/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +2
    bugün cumartesi. her cumartesi olduğu gibi yine geldi yanıma. yanındaki poşetten yeni papatyalar çıkardı. tap taze. demet demet. bıraktı yanıma. güzel kokuyorlardı. çok güzel kokuyorlardı. benim sevdiğim her şeyi benden daha iyi biliyor. çok seviyorum bunu.
    oturdu biraz. konuşmadı. arada kaçamak bakışlar atıyor. farkediyorum, farketmiyorum zannediyor. aptal.

    biraz daha oturdu. gözleri doldu uzaklara baktıkça. pakedini çıkardı, sigara yaktı. ifrit oluyorum yanıma geldiği her cumartesi bir paket sigara bitirmesine. her zaman ki gibi içli içli çekti dumanı içine. hep öyle içer. bitirdikten sonra yere attı izmariti. üzerine bastı. döndü, dikildi yine başıma. bir şeyler olmuş. okunuyor gözlerinden. üzgün bayağı. yani hep üzgün ama bugün daha bir üzgün sanki. ağaca yaslanıp oturdu yere. bi sigara daha yaktı. artık kızmama, içme dememe bile aldırış etmiyor. bir şeyler olmuş. belli.

    "işten atıldım." dedi. bi duman daha aldı. sessiz kaldım ben. konuşmadım. anlatmasını bekledim.

    "gitmiyordum üç gündür. e önceden olan olaylarda var. bi de geçen ay şu adını soran muallak ferhat'a dalmıştımya, şikayetçi olmuş. ruh hastası demiş bana. selma söyledi. ferhat patronla konuşurken duymuş. patrona, 'ilaç kullanıyor. delinin biri. bi isim sordum diye burnumu kırdı. rica ediyorum atın işten.' demiş. patron da geldi bu sabah, 'çıkışını bildir, muhasebeden tazminatını al terket burayı' dedi. gibtir çekip çıktım."

    sinir oldum. gül gibi işten de oldu. evlensek neyle bakacak acaba bana. yine de sevdiğin insan ne yaparsa yapsın suçlu bulamıyorsun onu. seviyorsun çünkü. saçmalığa bak.
    pakedini yokladı, bitmiş sigarası.

    "şuradan bi paket alıp geleyim" dedi.

    tam 15 dakika sonra gelebildi. market bulamamış.

    "biliyo musun senden sonra hiçbir şeye tutunamadım ben. oğuz atay halimi görse yazarlığı bırakır köye yerleşirdi.
    geçen ahmet'le meryem fotoğraf atmış facebook'a. balayından. parise gitmişler. eyfel kulesinin önünde çektirmişler fotoğrafı. dıbına koduğum şerefsiz ahmet'i bile mutlu. hem de nasıl mutlu. biz de seninle roma'ya gidecektik. hani kolezyumda fotoğrafımız olacaktı. nerede dıbına koyim fotoğraf ? hani ? kolezyummuş. hani kolezyum ? kolezyum mu kaldı lan ? balayı mı kaldı dıbına koyim !"

    çok küfür ediyor artık. ona olan sevgimi sınıyor resmen. aman. ne diyoruım ben. saçmaladım. çok seviyorum onu. ne olmuş iki küfür ettiyse. haklı hem. ondan ediyor. üzgün, kırgın, kızgın.

    "hani çok mutlu olacaktık ? kızımız olacaktı. yağmur koyacaktık adını. senin gibi sapsarı saçları olacaktı. benim yeşil gözlerimi alacaktı. hani nerede yağmur ? nerede ? ben oldum lan yağmur. ben oldum. gözlerimin altında ıslanmamak için şemsiyeyle dolaşan insanlar var. ağlamaktan kirpiklerim acıyor. nerede kızım yağmur ?! nerede lan ?!
    gülümsediğinde yanağında oluşan çizgiler nerede ? bana bakınca parlayan gözlerin nerede lan ? nerede ?! niye aldın onları benden ? rüzgarda dağılan o hüzünlü sarı saçların nerede ? gül kokunu alıp neden gittin lan ?!"

    gözlerini sildi. ilkbahar yeşili gözleri ıslaktı. çok ıslaktı. silmek istedim. olmadı, yapamadım. üzgünken başını omzuna koyup yattığın, korktuğun zaman koştuğun o güçlü adam sarsıla sarsıla ağlar, için kanar. ağlamak istedim. olmadı, yapamadım.

    "biliyo musun yedi sene olacak yarın. beraber geçirdiğimiz yedinci yıl. yedi koca yıl."

    yine gözlerini sildi. tebessüm etti. baktı bana, içine çeke çeke.

    "çok özledim ben seni. neşet ertaş'tan zahidem türküsünü söylerdin hani. tek bana ama. sadece bana söylerdin. hatırladın mı ? çok güzel söylerdin be. sen zahidem'i söylediğinde intihar etmek isterdim ben hep. sesinden sonra hiçbir şey duymamak için. kulaklarımda kalan son ses senin ki olsun diye ölmek isterdim. söyler misin bana zahidem'i ? bak neşet baba öldü biliyo musun ? söylesene zahidem'i. neşet baba için söyle bari. ne olur söyle. allah hakkı için söyle. bi kere duyayım o sesini. son kez duyayım. ne olursun. son bir kere."

    ağlamaya başladı tekrar. kör olmak istedim. sağır olmak istedim. yok olmak istedim. olamadım. zahidem'i söylemek istedim. son bi kez. olmadı, yapamadım.
    ayağa kalktı. üzerini toparladı. gidiyordu galiba. bi sigara çıkardı. aleve verdi.

    "beylik parkı'nda oturuyorduk. 2007 yılı. temmuz akşamıydı. ilk ayımızın yıl dönümüydü. daha hiç öpmemiştim seni. hiç elini de tutmamıştım. sen yıldızları izliyordun, ben de seni. sonra, hani o kutsal an gelmişti. ben titreye titreye elimi elinin üzerine koymuştum. bana dönmüş, gözlerime bakmıştın. 'yıldızları yanlış yerde arıyormuşum.' demiştin. dudaklarım dudaklarınla buluştuğunda yüz göktaşı yüz yerinden çakıldı dünyaya. yüreğimde göktaşlarının parçalarından siluetin oluştu, kazındın içime.
    o gün ilk kez 'meleğim' demiştim sana. bir gün melek olabileceğini düşünmeden."

    montunu çıkardı, toprağımın üzerine serdi yavaşça. elini mezar taşıma koydu.

    "soğuk oluyor artık. kış geldi, bastırdı iyiden iyiye. ama merak etme meleğim. yanına geliyorum bu gece. bi ilmik astım tavana. sağlam oldu. yanına geleceğim meleğim. öyle bir sarılacağım ki sana hiç üşümeyeceksin artık. ölüme meydan okuyarak geliyorum meleğim. bir daha hiç ayrılmayacağız... "

    gerçek hayatın leyla ve mecnunları mezarlıklarda yaşar.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +1
    http://youtu.be/XRb8_rmrwYk
    bunu dinliyodum gözümden yaş geldi
    ···
  3. 3.
    0
    Hüzünlü bin
    ···