burası benim lan siktirin gidin

Buzlu vodka akciğere zarar verir.
Buzlu rakı karaciğere zarar verir.
Buzlu viski kalbe zarar verir.

edit: Buz sağlıga zararlıdır.

Mütemadiyen acı çekiyorum..

sen tenimde sıfırın altında ki soğukluk,
sen damarlarımda ki kan kaybı,
çektiğim acıların bilinç altımda ki yansıması,
omzumu sıvazlayan yokluğun,
geri dönmen için nasırlaşmış derime dökülen ilk göz yaşı,
ve asla dönmeyecek bileti kesilmiş bir yolcu..
ben ise ; ölmek üzere olan bir sevdaya yapılan ilk kalp masajı,
dudaklarına yapılan ilk sun-i teneffüs,
senden başkasını sevemeyecek kadar faşist,
her şeyi seninle paylaşacak kadar koyu bir komünist..
fakat, üzgünüm sevgilim..

-ayrılık çok bölücü...

istediğim tek şey %40 alkollü derin bi aşk.

sonra dedim ki..
ne dedim bilmıyorum ama mutlaka güzel birşeyler demişimdir

http://inciswf.com/1332235315120.swf

Yolculuklarda kafasını koyacak bir can kenarı olmadığından, cam kenarına tüm benliği ile yaslanan adamlar vardı bu kentin taşıtlarında. O adamlar ki, kentin ayaz gecelerinde umudu düşünürlerdi. Gök griydi, umut ise mavi. Onlar hep vardı bu kentte. Bundan sonra da olacaklardı. Ama bir de kadınlar vardı bu kentin çıkmaz sokaklarında. Umut verip, umutsuzluğa düşen, denizi düşleyip toprağa gömülen, ne kalabilen ne de gidebilen kadınlar.

Aslında bilirsin, reklam bitince dizinin orada biteceğini. Ama yine de beklersin. Öyleyim işte. Bir şey olacağından değil ama hani belki...

Parfümü değil de, hani bi de kendi kokusu var. Boynundan, dudaklarına kadar.

bazen yalnızca gibtir olup gidesim geliyor şu dünyadan
ama onun yokluğu cehennemden daha kötü olamaz diyor susuyorum..

Bazen sadece rüyada bile onu görmek kalbinin teklemesine yol açabiliyor.

düşüncelerin değerini kalabalıkların belirlediğini sanan ne çok insan var..

Seni özleyeceğine emin olduğun tek kişinin artık özlemediğini bilmek işte bunun tarifi yok.

Birini sevmemeye çalışmaktır aşk. ilk elini tuttuğunda, heyecandan ne yapacağını bilememektir. Heyecanlanmaktır, heyecanını durduramamaktır. Gece yatakta tavana bakarak saatlerce düşünebilmektir. Öpüşmek için utanmak, bir zaman sonra ise dudaklarına alışabilmektir. Dudaklarının tadına alışabilmek. Biraz daha aşık olmak için, biraz daha müzik dinlemektir. Biraz daha öpmektir, biraz daha sarılmak, “hadi biraz daha” demektir. Onun gittiği yerlere koşa koşa giderken, bir zaman sonra gitmemektir. Ama gizliden gizliye takip etmektir; aşk. Bazı şeyleri sürekli düşünüp, kendine yedirememektir aşk. Yalan söylemektir aşk, kaybetmemek için büyük büyük yalanlar söylemektir. “Tabii ki de çoktan unuttum” cümlesinin ta kendisidir; aşk. Sırf hayatında biraz daha kalmasını istediğin için arkadaşça davranmaya çalışmaktır. Arkadaş olamamaktır, aşk. Kıskandırmaya çalışmaktır, kıskanmaya çalışmaktır, kıskanmamaya çalışmaktır. Gülerek dinlediğin şarkıların gerçek anlamlarını, yalnızken anlayabilmektir. Onunla gittiğin yerleri hatırlamaktır aşk. Hatırlamak istememektir ama hatırlamaktır. inatla hatırlamaktır aşk. Ama şayet o hatırladığın mekanda olursan, hatırladığın şeylerin lafını bile etmemektir. Bilerek hata yapmaktır, bilerek yanlış yapmak. Konuşmamaktır aşk, susmaktır. Aşk böyle bi’ şeydir işte. Kendini kandırmaktır, kendine yalan söylemektir, yalan söylemek istememek ama zorunda kalmaktır. Herkesin ortasında öpüştüğün birine hissettiklerini bir zaman sonra saklamaktır. Kendinden saklanmaktır. Artık sadece kendinle konuşmaktır aşk, kendi kendine anlatmaktır. Buraya yazmaktır aşk. Etrafında az kişinin kalmasıdır. Artık üzülmemektir, ağlayamamaktır. Artık ü-zü-le-me-mektir, aşk. Gözlerinin dolamamasıdır. “Ağlamak isterdim ama ağlayamıyorum nedense” cümlesidir. içinden geçen cümlelerin başka, yazmaya çalıştıklarının başka, konuştuklarının başka olmasıdır. Bunu bana yazdıran kişidir belki de aşk, belki de bunu okuduğunda aklına gelen ilk kişidir.

Alkol... Şu adaletsiz dunyadaki tüm huurluklardan kaçıp sigindigim kapının ismidir. Sağolsun gibtimin dakikalarini güzel öldürüyor. Afiyet olsun.

Kilometrelerce uzakta, bir şeyler hissettiren insanlar var.

bir huur huurysa huurdur huur
sansar salvo

anasını gibim 4 ay oldu hala unutamadım..

'02:23
ruh sağlığım pek sağlıklı değil.

gördüğüm karanlık ve kanlı kabuslardan sıkıldım artık.
adının baş harfi kayıyor
iç organlarım kanıyor
hayal ettiğim o evimiz yanıyor..

siyasi konular bunlar sen anlamazsın.
kalbimde yaptığın anarşist bir devrim
demokratik bir sevgi değil bu,
kalbim monarşik sevgilim..

sonra bir uçurum;
düşeni bir,
kalanı bin kez korkutur.

Ho bisogno che tu mi ami un po

02:30
beynimin içindeki hücreler duvarları yumruklayan küçük birer bin kuruları gibi.

merak ediyorum
bebeği olan bir anne
sütten kesildiğinde mi,
boğazı kesildiğinde mi daha çok kanar?

kanıyorum.
sütten kesilmişçesine.
yüreğim ezilmişçesine.
bakıyorum.
seni bir daha göremeyecekmişçesine.
yarın ölecekmişçesine..

sonra bir kadın;
ilk aşkını mı,
son aşkını mı daha derine saklar?

şayet ilkse eğer, bu bize bir hançer saplar.

artık halka açık alanlarda sevmeyi yasaklar..

- sen neye bakıyorsun?
- yazdıklarını anlamaya çalışıyorum.
- yazmıyorum jack, kusuyorum. gibtir et.
- bu şekilde kusmayı öğretmelisin öyleyse herkese.
- git burdan jack, seninle konuştuğumda şizofren olduğumu söylüyorlar.

zaten bizi hiç anlamıyorlar.
adını karaladığım her kağıt parçasının içindekinin şiir,
senin gözlerinin kutsal olduğunu da bilmiyorlar.

insanlar böyledir işte.
anladıkları şeyleri kendilerine,
anlayamadıklarını ise başkalarına mal ediyorlar.

yazdıklarım belki bir kabusun etkisi,
belki de kabusun ta kendisi.

02:49
ruh sağlığım hala sağlıklı değil.
allunga le mani e salvare me fuori di qui

şiiri bitirdiğimi sanıyordum, kokunu istiyorum.
ne yaparsam yapayım o duyguyu tarif edecek şeyler yazamıyorum.
anlatmayı değil, yalnızca istemeyi becerebiliyorum.
bu yüzden her şeyi boşver;
salvo per abbracciarmi
02:55''

Korkma; varlığını hissedemediğin birisinin yokluğunu hissetmiyorsun.

bazen yaşamak o kadar ağır geliyor ki insana..
sırtındaki yükü bırakıp cehenneme atlamayı kurtuluş biliyor..