1. 26.
    +3
    #33

    dakikalar geçmişti ama biz sanki aralarına yıllar girmiş anneyle evladı gibi sarılmış öylece duruyorduk. ne kadar sıkı sarılsam, ne kadar çok kokusunu içime çeksem o kadar az geliyordu. öpmeler, sarılmalar, koklamar yetmiyordu doyurmaya özlemimizi... konuştukça kulağım sanki ilk defa duyuyormuş gibi oluyordu, sarıldıkça ilk defa hissediyormuş gibi oluyordum. biraz daha sarıldıktan sonra çantasını da aldım arabaya doğru yürüdük. o bana ailesiyle tatili anlattı, ailesine beni anlattığını ve beni çok merak ettiklerini anlattı, beni ne kadar özlediğini anlattı bense sadece dinledim. 1 aydır hasret olduğum sesi sonsuza kadar dinleyebilirdim beyler... neyse sonra gittik bir yerlere oturduk bir şeyler yemek için ama ne mümkün, öyle bir heyecan var ki içimde öyle özlemişim ki yüzüne bakmaktan başka bir şey yapamıyorum. bu arada deniz nazlarda kalacaktı o yüzden nazla buluşmamız gerekiyordu bir ara ama o an hiç gelsin istemiyordum çünkü sadece denizle olmak istiyordum. bize yine ayrılığın yakın zamanda gözüktüğünü bilseydim daha çok içime çekerdim kokusunu...
    ···
  2. 27.
    +3
    #34

    bir kaç saat daha denizle takıldıktan sonra naz geldi yanımıza, malum deniz yol yorgunuydu ve eve gidip uyusun istiyordum. korktuğumun aksine naz ve deniz çok iyi anlaştılar ki zaten bu tanışma yıllarca devam edecek yakın bir arkadaşlığında temeli olacaktı ve o arkadaşlık benim hayatımı kurtaracaktı. naz ben deniz biraz daha oturduktan sonra benimde yoğun ısrarlarım sonucu nazla deniz eve gittiler ve akşam bir şeyler yapmak üzere sözleşip bende eve gittim. sabaha kadar uyumadığım için bende uykusuzdum bir kaç saatte olsa uyumak iyi gelecekti o yüzden bende uyudum. kalktığımda daha buluşmamıza bir buçuk saatten fazla vardı o yüzden bir duş aldım, kahve sigara ayinimi tamamladıktan sonra nazlara doğru yola koyuldum. yolda gördüğüm bir çiçekçiden artık bizim çiçeğimiz olan tek bir kırmızı gül ve naza da ayıp olmasın diye en sevdiği çiçek olan bir demet papatya aldıktan sonra nazlara gittim. *bu kısmı unutmayın beyler, daha sonra başıma bela olacak*. gittiğimide deniz daha yeni uyanmıştı, naz ise duştaydı. fırsattan istifade denizi uzunca öptüm, özlem bitmek bilmiyordu * . naz duştan çıktıktan sonra deniz duşa girdi ve bir süre sonra evden çıkmak için hazırdık. iplerin kopacağı gece olduğunu bilseydim evde otururdum amk..
    ···
  3. 28.
    +3
    beyler izninizle bir kahve sigara molası *
    ···
  4. 29.
    +3
    #46

    bu efe işini çözmem gerekiyordu, olacak gibi değildi çünkü. beni tehdit etmesi bir yana naz'ı tehdit etmesi ve ağlatması bütün sinirlerimi hoplatmaya yetmişti. sabaha kadar yatakta döndüm durdum amk, aklıma bir plan gelsin diye. sonra en mantıklısının efenin tavrına göre hareket etmek olacağını fark ettim ve sabaha karşı uyudum. 11 gibi falan deniz beni öperek uyandırdığında hala çok uykum vardı ama evde misafirler vardı. salona geçtiğimizde kahvaltıyı hazırlamıştı bile kızlar, naz daha iyi duruyordu ama tedirginliği belliydi. herkes kahvaltı ederken yardım lazım bahanesiyle nazı mutfağa çağırdım ve durum güncellemesi aldım. efe bu akşama doğru gelecekti ve çarşıda görüşecektik. naz'dan kimseye bir şey dememesini istedim ve içeriye geçtik beraber. günün devamı gayet olaysız ve sakin geçti, başak naz'la çok iyi anlaştı. kızlar bütün gün bronzlaşırken bizde kaan'la tavla oynadık muhabbet ettik. kaan'ı yenmek çok kolay oldu amk çünkü gözlerini başak'tan alamıyordu ki başakta öyleydi 5 dakikada bir kalkıp kaan'a bakıyordu sanki gerçek değilmişte kaybolmasından korkar gibi. onların o halini görünce ilk defa yaptığım bir şeyden gurur duydum. akşamüstüne doğru eve geçtik, sırayla herkes duş aldı. kaan'la ben mangalı hazırlarken kızlarda masayı kurdu. yemekleri yedikten sonra bahçede muhabbet ederken naz'a efende mesaj geldi çarşıda onu beklediğine dair. bir yolunu bulup naz'la evden çıkmalıydık ama nasıl olacaktı?..
    ···
  5. 30.
    +3
    @beni bekleyen panpalarım çok özür dilerim, acil bir hastane işi çıktı yeni gelebildim eve :( birazdan yazıp gönderiyorum partları.
    @fatmaguledorduncuaraniyor kullan tabi ki kardesim canin sagolsun *
    ···
  6. 31.
    +3
    @ilk yardim bandi, panpa valla mert konusunu ilk partta uzun uzun anlatıcam hiç merak etme sen * ayrıca olm çok nadir özet geçiyorum anlatacak bir şey yoksa eğer ya da hep aynıysa * ama tamam bayramda bol bol uzun uzun yazıcam kardeşim.

    @kuru 6 pilav, anlayışın için sağol kardeşim.
    ···
  7. 32.
    +2 -1
    #244

    20 dakika sonra deniz'in kaldığı otelin önündeydim. tuhaf bir heyecan vardı içimde fakat aynı zamanda o vicdan azabı da beni yiyip bitiriyordu. duru'yu aradım bir kaç defa, açmadı. belki açsaydı, gitmezdim ama nedense gittim. ben bunları düşünürken deniz çıktı kapıdan, o an kafamdaki bütün düşünceler durdu ve eski zamanlar geldi aklıma. bir zamanlar deniz'i beklerken yaşadığım heyecanı hatırladım ilk zamanlarda, o'nu görmenin, o'nun yanında olmanın beni nasıl rahatlattığını mutlu ettiğini.. bunları düşünürken bir gülümseme oluştu yüzümde, bu arada deniz arabaya bindi.

    -hayırdır, ne oldu dedi merakla.
    -hiç, öyle eski şeyleri hatırladım bir an dedim sakince.
    -ne gibi diye sordu ben arabayı çalıştırırken.
    -hiç işte öyle dedim geçiştirmeye çalışarak.
    -ya utku söylesene dedi hafif bir gülümsemeyle.
    -seninle tanıştığımız ilk zamanları, o heycanı hatırladım dedim tepkisizce.

    önce dondu kaldı deniz, sonra konuşmaya devam etti.

    -güzel günlerdi, keşke saklayabilseydik o heycanı dedi sesine hiçbir duyguyu yansıtmadan.
    -ben hiç kaybetmemiştim ki diyebildim sadece bu arada kafamda da devam eden savaşı bastırmaya çalışırken. bu aldatmak mıydı bilemiyordum ama içimde sağlam bir vicdan azabı vardı ve duru inatla telefonunu açmıyordu.

    biraz sessizlik olduktan sonra deniz başka bir konu açtı.

    -sevgilini anlatsana biraz dedi sesinde gerçekten merak var gibiydi.
    -neyini anlatayım, nasıl yani dedim anlayamadığım için.
    -nasıl tanıştınız mesela? dedi.
    -barda tanıştık, çakmak istedi verdim sonra numarasını verdi. dedim
    -sende aradın? diye sordu
    -hayır dedim kestirmeye çalışarak ama o ısrarla sormaya devam etti.
    -ee nasıl oldu peki o zaman dedi
    -sonra çalışmak için odtü kütüphanesine gittim bi gün, biri seslendi bana baktığımda o kızdı niye aramadın dedi, numarasını elime yazmıştı ve silindi bende bunu belirttim sonra numarasını yazdı ve gitti. bi kaç gün sonra yemek yerken kağıt cüzdandan düşünce öyle bir arayayım dedim öyle yani. süpriz oldu aslında, hiç aklımda yoktu diyebildim sanki bir şeyleri açıklamaya çalışırmış gibi.
    -senin için çok sevindim ama duyunca dedi gülerek.
    -teşekkür ederim sağol diyebildim.

    biz konuşurken gideceğimiz yere geldik, arabayı park ettim geçtik mekana tabi haliyle o saatte anca bol gürültü olan yerler açık biraz takıldıktan sonra çorbacıya gidelim dedi deniz bende tamam dedim. rumeli işkembecisi var dedeman'ın orada, oraya gittik. gürültülü mekanda devam ettiremediğimiz muhabbeti bu sefer ben başlattım.

    -ee sen anlat peki, var mı hayatında birisi? nasıl gidiyor okul? ne bileyim ailen nasıl?
    -annemler iyi, yüksek bitti işte kadrom var artık. onun dışında, hayatımda düzenli biri yok öyle arada takıldığım kişiler oluyor dedi ve topu tekrar bana attı.
    -peki siz ne durumdasınız şimdi onu anlat dedi merakla.
    -nasıl ne durumdayız?
    -ne bileyim parmağında yüzük göremiyorum dedi.
    -haliyle deniz, daha çok erken dedim ve sustum.

    o arada çorbalarımızı içtik, ben bütün gün uyumuştum ama deniz çok yorgun gözüküyordu ve bende onu otele bırakmayı teklif ettim o da kabul etti. hesabı ödedikten sonra kalktım, deniz'in otelinin önünde durdum. arabadan inmeden önce döndü ve bana baktı, ben daha ne olduğunu anlayamadan beni öptü kısacık bir süre diliminde ve arabadan indi. beni öyle orada züt gibi bırakıp arkasına bakmadan gitti...
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    +2
    vayy be hikayeye bak aq.. aynı gibime benziyo
    ···
  9. 34.
    +1 -1
    #5

    bir kaç dakika sonra kapının önünde o kadar insan olmasına rağmen onu o kalabalığın içinde tanıdım. kalbim sanki 128lik atılan çift pedal ritm gibi atıyodu. elimi kaldırdım ve gülümsedim o da beni görünce gülümsedi ve yanıma geldi sarıldı nasılsınız bay kahraman dedi güldüğünü gizlemeye çalışarak ciddi bir biçimde. bende geyik olsun diye yorgunum sizin okulun üstünde çok hava muhalefeti vardı uçuş sıkıntılı geçti biraz dedim o da gülmeye başladı daha sonra ee ne yemek istersin söyle bakalım dedi bende tekrar ona davet senden geldi yeri de sen seç deyince hep gittiği ve çok sevdiği bi cafeye gitmeyi teklif etti bana. benim canıma minnetti onunla zaman geçirdikten sonra neresi olduğu da pek umrumda değildi açıkçası. gittik oturduk bir şeyler söyledik ama alkol yoktu dün geceden sonra uzun bir süre içmeyeceğini söyledi bende ona eşlik edip kola içtim. tanıdıkça ve muhabbet ettikçe daha da ısındım kıza, resmen aşık oluyordum ama bu beni çok korkutuyordu. 21 yaşındaydı üçüncü sınıf kimya öğrencisiydi odtü'de. saate baktığımda neredeyse bir olmak üzereydi ve o çok yorgun gözüküyodu o yüzden kalkmayı teklif ettim çünkü kıyamadım o haline. o da çok yorgundu sanırım kabul etti ama hayırdır sıkıldın mı benden diye de takılmayı ihmal etmedi. o an vermek istediğim bir çok cevap vardı ama veremedim hiç birini sadece evet ya başkalarını kurtarmalıyım diyerek geyiğe vurdum. gülümsedi o da ama daha öncekiler gibi değildi sanki rahatsız olmuş gibiydi cevabımdan ve bu beni daha mutlu etti.

    hesap gelince basketbolunda getirdiği el çabukluğuyla hemen aldım ve hesabı ödedim ama bu davranışıma tepki gösterdi.
    hani ben seni yemeğe çıkartmıştım teşekkür için niye sen ödedin diye kızdı bana bende ona hala bir iddia borcun var orada değerlendirirsin dedim.
    aa evet unuttum ben onu, düşünmedim hala bir şeyler acele etsem iyi olacak baksana sıkılmışsın benden dedi gülerek.
    verecek cevap bulamadım amk, lafı soktu yine bende sadece gülümsedim ve evine kadar bıraktım arabayla.
    onu bıraktıktan sonra fazlasıyla düşünmeye ihtiyacım olduğunu fark edip bi yetmişlik votka alıp eve gittim ve sabaha kadar içtim. uyandığımda saat akşam altıydı amk yine okulu kaçırmıştım neyse salla zaten kaldım amk diyip gibtir ettim. duşa girdim, dolapta bi şey bulamayınca yiyecek bakkala kadar gittim ama kafamda bir ses bi şey ekgib diye bağırıyodu amk. sonradan dank etti telefona bakmamıştım dün geceden beri acaba deniz bi şey demiş miydi? koştura koştura eve gittim telefonu aradım durdum ama nafile amk yoktu. pantolonun cebinde de değildi telefon indim arabaya baktım yere düşmüş amk gece buldum şarjı bitmişti. eve çıktım hızlıca taktım şarja açılsın diye bekledim.

    telefon açıldıktan bir iki dakika sonra ard arda bir kaç mesaj geldi. hemen büyük bir hevesle gelen kutusuna baktığımda iki tanesi ev arkadaşlarımdan üç tanesi denizden olmak üzere beş tane mesaj vardı. ev arkadaşlarım yine okula gelmeyince ve sabaha karşı eve geldiğim için beni merak etmişler onlara durumu özetledim sonra denizin mesajlarını okudum.

    1. mesajda yemek için teşekkür ederim, dikkatli kullan eve gidince haber ver lütfen. yazıyordu.
    2. mesajda ankara dışında falan mı oturuyorsun hala varamadın evine :/ demiş.
    3. mesajda iyi misin merak etmeye başladım demişti.

    bense bir önceki gece oturup uzun uzun düşünmüştüm. bir ilişki yolunda ilerliyorduk ama ben acayip dengesiz bir heriftim. genelde uzun süre tek kişiye bağlı kalamazdım ki 9 senelik ilişkimde bile eski sevgilimi aldatmış bir pisliktim. aynı zamanda okul çok gibimde değildi umrumda değildi kısacası hayat dünya gibime minareydi. derdim olan tek şey basketboldu ki sık sık eski sevgililerimle arama giren bir şeydi. üzmek istemiyordum kızı o yüzden ne yapacağıma karar vermiştim.
    Tümünü Göster
    ···
  10. 35.
    +2
    #6

    dün gece telefonu arabada unutmuşum gelince de bi iki duble bi şey içip sızdım şimdi uyandım kusura bakma. diye bir cevap yolladım ve bir kaç dakika sonra o da bana ha peki bende merak ettim. okulun yok mu senin ya? diye bir cevap gönderdi.
    var ama giden var mı orası muallakta dedim kestirerek.
    peki bakalım. nasılsın? dedi
    iyiyim sağol, sen? dedim.
    iyiyim. canın mı sıkkın? dedi.
    hayır. dedim
    tamam o zaman meşgulsün sanırım sonra görüşürüz dedi.
    peki dedim ve telefonu kapattım. içimde bi acı vardı amk, ne yapacağımı bilemedim boş yere kızı terslemiştim ve o da bunu anlamıştı. ne yapsam ne yapsam diye düşünürken bari gideyim basket oynayayım dedim. eve geldiğimde saat ondu telefonu yine açmadım zaten iki gün sonra kampa gidecektik ve benim kafam dağılınca unuturum diye düşünüyodum. ev arkadaşlarım sağolsunlar yine nevale getirmişlerdi içtik yattık amk sabah erkenden kalktım bu sefer duşa girip okula gittim. gün geçmek bilmedi arkadaş, resmen her saniye onu düşünüyodum telefonu hala açmamıştım ve ona mesaj atmamak için kendimi zor tutuyordum. etrafta görüğüm kızlara laf atıyor arada arkadaşlarla geyik yapıyordum ama resmen beynimin bir tarafı sadece denize odaklanmıştı ve kendini hissettiriyordu.

    yapacak bir şey bulamadım amk resmen moralim bozuktu gülesim yoktu ya yine aşk acısı dönemine girmiş gibi hissediyodum kendimi ki ortalıkta hiç bi şey yokken. allahtan hoca dersi erken bitirdi eve gittim hemen yattım uyudum kalktığımda gece dörttü içimden bi ses telefonu aç dedi ama içimdeki sesi susturmak zor oldu. kalktım mutfağa gittim yiyecek bir şeyler hazırladım kendime ama nedense içimde yeme isteği yoktu tekrar dolaba koydum. yapacak bir şey bulamayınca çıktım balkona bir sigara içtim üstüne kesmeyince bir sigara daha içip yatmaya gittim ama gözüme uyku girmedi amk. sürekli denizi düşünüyodum, sürekli gülümsemesi gözümün önünde canlanıyodu o yüzden kalktım duşa girip kendimi sokağa attım. dersin başlamasına 2 saat vardı yürüye yürüye okula gittiğimde halde kırkbeş dakikam vardı. açlık başıma vurmak üzereydi bi poaça çay yapıp üstüne 2 sigara daha içip derse girdim. gözümü açtığımda ders bitmişti amk derste uyuyakalmışım resmen. kalktım bahçeye çıktım bi kahve alıp sigara yaktım tam keyif yaparken arkadaş geldi, hayırdır lan yüzünden düşen bin parça diye de takılmayı ihmal etmedi. yok ya bi şey dedim geçiştirdim onu sonra koçu aradım arkadaştan, kaçta gidicez dedim mesaj atarım dedi dedim telefonum kapalı mail at ulaş tamam dedi kapattı. kalktım yürüye yürüye eve gittim, eve gittiğimde arkadaşların misafiri vardı bende rahatsız etmeyip odama geçtim.

    fark ettim ki neredeyse iki buçuk gündür telefon kapalıydı ve resmen masamın üstünden bana bakıyordu aç beni diye haykırırcasına. kalktım aldım telefonu elime, açma düğmesine gitti geldi parmaklarım kararsız kaldım sonunda içimdeki şeytana yenilip açtım telefonu. bi süre sonra üç mesaj vardı ve üçü de denizdendi.
    birinci mesaj ilk terslediğim günün gece yarısıyıdı: hala meşgulsün sanırım ama ben iddiayı buldum, haberin olsun. demişti.
    ikinci mesajda hey kime diyorum bu kadar ilgisiz olur ödülü hakkında bir insan! demiş
    üçüncü mesajda ise iyi misin merak etmeye başlıyorum. demişti.

    vay amk kız resmen beni merak ediyordu ve o kadar puştluğuma rağmen bana tavır almamıştı. iki buçuk gündür ilk defa ciddi ciddi gülüyordum ya içimden geliyordu gülmek, mutluydum amk.

    uzunca bir cevap yazdım ve gönderdim.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    +2
    #9

    sıcak karşılamasından sonra ben daha da kendime güvenmeye başladım ve her şeyi açıklamak için uygun gece olduğunu düşündüm. ben bunları düşünürken o beni masaya davet etti kalktım ona yardım ettim sonra beraber masaya oturduk. vay amk kız yaptığı yemeklerle bi kere daha züt etti beni resmen ağzım açık kaldı. bi yemek bu kadar mı lezzetli olur bi yemek bu kadar mı güzel olur kıza acayip rezil oldum dediklerimden sonra. beğenimi dile getirdim hatta inansın diye fazla geldiği halde ikinci tabağı bile yedim. o da şarap için bana teşekkür etti. yemek bittikten sonra toplamasına yardım ettim sonra oturma odasına geçtik. ne yapsak diye düşünürken film izleyelim mi dedi bende olur dedim. kalktı, baya büyük bi film arşivi içinden güzel bi film seçti bana uygun mu bu dercesine gösterdi bende fark etmez dercesine gülümsedim koydu filmi oturdu yanıma. o kadar zaman geçmiş üstünden film neydi hatırlamıyorum ama aşk filmiydi de izleyen kim amk, kız beş santim yanımda oturuyo kokusu burnumda kolu koluma değiyo benim aklım fikrim onda nasıl söylesem ne ara söylesem derdindeyim. o da arada dönüp bana bakıyo, o bakınca bende ona gülümsüyorum filmi beğendin mi sıkılmadın umarım diye soruyo bende güzelmiş diye geçiştiriyorum halbuki hiç fikrim yok. kırkbeş dakikaya yakın zaman geçti ben söylecek cesareti kendimde bulamayınca bari filmi izleyeyim deyip filme odaklandım amk ki harbiden de güzel filmmiş. film bitti ben artık kalkayım diye izin istedim, sen bilirsin deyip gülümsedi kapının önünde sarıldı bana yanağımdan öptü bende gece için teşekkür ettim ve çıktım evden.

    kapıdan çıkıp aşağı iner inmez kendime türk edebiyatının en güzide küfür seçmelerini armağan ettim. nasıl sövüyorum kendime anlatamam eline o kadar şans geçmiş, bir türlü açılamadım kıza. o öfkeyle bastım gaza gittim eve vurdum kafayı yattım uyudum amk. sabah kalktığımda telefonda bir mesaj vardı ve denizdendi.
    günaydın, umarım zehirlenmedin yemekten * demişti. sana da günaydın. bu mesajı atabildiğime göre sanırım zehirlenmemişim ki şaka bir yana gerçekten çok güzeldi ellerine sağlık teşekkür ederim dedim. o da rica ederim * diye cevap gönderdi. pazar günüydü yapacak bir şeyim yoktu ve içimde bütün günü denizle geçirme isteği vardı ve bastıramıyordum. belki geçer diye kalktım bir kahve yaptım bir sigara yaktım baktım olmadı bi sigara daha yaktım ama yok amk aklım fikrim kızda. koçu aradım pazartesi antreman var mı diye öğrenmek için akşam olduğunu söyledi bende teşekkür edip kapattım sonra baktım olmuyo battı balık yan gider diyerek mesaj attım denize.

    kahvaltını yaptın mı? diye bir kaç dakika sonra evet, neden? diye cevap geldi. bende aa tamam o zaman kahvaltı yapalım mı diyecektim dedim o da özür dilerim erken kalktım bu sabah ev arkadaşımla alış verişe gideceğiz dedi. ben tam cevap yazarken bir mesaj daha geldi, yarın akşam tiyatroya gidelim mi diye bende antremanım var üzgünüm dedim ve yolladım. sonra aklıma onu da davet etmek geldi ve sende gelmek ister misin izlemeye diye sordum. bir süre cevap gelmedi bende sanırım gelmek istemiyor diye düşündüm ve üzüldüm amk. içimde bi yer acıdı lan öyle böyle değil. tam ben bunları düşünürken neden olmasın, eğlenceli olabilir * dedi. vay amk iki dakikada ruh halim tamamen değişmişti. kalktım dışarı çıktım, uzun süredir görüşmediğim arkadaşlarımla görüştüm içtim sıçtım gecenin bi körü eve geldim bu arada denizle mesajlaştım arada, o bana alış verişi ben ona geyik muhabbetini anlattım sonra da vurdum kafayı yattım. sabah okul saatinde kalktım, duşa girdim okula gittim ama içimde bir heyecan var tarif edemiyorum. o kadar mutluyum yani insanlar bile gelip hayırdır diye sormaya başladı bende yok bir şey diye geçiştirdim ama pişmiş kelle gibi sırıtan halimi gören kimse inanmadı bana peki deyip konu değiştirdiler. dersin bitmesine yakın denize mesaj attım kaçta bitiyor dersin gelip alayım seni diye dersinin beşte biteceğini söyledi antreman yedideydi yani çok rahat yetişirdim tamam, beşte görüşürüz dedim o da görüşürüz * dedi ve bende çantamı almak için eve gittim.

    hay gitmez olaydım amk, gider gitmez ev arkadaşım içeride seni bekleyen bir misafir var dedi endişeli bir suratla bende noluyo lan diye merak ederken salona girmemle ömrümün şokunu yaşamam bir oldu. ece gelmişti. suratımda oluşan eblek bir suratla

    hoş geldin demeyeceğim direk niye geldin diyeceğim dedim.
    kibarlığından hiçbir şey kaybetmemişsin utku dedi bana gülümseyerek.bir zamanlar uğruna dünyaları yakacağım o gülümseme şimdi bende sadece hüzünlü bi tebessüm yaratıyodu amk, demek insanın elinde aşktan sonra bunlar kalıyodu.
    ne gerek varsa senden sonra kaybetmediğim nadir şeylerden biri dedim. suratı asıldı bi hüzün bulutu çöktü gözlerine
    bende onu konuşmak için geldim utku, ben seni çok özledim dedi. bunlar aslında duymak istediğim şeylerdi amk, allah biliyo geceler boyu duymak için dua ettiğim şeylerdi ama geç kalmıştı koduğum. o kadar çok bekletmişti ki ve ben denize o kadar bağlanmışım ki hiç bi etki yaratmadı üstümde. ben bunları düşünürken ona da bi cevap vermem gerektiğinin farkına vardım.
    bende seni çok özledim ece, çok özlemiştim aslında dedim. geceler boyu bunları duymak için nasıl dua ettim, o geceleri kaç şişenin dibinde sonlandırdım bilemezsin dedim. ama geciktin, çok geciktin dedim.
    ben bunları söyledikten sonra gözlerindeki yaşlar sicim gibi akmaya başladı yanaklarına, eskiden olsa o her damla için dünyayı yakardım şimdiyse sadece izliyordum.
    çok mu geciktim diye sordu.
    evet dedim.
    başka birisi mi var diye sordu.
    hayır dedim ama demez olaydım amk.
    o zaman neden geciktim, belki hala bir umut vardır bizim için dedi o en sevdiğim* gülümsemesiyle.
    o umudu ben şişenin dibine gömdüm seni beklerken dedim ve odama gittim. çantamı hazırlamam gerekiyordu ama beynim durmuş gibiydi amk. elim ayağıma dolandı lan ne yapacağımı bilemedim içeride 9 senelik aşkım ömrümün en güzel yıllarını aşk acısıyla süründüren hatun seni özledim diyerek bana geri dönmek istiyordu bir diğer taraftan kafamla beraber kalbimi de giben deniz vardı resmen her hücreme işlemişti aşk diye. oturdum yatağa bi sigara yaktım ve düşündüm ne yapmak istediğime dair. bu arada saat dört buçuğa geliyordu ve ben denize gecikecektim eğer eceyle oyalanırsam yani iş ya ece ya deniz olayına dönmüştü. apar topar çantaya şortu tshirtü çorapları ve ayakkabıları attım bi havlu ve bi şişe su bulup koydum çıktım odadan ama bu arada dua ediyorum inşallah ece gitmiştir diye. salona hiç bakmadan yürürken arkamdan bir el elimi tuttu ve beni durdurdu.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 37.
    +2
    #10

    gitme utku, lütfen dedi.
    vay arkadaş eskiden olsa köpeği olurdum lan bu tavrından sonra, sarılır gitmiyorum bir yere der bırakmazdım amk ama şimdi içimdeki tek istek koşa koşa denize gitmekti. kolumu çektim ve eceye gitmesini söyledim. o olduğu yerde öylece kalırken bende fırsattan istifade kendimi kapıdan dışarıya attım ve koşarak arabaya bindim. beşi beş geçe kampüsün önüne geldiğimde deniz beni dışarıda bekliyordu, beni görünce bana gülümsedi ve bütün endişelerim onda yok oldu. bildiğin kafamdaki bütün düşünceler uçtu hepsinin yerini denizin gülümsemesi aldı. hızlıca yürüyerek bana doğru geldi, kapıyı açtı arabaya bindi. günün nasıl geçtiğiyle ilgili konuştuk o bana sordu ben ona sordum anlattım dinledi anlattı dinledim. spor salonunun önüne geldiğimizde antremana daha bir saatten fazla vardı bende ona bir kahve ısmarlamayı önerdim, spor salonunun dışındaki kafeteryadan iki kahve aldım ve dışardaki banklara oturduk. kız o kadar güzel gülümsüyor ki içimdeki şeytan söyle gitsin artık diye resmen dürtüyor beni zor hakim oluyorum kendime. yarım saat geçti hala kırkbeş dakika var ve ben yavaş yavaş içimdeki şeytana yenilmek üzereydim.

    onun o dünyalara bedel tatlı gülümsemesine bakarken bir anda içimdeki cesaret belirdi ve elini tuttum. benim bu ani davranışım karşısında önce duraksadı sonra hafifçe gülümsedi. onun bu gülümsemesinden cesaret alarak bende ağız dolusu gülümsedim ve sana bir şey söylemem gerek ama eğer şimdi tepki verirsen söyleyemem o yüzden bitireyim ne tepki vereceksen öyle ver dedim hiç kıpırdamadı. ona doğru yan döndüm, ellerini avuçlarımın içine aldım. allahım hiç bi el bu kadar yumuşak, hiç bi el böyle cennet olamazdı. gözlerinin içine baktım ve ben sana aşık oldum dedim gülerek ve hafif utanarak. on dakika kadar öyle kaldık o bana baktı ben ona baktım, en ufak bir tepki vermedi. ne gülümsedi ne tepki gösterdi. ben bu 10 dakikada öldüm öldüm dirildim öldüm öldüm dirildim ve en sonunda dudaklarından şu kelimeler döküldü.

    sanırım bende sana ama bunun için çok erken değil mi dedi endişeli bir gülümsemeyle.
    ne yapacağımı, ne edeceğimi elimi ayağımı nereye koyacağımı şaşırdım amk o da bana aşık olduğunu söylüyordu ama kafamda bir ses bir sorun var diye de haykırıyordu. içimdeki bütün neşeyi gölgeleyen bir bulut gibiydi çok erken değil mi demesi sonuçta kız haklıydı daha tanışalı bir ay anca olmuştu ve ben kıza ona aşık olduğumu söylemiştim. ulan gerçekçi olmadığımı düşünmemiştir umarım derken bir şeyler söylemem gerektiğini fark ettim ve hayatımda kurduğum en saçma cümleyi kurdum.
    aşkın zamanı olmaz ki deniz dedim. önce suratındaki gülümseme silindi ki bu arada benim kalbimdeki bütün hücreler öldü sonra hayat öpücüğüm olan o mükemmel gülümsemesiyle sanırım haklısın dedi. dünyalar benim olmuştu amk, daha ötesi yoktu. varolan en mutlu canlıydım lan insanı geçtim en şanslı en mutlu organizma bendim çünkü kızda bana aşıktı. bir süre daha el ele göz göze kaldık o arada koç geldi, utku hadi antreman başlayacak derken bana da vay puşt dercesine çakalca gülümsüyordu bende ona göz kırptım denizin yanağına bir öpücük kondurdum o da bana gülümsedi ve iyi şanslar diledi ve antremana gittim.

    antreman boyunca suratımda eblek bi gülümseme vardı resmen, kızı gördükçe o gülümseme yüzümden çıkıp dünyaya yayılıyodu resmen ki aynı surat ifadesi onda da vardı. iki saatlik antreman nasıl geçti anlamadım, maç yapmışız ne oynadım ne ara oynadım nasıl oynadım hiç yoktu bende sadece antreman bitsin duşa gireyim denizin yanına gideyim diye bekliyordum. koçun son düdüğüyle beraber resmen duşlara sprint attım, 10 dakika sonra havlumla denizin yanına doğru gidiyordum ve içimdeki heyecan beni patlatabilirdi. yanına gittiğimde denizin yüzündeki gülümseme hafif azalmış gibiydi ve sanki söylemek istediği bir şey vardı da söyleyemiyor gibiydi.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 38.
    +2
    #11

    hayırdır ne oldu dercesine gözlerine baktım, çok yorgun değilsen kahve içmeye gidelim mi hem konuşuruz dedi peki dedim ama kafamda binbir tilki dönmeye başladı konuşalım dediyse kesin taka saran bir şeyler vardı amk neyse bekledim bi kafeye gidene kadar iki tane kahve söyledik sonra konuşmaya başlasın diye gözünün içine bakmaya başladım. o da beni fazla bekletmedi ve konuşmaya başladı.

    bak utku, daha tanışalı bir ay oldu ama nasıl olduysa gerçekten hayatımda önemli bir yer kaplamaya başladın ve evet inkar etmiyorum bende sana karşı bir şeyler hissediyorum ama daha gerçekten çok erken değil mi? senin hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorum hatta gerçekten öyle bir şeyler bilmiyorum tanımıyorum seni. ben demiyorum ki olmaz ama lütfen öncesinde birbirimize zaman verelim, tanıyalım birbirimizi çünkü aceleye gelsin istemiyorum dedi bana. klagib zamana ihtiyacım var konuşmalarıydı bunlar benimse içimdeki hayal kırıklığının sesi fizandan duyulacaktı ama çaktırmayıp gülümsedim ve peki sen nasıl istersen dedim. bu arada benim aklımdaysa ne yapacağız nasıl olacak düşünceleri başlamıştı ama ona bir şey sormamaya karar verdim elbet bir bilen çıkardı danışacak. kahveler bitince denizi eve bıraktım ordan da eve geçtim, tekrar bir duş alıp denize eve güvenle geldiğimi belirten bir mesaj atıp vurdum kafayı yattım. sabah kalktığımda telefonda denizden gelen bir günaydın mesajı vardı, mutlu oldum sabah sabah bende ona güzel bir gün dileyen günaydın mesajımı alıp okula gittim. tanıma aşamasında kasımın sonuna kadar geldik bu arada bende aralık ayının 13ünde doğum günü olduğunu öğrendim ve hediye arayışlarına başladım. etrafımda sevgilisi olan herkese sordum bütün yakın arkadaşlarıma danıştım ama kimseden akla yatkın bir öneri çıkmadı.bir süre zaman daha geçti ve doğum gününe 5 gün kala alacak bir hediyem yoktu hala sonra aklıma dahiyane bir fikir geldi.

    bilenler bilir varsa o kadar eski içinizde 90lı yılların sonuna doğru patenli kargocular meşhurdu böyle teslimat yaparlardı kişisel. bu arada zaman istediği günden itibaren 12 aralık gecesine kadar ona en ufak bir imada bulunmadım ki bu yaklaşık 5.5-6 haftalık bir sürece denk geliyordu. arkadaşlardan bir tanesi iyi paten kayardı yalvar yakar o gece için ondan kurye rolü yapmasını istedim ve hazırlıklara başladım. 12 aralık gecesi evinin önüne gittim, tunalı tarafında oturuyordu evinden kuğulu parka kadar kurdelayla yol yaptım elimde bi şişe şarap, 22 tane gül* ile onu beklemeye başladım. arkadaşa saat 00.00 da ona teslim edilmesi gereken notu verdim ve beklemeye başladım. nottaki talimatlarsa çok basitti. kurdelayı takip et, utku * . saat 00.00 olduğunda içimdeki heyecan artık bastırılamaz durumdaydı beş dakika sonra arkadaştan notu teslim ettiğine dair bir mesaj ve hemen ardından neler oluyor utku? * diye denizden bir mesaj geldi. arkadaşa teşekkür ettiğimi bildiren bir mesaj gönderdikten sonra denize sadece talimatlara uyması gerektiğini anlatan bir mesaj atıp beklemeye başladım.
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    +2
    #12

    evden parka yürümesinin takriben 10 dakika sürdüğünü biliyordum buna hazırlanması falanda eklenince beklemem gereken yaklaşık bir otuz dakika olduğunu fark edince moralim bozuldu bir sigara yaktım. her dakika bir ömür gibi geçti bekle allah bekle içimdeki kelebekler artık pogo yapıyordu resmen ama deniz hala ortalıkta yoktu. sonra arkamdan utku diye seslenen birini duydum ve bu sesi ölüm döşeğinde olsam bile tanırdım, denizdi bu. einstein'a inat ışık hızında yanına gittim ve sarıldım, aramızdaki boy farkı sağolsun kulakları ağzımın hizasındaydı kulağına doğum günün kutlu olsun denizim dedim. sonra kendini uzaklaştırdı ve gözlerinin içi parlayarak bana gülümsedi. ne dedin sen dedi gülerek, doğum günün kutlu olsun dedim diye cevapladım sonrasında ne dedin dedi denizim dedim dedim tekrar gözlerinin içi parladı, gülümsedi ağız dolusu ve sarıldı bana. bir süre öyle kaldıktan sonra aklına geldi ne yaptığımı sormak bende ona doğum gününü özel olarak kutlamak istediğimi söyledim ve 22 tane gülü verdim ona, her biri yanında olamadığım yıllar için diyerek. yanağındaki kızarıklık paha biçilemezdi, gözündeki ışık gecemi aydınlattı resmen. sonra kendime doğru çektim onu ve sarıldım sıkıca, başta o da sarıldı sonra ne oluyor dercesine uzaklaşmaya çalıştığında tekrar sıkıca kendime bastırdım ve kulağına

    seni tanımak için ayırdığım onca zamandan sonra hala sana aşığım dedim ve bıraktım onu.

    önce kaldı öyle hiç kıpırdamadı sonra o da sıkıca sarıldı, bana hamle yapma şansı vermeden kendini uzaklaştırdı ve gözlerimin içine baktı ve bende sana dercesine öptü beni. içimde oluşan duyguları tarif etmeye kalksam varolan kelimeler yetmez öyle şeyler yaşadım o an. içimde havai fişekler patlıyordu resmen, dizlerim bile pelte olmuştu lan bir öpücükle resmen dağıldım ve tekrar deniz tarafından toplandım o an. yaşadığım hiç bir duyguyla kıyaslanamayacak hisler yaşıyordum ve sadece 5 saniyelik kısa bir öpücük sonrası olmuştu. öptükten sonra yüzümden uzaklaştı ve beni izlemeye başladı ama ben gözlerim ona kenetlenmiş biçimde sadece bakabiliyordum ne konuşacak ne de bir tepki gösterecek halim vardı sonra beynim bana komutlar vermeye başladı ve sarıldım ona daha önce hiç kimseye sarılmadığım gibi ve çevirdim kendi etrafımda.

    artık gerçekten benim denizimdi, uğruna bütün bağlarımdan kopup dalgalarında kaybolacağım ufkunda yelken açacağım. öylece kaldık bir süre, sonra bir banka oturduk şarabı açtım ben onu izledim o beni, içimdeki kelebekler teker teker yüksek dozda aşktan sersemledi. ertesi gün okulu olmasa ve gecenin ikisi olmasa asla bırakmazdım onu ama kıyamadım, evine kadar bırakıp bende eve döndüm. yatağa yattığımda uyuyamayacak kadar heyecanlıydım, bir mesaj attım ona

    demek artık benim denizimsin ha * diye o da bana sende sadece benim kahramanım * dedi. nasıl mutlu oldum nasıl gururluyum anlatmam, sevdiğim kız beni seviyordu ötesi yoktu ve önceki aşklar ve acıları umrumda bile değildi. daha sonra saatin üç olduğunu fark edip uyu artık diye kızdım ona şakacıktan o da uslu kız rolü oynayıp yattı bende uyudum.

    uyandığımda hala rüyada olduğumu düşünüyodum açıkçası çünkü denizle beraber olduğumuz gerçeği bana rüya gibi geliyordu. o kadar iyi o kadar mükemmeldi ki benim olması imkansız gibiydi. kalktım yataktan saate baktığımda daha 7 bile değildi, sessizce mutfağa gittim bi sigara yaktım bi kahve içtim kendime geldim ve bi önceki gecenin kritiğini yaptım. şaka bi yana deniz artık sevgilimdi ve bizim bi ilişkimiz vardı. hemen suratımda sebepsiz bi gülümseme oluştu, midemdeki kelebekler bana günaydın dercesine kıpırdanmaya başladı. telefonu aldım elime denize mesaj atmak için ama zaten hali hazırda beni bekleyen bir mesaj vardı açıp okudum deniz günaydın sevgilim * diye mesaj atmıştı. gülümseme büyüdü kelebeklerin hareketi daha da coşkulandı ve benim kalbim dakikada 300 defa atmaya başladı en az. sana da günaydın denizim * diye cevap attım ve hazırlanmaya başladım. yılbaşına kadar zaman böyle geçti günlük buluşmalar, flört dolu mesajlar el ele yapılan yürüyüşler ufak öpücükler derken senenin sonunu getirdik. haliyle deniz onunla bir program yapmamı bekliyordu ki bende yeni yıla onunla girmek istiyordum. planlar yavaş yavaş yapılmaya başladı ama ben denizle ne yapacağıma bir türlü karar verememiştim alacağım hediye de dahildi buna.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    +2
    #13

    yılbaşına iki gün kalana kadar hala ne yapacağımı bilemez halde dolanmaktaydım bu arada denizde sıkıştırmaya başlamıştı aşkım ne yağacağız yılbaşında diye bende ona süpriz deyip duruyordum ama yapacak hiç bir şey yoktu şimdilik elimizde. şanslı binim ki dört ayak üstüne düştüm amk, o günkü gazeteyi okurken abantta bi pansiyonun rekldıbını gördüm. düşündüm, göl kar romantizm falan iyi olur diye aradım hemen 2 tane oda ayırttım yılbaşı için. plan tamamdı şimdi hediye bulmak lazımdı ama ne alacağımı bilemez halde mal gibi ortada kalmıştım resmen. onun içinde çözüm en yakın kız arkadaşımdan geldi. beraber arada can sıkıntısını gidermek için müzik yaptığımız bir grubumuz vardı, bende bateri çalıp back vocalliğini yapıyordum. önerisi onun için bir şarkı besteleyip kayda almamdı. tamam güzel fikirdi ama iki günde nasıl olacaktı da bir şarkı besteleyecektim ve bunu nasıl stüdyo kaydı alacak kadar profesyonelleşecektik. sonunda bu fikri ileri bir kutlama hediyesi olmak üzere kafamın bir kenarına yazdım ve hediye aramaya devam ettim. cevap gözümün önünde duruyormuşta farkında değilmişim amk. deniz kimya okuduğu halde güzel sanatlara çok ilgiliydi bu yüzden karakalem çalışmayı, çizmeyi çok severdi. okuldan çıkıp koştur koştur bi kırtasiyeye gittim böyle büyük bi yerdi yağlı boya malzemeleri falan satıyodu dedim ki adama böyle böyle bana bişiler versene. büyük bi defter bi kaç farklı kalem ıvır zıvır derken bi yığın şey çıkardı, hepsini aldım. sonra büyükçe bir kutu bulup hepsini içine koydum, bir şekerciye gidip yığınla şeker alıp içine doldurdum, bir kaç gül alıp yapraklarını içine koydum ve ona duygularımı anlatan bir not yazıp kutuyu kapattım. en sonunda paketledikten sonra bir de özgürlüğe giden yol yazan bir not yapıştırdım üstüne ve yılbaşından önceki geceyi bekledim.

    30 aralık gecesi denize ufak bir bavula bir kaç parça giysi koymasını ve okuldan sonra beni beklemesini söyleyen bir mesaj atıp uyudum, ertesi gün sorduğu bütün soruları geçiştirdim süprizi bozmamak adına. hiç unutmuyorum o sene yılbaşı çarşambaya geliyordu perşembe zaten tatildi cuma denizin okulu yoktu benimkini gibtir etmiştim zaten cumartesi pazar zaten tatildi o yüzden 4 gece 5 günlük bir tatil bizi bekliyordu. okuldan çıkınca bir benzinliğe gidip depoyu doldurdum sonra da denizi almaya gittim. arabaya biner binmez öptü beni, ilk öpücüğün üstünden onlarcası geçmiş olmasına rağmen hala ayaklarımı yerden kesiyordu beni öpmesi, bana gülümsemesi. sonra sersem halimden istifade etmek istercesine nereye gidiyoruz aşkım dedi cevap vermedim, biraz daha zorladı sonra sormayı bıraktı. ankara dışına çıktığımızı görünce daha da merak etti ama bir şey demedi, tavırlarıyla belli ettiyse de ben yine cevap vermedim. bolu abant'a girince yaptığım planı ona da söyledim ama istediği zaman geri dönebileceğimizi de ekledim. araban inmemi bekleyemeden bana sarıldı sıkıca sonra da kocaman gülümsedi aşkım benim dedi bende ona gülümsedim aşk dolu gözlerle. arabadan indik, valizleri aldık pansiyona doğru yürüdük içeri girince şöminenin başında bir sürü genç çift olduğunu görünce doğru yolda olduğumu anladım süpriz konusunda. anahtarlarımızı aldık, deniz iki oda ayırtmış olmamdaki incelikten dolayı teşekkür etti, yukarıya çıktık. onu odasına yerleştirdikten sonra 2 saat sonra yemek için buluşmaya karar verdik. 2 saat onun için yetersiz benim içinse geçmek bilmeyecek bir zaman dilimiydi. odama girdim, sıcak bir duş alıp bir sigara yaktım. hediyesini nasıl vereceğimi düşünürken uyuyakalmışım, denizin kapımı çalmasına uyandım. uyuya mı kalmış benim aşkım diyerek sarıldı bana sonra benden uzaklaşınca gözlerimin ahir ömründe böyle bir güzellik görmediğine karar verdim ve beğenimi dile getirecek uygun kelimeyi buluncaya kadar kekeledim bu da haliyle onun çok hoşuna gitti ama ben hala kot kazak duruyordum. hemen 5 dakika izin isteyerek pantolon gömlek giydim, kravatımı bağlayamayınca* deniz yardım etti ve hazırdım. aynada birbirimize baktık, birbirine çok yakışan bir çift olarak ilk yılbaşı kutlamamıza hazırdık.

    bizim için ayrılan masaya oturduk yiyecek içecek bir şeyler sipariş verdikten sonra havadan sudan muhabbet etmeye başladık. daha sonra cure'dan lovesong çalmaya başlayınca ben denizi dansa kaldırdım bu arada saat 00.00'a yaklaşmaktaydı. en sevdiğim cure şarkılarından biri olduğu için sözleri ezberimdeydi dans ederken hepsini denizin kulağına fısıldadım, ingilizcesi çok iyi olduğu için anladı ve teşekkür ederim dercesine beni öptü. ben o öpücüğün cezbedici etkisinden kurtulmaya çalışırken etrafımızdakiler 10 9 8 diye geri saymaya başladı bense geri sayımın her bir rakamı için denizi bir kere öptüm ve 1 de kocaman sarıldım. yeni yıla girdiğimiz ilk saniyede bütün bir yılım senin kollarında geçer umarım aşkım, seni seviyorum dedim. neredeyse 1 aya yakın süredir çıkıyorduk ve ilişkimiz boyunca ilk defa seni seviyorum diyen taraf ben olmuştum ve çok beklenmedik bir anda ben daha farkına varamadan dudaklarımdan dökülmüştü. deniz önce yüzüme baktı en güzel gülümsemesiyle sonra bana sarıldı ve bende seni seviyorum utku dedi, dünyalar benimdi. alabileceğim en güzel yeni yıl hediyesini deniz bana vermişti. bana beni sevdiğini söylemişti ve yanımdaydı, kollarımdaydı. kokusu burnumda gözleri gözlerimdeydi. denizim dedim ve ona sıkıca sarıldım. daha sonra deniz yorulunca oturduk, yemeklerimizi içkilerimizi bitirip odaya çıkmaya karar verdik. kapısının önünde ona beklemesini söyleyip bi koşu odamdan hediyesini alıp getirdim ve verdim ama odaya girince açmasını isteyip iyi geceler öpücüğümü alıp odama gittim.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 41.
    +2
    vay amk beyler bir kişi bile mi okumuyo lan :/
    ···
  17. 42.
    +2
    #15

    biraz bekledikten sonra deniz kapıyı açtı. sanırım beni görmenin verdiği bir şaşkınlıkla bana kocaman gülümsedi sonra elimdekileri görünce -mümkün müydü bilemem ama- gülümsemesi daha da büyüdü. sarılma ve gülümseme merasimi bitince işi binliğe vurdum ve;

    yanlış odaya gelmişim ya pardon sevgilime bakıyordum ben dedim.
    şapşal dedi ve bir kere daha sarıldı bana sonra da uzanıp kulağıma, sevgilin benim zaten dedi sımsıcak bir ses tonuyla.
    denizim dedim ve sarıldım bende ona, hiç bırakmayacak gibi sardım.

    sonra içeri girdim, tabi denizde bir merak vardı niye geldiğim konusunda. ona mesajının beni çok mutlu ettiğini söyledim ve tekrar kuru bir mesajla teşekkür etmek istemediğimi söyleyerek yanıma oturttum. bir süre şarabımızı içerken hiç konuşmadık, gözlerimiz anlattı konuşulacak her şeyi, tenimiz çekti birbirmizi. şarap bittikten sonra ben kalkayım diyerek ayaklanmıştım ki deniz kolumdan çekti ve

    kal burada, beraber uyuyalım dedi.

    şaşırmıştım amk, en ufak bir fesat davranış olmadan tamamen masumca olur dedim ona. gitti dişini fırçaladı bende odama geçip üstümü değiştirdim, dişimi fırçaladım geldim. yatağa girince sarıldık birbirimize, burunlarımız birbirine değecek kadar yakındık ama o kadar saftı ki o an. uyumadan önce gördüğüm son şey onun gözleriydi, burnumdaki son koku onun kokusu tenimde son his onun ipek nefesiydi.
    ···
  18. 43.
    +2
    #19

    tuvaletten döndüğümde deniz masada oturuyor ve beni bekiyordu. karşısına oturdum ve gülümsedim. kafasını kaldırmadı önce sonra elini tuttum, yavaşça kafasını kaldırdığında yüzü gülümsemiyordu. içim acıdı beyler, o uğruna dünyayı yerinden oynatacağım gülümseme yoktu yüzünde bana bakarken ilk defa.

    aşkım neyin var? dedim.
    bilmem sen söyle bana, neyim var?
    nasıl yani?
    ne oldu bugün? dedi aslında duyacaklarından çok korkan bir ses tonuyla.

    ve bende anlatmaya başladım. ece'nin eski sevgilim olduğunu ilişkimizin 9 sene sürdüğünü, çok fazla birbirimize zarar vermeye başlayınca ayrıldığımı anlattım ama hala mesaj atma olayını anlatmaya cesaretim yoktu. deniz beni hiç bölmeden yüzü aşağıya dönük bir biçimde beni dinledi. anlatacaklarım bitince başını kaldırdı, yüzünde gözyaşının açtığı incecik yollar belli oluyordu. o yolların her biri birer hançer oldu kalbime saplandı o an.

    ece'nin bugün bana anlattığı ve hala aşık olduğu kişi sen misin? dedi.
    sadece gözlerine bakabildim, verecek bir cevabım yoktu. ama o anlaması gereken her şeyi anladı, gözyaşları biraz daha hızlandı ve masadan kalktı gitti. onun gitmesiyle bir anda mala bağladım, ne yapacağımı şaşırdım. bir kaç saniye sonra denizin peşinden gitmem gerektiğini anladım masaya cebimden çıkan bütün parayı bıraktım ve denizin peşinden koştum. seslendim durmadı, kolundan tuttum konuşmadı, durdurdum yüzüme bile bakmadı. çıldıracaktım, resmen karşımda ağlıyordu ve hiçbir şey demiyordu. neden sonra sadece 'bırak beni, biraz seviyorsan bırak gideyim' dedi. yapacak bir şeyim yoktu beyler, bütün benliğimle sevdiğim kız gitmek istiyordu ve bırakmaktan başka çarem yoktu bende çekildim yolundan, ağlayarak döndü caddenin köşesinden ve gitti. beynimden vurulmuşa dönmüştüm beyler, ne yapacağımı bilemez oldum. olduğum yere çöktüm, bir sigara yaktım. kesmedi bir sigara daha yaktım. böyle böyle bir paket sigara içtim orada oturduğum yerde, gelen geçen bana bakıyordu. sonradan fark ettim ki ağlıyordum. kalktım oturduğum yerden, şimdi bile hayatımdaki en yakın dostum olan o zamanki ev arkadaşım kaan'ı aradım. evde misin dedim evdeyim kardeşim hayırdır dedi tamam geliyorum kıpırdama bi yere dedim ve kapattım. bulduğum ilk marketten bol bol akol ve sigara alıp eve gittim. daha sonra kaan anlattığında o günleri o halimi şöyle tasvir edecekti; sanki biri ölmüş gibiydin, yüzün bembeyaz gözlerin kan çanağı. ruhun dağılmıştı resmen, paramparçaydın..
    Tümünü Göster
    ···
  19. 44.
    +2
    #23

    sonraki haftalar böyle devam etti, deniz bana geri dönmüştü, her şey iyi gidiyordu, basket takımına geri dönmüştüm, alkolün yakınından bile geçmiyordum. annem ve babam daha sık arar olmuştu, kaan yavaş yavaş o panik halini atmıştı falan. aralarda bir şey olmadığı için hızla geçiyorum, sömestr tatili normaldi, denizde bende 1 haftalığına kendi ailelerimizin yanına gittik sonra ankaraya geldik, bir hafta beraber tatil yaptık şehrin altını üstüne getirdik sabahlara kadar gezdik, sonra okullar açıldı ve ne olduysa yine o zaman oldu. okulların açıldığı hafta aynı zamanda ligde başlıyordu, bu da daha fazla antreman, daha az denizle zaman demek oluyordu ve bu denizinde benimde hiç hoşuna gitmiyordu ama yapılacak bir şey yoktu amk, bırakamazdım basketbolu. neyse, ilk haftalar gayet iyiydi, deniz anlayışlı, antremanlar yorucu, okul zorlayıcı derken mayıs ayı gibi işler taka sarmaya başladı. denizle 6. ayımızı dolduracaktık ve o gün özel bir şeyler yapmak istiyorduk ama aynı zamanda o gün maçtan önceki son antreman vardı. koçla konuşsam bana gibtiri basardı, denize söylesem anlayış gösterirdi fakat biliyordum ki çok üzülürdü. ne yapsam diye düşünmeye başlarken kafamdaki plan yavaş yavaş şekillenmeye başlamıştı. tekrar denizle beni tanıştıran ortak arkadaşımza işim düşmüştü. ben planı günler öncesinden kurmuştum, unutmuş ayağına yatacak antremanı aradan çıkartacak sonra akşamında denize süpriz yapacaktım böylece hiçbir sıkıntı kalmayacaktı. ama bunun için ortak arkadaşımız, adı başak'tı, o gün denizi oyalamalıydı akşama kadar sonra da benim onu beklediğim yere zütürmeliydi. bildiğiniz üzere hikayeyi takip edenler bizim denizin doğum gününde çıkmaya başladığımızı bilir, 13 mayısa günler kalmıştı (6. ayımız) deniz söylemek istiyor ama hatırlar mıyım diye merak ettiği için bir şey diyememenin verdiği kıvranmayla boğuşuyordu ve ben çok gülüyordum ona da umursamaz tavrımı koruyordum. 12 mayıs gecesi her şey hazırdı başak yardım etmeyi kabul etmişti bende deniz kıl olsun diye erkenden ben yatıyorum diye mesaj attım kendisine. o da antremanda başarılar diledi soğuk bir biçimde ve yattım. sabah telefonda kuru bir günaydın mesajı vardı ki bu benim işime gelirdi, ne kadar kızarsa o kadar iyi bir süpriz olacaktı. bende ona günaydın mesajımı attıktan sonra antreman için spor salonuna gittim bu arada denizde başak'la buluşacağını söyleyen bir mesaj attı ama hala bir beklenti içindeydi beyler bende iyi eğlenceler diledim ve antremana katıldım. antreman bittikten sonra denize ben eve gidip uyuyorum diye mesaj attım. gelen cevaptan ne kadar köpürdüğü anlaşılıyordu, iyi tamam demişti sadece ki bunu dediyse cidden sinirliydi. koştura koştura eve gittim, duşa girdim üstümü başımı giydim ve süprizin hazırlıkları için evi toparlamaya başladım.

    süpriz şuydu beyler, deniz için yemek yapmayı öğrenmiştim. ona yemek yapacaktım, bir de hediye hazırlamıştım. bir defter tutmuştum işte gün gün nerede ne yaptık o günlere ait hatıralarla ve kendi yorumlarımla 6 ayımızı yazmıştım. evi toparladım, masayı hazırladım, çiçekçiden çiçek aldım kısacası her şey hazırdı. denizi alacağım parktan eve kadar yolu mumlarla ve gül yapraklarıyla döşedim sonra parka gidip başak'a mesaj attım. 15 dakika sonra işaretim gelmişti, başak denize sen parka doğru yürü ben büfeden bir şeyler alıp geliyorum demişti. deniz dalgın dalgın parka doğru yürürken elimde tek bir gülle beni görünce şokun allahını yaşadı. hemen yanına gittim, o da bir yandan kızarak bir yandan büyük bir mutlulukla bir yandan bana vuruyordu bir yandan ağlıyor ve bana sarılıyordu. sen nasıl diye kalakalmıştı bende ona her şeyi evde anlatacağımı söyledim ve kolumu ona uzattım. başak'ı arayıp teşekkür ettikten sonra ve denizle başak'ın klagib kız muhabbetleri bittikten sonra eve doğru yürümeye başladık. parktan çıkar çıkmaz yol boyunca mum ve gülleri gören deniz ağlamaya başladı ama biliyordum ki mutluluktan ağlıyordu arada unutmamışsın diyip duruyordu. eve girdik, evde aynı durumdaydı her yerde mumlar gül yaprakları, güzel bir müzik falan. romantizmin dibine vurmuştum amk. içeri girer girmez bana sarıldı ve öptü. beyler daha öncede çok öpmüştüm bu kızı ama farklıydı bu seferki, bilmediğim bir sürü değişik duygu vardı o öpücükte. *
    neyse oturduk yemeğimizi yedik, benim yaptığıma inanmadığını söyledi bende ona tekrar beraber pişirmeyi önerdim başka bir gün kabul etti. sonra hediyemi verince ona daha da çok ağladı amk, neredeyse bütün gece ağlamıştı kız ama mutluluktandı biliyordum ve bende mutluluktan uçuyordum. masayı topladıktan sonra kanepeye uzanıp videoya bir film koyduk. *evet amk o zamanlar video vardı*
    film koyduk ama filmi izleyen kim amk, benim gözlerim onda onun gözleri bende öyle sarmaş dolaş oturuyorduk. bir süre deniz daha sokulmaya başladı bana, bende ona daha sıkı sarıldım. sonra yüzünü bana döndü ve onu öpmemi bekledi bir süre, bende bekletmedim onu daha fazla ve öpüşmeye başladık. dediğim gibi, diğer öpüşmelerimizden farklıydı bu sefer ki. daha istekli, daha sıcak. bir süre sonra kendimizi ben kanepeye uzanmış denizde benim üstümde öpüşürken bulduk. belliydi bir şeyler olacaktı bu gece ama ne olacaktı orası belirsiz...
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    +2
    #26

    hava güzeldi, hayatımı anlamlı kılan kadın yanımdaydı, en yakın arkadaşım mutluydu ve belki de yeni bir aşka yelken açmak üzereydi kısacası hayatımla ilgili her şey yoluna giriyordu. tabi bunu söylemek için fazlasıyla erkendi bunu zamanla öğrenecektim. o gün tahmin ettiğimden de iyi geçti, başak'la kaan iyi bir sohbet kurmuşlardı deniz yanımdaydı. kahvaltıdan sonra mayıs ayı hızla geçti vizeler sağolsun. bu arada denizle ilişkim artık tamamen rayına oturmuştu, mayısın sonlarına doğru başak ve kaan çıkmaya başladılar ve çok yakışan uyumlu bir çift oldular. haziran finaller ve maçlar sayesinde hızlıca geçti ve okul kapandı. denizle aramıza uzun bir ayrılık girecekti, ben gelecektim o gidecekti fakat yine de uzun süren bir ayrılık olacaktı bu. deniz'in ailesi yurt dışında yaşıyordu o yüzden o 1 aylığına yurt dışına gidecekti bende o sürede izmire gidecektim sonra o ankaraya gelince ankaraya gelecektim. deniz'i isviçreye uğurladıktan sonra bende izmire gittim. ilk günler çok zordu. her gün arayamamak, mesajlaşamamak, sadece günde bir iki maille idare etmek çok üzücüydü. bu üzüntüden dolayı evden dışarı çıkmıyordum. neden sonra bir gün annem geldi, bana bir süprizi olduğunu söyledi ve salona çağırdı beni. üşenerek üstüm başım gayet paspal bir biçimde salona gittiğimde çok tanıdık gelen bir kız oturuyordu annemle..
    ···