Başlık sahibi entry no: 51

Sigara zararlıdır. Nasıl yani?

ilk başta bebekken yüklerler beyninize. Çevrenizde sigara içen her insan sizden uzaklaştırılır. O an meraj uyanır içinizde.

Sonrasında ilkokul yaşlarınızda görürsünüz. Sigara içip içme diye uyaran veya içmeyip. Sizi en sert şekilde uyaran insanlar. Merak uyandırır içinizde.

Çevrenize bakarsınız. Sigara içen bir kişi sigara içmeyenden daha mutludur. Sebebini sorgular onun gibi olmak istersiniz. Ancak onca uyarı, onca caydırma sizi bu durumdan uzaklaştırır.

Sonrasında içen insanların mutsuzluklarını giderdiğini görürsünüz sigaranın. Bu sizi daha da cezbeder.

Her şey o an başlar. Zayıf düştüğünüz o an. Hayat size o an taşıyabileceginizden daha ağır bir yük vermiştir. O an kaçmayı tercih eder ve sigaraya sarılırsınız.

Peki gerçekler bu kadar basit mi? Hayır.
Bir insanın sigara içerken mutlu olma sebebi bağımlılık olmasıdır. Bir canlı bir maddeyi hayati önceliklerinden önde tutuyorsa bu bağımlılıktır. Ve sağlığımızdan önde tutuyoruz.

Peki anlık mutluluğun sebebi nedir? Beyniniz sigarayı içtiğinizde uyuşur. Kan akış hızınız artar. Zihniniz açılır. Vucudunuzdaki hava kanalları açılır. Adeta küçük miktarda adrenalin almışcasına güçlenirsiniz.
Ancak etki kısa sürelidir. Süre bittiğinde vücut bu hissi tekrar ister. Siz ona bu hissi vermediğinizde reaksiyon görsterir. Ve bu durumların aksi olur. Asabileşirsiniz.
Taa ki sonraki sigaraya kadar. Bu adeta 1 ile üç arasında zıplama hissidir.

Hayatınızı 2 de yaşarken; sigara onu kısa süreli olarak 1 arttırır ve hayatınızı 3 yapar. Ancak asıl olay sigaraya yeni başlamaktadır. Sigaranın etkisi bittiğinde 1 e düşersiniz. Sigarayı ikinci içişinizde ise size 2 lik bir artış sağlar. Ve hayatınızı tekrar 3 yapar. Sizi tatmin eden ise bu 2lik artıştır.

Sigara paketleri neden bizi ölümle tehdit eder?

Her uyarı bir ayartmadır. Belki de sigara alma nedenlerimizden birisi de budur.

Hipertimestik sendromunu bilir misiniz?

Bilmeyenler için anlatıyım. Bu kişiler hayatlarından her kesiti o an yaşamışcasına anlatabilirler. Asla unutmazlar. Asla unutmamak çok cool bir özellik gibi görünsede hayatı size zindan edebilir.

Birincisi bu kişilerde beyin hücreleri fazla enerji kullanır. Mükemmel bir baş ağrısı ve uykusuzluk vardır. Bir kadının 2 haftalık bebekken ne yaşadığını hatırladığını duymuştum.

Ancak bunların hiç biri asıl zarar değil. Asıl zarar yaşadığınız kötü olayları hatırlamak. Aslında unutmak beynin savunma sistemidir. Bir araba kazası yaşayıp asla unutamadığınızı düşünün. Sizi yok eden an her an yanınızda.

işte zayıflığımız burdan gelir. Unutamadığınız o kız sizin beyninizin savunma sistemini geçmiş olan kişidir. Size bir virüs gibi bulaşıp beyninize yerleşmiştir. Onu her silmeye çalıştığınızda kendini yeniden başlatan bir virüs.

Sevginin bir hastalık olma ihtimalini düşündünüz mü. Genetik bir hastalık. Adeta bir uyuşturucu gibi bağımlılık yapan bir hastalık.

Deneylerde eroin ile beslenen bir farenin; eroini yemeğe, ailesine ve suya tercih ettiği görülmüştür. Peki ya sevgi.

Sevdiğiniz kız için sudan yemekten hayatınızdan vazgeçebiliyorsanız, bu bir hastalık değil midir?

Rezervasyon güvenlidir net

https://vocaroo.com/i/s0czB7IbBkZs

Çok dertliyiz beyler çok * )))))

Okuduğum bir yazıda "hayat enerjinizi kaybetmek istemiyorsanız; hayat enerjisi olan insanlarla yaşamalısınız" felsefesini görmüştüm.

Bu felsefe size en küçük rahatsızlık veren insana bile tahammül etmemeniz. Rahatsız olduğunuz durumdan uzaklaşmanız gerektiğini anlatıyor.

Örneğin arkadaşlarınızdan biri sürekli efkarlı mı? Onu hayatınızdan çıkarın. Sizi dibe mi çekiyor? Hayatınızdan çıkarın. Sevmediğiniz bir insan mı var? Bir daha asla tahammül etmeyin.

Enerjinizi kaybettirecek her nesneden uzak durursanız; mutlu ve daha uzun bir yaşam sürebilirsiniz.

Ben bunu lisenin başlarında uygulamaya başladım. Ve gerçekten işe yarıyor. Arkadaş ortamımda rahatsız olduğum bir çocuk vardı. Ancak tüm arkadaşlarım onu seviyordu. Mecburen ben de aralarımda bulunmak zorunda kalıyordum.

Sonunda karar verdim ve onun bulunduğu her ortamdan sessizce uzaklaştım. Tüm arkadaşlarım onun yanında olsa da ben kitap okudum. Zamanla arkadaşlarımın bana olan ilgisi arttı. Ayrıca rahatsız olduğum durumdan da kurtuldum.

Eğer sizi rahatsız eden bir kişi var ise ondan sakince uzaklaşmayı deneyin. Ona açıklama yapacak kadar bile önem göstermeyin. Sonuçlara bakarak bu tezi kendiniz kanıtlayabilirsiniz.

Bunları bir yana atıp şunu da unutmayın. Sizi en çok üzen sevdiklerinizdir.

iyi geceler.

Size bir insanın potansiyelinin nasıl kontrol altında tutulabileceğini anlatmak isterim.

Örneğin iki arkadaşsınız. Ve uzun zamandır bir aradasınız. Zevkleriniz aynı, nerdeyse birbirinizden hiç farkınız yok. Bir şey hariç. Birinizin mükemmel işler başaracak potansiyeli var. Ancak diğerinin yok.

Bu durumda olması gereken potansiyeli olan kişinin ikisini de zengin etmesidir değil mi?
Değil. Zayıf olan arkadaş güçlü olanın ne kadar başarmasını istesede onu geriye çeker. Yapması gerekenleri yapma cesaretini kırar. Ve ikisi de başarısız olur.

Şimdi bunu aile yapısı içerisinde inceleyelim. Anne ve baba küçükken şarkıcı olmaya çalışmış ve başaramamıştır. Çocukları ise tam bir yetenektir. Ancak ailedeki bireyler onun ne kadar başarılı olmasını istese de; çocuklarının kendilerinden iyi olduğunu kabul edemedikleri için onu engellerler.

Bu aşamada sizin başarma ihtimaliniz arkadaşlarınız ve aileniz tarafından düşürülüyor olabilir.

Bana hayır böyle bir durum yok diyebilirsiniz olabilir. Ancak unutmayın ki kimse kendinin en zeki olduğuna inandığını açıklamaz. Ancak öyledir. Instagrama girdiğinizde tatile gidenleri görerek kıskanmanız, belki de tatile gitmiş gibi yalanlar atmanızın sebebi bu basit kıskançlıktır.

Kalsın burda

rezzzzz tekrardan rezzzz

29da kaldım

Size bir savaş anlatmak isterim. 20 ya da 30 kişilik bir çifçi grubu göç etmektedir. Gittikleri yönde ise o bölgenin gördüğü en zalim ve acımasız savaş kabilesi vardır. Yemeklerini bile çalarak karşılarlar.

Çiftçi kabilesi yagmurlu havada yorgun düşmüş bir şekilde bu köyün sesine doğru giderler. Tabi onlara doğru ışıkla gelen bir ekibin saldırı yememe şansı yok bu kabileden. Hemen 5 kişilik güçlü bir ekip gider onları karşılamaya.

Atlılar çiftçilerle karşılaştıkta onlarla dalga geçer ölüm seçenekleri sunmaya başlarlar. Çiftçiler bir anda yere yatar ve toprağa iyice yapışırlar. Atlılar güler. Bari az korkutsaydık diyerek içkilerinden içerler. Tam o anda, bir aydınlık ve müthiş bir ses ile gökten bir yıldırım atlılara düşer.

Atlılar orda ölür. Çiftçiler ise yere yattıklarında yıldırımın onlara değil en yüksekteki yere düşeceğini bilmektedirler.

Kabile sesi duyar duymaz. Toplu bir şekilde yıldırıma hareket eder. Durumu gördüklerinde çiftçilerden korkar ve onları yıldırım tanrısı sanarlar. Çiftçileri besler. Ve onların altında çalışmaya başlarlar.

Bu sırada yemek toplamak için giden bir atlı birliği kabileye geri döner. Kabiledeki herkesin bir kaç köylüye taptığını görür ve inanamaz. Ne olduğunu sorduğunda insanlar olayı anlatır. Olaydan etkilenmeyen birlik tek bir hamlede tüm köylüleri kılıçtan geçirir.

Çıkar ve kabileye her şeyin yalan olduğunu anlatırlar. Kabile onlara inanmaz. Tanrılara zarar verdiklerine inanır ve hepsini kılıçtan geçirirler.

1 saniyede tüm inancınızı değiştirebilen bir şey düşünün. Ya da tek kılıç bile kullanılmadan ele geçirilen bir bölge.

Zihne sahip olan biz miyiz? Yoksa o bizim yeteneklerimizi kullanmamıza izin mi veriyor?

Pgibolojik savaş nedir? Bir insanı ne kadar yıpratabilir?

Bir insanın anne karnında olduğunda 1. Ailede ; doğduğunda ikinci ailede tutulduğunda çocuğun davranışlarında 1. Aile ile ilgili bir çok benzerliğe rastlanmış.

Size tanıdık gelen ancak bununla benim karşılaşmış olmam imkansız dediğiniz her şeyi anne karnında öğrenmiş olabilirsiniz.

Aslında sigara içmeyecekken sadece bir olay yüzünden sigara içiyor olabilirsiniz. Hayatınızda sizi kontrol eden bir pgiboloji vardır.

ilk aşamada bunu yöneten çevredeki davranışlardır. Öğrenmek amacıyla onları çalarsınız. Islık çalamıyor musunuz? Çalan kişiyi küçükken görmediğiniz için. Muzik çalamıyor musunuz? Çevrenizde örneği olmadığı için.

Ama benim vardı hala bilmiyorum diyebilirsiniz. Çünkü bunun sizin dikkatinize de çekilmesi gerekmekte.

Pgiboloji sizin yarı istemli hareketlerinizi yönetir. Tam yönetim delilik olarak adlandırılabilir.

Rezerve

Bu saatlerde hep bu başlığa bakıyorum. Bugün neye yakabilirim diye aranıyorum.

Rez bi gece de bitircem

Çevrenizde sizinkilere benzer evlere sahip insanlar var. Ancak öyle bilgisiz insanlar değil. Şehir hayatından sıkılıp gelen yaşıtlarınız.

Her gece çeşitli oyunlarla eğlendiğiniz komşularınız. Aynı anda bahçelerinizde salça pişirip, ilk elden yediğiniz komşularınız. Mangal yapıp, mısır közlediğiniz komşularınız...

Yanınızda sizin gibi hayatın yoğunluğundan bıkmış bir kız arkadaşınız var. Delice aşık değilsiniz birbirinize. Hayatın kazığını yemiş insanlarsınız. Amacınız sadece mutluluğu kaybetmemek.

Gününüzün tamamında farklı işlerle uğraşıyor ve tatlı bir yorgunlukla salonunuzdaki yorgana oturuyorsunuz. Beraber bir film seçip ardından mısır patlatıyorsunuz. O omzunuza yatarak izliyor filmi. Arada bacak aranızdaki mısırdan alıyor. Heyecanlanıyor sarılıyor, korkuyor sarılıyor. Gözlerinde dürüstlük var onun.

Evin üst katını açtırmışsınız çatısı yok. Çıkıp bir yatak koyarak yıldızları izleyebiliyorsunuz. Eski sezen aksu şarkılarının olduğu plağınız sağınızda çalıveriyor. Üşüyen sevgilinizin ellerini ısıtıyorsunuz. Sabah beraber olmadığınız zamanlarda neler yaptıklarınızı anlatıyorsunuz. Sonraki günleriniz için planlar yapıyorsunuz...

Bir kaç müstakil ev düşünün şimdi. Hafif yıkık ama çok az. Modern olduğunu hissetmediğiniz gibi; yıkıntı olduğunu da hissetmiyorsunuz. Alt katta bir salonunuz var. Ama öyle 140mt kare değil. 2 kişilik minik bir salon

Ortasında duvara dayalı bir sobanız var. Gayet iyi görünen pahalı bir soba. Ortasından patateslerinin közde çıtırdama sesleri geliyor. En sağda yer yatağı var. Altında kuş tüyünden daha hafif bir yorgan. Tam sobanızın karşısında bir balkon kapısı bulunmakta. Odanın tam solunda yorganların üzerine oturup sırtınızı duvara dayadığınızda izleyebileceğiniz bir televizyon var. Ancak bu televizyon aptal kanalları izlemek için değil. Yanı başınızdaki bilgisayardan seçtiklerinizi izlemek için.

Balkon kapısından çıktığınızda tam karşınızda minik bahçeniz beliriyor. Siz bahçenizden 20 cm daha yukarıdasınız. Tam ortada cherry domatesler, sağda sevdiğiniz otlar, solda yeni yeni pembeleşen çilekler var. Bahçeniz ağaçlarla sarılı bir halde.

Çağla halinden kayısıya dönen meyveleri olan ağacınız var. Vişşneler kıpkırmızı olmuş. Kirazlar yetişmek üzere. Sabahın ilk ışıklarıyla suladığınız bahçenize miss gibi toprak kokusu hakim.

Ama varya bir dağ evi hayalimiz var. Unutmayayım diye buraya yazıyorum.

Gelecek hayalleri nedir? Gelecek anca hayal midir?

Beyler bir sıkıntımı imha ettim biri de bitmek üzere ulan nasıl mutluyum. Ben size dertli dertli ne yazıcam şimdi *