1. 113.
    0
    neden aklıma geliyor istasyon büfesindeki duruşun
    hava soğudu kasımın son günleri
    kar yağacak, bembeyaz olacak unutulmuşluğum''
    ···
  2. 112.
    0
    "leyla değilim... lakin çağırırsan çöllere gelirim...

    sana yalan halde gelmem, toplarım özümü yalın halde gelirim...

    kapıyı çaldığımda kim o dersen, ben olmam kapında sen olur gelirim...

    sen gel de yeter ki, yola yük olmam yol olur gelirim"
    ···
  3. 111.
    0
    bir kırıldık, daha da kırılırız.
    kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.'
    ···
  4. 110.
    0
    “yaşadığın yeri görmek istiyorum” dedi kadın.

    cılız bir yağmur yağıyordu. geceydi. rüzgârla savrulan yağmur damlaları, kadına ve adama çarpıyordu.

    “neden” diye sordu, adam. sorusunun gereksiz olduğunun farkındaydı.

    “görmek istiyorum” diye yineledi kadın.

    “yemek yediğim, televizyon izlediğim, bağırsaklarımı boşalttığım, seviştiğim, uzandığım, uyuduğum yerleri mi görmek istiyorsun?”

    “hayır” dedi. “yaşadığın yeri görmek istiyorum.”

    haklıydı!*
    ···
  5. 109.
    0
    bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, bu dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.
    ···
  6. 108.
    0
    bazen sevdiğin, kalabalık bir masada elini senin kolunun herhangi bir yerine koyar ya da belli belirsiz değer omzuna. o farkında bile değildir belki yaptığı şeyin. ama o dokunma noktasından ılık bir şey akar gövdene. o, konuşmayı sürdürür masadakilerle; sen kendi içinde daha narin, daha nadide bir aleme gidersin. o elin, o dokunuşun gitmemesini, bitmemesini istersin. bunu da söyleyemezsin; çünkü söylesen bütün o ılık akıntı dağılır, bozulur; bilirsin. ama elini çekecek diye canın çok sıkılır. içinden bunu geçirdiğini kendiliğinden bilsin istersin. sonra o tabii ki elini çeker, farkında bile değildir olan bitenin.

    bir şeker kırığı gibi batar bu içine... eriyince acısı geçer. işte o an da sıkışıp gider zamanın, hareketin içine. öyle anlar vardır işte, şeker kırığı anlar.

    söylemedikçe sen de mi unutursun acaba? bir hatırlamaya başlasak kaç şeker kırığı var aslında.
    ···
  7. 107.
    0
    bugün kimse sana dokunmasa mesela. öyle dursan. kimse "neyin var?" diye sormasa. çünkü insanın hiçbir şeyinin olmadığı günler de olur...
    ···
  8. 106.
    0
    şimdi bana taktan hikayeni defalarca anlat. onun sadece kelimelerden ibaret olduğunu anlayana kadar, geçmişini bir kağıt gibi buruşturup atıncaya kadar anlat. ondan sonra senin kim olduğuna karar vereceğiz.
    ···
  9. 105.
    0
    yemeye bir dilim ekmek bulamayanlar savaş için süslenip de gelmişlerdi "
    ···
  10. 104.
    0
    "hep kalıplara uymayı reddettim. geldiğim nokta şu; diğerlerinden daha mutsuz, bi o kadar umutsuz ama kafam hepsinden daha güzel."
    ···
  11. 103.
    0
    ellerimi, ellerinle buluşturduğum günü hatırlıyorsun değil mi? onca kalabalığa rağmen, sana kavuşmuştuk. herşey o kadar bütün ki seninle, anlamlar, hikayeler, hayaller.. ellerim ellerine değince hepsi unutuldu dertlerin, tasaların, kaygıların. sonra gülüşün gülüşümle bütünleşti. yorgun bedenimin aklı da fikri de sen oldun. haykırışlarım sustu, sana sevgi yakarışlarım başladı.
    boğazın serin esintisi içimize işledikçe bana sarılışların tutundurdu hayata beni. kokunu hele ey güzel kadın o kokunu içime her çekişim, yeniden doğmaya eşdeğer oldu bana. dünya o için sahnemden silinip sadece sen oldu.
    ···
  12. 102.
    0
    manzaradan değildi cam kenarını sevmesi. yanında bir insan az olması demekti. öğreniyordu. ne kadar az ,o kadar iyi.
    ···
  13. 101.
    0
    ''ona hakikaten dargın değildim; asla kızmıyordum. sadece müteessirdim. 'bunun böyle olması lazımdı' diyordum. demek ki beni bir türlü sevemiyordu. hakkı vardı. beni hayatımda hiç, hiç kimse sevmemişti.''
    ···
  14. 100.
    0
    hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum.
    ···
  15. 99.
    0
    ya hatalarınla yüzleşir ya da hatalarınla yüzsüzleşirsin. cahil olmak ayrı, pislik olmak ayrıdır.Q
    ···
  16. 98.
    0
    bir yere ulaşmadan, ulaşmayı dahi amaçlamadan, sırf gidebilmenin güzelliği için yollara düşebilir misiniz?
    illaki bir paye, bir derece, bir rütbe ya da zaferler için değil, hatta bir "şey" olmak için bile değil...

    yaşamı sırf yaşanılası olduğu için, baldan âlâ, sudan aziz bir iksir gibi yudum yudum içebilir misiniz?

    sevebilir misiniz?
    karşılıksız, beklentisiz, hesapsız, çıkarsız, özgür bırakarak... sırf bir başkasının mutluluğunu isteyerek.
    ···
  17. 97.
    0
    anası onu gezmeye zütürürken bir saat saçlarını düzeltmeye uğraştığı halde, ne anasının, ne babasının aklına bu kafanın içi ile de meşgul olmak düşüncesi gelmemişti. onlar işportaya konan bir elma gibi onu süsleyip temizlemişler, parlatmışlar, sonra yağlı bir müşteriye okutmuşlardı. kız yetiştirmekten de gaye bu değil miydi?
    ···
  18. 96.
    0
    sonra öyle güzel utandı ki her şeyi unuttum.
    ···
  19. 95.
    0
    - neden öldürdün hidayet?
    + seviyordum be abi!
    - nasıl seviyordun hidayet?
    + deli gibi be abi. gün onunla ağarır, onunla kararırdı. bir dakikam yoktu onu düşünmediğim. abi, rüyada gibi yaşardım. her laf gelir gider ona dayanırdı. insanlar bana bir laf söylerdi, o ne cevap verebilir diye düşünürdüm. bir şey alacak olsam o alır mıydı acaba? derdim. bir şey yesem içime sinmezdi. biri yol sorsa o gösterir miydi diye kafama sormayınca ve içimde o yol göstermeyince aptal aptal bakardım. bir güzel şey görsem ona göstermezsem, göstermediğim için zevk alamazdım güzel şeyden.
    ···
  20. 94.
    0
    "erkeğin kalbi fesat, habis bir şeydir, meryem. bir ananın rahmine hiç benzemez. kanamaz, sana yer açmak için genişlemez. "
    ···