+13
-20
Sene 2004. O zamanlar ekonomik durumumuz kötü. Var yoktu, yok vardı.
Bir gün babam kardeşimle beni çağırdı. Dedi giyinin şehre gidiyoruz kıyafet alıcaz. Tabii biz bunu duyduk uçuyoruz sevinçten. Benim giydiğim en iyi kıyafet babamın eski kazağından yapılmış bi ceketti. Biz burada sıfır kıyafetten bahsediyoruz.
Bindik minibüse kardeşim babam ben gittik. O zaman okula gidecektim ben. O yüzden bana önlük aldık bir tane.
Kardeşim babama baktı. Hani bana? dedi. Babam bir dahaki gelişimizde de sana alırız dedi. Kardeşime bişey alınmadı.
O gün gecelere kadar salya sümük ağladı kardeşim. Kimse bişey de diyemiyordu.
Ertesi günü okulun ilk günüydü okula önlüğümle gittim geldim. Kardeşim bana baktı. Aa çok güzelmiş önlüğün ben de giyebilir miyim? dedi. Olmaz dedim ben de. Kırıştırır diye giymesine izin vermedim.
Bir gün geçti iki gün geçti her gün yalvarıyor bana. Bir sabah daha giymek istedi dayanamadım artık tamam lan bugün okuldan gelicem 2 dakka giymene izin vericem. Ama bişey yaparsan dayak yersin dedim. Nası bi sevinç görmeniz lazım.
Çıktım ben gittim okula. 3. dersteyim. Sınıfa müdür girdi. Bana doğru baktı. Babamın çağırdığını acilen eve gitmem gerektiğini söyledi.
Ben de sanıyorum ki kardeşim önlüğü giymek için evi birbirine katmış son çare olarak beni çağırıyorlar.
Bizim eve doğru gittim. Bir baktım bizim mahallenin teyzeleri de bizim evde. Herkes toplanmış. Annemin haykırışları duyuluyordu evden.
O gün, kardeşim traktörün altında kaldı ve öldü.
Benim babam, sevgi görmemiş bir insandı. Haliyle de bize sevgisini gösterememişti. O gün babamı gördüm işte. Daha önce yapmadığı bir şeyi yaptı. Kardeşime sarıldı "Oğlum senle pazara gidecektik, mezara değil." dedi onu sevdiğini falan söyledi. Ama artık çok geçti...
Size şunu demek istiyorum beyler;
Birini seviyorsanız, fırsatınız varken onu sevdiğinizi söyleyin. Geç kalırsanız hiçbir anlamı kalmıyor...
- Molotofcu