(bkz:
bugün ziraat bankasında yaşadığım mevzu)
bu başlıkta anlatmıştım ama 2 part halinde, kopuk kopuk. şimdi buradan tek partta amme hizmeti yaptım.
esasen olay sadece bankada başlıyor aq, sonrasını doğuran sebep banka yanee...
dedim aq ygs-5'den 437.0974 puan almışım, lys sınavına da bi gireyim dedim, zaten okuduğum için tiplomadan gelecek puan kesilecek aq, nasıl olsa tercih de yapmayacağım; basayım parayı gireyim lys'ye, bi heyecan olur dedim.
atm'den yatırdım, sonrasında ise teyit etmek için vezneye gittim. benden 1 dakika önce sıra alan 2 zebellah gibi hatun başladı benim sol çaprazımda beklemeye... ayakta bekliyoruz. ama içim kıyıldı. kızlar vardır bi 1.82 falan aq ayaklarında da harley davidson botları vardı amk neyin kafasını yaşıyorlarsa, üzerlerinde lacost vardı, kıçlarında da dar paça siyah renkli pantol vardı. ama bu kadar mı yakışır amk kızlarına, fiziklerini de göstermiş böyle, allah bağışlasın sahiplerine...
neyse aldık sıra numarasını, onlar tabii olarak benden 1-2 dakika önce aldılar, beklemeye koyuldular. bende mekana bismillah deyip girdim. sonra aldım sıra numarasını, bi baktım (e tabi amk istesende görürsün zebellah gibi hatunlar) ağzımın suları aktı acizane bir şekilde...
göz göze geldik soldaki kızla... sağındaki kız ise kıçını dönmüş, ha bire sırasını bekliyordu. ama sol tarafındaki kızla sürekli kesişiyoruz. kız bana paralel dönük bi şekilde arkadaşıyla konuşuyor, ben ise ara ara onunla göz göze geliyorum. ee bu tip yaklaşımların da jargonu böyledir arkadaşlar...
neyse, 1 hatun geliyor, 2 hatun geliyor, 1 yandan çıtır veznedarlar geçiyor, ben de balık sazan misali oltaya getirdim bunu, kızlara bakıyorum böyle abaza gibi takip ediyorum ki tepkisi nasıl olacak hatunun diye...
bir bakıyorum, kız garip bi şekilde göz ucuyla beni izliyor, ama ben hissediyorum. diğerine bakıyorum, onda da öyle bir sonuç veriyor...
neyse bunun sırası geldi, zütüm zütüm bana bakarak gidiyor arkadaşı önde, bu arkada...
neyse, işlemleri bitti; bana sıra geldi. çıktılar. ben ise vezne önünde hatunları kestiriyorum gidiyorlar ya hani önce bir tavaf ettiler bankayı, sonra ise geri çıkış kapısına doğru geldiler. ama ben kapıdan aksi yöne gittiklerini zannediyorum, halbu ki bekliyorlarmış...
neyse benim de işim bitti. çıktım derken kapıdan aşağıya doğru 1-2 metre yürür yürümez o bahsettiğim kız arkadan seslendi "bakar mısınız?" diye. meğer kız kapının önünde bekliyormuş. dedim; "tabii buyurun" diye. biraz konuşabilir miyiz diye. dedim "neden olmasın?" sonra yanımda tin tin yürüyor kız. ama ben utanıyorum amk boyum ondan az biraz kısa aq kız giyinmiş ayağına harley davidson botları amk zebellah gibi olmuş, benden uzun görünüyor mk! hangi okulda okuyorsun, nasıl gidiyor dersler faslı falan filan feşmekan gitti böyle 5 dakikası yürüyüşümüzün. bir bir suallere elcevaplarını verme iştirakine erdim. dedi "seninle arkadaş olalım" diye. dedim "ne gibi?" hemen kesmeden devam etti; "ilk önce birbirimizi bir tanıyalım" diye. sonra dedim ki ulan vecihi geldi top ayağına, kökle sağ kanattan issiar dia gibi, git gole dedim amk. dedim "ben de memnun olurum bundan".
çok iyi falan filan derken kızın gözlerinde parlamayı hissettim. o 5 saniyede fikrim, duygularım değişti beyler. kızdan ciddi ciddi etkilendim. düşünün, o gözlerinin parlayışını görmek bile bende büyük bir etki yaratmıştı. halbusi ki 6-7 saniye öncesinde kızla aşna fişne yapmak için hedeflendirmiştim kendimi. işte aşk böyle bir şeymiş
amıqh0lar. kızdan ciddili hoşlanmıştım...
neyse, anlaşma faslı bitti der iken kızı bir yere zütüreyim dedim. ama tüm bursu iddaa'da barça binine yatırdığım için cebimde az param kalmıştı. mecburen kızla simit-çay faslına tama olduk...
inanır mısınız, kız ne kadar hayran kalmış. cenab-ı mevla'nın sevdiği kuluymuşum. şansım yaver gitti.
işte kızla, paramın ekgiblinden mütevellit; çay-simit faslını vapurda yapalım fikrini ortaya attım. akbil var nasıl olsa hemi de en öğrencisinden:) biner gezeriz dedim içten içe. kızın da kafasına yattı bu fikir.
bankanın çıkışında az ötemizde bulunan "karaköy iskelesinde" beklemeye koyulduk vapuru, ben tarabya'da oturuyorum; kız da kadıköy'de oturuyormuş...
vapur geldi, simitleri aldım, çayları da tabii; kızla tin tin yürüyoruz en alt kata, sıfır deniz manzarasına doğru. oturduk, ne ise yiyeceklerimizi yedik, 1-2 simitten sonra kuru kuru gitmeyeceği için; martılara attık, faydalansın aq kuşları diye:) inanın bana, o kadar mutlu oldum ki, en son ne zaman bunun kadar mutlu oldun diye sorsalar, kem küm ederim...
neyse, geldik kadıköy iskelesine... ulan tarabya'dan çıktım yürüye yürüye dedim önce beşiktaş, sonra karaköy falan gezerim; bi iki çakma rayban gözlük alırım dedim :d
şans ta bu ya, kız da önce kadıköy'den beyoğluna gezmeye, oradan da karaköy'e parası bittiği için bankaya gitmiş.
işte aşk tesadüfleri sever diye boşu boşuna demiyorlarmış aq.
işte vapurda martılara simit atma faslında bir çok kez kızla göz göze geldik. ama birbirimizden kaçarak. ben ondan utanıyorum, o benden utanıyor. böyle aramızdaki seviyeyi tam kaldıramamışız gibi. e zaten öyleydi anasını satayım, kızla yan yana olalı 1 saat olmuş olmamıştır taş çatlasın. ama o küçük küçük kesişmelerin keyfi, kalbimde bıraktığı tesiri anlatamam. gözlerimiz parlıyordu. işte gerçekten aşkı bulmuştum ben ya, inşallah bulmuşumdur:) yanılmıyorumdur inşallah...
geldi yanaştı vapur haydarpaşa iskelesine... ilk önce ben indim, sonra kızın elinden tutma faslıyla karşıdan karşıya geçirecektim. ulan ilk defa utangaçlığımı ruhumdan, beynimden atıp kıza elimi verdim. tam bir centilmen erkek gibi elinden tutup karşıdan karşıya geçirdim. işte bu bile benim deli gibi mutlu olmama vesile olmuştu.
indik geçtik iskeleden, yürüyoruz kızıltoprak yokuşuna doğru. kızın evi bostancıdaymış. minibüsle gidecekti, dedim "istersen minibüsün durduğu yere kadar seninle geleyim?" "yok" dedi, "buraya kadar geldin, biraz gezelim" dedi; "hem daha 1 saat oldu gezeli" diye...
tamam dedim başladık kızın mekanı da gezmeye... ilk hedef moda sahile giden yolu falan, gittik oraya, elit yer tabii amk, geze geze sonra oranın üzerinden geçtik parka. orada da yarım saat oturduk. inanın zamanın nasıl geçtiğini ikimizde anlamamıştık. yani en azından bende durum öyleydi...
derken hava da usul usul kararıyodu. biz hala parktaydık. 17:15 olmuştu bankadan çıkalı, saate baktığımda saat 18:34 idi yanlış olmasın. kız yanımda ;)) parkta oturuyoruz. dedi ki; "salıncağa binelim mi?" dedim içimden hay aq nerenden geldi o fikir diye? aşka tutuldum, yapacan olm vecihi başka çıkarı yok bu işin diye... tamam dedim, ama ben seni sallarım, millet var koşu yapıyor yaşlı başlı adamlar, gençler de basketbol oynuyor az ileride, ben seni sallarım dedim. biraz mırın kırın etti ama kabul etti sonunda. ben sallıyorum bunu, sonra bağırdı, dedi ki "öne geç! seni göremiyorum" diye. dedim içimden iyi ısındı kız bana bağırmalar falan baksana diye, tamam dedim geçtim önünden duruyorum. salıncak yavaşlar oldu, dedi ki "ee sallamayacak mısın" diye gülerek. ben de "nasıl sallayayım ki?" dedim. o da salla işte bir şey olmaz dedi. başladım bacaklarından ittirerek sallamayaaa...
ulan 1 salla, 2 salla, 3 salla, 4 salla... benimki başlamasın mı kalkmaya? kızın bacaklarına değiyorum diye erekte oldum aq. gel şu işe. dedim "bana 1-2 dakika müsaade eder misin?" diye. dedi "ne oldu ki, kötü bir şey yok umarım?" dedi. "yok yok telefondan annem arıyor da ona bi cevap vereyim de geleyim" diye yanıt verdim. ama kız kalktığını biliyormuş aq çaktırmamış. sonradan anlattı evinde. dedi ki "aa benim yanımda annenle konuşmaya utanıyor musun?" dedi. "yoo" dedim, "ama bi konuşayım" dedim "yürümüş olurum" dedim. ama kız kıçım kıçım gülüyormuş da belli etmiyormuş...
gittim düzelltim amk ulan diyorum ne biçim insanım diye kendi kendime, utanarak biraz da gülerek... sonra indi, dedim ki "kalksak nasıl olur?" diye. cevap verdi pişkin pişkin amk "yoo biraz daha devam edelim bence" diye gülerek bir yandan. yüzüm asıldı. salladım bunu bir iki kez, 2 dakika geçmeden dedi; "sıkıldın sıkıldım, tamam hadi devam gezmeye" diye. derin bir ohh çektim. indi salıncaktan, yanıma geldi, tin tin yürüyoruz bostancı yoluna doğruuu. yolun 5 dakikalık kısmından sonra artık gizlenemeyecek bir şeylerin kıvılcımı oluşmuştu. yanee diyorum ki el ele tutuşmak gibi. kız elimi bir çırpıda tutmasın mı. birden faltaşı gibi oldu gözlerim ve soluma baktım.
bir iki dakika gülerek duraksadı, tabii ben de... sonrasında ise iyice sıcaklaştı elim, yüzüm; hissediyordum onu, kız sordu, dedi ki "neden ellerin terliyor?" diye. ulan 2 sn düşündüm karı ben miyim yoksa o mu diye. relax olan o, erkek gibi, pısırık olan ben, karı gibi:)
dedim "bir şeyim yok" "ama ani gelişiyor gibi mi bazı şeyler aramızda?" diye sual ettim. o da "olmaz bir şey, sakıncası var mı?" dedi. "tamam" dedim. "yok elbette." devam ediyoruz yürüye yürüye kızın evine, bostancı'ya doğruu...