1. 29.
    0
    reserved sonra okuycam
    ···
  2. 28.
    0
    reserved sonra okuycam
    ···
  3. 27.
    0
    reserved sonra okuycam
    ···
  4. 26.
    +3
    @tuvalet sağol be panpa, yazasım yoktu sayende yazacam yine.
    ···
  5. 25.
    0
    @19 a kadar okudum. devam edicem çok iyi bence panpa.
    ···
  6. 24.
    +2
    vay amk beyler bir kişi bile mi okumuyo lan :/
    ···
  7. 23.
    +2
    #13

    yılbaşına iki gün kalana kadar hala ne yapacağımı bilemez halde dolanmaktaydım bu arada denizde sıkıştırmaya başlamıştı aşkım ne yağacağız yılbaşında diye bende ona süpriz deyip duruyordum ama yapacak hiç bir şey yoktu şimdilik elimizde. şanslı binim ki dört ayak üstüne düştüm amk, o günkü gazeteyi okurken abantta bi pansiyonun rekldıbını gördüm. düşündüm, göl kar romantizm falan iyi olur diye aradım hemen 2 tane oda ayırttım yılbaşı için. plan tamamdı şimdi hediye bulmak lazımdı ama ne alacağımı bilemez halde mal gibi ortada kalmıştım resmen. onun içinde çözüm en yakın kız arkadaşımdan geldi. beraber arada can sıkıntısını gidermek için müzik yaptığımız bir grubumuz vardı, bende bateri çalıp back vocalliğini yapıyordum. önerisi onun için bir şarkı besteleyip kayda almamdı. tamam güzel fikirdi ama iki günde nasıl olacaktı da bir şarkı besteleyecektim ve bunu nasıl stüdyo kaydı alacak kadar profesyonelleşecektik. sonunda bu fikri ileri bir kutlama hediyesi olmak üzere kafamın bir kenarına yazdım ve hediye aramaya devam ettim. cevap gözümün önünde duruyormuşta farkında değilmişim amk. deniz kimya okuduğu halde güzel sanatlara çok ilgiliydi bu yüzden karakalem çalışmayı, çizmeyi çok severdi. okuldan çıkıp koştur koştur bi kırtasiyeye gittim böyle büyük bi yerdi yağlı boya malzemeleri falan satıyodu dedim ki adama böyle böyle bana bişiler versene. büyük bi defter bi kaç farklı kalem ıvır zıvır derken bi yığın şey çıkardı, hepsini aldım. sonra büyükçe bir kutu bulup hepsini içine koydum, bir şekerciye gidip yığınla şeker alıp içine doldurdum, bir kaç gül alıp yapraklarını içine koydum ve ona duygularımı anlatan bir not yazıp kutuyu kapattım. en sonunda paketledikten sonra bir de özgürlüğe giden yol yazan bir not yapıştırdım üstüne ve yılbaşından önceki geceyi bekledim.

    30 aralık gecesi denize ufak bir bavula bir kaç parça giysi koymasını ve okuldan sonra beni beklemesini söyleyen bir mesaj atıp uyudum, ertesi gün sorduğu bütün soruları geçiştirdim süprizi bozmamak adına. hiç unutmuyorum o sene yılbaşı çarşambaya geliyordu perşembe zaten tatildi cuma denizin okulu yoktu benimkini gibtir etmiştim zaten cumartesi pazar zaten tatildi o yüzden 4 gece 5 günlük bir tatil bizi bekliyordu. okuldan çıkınca bir benzinliğe gidip depoyu doldurdum sonra da denizi almaya gittim. arabaya biner binmez öptü beni, ilk öpücüğün üstünden onlarcası geçmiş olmasına rağmen hala ayaklarımı yerden kesiyordu beni öpmesi, bana gülümsemesi. sonra sersem halimden istifade etmek istercesine nereye gidiyoruz aşkım dedi cevap vermedim, biraz daha zorladı sonra sormayı bıraktı. ankara dışına çıktığımızı görünce daha da merak etti ama bir şey demedi, tavırlarıyla belli ettiyse de ben yine cevap vermedim. bolu abant'a girince yaptığım planı ona da söyledim ama istediği zaman geri dönebileceğimizi de ekledim. araban inmemi bekleyemeden bana sarıldı sıkıca sonra da kocaman gülümsedi aşkım benim dedi bende ona gülümsedim aşk dolu gözlerle. arabadan indik, valizleri aldık pansiyona doğru yürüdük içeri girince şöminenin başında bir sürü genç çift olduğunu görünce doğru yolda olduğumu anladım süpriz konusunda. anahtarlarımızı aldık, deniz iki oda ayırtmış olmamdaki incelikten dolayı teşekkür etti, yukarıya çıktık. onu odasına yerleştirdikten sonra 2 saat sonra yemek için buluşmaya karar verdik. 2 saat onun için yetersiz benim içinse geçmek bilmeyecek bir zaman dilimiydi. odama girdim, sıcak bir duş alıp bir sigara yaktım. hediyesini nasıl vereceğimi düşünürken uyuyakalmışım, denizin kapımı çalmasına uyandım. uyuya mı kalmış benim aşkım diyerek sarıldı bana sonra benden uzaklaşınca gözlerimin ahir ömründe böyle bir güzellik görmediğine karar verdim ve beğenimi dile getirecek uygun kelimeyi buluncaya kadar kekeledim bu da haliyle onun çok hoşuna gitti ama ben hala kot kazak duruyordum. hemen 5 dakika izin isteyerek pantolon gömlek giydim, kravatımı bağlayamayınca* deniz yardım etti ve hazırdım. aynada birbirimize baktık, birbirine çok yakışan bir çift olarak ilk yılbaşı kutlamamıza hazırdık.

    bizim için ayrılan masaya oturduk yiyecek içecek bir şeyler sipariş verdikten sonra havadan sudan muhabbet etmeye başladık. daha sonra cure'dan lovesong çalmaya başlayınca ben denizi dansa kaldırdım bu arada saat 00.00'a yaklaşmaktaydı. en sevdiğim cure şarkılarından biri olduğu için sözleri ezberimdeydi dans ederken hepsini denizin kulağına fısıldadım, ingilizcesi çok iyi olduğu için anladı ve teşekkür ederim dercesine beni öptü. ben o öpücüğün cezbedici etkisinden kurtulmaya çalışırken etrafımızdakiler 10 9 8 diye geri saymaya başladı bense geri sayımın her bir rakamı için denizi bir kere öptüm ve 1 de kocaman sarıldım. yeni yıla girdiğimiz ilk saniyede bütün bir yılım senin kollarında geçer umarım aşkım, seni seviyorum dedim. neredeyse 1 aya yakın süredir çıkıyorduk ve ilişkimiz boyunca ilk defa seni seviyorum diyen taraf ben olmuştum ve çok beklenmedik bir anda ben daha farkına varamadan dudaklarımdan dökülmüştü. deniz önce yüzüme baktı en güzel gülümsemesiyle sonra bana sarıldı ve bende seni seviyorum utku dedi, dünyalar benimdi. alabileceğim en güzel yeni yıl hediyesini deniz bana vermişti. bana beni sevdiğini söylemişti ve yanımdaydı, kollarımdaydı. kokusu burnumda gözleri gözlerimdeydi. denizim dedim ve ona sıkıca sarıldım. daha sonra deniz yorulunca oturduk, yemeklerimizi içkilerimizi bitirip odaya çıkmaya karar verdik. kapısının önünde ona beklemesini söyleyip bi koşu odamdan hediyesini alıp getirdim ve verdim ama odaya girince açmasını isteyip iyi geceler öpücüğümü alıp odama gittim.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 22.
    +2
    #12

    evden parka yürümesinin takriben 10 dakika sürdüğünü biliyordum buna hazırlanması falanda eklenince beklemem gereken yaklaşık bir otuz dakika olduğunu fark edince moralim bozuldu bir sigara yaktım. her dakika bir ömür gibi geçti bekle allah bekle içimdeki kelebekler artık pogo yapıyordu resmen ama deniz hala ortalıkta yoktu. sonra arkamdan utku diye seslenen birini duydum ve bu sesi ölüm döşeğinde olsam bile tanırdım, denizdi bu. einstein'a inat ışık hızında yanına gittim ve sarıldım, aramızdaki boy farkı sağolsun kulakları ağzımın hizasındaydı kulağına doğum günün kutlu olsun denizim dedim. sonra kendini uzaklaştırdı ve gözlerinin içi parlayarak bana gülümsedi. ne dedin sen dedi gülerek, doğum günün kutlu olsun dedim diye cevapladım sonrasında ne dedin dedi denizim dedim dedim tekrar gözlerinin içi parladı, gülümsedi ağız dolusu ve sarıldı bana. bir süre öyle kaldıktan sonra aklına geldi ne yaptığımı sormak bende ona doğum gününü özel olarak kutlamak istediğimi söyledim ve 22 tane gülü verdim ona, her biri yanında olamadığım yıllar için diyerek. yanağındaki kızarıklık paha biçilemezdi, gözündeki ışık gecemi aydınlattı resmen. sonra kendime doğru çektim onu ve sarıldım sıkıca, başta o da sarıldı sonra ne oluyor dercesine uzaklaşmaya çalıştığında tekrar sıkıca kendime bastırdım ve kulağına

    seni tanımak için ayırdığım onca zamandan sonra hala sana aşığım dedim ve bıraktım onu.

    önce kaldı öyle hiç kıpırdamadı sonra o da sıkıca sarıldı, bana hamle yapma şansı vermeden kendini uzaklaştırdı ve gözlerimin içine baktı ve bende sana dercesine öptü beni. içimde oluşan duyguları tarif etmeye kalksam varolan kelimeler yetmez öyle şeyler yaşadım o an. içimde havai fişekler patlıyordu resmen, dizlerim bile pelte olmuştu lan bir öpücükle resmen dağıldım ve tekrar deniz tarafından toplandım o an. yaşadığım hiç bir duyguyla kıyaslanamayacak hisler yaşıyordum ve sadece 5 saniyelik kısa bir öpücük sonrası olmuştu. öptükten sonra yüzümden uzaklaştı ve beni izlemeye başladı ama ben gözlerim ona kenetlenmiş biçimde sadece bakabiliyordum ne konuşacak ne de bir tepki gösterecek halim vardı sonra beynim bana komutlar vermeye başladı ve sarıldım ona daha önce hiç kimseye sarılmadığım gibi ve çevirdim kendi etrafımda.

    artık gerçekten benim denizimdi, uğruna bütün bağlarımdan kopup dalgalarında kaybolacağım ufkunda yelken açacağım. öylece kaldık bir süre, sonra bir banka oturduk şarabı açtım ben onu izledim o beni, içimdeki kelebekler teker teker yüksek dozda aşktan sersemledi. ertesi gün okulu olmasa ve gecenin ikisi olmasa asla bırakmazdım onu ama kıyamadım, evine kadar bırakıp bende eve döndüm. yatağa yattığımda uyuyamayacak kadar heyecanlıydım, bir mesaj attım ona

    demek artık benim denizimsin ha * diye o da bana sende sadece benim kahramanım * dedi. nasıl mutlu oldum nasıl gururluyum anlatmam, sevdiğim kız beni seviyordu ötesi yoktu ve önceki aşklar ve acıları umrumda bile değildi. daha sonra saatin üç olduğunu fark edip uyu artık diye kızdım ona şakacıktan o da uslu kız rolü oynayıp yattı bende uyudum.

    uyandığımda hala rüyada olduğumu düşünüyodum açıkçası çünkü denizle beraber olduğumuz gerçeği bana rüya gibi geliyordu. o kadar iyi o kadar mükemmeldi ki benim olması imkansız gibiydi. kalktım yataktan saate baktığımda daha 7 bile değildi, sessizce mutfağa gittim bi sigara yaktım bi kahve içtim kendime geldim ve bi önceki gecenin kritiğini yaptım. şaka bi yana deniz artık sevgilimdi ve bizim bi ilişkimiz vardı. hemen suratımda sebepsiz bi gülümseme oluştu, midemdeki kelebekler bana günaydın dercesine kıpırdanmaya başladı. telefonu aldım elime denize mesaj atmak için ama zaten hali hazırda beni bekleyen bir mesaj vardı açıp okudum deniz günaydın sevgilim * diye mesaj atmıştı. gülümseme büyüdü kelebeklerin hareketi daha da coşkulandı ve benim kalbim dakikada 300 defa atmaya başladı en az. sana da günaydın denizim * diye cevap attım ve hazırlanmaya başladım. yılbaşına kadar zaman böyle geçti günlük buluşmalar, flört dolu mesajlar el ele yapılan yürüyüşler ufak öpücükler derken senenin sonunu getirdik. haliyle deniz onunla bir program yapmamı bekliyordu ki bende yeni yıla onunla girmek istiyordum. planlar yavaş yavaş yapılmaya başladı ama ben denizle ne yapacağıma bir türlü karar verememiştim alacağım hediye de dahildi buna.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 21.
    +2
    #11

    hayırdır ne oldu dercesine gözlerine baktım, çok yorgun değilsen kahve içmeye gidelim mi hem konuşuruz dedi peki dedim ama kafamda binbir tilki dönmeye başladı konuşalım dediyse kesin taka saran bir şeyler vardı amk neyse bekledim bi kafeye gidene kadar iki tane kahve söyledik sonra konuşmaya başlasın diye gözünün içine bakmaya başladım. o da beni fazla bekletmedi ve konuşmaya başladı.

    bak utku, daha tanışalı bir ay oldu ama nasıl olduysa gerçekten hayatımda önemli bir yer kaplamaya başladın ve evet inkar etmiyorum bende sana karşı bir şeyler hissediyorum ama daha gerçekten çok erken değil mi? senin hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorum hatta gerçekten öyle bir şeyler bilmiyorum tanımıyorum seni. ben demiyorum ki olmaz ama lütfen öncesinde birbirimize zaman verelim, tanıyalım birbirimizi çünkü aceleye gelsin istemiyorum dedi bana. klagib zamana ihtiyacım var konuşmalarıydı bunlar benimse içimdeki hayal kırıklığının sesi fizandan duyulacaktı ama çaktırmayıp gülümsedim ve peki sen nasıl istersen dedim. bu arada benim aklımdaysa ne yapacağız nasıl olacak düşünceleri başlamıştı ama ona bir şey sormamaya karar verdim elbet bir bilen çıkardı danışacak. kahveler bitince denizi eve bıraktım ordan da eve geçtim, tekrar bir duş alıp denize eve güvenle geldiğimi belirten bir mesaj atıp vurdum kafayı yattım. sabah kalktığımda telefonda denizden gelen bir günaydın mesajı vardı, mutlu oldum sabah sabah bende ona güzel bir gün dileyen günaydın mesajımı alıp okula gittim. tanıma aşamasında kasımın sonuna kadar geldik bu arada bende aralık ayının 13ünde doğum günü olduğunu öğrendim ve hediye arayışlarına başladım. etrafımda sevgilisi olan herkese sordum bütün yakın arkadaşlarıma danıştım ama kimseden akla yatkın bir öneri çıkmadı.bir süre zaman daha geçti ve doğum gününe 5 gün kala alacak bir hediyem yoktu hala sonra aklıma dahiyane bir fikir geldi.

    bilenler bilir varsa o kadar eski içinizde 90lı yılların sonuna doğru patenli kargocular meşhurdu böyle teslimat yaparlardı kişisel. bu arada zaman istediği günden itibaren 12 aralık gecesine kadar ona en ufak bir imada bulunmadım ki bu yaklaşık 5.5-6 haftalık bir sürece denk geliyordu. arkadaşlardan bir tanesi iyi paten kayardı yalvar yakar o gece için ondan kurye rolü yapmasını istedim ve hazırlıklara başladım. 12 aralık gecesi evinin önüne gittim, tunalı tarafında oturuyordu evinden kuğulu parka kadar kurdelayla yol yaptım elimde bi şişe şarap, 22 tane gül* ile onu beklemeye başladım. arkadaşa saat 00.00 da ona teslim edilmesi gereken notu verdim ve beklemeye başladım. nottaki talimatlarsa çok basitti. kurdelayı takip et, utku * . saat 00.00 olduğunda içimdeki heyecan artık bastırılamaz durumdaydı beş dakika sonra arkadaştan notu teslim ettiğine dair bir mesaj ve hemen ardından neler oluyor utku? * diye denizden bir mesaj geldi. arkadaşa teşekkür ettiğimi bildiren bir mesaj gönderdikten sonra denize sadece talimatlara uyması gerektiğini anlatan bir mesaj atıp beklemeye başladım.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 20.
    +2
    #10

    gitme utku, lütfen dedi.
    vay arkadaş eskiden olsa köpeği olurdum lan bu tavrından sonra, sarılır gitmiyorum bir yere der bırakmazdım amk ama şimdi içimdeki tek istek koşa koşa denize gitmekti. kolumu çektim ve eceye gitmesini söyledim. o olduğu yerde öylece kalırken bende fırsattan istifade kendimi kapıdan dışarıya attım ve koşarak arabaya bindim. beşi beş geçe kampüsün önüne geldiğimde deniz beni dışarıda bekliyordu, beni görünce bana gülümsedi ve bütün endişelerim onda yok oldu. bildiğin kafamdaki bütün düşünceler uçtu hepsinin yerini denizin gülümsemesi aldı. hızlıca yürüyerek bana doğru geldi, kapıyı açtı arabaya bindi. günün nasıl geçtiğiyle ilgili konuştuk o bana sordu ben ona sordum anlattım dinledi anlattı dinledim. spor salonunun önüne geldiğimizde antremana daha bir saatten fazla vardı bende ona bir kahve ısmarlamayı önerdim, spor salonunun dışındaki kafeteryadan iki kahve aldım ve dışardaki banklara oturduk. kız o kadar güzel gülümsüyor ki içimdeki şeytan söyle gitsin artık diye resmen dürtüyor beni zor hakim oluyorum kendime. yarım saat geçti hala kırkbeş dakika var ve ben yavaş yavaş içimdeki şeytana yenilmek üzereydim.

    onun o dünyalara bedel tatlı gülümsemesine bakarken bir anda içimdeki cesaret belirdi ve elini tuttum. benim bu ani davranışım karşısında önce duraksadı sonra hafifçe gülümsedi. onun bu gülümsemesinden cesaret alarak bende ağız dolusu gülümsedim ve sana bir şey söylemem gerek ama eğer şimdi tepki verirsen söyleyemem o yüzden bitireyim ne tepki vereceksen öyle ver dedim hiç kıpırdamadı. ona doğru yan döndüm, ellerini avuçlarımın içine aldım. allahım hiç bi el bu kadar yumuşak, hiç bi el böyle cennet olamazdı. gözlerinin içine baktım ve ben sana aşık oldum dedim gülerek ve hafif utanarak. on dakika kadar öyle kaldık o bana baktı ben ona baktım, en ufak bir tepki vermedi. ne gülümsedi ne tepki gösterdi. ben bu 10 dakikada öldüm öldüm dirildim öldüm öldüm dirildim ve en sonunda dudaklarından şu kelimeler döküldü.

    sanırım bende sana ama bunun için çok erken değil mi dedi endişeli bir gülümsemeyle.
    ne yapacağımı, ne edeceğimi elimi ayağımı nereye koyacağımı şaşırdım amk o da bana aşık olduğunu söylüyordu ama kafamda bir ses bir sorun var diye de haykırıyordu. içimdeki bütün neşeyi gölgeleyen bir bulut gibiydi çok erken değil mi demesi sonuçta kız haklıydı daha tanışalı bir ay anca olmuştu ve ben kıza ona aşık olduğumu söylemiştim. ulan gerçekçi olmadığımı düşünmemiştir umarım derken bir şeyler söylemem gerektiğini fark ettim ve hayatımda kurduğum en saçma cümleyi kurdum.
    aşkın zamanı olmaz ki deniz dedim. önce suratındaki gülümseme silindi ki bu arada benim kalbimdeki bütün hücreler öldü sonra hayat öpücüğüm olan o mükemmel gülümsemesiyle sanırım haklısın dedi. dünyalar benim olmuştu amk, daha ötesi yoktu. varolan en mutlu canlıydım lan insanı geçtim en şanslı en mutlu organizma bendim çünkü kızda bana aşıktı. bir süre daha el ele göz göze kaldık o arada koç geldi, utku hadi antreman başlayacak derken bana da vay puşt dercesine çakalca gülümsüyordu bende ona göz kırptım denizin yanağına bir öpücük kondurdum o da bana gülümsedi ve iyi şanslar diledi ve antremana gittim.

    antreman boyunca suratımda eblek bi gülümseme vardı resmen, kızı gördükçe o gülümseme yüzümden çıkıp dünyaya yayılıyodu resmen ki aynı surat ifadesi onda da vardı. iki saatlik antreman nasıl geçti anlamadım, maç yapmışız ne oynadım ne ara oynadım nasıl oynadım hiç yoktu bende sadece antreman bitsin duşa gireyim denizin yanına gideyim diye bekliyordum. koçun son düdüğüyle beraber resmen duşlara sprint attım, 10 dakika sonra havlumla denizin yanına doğru gidiyordum ve içimdeki heyecan beni patlatabilirdi. yanına gittiğimde denizin yüzündeki gülümseme hafif azalmış gibiydi ve sanki söylemek istediği bir şey vardı da söyleyemiyor gibiydi.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 19.
    +2
    #9

    sıcak karşılamasından sonra ben daha da kendime güvenmeye başladım ve her şeyi açıklamak için uygun gece olduğunu düşündüm. ben bunları düşünürken o beni masaya davet etti kalktım ona yardım ettim sonra beraber masaya oturduk. vay amk kız yaptığı yemeklerle bi kere daha züt etti beni resmen ağzım açık kaldı. bi yemek bu kadar mı lezzetli olur bi yemek bu kadar mı güzel olur kıza acayip rezil oldum dediklerimden sonra. beğenimi dile getirdim hatta inansın diye fazla geldiği halde ikinci tabağı bile yedim. o da şarap için bana teşekkür etti. yemek bittikten sonra toplamasına yardım ettim sonra oturma odasına geçtik. ne yapsak diye düşünürken film izleyelim mi dedi bende olur dedim. kalktı, baya büyük bi film arşivi içinden güzel bi film seçti bana uygun mu bu dercesine gösterdi bende fark etmez dercesine gülümsedim koydu filmi oturdu yanıma. o kadar zaman geçmiş üstünden film neydi hatırlamıyorum ama aşk filmiydi de izleyen kim amk, kız beş santim yanımda oturuyo kokusu burnumda kolu koluma değiyo benim aklım fikrim onda nasıl söylesem ne ara söylesem derdindeyim. o da arada dönüp bana bakıyo, o bakınca bende ona gülümsüyorum filmi beğendin mi sıkılmadın umarım diye soruyo bende güzelmiş diye geçiştiriyorum halbuki hiç fikrim yok. kırkbeş dakikaya yakın zaman geçti ben söylecek cesareti kendimde bulamayınca bari filmi izleyeyim deyip filme odaklandım amk ki harbiden de güzel filmmiş. film bitti ben artık kalkayım diye izin istedim, sen bilirsin deyip gülümsedi kapının önünde sarıldı bana yanağımdan öptü bende gece için teşekkür ettim ve çıktım evden.

    kapıdan çıkıp aşağı iner inmez kendime türk edebiyatının en güzide küfür seçmelerini armağan ettim. nasıl sövüyorum kendime anlatamam eline o kadar şans geçmiş, bir türlü açılamadım kıza. o öfkeyle bastım gaza gittim eve vurdum kafayı yattım uyudum amk. sabah kalktığımda telefonda bir mesaj vardı ve denizdendi.
    günaydın, umarım zehirlenmedin yemekten * demişti. sana da günaydın. bu mesajı atabildiğime göre sanırım zehirlenmemişim ki şaka bir yana gerçekten çok güzeldi ellerine sağlık teşekkür ederim dedim. o da rica ederim * diye cevap gönderdi. pazar günüydü yapacak bir şeyim yoktu ve içimde bütün günü denizle geçirme isteği vardı ve bastıramıyordum. belki geçer diye kalktım bir kahve yaptım bir sigara yaktım baktım olmadı bi sigara daha yaktım ama yok amk aklım fikrim kızda. koçu aradım pazartesi antreman var mı diye öğrenmek için akşam olduğunu söyledi bende teşekkür edip kapattım sonra baktım olmuyo battı balık yan gider diyerek mesaj attım denize.

    kahvaltını yaptın mı? diye bir kaç dakika sonra evet, neden? diye cevap geldi. bende aa tamam o zaman kahvaltı yapalım mı diyecektim dedim o da özür dilerim erken kalktım bu sabah ev arkadaşımla alış verişe gideceğiz dedi. ben tam cevap yazarken bir mesaj daha geldi, yarın akşam tiyatroya gidelim mi diye bende antremanım var üzgünüm dedim ve yolladım. sonra aklıma onu da davet etmek geldi ve sende gelmek ister misin izlemeye diye sordum. bir süre cevap gelmedi bende sanırım gelmek istemiyor diye düşündüm ve üzüldüm amk. içimde bi yer acıdı lan öyle böyle değil. tam ben bunları düşünürken neden olmasın, eğlenceli olabilir * dedi. vay amk iki dakikada ruh halim tamamen değişmişti. kalktım dışarı çıktım, uzun süredir görüşmediğim arkadaşlarımla görüştüm içtim sıçtım gecenin bi körü eve geldim bu arada denizle mesajlaştım arada, o bana alış verişi ben ona geyik muhabbetini anlattım sonra da vurdum kafayı yattım. sabah okul saatinde kalktım, duşa girdim okula gittim ama içimde bir heyecan var tarif edemiyorum. o kadar mutluyum yani insanlar bile gelip hayırdır diye sormaya başladı bende yok bir şey diye geçiştirdim ama pişmiş kelle gibi sırıtan halimi gören kimse inanmadı bana peki deyip konu değiştirdiler. dersin bitmesine yakın denize mesaj attım kaçta bitiyor dersin gelip alayım seni diye dersinin beşte biteceğini söyledi antreman yedideydi yani çok rahat yetişirdim tamam, beşte görüşürüz dedim o da görüşürüz * dedi ve bende çantamı almak için eve gittim.

    hay gitmez olaydım amk, gider gitmez ev arkadaşım içeride seni bekleyen bir misafir var dedi endişeli bir suratla bende noluyo lan diye merak ederken salona girmemle ömrümün şokunu yaşamam bir oldu. ece gelmişti. suratımda oluşan eblek bir suratla

    hoş geldin demeyeceğim direk niye geldin diyeceğim dedim.
    kibarlığından hiçbir şey kaybetmemişsin utku dedi bana gülümseyerek.bir zamanlar uğruna dünyaları yakacağım o gülümseme şimdi bende sadece hüzünlü bi tebessüm yaratıyodu amk, demek insanın elinde aşktan sonra bunlar kalıyodu.
    ne gerek varsa senden sonra kaybetmediğim nadir şeylerden biri dedim. suratı asıldı bi hüzün bulutu çöktü gözlerine
    bende onu konuşmak için geldim utku, ben seni çok özledim dedi. bunlar aslında duymak istediğim şeylerdi amk, allah biliyo geceler boyu duymak için dua ettiğim şeylerdi ama geç kalmıştı koduğum. o kadar çok bekletmişti ki ve ben denize o kadar bağlanmışım ki hiç bi etki yaratmadı üstümde. ben bunları düşünürken ona da bi cevap vermem gerektiğinin farkına vardım.
    bende seni çok özledim ece, çok özlemiştim aslında dedim. geceler boyu bunları duymak için nasıl dua ettim, o geceleri kaç şişenin dibinde sonlandırdım bilemezsin dedim. ama geciktin, çok geciktin dedim.
    ben bunları söyledikten sonra gözlerindeki yaşlar sicim gibi akmaya başladı yanaklarına, eskiden olsa o her damla için dünyayı yakardım şimdiyse sadece izliyordum.
    çok mu geciktim diye sordu.
    evet dedim.
    başka birisi mi var diye sordu.
    hayır dedim ama demez olaydım amk.
    o zaman neden geciktim, belki hala bir umut vardır bizim için dedi o en sevdiğim* gülümsemesiyle.
    o umudu ben şişenin dibine gömdüm seni beklerken dedim ve odama gittim. çantamı hazırlamam gerekiyordu ama beynim durmuş gibiydi amk. elim ayağıma dolandı lan ne yapacağımı bilemedim içeride 9 senelik aşkım ömrümün en güzel yıllarını aşk acısıyla süründüren hatun seni özledim diyerek bana geri dönmek istiyordu bir diğer taraftan kafamla beraber kalbimi de giben deniz vardı resmen her hücreme işlemişti aşk diye. oturdum yatağa bi sigara yaktım ve düşündüm ne yapmak istediğime dair. bu arada saat dört buçuğa geliyordu ve ben denize gecikecektim eğer eceyle oyalanırsam yani iş ya ece ya deniz olayına dönmüştü. apar topar çantaya şortu tshirtü çorapları ve ayakkabıları attım bi havlu ve bi şişe su bulup koydum çıktım odadan ama bu arada dua ediyorum inşallah ece gitmiştir diye. salona hiç bakmadan yürürken arkamdan bir el elimi tuttu ve beni durdurdu.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 18.
    +1
    #8

    1. mesaj: sen tam bir süper kahramansın yalnız ya, her şey için çok teşekkür ederim dün gece bende çok eğlendim ama ayrıca gerçekten tekrar özür dilerim yine geceyi mahvettim. :(
    2. mesaj: umarım kampın çok yorucu geçmez, gelince beni kurtaracak birine ihtiyacım var. *
    3. mesaj: kahramanı olmayınca ankara çok sıkıcı olmaya başladı. *
    4. mesaj: sana borcumu nasıl ödeyeceğimi buldum!
    5. mesaj: gelince bana haber ver lütfen.
    6. mesaj: uçarak gelsene, daha kısa sürer. *

    daha önce cidden hayatımda hiç böyle hissetmemişim amk ya. mutluluk, coşku, zafer duygusu, sevgi, şefkat içimdeki bütün iyi duygular horon tepti amk o mesajlardan sonra. resmen beni özlemişti ve gelmemi sabırsızlıkla bekliyordu, beni görmek istiyordu ve bu iş sanırım olacak gibiydi. kızı daha fazla bekletmemek adına gece iki de ona mesaj attım.

    baya geç bir saat ama mutlaka gelince haber ver demişsin emre itaatsizlik olmaz haliyle bende mesaj attım sana girer girmez eve * umarım kurtarılmayı gerektirecek bir durum olmamıştır ve tekrar söylüyorum sorun değildi benim için, biraz fazla kilom vardı onu erittim hem o kasları boşuna mı yaptım ben. kampın yorgunluğunu atmak için baya bir uyumam gerek, uyanınca mesaj atarım sana tekrar böylece ödülümü öğrenirim. tekrar. dedim ve yattım. uyandığımda saat akşam dokuza geliyordu. öküzler gibi uyumuştum çok afedersiniz. hemen annemleri aradım, iyi olduğumu söyledim. sonrasında telefona baktım, denizden 2 tane mesaj vardı.

    ilk mesajda hoş geldin * )
    ikinci mesajda hala uyanmadın mı yahu diyordu.

    hemen kıza anca uyanabildiğimde dair bir mesaj attım ardından bir kaç hoş beşten hal hatır sormadan sonra ödülümü sormak aklıma geldi.

    sonunda hatırlayabildin diyen hafif sitem kokan bir mesajdan sonra bir iki defa yalvarmamın ardından bu sefer yemeğe zütürmek yerine bana evde yemek yapacağını söyledi. bende kabul ettim, en yakın uygun zaman olan bir sonraki gece için sözleştik ve ben tekrar yattım. sabah kalktım, cumartesiydi. haftasonu keyfi yaparak kahvaltıyı uzattım bol bol kahve sigara içtim akşam için panikledim sonra mutlu oldum sonra yine panikledim ve saat beşe kadar oyalandım. kendisine ve evine küçük birer hediye - ev için bir şişe kaliteli şarap, kendisi içinse ufak bir acil sarhoşluk kiti hazırladım* - alarak saat yedide evinin önüne geldiğimi belirten bir mesaj yazdım. kapıyı açtı ve kocaman sarıldı bana. ayaklarım yerden kesildi amk bu kadar mı özlenir bir insan. elimdekileri aldı, şarabı dolaba koydu akşam içmek için sarhoş kitine çok güldü önce sonra tekrar o gece için özür diledi bende susturdum. ev arkadaşı yoktu ve mutfaktan mükemmel kokular geliyordu. binlik olsun diye yemeği ev arkadaşının yaptığını ümit ettiğimi söyledim hayır gayet ben yaptım diye cevabı yapıştırdı suratıma bense ona en yakın hastane neresi diye sordum ve kısa atışmamız ikimizinde gülmesiyle sona erdi.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 17.
    +1
    #7

    kusura bakma tam bi öküz gibi davrandım sana o gün arada gelirler bana böyle sonra da telefonu kapattım açmadım çok özür dilerim. eğer hala iddianın sonucunu söylemek istersen ve hala hak ettiğim bi ödül varsa duymaktan mutluluk duyarım. bu arada nasılsın *

    bunu yazdım gönderdim amk o zamanın mesaj işine göre uzundu lan telefon denilen şey yeni icat olmuştu türkiyede düşünün yani. neyse tabi saat akşam altı falandı kızın cevap atması ve beni giblemesi iki saat sürdü ama şimdi dile kolay iki saat demek o halde beklemek ızdırap doluydu. mesaj sesini duyduğumda mutluluktan ağlayabilirdim.

    aslında kızgınım sana biraz baya kaba davrandın bana ama öküz olduğunu kabul etmiş olman benim için şimdilik yeterli. iddia sonucu şu madem o gece sen beni sarhoş ettin ve o halimle dalga geçtin şimdi sıra bende ben seni içmeye zütürüyorum ve hesaplar benden ödül kısmıda bu tabi uygunsa. dedi

    hadi bakalım o zaman siz nasıl isterseniz hanımefendi ama ben yarın sabah antreman kampına gidiyorum dönünce mi yapsak dedim.

    bu gece dolusun o zaman? dedi.

    oha lan kız resmen bu gece içmeye gidelim görüşelim diyodu allahtan başka bi şey isteseymişim olcakmış o kadar mutluydum.

    konu alkol olunca hele ki hesabı bir kız ödüyorsa hep müsaitim neredesin geleyim yanına dedim.

    okuldan çıkmak üzereyim, o gece gittiğimiz yerde* buluşalım mı? dedi.

    tamamdır, arabasız geliyorum ona göre beni taşımak zorundasın * dedim ve hazırlanıp dediği yere gittim. içeri girdiğimde gelmiş bir masada beni bekliyordu. onu görür görmez üç gündür bir kere bile gülmeyen suratımda güller açtı şerefsizim bayram çocuğu gibi mutluydum. o da beni görünce gülümsedi, gittim yanına sarıldık oturdum. bir iki hoş beşten sonra ne içersin diye sordu, bilmem sen ne içmek istersin dedim rakı içelim mi dedi ki bunu duyar duymaz bende bir özgüven başladı. övünmek gibi olmasın rakıyı iyi içerdim ve benimle rekabet edebilenini görmemiştim tamam olur dedim. garsonu çağırdı, bi yetmişlik yanına da meze söyledi. mezeler gelince mezeleri elleriyle tabaklara bölüştürdü, rakı servisini kendisi yaptı tabi bu arada benim gönlümünde servisini kazandı bir kez daha ve içmeye başladık. içtikçe sohbet derinleşti, sohbet derinleştikçe bardakların dibi daha hızlı görünür oldu. yetmişlik bitti bi otuzbeşlik geldi, benim kafam normaldi ama deniz yavaş yavaş kaymaya başlamıştı o yüzden servisi ben üstlendim ona az koyup otuzbeşliği ben bitirdim. şişenin dibi geldiğinde deniz yine sarhoştu ama kafası daha düzgündü en azından yine ben sarhoş oldum ama ya diyebilecek kadar mantıklı düşünebiliyordu. hesabı ben ödedim, dışarı çıkınca bırakayım seni eve dedim gerek yok dedi saat gecenin dördü olmuş nereye gidiyorsun kendin dedim ki ayakta zor duruyordu peki o zaman dedi gülümseyerek benim içimin yağları eridi aşk oldu aktı gözlerimden gözlerine ama bu onu fark etmedi. girdim koluna aldım ağırlığını nasılsa yolu biliyorum zütürdüm eve, kapıyı çaldık ev arkadaşı yokmuş kimse açmadı o da zaten kapının önünde uyuyakaldı. çantasından anahtarını aldım açtım kapıyı taşıdım yatağına kadar, mutfaktan bir büyük bardak su doldurdum iki tane asprinle baş ucuna koydum. bir de not yazdım;

    günaydın, dün gece çok eğlendim teşekkür ederim. sanırım seni tekrar taşıdığım için bana bir yemek ve yine sen sarhoş olduğun için bana bir içki masası borçlusun. üç gün sonra kamptan dönüyorum, telefonu almıyorum yanıma pestilim çıkacak yorgunluktan ağırlık olmasın asprin ve su bıraktım yarın toparlanmana yardımcı olur aslında bi kaç saat sonra uyanacaksın ama olsun. kendine dikkat et, süper kahraman şehirde değil *

    dedim ve kapıyı çekip çıktım.

    saat sabahın dört buçuğuydu ben kısmen sarhoştum kampa kaçta gidecektik bilmiyordum ve çantam hazır değildi. bir taksi çevirip evime gittim, maillerime baktım saat yedide spor salonunda toplanacağımızı öğrendim bir duş alıp çantamı hazırladım, kahvaltılık bir şeyler atıştırıp arabaya bindim ve spor salonuna gittim. saat yedide otobüs geldi binmemizle uyumam bir oldu. uyandığımda antalyadaydık, hemen otele geçtik bir duşa girdim ayılmak için akabinde bir kahve sigara küründen sonra akşam yemeği için lobide buluştuk. koç antreman progrdıbını yaptı, önümüzdeki üç gün resmen ölecektik belliydi ama bu benim açımdan iyiydi en azından denizi düşünmeye çok vaktim olmayacaktı. yemekten sonra o kadar uykusuzdum ki odaya çıkıp yattım, sabah 6da kalkıp antremana başladık. öğlene kadar hiç ara vermeden antreman yaptık, denize odaklanmadığım anlarda mükemmel oynadım, aklımda deniz varken koçtan hayatımın fırçasını yedim tonla ceza koşuları aldım. yemekten sonra bir saat mola verdik o arada düşünecek zamanım oldu ve resmen kıza aşık olduğumu fark ettim, annemleri aradım abimle konuştum durumu anlattım. moladan sonra antremanda resmen ölü gibiydim, aklımda bir sürü sordu vardı amk ve oyuna kendimi veremiyordum. koçta bunu fark etti antremandan sonra beni yanına çağırdı neyin var diye sordu. oturdum ona durumu anlattım nasılsa babam gibiydi amk hem belki tavsiye verirdi çünkü o da zamanında benim gibiymiş anlatmıştı bana daha önce.
    bak evlat dedi bana, 22 yaşındasın ben seni 5 yaşından beri tanıyorum neler yaşadın tek tek her şeyi biliyorum elimde büyüdün. eceyle olan ilişkini de* biliyorum ama seni daha önce hiç böyle görmedim. bu kızda farklı bir şeyler var çünkü basketbolunu bile etkilemiş baksana üç haftada. kendine çeki düzen ver ve git kızla konuş baksana onunda gönlü sende dedi.
    verdiği tavsiye mantıklıydı ama aynı zamanda gerçekten de denizin benim için farklı olduğunu bir kere daha anlamamı sağladı. korktum amk, bu kadar mı bağladım lan ben buna zihnen dedim üç haftada ve düşünmem lazım diyerek akşam için izin istedim. bir gece kulübüne gittim, bol bol içtim sonra kendimi turist bir kızın odasında buldum. dedim lanet olsun madem başladık bitsin ama olmadı, aklımda deniz varken o kıza bakamadım bile, özür diledim ve otele döndüm. sabah antremanda yepyeni bir ben vardı çünkü ne yapmak istediğimi artık biliyordum. kararımı verince günler hızlıca geçti ve biz ankaraya döndük. döner dönmez ilk işim telefonu açmak oldu ve denizden gelen 6 tane mesaj vardı.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 16.
    +2
    #6

    dün gece telefonu arabada unutmuşum gelince de bi iki duble bi şey içip sızdım şimdi uyandım kusura bakma. diye bir cevap yolladım ve bir kaç dakika sonra o da bana ha peki bende merak ettim. okulun yok mu senin ya? diye bir cevap gönderdi.
    var ama giden var mı orası muallakta dedim kestirerek.
    peki bakalım. nasılsın? dedi
    iyiyim sağol, sen? dedim.
    iyiyim. canın mı sıkkın? dedi.
    hayır. dedim
    tamam o zaman meşgulsün sanırım sonra görüşürüz dedi.
    peki dedim ve telefonu kapattım. içimde bi acı vardı amk, ne yapacağımı bilemedim boş yere kızı terslemiştim ve o da bunu anlamıştı. ne yapsam ne yapsam diye düşünürken bari gideyim basket oynayayım dedim. eve geldiğimde saat ondu telefonu yine açmadım zaten iki gün sonra kampa gidecektik ve benim kafam dağılınca unuturum diye düşünüyodum. ev arkadaşlarım sağolsunlar yine nevale getirmişlerdi içtik yattık amk sabah erkenden kalktım bu sefer duşa girip okula gittim. gün geçmek bilmedi arkadaş, resmen her saniye onu düşünüyodum telefonu hala açmamıştım ve ona mesaj atmamak için kendimi zor tutuyordum. etrafta görüğüm kızlara laf atıyor arada arkadaşlarla geyik yapıyordum ama resmen beynimin bir tarafı sadece denize odaklanmıştı ve kendini hissettiriyordu.

    yapacak bir şey bulamadım amk resmen moralim bozuktu gülesim yoktu ya yine aşk acısı dönemine girmiş gibi hissediyodum kendimi ki ortalıkta hiç bi şey yokken. allahtan hoca dersi erken bitirdi eve gittim hemen yattım uyudum kalktığımda gece dörttü içimden bi ses telefonu aç dedi ama içimdeki sesi susturmak zor oldu. kalktım mutfağa gittim yiyecek bir şeyler hazırladım kendime ama nedense içimde yeme isteği yoktu tekrar dolaba koydum. yapacak bir şey bulamayınca çıktım balkona bir sigara içtim üstüne kesmeyince bir sigara daha içip yatmaya gittim ama gözüme uyku girmedi amk. sürekli denizi düşünüyodum, sürekli gülümsemesi gözümün önünde canlanıyodu o yüzden kalktım duşa girip kendimi sokağa attım. dersin başlamasına 2 saat vardı yürüye yürüye okula gittiğimde halde kırkbeş dakikam vardı. açlık başıma vurmak üzereydi bi poaça çay yapıp üstüne 2 sigara daha içip derse girdim. gözümü açtığımda ders bitmişti amk derste uyuyakalmışım resmen. kalktım bahçeye çıktım bi kahve alıp sigara yaktım tam keyif yaparken arkadaş geldi, hayırdır lan yüzünden düşen bin parça diye de takılmayı ihmal etmedi. yok ya bi şey dedim geçiştirdim onu sonra koçu aradım arkadaştan, kaçta gidicez dedim mesaj atarım dedi dedim telefonum kapalı mail at ulaş tamam dedi kapattı. kalktım yürüye yürüye eve gittim, eve gittiğimde arkadaşların misafiri vardı bende rahatsız etmeyip odama geçtim.

    fark ettim ki neredeyse iki buçuk gündür telefon kapalıydı ve resmen masamın üstünden bana bakıyordu aç beni diye haykırırcasına. kalktım aldım telefonu elime, açma düğmesine gitti geldi parmaklarım kararsız kaldım sonunda içimdeki şeytana yenilip açtım telefonu. bi süre sonra üç mesaj vardı ve üçü de denizdendi.
    birinci mesaj ilk terslediğim günün gece yarısıyıdı: hala meşgulsün sanırım ama ben iddiayı buldum, haberin olsun. demişti.
    ikinci mesajda hey kime diyorum bu kadar ilgisiz olur ödülü hakkında bir insan! demiş
    üçüncü mesajda ise iyi misin merak etmeye başlıyorum. demişti.

    vay amk kız resmen beni merak ediyordu ve o kadar puştluğuma rağmen bana tavır almamıştı. iki buçuk gündür ilk defa ciddi ciddi gülüyordum ya içimden geliyordu gülmek, mutluydum amk.

    uzunca bir cevap yazdım ve gönderdim.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    +1 -1
    #5

    bir kaç dakika sonra kapının önünde o kadar insan olmasına rağmen onu o kalabalığın içinde tanıdım. kalbim sanki 128lik atılan çift pedal ritm gibi atıyodu. elimi kaldırdım ve gülümsedim o da beni görünce gülümsedi ve yanıma geldi sarıldı nasılsınız bay kahraman dedi güldüğünü gizlemeye çalışarak ciddi bir biçimde. bende geyik olsun diye yorgunum sizin okulun üstünde çok hava muhalefeti vardı uçuş sıkıntılı geçti biraz dedim o da gülmeye başladı daha sonra ee ne yemek istersin söyle bakalım dedi bende tekrar ona davet senden geldi yeri de sen seç deyince hep gittiği ve çok sevdiği bi cafeye gitmeyi teklif etti bana. benim canıma minnetti onunla zaman geçirdikten sonra neresi olduğu da pek umrumda değildi açıkçası. gittik oturduk bir şeyler söyledik ama alkol yoktu dün geceden sonra uzun bir süre içmeyeceğini söyledi bende ona eşlik edip kola içtim. tanıdıkça ve muhabbet ettikçe daha da ısındım kıza, resmen aşık oluyordum ama bu beni çok korkutuyordu. 21 yaşındaydı üçüncü sınıf kimya öğrencisiydi odtü'de. saate baktığımda neredeyse bir olmak üzereydi ve o çok yorgun gözüküyodu o yüzden kalkmayı teklif ettim çünkü kıyamadım o haline. o da çok yorgundu sanırım kabul etti ama hayırdır sıkıldın mı benden diye de takılmayı ihmal etmedi. o an vermek istediğim bir çok cevap vardı ama veremedim hiç birini sadece evet ya başkalarını kurtarmalıyım diyerek geyiğe vurdum. gülümsedi o da ama daha öncekiler gibi değildi sanki rahatsız olmuş gibiydi cevabımdan ve bu beni daha mutlu etti.

    hesap gelince basketbolunda getirdiği el çabukluğuyla hemen aldım ve hesabı ödedim ama bu davranışıma tepki gösterdi.
    hani ben seni yemeğe çıkartmıştım teşekkür için niye sen ödedin diye kızdı bana bende ona hala bir iddia borcun var orada değerlendirirsin dedim.
    aa evet unuttum ben onu, düşünmedim hala bir şeyler acele etsem iyi olacak baksana sıkılmışsın benden dedi gülerek.
    verecek cevap bulamadım amk, lafı soktu yine bende sadece gülümsedim ve evine kadar bıraktım arabayla.
    onu bıraktıktan sonra fazlasıyla düşünmeye ihtiyacım olduğunu fark edip bi yetmişlik votka alıp eve gittim ve sabaha kadar içtim. uyandığımda saat akşam altıydı amk yine okulu kaçırmıştım neyse salla zaten kaldım amk diyip gibtir ettim. duşa girdim, dolapta bi şey bulamayınca yiyecek bakkala kadar gittim ama kafamda bir ses bi şey ekgib diye bağırıyodu amk. sonradan dank etti telefona bakmamıştım dün geceden beri acaba deniz bi şey demiş miydi? koştura koştura eve gittim telefonu aradım durdum ama nafile amk yoktu. pantolonun cebinde de değildi telefon indim arabaya baktım yere düşmüş amk gece buldum şarjı bitmişti. eve çıktım hızlıca taktım şarja açılsın diye bekledim.

    telefon açıldıktan bir iki dakika sonra ard arda bir kaç mesaj geldi. hemen büyük bir hevesle gelen kutusuna baktığımda iki tanesi ev arkadaşlarımdan üç tanesi denizden olmak üzere beş tane mesaj vardı. ev arkadaşlarım yine okula gelmeyince ve sabaha karşı eve geldiğim için beni merak etmişler onlara durumu özetledim sonra denizin mesajlarını okudum.

    1. mesajda yemek için teşekkür ederim, dikkatli kullan eve gidince haber ver lütfen. yazıyordu.
    2. mesajda ankara dışında falan mı oturuyorsun hala varamadın evine :/ demiş.
    3. mesajda iyi misin merak etmeye başladım demişti.

    bense bir önceki gece oturup uzun uzun düşünmüştüm. bir ilişki yolunda ilerliyorduk ama ben acayip dengesiz bir heriftim. genelde uzun süre tek kişiye bağlı kalamazdım ki 9 senelik ilişkimde bile eski sevgilimi aldatmış bir pisliktim. aynı zamanda okul çok gibimde değildi umrumda değildi kısacası hayat dünya gibime minareydi. derdim olan tek şey basketboldu ki sık sık eski sevgililerimle arama giren bir şeydi. üzmek istemiyordum kızı o yüzden ne yapacağıma karar vermiştim.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 14.
    +5
    #4

    zekana hakaret ettiğim için özür dilerim, eve taşıdığın içinse çok teşekkür ederim ama çok utandım bu yüzden tekrar tekrar özür dilerim hemde geceni mahvettim.

    başta bi tak anlamadım amk, düşündüm sonradan jeton düştü o kızdı lan bu. heyecanım yine doruklara tırmandı böyle bi mutlu oldum falan o derece aptal bi gülümseme vardı kesin suratımda. bi cevap atmak gerekliydi ama ne yazacaktım amk diye düşünemeyecek kadar sabırsızdım o yüzden aklıma gelen ilk şeyi gönderdim yazdım.

    sorun değil ama dün gece unuttuğumuz bir şey var. dedim

    neymiş o? günaydın ayrıca * diye cevabı geldi 2 dakika sonra. bir iddiaya girdik ve sen kaybettin ama ne üzerine iddiaya girdiğimizi konuşmadık, ben kazandım ödülü ben belirlersem adil olmaz sen söyle ne olsun kazancım dedim ve cevabın gelmesini bekledim. bir kaç dakika sonra ben mutfakta kahve yaparken mesaj sesiyle beraber resmen kendimi odama ışınladım.

    bilmem düşünmem gerek. ama hepsinden önce bi özür yemeği borçluyum sana dün gece mahvettiğimin hatrına. yazılıydı mesajda. havalara uçtum amk, resmen bana yemeğe çıkmayı teklif etmişti ve ben uzun süredir bu kadar mutlu olmamıştım.

    hesabı ben ödeyeceksem olur çünkü dün gece seni taşırken kaybettiğim kasları geri yapmak için çok yemem lazım * diye bir cevap gönderdim. bir dakika sonra tekrar mesaj sesi vardı telefonumda.

    kahramanım :p ama adını bile bilmiyorum yoksa gizli bir kimliğin mi var? dedi.

    evet ve sadece numaram sende var diye bile seni öldürmek zorunda kalabilirim :p ben utku * dedim.

    tamam söz sır olarak saklarım söylemem kimseye * diye cevap yolladı ama ben züt gibi kaldım amk kız hala adını söylememişti bana bende ne diyeceğimi düşünürken bir mesaj daha geldi.
    bende deniz bu arada hani dün gece o kadar sırtında taşıdığın kişinin adını merak ediyorsan diye söyleyeyim. yazıyordu mesajda. artık hayranı olduğum ve garip bir biçimde yörüngesine çekildiğim kızın bir adı vardı ve resmen beni yemeğe davet etmişti.

    tanışma faslı bittiğine göre eğer işin yoksa öğle yemeği mi yesek süper kahramanlık işi beni baya acıktırıyor :p dedim ve cevabın gelmesini bekledim.

    bugün akşama kadar dersim var ama akşam işin yoksa biraz daha acık akşam bir şeyler atıştıralım uygunsan tabi kurtacak başka insanlar yoksa hayatında dedi. beynim bu mesajla beraber daha da yoğun çalışmaya başladı, acaba bu başka kuratacak insandan kastı sevgilin var mı yok mu demek oluyordu yoksa sadece öylesine geyik mi yapıyordu bilemedim çünkü çok ucu açık konuşuyordu. acaba sevgilim olup olmadığını mı merak etti diye düşünmek işime geldi çünkü açıkçası beni merak etmesi hoşuma gidiyordu.
    bilemem, bu işler spontan gelişir ama şimdilik gecem tamamen sana ayrılmış durumda. dedim ve çok yavşak olmadığını umdum. saat daha üçtü ve benim yapacak hiç bir şeyim yoktu akşama kadar ne yapsam diye düşünürken mesaj geldi.

    tamam o zaman akşam için sonra konuşuruz ben derse giriyorum diyerek konuşmayı sonlandırdı.

    ne yapsam diye düşünürken imdadıma ev arkadaşlarımın getirdiği yeni playstation oyunları yetişti. kız tekrar mesaj attığında saat yedi buçuk falandı ve biz hala maç yapıyoduk amk. yarım saate okuldan çıkıyorum ne yemek istersin diyordu mesajda. attığı mesajın heyecanıyla açlığı falan unutmuş bir anda midemdeki kelebeklerle bir ömür yetinebileceğimi düşünür olmuştum ama kıza böyle demedim tabi.

    yemeğe zütüren sensin kırkbeş dakika içinde kampüs kapısına gelirim * dedim. teyit mesajını beklemeden duşa girdim temiz gömlek ve düzgün bir kot bularak apar topar giyindim. hazır olunca telefona baktım ve bir mesaj beni bekliyordu.

    tamam o zaman gelince konuşuruz * .

    evden nasıl çıktım, normalde en az yarım saat süren yolu nasıl 15 dakikada gittim hiç hatırlamıyorum bildiğim tek şey kalbim ayağım beynim kısaca vücudumdaki bütün organlar beni kampüs kapısına çekiyordu. tamda dediğim gibi sekiz onbeşte kapının önünde onu beklemeye başladım.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 13.
    0
    var mı lan okuyan?
    ···
  18. 12.
    +5
    #3

    masaya gittiğimde 2 tekilayla beni bekliyordu. oturdum, aklımda hınzır plan sağolsun gülümsedim ve tekilayı onu beklemeden kafaya diktim ve onun içmesini bekledim. içip garsonu çağırmaya yeltenince bekle sana bir teklifim var dedim.
    madem bu kadar tekilayla* sarhoş olmuyorsun seni bir birayla sarhoş edeyim dedim.
    önce yüzüme baktı ciddi miyim değil miyim diye sonra ciddi olduğumu görünce güldü ve allah iyiliğini versin ya bende seni zeki bir şey sanmıştım dedi.
    ha ha diye güldüm ve iddiaya var mısın diye sordum. varım dedi.
    bilenler bilir birayı kaşıkla dil altı yaparak içince yarım bira bile adamı uçurur tabi kızın bundan haberi yok. garsondan bi bira, bardak ve çay kaşığı istedim kız önce şaşırdı sonra sen bilirsin dercesine baktı ve gülmeye devam etti. garson getirince kıza olayı anlattım ve içmeye başladı. bir kaşık iki kaşık derken kız bardağın yarısına geldi ama hala tık yok. bende bir panik başladı ne yapacam ne edecem iyice rezil olduk diye düşünürken kız ilk sarhoşluk belirtisini göstermeye başladı.

    yanaklardaki hafif pembelik, gözlerdeki hafif kayma ve konuşmadaki pelteklikle başlayan belirtiler bardağın sonuna doğru kızın haklıymışsın demesiyle son buldu. son buldu çünkü tuvalete diye kalkmasıyla sandalyeye kapaklanması bir oldu. masada görenler hayret noldu bu kıza diye düşünürken kızı tuttuğum gibi dışarı çıkarttım. eve gidebilecek misin diye sordum evet dedi ama içim elvermedi onu tek başına göndermeye bir taksi çağırdım kızı oturttum kendim de oturdum şöför ilerlemeye başladı ama nereye gidecez amk kız konuşamayacak kadar sarhoş ben eve zütüremem 2 sap daha var evde sittin sene dillerinden kurtulamam. neyse zar zor kızı uyandırdım evi sordum ama söylediği adres gittiğimiz mekana çok yakın çıkınca taksici aracı kenara çekti ve ben sizi zütüremem çok yakın mesafe orası yürüyün 10 dakikalık yol deyip resmen bizi arabadan salladı. ben küfrün alasını ederken kız artık bayıldı bayılacak durumdaydı öyle sarhoş yani. girdim koluna attım kolunu omzuma aldım ağırlığını taşıdım evine kadar ama o yol nasıl uzadı anlatamam amk. hamlamışım resmen bira göbeğim bile varmış o gece fark ettim amk kuş kadar kızı taşırken zütüm çıktı lan. kapının önüne gelince kaç numara diye sordum söyledi yukarı çıkardım dedim evde biri var mı ev arkadaşım var dedi çaldım kapıyı pijamalı maskeli bi kız çıktı amk çüküm düşcekti korkudan o derece. aynı tepki onda da var tabi yanında ev arkadaşı tanımadığı bi herifin kolunda sarhoş geliyo falan neyse kıza dedim geldik eve bak diye döndü bana yanağımdan öptü teşekkür etti ve son gücüyle odasına gitti. ev arkadaşıyla kapıda kaldık o bana kim lan bu dallama diye bakarken neyse ben gideyim ha ayrıca bu da numaram gece bi sıkıntı olursa haber ver lütfen diyerek bastım gittim. eve varmamla o yorgunluğun ve sarhoşluğunda etkisiyle sızmam bir oldu.

    uyandığımda saat öğlen iki olmuştu amk o günkü bütün dersler yalan olmuştu haliyle, evdeki saplar okuldaydı çünkü eve fırtına öncesi sessizlik hakimdi. kalktım tuvalete gittim elimi yüzümü yıkadım nedense sonradan telefona bakmak aklıma geldi. 3 tane mesaj bi de cevapsız arama vardı. mesajların ikisi ve cevapsız kızla ortak arkadaşımızdandı ilkinde nereye kayboldunuz lan dün gece diyodu ikicisinde iyi misin lan demişti sanırım cevap gelmeyince de aramıştı ama ölü gibi uyuduğum için duymamıştım. ona durumu özet geçen bir mesaj attıktan sonra tanımadığım bir numaradan gelen üçüncü mesajı açtım.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 11.
    +4
    #2

    hani iki düşünce arasında kalır ya insan aha tam onu yaşıyodum amk. bi yanım diyo ki nolacak lan tanış, kaynaş numarasını al konuşursun gönül eğlendirirsin bir diğer yanımda mallık yaratma zaten yeni çıkarttın bi kazığı diğeri girmesin eğlencem diye diyodu. içimdeki tilkiler savaşırken bende iyice huzursuz olmaya başlayıp alkolün ve sigaranın dibine vurdum. iki saat sonra içimdeki savaşı umursamayıp her şeyi başlatan cümleyi kurdum.

    'erkek arkadaşın varsa yazık baksana o kadar içtik en ufak sarhoşluk belirtisi bile göstermiyosun' kelimesi kelimesine hatırlıyorum söylediğim şeyleri ve tabi ki verdiği cevabı.
    'haha haklısın belki de bu yüzden ayrılmıştır benden'
    aslında hiç bir ima hiç bir teklif bir sıcaklık yoktu cevapta ama sadece şu an bir sevgilisi olmadığını öğrenmek bile beni mutlu etmeye yetmişti. daha sonra o gece boyunca sadece iyi geceler memnun oldum vs. dışında bir tek kelime konuşamadım kızla, o kadar korktum.

    bir hafta geçmesine rağmen nedense kendimi boş bulduğum her anda o kızı düşündüğümü fark ettim ve bu işin böyle olmayacağını anladım. kuyruğumu bacaklarımın arasına kıstırıp koştura koştura doğum günü olan arkadaşa durumu anlattım, bi buluşma ayarla bi şeyler yap bizi tekrar görüştür diye yalvardım resmen puşta. hala o kıyağı için beni sömürür kendisi.* isteğimin üstünden gelen haftasonu için toplu bir sinema ve akşam yemeği ayarlandı. allem ettim kallem ettim bir şekilde kimseye çaktırmadan filmde kızın yanına oturdum. yemin ederim size filmin adı neydi, konusu neydi hatırlamıyorum bile. sadece derin derin nefesler alarak onu kokladım, onu izledim. arada şüphelendiğinde sadece ekrandan kafamı yeni çevirmiş gibi gülümsedim o kadar. film bitipte yemeğe geçildiğinde kendiliğinden geldi karşıma oturdu. film hakkında sorular soruyodu bana ama filmi izlemediğim için mal mal cevaplar verince konuyu değiştirip o geceki içki muhabbetine değindi. bi içki ısmarlayayım mı sana diye sordu bana belki sende sarhoş olmazsın diye de dalgasını geçti.

    hayatımda hiç bu kadar panik olduğumu hatırlamıyorum. ne cevap vereceğimi karıştırdım resmen o derece. o gece tekila içtiğim için iki tane kendisine bi tane de bana 3 tane tekila söyledi. daha ben birini içmeden o ikisini içmiş bana gülümsüyordu hadi dercesine. içtim, o tekrar söyledi yine içtim o tekrar söyledi yine içtim. masada bizden bağımsız bir sohbet dönüyordu arada onlara dönüp cevap veriyorduk ama resmen ne gözlerimi ne aklımı kızdan alabiliyordum ki daha adını bile bilmiyordum yani o da benimkini - doğum gününe geç geldim tanıştırılmadık - ama umrumda bile değildi. bu arada tekila etkisini göstermeye başlamış hafif baş dönmesi, dilde pelteklik yapmaya başlamıştı bende ama o maşallah sünger gibiydi amk içtikçe bi tane daha söylüyordu.

    ben içmeyecem desem kız diyecek ki bu ne ya ana kuzusu içsem amı zütü dağıtacam yine rezil olacam bi bahane bulmak için izin isteyip tuvalete gittim tamam geldiğinde seni bekliyor olacağız dedi gülümseyerek. içimden bekleyen hep sensen ben hep gelirim demek geçti ama sadece gülümsemekle yetindim. tuvalete gittim yüzümü yıkadım falan aynaya baktım iyi hala göz kaymamıştı falan ama artık hafif bir çakırkeyiflik belli oluyordu bakışlarımdan daha sonra aklıma bir şey geldi ve gülerek tuvaletten çıktım.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 10.
    +7
    #1

    hayatımın sanırım en rahat dönemiydi, uzun geçen bir sınav maratonundan sonra üniversiteyi kazanmıştım başımdan 9 senelik bir aşk acısı geçmişti ve rahattım. keyfim yerindeydi kısacası, hayatımdan memnundum arkadaşlarım vardı, beni seven bir ailem, para sıkıntısı sağlık sıkıntısı yoktu gençtim daha ne olsun amk. sonrasında zaten anladım ki ne olduysa, başıma ne geldiyse bu arkadaş derdi yüzünden geldi. ekim falan gibiydi bir arkadaşın doğum günü için dışarı çıktık, başka arkadaşları da vardı haliyle oturuyoduk. sarhoş değildim - ki sonradan keşke olsaydım dedim - ve karşımda oturan kız aklımı başımdan almıştı. çok güzel değildi, sıradan sayılabilecek güzellikteydi ama aşırı derecede tatlı ve yeri geldiğinde de ciksi olabiliyordu. gülümsemenin bir insana bu kadar çok yakıştığını daha önce hiç görmemiştim.
    ···