+10
Öncelikle takip eden herkese çok teşekkür ederim, trende sokmuşsunuz.
Tam üç ay boyunca iki kardeşim dışında kimseyle görüşmedim, her gün içtim. Sürekli kafamda kaçmanın hayalini kurar, fırsatı bulduğum gibi yazlıkta rakımı içmeye ya da bodruma kafa dinlemeye kaçıyordum.
Ne arayan vardı ne soran, ulaşabilecekleri bir hesabımda yoktu. Tanıdığım insanları görünce kaçıyorum sırf konuşmak istemediğimden ve bu halimin farkına vardıkça daha da kahroluyorum.
Iki dostum dediğim adamdan bir tanesi benim yanımda kala kala tamamen deliye bağlamıştı, ikimizde hayattan bir işaret bekliyorduk. Tabii o zaman hastalık falan bilmiyorum depresyondayım diye geçiştirdiğimden arkadaşımla aynı şeyi yaşıyoruz sanıyorum.
Geceleri uyuyamıyorum, gündüzleri kalkamıyorum. Kalktığım vakitler bitsin bu hayat diye yalvarıyorum allaha. Vakit geçtikçe ölüm daha cazip geliyordu ve artık sarhoş olmadığım vakitler oturup ölümü düşünüyordum. Bir süre sonra adam gibi düşünüp bu fikrimi arkadaşlarıma söyledim.
"öncelikle beyler bu konuyu bir haftadır salim kafayla düşündüm, artık yaşamak istemiyorum. Bu tamamen bilinçle söylediğim bir şey ve size de söylemek istedim."
durumun ciddiyetinin farkındaydılar ve ikiside şaşkınca baktılar ama bir türlü bu çıkmazdan çıkamadığımı biliyorlardı. O gece çok içmiştik, iki şişe şarabı yuvarlamıştım. Saat sabaha karşı 5 olmuştu ve Aslanla kendimizi dışarı atmıstık. Sokak köşesinde bir merdivende oturuyorduk.
"ölmek için çok mu erken bilmiyorum kardeşim ama yaşlanmış gibiyim. günler aylar gibi geçiyor, hayat bana zehir oldu. Yanımda sizden başka kimsem kalmadı. Ölmek belki de bana lazım olan."
Aslanda benimle aynı şeyleri yaşadığından olayı yadırgamadı :
"bazen bende intihar etmek istiyorum, ama umut bütün planları mahvediyor."
Doğru söylüyordu, içimizde kalmış bir parça umuttu bizi süründüren.