tüm başlığın anasını ve evveliyatını gibeyim... millete laf anlatayım derken adım gerizekalıya çıktı amk ; insanın zoruna gidiyor haliyle. örneğin size diyorum ki:
" 'Aşk insanın genlerini gelecek nesillere aktarabilmesi için beyinin hormonlar yoluyla kendine benzer eşi bulmasıdır. Beynin sol ön mantıklı düşünmeyi sağlayan lobu etkisiz hale gelir üreme düşüncesi baskın geldiği icin mantıksız hareketler görülür. ' bunun adı ödev mi?böyle ödev mi olur? adam gibi ödev yapalım."
üslubumun yanlış olduğunun farkındayım ; zaten ben iyi bir öğretmen değilim.ben daha çok "ulan gerizekalı , böyle düşünce mi olur?!" diye başlayıp , "bak çocuğum , bak gerizekalı evladım... " diye devam edip mevzuyu açıklayan biriyim. çünkü çok ama çok fazla aptallık var. insanların yüzde doksanı ilkel beyinli , yani gerizekalı ancak insanların yine yüzde doksanı , her zaman akıllı olduğundan emin.
başlığa girdiğim zamanlarda bunun üzerinden gidiyorum ben de.hala alfa-omega-beta muhabbeti yapan ve bu tanımların anldıbını bilmeyen , 31'i bırakmak değil de en azından hala azaltamayan , sporla ilgili destan yazılmasına rağmen hala "sürü halinde dalarlarsa ne yapacağım?" diye soran , iki satır ödev (!) yazıp bununla mucxjzzz'la iletişime geçebileceğini sanan vb. binbir türlü gerizekalı var ve bunlara gerizekalı olduklarını söylerseniz kesinlikle reddederler. peki şu saydığım davranışlara bir bakın ; hangisi sizce akıllı bir insan davranışı?
benim yaptığım da bu arkadaşlara yaptıklarının saçmalığını anlatmaktı ; tabii çıldırdığım için küfrede küfrede , hatta geçenlerde (9 nisan 20.00) mucxjzzz'a şöyle bir mesaj attım:
"sorumluluk ; verilmez , alınır. bundan sonra sağ kolun benim. senin adına konuştuklarımdan onaylamadığın şeyler olursa söylersin."
mucxjzzz'un çoğu mesajı okuyup yanıt yazmadığını bildiğimden , eğer yanıt yazmazsa onaylamıştır diye düşündüm ; buradaki sağ kol mevzusunda amacım şu:bi' tak anlattığımda eğer adım "mucxjzzz'un sağ kolu" olsaydı dinlerdiniz ; ben de bunu sağlamaya uğraştım aslında ama dalga malzemesi oldu tabii ki.
bu kadar yazıdan sonra hala bozulmuşluğum geçmedi ; tekrardan tüm başlığın evveliyatını gibeyim. kendi görüşlerimi tıpkı sizler gibi doğru buluyorum ve saçma şeyler gördüğümde bunları düzeltmeye çalışıyorum ; iyi niyetli olduğumu da en azından ben biliyorum. belki bir de çok çükülenen entry'lerimi şukulayan eleman. açıkçası bu kadar ruh hastası dururken benim adımın deliye çıkmasına üzüldüm. bundan sonra da mantık ilkelerini gerizekalıya anlatır gibi anlatıp bir daha da ödevler vb. harici yazmayı düşünmüyorum. topunuzun anasını gibeyim ; "benim de mi?" diyen olursa , "yok kanka , seninki hariç." diyeceğim ama aslında senin de ananı gibeyim. hepinizin anasını gibeyim ; kötü günler.

Aşkın nörobiyolojisine baktığımız zaman çeşitli varyasyonlar görüyoruz. Öncelikle aşk dediğimiz kavramı beynimizin bize oynadığı bir oyun veya şişirilmiş bir balon gibi düşünebiliriz. Olaya hormonlar tarafından bakarsak , vücudumuzda bizim için hayatsal faaliyetlerimizi yöneten bizi adeta hayata bağlayan 2 adet hormonumuz vardır. Bunların isimleri serotonin ve dopamindir. Bu hormonlar birbirleriyle ters orantılı çalışır. Yani dopamin miktarı artarsa , serotonin miktarı azalır. Bu olayların aşk ile bağlantısı büyüktür ve aşk üzerinde büyük rol oynarlar . çünkü aşk bizzat bu hormonlar tarafından beynimizde oluşturulur . Aslında aşk denilen şey yalnızca hormonların bizim vücumuzdaki yarattığı etkidir . Olayın biraz daha içine girelim , sizden çok yakın hissettiğiniz birini seçmenizi isteyeceğim , büyük ihtimalle ilk önce aklınıza ailenizden birisi veya çok yakın arkadaşınız gelmiştir . Böyle olmasının sebebi , karşınızdaki insanla geçirdiğiniz süre sizin onunla aranızda olan bağınızı arttırır . 10 yıllık arkadaşınız ile yeni tanıştığınız bir insan arasında kendinizi yakın hissedeceğiniz kişi tabikide 10 yıllık olandır. Bu beyninizin size oynadığı oyundur , siz 10 yıllık arkadaşınızın size ihanet etmesini veya kötü bir şey yapmasını ummazsınız , veya böyle bir şey yaptığında kabul edemezsiniz sanki karşınızdaki insan sizi hiç terk edip gitmeyecek gibi gelir ama yeni tanıştığınız insana bu şekilde güvenemezsiniz çünkü beyninizde o kadar fazla oksitosin hormonu salgılanmamıştır ve beyniniz bağ örmediği için yeni tanıştığınız bir insanı kendinize yakın görmezsiniz . Aslında yeni tanıştığınız kişi size hep iyi davranacak veya hiç yanınızdan ayrılamayacak bir kişi bile olabilir ama siz yinede 10 yıllık arkadaşınıza daha fazla güvenirsiniz. Az önce yukarıda adı geçen hormon bunu sağlar, adı itibariyle oksitosin . Bu hormon hamile kadınlarda doğum sırasında çok fazla salgılanır bebeğine daha fazla bağlanması için , bu süreç içerisinde anne ile çocuğu arasında sıkı bir bağ olur bu sayede anne çocuğunu sahiplenir ve ondan kolay kolay ayrılamaz . Şimdi bu bilgileri verdikten sonra bu konuyu aşk kavramı ile ilişkilendirmek istiyorum , hemen hemen benzer şeyler . Aslında aşk kavramı ve cinsellik birbirine paralel giden iki olgudur. iki kavram karşı cinsle birleşme ve bağlanma üzerine kuruludur ; bakın yine bağlanmadan söz ediyorum yani oksitosin hormonundan. Siz karşınızdaki ve sevdiğiniz bir insanı düşündüğünüz zaman ona daha çok bağlanıyorsunuz , zaman geçirdikçe , ortak bir şeyler yaptığınız zaman birde üzerine cinsel olarak birleşirseniz ortaya kopmaz bir bağ çıkıveriyor. işte biz bu hormonların size beyninizde yarattığı etkiye aşk diyoruz. Aşkın en önemli silahı cinselliktir bunu unutmamak gerekir. Platonik aşk kavramı da buradan gelir. Platonik aşıkların karşısında genellikle çekici ve güzel bir kız bulunur . Ona aşık olan gencimiz sürekli karşısındaki kızı düşünür her dakika aklına gelir birde üstüne cinselliğin verdiği birleşme dürtüsüde olaya dahil olunca ortaya enfes bir hormon karışımı ortaya çıkar . Gencimiz adeta kızı gördüğü zaman başı döner , kalp atışları hızlanır , iştahı kesilir bu olayların hepsi dopamin hormonu ile bağlantılıdır . Aslında olaya 3. kişi tarafından baktığımız zaman gencimiz tek isteği karşısındaki güzel ve çekici kıza genlerini aktarmak yani onunla birleşmek istemektedir. Beyni gence bunu emreder , gencimiz ise televizyonlardan gördüğü veya annesinden duyduğu bilgilerle kıza gider ve çıkma teklif eder ve hayatının hatasını yaptığı gün işte tam bu andır. Gencimiz gayet normal bir şekilde yaklaştığını düşünmüştür , ama kızımız genç ile dalga geçerek veya teklifini kabul etmeyerek gencimizi adeta ezer . Genç erkeğin hayatında onu depresyona sokacak kadar etki yapar maalesef . intihara bile sürükleyebilir. Çünkü beyninde çok fazla miktarda hormon o kızı her gördüğünde veya her düşündüğünde salgılanır. Aslında bu olay çok normal bir şeyken yani erkeğin kıza ilgi duyması , onunla birleşmek istemesi toplum tarafından ve kızların şartlanması dahilinde bu olay bastırılır gencimiz aşk acısı çekiyorum diye kendini mahveder ve güzelim hayatını kötü bir şekilde geçirir ve kızlara karşı bir soğuma yaşar. Konuyu toparlayacak olursak , aşkın nörobiyolojik boyutu dopamin , serotonin , oksitosin , vasopressin hormonları tarafından yönetilir . Ve aşkın en büyük silahı cinselliktir. Aslında karşı cinste yalnızca birleşme isteği duyuyorken , bunu aşk sanman ve acı çekmendir.

iYi AKŞAMLAR
Yazıyı bir kez daha düzenledim bir öncekinden daha iyi kanımca. Ama biraz karışık oldu gibi. Her neyse umarım yazımı beğenirsiniz ve yazıyla alakalı yorum yaparsanız, yazı hakkında iyi kötü bir eleştiride bulunursanız iyi olur. Her neyse başlayalım
AŞKIN NÖROBiYOLOJiSi
PART I
AŞK: Birine karşı hissedilen kuvvetli tutkuya denir.
Kadın ve erkekte neslin devamı için varolan yüksek tutkulu bağlılık canan hocanın tanımıyla
Temel olarak milyonlarca yıl önceye dayanır. Ve bazı insanlar tarafından kullanılmayı çok sever.
Kısaca baktığımızda 5 reklamın 3 ü aşk denen şeyle alakalıdır. Bir kadın olur vs.
Aslında muhtemelen farketmişsinizdir. izlenilen bütün reklamlarda bir kadın vardır, rujlu bir dudak, dolgun bir kalça vardır. Ustanın bahsettiği köy dizilerinde bile rujlu dudka kullanılması olayı buradan geliyor.
MANiPÜLASYON iÇiN ÇOK UYGUN BiR KONU. Ve sağolsunlar onlar da bu fırsatı affetmediler.
Son yazılardan anlayacağınız üzere cinsellik önemli bir nokta çünkü ilkel beynimizin soyunu devasm ettir. Komutunu içeriyor
Eşeysiz üreme gayet basit, çabuk ve rahattır. Gelişmemiş canılar mitoz bölünmeyle çok kolay bir şekilde çoğalabilir. Örenğin bir bakteri 20 dakikalık zaman içerisinde tekrar bölünebilme durumunu geliyor. Eğer bu üremeyi kontrol eden etkenler olmasaydı, geometrik diziyle devam eden çoğalmada, bir bakteriden yaklaşık 2000 ton ağırlığındaki bir bakteri kitlesi meydana gelir.
Ama eşeyli üremeye gelince, iş daha kompleks bir yapıda olur. Çünkü ortada iki adet canlı vardır ve genlerini birbirine aktarırlar. Dünya üzerindeki canlı yaşam süresi sanırım 4.5 milyar yıl gibiydi, anlayacağınız baya bir uzun, eşeyli üremenin tarihi ise 1 milyar öncesine kadar dayanıyor.
Sonuç olarak eşeyli üremenin tarihi canlılar tarihinin yaklaşık 4 de 1 ini kapsıyor. Canlılar çok uzun zamandır eşeysiz üremenin yanında eşeyli üremeyi de kullanıyor. Ve bunun sonucunda farklı canlılarda farklı eşeyli üreme yöntemleri ortaya çıkıyor. Çiçekte hem erkek hem dişi organı yer alıyor, mantarlar sporla ürüyor, kimisi yumurta yapıyor ve o yumurtayı bacak arasına alarak kış kıyamette km lerce yol yürüyor vs.
E bunun bir de insan formatı da var tabi. Memelilerde yeni bir canlı meydana geliyor, ve canlı cinsel olgunluğa henüz sahip değildir. Bir süre bekledikten sonra bu olgunluğa ulaşabiliyor ve üreyebiliyor. Erkekte sperm ile oluyor ve spermlerin saklandığı özel yerler var testisler. Buraların kendine has sıcaklıkları hormonları vs. Var
Kadında rahim var. Burası bebeğin yaşayabileceği sıcaklıkta tutulmalı, bebeğin gelişmesi için besin aktarımı yapılmalı, belirli hormonlar salgılanmalı vs derken bizde iş baya karışık. Halbuki bakteriler fotokopi makinesi gibi. Gerçi bakterilerde de soy tükenmesi söz konusu olduğu zaman birbirlerine gen aktarıyorlar. Bu canlılar sırf bu şekilde güçlendiler ve geçen gün haberlerde görmüşsünüzdür antibiyotıklerimiz karşı koyamıyor. Buradan da varacağımız sonuç, en basit canlı olsa bile beyni olmasa bile bir şekilde soyunu devam ettirmesi gerektiğini biliyor. Hatta olayı tam hatırlamıyorum, o yüzden doğruluğundan da emin değilim ama bir atlıkarınca bile dişi bulamadığı zaman kendi kendini döllüyor ve hamile kalıyor bir şekilde.
Şimdi üremenin karmaşık olduğunu biliyoruz ve 1900 lü yılların ortasındayız. Dünya üzerinden Sigmund Freund gelip geçmiş ve bize cinselliğin canlılarda önemli bir komut olduğunu iddia ediyoru. Ne yaparız ?
Bu cinselliği bir şekilde evirip çevirip millete sunup bolca para kazanabiliriz. Üstte bahsettim makyaj malzemelri kırmızı dudaklar vs. kadını daha kadınsı gösteriyor. Canan hocanın videosunu izlediysenib dudaklardaki kırmızılığın öst. Hormonundan geldiğini biliyorsunuz demekdir. Ve işin en önemli kısmı da artık cinsellik sadece ÜREME iÇiN DE KULLANILMIYOR, BiR ZEVK ARACI VE ÇOK DA GÜZEL HAZ VERiYOR. Ne yaparız ? Kendinizi 1950 li yılların ortasında pgibologlarla toplantı yapmış ve nasıl reklam yapacağını konuşan bir işaddıbının yerine koyun.
Oraya buraya kadın fotolarıyla güzel bir reklam afişi hazırlarım vs. Çünkü
Beyin üremenin karmaşıklığını engellemek için aşk denen br kılıf bulmya çok müsait. Yani cinselliği perdelemek için. Zaten 3000 yıllık yunan mitolojisinde bile bu aşk denen konu geçiyor. Arza açık bir konu. Ve bizler de heryerde cola içen kadın fotosu, tatildeki bikinili kadın fotosu görüyoruz. Bizde şöyle bir düşünce beliriyor.
Benim güzel bir kadınımın olması için Bu rerklamı yapılan şeylere sahip olmam lazım. Algısı oluşturuluyor.
ilkel beyin kişiye soyunu devam ettir komutunu verir bu bütün canlılar için geçerlidir ve GÜNÜMÜZ ŞARTLARIYLA insan beyni bunu aşk olarak algılar.
Bir insanın karşı cinsten birinden hoşlanması etkilenmesi konuşması buluşması sevişmesi hamileleiği vs. derken iş çok masraflı oluyor demiştik.
Ve ilkel beynimizin verdiği kutsal bir komut var : SOYUNU DEVAM ETTiRECEKSiN
Bu komutun karşısında duygusuz beyinsiz bakteriler, kendinin farkında olmayan hayvanlar bile hazır ol vaziyetine geçiyor. Günümüz zamanında bu iş aşk denen olayla oluyor. Aşk oluyor çünkü beyin ilkel beynin verdiği yüce komutu yerine getireceğini zannediyor. Bu yüzden bir sürü macera. Peki aşk nasıl olur ?
Erkek ve kadın beyni arasında bazı farklılıklar var
http://www.bbc.com/turkce.../131202_beyin_kadin_erkek
Araştırmaya göre, beyindeki sinirlerin bağlarındaki fiziksel farklar, erkeklerde yüzde çıkan tüyler, kadınlar da ise göğüslerin büyümesi olarak görülen ikincil cinsiyet karakteristiklerin oluştuğu ergenlik döneminde ortaya çıkıyor.
erkek beynindeki sinir bağlantılarının, beynin aynı lobundaki ön ve arka tarafları arasında kurulduğunu, tipik bir kadın beyninde ise, sinir bağlantılarının daha ziyade sağ ve sol loblar arasında, bir taraftan diğer tarafa doğru dizildiğini gösteriyor.
Bakın iki üstteki cümlede de ilkel beynin yaptığı hazırlık söz konusu.
Erkek daha çok hareket ister. Onu yapar bunu yapar vs.
Kadın ise rol keserek kendini ağırdan satar, Karşısındaki erkeği analiz ederek testler yaparak onun alfa erkek olup olmadığını anlamaya çalışır.
Kadınımız sürünün arasındaki en alfa olana vermek zorundadır çünkü hamileleik çocuk bakımı vs zor bir iştir ve çok maliyetlidir. BU YÜZDEN KADINIMIZ SÜRÜDEKi EN BASKIN ERKEĞE VERMELiDiR.
Yani beyler sadece kadın için de söylemiyorum, herşey için ilerlemekten alfa erkeği olmaktan başka çaremiz YOK
TCMA da anlatmıştı
Kadının alfa erkeğini seçerken onu test ederken filan farkında dahi dğildir çünkü bu doğrudan bilinçaltı ile alakalıdır. Bilinçaltı alfayı seçer ve aşk duygusu kadında tetiklenir.
Bu bir çeşit DOĞAL SELEKSiYON
Bunu bilinçaltımız seçer çünkü soyumuzu devam ettirmemizi de ilkel beynimiz bilinçaltımız söyler
Bu uzun süredir böyledir.
Part II ye geçiniz

PART II
Şimdi akın nasıl olduğuna gelirsek beynimizin tam ortasında limbik sistem var bu sistem uyarılıyor ve teyakkuzda. Bütün davranışlarımızı buna göre şekillendiriyor.
Bu bence biraz erkek kısmındaki abazalıla da alakalı. Çünkü hayatında doğru dürüst kadınla muhattab olmamış bile. Yanına bir tane kadın oturunca hayvan gibi testosteron salgılıyor azıyor ve onunla nasıl gibiştiğini düşünüyor. Adam hiç görmemiş
Beyin bu olayla uyarılıyor. ver onunla asıl ciks yaptığını düşünmesi daha ayrı. Bilmiyorum ama orgazm sırasında oksitosin dene hormon da salgılanıyor.
Aşık olan biri öküz gibi hormon salgılıyor. Beyinde serotonin dışında herşey özellikle dopamin artıyor.
Dopamin ve serotonin ters orantılıdır.
Serotonin uyku düzeni ve iştahı kontrol ediyor. Aşığın yemek yiyememesi ve uyuyyamaması buradan geliyor.
Aşık olan birinde obsesf komplusif bozukluktaki olay meydana geliyor. Bu hastalar kapıyı 30 defa kont eder elini çok yıkar. Kapının orada olduğunu ve güvende olduğunu bilir, ama YiNE DE KONTROL ETMEK ister.
Çünkü beynin alt ve ön kısımlarında kısır döngü meydana geliyor, beyin error veriyor.
Birine tutulduğunuzda da aynı kkısır dögü oluyor.
Yani beyin o komut için uzun süre boyunca hazırlık yapıyor ve uygulayacağı aday geliyor
Bu yüzden beyin karışıyor.
Aşkta serotoninin azaldığını söylemiştik. Çünkü bir sıkıntı hissediyoruz ve onu düşünüyoruz onu düşündükçe de dopamin hormonumuz artıyotr. Kendinizi nofabtayken düşünün çünkü buna çok benziyor.
Onu düşünmeden yapamıyoruz
Arka tarafta kısır dögü sistemi devam ettikçe beynin ön tarafı da duruyor. Yani kişi mantıklı düşünemiyor
Yine bahsedelim eş seçilimi tamamaen bilinçdışı
Şimdi aşık olma işi bitti diyelim ve bir çocukları oldu, baba çocuğunu kucağına aldığında testosteron seviyesi dibe vuruyor ve hamilelik süreci içerisinde de durum bunda farksız. Kadında da öküz gibi oksitosin salgılanıyor. Bu hormon aşk ve çocuk yapınca oluşan horömon
Erkek kadın hamile iken tek eşliliğe eğilimi görülür.
Ama bence yine de tam kalıcı değildir, çünkü erkek insan çok eşli bir hayvandır, bunun ilkel nedeni farklı kişilerden farklı kombinasyonlar elde etmek. Üst beyin olarak da ciksden aldıığı zevk. Ama ilkel beynimizde yatan farklı kombinasyon eğilimi de, üst beynimize farklı şekilde perdeliyoruz, yeni eğlenceler olarak. Ama kadında böyle bir güdü pek yok, o yeter ki alfasını bulsun. Bir ömür köleside olur.
Bie düşünelim beyler bizler neden grup sex yapmayı threesome ı daha çok tercih ederiz. Sana da soruyorum mucx neden ?
Farklı bir am görmek, farklı kadın tatmak, bu şekilde sosyal statümüzü yükseltmek. Ama aslında FARKLI KOMBiNASYONLAR DENEMEK. Beyler anlayacağınız üzere yeniden söylüyorum, erkekler çok eşliliğe güdülüdür. Hele günümüzde feminizm diye bir olay çıkmış ya, bence o olay her nekadar eşitlik diye görünsede bence kadının kendi genine ihanetidir. Bunu da öst. Hormonu etkisiyle yapıyor neyse bu daha farklı konu sanırım.
Şimdi nasıl aşık olma olayı başlar ?
Kadın ve erkek birbirlerini gördüğü zaman işimiz önce görselliğie bakar. Kadınlarda bu daha az ama yine de görselliğe bakar. Çünkü görserllik hayatımızda önemli bir yer tutuyor
Erkek kadını görünce fiziğine bakıyor
Kadında ise sanırım önce tipine bakıyor, ama tipten kastım dış görünüşten çok bakımlı olup olmadığı yine yakışıklılıkta bir etken olabilir. Ama önemli olan kendine bakıp bakmadığıdır.
Zaten güzellik göreceli bir kavramdır. Farklı yüzyıllarda toplumların farklı güzellik anlayışları vardır.
Bir 15. Yy Avrupa tarzı Rönesans yağlı boya tablosunu, Levni nin 18. Yy da yaptığı minyatürleri incelersek anlayışların biraz daha farklı olduğunu görürüz. Bu güzellik anlayışı da bugün büyük makyaj şirketleri tarafından kontrol altındadır.
Peki sonra
Kadın: Önce bir test edip adam gibi analiz çıkartıyor, alfa olup olmadığını anlıyor. Veya bunun dışında para da önemli bir etken
Kadınlar zaten güce yönelir aslında günümüzde paranın manası da güçtür.
Erkeklerde ise
Fizik
Çünkü toplumumuzda erkeklerin görevleri daha çok dış hayatla alakalıdır yani erkeğin bu işleri halletmesi için sosyal özelliklerinin gelişmiş olması gerekmektedir
Kadın ise daha çok yemmek yapmak çocuk bakmak gibi işlere bakar
Bir de şu aşinalık dediğimiz faktör var. Hiç tanımadığın birine . Haydi gel evlenelim diyemeyiz.
Ve koku faktörü
iki çift birbirini seçerken daha farklı genlerden olmaya dikkat eder
Neden ? bkz. Akraba evliliği
Karşıdaki insanın da kokusunu aldığımızda onun da kimyasal analizini çıkartıyormuşuz. Gerçekten çok ilginç bir bilgi. Ben şahsen kokunu bu kadar etkili olacağını düşünmemiştim
Şu videoyu izleyin bak aynı yerde duran kadınların adet döngülerinin aynılaşması da kokuyla alakalıymış. Hangi koku daha baskınsa o orkestra şefi gibi olup tarihleri belirliyormuş.
Koku önemli bir faktör zaten bilinç süzgecinden geçmeden direk bilinçaltımıza etki ediyor.
Her neyse benden bu kadar. Umarım güzel olmuştur. Eğer bir yanlışım varsa söyleyin aslında biraz incin oldu gibi ama her neyse. Umarım güzel ödevlerden biri olmuştur.
Hadi herkese iyi geceler