/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +28 -36
    part part anlatacağım sizi yormamak için çocukluktan başlıyorum.

    episode 1

    sessiz sakin her şeyi içinde yaşayan dışarı kapalı bir çocuktum, arkadaşlık ilişkilerimde bile konuşma esnasında cümle kuramazdım basit evet hayır tamam tarzı cevaplar verirdim, bunda etkili olan ailemin durumuydu,
    babam ayyaşın teki, annem kendi halinde ev hanımı, kardeşlerim ise, benden pek farkı olmayan insanlardı.
    ilk okulda başarılı ve üniversiteye doğru git gide düşen bir başarı grafiğim vardı.
    o zamanlar beton bile yoktu bulunduğumuz semtte, apartman bahçesi topraktı toprakta oynardık, mahalle maçı yapardık(hep ayaklarım büyük diye defansa koyarlardı). aile içinde kavga ekgib olmazdı pgibolojim ciddi anlamda yaprağı yemiş ve babam ne zaman kavga küfür moduna girse, ortaya atlayıp durumu yatıştırıp dayağı yiyen ben olurdum.Çocukken başlamıştım hayatı öğrenmeye. yazları kebapçıda çalışır harçlık birirktirirdim onunla da bir tak yiyemezdim çünkü babam paramı alır gider içkiye yatırırdı.
    ···
  2. 2.
    +9 -1
    part2: ilkokulun 5 ile 8. sınıf arası

    o zamanlar tabi ilkokul orta okul ayrımı yok, hala ilk okulluyum, ama artık biraz bilinçlenmişim herşeyin farkındayım, hayırlı bir evlat olmaktan ziyade, artık hayatımı yaşamaya geleceğime yön verme aşamasına ufak ufak giriş yapıyorum...
    5. sınıfın sonunda bize başarı testi uygulamışlardı bulunduğum okulda en zeki öğrencileri bir sınıfta toparlamak için
    bu sınavdan 1. çıkmıştım.
    Ancak her yerde şike olduğu gibi bu mevzuda da vardı normalde 20 kişi olması gereken sınıf ailelerin araya bilmem neleri katmasıyla 40 kişi olmuş ve okulun en kalabalık sınıfı olmuştu. çok zeki insanlar vardı aramızda şuan çok iyi yerlerde olan ve gerçekten samimiyetini özlediğim insanlar. 6. sınıf öyle taktan geçmişti buram buram adananın sıcağında ter kokusuyla. bir türkçe hocamız vardı hiç unutmam, küçük ünlü uyumu ile büyük ünlü uyumunu karıştırdım diye tokat atmıştı. hemde kocaman yüzüğü olan eliyle, kaşımın üstü kanamıştı o tokattan sonra, türkçeyi sular seller gibi sökmüştüm.
    7. sınıfa geçtiğimde ön plana çıkmaya çalışan yaratıcı başarı odaklı bir insan olma yolunda ilerliyordum, o zamanlar rap dinlerdim, ceza rapstar albümü vardı, blue dergisi alır grafiti eklerinini taklit eder çizimimi geliştirirdim arkadaş çevremle de aram iyiydi, güzel bir sınıf takımımız vardı devamlı maç yaptığımız.

    ilk aşk

    Hayatımın ilk aşkını, daha doğrusu aşkın sevginin ne olduğunu ilk hissettiğimde 7. sınıfın 2. dönemindeydim.
    Sınıfa yeni bir hatun gelmişti, ve bir tek benim yanım boştu. hocamız ilk olarak benim yanıma yerleştirmişti. o kadar tatlı gülüyordu ki, ben alfabeyi unutuyordum, konuşurken aklıma bişey gelmiyor, bütün ders muhabbetlerinde konuyu ona bağlıyordum ve bunu göstere göstere yapıyordum tüm sınıf farkındaydı resmen.
    kısa sürede herkesin diline düşmüştüm, üstelik bunun için çaba sarf etmiştim. yazın bizim oralarda piknikler düzenlenir, bizde planlamıştık bir hafta sonu gitmek için göl kenarına, orada ona açılacaktım, hissettiklerimden bana karşı olan tutumlarından, onun bana hissettirdiği inanılmaz rahatlık duygusundan galiba huzur buymuş diye bahsedecektim, günler geçti ve piknik günü geldi çattı ve o konuşmayı yaptım, bilmiyordum, bizim bin arkadaşlar ağacın arkasına saklanmış bütün konuşmayı dinliyormuş, kız kabul ettikten sonra, herkes oooooooooo diye bir saldırı düzenleyerek tebrikler vesaire havada uçuşuyordu. el ele tutuşmuştum ilk defa, hayatımda ilk defa karşı cinsin eli benim elime farklı bir amaçla birleşiyordu. içim titriyordu ellerim terliyordu resmen, uzun sürmedi elimi hemen çekip tişörtüme terini silip tekrar sarılmıştım...
    Dönem böyle okulda beraber takılarak vesaire geçti...
    yazın gene amele gibi çalıştım, bu kez babaya kaptırmak yerin gittim tüm paramı gitara bastım. klagib bir gitar aldım hala var olan bir gitar ... çalmaya çalışıyordum kursuna gidiyor kendimi geliştiriyordum arkadaşlarla toplanıp eğleniyorduk sesimi gibeyim sesim kötü ben sadece çalardım sesi güzel olan arkadaşlar söylerdi. akdeniz akşamları değil bin aklına ilk gelen o biliyorum...
    8. sınıfta ise farkındalığım iki katına çıkmış liseye hazırlık sürecine girmiştim, halamlar dershaneye yazdırmıştı beni..ilk dönem güzel geçti, belki de hayatımın en güzel yılıydı, ama bilmiyordum. keşke o zaman bunun farkında olsaydım bilseydim yemin ederim o yılda takılı kalırdım.. dönem bittiğinde okulun duvarına okulun adını grafiti olarak yazmış, herkesin taktirini kazanmıştım ilk başta serseri işi diye bahsetselerde.
    Ve o can alıcı sömestr tatili.
    tuğçe babasının ölüm haberi üzerine annesiyle beraber arabistana gitti(tuğçe sevgilimdi)
    ama geri dönemedi, annesiyle beraber dönüş yolunda kaza geçirip öldü,
    kahrolmuştum..

    dünyanın başına yıkılması neydi o zaman öğrenmiştim.

    insanların boşuna yaşadığını herkesin sonunda öldüğünü kavramaya çalışıyordum ama bu adaletsizlikti. çok çok erkendi. bütün hayallerim planlarım boşa gitmiş, herşey bitmiş gibi geliyordu, dünyanın sonuydu resmen benim için. tekrar içime kapanmıştım. hayata dair hiçbir şey bilmiyormuş gibi hissediyordum, gitarı bıraktım, bu sefer aile içinde sürekli çatışma çıkartan ben olmaya başladım(ergenliğinde etkisiyle). liseye hazırlık sürecim tak gibi geçti, LGS sınavından tak gibi sonuç aldım, halamlar biz seni dershaneye yazdırdık senin yaptığına bak gibisinden demediğini bırakmadı, sonra düz liseye kaydoldum.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +7
      Oha lan, kız öldü deyince şok oldum. Ben arabistana gitti geri döndü, ben destek oldum falan diyeceksin diye bekliyordum.
      ···
  3. 3.
    +8
    devam edeceğim, biraz okunsun..
    ···
  4. 4.
    +13
    part 3: lise failure

    Liseye başladım, 2004de adananın o zaman en iyi düz liselerinden biriydi ramazan atıl lisesi adanalılar bilir, pislik bir müdürü vardı birde komşumuzdu aq.
    herkes iyi diye gelmiş, üstüne birde o yıl başka bir okulda bizim okula taşınmıştı, sınıflar 63er kişilik kapasitesine full artı full çekiyordu, adana gibi bir yerde cehennem simulasyonuydu aq. yazın zaten sıcaktan buharlaşıyorsun, kışında herkes birer kere nefes aldığında sınfı aşırı sıcak oluyordu.
    zaten taktan bir yıl geçirmişim, her şeyimi kaybetmişim bir yandanda aile ile aramdaki bağ gün geçtikçe çözülüyor, üstüne birde okulun sözde iyi olması gerekirken sahip olduğu bir taktan durum, tanışmak istemediğin insanlarla samimi olma durumu yaşıyorsun, konuşuyorsun ama anlatamıyorsun derdini, bir ton boş uğraş vesaire derken bir kaç hafta sonrasında kendime yeni uğraşlar edinmeye karar verdim ve okulun basket takımına katıldım, online oyunlara felan başladım(merak eden için, mu online ve silkroad) derslere bir nevi gibtir çektim kafama göre yaşamaya başladım dünya gibimde değildi, zaten adaletsiz dünyanın şomarını yemişim birde böyle kendi kendimi mahvediyordum. tek işe yarar şeylerim basket takımında oynamaktı, o zamanlar bilen bilir adanalı varsa, adananın en iyi okul takımı bizim okuldaydı.
    Her şey yavaş yavaş böyle hissettirmeden erezyona uğruyordu, ilk yılım bittiğinde bende kendi finalimi yapıyordum.
    ···
    1. 1.
      0
      sonunda gibiş var reserved
      ···
  5. 5.
    +11
    part 3 devam:
    2. sınıfa geçerken bölüm seçiliyordu hala var mı bilmiyorum, benim not ortalamam sayısala ve sözele yetiyordu eşit ağırlığa yetmiyordu, aile zoruyla sayısala geçtim,

    2. sınıfın en çok sevdiğim kısmı kimya hocamızdı, masmavi gözleri olan sarışın, aşık olunası cinste bir kadındı ve sınıfım vesairemde değişmişti, tam bir piskoz moduna girmiştim, daha yeni tanıştığım insanların bir çoğundan gene kopmuştum ve her şey tekrar yeniden başlıyordu, aslında bu yeniden başlangıçtan ziyade bir oyunda ölüp son canını tekrar oynama çabası gibiydi.
    Yeni bir kaç arkadaşla tanışmıştım üstüne birde yeni çevrelere bulaşmıştım sigara içen kekolar mı dersin, esrar saran apaçiler mi dersin, ama sadece ortamlarda bulunup, muhabbet edip zaman geçiriyordum allaha şükür hiçbirine başlamadım.

    yetişkinliğe ilk adım

    Kübra diye biriyle tanışmıştım diğer fen şubesinden ve ona resmen hayatının fırsatını sunarcasına iyi davranıyordum, normalde yanına insan yaklaştırmayan ben, ortam çocuğu gibi olmaya çalışıp bir tak olmayan ben ona o kadar iyi yaklaşıyordum ki, bana ailemden daha iyi geliyorsun diyordu,
    bir tarafım aşık olmak istiyordu, tekrardan sevmek istiyordu, diğer yarım ise senin zütünü giberim daha 2 yıl olmadı tuğçe gideli kimi seviyorsun sen diyordu. vatana ihanet etmiş gibi hissediyordum zaman zaman.
    Ama işte, gönül bu, zaten aile sıkıntıları devamlı bitmek bilmeyen eziyet benim için, kafayı dağıtacak bişeyler lazım, ara ki bulasın... tam karşımda duruyorken görmezden geliyordum ve bir insanın olabilecek en yakın arkadaşı modunda ona o kadar iyi bir şevkatle yaklaşıyordum ki, sevgi besliyordum lan bildiğin sevgi, bu aşk değildi kesinlikle emindim bundan bu kesinlikle sevgiydi.
    o ortam binlerinden kopmamı sağlamıştı kübra benim. düzgün arkadaşlar edinmeye başlıyordum yavaş yavaş, konuşamasam da, bir şeyle saçmalayıp kendimi toparlamaya çalışıyordum..

    ancak aynı şeyler dersler için geçerli değildi, kimyada kadına da aşıktım derse de aşıktım kadın sayesinde, tek iyi olan sayısal dersim buydu, birde biyoloji, oda orta seviye 3 olarak geçiyordum sözel ders gibi olduğu için. diğer dersler desen matematik sınavlarından 3 sınavdan aldığım toplam sonuç 10 etmiyordu, fizik desen aynı, geometri desen, dünyayı düz sanıyordum, türkçe edebiyat, tarih cografya işte kurtarıyordu beni, o anda anladım benden sayısalcı olmaz, taktu her şey.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +11
    part 3: devam ulan

    Neyse 2. yıl geçtik, 3. sınıfa, sonrasında işler biraz yoluna girer gibi olsa da, hayatım düzgün gitse de, derslerde iniş grafiği devam ediyordu, başında dediğim gibi ilk okuldan liseye aşağı doğru gidiyor ve bu düşüş, ara sınıflarda aralıksız devam ediyor.

    kübra ile gittikçe yakınlaşmıştık ama hala bir sevgili modu yoktu, sevgi besliyordum lan kıza bildiğin mutlu bir evliliğin bilmem kaçıncı yılındaki karı koca gibiydik. birbirimizi seviyorduk sadece aşık felan değildik. birbirimize aile olmuştuk. eve döndüğümde babam geldi gene tipini gibtiğim dercesine bakardı ayyaş ayyaş gözleriyle. annem desen mazlum kadın, sesi soluğu çıkmıyor sadece günün nasıl geçti diye sorar ve kenara çekilirdi.
    o yıl kendimi silkroada fazla kaptırdım char kasacağım diye, gibtiri taktan bir şekilde dersler düşüşe 2x hızla devam etti, yıl bittiğinde karnemde sınıf tekrarı yazıyordu, ortalama yükseltme sınavında bile bir tak yiyemedim o derece kötüydü.

    işte hayatın acımasızlığını o noktada anlıyorsunuz. ne tak yerseniz yiyin eğer hayatında yolunda gitmeyen bir şeyler varsa ve bunu görüp değiştiremiyorsanız yannanı yiyorsunuz demektir beyler . dönülmez hatalarımın başlangıcıydı bu.

    Sınıf tekrarı gördükten sonra gene düştü benim modum, pgibolojim gene babalara geldi, kendime kaldığım için o kadar çok kızıyordum ki, kübranın yüzüne bakamıyordum, düşününce aslında komik bişeymiş gibi geliyor ama, rezil bir durum düşünsenize yaşıtınız sizinle aynı seviyede değil artık sizin bir üstünüz oluyor ve beni içerden içerden düşündüren artık beni kendisi kadar zeki görmüyordur, beni neden giblesin ki sınıfta kaldın lan sen sınıfta, ezik cahil onun bunun çocukları geçerken, sen sınıfta kaldın, loser moduna girmiştim resmen.

    kırmızı lambalar yanıp sönüyor, sos veriyordum kontrolü elime almazsam dedelerin ziyarete geleceğini biliyordum.
    paraya kıyıp bot aldım, oyunu bilgisayarda artık ben değil program oynuyordu, bense derslerime daha çok odaklanıyordum.. ufaktan ufaktan matematiğide çakmaya başlamıştım, o sene matematik dersine giren hoca beni matematiğe bağlamıştı, diğer angutlar demek öğretmeyi bilmiyor yada dersi sevdirmeyi bilmiyor diye iç geçiriyordum ve bir sonraki sene gene hoca değişirse ne tak yicem diye düşünüyordum ancak bunun için çok erkendi bekleyip görmem lazımdı, neyse dersler felan biraz düzelti ,sınıf geçecek düzeye geldim, ama gelirkende ölüp ölüp dirildim, eve haciz mi gelmedi dersiniz, evde yangın mı çıkmadı dersiniz, eve aile içi kavgadan dolayı polis mi gelmedi dersiniz her tak oldu. babamdan para alamıyordum, dedeme gidip haftalık harçlık alıyordum, oda haftanın 3 günü otobüsle okula gitmeme geri kalan günlerde yürümeme neden oluyordu, kantin mi? 5 yıl okuduğum lisede 1 gün olsun kantine uğramadım. hiç o kadar lüks hayatım olmadı.
    neyse ki sınıfı geçtim 3. sınıfa geçtim sonunda, yaşıtlarımsa 4. sınıfa yani lisenin son sınıfında yerlerini aldılar, o sene ilk 4 yıllıklar mezun olacak yani benim yaşıtlarım ev üniversite sınavı ilk defa 2 aşamalı olarak yapılıyor, tabi benim onu görmem için önümde daha 2 yılım var.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      sen liseyi kac yasinda bitirdin lan
      ···
      1. 1.
        0
        anlamak için kahin olmaya gerek yok amk. 2004de başladım 2009da atıldım işte, yaşımı sen tahmin et.
        ···
  7. 7.
    +12
    part 3: lisenin finali

    tabi ben 3. sınıfa geçtim diye zütüm kalktı hemde nasıl sormayın, olum ben sınıf geçebiliyom lan felan modunda takılıyordum, o sene nargileye başladım, hafta sonları bir nargile kafede çalışırdım hafta içleride okul derken günler böyle gidiyordu..
    Bir iki kere kübra ile konuşmaya çalıştım, son sınıfta olduğu için derslerle aşırı meşguldü arkadaş çevresini genişletmiş, üniversite hazırlığına kendini fazla kaptırmış benden o kadar uzaklaşmıştı ki, tek cümlesi canımı öyle yaktı ki, umut ikinci defa öldü;
    "keşke sınıfta kaldın diye beni kendinden uzaklaştırmasaydın"
    içim acımıştı, acımıştı lan bildiğin, böyle midemde yanma, kalbimde yavaşlama, nefeslerimin aralığının değişmesi vesaire, ne tak yicek bilemez hale gelmiştim, ama tepki bile veremedim sadece özür dilerim dedim ve uzaklaştım, göz yaşım dökülüyordu, benimse gibimde değildi. ben onunla geçirdiğim bir yılda ailemden hiç bahsetmemiştim, haklıydı belki, ona ailemden bahsetsem bana o zamanlar aşırı iyi geldiğinden bahsetsem belki her şeyin bir telafisi olacaktı, ama yapamadım, yapamazdım. kendimi suçladım yıllarca, sonrasında da onu suçladım bir kaç yıl, neden hiç gelip nerdesin diye sormamıştı neden ısrar etmemişti, ben onu ittiysem neden oda bir kez olsun gelip neyin var dememişti.
    Neyse gibtir et umut deyip geçtim sonunda, sustum hayatıma devam ettim buruk bir şekilde, o sene gene bir tak yiyemedim, dersler taka sardı yapamıyordum kesin yargılarla artık bağıra bağıra söylüyordum evde ben bu dıbınakoduğumun matematiğini yapamıyorum neden bana bunu tercih ettirdiniz sizin yüzünüzden eğitim hayatımdan olacağım diye. bilmem kaç kere bağırdım çağırdım sinir krizleri geçirdim, cam pencere kapı yumrukladım, kaç kere gece bir anda uyanıp ağlıyordum..
    kaldım sonunda, 2. defa kalınca, biz sizinle ilişkiyi keselim diyorlar çağırılıyorsun müdür yardımcısı tarafından ve eline bir dosya veriliyor, dört yıl boyunca aldığın derslerin sıralı tam listesi varsa yediğin taklar vesaire.. çok şükür temizdim, sadece başarısız bir öğrenciydim...
    hayatımın en kötü yazlarından birisi

    okuldan atılmışım, önümde ne var ne yok ne olacak bilmiyorum, herkesi her şeyi kaybetmişim, ailem bile bu çocuktan bir gibim olmaz gözüyle bakıyor, halamlar amcamlar zaten bir tak olmayacağını biliyorduk felanlar filanlar diyorlar... dayanamadım kaçtım, bildiğin kaçtım lan. bodruma bilet aldım ve kaçtımm, gittim 3 ay boyunca çalıştım para biriktirdim kafamı dağıttım ve kendime geldim biraz olsun.. Nerden başlayacağım bilmiyordum ama gene de durumu düzeltmem gerekiyordu, eylülde bodrumdan döndüğümde ilk işim açıkliseye kayıt yaptırıp sözel bölüm seçmek oldu..
    artık nerden başlayacağımı bulmuştum geriye sadece kendi bildiğimi okumak kalıyordu, öyle de oldu.. orda burda çalışıyordum kafelerde vesaire ve sınav dönemlerinde eşek gibi ders çalışıyordum sınavlara girip birer birer başarılı olup çıkıyordum, 3yıllık dersleri 1.5 yılda ışık hızıyla vermiştim ve hayat yavaş yavaş bana göz kırpıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Helal olsun panpa 5 yıl okuduğın lisede 1 kez kantine gitmedin dimi
      4. yıl atılmışsın be kardeşim sonra açık öğretime yazılmışsın sen nasıl bir yalancısın
      ···
  8. 8.
    +15
    insan olduğumu hatırladım, 2 saat dinlenip öyle devam edeceğim, asıl hikaye bundan sonra başlıyor yalnız.. okuyanlara teşekkürler, okumayanlarında canı sağolsun.
    ···
    1. 1.
      0
      Ne yazdığını okumaya niyetim yok ama, ciddi söylüyorum daha dün taktun bugün koktun neyin seviyesinden bahsediyorsun lan sen? Ne gib oldun yani?
      ···
  9. 9.
    +15
    part 4: açıktan okul mu biter amk

    açık liseye kaydolmuşum, her şey ufaktan yolunda gidiyor, ama bir sıkıntı var liseden açıkliseye geçince ilk dönem okulda kaldığın bölümde aldığın dersleri almak zorundasın, ve ben türev integral felan alıyorum, hayatımda görmemişim amk, bir arkadaş yardım ederim dedi ve çağırdı başladık ders çalışmaya onla dershanesinin kütüphanesinde, ardından onun bir kaç arkadaşı geldi(amlı) biraz lak lak yapmanın bana sosyalleşmek adına faydası oldu, yaşadığımı hissettim, üstüne birde çakmalık manita yaptık, gerçi adananın pislik çirkef köylü kızlarından biriydi, ne kadar heveslide olsa yemin ederim benden fazla kol kılı felan vardı kızın, sonrasında ayrıldı bu benden, neymiş efendim ders çalışamıyormuş, dıbınakoyim bana matematik anlatmaya gelip 3-4 saat gibişiyorduk, tabi çalışamazsın. genelde insanların tepkisi açık lise okuyanlara vasıfsız eleman, düz liseyi bile bitiremiyor muhahaha, loser, bu kesin oto sanayide çalışır felan.. açıklise okuyanlar bilir, orada yılda 3 dönem var, yani 1.5 yılda 5 dönem almadığım dersi verip mezun oldum, tabi bu süreçe değineceğim şimdi,
    ilk 6 ay, çalışıp para kazandığımdan önceki partta deyinmiştim. ama son 1 yılda farkındalık seviyem tavan yapmış, tam olarak bir yetişkin olmuş ve önümü rahat görebiliyordum.
    Dershaneye kayıt olmam gerektiğini üniversite sınavının yaklaştığını ve açıktan lise bitirmenin düz lise bitirmekten bir farkı olmadığını kavramaya başlamıştım ki, dershane aramaya başladım, bulduğumda bir dershaneye bütçeye uygun olarak. kayıda gittim, hiç unutmuyorum o anı, dershane müdürü ile aramda geçen konuşma bu şekilde;

    dershaneye kayıt yaptırmak istiyorum sözel öğrencisiyim
    -zaten bir tane sözel sınıfımız var
    tamam işte kayıt yaptırmak istiyorum, mezun öğrenciyim(yalan)
    -hangi liseden mezunsun?
    açıköğretim lisesi
    -hıı tmm(bu tepkiyi verirken bin müdürü görecektiniz yaşlı başlı ama, resmen senden bir gibim olmaz dercesine söyledi bunu)
    o an bir hırs yapmışım, görmelisiniz. senin dıbınakoydum müdür dedim içimden.

    neyse kayıt yaptırdık parayıda peşin ödedim, pekekentin gözleri ışıldadı parayı görünce.
    17 kişilik bir sınıfta gene yalnızdım ve dershaneye geç kaydolmuştum, insanlar kaynamış tanışmışlardı ve ben sazan gibi sonradan girmiştim, ilk girdiğim ders "tarih"

    hayatımda denk gelen en keyifli ders anlatan adamdı can hoca

    işte girer girmez, tanışma faslı, hedeflerin neler, nereden mezun oldun felan muhabbeti şu şekilde geçiyordu;

    Nerden mezun oldun?
    -(Sütten dilim yandı yoğurdu üfleyerek yiyorum)Ramazan atıl lisesinden sayısal olarak
    Ooo iyiymiş.
    -Teşekkürler
    Hedeflerin neler nereyi kazanmayı planlıyorsun?
    -Adanaya uzak puanıma göre en iyi neresi gelirse
    (sınıfta kahkahalar kopuştu)
    -Göz ucuyla sınıfı kesiyorum hani az çok tecrübelerime güvenip insan analizi yaptığımda, sınıfın %70i vasıfsız zengin çocuğu aq ortam yapmaya gelmiş kekolar. kara kara düşünmeye başlamıştım ben kiminle arkadaş yapacağım diye, çünkü bu kadar şeyden sonra öğrendiğin en doğru şey, doğru arkadaş seçimi oluyor. pusuya yatıp beklemeye başladım kimlerin doğru insan olduğunu anlamak için.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    +13
    part 4 devam:
    Ve günler ufaktan geçiyor, sınıfla kaynaşıyorum isimleri kişileri hafiften keşfediyorum, verileri zihnime giriyor herkesi ufaktan yerine yerleştiriyorum bu kazanablir bu kazanamaz bu barajı bile geçemez falan filan diye.
    samimiyet kuracağım insanları ufaktan belirlemeye başlıyorum
    uğur(amlı)
    yusuf
    taylan
    zeynep
    emir
    evrim(emirin kuzen)
    geri kalanın dıbınakoyim imkan olsa kanalizasyona atar üstlerine logar kapağı kapatırım
    ufaktan tanımlayayım şahısları;

    uğur: çok aşırı konuşkan, hocanın her söylediğine atlayan, belki iyi bir alt yapısı olsa da sırf kendini ön planda göstermek için ders çalıştığını herkese göstermeye çalışan. devamlı kitap okuduğunu göstermek için dershaneye sürekli bir okumalık roman getiren. çok konuştuğu için halkla ilişkiler okursun diye ikna etmişler kızı ben halkla ilişkiler istiyorum diyip duran devamlı kendine 1.55 boyunca ortalama 40-45 kilo arası, çıtı pıtı olsa da çok knuştuğu için öldüresim gelse de zeki bir kızdı.

    yusuf: kadirlili, en az bir kayserili kadar parasının hesabını kitabını bilen, bilmem kaç yıldır üniversite sınavına hazırlandığını söylese de bu sene bilinçli bir şekilde çalıştığını göstermese de çalıştığına inandığım, saçı sakalı birbirine girmiş, tipsiz bir adana kekosuydu, bölüm okumaktan ziyade amacı sadece devlet memuru olup uğurla evlenmek olan biriydi, yani potansiyel vardı ama o at gözlüğünü tercih ediyordu.

    taylan: aramızdaki en büyük sınava hazırlanan şahıs buydu, bu bine bir insanın annesine babasına yapmayacağı bütün iyilikleri yapmıştım. siz tahmin bile edemezsiniz. Hayvan gibi çalışsa da bir taka yaramayan çalışması sadece beni azim olarak etkileyeceğini düşündüğüm bir insandı, iyi niyetli olabilir, maddi durumu kötü olmuş olabilir, ama bomboş bir insandı, 6 yıldır üniversiteye hazırlanıyormuş meğerse, amk yaşıtları tıptan mezun oluyor. dediğim gibi sırf çok çalıştığı için ilgi alanıma giriyordu.

    zeynep: sınıfın en güzel kızıydı, herkesin gözü onun üstündeydi ama o benimle ilgileniyordu. ilgilenmesinin sebebi yakışıklı olmam felan değil, zeki olduğumu anlamasıydı o zamanlar tipimi görseniz, polise ihbar edersiniz cepçi var buralarda diye.
    kızın 1 cümle ile tanımı;
    çakma sarışın, salak, iyi niyetli, güzel, zengin.
    (caps gelcek)
    emir: bulgaristanda üniversite bırakıp gelmiş, zeki bir çocuk ama siyasete kafasını fazla yoran, o zamanlar sözlük muhabbeti yaptığım ilk insandı, sınav kitapçığında inci geçtiğini görünce birbirimize bakardık aq.
    iri yarı, uzun kıvırcık saçları olan saç sakal birbirine karışmış, standart solcu tipli bir çocuktu.

    evrim: bu kızı sırf eşit ağırlıktan geldiği için kendime yakın tutuyordum, matematiğim sıfır olduğu için bana faydası olabilirdi lakin geri kalanların hepsi, sözel tabanlıydı bir gibe yaramazlardı matematik için.
    en az zeynep kadar güzeldi ve bana etüt odasında yaptıklarını anlatsam peçeteye sarılırsınız derhal(bir ara anlatırım)
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +4
      Evrimi anlat bakalım ihihih
      ···
  11. 11.
    +7 -2
    part4 devam v2:

    Ufaktan samimiyet kurduğum insanları önceki bölümde size fiziksel ve kısa da olsa kişisel özellikleriyle tanımladım.
    her şey bir bir yerine geliyor hayatım yavaş yavaş yoluna giriyordu, yada ben öyle sanıyorum, kimseye salça olmayayım, doğru düzgün üniversite sınavına hazırlanayım adanadan gidebildğim kadar uzağa gideyim diye düşünüyordum, galiba bu yolda başarılı olmak için bütün her şey elimde mevcuttu.

    Uğur yusuf ve taylanla çılgınlar gibi sözel derslere çöküyorduk, birbirimizin açıklarını kapatıyorduk bütün fırsatlarda, uğurla yusuf yakınlaşmıştı birazcık, taylan desen kendi halinde olan biri gibi görünse de muhtemelen sözlüktekilerin %70ini sulu dereye zütürür giber ve ardından susuz geri getirirdi.

    Ben bu binin babasının çalınan mezar taşını bile yaptırdım, ama insanın içi fesat olmasın işte, arkamdan konuşulmadık şey bırakmıyordu, zeyneple yakınlaşıyordum çekemiyordu, arkamdan zeynepe saçma sapan benle alakasız şeyler fısıldıyordu, evrimle yakınlaşıyorduk, onun da aynı şekilde demediğini bırakmıyordu, sırf ben onla ilgileneyim diye saçma sapan davranışları beni ufak ufak çileden çıkartsada bişey demeyip geçiyordum...
    zeyneple aram çok iyiydi, aşık değildim, hoşlantıydı ve artık zaten akıllanmıştım istemsizce deneyimlerim sayesinde. sevmek yok, varsa sevişeceksin, rahat hissedeceksin, vücudunun fiziksel ihtiyaçlarını giderip geri kalanı gibtir edeceksin, başka bişeye ihtiyacın mı var? hayır hiç sanmıyorum..
    derslerimiz o kadar güzel planlıydı ki; haftanın 3 günü sabah, 2 gün öğleden sonra ders vardı, sabah biten bütün günlerde neredeyse zeyneple beraber takılıyorduk, aile sorunlarından bana bahsetmişti birazcık, üzülüyordum onun için ama salak olduğu gerçeğini değiştirmiyor, 3 yıl üniversite sınavına hazırlanıp, eninde sonunda 2 yıllık bir bölümü özel bir üniversitede kazanıyorsa, salaktır başka bir açıklaması olamaz.
    bir gün hiç unutmuyorum
    öğlen ders bitmiş, napsak napsak, o gün aile evde yok, babannem ölmüş, herkes cenaze evinde, bende bize gidelim ders çalışalım dedim..

    arada geçen konuşma;

    Yaaa olur mu ki .s.s bilemiyorummmmm
    hadi gidelim neyi düşünüyorsun daha, kütüphane aşırı kalabalık zaten.
    yaaaaa bilmiyorummm alışverişe gidelim diyecektim bende amaaaaa... (abartmıyorum kelimeleri hep böyle uzatarak konuşuyordu)
    sonrasında tuttum kolundan hadi gidiyoruz canım boşuna oyalanmayalım zaten hepi topu bir kaç saat vakit geçircez, gece bizde kal demedim deyip yolu tuttuk, ama gidene kadar bende ter döküyorum oda, eve ilk defa kız atıyordum ve her şey plansız bir şekilde gerçekleşmişti..
    apartmanda kimse görmesin diye önden onu gönderdim anahtarı verip ardından ben yürüdüm o derece panik halindeydim..
    Eve girdiğimizde her şey sıradan hale geldi, adım o benden adım bekliyor ben ondan adım bekliyordum ki , bir anda kafama dank etti canım ben sana kahve yapayım dedim, odamda bilgisayarın açma tuşuna basıp mutfağa kahve hazırlamaya gittim, frenchpresse iki fincanlık bir filtre kahve hazırlayıp geldim hemen baktım bilgisayara girmiş açmış facesini saçma sapan şeyler paylaşıyor, ulan bir dur sakin ol buraya internet kafe gibi kullanmaya geldik dedim, birazcık relaxing bir müzik açıp, kahvenin demlenmesini beklerken, ders notlarını kurcaladım, ne çalışsak diye sordum bilmiyorum kiiiiiiiiii gibisinden bir cevap aldım, tamam anlaşıldı deyip attım ders notlarını kenara, yan yana oturup kahvemizi içmeye başladık güzelce, sol elimle onu belinden kavrayıp kendime doğru bastırdım, bu şekilde birazcık oturduk, hayat güzelmiş be diye iç geçirdim, ne kendini gibmeye gerek vardı dıbınakoyim onca sorun için diye bir iç geçirme daha ardından geldi, ne oluyor dıbınakoyim demeye varmadan kendime geldim bir an ve var gücümle kahvenin bitmesi için ağzım yansa da büyük büyük yudumlarla bitirmeye çalıştım, sonra bardağı kenara atıp, öpmek için yöneldim, elindeki kahveyi alıp koltuğun yanındaki sehpaya bıraktım ve evet tahmin ettiğiniz gibi hunharca böyle ağzını yercesine öpüşmeye başladık, dershanede kafelerde, parklarda ufak tefek öpüşüyorduk ama hiç bu kadar azgıncasını yaşamamıştık...
    boynunu öperken farkettim, yüzü kızarıyordu, gözleri kapanıyordu, ulan aldık elimize belayı daha şimdiden böyleyse, ileride bu kesin bayılır diye iç geçirsem de. aralıksız devam ettim..

    hiç ama hiç vakit kaybetmeden, üstlerimizi çıkarttık ben öyle bir ışık hızıyla çıkarttım ki tişörtümü, direk onun blüzüne ve sütyenine saldırdım, oda sanki o anı bekliyormuş gibi direk acemicede olsa göğsümü öpmeye başlaması pek zaman almadı..

    hayatımda ilk defa kendi evime birini atıyordum ve onu sevmiyordum. sadece fiziksel bir hoşlanma söz konusuydu.. duygusuzca gibi geliyordu ama her şey tam gibi hissediyordum, am züt meme diye sayıp devam ediyordum kaldığım yerden, elimi aşağı tarafa attığımda aşkıımmmmmmmmm diye bir ses geldi, yara yedik kesin elletmicek bile derken, biraz yavaş dedi sadece, onunla olan bütün yaşadıklarımdan sonra her şey hayal gibi geliyordu, bu muymuş dertler tasalar dıbınakoyim bir am uğruna dünyayı unutuyormuş insan meğerse diyordum içimden, tamamen soyunduğumuzda üşüdüğünü söyledi, adana gibi bir yerde üşümek cidden başarı işidir arkadaşlar bunu hepinizin bilmesi gerekiyor, ciks denen şeyse iki kişiyle yapılan bir şey ve bu zaten başlı başına fiziksel sürtünmeden dolayı ısınma kaynağı, dedim sakin ol birazdan geçer, battaniye olmasına rağmen örtmesine engel oldum, ve sadece dokunuşlar ve öpücüklerle vücudunda öpülmedik yerini bırakmadım, yemin ederim ibadet bu olmalıydı! resmen ağzımla tapıyordum, beni bilen bilir bir dudak var zenci dudağı bütün kız arkadaşlarım bayılıyordu onları öpmeme.. hele o oral ciks varya, dünyasını yeniden inşaa ediyordum o esnada, o nasıl bir histi, biri tarafından tapılırcasına iltifatlar dünyaya yeniden gelmiş gibi hissediyor üstüne egomu F5 yapıyordum devamlı sanki her kelimede.. işin kötü tarafı, zeynep bozuktu ve kimin bozduğunu söylemiyordu, konuşmayı kesene kadar da söylemedi.. güvenmiyordu erkeklere bende güvenmemesi gereken bir erkektim ve güvenmiyordu da açıkcası tıpkı benim gibi oda benim için aynı şekilde bakıyordu sadece kendi ihtiyaçlarımızı gideririz ve geri olduğu gibi devam ederiz hayatlarımıza.
    o gün yaklaşık 4 saat kadar seviştik, hayatımın en huzur dolu 4 saatiydi.. ders yalan olmuştu, evine kadar bıraktıktan sonra eve dönerken koşuyordum atlıyordum, kendi etrafımda dönüp şarkı söylüyordum, hayat sanki bizim için yeniden başlıyordu, ama ben gene de taka sarmasından korkup temkinli davranıyordum... eve döner dönmez ilk işim 2 saat kadar uyuyup ardından ders çalışmak oldu.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      insan bi boy abdesti alır pekekent
      ···
  12. 12.
    +9
    part4 devam3:

    o hafta çok durgun geçti, düzgün bir şekilde haftalık çalışma planı yaptım, günü 4e bölmüş günde 4 farklı dersi 1er saat çalışıyordum en az... eve sadece akşam yatmaya gidiyordum geri kalan tüm vaktimi dershanede geçiriyordum, ben iyi bir dinleyiciyim, arkadaşlarım benimle konuştuklarında bana sürekli dertlerini sıkıntılarını sorunlarını anlatır bende onlara düşünebildiğim kadar perspektif yaratıp çözüm sunamasam bile en azından kısa bir süre için rahatlamalarını sağlardım, bu özelliğim günümüzde de devam ediyor en azından şimdi ne yapacağımı biliyorum hatta bakıyorum araya saçma sapan bişeyler giriyorsa direk gibliyormuş gibi yapıyorum ve bir dahaki sefere bir şey söyleyeceği zaman işim var bahanesi uyduruyorum, eskiden böyle değil. her şeyi zamanında yapar, insanlara elimden geldiğince yardımcı olur, onların sıkıntılarıyla kafamı giber sonra birde o kafayla derse odaklanmaya çalışırdım. taylanın derdi tasası bitmiyor, sorun sorun üstüne kombo çekiyordu, zaman zaman babam saçma sapan davranışlarda bulunuyordu, yusuf desen uğurla uğraşmaktan bizi giblemeye zamanı kalmıyordu, emir desen sınıfın reyiziydi bildiğin, artis artis engin bilgisiyle bizi aydınlatırdı ama sonralarında kendimi geliştirmemle felsefe ve tarih alanında tamamen boş muhabbet yaptığını ve sadece bir ideolojik açıdan olaylara yaklaştığını, ekşici bir bin olduğunu kavradım.
    evrimle fırsat buldukça kütüphaneye etüt odasına gider matematik çalışırdık, o bana bildiklerini anlatırdı bende ona dil anlatım ve coğrafya gösterirdim, bizim kütüphane labirent gibiydi her masa sandalye öyle saçma sapan bir şekilde dizilmişti ki, girip kaybolmayana çıkışta plaket veriyorlardı, her seferinde gider en arkaya ve kapıya en uzak yere soteye geçerdik sonrasında rahat rahat çalışırdık, ufak ufak elleşmelerimiz olurdu ama fazla ileri gitmezdik birileri görür diye, zaman zaman ufak ufak öpüşmeler felan, yaptığım şeyin yanlış olduğunu bilsem de zeynepe karşı, kendimi alı koyamıyordum, matematik eksiğime karşı bu ona ödediğim ücret gibi hissettiriyordu bana. o yüzden borçsuz hissediyordum kendimi ona karşı, zeyneple her şey yolunda gitsede bin taylan yüzünden aramız ufak ufak bozulmaya başlıyordu, en son can alıcı noktayıda ben koydum benim lafıma inanmayıp eğer bu itin lafına inanıyorsan ikinizde gibtirin gidin çıkın hayatımdan bir daha da asla yüzüme bakmayın dedim. zeynep dershaneyi bıraktı. taylan binide yüzsüz ya devam etti ama bu onunla son konuşmamızdı, sonrasında bir daha asla selam dahi vermedim, ananın dıbına kadar yolun var dercesine tavır takındım, dünya gibimde değildi, geriye tek kız olan evrim kalmıştı ve oda farkındaydı sadece çıkar ilişkisi olduğunun aramızdakinin, matematik bizim için bir bağdı. hayat bu kadar sıkıcı olamazdı.. yemin ediyorum beyler, ders çalışmaktan bıkıyordum yavaş yavaş ama çalışmak zorunda olduğuma o kadar çok inandırmışım ki kendimi ne yaparsam yapayım vazgeçemiyordum ve aralıksız şekilde her fırsatı değerlendirip ders çalışıyordum, kendimi bir tek yönden ekgib hissediyordum oda kitap okuma, lise hayatım boyunca hiç kitap okumamış olan ben soruları çok yavaş okuyordum türkçede ve bunun için yapmam gereken tek şey çılgınlar gibi kitap okumaktı, ertesi gün ilk işim bir kitapçıya gidip 200 liralık roman vesaire almakla başlangıç yapmak oldu..
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    +3
    Bir sakin beyler çalışan insanım fırsat buldukça yazıyorum
    ···
  14. 14.
    +2 -1
    beyler sabah devam edeceğim, bilginize. yorgunum bugün yazamayacağım, söylemek için giriş yaptım, iyigeceler hepinizi seviyorum

    not: uydurma diyenlerin okumasına gerek yok.
    ···
    1. 1.
      0
      Hadi panpa
      ···