-
1.
+3okumamıştır panpa kafana takma
- 2.
-
3.
+1 -1panpa hatun bunları okurken nefes almayı unutmuştur lan
-
4.
+2kız engellememiş dua et
-
5.
+1bunu yazan kiz (kizsa tabii. erkekse anasini gibim oyle erkegin) dunyanin en guzel kizi olup birden hayatim takken hic beklemedigim bi anda bana bu yaziyi yazsa ve icinde bana olan askini anlatsa bile okumam. gotumu gibseler okumam. anam avradim olsun ki okumam
-
6.
+1Almanya (Almanca: Deutschland, /ˈdɔʏtʃlant/) ya da resmî adıyla Almanya Federal Cumhuriyeti (Almanca: Bu ses hakkında Bundesrepublik Deutschland (yardım·bilgi); /ˈbʊndəsʁepuˌbliːk ˈdɔʏtʃlant/), Orta Avrupa'da bir ülkedir. Kuzeyinde Kuzey Denizi, Danimarka, ve Baltık Denizi; doğusunda Polonya ve Çek Cumhuriyeti; güneyinde Avusturya ve isviçre; ve batısında Fransa, Lüksemburg, Belçika, ve Hollanda bulunur. Almanya 357.021 km²'lik bir alanı kaplar ve ılıman iklim kuşağının içinde yer alır. 81,5 milyonun üzerindeki nüfusu ile Avrupa Birliği'nin en büyük nüfusa sahip ülkesi konumundadır.[1] Ayrıca en çok göçmen barındıran üçüncü ülke konumundadır.[2]Tümünü Göster
100 yılından önce Cermen halkları Cermanya olarak isimlendirilen bölgede yaşamışlardır.[3] 10. yüzyıldan 1806 yılına kadar Cermen bölgeleri Kutsal Roma Cermen imparatorluğu'nun bir parçası oldu. 16. yüzyıl boyunca kuzey Almanya bölgeleri, Protestan Reformu'nun merkezi oldu. Cermen halkı ilk olarak 1871'de Fransa-Prusya Savaşı sırasında ulus-devlet haline geldi. II. Dünya Savaşı sonrasında, 1949'da, Almanya savaşı kazanan devletler tarafından iki devlete bölündü. Bu iki devlet 1990 yılında birleşti. Batı Almanya daha sonra adı Avrupa Birliği olan Avrupa Topluluğu'nun 1957'deki kurucu üyelerindendir. Birleşmeyle Doğu Almanya da 1993'te bu birliğe üye olmuştur. Almanya Schengen bölgesi'nin bir parçası ve Avrupa ortak para birimi Avro'yu 2002'de kabul etmiş durumdadır.
Almanya bir federal parlementer cumhuriyettir. On altı eyaletten oluşmaktadır (Bundesländer). Başkenti ve en büyük şehri Berlin'dir. Almanya Birleşmiş Milletler'e, NATO'ya, G8'e üyedir ve Kyoto Protokolünü imzalamıştır. Almanya 2007 yılına göre, GSYiH'ye göre dünyanın 3. büyük ekonomisi ve en çok ihracat gerçekleştiren ülkesidir. Ülke dünyada gelişme için en çok bağışta bulunan ikinci ülke konumundadır.[4] Buna karşın ülke, askeri harcama bütçesi olarak 6. sıradadır.[5] Ülke, sosyal güvenlik sistemiyle yüksek yaşam seviyesine sahiptir. Almanya, Avrupa meselelerinde yüksek ülke nüfusu ve ekonomik gelişmişliğiyle dünya seviyesinde kilit rol oynamaktadır.[6] Almanya birçok bilim ve teknoloji alanında lider durumda olarak kabul edilmiştir.[7]
Cermen Kabileleri[değiştir | kaynağı değiştir]
Ana maddeler: Cermenler ve Cermanya
Cermen kabilelerin yayılması MÖ 750 – MS 1
Cermen Kabileleri'nin, Tunç Çağı'nda veya Demir Çağı'nın hemen öncesinde ortaya çıktığı sanılmaktadır. MÖ 1. yüzyılda, Güney iskandinavya ve Kuzey Almanya'dan gelen kabileler, güneye, doğuya ve batıya yayılarak Keltlerle, Galyalılarla, Slavlarla, Baltık kabileleriyle ve iran halkları ile ilişkiye girdiler. Erken Cermen tarihi hakkında bilinenler, Roma imparatorluğu zamanındaki verilerle sınırlıdır.[8]
Augustus yönetimindeki Roma imparatorluğu zamanında, Romalı General Cermanya'ya saldırılara başladı. Cermen kabileleri bu sırada savaş taktiklerini öğrendiler. Bu esnada kimliklerini muhafaza etmeyi başardılar. 9 yılında, tarafından yönetilen Roma lejyonu, Çeruskerlerin lideri tarafından Varus Savaşında yenildi. Böylece , Tuna ve Ren nehirleri arasında sınırlarına kadar genişledi. 100 civarında talebe, Tacitus'un Cermenler üzerinde yazdığı esere göre, Cermen kabileleri bugünün modern yurtlar Tuna ve Ren nehri arasındaki bölgeye yerleştiler. 3. yüzyıl civarında birkaç büyük Cermen kabilesi ortaya çıktı. Alamanlar, Franklar, Saksonlar, Frizler, Chattiler, Sicambriler bunlardan bazılardır. 260 civarında, Cermen halkları, Tuna'yı geçip Roma kontrolündeki alanlara girmeye başladılar.[9]
Kutsal Roma Cermen imparatorluğu (962–1806)[değiştir | kaynağı değiştir]
Ana madde: Kutsal Roma Cermen imparatorluğu
Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg
Başarılı geçen Kasım 1918 ihtilalinin ardından cumhuriyet ilan edildi. Sosyal demokrat Devlet Başkanı Friedrich Ebert tarafından 11 Ağustos 1919'da kuruluşu ilan edilen devlet, adını millî meclisin yeni anayasayı oluşturmak için toplandığı Weimar kentinden alır. Daha önce Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht 1918 yılında Almanya Komünist Partisi'ni kurmuşlardı. Bunun dışında Alman işçi Partisi ise 5 Ocak 1919'da kuruldu. Parti daha sonra, 24 Şubat 1920'de Nasyonal Sosyalist Alman işçi Partisi'ne dönüştürecekti. Bu önemli partilerin dışında kurulmuş olan yüzlerce parti daha vardı.
Büyük Bunalım'dan, Versailles Antlaşması tarafından dikte edilen ağır barış koşullarından ve uzun bir dizi istikrarsız hükûmetlerden zarar gören Almanya'daki siyasi kitleler, siyasi sistemleri olan parlamenter sistem'le kendilerini daha az özdeşleştirmeye başlamışlardı. Yaygın bir sağcı (monarşist, völkisch ve nasyonal sosyalist) Dolchstoßlegende yani Almanya'nın I. Dünya Savaşı'nı askeri yenilgi sebebiyle değil de Alman Devrimi sebebiyle kaybettiğini iddia eden bir siyasi mit bu durumu daha da kötüleştirmişti. Diğer taraftan, radikal solcu komünistler, örneğin Spartaküs Birliği, "kapitalist yönetimi" olarak gördükleri sistemi bir "Räterepublik" kurmak amacıyla yıkmak istiyorlardı[28].
Birçok parti tarafından yarı askerî (paramiliter) güçler kurulmuştu ve siyasi sebeplerle binlerce cinayet işlenmişti. Paramiliter güçler seçmenlerin gözünü korkutmakta ve zaten yüksek işsizlik oranları ve yoksulluktan muzdarip olan halkta şiddet ve nefret tohumları ekmekteydiler. Bir dizi başarısız kabineden sonra, Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg, hem pek fazla alternatif görememesinden hem de sağcı danışmanlarının baskısı sebebiyle, 30 Ocak 1933'te Adolf Hitler'i Almanya Şansölyesi olarak atamıştır.[28]
Üçüncü imparatorluk (1933-1945)[değiştir | kaynağı değiştir]
Ana maddeler: Nazi Almanyası ve II. Dünya Savaşı
Bir okul binasına bayraklarla beraber asılmış "Ja dem Führer!" (Führer için Evet!) afişi (1934)
27 Şubat 1933'te, Alman Parlementosu kundaklandı. Ertesi gün bazı temel demokratik haklar kaldırıldı. Hitler, tüm yasama ve yürütme yetkilerini kendinde topladı. Bununla ilgili karar mecliste alınırken Almanya Sosyal Demokrat Partisi tasarının karşısında durdu; fakat komünistlerin meclisteki 81 sandalyesi, bu kararın çıkmasına engel olamadı.[29] Yine anayasada yapılan bir takım değişiklikler ülkede tek parti rejiminin ortaya çıkmasını sağladı. Endüstri alanına kotalar konuldu. Böylece sanayi sadece yeteri kadar temel ihtiyaç maddesi üretecek, bunun dışında tüm üretim gücünü silah sanayine kaydıracaktı.[30] 1936'da Alman birlikleri Versailles Antlaşması'na göre silahsız bölge olan Ren-Ruhr Bölgesi'ne girdiler. Birleşik Krallık Başbakanı Neville Chamberlain'in olayı Yatıştırma politikasının yetersiz olduğu görüldü. Bundan cesaret alan Hitler 1938'den itibaren yayılma politikasını uygulamaya başladı. iki cephede birden savaşmaktan çekinen Hitler, Sovyetler Birliği ile, daha sonra kendisinin bozacağı, Molotov-Ribbentrop Saldırmazlık Paktı imzaladı.
1939'da, milliyetçiliğin aşırıya kaçması sonucu Almanya, Polonya'yı ,Yıldırım savaşı taktiğiyle işgal etti. Bunu takip eden iki günde Britanya ve Fransa savaş deklarasyonları yayınlayarak Almanya'ya savaş ilan ettiler. Bu, II. Dünya Savaşı'nın başlaması anldıbına geliyordu. Almanya çok seri bir biçimde Avrupa'nın önemli bir kısmını direk ya da dolaylı yoldan kontrol etmeyi başardı.
II. Dünya Savaşı sonrası Berlin, Potsdamer Platz 1945.
22 Temmuz 1941'de, Hitler, Sovyetler Birliği ile yapılan paktı tek taraflı feshetti, Doğu Cephesi'ni açtı ve Barbarossa Harekatı'nı başlattı. Kısa bir süre sonra Japon imparatorluğu, Birleşik Devletler'in Pearl Harbor üssüne saldırı düzenledi. Almanya, Birleşik Devletler'e savaş ilan etti. Alman ordusunun, Sovyetler Birliği'ne karşı savaş başlangıcında hızla geliştirdiği saldırılar Stalingrad Savaşı'yla son buldu. Moskova yolunu açmak için yapılan bu savaşta Alman orduları yenildi. Ardından, Alman orduları doğu cephesinden geri çekilmek zorunda kaldı. Normandiya Çıkarması, savaşın batı cephesindeki dönüm noktası oldu. Müttefik kuvvetleri, Normandiya sahillerine çıkarma yaparak hızlı bir şekilde Alman hakimiyetindeki bölgelerde ilerlediler. Bu, Almanya için savaşın sonu oldu. 8 Mayıs 1945'te Kızıl Ordu, Berlin'i kontrolü altına aldı.
Nasyonal sosyalist hükûmet, daha sonraları Holokost olarak tanımlanacak soykırımla, Yahudileri, komünistleri, Romanları, eşcinselleri, Yehova'nın Şahitleri'ni, politik rakiplerini, papazları, zihinsel özürlüleri ortadan kaldırma politikası izledi. Üçüncü Reich döneminde yaklaşık on bir milyon kişi Holokost'ta soykırıma uğradı. Bunların altı milyonu Yahudi, üç milyonu Polonyalıydı. II. Dünya Savaşı ve Almanya'nın işlediği soykırımlar, Avrupa'da yaklaşık 35 milyon insanın canına mal oldu.[31]
Bölünme ve Birleşme (1945–1990)[değiştir | kaynağı değiştir] -
7.
+1okuyanın cibiliyetini gibiyim
-
8.
+1bu kadar uzun yazıyı okumasını mı bekliyordun lan? harbiden salaksın amk
-
9.
+1ananı oklayarak ... ;)
şaka lan şaka
ama gibseler okunmaz bu amk -
10.
+1yassık lan :(
-
11.
+1bunu okuyanın taşaklarından öperim
edit : okudum. hasgibtir dedim,kim yazdıysa allah sabır versin -
12.
+1ok
-
13.
+1ok
-
14.
+1Tarihçe[değiştir | kaynağı değiştir]Tümünü Göster
Klagib mekanik çok başarılı olmasına karşın, 1800'lü yılların sonlarına doğru, kara cisim ışıması (blackbody radiation), tayf çizgileri, fotoelektrik etki gibi bir takım olayları açıklamada yetersiz kalmıştır. Açıklamaların yanlışlığı bilim adamlarının yetersizliğinden değil aksine klagib mekaniğin yetersizliğinden kaynaklanıyordu. En yalın halde klagib mekanik Evren'i bir "süreklilik" olarak modelliyordu. 1900 yılında Max Planck enerji'nin, 1905 yılında ise Albert Einstein ışığın paketçiklerden oluştuğunu, yani süreksizlik gösterdiğini, bazı deneyleri açıklamak için bir varsayım olarak kullanmak zorunda kaldılar. Elbette bu iki darbe klagib mekaniği yıkmadı. Uzunca bir süre bilim adamları bu süreksizliği klagib mekanik kuramlarından türetmek için uğraştı. Yine aynı yıllarda atomun iç yapısı üzerine yapılan deneyler bir gerçeği gözler önüne serdi: Ernest Rutherford yaptığı deneyle atomun küçük bir çekirdeğe sahip olduğunu gösterdi.
Bu dönemde elektronun varlığı biliniyordu. Bu durumda eğer negatif yüklü elektronlar pozitif çekirdeğin etrafında dairesel hareket yapıyorlarsa, çok kısa bir zaman diliminde elektronlar çekirdeğe düşeceklerdi. Bu elektromanyetik teoriye göre açıklanacak olursa, ivmelenen yükler ışıma yapar, dairesel hareket de ivmeli bir hareket olduğu için, elektron bu ışımayla enerji yayacak ve çekirdeğe düşüp sistem çökecekti.
Geçiçi çözüm Niels Bohr'dan geldi. Elektronlar belli kuantizasyon kurallarınca, belli yörüngelerde hareket ediyorlar, enerjileri belli bir değere ulaşmadıkça ışıma yapamıyorlar bu sayede sistem dengede durabiliyordu. Bu geçici çözüm küçük atomlarda işe yaradıysa da daha büyük kütlelerde işe yaramıyordu. Bohr atom modeline, modeli deneylere uydurulmak için birçok yama yapıldı. Ne var ki Bohr'un "yamalı bohça"sı 1920'lere gelindiğinde artık iş görmüyordu, tayf çizgilerinin gözlenen yoğunluğunu yanlış veriyor, çok elektronlu atomlarda salınım ve emilim dalgaboylarını tahmin etmede başarısız oluyor, atomik sistemlerin zamana bağlı hareket denklemini vermedeki başarısızlığı gibi birkaç konuda daha gerçekleri gösteremiyordu.
Kuantum mekaniğini Planck doğurduysa, bebekliğinin sonu da De Broglie ile gelmiştir. Louis de Broglie; birçok elçi, bakan ve Dük yetiştirmiş, aristokrat bir Fransız ailesinin çocuğuydu. Tarih eğitimi gördükten sonra fiziğe geçmiş ve 1923'te verdiği doktora tezinde, ışığın hem dalga hem de parçacık karakteri olmasından esinlenerek, aslında bütün madde çeşitlerinin aynı özelliği gösterebileceğini önerdi. Ortaya koyduğu fikir, Bohr'un "gizemli" yörüngelerini açıklamada başarılı oluyordu.
Işığın girişim, kırınım yaptığı, yani dalga özelliği gösterdiği, Thomas Young'in yaptığı çift yarık deneyi ile gösterilmişti. Ama tüm madde parçacıklarının, su dalgaları ile aynı matematiksel özellikleri göstereceği beklenmiyordu.
Max Planck 1900 yılında kara cisim ışınımı problemini (morötesi facia diye de anılır), çözmek için
E= h nu ,
denklemini kullanmıştı. Bu denklem, foton kavrdıbının başlangıcı oldu; çünkü ν frekansındaki elektron salınımından oluşan ışığın, klagib mekanikle uyuşmayan bir şekilde sadece, h*ν nun tamsayı katlarında enerji taşıyabileceğini göstermişti. 'h', günümüzde Planck sabiti adıyla anılır.
Fotonlar dalga özelliği gösterirse madde de gösterebilir analojisinin yanında önemli bir ipucu da Einstein'in birkaç yıl önce özel görelilik ispatında kullandığı Lorentz Dönüşümleri idi.
Buna göre, serbest bir parçacık, fazı x, zamanı t olan bir dalga ile ifade edilirse, 2*π*(k*x - ν*t) , ve bu faz Lorentz dönüşümlerinde sabit kalacaksa, k vektörü ve ν frekansı, x ve t gibi dönüşmelilerdi. Ya da diğer bir deyişle, p ve E gibi. Bunun mümkün olabilmesi için, k ve ν, p ve E ile aynı hız bağımlılığına sahip olmalılardı, bu yüzden de onlarla doğru orantılı olmalılardı.
Fotonlar icin E=h*ν olduğundan, madde için de
E = h nu ve k=p/h
varsayımlarını yapmak 'doğal' gözükmüştür.
Herhangi bir kapalı yörüngenin 1/|k| nın tam katı olması varsayımı ile, de Broglie, deneysel olarak gözlenen ve Sommerfeld ve Bohr tarafindan "kuantize olma şartları" olarak anılan şartları matematiksel olarak kolayca türetti. Bu türetme gayet gizemli bir şekilde doğru sonuçlar verince (Davisson ve Germer, 1927 yılında Bell Laboratuvarlarında gerçekleştirdikleri deneyle, elektronların da aynı ışık gibi girişim yaptığını ortaya koydular. Deney 1924'te de Brogli tarafından önerilmişti) insanlar deneysel olarak başka şeyleri tahmin etmesini de beklediler.
Elbette yanıldılar çünkü bu şartlar serbest ışık parçaları için yola çıkan varsayımların, çekirdeğe bağlı elektronlar için uyarlanmasıydı ve çok ileri zütürülmemesi gerekiyordu.
Ama doğru çıkış noktası idi.
Enteresan bir şekilde, 1925-1926 yılları arasında Werner Heisenberg, Max Born, Wolfgang Pauli ve Pascual Jordan, matris mekanigi ile kuantum mekaniğinin formal tanımını yaptılar. Ama formalizmlerinde dalga mekaniğine yer vermediler. Benimsedikleri felsefe ise, tamamen pozitivist idi. Yani sedece deneysel olarak gözlenebilen değerleri gözönüne alan bir yaklaşım kullandılar.
1926 yılında Erwin Schrödinger bir dizi denklemle dalga mekaniğini yeniden canlandırdı.
Sonunda kendi dalga mekaniğinden Heisenberg'in matriks mekaniğini de türetip iki formalizmin matematiksel olarak denk olduğunu da gösterdi. Son makalelerinden birinde Schrödinger, relativistik bir dalga denklemi de sunar.
Dirac'a göre tarih biraz daha farklı işlemiştir. Ona göre, Schrödinger önce relativistik dalga denklemini geliştirdi, sonra bunu kullanarak hidrojenin spektrumunu hesapladı ve deneylere uymadığını gördü. Ancak bu denklemin, düşük hızlarda geçerli olan versiyonu aslında çalışıyordu!
Daha sonra relativistik dalga denklemini yayınladığında ise, bu Oskar Klein ve Walter Gordon tarafından yayınlanmıştı ve hâlâ Klein-Gordon denklemi olarak anılır.
Bu noktadan sonra Dirac; teoriye çeki düzen vermiş, özel görelilikle uyumlu hale getirmiş ve bazı deneylerin sonuçlarını teorik olarak üretmiştir. Örneğin pozitron'un varlığının tahmini... 1930'lara gelindiğinde ergenlikten çıkmış bir teori halini almıştır kuantum teorisi. Daha sonra 1940'larda Sin-Itiro Tomonaga, Julian Schwinger ve Richard P. Feynman, Kuantum elektrodinamiği konusunda önemli çalışmalara imza atmış, 1950'li ve 60'lı yıllar Kuantum renk dinamiğinin gelişimine tanık olmuştur.
hoşuna gitti mi bin. -
15.
-1onu okuyanın dıbına koyayım
-
16.
0evet panpa haklisin
-
17.
0upppppppp
-
18.
0Okumamış işte amk yada hala okuyor
-
19.
0birşey diyin laaaaa
-
20.
0Yani sonuç ben bu kızdan vazgeçeyim mi?
-
mottogirl adlı yazarın kaka deliği
-
neee 46 online mı
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 26 12 2024
-
27 yasında abinizin canı amburger çektii
-
bu nasi ev amg oglu
-
karbon ayak izi var da
-
incisözlük görgü kuralları
-
ben tapınakçıyıım
-
erkekler olarak hesap açınca
-
mottogirl ne haber
-
bu makaras serwfsizinin yan hesabi
-
sonunda şu sözlük düzeliyor
-
bugüne tıklayınca server error veriyor
-
sözlüğün yeni gerizekalı kezbanına
-
makaras iyi adamligi
-
bir sözlük kızıyla seviyeli bir ilişki
-
aşkin yaşi yoktur demiş
-
kilosu 1000 tl haftada 1 anca
-
iyi la 2 sene sonra twitterda tt olcaz
-
mottogirl
-
gencecik oğlanların altında bmw var
-
twitterde cuckold videolara bakarken
-
serkan inci sözlüğe şimdi bakıp ne gülüyordur
-
asgari ucret bence yeterli
-
cinsel engellilik
-
hiç birisini ciddi manada öldürmek veya
-
zülman cinlerii
-
partnerimi elimde tutmak gibi bi derdim yok
-
adamda cuma cumali umut
-
konyalilarin lahmacun varken
- / 2