-
1.
+8 -1edindiğim o tüm tecrübeler kadar sıkıntılı, acılı, derin izler bırakan ve asla unutulamayanlardan bir tecrübe...
Görev yeri çalıştığımız işyerinin mutfağı olan, kısmi olarak sorumluluğum altında çalışan, sessiz, sakin bir kadındı aysel. işinde, gücünde, saatinden bile önce görevine başlayan, sempatik, iyilik dolu bir kadındır aysel. Bir önceki gün işe gelmemişti aysel. Gecesinden haber vererek hukuksal işlerinin olduğunu söyleyip izin almıştı çünkü. Yine de kendisinin yerine çalışsın ve işi aksamasın diye, muhtemelen lise öğrencisi olan küçük kızını da göndermişti sonra, her ne kadar işverenimizce 'önemli değil' dense de. Öyle de prensipli bir kadındı işte, öyle de farklı biriydi...
Okuyan varsa devam edicem. -
2.
+7sonra bu sabah yine geldi aysel, her zamanki gibi erken, pozitif, tebessümlü... aysel geldi ama 'ah keşke böyle gelmeseydi' dedim içimden. ve keşke içimden öylece kopup giden sadece o 'ah keşke böyle gelmeseydi' cümlesi olsaydı, ama olmadı işte, her olması gereken gibi o da olmadı, olmaması gereken gibiydi yine her şey... ve çok şey geçti onu öyle görünce içimden. acıdı da içim, kızdı da, sarardı da, morardı da, kesildi de, parçalandı da, hiç oldu biraz da, yine de değişmedi hiçbir şey ama, hep böyle olduğu gibi ya...
-
3.
+7sağ gözü şiştiğinden yarıya kadar kapanmıştı aysel'in. alnının yine sağ kısmında derin bir kegib ve darbe izi vardı sonra ve dudaklarının kenarlarında da morluklar... ve bunca tahribatın en az mislini de kapatsın diye yapılmış o fondöten... ah o aysel işte... nasıl da acıttı içimi o ağlamaktan kızarmış gözleriyle tebessüm ederek 'günaydın' derken... utandım, yüzüne bakamadım aysel'in bir müddet. sonra 'böyle yaparsam incinir mi acaba' dedim içimden, hani o engelli insanlar gücenmesin diye kaçırılır ya bakışlar ve aslında öyle yapınca incitilirler ya, öyle hissettim sonra... tekrar kaldırdım başımı, kızarmış gözlerine baktım, sonra yine utandım, eğdim başımı, sonra yine incinir diye kaldırdım kifayetsiz bakışlarımı aysel'in gözlerine, ne yapacağımı şaşırdım...
-
4.
+8konuştuk biraz... en çok o konuştu aslında, ben beton bir duvar gibi bakakaldım sadece çünkü, suspus... yıllardır şiddet görüyormuş aysel. ve birkaç aydır ayrılsalar da boşanmayı sürekli reddeden kocasınca artık ileri düzeyde şiddet görüyormuş aysel. bu defa bayağı ileri gitmiş ve geceyi hastanede geçirmesine sebep olacak kadar canavarlaşmıştı işte kocası. yine de öyle acı bir heyecanı vardı ki aysel'in, ağlamaklı mutluydu, daha önce hiç tecrübe etmediğim bir mutluluk tonuydu bu. 'uzaklaştırma aldı, artık yanıma yaklaşamayacak, beni dövemeyecek' diyordu umutla, hem artık tek celsede boşanabilecekmiş de... bunca acıya ve yıllar yılı işkenceye rağmen böyle bir şeyden bile mutluluk ve umut çıkarabilmesi beni ayrıca bir yerin dibine sokmuştu. hepimizin acı tecrübeleri vardı elbette ama onu öyle görünce benimkiler ne de yavandı. ve o hayat, o yazgı, ne de aşağılıktı...
-
5.
+9içimi en çok acıtan bu da olmadı hem, dahası da vardı. bir kadın için o haldeyken toplum içine çıkmak kadar zor bir şey olamazdı çünkü. 'birkaç gün izin alsan' dedim dedim aysel'e, en azından toparlana kadar. 'bir gün bile benim için önemli' diyordu işte durmadan, çalışmak zorundaydı, paraya ihtiyacı vardı aysel'in, geçindirmek zorunda olduğu bir yuvası, çocukları vardı... çok bir şey yoktu, ama cebimde ne varsa hepsini çıkarıp vermeye çalıştım aysel'e, bir kuruşunu bile almadı ne yapsam ve ne desem de.
-
6.
+8gururunu incitmek istemedim sonra, fazla da ısrar etmedim. şehir dışında olan işyeri sahibimizi arayıp izin de aldım aysel'e ama istemiyordu işte. 'burada, sizlerle kendimi güvende hissediyorum' diyordu işte durmadan. o gözlerindeki korku ki 'insanlar yüzüme bakınca ne der' endişesinden ne de fazlaydı işte... ve hatta belki o 'ne derler' endişesi bile umurunda değildi işte aysel'in...
-
7.
+6biraz daha konuştuk sonra, içini iyice döktü aysel, ağladı da biraz, ben de içimden ağladım biraz... işyerinden yana da endişesi vardı çünkü, onu bu halde istemeyeceklerini ve işten çıkarılacağını bile düşünüyordu çünkü aysel. bu konuda da elimden geldiğince yapıcı olmaya çalıştım kendisine, hüznü geçene kadar konuşturdum durdum onu, yüzü iyice gülene kadar, aptalca espriler bile yapmaya çalıştım gülsün diye, palyaço gibi hissettim...
-
8.
+6işlerimize döndük sonra... koşturduk durduk aynı mücadele yolunda, aynı ekmek kavgasında. akşama kadar saat gibi çalıştı sonra her zamanki gibi aysel. çıkarken de evine kadar eşlik etsin diye bir arkadaş verdim yanına ne kadar mahcup olsa da, direttim bu defa...
-
9.
+8eve dönerken bir sigara yakıp bir bankta uzun uzun oturdum sonra. kalktığımdaysa boş bir sigara paketini buruştururken buldum kendimi bir çöp kutusunun başında... sokaklar kadar kirli, insanlar kadar pislik dolu, hayat kadar leş kokulu bir çöp kutusuydu, hani ben öylece yürürken esen rüzgarlarla arkamdan öylece sallanıp duran...
başlık yok! burası bom boş!