorum.

ferre konusu diğer temel konuların içinde olan bir alt daldır ve çok önemli bir konuya yönlendiriyor bizi DIŞAVURUMCULUK diğer bir adıyla eksprasyonizm. Bu kısmı olabildiğince kısa tutmaya çalışacağım çünkü dışavurumculuğun sanata etkileri ve felsefi olarak yaklaşımları kompleks bir biçimde birbirine bağlantılı ve karmaşık. Sevdiğim bir fizikçinin şu sözü var eğer öğrendiğiniz teorileri basitleştirerek bardaki bir kıza anlatamıyorsanız siz fiziği öğrenememişsiniz demektir. O yüzden karakter sınırına takılmadan bu karmaşık felsefi yorumlamayı geçerek direk konuya atlıyorum.

Bireycilik. Neden bireyselliğin üzerine bu kadar durduk ve halen de durmaktayız? Bireysellik modern pgibolojinin ana konusudur. Freud bireysellik üzerine durmuştur Adler bireysel -ferdi- pgiboloji ekolünü kurmuştur ve Wund içe bakış yöntemini uygulamıştır bunların hepsi bireyselliği ele alır ve bir mesaj verir bize Freud o koltuğa bir topluluğu oturtmadı sadece BiR kişiyi oturttu ve bir kişi üzerinden gitti. Aynı şekilde modern pgibolojiyi kuran diğer pgibologlarda. Ayrıca sistem bireyselliğin kalıcılığını arttırmak içinde BANA GÖRE bir korku politikası da uyguladı. Bu dünyada hiç bir şey kendiliğinde olmuyor ve bir amaca hizmet ediyor. George Orwell 1984 kitabında toplumsallığın korkunç felaketinden bahsetti ve bireyselliği övdü aynı şekilde Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünyasında da bize yönelttiği felsefi sorular hep bireysellik konusu ile bağdaşmaktaydı. Dünya artık bireysellik etrafında dönüyor güncel en etkin akımlardan birisi ise liberal hümanizm -bu akımı araştırın- ve liberal hümanizm'in etkin olması onun doğru olmasından kaynaklı değil bir amaca hizmet etmesinden kaynaklı zira son yapılan araştırmalar gösteriyor ki determinist yapıdayız bu da dataizm akımının ileride ön plana çıkacağını gösteriyor bana -bu akımı da araştırın-

Yazdıkça beynime bilgiler doluşuyor ve bu bilgileri toparlamakta güçlük çekiyorum konu çok dağıldı çünkü her şey ile bağdaşan bir konu olayları biraz yalınlaştırırsak bireysellik ön planda ve çağımızda artık bilimin gelişmesi ile tıp da gelişti bu da doğanın şu kanununa karşı gelmek oluyor SADECE GÜÇLÜLER YAŞAR artık öyle değil gelişmiş tıp sayesinde güçsüz bir bebek bile yaşayabilir. Güçsüz bir bebeğin yaşaması ise sistemin toplum üzerindeki algoritmalarını değiştirmesini gerektiriyor nitekim de değiştirdi de yeni kanunlar yeni düşünce akımları ve küreselleşmek. Her şey bu noktada başlıyor güçsüz bireyin yaşaması bu çoğu durumu değiştiriyor, artık olayların sistem tarafından çift taraflı olarak oluşturulmasını gerektiriyor. Neden mi? Muck bu başlıkta üstüne basa basa tekrarladı mükemmel bir beynin var, ve her şeyi yaratan tek kelime ile mükemmel lakin beyini bu sözler ile anlatmak bile yetersiz kalıyor mükemmelden de öte bir beyine sahipiz tüm insanlık olarak şahane bir beyine. Ne yazık ki bu bazı sorunları da beraberinde getiriyor. Her şey dışavurumculuk ile alakalı diye söylemiştim niye mi? Çünkü Freud'un da söylediği üzere içine atma söyle, paylaş... Eğer sen içine atarsan bir süre sonra mükemmel beynin zarar görecek. Arkadaşlar inanın ki şuan bu anlattığım şey basitleştirilmiş versiyonunda basiti çok daha komplike bir yapıda ve çok uzun bir konu. Bu anlattığım şeye bir örnek vermek istiyorum metal müzik dinleyen bir insanı ele alalım bu adam Heavy metal ile dinlemeye başlasın zaman için de heavy metal onu tatmin etmeyince thrash metal, groove metal, deathcore, deathmetal ve ardından black metale kayacaktır. Black metal'in ne olduğunu merak edenler varsa şu linkten şarkıyı dinleyebilirler:

https://www.youtube.com/watch?v=fkyhjlfJkxo

Evet bu şarkıyı dinliyorlar bakın ben thrash metal müzik yapan birisiyim ve müzikle iç içe olmam dolayısıyla bir sürü black metal dinleyen arkadaşlarım var çoğu da satanist. (hayır kendileri dışında diğer insanlara veya canlılara zarar vermiyorlar) Bu adamlar metal müziğin bu seviyesine kadar çıkmışlar ve blackden daha üst nokta yok! Eğer olsaydı onu da dinlerlerdi ama yok ve bu adamları artık black metal tatmin etmeyince kendilerine ve çevrelerine zarar verecekler ki veren kişiler de var, tanıyorum. Aynı dışavurumu başka örnekler ile de anlatabilirim ama hem konu uzayacak hem de o kadar karakter sınırımız yok siz konuyu anladığınızı kabul ediyorum. ferre da böyle bir şey işte doğaya karşı çıkıp güçsüz olarak doğan bir bebek büyüdüğünde cinselliği yaşayamayacak bu durumu da ferre ile dışavuruyor eğer böyle olmasaydı ne olurdu? Aşırı baskı altında olan kimseler dışavurumunu milletin karısına kızına tecavüz ederek sağlayacaklardı, aynı şekilde cinayetlerin de ardı arkası kesilmeyecekti. Bir diğer nokta da ferre ile cinsellik meşrulaştırıldı böylece toplumsal baskı biraz daha aza indirildi elbette bu durumun olumsuz yanı da var insanları bağımlı yapmak gibi ama doğru ve yanlış denen şey kişiye bağlıdır ki bunların felsefi tanımını yapsak bile beyaz ya da siyah diye bir şey olamaz gri renk olur ama koyu gri ama açık gri. Bkz: Avrupadaki Reform Hareketi Bkz:Fransız ithilali ve daha bir çok örnek ile çoğaltılabilir bu durum. Bizim kendi durumumuza gelirsek biz bu ferre denilen şeyden kurtulabilecek güce zamanla erişen insanlarız ve kurtulduk ta -ben kurtuldum ve genelimiz de kurtuldu o yüzden bunu varsayıyorum- Dışavurum hem sanat olarak hem de insan pgibolojisi olarak çok büyük bir konu ve ben bu konunun çok küçük bir kısmını paylaştım sizlerle umarım gerekli bilgileri almış ve özümsemiştir siniz. Lakin bu yazıyı iki üç defa okuyun ki kafanıza daha iyi yerleşsin. Sizden ricam bunu diğer konulara da sentezlemek sevgiyle kalın.

Dipnot: Muck bunu okuduğunu biliyorum bu bir nevi bendeki bilgileri paylaşarak kendimi kanıtlamak tarzında bir yazı oldu yazının kendimce saptadığım ekgib kısımları var zira olabildiğince basite indirgedim ama sen zekisin muck olayları ekgib de yazsam anladığını düşünüyorum. Seninle konuşmak ve tartışmak istiyorum ikimizinde birbirimize katacağı bilgilerin olduğu kanısındayım ve ortak bir bilgi alışverişi yapmak istiyorum. Fizik teorilerinin topluma uyarlanabilmesi gibi değişik konu başlıklarına sahibim cevabın olumlu ise bana PM atarsın.

ikinci Dipnot: Düşünmeniz için bir haber ve bir soru

Haberi açmadan önce reerkarnasyon denen bir şeye inanmamanızı temenni ediyorum sadece beynin mükemmel yapısına bakın ve hayran kalın nasıl oluyor böyle bir şey?

https://www.mynet.com/bir...-insanlar-1063243-mykadin
-

Sabah uyandığınızda okumanız dileğiyle

Yaşamak ummaktır.
Yeşil yapraklar umar
şu beli bükülmüş agaç,
yelkenler rüzgar umar
bir kız tanırım, sarışın
sevgilisini esmer umar.

Aç karnına istiklal umar
Bombay'lı amale, Cava'lı topraksız,
Hamburg'lu ana ekmek umar,
Paris'li çocuk intikam
ben sulh umarım
Ramazan oğlu Recep
kışlanın duvarına vermiş sırtını
memleketten mektup umar
ve her talim dönüşünde,
her nöbete çıkışında tezkere umar.

Ummaktır yaşamak.
Çık bu saatte evinden
kilitle odanın ve kalbinin kapılarını,
keder seni evde bulmasın,
pişmanlık geri dönsün kapından.
Vehimlerini azat et;
soyun hatıralarından,
tazelensin adımlarındaki kuvvet
doğacak günü yolda karşıla:
yeni umutlarla başlar yeni gün;
tahammül umuttan doğar.
Zaman bizim dostumuzdur, unutma
en az HÜRRiYET kadar.

Ummaktır yaşamak.
ibret al, ders al geceden
çevir başını gökyüzüne
yıldızlara bak.
Güneşli sabahların umududur yıldızlar.

Bir vedalık hükmü var hayatın,
ölümün vakti saati sorulmaz.
Serçe kuşu gibidir umut,
dal yorulur, serçe yorulmaz.

Suat Taşer

HOŞUMA GiDER

Hoşuma gider,
Elinde çay bardağı,
Güneyde bir köy evinin
Üstü çinkolu balkonundan
ve yağmurlu havalarda
Dağlara bakan birisinin
Duruşu..

Hoşuma gider,
Her gün sokaklarda
Uzuneşek oynayan çocukların,
Avuçlarına tükürerek,
Koşmaları..

Hoşuma gider,
Çiçeği burnunda aşıkların,
Bir okul sonrasında,
Koltuklarına sıkıştırarak
Ciltleri bozulmuş kitapları
Ve ürkek bir tavşan gibi
Aşklarını, acılarını
Elleriyle bastırarak
Yürümeleri...

ANKARA

Niçin sevilir bir kent
Ekmeği suyu insanı için mi
Yoksa uğultusundaki
o sürekli derinlere kaçan
eskil renkten mi
Yoksa gizlediği için mi
suçlarımızı
gökyüzünden kırlardan
Niçin sevilir bir kent
Bilmem ki.

Ama artık zamanı geldi
itiraf etmeliyim
Seviyorum bu kenti ben de
Bir kadını sever gibi.
içim içimi yiyor kimi zaman
Kızıyorum gördükçe hafifliklerini
Ama çıkıp baktığımda tepelerinde aşağılara
inip yitirdiğimde kendimi
o buğulu sokaklarında
Anlıyorum onsuz edemeyeceğimi
Niçin sevilir bir kadın
Bilmem ki.

Ankara
Ey aziz kentim benim
Bana kimliğimi kişiliğimi verdin
Zor günlerde sen emzirdin
yetim şiirlerimi
Ey güzeller güzeli
Mustafa Kemal'in gelini.

Göğe atılırken taş kesilmiş
Çift başlı bir Hitit kartalı gibi
Bakarken Anadolu'ya
Asıldım ayaklarına
Boynumda Midas'ın armağanı
Gümüş bir gemi çapasıyla
Dolaşıp duruyorum
Ay ağılı dolamlı
Düş çanağında.

Dipnot: Ulan memlekette iyimser, hayata umutla bakan pozitif şair yok aq. Lisede 4 yıl edebiyat dersi gördüm bir tane bile mi pozitif şair çıkmaz aq. Saatlerce aradım yok abi. Kültürümüzde ben bu adamları tanıdım memleketin unutulan şairlerini. Sanatçılarımızı. Güzel şiirleri var Orhan Veliyi de öneririm.

Birde şuraya Saim abiden bir video paylaşayım

https://www.youtube.com/watch?v=7S-uskwUn5c